25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 AĞUSTOS 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 13 loğlu, WMAP adı verilen E uydunun mikrodalga boyutunda yaptığı ölçümlere dayanarak, yüzde 1 yanılma payıyla uzaydaki sayısız evrenden biri olan bizim “kâinat”ın 13 milyar 700 milyon yaşında olduğunu hesapladı. Yerkürenin 4 milyar 500 bin küsur yıl önce oluştuğunu zaten biliyordu. Avustralya’da bulunan en yaşlı dünya taşı, minicik bir Zirkon kristalinin yaş ölçümünde 4 milyar 400 milyon yıllık çıkması, bu bilgiyi doğruladı. Ama Allah, yeryüzünü, gökyüzünü ve zaten tüm kâinatı sadece 6 günde yarattı. Yeroğlu da bu ilahi amele iman etti. Ne var ki aynı yeroğlu, kâinatın yaratılışını açıklamak için kurduğu kimi internet sitelerine, mucizeye dair ayetin nüzul sebebinin altına, “Bitkisel Prostat Tedavi” reklamı koymayı Fotoğraf: www.mumsema.com da ihmal etmedi! (Bkz. Ekran fotoğrafı.) Eloğlu, yüzyıllardır sürdürdüğü inceledi. Bölünerek çoğalan bilimsel araştırmaları üst üste koydu amiplerden, çiftleşerek döllenen ve dünyadaki tüm canlıların atası memeli memesiz türlere, hayvanların olarak Luca adıyla tanımladığı ilk ortak bir yaşam ağacının dalları mikroorganizmanın, yeryüzünde olduğuna ve memeliler arasında beyni 4 milyar yıl önce ortaya çıktığına en gelişmiş insanın da maymunlarla hükmetti. atasal akrabalık taşıdığı sonucuna Ama Allah, bitişik olan göklerle vardı. Evrim Teorisi’ni oluşturdu. yeri ayırdı, her canlı şeyi, birbirinden Oysa Allah, önce iblisi kavurucu bağımsız ve benzersiz olarak sudan ateşten yaratmış, ardından ilk yarattı. Yeroğlu da bu hikmeti erkeği balçıktan yaratıp Adem adını Hüda’ya iman etti, ne var ki yaratılış vermiş, onun kaburga kemiğinden tarihini kesin belirleyemedi. Kimi yarattığı ilk kadına da Havva demişti. gerek dünya, gerekse sıra sıra Allah’ın sınırsız yaratıcılığına iman canlıların 6 bin yıl önce yaratıldığına eden yeroğlu, kutsal Adem ile kutsal (Yeni Toprak’çılar), kimisi ise Havva’nın kutsal çocuklarından yerkürenin de canlı türlerinin de daha türediklerine inandılar ve Evrim eskiden yaratılmış olabileceğine (Eski Teorisi’ni, Yaradan’ın ilk yaratığı Toprak’çılar) inandılar. iblisin marifeti, Allah’ı inkâr günahı HHH saydı. Bir dereden bin su getirerek Eloğlu ağaçları, bitkileri, sürünen, yüzen, uçan, yürüyen tüm canlıları insanın insan olarak yaratıldığını, asla ve kata maymundan gelmediğini kanıtlamaya çalıştı. Eloğlu ise Evrim Teorisi’ni oluşturan mantıkla her türden canı ve kanı incelemeye başladı. Kan gruplarını, mikropları, bakterileri, virüsleri keşfetti. Aşılar, ilaçlar, tedavi yöntemleri ve aygıtlar geliştirdi. Suni döllenmeyi icat ederek, çoğalmak için çiftleşmek gereğini ortadan kaldırdı. Klonlamayı icatla, döllenme gereğini bile rafa kaldırdı! Genetik Bilimi’ni kurdu ve sonunda, her canlı türünün ortak ve özgün kalıtım zinciri DNA yapısını çözünce, araştırmalarına yol gösteren teoriyi de doğrulamış oldu: İster erkek olsun, ister kadın, her soydan insan DNA’sı, şempanzelerin DNA’sıyla yüzde 99 oranında tıpatıp aynı, hatta şempanzeyle insanı ayıran genom farklılığı, iki insanı birbirinden ayırt eden genom farklılığından daha azdı… Eloğluna göre insan türü, maymundan gelmiyordu. İnsan, tıpkı orangutanlar gibi “büyük maymun” türlerinden biriydi, düpedüz! HHH Ama Adem ile Havva’nın çocuklarının şeceresinde, asıl sürpriz bu değildi. Daha da kötüsü, insan DNA’sına en yakın öteki canlıların, domuz ve fare olduğu görüldü. Eloğlu, zaten insan hastalıklarını incelemek için kullandığı laboratuvar farelerinin yanı sıra, bazı organ nakilleri için domuzdan yararlanmaya başladı. Yeroğlu kanını aldırdı, analizlerini yaptırdı, ilaçlarını kullandı, çocuk yapamayınca suni döllenmeye koştu, suçluları DNA’sıyla tanımlamayı kabullendi, arızalı kalp kapakçığının yerine domuz kalp kapakçığı taktırmayı “bilmezden gelerek” “Cesaret cüretle artar, korku tereddütle.” ROMALI ATASÖZÜ GÖRÜŞ ERCAN YEŞİLYURT Kadın Korkusu G NOKTASI Sizin şarkınızı söylüyorum Yüreğinizi yüreğim bilip Kendi şarkım gibi. Üşümenizi çıkan ani rüzgârdan Sevdanızı uçurumlarda açan Özlemlerinizi kimseye açamadığınız Burukluğunuzu bir aşkın arkasından Hasretin zehirli şarkısını. F.TUĞRUL OKAY ‘Bir Başbakan Böyle Konuşur mu?’ Başlıktaki laf Mesut Yılmaz’a ait. Yıl 1993, Demirel cumhurbaşkanı olup Köşk’e çıkmış, Tansu Çiller başbakan olmuştu. Demirel İnönü koalisyon hükümeti dönemindeki sakin ortamın yerini, müthiş bir rekabet ve gerginlik almıştı. Ölçü kaçmış, bu durum topluma da yansımış, sinirler gerilmiş, taraftarlar militanlaşmaya başlamıştı. Çiller meydanlara çıkıp atıp tutuyordu. İngilizce düşünüp Türkçe ifade etmeye çalıştığından öyle ölçüsüz laflar ediyordu ki. Bu duruma dayanamayan Mesut Yılmaz, “Bir başbakan böyle konuşur mu?” diye durumu ancak izah edebilmişti. Çiller meydanlarda “Haydi Türkiyem ileri” diye bağırıyor, ülkenin nasıl kalkındığını anlatıp atıp tutuyordu. Ülkede var olan binlerce insanın öldüğü savaşı, asker üniforması giyerek komutanlarla gösteri yapıp giderek şiddetlendiriyordu. Her dönemde olduğu gibi etrafımızda sürekli onu alkışlayan ciddi bir yalaka takımı türemişti. Hem siyaset dünyasında hem de toplumda, meydanlarda “yaşa var ol” bağırışları arasında tam bir şımarıklık havasına girmişti. Artık onu kimse tutamazdı, o her şeyin hâkimiydi. Toplumsal olayların nasıl geliştiğini, yapılanların nasıl sonuçlar doğuracağını bilmiyordu. Her şeyin kendi gücüne göre belirleneceğini sanıyordu. Demokrasi denen şeyde, seçilmişlerin her şeyi yapma hakkına sahip olduğunu sanıyordu. Halbuki toplumsal davranışları belirleyen şeyin, ekonomik kalkınmışlık ve eğitim seviyesi olduğunu bilmiyordu. Ve Çiller dönemi, bilindiği gibi büyük bir fiyaskoyla sona erdi. Hem partisinin sonunu getirdi hem de ülke ekonomisine, siyaset dünyasına büyük zararlar verdi. Çiller’den sonra kurulan hükümetlerde 24 Ocak 1980 ekonomik programların devamı ve Kemal Derviş yenilenmesiyle başarısızlığa uğradı ve hepsi birden siyasi hayattan çekildiler. Ve artık ülkede yeni bir partinin iktidar dönemi başladı. AKP iktidar, Erdoğan başbakan oldu. Önce bizim dönekler “demokrasi gelecek, Türkiye AB’ye girecek” diye çok büyük destekler verdiler. Ülke kalkınıyor diye hükümeti şımarttılar. Bugün bakıldığında AKP dönemi kalkınma hızı cumhuriyet döneminin kalkınma hızı ortalamasıyla aynı. Bugün ülkede dış politikada tam bir yalnızlık, içeride, dışarıda herkesle düşman bir iktidar görüntüsü var. Bütün bunlara rağmen de “karizmatik bir başbakan” yakıştırması. Suratı hiç gülmeyen, herkesi azarlayan, parlamentoyu sadece kendi istediği kanunları kabul eden bir kurum haline getiren bir lider. Dahası yargı dahil tüm devlet kurumlarını kontrolüne almış bir başbakan. 12 yıllık dönemlerindeki yapılanları başarı diye gösterme telaşı içindeler. Başbakan her gün miting yapıp hem bugünkü muhaliflere, hem de cumhuriyet döneminin bütün yöneticilerine ağır laflar ediyor. Öyle şeyler söylüyor ki, bunları ifade etmeye bile sıkılıyorum. Şimdi de cumhurbaşkanı olmak istiyor ama ifadelerine göre krallık gibi bir şey. Seçilirse bundan böyle ülkeyi gergin ve zor günler bekliyor demektir. Son söz yine Mesut Yılmaz’ın olsun. benimsedi. Kısaca üzümü yedi, bağını sormadı. Yakın gelecekte genetiği değiştirilmiş domuz bedeninde yetiştirilen kalp, karaciğer vb. kendi tekleyen organlarının yerine nakledildiğinde de kuşkusuz ses etmeyecek. Ama Evrim Teorisi’ni, öğretisini daima yasaklayacak. Çünkü Allah, ilk erkeği balçıktan, kadını da kaburgasından yarattı. Yeroğlunun aklı fikri, bir gün kadının gözü açılır, “Ben senin kaburgandan çıkmadım, sen benim rahmimden çıktın!” der korkusuyla helak… Kafasını bohçaladı, tepeden tırnağa çarşaflara sardı, yetmedi. Göz süzdü, gevrek güldü, saati sordu, tayt giydi, kaykıldı diye geberte geberte dindiremiyor, korkusunu. Ve böylece yeroğlu, yoğrulduğu topraklarda ciddiyeti gülünç, korkusu acıklı, yegâne yaratık türü olmayı başardı. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr 14 Ağustos Çağrısı Bizler 07.10.2013 tarihinde Gülsuyu Mahallesi’nde uyuşturucuya ve çetelere karşı yürüyüş yaptığımız için sabahın köründe 1500 polisin katıldığı, şafak operasyonu adı altında gözaltına alındık ve 10.10.2013 tarihinde tutuklandık. Hâlâ da 9 ayı aşkındır Kocaeli 1 No’lu F Tipi’nde tutuklu bulunmaktayım. Aradan geçen 9 ayda gerek görsel medyada gerekse yazılı medyada hakkımızda çok şeyler söylendi. Bu sözlerin birkaç tanesini özetlersek; “Bizler Gülsuyu’nda çetelerle uyuşturucu parasını bölüşememişiz”, “29.09.2013 günü Gülsuyu’nda çetelere ve yozlaşmaya karşı yürüyüş yapılırken çeteler tarafından katledilen Hasan Ferit Gedik’in Gazi Mahallesi’ndeki cenaze töreninde ellerinde silahlar olan kişiler olduğumuz”, “Bizlere karşı yapılan operasyonda M.16 isimli tam otomatik bir silah ele geçirildiği”... Bunlar o zaman hakkımızda iddia edilen suçlamalardan sadece birkaçı. Bu yalan bilgileri, bizzat polisin, yaptığı hukuksuz operasyonu meşrulaştırmak için basına verdiğini bizler için tahmin etmek zor değil. Halkımızı ve sizi aydınlatmak için iddianamemizdeki suçlamaların birkaç tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum: “12 Mart 1995 tarihinde Gazi Mahallesi’nde katledilenleri anmak, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne katılmak, 30 Mart’ta Tokat’ın Kızıldere Köyü’nde Mahir Çayan ve arkadaşlarını anmak, Haziran ayaklanmasına katılmak ve Gülsuyu’nda çetelere ve yozlaşmaya karşı yapılan yürüyüşe katılmak.” İşte bizim ülkemizdeki adalet sistemi budur. 17 Aralık’ta ülkenin gündemini sarsan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda tutuklanan, aralarında bakan çocuklarının da bulunduğu kişiler 2 ay gibi kısa bir sürede serbest bırakılıyor. Bizler mahallemizde gençlerimiz, çocuklarımız uyuşturucuya alışmasın, ölmesinler, mahallelerimiz tekellere peşkeş çekilmesin, çeteler mahallemizden temizlensin diye mücadele ederken tutuklanıyoruz. 9 aydır da tutukluyuz ve daha ne kadar tutuklu kalacağımız belli değil. Ancak ülkeyi soyan, rüşvet paraları ile umre ziyaretine gidenler serbest. Yine cemevinde cenaze törenine katılan Uğur Kurt polisin tabancasından çıkan mermiyle katledildi. Uğur Kurt’u vuran polis belli olmasına rağmen şimdiye kadar hakkında hiçbir işlem yapılmadı, ifadesi dahi alınmadı. Bizleri hızla gözaltına alıp tutuklatan devlet mekanizması sıra halk çocuklarını katledenlere geldiğinde yerinden kıpırdamıyor. Berkin’in, Hasan Ferit’in, Ali İsmail, Ethem, Abdullah, Ahmet’lerin katillerinden bir teki bile tutuklanmadı, ancak halkın sahiplenmesiyle adım atıyorlar. Hasan Ferit’in kimler tarafından katledildiğini öğrenmede en önemli delil olan kanlı gömleğinin polis tarafından çalınması da katledenlerin arkasında kimlerin olduğunu gösteriyor. Bu ülkede yozlaşmanın hangi boyutta olduğu açık, son dönemlerde gazetelere çıkan haberlerde “son 1 ay içinde 300 kişi bonzaiden öldü” deniyor. Yozlaşmaya karşı halkın mücadelesi ancak bu sorunu çözebilir. Mahallelerimiz kendi değerleriyle, kültürüyle yaşamaya devam eder. İşte biz bunun için sokaklara çıktık ama devlet destekli çeteler polisin gözetiminde Hasan Ferit’i katletti, Gökhan Aktaş adlı arkadaşımız başından vurulup felç bırakıldı. Onların mücadelesini biz devam ettirdik, bu defa da bizleri hukuksuzca tutukladılar. Ama biz yozlaşmaya karşı mücadelemizi her şart altında sürdüreceğiz. Çünkü onurlu ve namuslu bir yaşam için yozlaşmaya karşı mücadele etmekten, halkın bir araya gelmesini sağlamaktan başka yolumuz yok. Yoksa bu çürüme herkesin evine er geç girecektir. Bir ülkede uyuşturucu kullanma yaşı 10’a kadar düşmüşse o ülkede hırsızlar, katiller serbestçe gezebiliyorsa ve yine o ülkede uyuşturucuya ve yozlaşmaya karşı geldikleri için insanlar tutuklanıyorsa, buna karşı tek yol mücadele etmektir. Gülsuyu Mahallesi’nde uyuşturucu çetesi tarafından katledilen Hasan Ferit Gedik’in Kartal Anadolu Adliyesi’nde 14.08.2014 tarihinde mahkemesi var. Ayrıca bizlerin de yine Anadolu Adliyesi’nde 07.08.2014 günü mahkememiz var. Bu iki mahkemenin birinde çeteler, diğerinde çetelere karşı gelenler yargılanıyor. Bizler sizleri bu iki mahkemeye de davet ediyoruz. Çalışmalarınızda başarılar dileriz. Özer SEVİNÇ Kocaeli 1 No’lu F Tipi Cezaevi Kandıra ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com 1/ Güney 1 Avrupa’da 2 yaşayan, zehirli bir örüm 3 cek. 2/ Donuk 4 renkli otomo5 bil boyaları için kullanı 6 lan sözcük... 7 Buyruk. 3/ 8 Bir tür kek... Akdeniz 9 Bölgesi’nde 1 2 3 4 5 6 7 8 9 bir akarsu. 4/ Kö1 pek... Minare, kubK O K U R D A N be, sancak direği 2 I T I R E B E R gibi yüksek şeyle 3 Y A S P R A F A rin tepesinde bulu 4 T R A V E S T İ nan, madenden ya 5 I S İ T A S A pılmış ay yıldız ya 6 R İ N G A S L da lale biçiminde A L A D U R A süs. 5/ Ukrayna’nın 7 I başkenti... Necati 8 K A R A D E N İ Z Cumalı ’nın, fil 9 L A A T AMA me de aktarılmış bir oyunu. 6/ Bir işin yapılması ya da bir borcun ödenmesi için gösterilen süre... Yabancı. 7/ Nişasta, şeker ve suyla yapılan bir tür tatlı... Eskrimde kullanılan üç silahtan biri. 8/ Felsefede, bilgi ile varlık arasında ilişki kurduğu düşünülen kavram... İyi yetişmiş, değerli kimse. 9/ Ölmüş kimselerle cinsel ilişkide bulunma şeklinde kendini gösteren sapıklık. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Nohut, tahin, patates ve soğanla yapılan bir tür meze... Kümes. 2/ İradesizlikten ileri gelen sürekli cansızlık... Büyük erkek kardeş. 3/ Demiryolu... Dönümün dörtte biri kadar olan alan ölçüsü. 4/ Bir renk... İnternette, bir kullanıcı adının altında yer alan grafik ya da resim. 5/ Aldatma işi, hile... Adın durum eklerinden biri. 6/ Bir tür tuzsuz ve yumuşak peynir... Bağışlama. 7/ Tatlı, tuzlu, ekşi ve acı tatlar dışında kalan beşinci tat... Yapılan iş; icraat. 8/ Kaynağı antik çağlara dayanan kirişli bir çalgı... Asya’da bir ülke. 9/ Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre... Çeşitli bitkilerden elde edilen yumuşak bir reçine. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear