29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 30 EYLÜL 2014 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER O Başörtüsü İslam Dininin Emri midir? rtaöğrenimdeki kız öğrencinin tesettü rü ile okula gidebileceği müjdesini başbakan yardımcısından almış bulunuyoruz. Böylece kızların hasretle bekledikleri(!) örtünme yasağının kalkması gerçekleşiyordu. Üniversite öğrencisi kızların örtünmesi ile ilgili çok şey yazıldı, söylendi. Ben konuyu kısaca ilk gündeme geldiği yıllardan başlayarak ele almak istiyorum: Bilindiği gibi 1979’da İran İslam Cumhuriyeti kuruldu. Müslüman ülkelere İslami ideolojiyi ihraç etmek amacıyla İran’ın çok büyük paralar gönderdiği biliniyordu. Zaten İran da Türkiye’deki İslami kuruluşları desteklediğini çeşitli vesilelerle bildirmişti. Büyük olasılıkla, gelen büyük paralarla Türkiye’de Kuran kursları, dinsel yayınlar, televizyonlarda dini programlar, her mahallede camiler çığ gibi büyümüş, kadınlara camilerde, evlerinde “eğitim” verilmişti. 1980’li yılların ortalarında, tüm bedenlerini örten uzun pardösüler giymiş, başlarında alışılmamış genişlik ve büyüklükte başörtüsü olan çok sayıda genç kadının sokaklarda gruplar halinde dolaştığı dikkat çekti. Soru soranlara tek cevap veriliyordu: “İnancım bu.” Bu yeni görüntünün adı “tesettür”dü. Sokaklarda bir süre devam eden “tesettüre alıştırma” provalarını üniversitelerde tesettürlü öğrencilerin derslere girmesi izledi. Önce sayıca azdılar, giderek çoğaldılar. Öğretim üyeleri bir süre, ne söyleyeceklerine, nasıl davranacaklarına karar veremeden derslerini verip çıktılar. Üniversitedeki arkadaşları, birdenbire karşılarına kapanmış olarak çıkan öğrencileri endişe ile izlediler. Özellik Dünyada tüm gelişmiş ülkelerde çocuklar bilim temelinde eğitim görür, bilimsel düşünmenin temel taşları olan “doğru” ile “yanlış” düşünceyi birbirinden ayırmak, gerçeği akılla bulmak konusunda eğitilirler. Oysa dinin kaynağı ilahidir. Onunla, Allah’ın gönderdiğine inanılan buyrukların şekil verdiği bir hayat tarzı sunulur. Din tartışılmaz. Prof. Dr. Aysel Ekşi le Tıp fakültelerinde tıp eğitimi derslere devamı gerektirdiği için öğrenciler birbirlerini sık görür ve genellikle iyi tanırlar. Daha önce iyi ilişkiler içinde oldukları kızlar kapandıktan sonra çok değişmiş ve uzaklaşmıştı. Kendileriyle ilgili hiçbir şey konuşmadılar. Sınıf arkadaşları, kapanan kız arkadaşlarının bir yerlerden bir destek aldığından çok emindi. O yıllarda aynı sınıflarda okumuş olan bugünün doktorları bugün gene aynı şeyi söylerler. Kapanan kızların diğer arkadaşlarından görünümleri farklıydı, erkek öğrencileri ayırt etmek daha zordu. Ama bazı erkek öğrenciler “kapanan kızları” koruma altına almış gibiydi. Kapanan kızlardan uzak duruyor ama onlarla konuşmak isteyen olursa, bir şekilde yanlarına gelerek ile Bilinçli ve planlı tişimi engelliyordu. Hiç kuşkusuz kapanan kızların hepsinin parasal destek gördüğünü söylemek istemiyorum. Ama bu “örtünme” olaylarının üniversitelerde doğal bir gelişimle başlamadığını, bilinçli ve planlı bir çaba sonucu gerçekleştiğini söylemek istiyorum. O sırada bu konu basında da çeşitli şekilde ele alındı. Din devletlerinde kadının kapanmasının ilk aşama olduğu, ilk adımlar başarıldıktan sonra bütün topluma kapanmanın benimsetileceği ve ardından da şeriatın diğer aşamalarının dayatılacağı sıkça ifade edildi. Bunun çaresi ülkemizde laikliğin korunması idi. Ama o konuda öğretim üyeleri, ülkenin diğer aydınları, siyasi partiler ortak bir tavır alamadılar. Temelde tartışılan aslında “başörtüsü” değildi. Taraflardan biri tezini “giyim özgürlüğü, inanç özgürlüğü’’ ile savunuyor, diğerleri ortada “özgürlük” değil, bunun arkasında bir “rejim kavgası” olduğunu söylüyordu. Bu ikinci kesim, ne yazık aydın olmaları beklenenler tarafından da iyi anlaşılamadı, hatta “liberal” geçinen çevrelerce “dinozorlukla” suçlandı. Kapanma konusuna dinsel açıdan bakıldığında, bu konularda gerçek söz sahibi olan bir kısım ilahiyat fakültesi öğretim üyeleri, Kuran’da başörtüsünün farz olduğuna dair herhangi bir ayet bulunmadığını bildirirler. Doçent Dr. Bahriye Üçok’un bir televizyon programında “Dini temeller bakımından başörtüsü, dinin bir emri ya da farz ibadeti değildir”sözü büyük tepkiye yol açtı ve gönderilen bombalı paket ile öldürüldü. Selçuk Üni Bahriye Üçok olayı versitesi İlahiyat Fakültesi’nden Doç. Dr. Şahin Filiz de, tıpkı Bahriye Üçok gibi sanki dini bir emirmiş ve farzmış gibi yansıtıldığını, başörtüsü takılmadığı takdirde dini yönden büyük cezaları varmış gibi hareket edildiğini savundu. Dahası, Diyanet İşleri Başkanı Profesör Dr. Ali Bardakoğlu, 14 Eylül 2006’da Referans gazetesinde çıkan röportajında “Başörtüsü hiç Müslümanlığın şartı olmamıştır” dedi. Bu veriler kaşısında siz, o aşamada “kapanmanın sadece inanç özgürlükleri” gereği olduğunu düşünür müsünüz? Üniversite ve kamu kurumlarında “türban” denen başörtüsü olayları böyle başladı. Şimdi 10 yaşını geçen tüm öğrenciler için uygulamanın başlayacağı müjdeleniyor. O zaman asıl soruyu soralım: Türkiye’de çocuklarımızı nasıl bir eğitim sistemi bekliyor? Başörtüsü, uzun etek ve uzun kollu bol elbiselerle dinsel kıyafete küçük yaşta şartlandırılan çocuğun, dinsel düşünce tarzını da benimsemesi kaçınılmaz olacaktır. Oysa çocukların din ile bilim ikilemine zorlanmadan eğitim görmeleri konusu, medeni dünyada daha Rönesans döneminde çözümlenmişti. Dünyada tüm gelişmiş ülkelerde çocuklar bilim temelinde eğitim görür, bilimsel düşünmenin temel taşları olan “doğru” ile “yanlış” düşünceyi birbirinden ayırmak, gerçeği akılla bulmak konusunda eğitilirler. Oysa dinin kaynağı ilahidir. Onunla, Allah’ın gönderdiğine inanılan buyrukların şekil verdiği bir hayat tarzı sunulur. Din tartışılmaz. “Kızlar başını örter” denildiği zaman “neden” diye sorulmaz. Din soruşturulmaz. Ülkemizde bu koşullar devam ettiği takdirde, çocuklarımızı dinbilim çatışmasında eğiterek çağdaş ülkeler düzeyine ulaşmalarını hayal etmeyelim. Türk eğitim sisteminin giderek geriye götürüldüğünü görmek gerçekten insana acı veriyor. Konunun bir de insan hakları, insanların ve erkekkadın cinsiyetlerinin eşitliği boyutu var. Tüm gelişmiş ülkeler için kadınerkek eşitliği son derece önemlidir. Oysa kapanma, kızların erkeklere eşit olmadıklarını, bir arada bulunamayacaklarını savunmak demektir. Bunu somut olarak “Bizim Ülke Derneği” adına okullarda açtığımız yaz okullarında gördük. Aileler çocuklarının “Kuran kursuna gitmeleri için baskı yapıyor”, çocuklar “yaz okulunu” istiyordu. Her ikisine devam edebileceklerini söylediğimiz için, örtüleri ile sabah Kuran kursuna gittiler, öğleden sonra yaz okulumuza katıldılar. Ama bilinen çocuk oyunları sırasında, bu kızların, erkek arkadaşlarının yanına oturmayı reddettiklerini, erkek arkadaşları ile el ele tutuşmadıklarını gördük. On yaşındaki kızlar “Ama onlar erkek” diyerek Kuran kursunda benimsemeye başladıkları kızerkek ayrımcılığını sürdürdüler. Bu örnekte dinsel kıyafet, kızlarımıza küçücük yaşlarında erkeklerden farklı olduklarını öğretmek demekti. Erkeklere eşit olduklarını vurgulamak yerine, erkeklerden uzak olmaya şartlandırmak demekti. Cinselliği küçük yaşa indirmekle eşanlamlı idi. Okullarda örtünme yasağının kalkmasına sevineceği söylenen kızlarımız, keşke etraflarına şöyle bir baksalar, acaba hangi Ortadoğu ülkesindeki kadınlar gibi yaşamayı isteyeceklerdir?.. Hekimler: IŞİD’e var, Gezi’ye Yasak Medya, kafa kesen, ciğer yiyen IŞİD’in, yaralı militanlarının Türkiye’de tedavi edildiklerine ilişkin haberlerle dolu... Din adına, dindaşlarını acımasızca katledenlerin Türkiye’de tedavileri, herhalde(!) iktidarın kararı... Kendilerini insan sağlığına adamış hekimler de bunlara hizmet veriyor... Elbet verecekler; Hipokrat yemini etmiş olanların farklı davranmaları beklenemez zaten. HHH Aynı iktidar, GEZİ Direnişi sırasında polisin zehirli gazına, zehirli suyuna ve darbelerine maruz kalan kendi yurttaşlarını tedavi eden hekimleri en ağır suçlamalarla yargılıyor; bununla yetinmiyor, Tabip Odaları’na karşı da davalar açıyor. HHH Bu durumu, başta İstanbul Tabip Odası olmak kaydıyla pek çok Sivil Toplum Kuruluşu protesto etmekte. “Adalet İçin Hukukçular” topluluğu da, “Gezi Hekimliği Yargılanamaz” başlıklı bir bildiri yayımladı... Hukukçular tarafından yayımlanan bir bildiri olduğu için bence önemli: “Gezi Direnişi’nde ‘sözde’ halkın emniyetini sağlamakla yükümlü olan polisin yaptığı müdahalelerde kullandığı gaz bombaları sebebiyle sayısız kişi gazdan etkilendi, binlerce kişi yaralandı ve gençlerimiz hayatını kaybetti. Sağlık Bakanlığı ise en temel görevi olan, halkın sağlığını korumak adına kılını bile kıpırdatmadı. Sağlık Bakanlığı’nın temel görevini yerine getirmemesi üzerine, sağlık çalışanları ulaşabildikleri her yerde; hastanelerde, zor şartlarda oluşturdukları revirlerde veya mobilize ekiplerle yaralanan, gazdan etkilenen insanlara yardım etmeye çalıştılar. Savaş koşullarında bile, yaralılara yardım eden sağlık görevlilerine ve revirhastane gibi yerlere müdahale edilmezken, Gezi Direnişi sırasında sağlık görevlilerine nasıl davranıldığını açıkça gördük. Ocak 2014’te Sağlık Bakanlığı Gezi Parkı olaylarında ‘hukuka aykırı olarak yetkisiz ve kontrolsüz revir adı altında sağlık hizmetleri verdikleri ve amaçları dışında faaliyet gösterdikleri’ iddiasıyla Ankara Tabip Odası (ATO) ile Hatay Tabip Odası (HTO) yönetim kurulları ve diğer organlarının görevden alınması için dava açtı. Ankara Tabip Odası’na açılan davanın ilk duruşması Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 30 Eylül 2014 Salı günü saat 10.30’da ve Hatay Tabip Odası’na açılan davanın duruşması ise Hatay 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 14 Ekim Salı günü saat 09.30’da gerçekleşecek. İnsanların yaşamını korumak için en temel görevlerini yerine getiren hekimler bu davalarda yargılanacaklar. Bizler, Adalet İçin Hukukçular olarak, hekimler ve tabip odaları ile dayanışma içerisinde bulunduğumuzu ve her zaman yanlarında olduğumuzu ilan ederiz.” HHH Görevlerini yapan hekimler de, görev bilincine sahip avukatlar, mühendisler ve öğretmenler gibi bu iktidarın saldırısı altında... Bütün Sivil Toplum Kuruluşları’nın ve duyarlı vatandaşların dikkatine!
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear