14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 OCAK 2015 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER l Yarın 4 eski bakanla ilgili Yüce Divan oylaması yapılacak. Bir sürpriz olmazsa AKP’lilerin aklama yönünde oy kullanması bekleniyor 5 Zeytin ağacının boğazına sarılmış siyasal iktidar, HES’çilerle birlikte, onu öldürmeye çalışıyor. Oysa öldürülmek istenen insanlık! Sağlık, güzellik, barış, kardeşlik, adalet, özgürlük! O topraklar, zeytin ağaçları, fıstıkçamları, HES’leri kuranlarca, çokuluslu altın avcılarınca talan ediliyor talan! AKP 12 yıl içinde beş kez yasa değişikliği yapmak istedi ama komisyondan geçiremedi henüz... Zeytinyağı üretimi durdu, ithalat başladı... Bir avuç çevreci, bir avuç avukat uğraşıp didiniyor; zeytinlikler, orman alanları, kıyı talanı, akarsular için Artvin’den Çanakkale’ye; Sinop’tan Taşucu’na, Köyceğiz’e dek... HHH Akarsularımızı, topraklarımızı HES’lerle talan ettiniz Kaçkarlar’dan Kaz Dağları’na kadar... Hayatımızı çaldınız! Sıra umutlarımıza geldi... Bilin ki asla vermeyiz... Ormanlarımıza, Hazine alanlarımıza kıydınız... Koylarımızı, büklerimizi Arap şeyhlerine sattınız... Doymadınız bir türlü doymadınız! Bizi sıvı yağ ithal eden bir ülke konumuna getirdiniz... Tamı tamına 3.5 milyar dolar ödüyoruz! Binlerce zeytin ağacına kıydınız, kılınız kıpırdamadan. Yeter artık yeter! Serdar Kızık dün köşesinde yazdı; koruma altına alınmış Muğla Dalyan’daki “İztuzu Plajı”nı... Hayatınızda hiç gördünüz mü o güzelim plajı! Plajın işletme hakkını DALÇEV adlı bir şirkete kiralamış valilik! Caretta caretta deniz kaplumbağalarının yüzlerce deniz mili yüzerek gelip yumurtladıkları bir kumsaldır İztuzu... Yazıklar olsun size! Her yer yandaşlara, dindaşlara teslim! Yiyin efendiler yiyin! Bu iştah sizde varken! HHH Hukuk, yargı, adalet! Geçin efendiler geçin! Her şey elinizde! Havamız, suyumuz, canımız! Yağma, talan, vurgun, soygun! Yine de siz umudunuzu hiç yitirmeyin... Ağaçlar, çiçekler, çocuklar ve tüm insanlar gülümseyecek bir gün! Oylamaya ‘Erdoğan gölgesi’ EMİNE KAPLAN ANKARA TBMM Soruşturma Komisyonu’nda, rüşvet almak, nüfuz ticareti yapmak ve görevi kötüye kullanmakla suçlanan 4 eski bakanla ilgili Yüce Divan oylaması yarın yapılacak. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın aklama yönünde karar çıkmasını istediği soruşturma komisyonundan sürpriz bir gelişme olmazsa Yüce Divan’a sevk kararı çıkması beklenmiyor. TBMM Genel Kurulu’nda gizli yapılacak oylamada ise Erdoğan ve parti yönetiminin tüm baskı ve ikna çalışmalarına karşın AKP içinde fire çıkacağı belirtiliyor. Ancak bu firelerin bakanların Yüce Divan’a gönderilmesine yetip yetmeyeceği ise tartışma konusu. 4 eski bakanla ilgili kurulan TBMM Soruşturma Komisyonu, 22 Aralık’ta ertelenen Yüce Divan oylamasını yarın gerçekleştirecek. 5 Mayıs 2014’te kurulan komisyonun kesintilerle süren, yayın yasağı nedeniyle tartışmalı geçen 8 aylık çalışması sonucunda komisyon üyeleri, oylarının rengini açıklayarak Yüce Divan’a sevk ya da sevk etmeme yönünde oy kullanacak. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 4 bakanın hiçbir şekilde Yüce Divan’a sevk edilmemesini istediği, hatta Başbakan Ahmet Davutoğlu’na bu görüşünü ilettiği, 4 bakan ve bazı komisyon üyeleriyle de görüşerek bizzat devreye girdiği, parti yönetimine de aklama yönünde karar çıkması için baskı yaptığı biliniyor. Zeytin Ülkesinde Yangın Var... Soğuk, puslu bir hava, boynunu bükmüş çiçekler, ağaçların kurumuş dalları... Çok var daha ağaçların, çiçeklerin gülmesine... İçimizde kimi zaman hüzün, kimi zaman umut! Her şeye karşın sürüp giden hayat! Zaman zaman yarı güneşli bir gök, Kanlıca’da bir çay içmek, Boğaz’ın lacivert sularından salına salına geçip Karadeniz’e doğru açılan beyaz gemileri seyretmek, düşler kurmak... Çocukluğumda beyaza dönen tarlalar vardı, gençlik yıllarında Söke Ovası’ndan geçerken, mavinin, beyazın resmini çizer, kaçak düşlerimle avunurdum. Yağmur yağar, bulutlar dağılırken gökkuşağı oluşur, yedi rengin güzelliği içinde yarınları düşünürdüm. Kıyılar, koylar, bükler, Hazine ve orman alanları yavaş yavaş yağmalanmaya başlamıştı ama bugün olduğu gibi değil. İnsanlar bu denli kaygılı, umutsuz, aşktan uzak, karamsar değildi... Adalet ve barışın simgesi zeytin dalları, Edremit Körfezi, tüm zeytinlikler devlet eliyle yağmalanmıyordu. Tüm çocukların, gençlerin, insanların gözlerinin içi gülüyor, yarınlara umutla bakıyorlardı. Toplum böylesine ayrışmamış, köleleştirilmemiş, sevdaları ellerinden alınmamıştı. Gençtik, boyun eğmiyorduk, isyancı bir ruhun ateşini alevlerdik! HHH 27 yaşındayken yedi günlük “Zeytinin Öyküsü”nü; altı günlük “Acı Tütün”ü; yine altı günlük “Orman Masalı”nı Toroslar’da ve Kaz Dağları’nda dolaşarak hazırladım. Zeytin ülkesinin çocuğuydum zaten! Edremit’in Yanıkdeğirmen Mahallesi’nde doğmuş, Güre’de ilkokula başlamıştım... Zeytin ağacının gölgesinde uyuyarak büyüdüm... Zeytin ağacı 6 bin yıldır o topraklardadır... Akdeniz uygarlığının simgesidir... Zeytin ise hayat! Üstelik kutsal bir ağaçtır! Orantısız mal varlıkları Komisyonun bilirkişisi tarafından bakanların mal varlıklarıyla ilgili hazırlanan raporda, Çağlayan ve Muammer Güler ile çocukları ve Egemen Bağış’ın gelirleriyle malvarlıkları arasında orantısızlık olduğu vurgulandı. 3 bakan rapora itiraz etti. Çağlayan, oğullarının mal varlıklarını düğünlerinde takılan altınlara bağladı, hatta iki oğlunun düğününe 9 bin 500 davetlinin katıldığını söyledi. Komisyonla ortaya çıkanlar Yılda 1 milyon Avro’luk saat Komisyona tanık olarak ifade veren Rıza Sarraf’ın saatçisi Yusuf Tutuş, “en iyi müşterilerimden” dediği Sarraf’ın kendisinden “sağa sola hediye etmek için” yılda 2030 dolayında 1 milyon Avro’luk saat aldığını belirterek, Zafer Çağlayan’ın 700 bin TL’lik saatiyle ilgili “Sarraf, bana İsviçre’den bir saat alınacak, senin orada tanıdıkların vardır. Bu konuda yardımcı olabilir misin, dedi. Almanya’da arkadaşım vardı, ondan rica ettim. Geliri ile mütenasip olmayacağından dolayı başının derde girebileceği gündeme geldi. Bunun üzerine onu geri çektik. Benim saatle ilgim burada kesilmiş oldu. Bu bahse konu saati de alıp ‘ağabeye vereceğiz’ diye söylemişti. Ağabeyden kimi kastettiğini bilmiyordum ama son zamanlarda ‘ağabey’ diye hitap ettiği kişi sayısı biraz fazlaydı” açıklamasında bulundu. Komisyonun, 8 ay süren çalışmaları sonucunda çarpıcı belge ve bilgiler, tanıkların bazı ifadeleriyle bugüne kadar bilinmeyen gerçekler ortaya çıktı Sarraf’ı korumak için İHA 17 Aralık operasyonunu gerçekleştiren Emniyet Amiri Yakub Saygılı, Silivri Cezaevi’nden komisyona gönderdiği mektupta, Rıza Sarraf ve grubu ile ilgili çalışma yapılıp yapılmadığını anlamak için Mali Şube Müdürlüğü ekiplerinin takibe alındığı ve bu izleme için insansız izleme aracı (İHA) kullanıldığı iddiasını gündeme getirdi. Ancak Saygılı’nın mektubu, “Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu” ifadesini kullandığı için “TBMM’de böyle bir komisyon yoktur” denilerek TBMM Başkanlığı tarafından iade edildi. Muhalefetin, Saygılı başta olmak üzere operasyonu yürüten emniyet amirleri ve savcıların dinlenilmesi talebi kabul edilmedi. Parti kulislerinde Erdoğan’ın dediğinin olacağı kaydedilirken, bu doğrultuda komisyondan 4 bakanla ilgili Yüce Divan kararı çıkmamasına kesin gözüyle bakılıyor. Ancak TBMM Genel Kurulu’nda, muhalefetin Yüce Divan’a sevk yönünde vereceği önergenin gizli oylamasında AKP içinde fire yaşanmasının da kaçınılmaz olduğuna dikkat çekiliyor. Özellikle 3 dönem milletvekilleri başta olmak üzere parti içinde çok sayıda milletvekilinin bazı bakanların Yüce Divan’da aklanması gerektiği yönündeki görüşleri biliniyor. 4 bakanla birlikte bazı parti yöneticilerinin parti içinde fire yaşanmaması için milletvekillerini ikna etmek için yoğun kulis faaliyeti yürüttüğü belirtiliyor. Yüce Divan’a sevk yönünde oy kullanılabileceği tahmin edilen milletvekillerine, özellikle TBMM Genel Kurulu’ndaki oylama öncesinde “Yüce Divan’la partiye kumpas kurulmak isteniyor, bu tuzağa düşmemeliyiz. Anayasa Mahkemesi, mevcut yapısıyla hukuki bir karar vermez” söylemiyle ikna faaliyetinin daha da artacağı kaydediliyor. Fire olmaması için ikna Bayraktar’ın sözleri Bayraktar, komisyona verdiği ifadede, 17 Aralık operasyonunda gözaltına alınan oğlu Oğuz Bayraktar’la ilgili olarak; “Oğluma en az 20 sefer dedim, ‘Bu adamla (Ali Ağaoğlu) görüşme, görüşme görüşme’, şahittir herkes, görüşme bu adamla. Görüşme diyorum görüşüyor onunla, buldu belasını işte, çok da iyi oldu” dedi. Adamı Ankara’ya para taşımış Sarraf’ın kuryesi Muhammed Sadık, komisyona verdiği ifadede “30 Ağustos 2013 tarihinde Zafer Çağlayan’ın oğlu Kaan Çağlayan’a sırt çantası içinde Ankara Royal’de 2 milyon Avro, 2 milyon dolar ve 1.5 milyon TL teslim ettiği iddiası”yla ilgili olarak “Bahsedilen tarihlerde Ankara’ya para götürmemiz söylendi. Ancak bu parayı kime verdiğimizi hatırlamıyorum. Zaten ben Ankara’ya çok defa para götürdüm” dedi. Egemen Bağış’tan itiraflar Bağış, komisyona verdiği ifadede, Rıza Sarraf’tan çikolota kutusu içinde 500 bin dolar aldığı iddialarını reddederken, kendisinden çikolota, kıyafet, gömlek ve kravat gibi hediyeler aldığını doğruladı, “Hediyeleşmek bizim kültürümüzde vardır. Benim de kendisine almış olduğum hediyeler vardır” dedi. Kayıtlar, tapelerle örtüşüyor Komisyona sunulan Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nın 17 Aralık soruşturması kapsamında yapılan yasal dinlemelerle ilgili raporunda, ses kayıtları ile ses kayıtlarına ait tapelerin örtüştüğü belirtilerek “Bir bütün olarak cümle eklemesi veya cümle çıkartılması sonucu anlam bütünlüğünü bozacak bir değişikliğin tespit edilemediği” kaydedildi. Raporda, 10 adet ID numaralı tapelere ait ses kayıtlarının ise gönderilen dosya içinde bulunmadığına dikkat çekildi. Güler polisleri izletmiş Güler, oğlunun izlenip izlenmediği konusunda istihbarata talimat verdiğini doğrularken buna gerekçe olarak DHKPC’den aldığı tehdidi gösterdi. O para Çağlayan’ın hesabına Komisyona sunulan belgelerle, Rıza Sarraf’ın adamı Abdullah Happani’nin, Zafer Çağlayan’ın kardeşi Şenol Çağlayan’ın banka hesabına 30 Ekim 2012 tarihinde gönderdiği 2 milyon 465 bin TL’nin 2 gün sonra 2 Kasım 2012 tarihinde Zafer Çağlayan’ın hesabına aktarıldığı ortaya çıktı. Çağlayan, 700 bin TL’lik saat ile 40 bin dolarlık piyanonun parasını Rıza Sarraf’a elden ödediğini, saatin vergi cezasının da kendisi tarafından ödendiğini söyledi. ‘Kaç’ ifadesini doğruladı Bayraktar’ın danışmanı Sadık Soylu, komisyona yaptığı açıklamada, Bayraktar’ın 17 Aralık operasyonunun yapıldığı sabah kendisini arayarak “Sadık kaç. Polis gelecek, seni de bir vesileyle alacaklar” dediğini, ancak kendisinin kaçmayıp delikanlılık gösterdiğini ifade etti. Soruşturma Komisyonu üyeleri için konuştu Arınç: Allah yardımcıları olsun ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Meclis Soruşturma Komisyonu’nun pazartesi günü 4 eski bakanla ilgili yapılacak olan oylamaya ilişkin, “Ben hepsinin hukuka, vicdana uygun hareket edeceğini düşünüyorum. Soruşturma Komisyonu üyelerine doğru, adil bir karar vermeleri konusunda Allah yardımcı olsun” dedi. Komisyonda oyunun renginin belli edilmesinin mümkün olmadığını dile getiren Arınç, anayasa ve İçtüzüğün böyle emrettiğini belirtti. Oyların komisyonda ifade edilmesi gerektiğini söyleyen Arınç, Genel Kurul’da da vekillerin gizli oylama ile kanaatlerini ifade edeceğini kaydetti. Arınç, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’ın siyasete gireceği yönündeki haberlere ilişkin olarak da “Sümeyye Erdoğan çok iyi yetişmiş bir kızımızdır. Siyaseti çok yakından takip eder. Edebiyle, ahlakıyla, bilgisiyle, yetişme tarzıyla çok şükür herkesin örnek gösterebileceği değerli bir kızımızdır. Siyaset yapmaya karar vermek onun bileceği bir iş. İnşallah hayırlı bir karar olursa biz de bundan mutlu oluruz” dedi. Arınç, sosyal medyada kalp krizi geçirdiğine yönelik iddiaların gerçek olmadığını, haberin panik doğurmak için yapıldığını belirterek, “Bunu görüp de oh olsun, diyenler de çıkabilir. Bu kişilik haklarına çok büyük bir saldırı. Yapanları kınıyorum” dedi. Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada eşinin kendisini terk edip çocuklarının yanında kaldığı yönünde haber olduğunu söyleyen Arınç, internetin sanal olmasına karşın insanları etkilediğini kaydetti. Yeni yıla nezle grip, salya sümük, yorgan döşek başladım. İki gün öyle geçti. Dün yatmaktan yorulmuş halde gözlerimi güç bela açtım, “De git lan kalleş grip; benim gibi bir yiğidi yatağa seremezsin sen” diye naralandım. Kalktım; sıkı bir duş yaptım. Kendimi gribi yendiğime inandırmak için yeniden yatağa değil, bilgisayarın başına gittim. Ekranda Cumhuriyet’in sayfası ve o sayfada görsel malzemesi sakallı bir zattan ibaret bir haber belirdi. Haberin başlığı: Kadın spiker izlemek caiz değil!.. Valla sizler için bayat bir haber olabilir. Dahası haberi çoktan okumuş ve bu konuda bir yorum döktürmüş başka meslektaşlarım da olabilir. Ama ben iki gün yataktan çıkmamış zavallı bir gazeteci olarak haberi yeni okudum. “Şu memlekette iki gün hasta olmaya bile imkân yok. İki gün başıboş bıraktım, bak memlekette neler olmuş, neler denmiş” diye homurdanarak haberi okudum. Cumhuriyet mi kısa kesmiş bilemiyorum ama çok kısa bir haber bu. Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nureddin Yıldız nam zat yine inciler döktürmüş. Daha önce kadının çalışmasının fuhşu teşvik ettiğini bizlere tebliğ eylemiş idi; bu kez bir adım daha ileri gitmiş ve “Kadınların erkek spiker seyretmesinde sakınca olmadığını lakin erkeklerin kadın spiker seyretmesinin caiz olmadığını” tebliğ buyurmuş. Din âlimi kabul edilen Nureddin Yıldız efendinin ilk incisini okuduğumda biraz zorlanmış, ama Ahmet Hakan İzleyebilirsiniz, Şirin Payzın Günah sonunda mantığını çözebilmiş idim. Üstadın söylediği şu idi: Kadın çalışırsa akşam eve yorgun argın gelir, o yüzden de erkeğin cinsel iştahını tatmin etmek görevini yerine getiremez; bu da cinsel açlığını mutlaka tatmin etmek zorunda kalan zavallı masum erkeği fuhuş yapan kadınların kapısını çalmaya iter. Ne kadar çok kadın çalışırsa, fuhuş yapan kadınlara talep de o kadar artar. İşte bu yüzden çalışan kadın bilerek, bilmeyerek fuhşu özendirir, destekler, teşvik eder. Gördüğünüz gibi birkaç hafta önceki o derin sözleri zor da olsa çözebilmiş, kavrayabilmiş idim. Lakin Nureddin Yıldız nam zatın dün sabah gözümü açar açmaz karşılaştığım cümlelerini çözebilmek, altında yatan derin anlamı bulup çıkarabilmek o kadar kolay değil. Sırayla gidelim. Sosyal Doku Vakfı diye bir örgüt var. Sanırım “İçtimai Nesiç Vakfı” diyeceklermiş dilleri sürçmüş, kâfir dillerinden “sosyal”i, arı Türkçeden “doku”yu almışlar, ortaya ne kuş ne deve misali bir örgüt adı çıkarmışlar. Bu örgütün başkanı (bir başka kaynağa göre onursal başkanı) da Mekke’de din eğitimi görmüş Nureddin Yıldız adlı zat imiş. Kısa bir internet turu gösteriyor ki kimileri onu din âlimi kabul ediyor. İşte bu Nureddin Yıldız bir fetva vermiş: Kadınlar erkek spiker izleyebilir. Lakin erkeklerin kadın spiker izlemeleri caiz değildir. Sanırım sizler de bu kısa haberi okudunuz. Ne düşündünüz, ne dediniz bilemiyorum. Ben ne söylendiğini kavramak, söyleneni çözümlemek (= analiz etmek) istedim. Epey de zorlandım. Şimdi kadınlar erkek spiker seyredebiliyor. Bunda dinen bir mahzur yok. Ama erkekler kadın spiker seyredince iş değişiyor. Dinen caiz değil. Yani kadın spiker seyretmek günaha girmek demek. Acaba neden? Hayır benim umurumda değil. Spikerin cinsiyetinin ne olduğuna değil söylediğinin ne olduğuna bakanlardanım. Ancak bunu söyleyen kimilerinin din âlimi kabul ettikleri, vaaz verdiği camilere koşa koşa gidenlerin olduğu bir zat. O yüzden üstadın neden böyle söylediğini, ne kastettiğini ille de anlamak, kavramak istiyorum. Şimdi: Kadınlar erkek spiker seyredince bir şey olmuyor. Peki… Erkekler (yani bencileyin olan insan cinsi) ekranda kadın spiker görünce… Eee? Evet, eeee? O zaman biz ne oluyoruz ya da bize ne oluyor? Anlaşılan ekrandaki kadıncağızın söyledikleri birden önemini yitiriyor ve benim de içinde olduğum insan cinsi ağzından “Hoşşfff, foşşş” gibi sesler çıkarıp salyalar akıtarak kadının memelerine, dudaklarına, gözlerine, gerdanına bakıyoruz ve elbet namahreme bakıp behimi hislerimiz ayaklandığı (Behimi Osmanlıca bir terimdir. Anlamı için uygun bir sözlük bulup bakınız) için günaha giriyoruz. Sahiden öyle mi oluyor? Kendimi tarttım; yakın çevremdeki erkek arkadaşlarımla konuştum, benim yakın çevrem görece yaşlı diye genç erkek tanıdıklarla da ayaküstü sohbet kaynattım. Sonuç: Ya bencileyin erkeklerde bir bozukluk var ya da… Çünkü bizler ekranda kadın görünce aklımızın gizli köşelerinden “Ufff anam, yavruya bak… Şimdi şunu belinden bir kavrayacaksın, yatağa fırlatacaksın…” filan gibi gözü dönmüş düşünceler, duygular geçmiyor. Aklımız durmadan bacaklarımızın arasına inmiyor. Bizler kadınla erkeğin özgürce sevişmesini alabildiğine doğal bulurken bu adamlar için doğal olan sadece ve sadece erkeğin kadını düzmesi. Ondan ötesi anlaşılan sadece “günah”a giriyor. HHH Bu berbat grip de anlaşılan hayatım boyunca işlediğim günahların bir bedeli… Öyle ya hayatım boyunca o kadar çok kadın spiker seyrettim ki… Nitekim bu yazıyı yazarken ateşim de yeniden çıktı. Boşuna “Allahın sopası yok” dememişler… Yüksel, Bornova Polis Meslek Okulu’nu sordu O vakfa mı verilecek? İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) CHP İzmir Milletvekili Alattin Yüksel, kapatılan Bornova Polis Meslek Yüksek Okulu’nun arazisinin, Etiler Polis Meslek Yüksek Okulu’nda olduğu gibi TÜRGEV’e ya da başka bir yandaşa peşkeş çekilip çekilmeyeceğini sordu. Etiler Polis Okulu arazisiyle ilgili ses kayıtlarının hâlâ gündemde olduğunu anımsatan Yüksel, bu okulun Bakanlar Kurulu kararıyla kapatıldığını anımsattı. İzmir’de de Buca Rüştü Ünsal Polis Meslek Yüksek okulu ile birlikte polis yetiştiren Bornova Polis Meslek Yüksek Okulu’nun kapatıldığına dikkat çeken Yüksel, şunları söyledi: “Kamu kurumları ya da özel kuruluşlar TÜRGEV’e arazi bağışı için yarışıyorlar. Bakanlar Kurulu kararı ile kapatılan Bornova’daki polis okulu ile ilgili endişelerimiz var. Burası da TÜRGEV’e mi verilecek? Ya da başka birilerine, aile mensuplarının tanıdıklarına peşkeş mi çekilecek? Urla’da bir yıl önce DHMİ’ye ait kampa 3 milyon lira yatırım yaptıktan sonra Ensar Vakfı’na verdiler. Kamu kurumlarının güzel ve manzaralı yerleri riskli alan ilan edilerek birilerine veriliyor.” C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear