29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 3 EYLÜL 2014 ÇARŞAMBA 12 DIŞ HABERLER dishab@cumhuriyet.com.tr Vahhabiler yine ortalığı S karıştıracak uudilerin Mescidi Nebevi’deki Hz. Muhammed’in kabri ile ailesinin yaşadığı odaları yıkmayı planladığı iddia edildi. Plan mezhep gerilimini körükleyebilir Sünni ve Şii dünya arasında Irak ve Suriye’deki çatışmalar nedeniyle zaten var olan mezhep gerilimini körükleyebilir. Zira hac ibadetlerini Kâbe’yi ve Medine’de bulunan Hz. Muhammed ile imamların mezarlarını ziyaret ederek yapan Şiilik mezhebinde, Hz. Muhammed ve kızı Fatma dahil sahabeler özel bir yere sahip. Suud hanedanının da dahil olduğu Vahhabilik anlayışına göre ise mezar ve türbeleri ziyaret etmek, peygambere ait olsa bile nesnelere kutsal gibi yaklaşmak “şirk” sayılıyor. Vahhabilikte mezar ziyaretleri ve türbe inşası da yasak. El Alavi, “İnsanlar, Hz. Muhammed’in ailesinin yaşadığı odaları ziyaret ediyorlar, mezar odasında dua ediyorlar. Şimdi, hacıların mezara gitmesini engellemek istiyorlar, çünkü bunun putperestlik olduğuna inanıyorlar. İnsanları engellemek için tek yol, mezarı Mescidi Nebevi’den çıkarıp mezarlığa götürmek. Ancak buna Şiiler tepki gösterir” dedi. Dr. Alavi, “Hz. Muhammed’in mezarının yeri bilinmeyecek. Peygamber’in mezarının çevDış Haberler Servisi Suudi Arabistan’ın Medine kentinde Hz. Muhammed’in kabrinin de bulunduğu Mescidi Nebevi’yi genişletme planı, İslam âleminde büyük tartışma kopartacak gibi görünüyor. The Independent’ın haberine göre, Suudi yönetimi, Mescidi Nebevi’yi genişletme planı çerçevesinde Hz. Muhammed’in kabrini de yıkarak El Baki Mezarlığı’na nakletmeyi planlıyor. Olay, Mekke’de daha önce kutsal mekânlarda yapılan yıkımları eleştirmiş İslam Mirası Araştırma Vakfı Müdürü İrfan el Alavi tarafından ortaya çıkartıldı. El Alavi’ye göre meslektaşı Dr. Ali bin Abdülaziz el Şebal’in hazırladığı 61 sayfalık kitapçık, incelenmek üzere Başkanlık Komitesi’ne gönderildi. Planda, Hz. Muhammed’in kabrinin de bulunduğu “Yeşil Kubbe”nin yanı sıra kızları ve eşlerinin yaşamış olduğu, türbenin çevresindeki odaların yıkımı da var. Bu durum resindeki her şey hali hazırda yıkıldı ve çevresi buldozerlerle dolu. Her şeyi yıktıktan sonra camiye doğru hareket etmeye başlayabilirler” diye konuştu. ‘Başkanın Adamları’... Tam da bekleneceği gibi bir ilk grup toplantısı izledik. Atanmış Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun selefinin düzeyinin aksine dünyayı bilen, dil bilen akademisyen kimliğinden yola çıkarak “diyaloğa daha açık”, “daha seviyeli” olacağı kehanetinde bulunan kanaat önderlerine nispet bir şov izledik. Bu “organik aydınlar” biraz Amerikan aksiyon filmi izleseler, bilirlerdi ki “başkanın adamları”; ister akademisyen, ister gazeteci, ister aydın olsunlar, her türlü “kirli oyunu” devam ettirmekte üzerlerine yoktur. Bu bir nevi “devlet yönetme geleneği”. Dünyanın her yerinde benzerleri eksik değil. Her türlü kanlı oyun, yağma ve talan, devlet imkânlarının kötüye kullanımı ortalık yere serilmiş olsa da yüzler kızarmaz, muhalefete saldırıp manipülasyonla “yollarını bulurlar”. Atanmış akademisyen başbakan, hık demiş selefinin burnundan düşmüş bir söylemle yoksa sahne performansının diğerinin yanında emeklediğine şüphe yok “Sabırla bir muhalefet partisine ‘edebi, hayâyı, kitap sevgisini ve devlet adabını’ öğreteceğiz” demiş. Burada “kitap sevgisi” lafına dikkat, demagoji için biçilmiş kaftan, yani “kitapsızlar” demeye getiriyor muhalefete. Bu coğrafyada dini siyasete meze edenlerin çokça kullandığı bildik sakız. Ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “savaş hali dışında cumhurbaşkanıyla görüşmeme” kararı için “Hepimizin muhatabı Erdoğan” yanıtı verilmiş. Partili olduğunu dünya âleme ilan etmiş, tarafsızlık nedir bilmeyen, hak hukukla alakasız bir cumhurbaşkanı karşısında muhalefetin protesto hakkı olacak değil ya! O dediğiniz demokrasilerde mümkün. Hoş demokrasilerde böyle cumhurbaşkanları filan olmuyor. Halkın yüzde 50’sini (yüzde 70’lik katılım üzerinden) temsil edenler, meşruiyetlerini inşa ettikleri kapsayıcılıklarından alıyorlar. Bizde utanmadan bir de “dışlayıcılıktan meşruiyet çıkarmaya” kalkışırlar. O derece yani! Atanmış yeni başbakana üzülmeden de edemiyorum, hakikaten işi zor. Baksanıza ilk grup toplantısında hitap ederken, yandaş ekranları KKTC’yi ziyaret eden “başkanıyla” paylaşmak zorunda kalmış yürütmenin başı... Televizyon yöneticileri “telefon gelmesine” fırsat vermemişler. Elbette emanete hıyanet olacak değil, emanetçi biat eder, kaide bu. Gelelim zurnanın zırt dediği yere... Demiş ki atanmış başbakan, “Yolsuzluk yapan kardeşimiz de olsa kolunu koparırız”... 1725 Aralık’ta ortaya serilmiş rezilliklere dair takipsizlik kararı verilmesinin hemen ertesi günü... Ahali “Rızalandığından” bu yana bu konuda şaşırma yeteneğini de yitirdi. Gülse mi, ağlasa mı, ne yapsa bilemeyecek hali çoktan geçti. Maalasef asıl gülünecek mevzu, Amerikan ve İngiliz istihbaratının devlet ricalini yıllardır dinlediği, ülke dışındaki elçilikleri ve BM ofislerinin tüm sistemlerini avucunun içinde tuttuğu ortaya serilmişken; atanmış başbakanın Amerikan Başkanı Barack Obama’dan “bütün bunların hesabını soracağı” yönündeki beyanı... Daha 35 ay önce memleket içindeki “eski ortak/yeni hasımlarının” bileğini bükmek için “dinleme” meselesine dört elle sarılanlar aklıma geliyor da, Der Spiegel’in haberi üzerine suratlarında oluşan ifadeyi merak etmeden duramıyorum... Öyle olsa da bunların “bölgesel güçküresel güç” safsatasıyla kandırdıkları ahaliye verecek bir hesapları yok zaten. Dünyayı takip edip el âlemin bunları nasıl alaya aldığını bilenler olarak ancak bizler, memleketi ele güne meze yapmalarının ıstırabını çekeriz. Obama’nın bu “hesaba çekilmeye” nasıl bir diplomatik yanıt vereceğini göreceğiz. Lakin bildiğimiz hakikaten bu kadar sıkı dinleme yaptılarsa, ellerinde hayli koz bulunsa gerek! 49 diplomat ve vatandaşımızı IŞİD’e rehin veren bizim gibi ülke yönetimleri için tüm dış politikayı yabancılara “rehin vermiş” olmak ne yazacaksa artık! Hoş memleketin ulusal çıkarını filan düşünecek değiller ya. Bakın atanmış başbakan sayesinde artık “dini diplomasimiz” de olacakmış. Alın size dış politikada yeni enstrüman!.. Diyanet İşleri, Başbakanlık’a bağlanacak ve “dini diplomaside” kullanacak, din adamlarıyla siyasilerin buluşmalarına öncelik vereceklermiş. Dini siyasete karıştırarak Ortadoğu’yu kan gölüne çevirenlerden başka türlüsü de beklenmezdi zaten. Ne idüğü belirsiz “ümmet çıkarlarına” gömülmemiz yakın olmasa bari... Mezar çevresinde buldozer Mescidi Nebevi; Mekke’deki Mescidi Haram’dan sonra Müslümanların en büyük ikinci kutsal mekânı. Her yıl burayı milyonlarca hacı ziyaret ediyor. Mescidi Nebevi’nin resmi sorumluluğu da Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz el Suud’da. Vahhabi geleneklerine göre hacda ölenler mezar taşı olmadan kutsal topraklarda gömülüyor. Şiilere göreyse hac sadece Kâbe’ye yapılıyor. Şiilikte hac bittikten sonra Medine’deki Hz. Muhammed’in ve imamların mezarları ziyaret ediliyor. Bunun dışında Necef’teki Ali Türbesi ve Kerbela’daki Hüseyin Türbesi, Meşhed’deki İmam Ali Rıza Türbesi gibi türbelere gidiliyor. Suudi yönetimi 1924’te Hz. Muhammed’in yakınları ve bazı önemli din adamlarının bulunduğu Medine’deki El Baki mezarlığındaki mezar taşlarını kaldırıp ziyareti yasaklamıştı. Milyonlarca hacı gidiyor n Dış Haberler Servisi Suriyeİsrail sınırındaki Golan Tepeleri’nde geçen hafta BM Barış Gücü’ne bağlı 45 Fiji askerini kaçıran El Nusra, rehineleri bırakmak için 3 koşul öne sürdü: “Terör listesinden çıkarılma, çatışmada ölen 3 militanı için tazminat, Şam yakınında güçlü olduğu bölgeye insani yardım.” El Kaide’nin Suriye kolu El Nusra Cephesi’nin de yer aldığı cihatçılarla Suriye ordusu arasında bir haftadır sert çatışmalar yaşanıyor. Geçen hafta IŞİD’in kuşattığı BM Barış Gücü’ne bağlı iki Filipin birliğindeki 70’i aşkın asker, çatışmalardan faydalanıp kaçmayı başarmıştı. Ancak Fiji askerleri hâlâ rehin. Fiji ordusundan Tuğgeneral Mosese Tikoitoga, El Nusra ile BM arabulucu heyetinin müzakerelerinin sürdüğünü söyledi, halka “dua etme” çağrısı yaptı. Militanlar askerlerin güvende olduklarını savunuyor. El Nusra: Terör listesinden bizi çıkarın Irak’ta ‘ölüm tarlaları’ Dış Haberler Servisi Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) vahşeti her gün yeni raporlarla ortaya seriliyor. Uluslararası Af Örgütü, IŞİD’in azınlıklara yönelik “sistematik etnik temizliğe giriştiğini, tahayyül edilemeyecek şekilde insanlığa karşı suçlar işleyerek bölgeyi ölüm tarlalarına çevirdiğini” bildirdi. BM IŞİD suçlarını araştırmak üzere Irak’a heyet gönderiyor. Af Örgütü dün yayımladığı raporunda Irak’ın Sincar (Şengal) bölgesinde IŞİD’in toplu katliamlarına dair yeni kanıtları olduğunu açıkladı. Görgü tanıklıklarına dayandırılan raporun başlığı, “Tarihi düzeyde etnik temizlik: İslam Devleti’nin Kuzey Irak’ta azınlıkları sistematik bir şekilde hedef alması.” IŞİD vahşetinin en kanlı günleri arasında Ezidi Kuniye ve Koço köylerine yönelik 315 Ağustos baskınları gösteriliyor. Rapora göre, bu iki gündeki saldırılarda yüzlerce kişi öldürüldü. Görgü tanıkları erkek ve yaşları 12’ye kadar düşen erkek çocukların kamyonetlerle kasaba dışına götürülüp kurşun yağmuruna tutarak infaz edildiklerini anlattı. Haber Merkezi Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütü, gazeteci James Foley’den (40) sonra Suriye’de rehin alınan ABD’li gazeteci Steven Sotloff’un da kafasının kesildiği görüntüleri yayımladı. Suriye’nin kuzeyinde iç savaşı haberleştirirken geçen yıl IŞİD militanları tarafından rehin alınan ABD’li serbest gazeteci Sotloff’un öldürüldüğü iddia edildi. IŞİD tarafından internete konan görüntülerde ABD’li gazetecinin yanında duran maskeli bir kişi, İngiltere’nin IŞİD’e karşı ABD ile işbirliğini sonlandırmaması durumunda David Haines isimli İngiliz bir rehinenin de öldürüleceği tehdidinde bulunuyor. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada ise, gazetecinin infazını gösterdiği iddia edilen videonun orijinalliğinin teyit edilemeyeceği bildirildi. Floridalı gazetecinin geçen yıl ağustos ayında IŞİD militanları tarafından rehin alındığı belirtilmişti. IŞİD, 20 Ağustos günü, yaklaşık iki sene önce Suriye’de kaçırılan Amerikalı gazeteci James Foley’nin başının kesildiğini gösteren bir video yayımlamıştı. “Amerika’ya Mesaj” başlıklı vide lUluslararası Af Örgütü IŞİD’in azınlıklara ‘etnik temizlik’ raporunu açıkladı. Af Örgütü, Irak’ın ‘kanlı ölüm tarlaları’na çevrildiğini kaydetti IŞİD’den ikinci gazeteci infazı oda bir IŞİD militanı “Bu, Amerikalı James Wright Foley. Hükümetiniz İslam Devleti’ne saldırılarda başı çekiyor. Bugün hava kuvvetleriniz Irak’ta her gün bize saldırıyor” dedikten sonra Foley’nin başını kesmişti. IŞİD militanı daha sonra aynı şekilde giydirilen gazeteci Steven Sotloff’u göstererek onun kaderinin de ABD Başkanı Barack Obama’nın “bir sonraki kararına” bağlı olduğu tehdidinde bulunmuştu. Videodaki kafa kesen militanın, Londra aksanıyla konuşması ve İngiliz vatandaşı olabileceği iddiası yankı yaratmıştı. Bu görüntülerin ardından Sotloff’un annesi Shirley Sotloff geçen hafta IŞİD lideri Ebu Bekir Bağdadi’ye video aracılığıyla seslenmiş ve oğlunun canının bağışlanması için yalvarmıştı. CNN’de yayımlanan Al Arabiya’ya ait videoda, IŞİD lideri Bağdadi’ye seslenen anne Sotloff, “Ben Shirley Sotloff. Oğlum Steven elinizde. Steven tiranların elindeki Müslümanların acılarını haber yapmak üzere Ortadoğu’ya giden bir gazetecidir” ifadelerini kullanmıştı. Portekiz’de hukukçular ayaklandı n Dış Haberler Servisi Portekiz’de Başbakan Pedro Passos Coelho liderliğindeki merkez sağcı hükümetin yargıyı hedef alan “reform paketi”ne hukukçular isyan bayrağı açtı. Barolar Birliği önceki gün uygulamaya sokulan pakete karşı kabine üyeleri hakkında “hukukun üstünlüğüne zarar verme” ithamında bulundu. Paket 231 yargı bölgesinde radikal bir küçülmeye gidilerek 23’e indirilmesini, 20 mahkemenin de kapatılmasını içeriyor. Hukukçular ise vatandaşların yargıya erişme haklarının kısıtlanacağını belirterek paketi anayasaya aykırı buluyor. Geçen temmuzda yüzlerce avukat parlamento önünde protesto gösterisi düzenlemişti. Sotloff üslüman komşum kurtardı’ Vahşetten kurtulan Salim isimli bir kişi, 12 gün boyunca saklanarak katliamdan kurtulmayı başarmış. İnfaz alanında ağır yaraları nedeniyle uzun süre can çekişenleri aktaran Salim’in yaşadığı dehşet rapora şu ifadelerle yansımış: “Kendimi sürükleyip alandan çıkmayı başardım ve Müslüman bir komşum beni kurtardı; hayatını tehlikeye attı; benim için kardeşten öte. 12 gün bana her ‘M gece yemek ve su getirdi. Raporda özellikle Ezidi kadın ve kız çocuklarına yönelik kaçırma ve cinsel saldırılar “kurbanların sayısı yüzler hatta binler olabilir” ifadeleriyle yer aldı. Aynı aileden 45 kadın ve çocuk kayıp listesine konuldu. Geçen hafta da Suriye İnsan Hakları Gözlemevi benzer suçlamaları dile getirmişti. Son haftalarda 300 Ezidi kadın ve kız çocuğun Irak’tan Suriye’ye kaçırıldığı, bazılarının biner dolara IŞİD militanlarına satıldığı aktarılmıştı. Arap ve Sünni olmayanları düşman kabul eden IŞİD’in hedefinde Ezidiler, Şii Türkmenler, Hıristiyanların olduğu vurgulanırken, Af Örgütü’nün kıdemli kriz danışmanı Donatella Rovera, “IŞİD aşağılık suçlar işliyor. Sincar’ın kırsal kesimini Arap ve Sünni Müslüman olmayan herkesin izlerini ortadan kaldırma amacıyla kana bulanmış ölüm tarlalarına dönüştürdü” diyor. Rapora yansıyan “ölüm tarlaları” ifadesi akıllara Kamboçya’da Pol Pot’un Kızıl Kmer rejiminin 1975 ve 1979 yılları arasında 2 milyona yakın insanı katletmesini getirdi. BM İnsan Hakları Konseyi de IŞİD suçlarını araştırmak üzere Irak’a heyet gönderiyor. Konsey Irak’taki insan hakları ihlalleri için araştırma komisyonu kuracak. IŞİD’in haziranda Tikrit’te kaçırdığı askerlerin aileleri de dün Irak Meclisi’ni bir süre işgal etti. 3. havaalanı hevesi komisyona takıldı Amerika Eşşebab’ı vurdu nDış Haberler Servisi Somali’de ABD güçleri El Kaide bağlantılı Eşşebab’a önceki gün hava operasyonu düzenledi. Pentagon Mogadişu’nun güneyindeki ormanlık alandaki saldırıda lider kadrosunun hedef alındığını duyurdu. Saldırının insansız hava aracıyla gerçekleştirilmiş olabileceği yorumları yapılıyor. Bazı kaynaklar, Eşşebab liderlerinin içinde olduğu bir konvoyun vurulduğunu, 7 kişinin öldüğünü aktardı. Kimi kaynaklar örgütün lider kadrosunda yer alan Ahmed Godane ile Ebu Abdullah’ın hedef alınanlar arasında olduğunu duyururken Eşşebab açıklama yapmadı. ‘Boris Adası’nda havaalanı kapışması Dış Haberler Servisi İngiltere’nin başkenti Londra’da yeni havaalanı inşası planları, Belediye Başkanı Boris Johnson ile hükümetin atadığı komisyonunu karşı karşıya getirdi. Boris Johnson, yoğun hava trafiği nedeniyle Londra’daki Thames Nehir ağzındaki “Grain Adası”na 186 milyar dolara mal olacak dört pistli bir havaalanı inşa etmek istiyor. Johnson’ın tutkuyla savunduğu plan nedeniyle nehir ağzına “Boris Adası” lakabı da takıldı. Ama hükümetin atadığı havaalanı komisyonu, bu öneriyi ekonomik ve çevresel kaygılar yüzünden reddetti. Komisyon Başkanı Sir Howard Davies, Londra’nın daha geniş bir aktarma merkezi işlevi görecek bir havaalanına ihtiyacı olduğunu teslim etse de “Grain adasının ihtiyaca doğru yanıt vereceğine ikna olmadık. Bunun daha etkili bir sistemin bir parçası olması gerektiği kanaatindeyiz” dedi. Davies, beş katı pahalıya mal olacak olan yeni havaalanı yerine, Heathrow havaalanına iki, Gatwick havaalanına ise bir ek pist yapılması seçeneklerini değerlendirdiklerini ekledi. Ancak Londra Belediye Başkanı, komisyonun bu bakış açısını “miyopluk” diye niteledi ve projesinin “ölü olmadığını” savundu. Konuyla ilgili son kararın genel seçimlerin ardından gelecek yaz verilmesi bekleniyor. l ‘Türkiye ve Kuzey Irak’a baskı yapılsın’ AB Irak Delegasyonu: IŞİD petrolü AB’ye gidiyor BRÜKSEL (AA) Avrupa Birliği Irak Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Jana Hybaskova, “bazı AB üyelerinin IŞİD petrolünü satın aldığını” iddia ederek ticaretin engellenmesi için Türkiye ve Kuzey Irak’taki bölgesel yönetime baskı yapılmasını istedi. Avrupa Parlamentosu (AP) Dışişleri Komisyonu’nda konuşan Hybaskova, ısrarlı sorulara rağmen IŞİD’in çıkardığı petrolü satın alarak örgüte finansman sağlayan AB üyesi ülkelerinin ismini açıklamadı. Hybaskova, IŞİD’in petrol satışını tankerlerle bölge ülkeleri üzerinden yaptığını savunarak AP’den bu ticaretin engellenmesi için “İran, Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetim ve Türkiye’ye baskı yapmasını” talep etti. IŞİD’e karşı peşmergelere silah yardımı yapan AB üyelerinin “koordinasyon içinde hareket etmediğini, teslimatlarda kayıt tutulmadığını ve hibe edilen silahların IŞİD ya da PKK terör örgütlerinin eline geçmemesinin hiçbir garantisinin bulunmadığını” belirten Hybaskova, IŞİD’in mağlup edilebilmesi için muhtemelen NATO öncülüğünde bir uluslararası yasal çerçeveye ihtiyaç duyulduğunu kaydetti. Hybaskova, Avrupalı parlamenterleri “Kürt bölgesel yönetiminin bağımsızlığını desteklememeleri konusunda uyararak böyle bir adımın Ortadoğu’nun toptan çöküşüne yol açacağı” uyarısında bulundu. Tayland’da iki Türk zanlı Dış Haberler Servisi Tayland’ın Udon Thani kentinde 2 Türk, sahte kredi kartlarıyla ATM’lerden para çaldıkları ithamıyla tutuklandı. DHA’nın haberine göre Çağdaş Kuvayda (27) ve Süzer Eşref (43), bir otelde 9 sahte kredi kartı, 350 dolar para, kredi kartı kopyalayıcı ve iki laptop bilgisayar ile yakalandı. Avrupa bankalarına ait kartların Türkiye’den getirdikleri makina ile kopyalandığı açıklandı. Polis iki zanlıyı ele geçirdikleriyle birlikte deşifre etti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear