18 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 AĞUSTOS 2014 PERŞEMBE 8 GÜNCEL n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK ‘Keşke bulaşmasaydık’ diyen Bayraktar hiçbir ricayı kırmamış GÜNDEM Meclis’te yemin etmediği için hâlâ seçilmiş cumhurbaşkanı. Fiilen cumhurbaşkanı değil. Ama fiilen göreve başlamış, AD’yi Başbakanlığa atamış gibi davranıyor. Genel başkan değil ama AKP’de hâlâ dediğim dedik... Cumhurbaşkanı değil ama fiilen başbakan olmayan AD ile yeni kabine ve hükümet programı hazırlayan konumda. En az 96 saat partide olası hükümette dört başı mamur yetki kullanan RTE öyleyse bunca saat nedir bu ülkede? Diktatör desek kabul etmiyor. Sultan diyorlar hayır diyemiyor. Ama hâlâ çevresine, devlet bürokrasisine korku salıyor. Anayasada yeri olmayan, Türkiye gibi RTE demokrasisinin yürürlükte olduğu ülkelere özgü acaip bir durum. HHH Neyse bu acaip anayasa tanımaz durum; 10 Ağustos’ta maalesef halkımızın yüzde 51 oyuyla cumhurbaşkanı seçilmesine karşın bir türlü Başbakanlık koltuğunu bırakamayan RTE marifeti çalkantılı dönem sona eriyor, düğümler çözülüyor. 101 pare top atışı... Sanki devlet işlerini ve işleyişindeki uygulamaları bilmezmiş gibi, Gül’le dört saat süreceği söylenen devir teslim olayı... Gece Köşk’te resmi kabul... Merak ediyorum, acaba Emine Hanım, bayan Cumhurbaşkanı olarak Köşk’te ne gibi türbanlı tadilat yapacak personel arasında ve kentin neresinde, hangi mekânda oturmayı yeğleyecek? Köşk’ü pek kasvetli bulduğu yazıldı da... HHH Lakin ülke refaha ve feraha çıkmış gibi sorumlu iktidar pür neşe yeni Türkiye’ye hazırlanıyor. Bilmem hatırlayacak mısınız; bir süre önce Güneydoğu’daki kamplara sığmayan, şu sıra sayıları bir milyonu ya aştı ya aşacak durumundaki yurdun dört köşesine yayılan sığınmacı Suriyelilerle Gaziantep’te başlayan halkla çatışmalarına Güncel’de dikkat çekmiş ve... ...bu olayların pek yakında diğer illere sarkacağını yazmıştık. Bu, falcılık falan değildi. Nitekim bu olaylar İstanbul’a kadar yayıldı. Daha önce yurdun dört bir yanına dağılan Suriyelilerin PKK kadar ülkenin huzuru için yeni bir tehlike olduğuna ilgililerin dikkatini çekmiştik ama... ...Müslüman kardeşlerinin rahatsız edilmesine bir türlü gönlü razı olmayan gelen gidenin her konuda devamı olduğuna göre dünkü ve gelecek hükümetin de bu konuda vurdumduymazlığı, Suriyeli kardeşlerimize dokunmayalım kafası ve olayları fazla önemsemeyen tavrı devam ediyor ve edecek görünüyor. HHH İngiliz Dailly Mail’in yazdığı, bizim medyanın görse de yazamayacağı haberin hiç değilse özetini gördünüz mü? Gazete; Suriye ve Irak’ta devleti tehdit eden, RTE’nin bir türlü terörist örgüt diyemediği, Batı kaynaklarının Türkiye’den silah yardımı gördüğünde ısrar ettikleri IŞİD’e katılmak için her gün yaklaşık 20 cihatçının Suriye ve Irak’a sınırlarımızdan geçtiğini... ...sınırdaki görevlilerin buna sadece 10 dolar karşılığında göz yumduğunu yazıyor. Bizimkilerin ne umuruna! HHH Anayasa, devletin temel öğeleri üç erk, tabii yasalar, devlet düzeni ve güneydeki sınırlarımız delik deşik. Hoş geldin yeni Türkiye! İmar işini halledin AYKUT KÜÇÜKKAYA Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın “keşke bulaşmasaydık” diyeceği “bir yasal dinleme kayıdı” daha ortaya çıktı. Halktan ve Meclis’ten kaçırılan 4 bakanın yolsuzluk dosyalarından Bayraktar fezlekesinden bu kez Yargıtay hakimine kıyak çıktı. Bayraktar’ın, 5 yıl boyunca Yargıtay 5. Ceza Dairesi Başkanlığı yapan Ahmet Ceylani Tuğrul’un Mersin’deki arazisinin imar planı için devreye girmesi dinlemeye takılıyor. Bayraktar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekansal Planlama Genel Müdürü Mehmet Ali Kahraman’a, “şimdi bu arkadaşımız bu şimdi bir şey n Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY u Halktan ve Meclis’ten kaçırılan 4 bakanın yolsuzluk dosyalarından Bayraktar fezlekesinden bu kez Yargıtay hâkimine kıyak çıktı. olduğu zaman söylüyoruz ona Yargıtay’da bir işimiz olduğu zaman” diyerek Tuğrul’un imar işinin halledilmesi için ricacı oluyor. Adalet Bakanlığı’na gönderilen fezlekede yer alan dinleme kaydında bürokrat Kahraman, Bakan Bayraktar’a, “Tamam bakanım” diye yanıt veriyor. 11 ARALIK 2013 SAAT: 10.04... BAYRAKTAR, KAHRAMAN’I ARIYOR 17 Aralık operasyonundan 6 gün öncesi. Konuşma 56 saniye sürer. Telefonun bir ucunda operasyon günü gözaltına alınan bürokratlardan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekansal Planlama Genel Müdürü Kahraman, diğer ucunda dönemin Çevreve Şehircilik Bakanı Bayraktar var. Fezlekeye giren kayıtlara göre konuşma şöyle: Mehmet Ali Kahraman: Bakanım buyrun. Erdoğan Bayraktar: Mehmet Ali beni şimdi Ahmet Ceyhani Tuğrul aradı bu Mersin Karahisarlı da onların bir 100.000’lik plan şeyleri var. Ömer Yıldız’daymış sende senin Ömer Yıldız’daymış. M.A.K.: Bakanım bakanım orası şöyle biz Mersin Adana 100.000’lik planını yaptık çok sayıda itirazlar var onların hepsini değerlendiriyoruz o yüzden biraz daha vakide ihtiyacımız var sayın bakanım. E.B.: Ben ne diyeyim ona şimdi. M.A.K.: İncelemedeyiz inceleme çerçevesinde inşallah sene sonuna kadar şey yapacağız sonuçlandıracağız. E.B.: He tamam o zaman bu şimdi bu arkadaşımız bu şimdi bir şey olduğu zaman söylüyoruz ona Yargıtay’da bir işimiz olduğu zaman. M.A.K.: Tamam tamam bakanım. E.B.: Şey yapalım da ben diyeceğim onun kendisinin de dilekçesi var sende onun da kendisinin... M.A.K.: Var bakanım evet evet... E.B.: Tamam... M.A.K.: Tamam bakanım... E.B.: Hadi iyi günler. M.A.K.: Sağolun. Emine Hanım’ın ricası TBMM gündeminde İstanbul Haber Servisi CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, gazetemizde yayımlanan “Emine Erdoğan’ın talimatıyla Gümüşdere ve Kısırkaya bölgesinin imara açıldığı” haberini Meclis’e taşıdı. Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce’nin yanıtlaması istemiyle sunduğu soru önergesi veren Tanrıkulu “Sarıyer’deki ‘Kuzey Ormanları’nı barındıran Gümüşdere ve Kısırkaya bölgesinin Emine Erdoğan’ın talimatıyla yakınının iflas etmemesi için imara açıldığı iddiası doğru mudur” diye sordu. İddia doğru ise Sarıyer’deki ‘Kuzey Ormanları’nı barındıran Gümüşdere ve Kısırkaya bölgesinin metrekare bazında ne kadarlık kısmının imara açıldığının açıklanmasını isteyen Tanrıkulu, bu arazinin ne kadara özelleştirildiği sorusunu da yöneltti. Tanrıkulu, “Özelleştirilen bu arazi hangi usulle satışa çıkarılmıştır? Verilen en yüksek ve en düşük teklif nedir? İhaleyi alan şirketin yönetim kurulu 25 Ağustos 2014 tarihi itibarıyla kimlerden oluşmaktadır” diye sordu. Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın Başbakan Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın ricasıyla imar izni için devreye girdiği iddiaları önceki gün gazetemizin manşetinde yer almıştı. Dünkü gazetemizin manşetinde de eski bakan Bayraktar bu iddiaları doğrulamıştı. Cumhuriyetin KONUK YAZAR Dr. BEHLÜL ÖZKAN Akademisyen “Panislamizmi ben şöyle anlıyorum: Bizim milletimiz ve onu temsil eden hükümetimiz, doğal olarak dünya yüzünde var olan olan bütün dindaşlarımızın mutlu ve refah içinde olmasını isteriz. Bütün İslam insanlığının, İslam dünyasının refah ve mutluluğu, kendi refah ve mutluluğumuz gibi değerlidir… Fakat efendiler! Bu toplumun büyük bir imparatorluk, maddi bir imparatorluk halinde bir noktadan yönlendirilmesini ve yönetimini düşünmek istiyorsak bu bir hayaldir! İlme, mantığa, fenne aykırı bir şeydir.” Mustafa Kemal panislamizm hayaline 1921 yılındaki bu sözleriyle karşı çıkıyordu. Endonezya’dan Fas’a İslam dünyasını tek merkez altında toplama amacında olan bir panislamizm, Osmanlı siyasetinde mevcut olmadı. Birkaç hayalperest yazar ve şair dışında, başta Abdülhamit olmak üzere Osmanlı elitleri, gerilemekte olan imparatorluğun panislamizm idealinin peşinden koşacak imkânlara sahip olmadığının farkındaydı. Ahmet Davutoğlu 90 yıl sonra ulus devlet kimliğini, sınırlarını ve ideallerini sorgulayan bir akademisyen olarak Başbakanlık koltuğuna oturuyor. Davutoğlu, hayal ettiği Türkiye’yi 1986 yılından itibaren yazdığı yüzlerce gazete ve dergi makalesinde ve kitaplarında ortaya koymuş. O, “Ülkenin geleceğini köhnemiş Av Panislamcı Başbakanı: Davutoğlu Hayırlı olsun diyeceğim ama... Bütün yazılarını ve kitaplarını okumuş biri olarak Davutoğlu’nun iç politikaya dair görüşlerinin en az dış politikadakiler kadar radikal olduğunu söyleyemeliyim. Bugünlerde Batı nezdinde bozulan imajını tamir etmek için kendisine yakın akademisyenler tarafından liberal olarak sunulan Davutoğlu’nun, bırakın liberalizmi, İslam toplumlarının ancak şura, uhuvvet, maslahat gibi kavramları yeniden yorumlayarak Batı medeniyetiyle hesaplaşabileceği iddiasında olduğunu belirtmek gerek. Bu panislamcı vizyonuna ek olarak; Gezi olaylarına katılanların amacının istikrar ve özgüvenimizi bozmak olduğunu söyleyen, Rusya ve Çin gibi otoriter rejimlerin liderliğindeki Şanghay Beşlisi’yle “kader birliği” içinde olduğumuza inanan bir Başbakanımız var artık. Hayırlı olsun diyeceğim ama... l 90 yıl sonra ulus devlet kimliğini, sınırlarını ve ideallerini sorgulayan bir akademisyen olarak Başbakanlık koltuğuna oturuyor Delegelerin tümü tarafından tek aday olarak gösterilen Davutoğlu, AKP’nin 1. Olağanüstü Kurultayı’nda yaptığı konuşmada, Erdoğan’la birlikte Türkiye’yi yeni maceralara sürüklemeye aday olduğunu açıkladı. Erdoğan’ın ne diyeceği daha önce dediklerinden belliydi. Davutoğlu’nun nasıl bir portre çizeceği merak ediliyordu. Sürpriz yok; o da Dışişleri Bakanlığı dönemindeki hayallerini Başbakanlığa taşıyacak. AKP iktidarının ilk yıllarında AB’ye giriş modaydı. Yılda ortalama iki kez AB’ye giriyorduk. 2002 yılı kasımından 2005 yılına kadar bu girişler devam etti. Atılan her adım AB’ye girişin bir parçası olarak sunuluyordu. AKP’nin o günlerin güç dengeleri içinde dokunmakta zorlandığı her konu, “AB süreci için şart” koduyla gündeme geliyor ve geçiyordu. Bugünkü moda ise şu: Yeni Türkiye... Atılan her adım yeni Türkiye’nin parçası... Dünkü kongre de AKP’nin tam ve yarı resmi yayın organları tarafından, “yeni Türkiye’nin doğumu” olarak sunuldu. HHH Öyle anlaşılıyor ki, görünür gelecekte sürekli doğum yaşanacak. Bu doğumun nasıl olacağına ilişkin icat edilen sözlerden biri şu: Restorasyon. Davutoğlu da 6 temel alanda restorasyon yapılacağını söyledi. Restorasyonun sözcük anlamı şöyle: “Eski bir yapıda yıkılmış, bozulmuş olan bölümleri aslına uygun bir biçimde onarma.” ErdoğanDavutoğlu ikilisinin böyle bir hedefi mi var? Yani devletin içinde eskimiş olan yapıları aslını koruyarak inşa etmek mi istiyorlar? Hayır, tam tersine her fırsatta mevcut sisteme ait olan ne varsa kötülüyor ve yenisini yapacaklarını söylüyorlar. Neden böyle bir söyleme sarıldılar? Çünkü 12 yıllık iktidar dönemlerinde kendi yerlerini sağlamlaştıracak adımlar dışında Türkiye’yi olumlu bir yere getirdiklerine ilişkin söyleyebilecekleri bir şey yok. Son bir haftaya bakarsanız tablo şu: Geçen hafta genel seçim yapılmış. Cumhurbaşkanı ve Başbakan başka kişilermiş, Erdoğan ve Davutoğlu ilk kez iktidara geliyorlar ve yapacaklarını anlatıyorlar! HHH 12 yıl tarihimizin değişik evreleriyle karşılaştırılabilir. Örneğin 19201932 yılları arası düşünülürse; Atatürk bu zaman diliminde bir Kurtuluş Savaşı örgütledi, kazandı. Bir Meclis kurdu, kurumlaştırdı. Bir ulus inşa etti, 10’a yakın devrim gerçekleştirdi. Bunlar ne yaptı? Atatürk’ün yaptıklarını güçleri yettiğince yıpratmaya, erozyona uğratmaya çalıştılar. Bir örneği Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ). Atatürk’ün 1925’te bozkırın ortasında kurduğu bu çiftlik arazisinin ortasına kendilerine göre bir saray yaptırdılar. Üst katta Erdoğan oturacak, alt katta Davutoğlu... Davutoğlu’nun dünkü konuşmasının dış politikaya ilişkin bölümleri bugüne kadar yaşananlardan ders alınmadığını gösteriyordu. Tüm kardeş ülkeler bizi bekliyor, tüm coğrafyayı kapsam içine alacağız... Bunları özetledikten sonra doğru bir cümle kullandı, şöyle dedi: “Biz bir rüya görüyoruz...” Devamındaki cümlelere bakılırsa rüya oldukça pembe ama, gerçekler ortada... Aralık 2013’te bütçe görüşmelerinde Davutoğlu’nun başındaki “D”yi atsak abartmış olmayız demiştik. Davutoğlu da tepkisini abartmış, bizim soyadımıza da gönderme yapıp kızgınlığını ifade etmişti. Dünkü konuşması bizde yine benzer durumu anımsattı ama, yine de geleneği bozmayalım... Yeni Başbakan’a 30 günlük kredi açıp, bu koltuktaki görünümünü bir ayın sonunda paylaşalım... HUKUKA AYKIRI UYGULAMA İDDİASI Tutuklu polisler ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Paralel yapı soruşturması kapsamında tutuklanan ve aralarında eski İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer ile eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün’ün de bulunduğu 44 polis, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu. Tutuklanan polislerin avukatlarından Ömer Turanlı, AYM’ye yaptıkları başvuruyla ilgili olarak basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla müvekkillerine yönelik cadı avı başlatıldığını söyledi. Özgürlük Hâkimlikleri’nin yerine Sulh Ceza Mahkemeleri’nin kurulmasının Tabii Hâkimlik ilkesine aykırı olduğunu savunan Turanlı, operasyonda hukuka aykırı uygulamalar bulunduğunu belirtti. Turanlı sorguda 4 gün olan gözaltı süresinin zorla 8 gün yapıldığını ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesi ihlal edildiğini söyledi. Turanlı, operasyonların sahur vaktinde yapılması, gözaltı süresince iftar ve sahur saatlerinde yemek verilmemesiyle de din ve vicdan özgürlüğü ilkesinin ihlal edildiğini söyledi. AYM’ye başvurdu Reformları reddediyor rupa değerlerini topluma körü körüne transfer etmekte gören Türk siyasi eliti, kafasını 1830’larda gömdüğü kumdan çıkarmak zorundadır” diyerek Tanzimat dönemine kadar uzanan reformları reddeden biri. 200 yıllık modernleşme sonucunda Türkiye’nin girdiği kimlik krizinden tek çıkış yolunun, toplumu ve devleti tekrardan İslami temeller üzerine oturtmak olduğuna inanıyor. Davutoğlu Türkiye’nin İslami kimlikle Misakı Milli sınırlarını aşarak İslam medeniyetine liderlik edeceği iddiasında. Yeni başbakana göre Türkiye tarihin nesnesi değil, öznesi; tarihi okuyan değil yazan bir ülke. Kalem de tabii ki Davutoğlu’nun elinde ve coğrafyanın şifrelerini çözerek küresel güç olmanın formüllerini sunuyor. Davutoğlu’nun esinlendiği en önemli yazarlardan biri İslamın dirilişini hayal eden Sezai Karakoç. Karakoç Türkiye’yi İslam medeniyetinin lideri olarak görür ve Cumhuriyet aydınını halkın ufkunu daraltmakla suçlar. Suçlar ama çözümü bir türlü gösteremez. Davutoğlu’nu İslamcı camia içinde farklı kılan ise Türkiye’yi küre sel güç yapacağını iddia ettiği eseri yazması: Stratejik Derinlik. Kitabın en çarpıcı yanı Türkiye’ye çizilen dış politika vizyonunun, 1945 öncesi Batı’nın emperyalist teorilerini referans alması. Stratejik Derinlik; Mackinder, Haushofer ve Mahan gibi yayılmacılığı meşru gören Batılı akademisyenlerden esinlenerek Türkiye’ye yeni bir Lebensraum (hayat alanı) tanımlıyor. Kitap Batı’nın emperyal teorilerine dayanarak liderliğini Türkiye’nin yapacağı İslam Birliği’nin nasıl gerçekleşeceğini anlatıyor: İslam coğrafyasından Türkiye’yi kopardığını iddia ettiği Cumhuriyeti İslami kimlikle yeni baştan tanımlayarak, Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkaslar’da küresel güç Türkiye’nin hegemonyasını kuracak panislamcı bir vizyon. Afganistan, Çeçenistan, Bosna savaşlarını cihat olarak tanımlayan Davutoğlu, Arap Baharı’yla birlikte Ortadoğu’ya da benzer açıdan bakmaya başladı. Tarihi fırsatı yakalayan Türkiye; Mısır, Filistin, Tunus ve Suriye’yi de içine alacak İhvan kuşağına liderlik yaparak Davutoğlu’nun idealindeki İslam birliğine giden adımla rı atacaktı. Bu uğurda daha birkaç yıl önce Erdoğan’a insan hakları madalyası veren Kaddafi’nin, “kardeşim” Esad’ın bir anda diktatör olduğu hatırlandı. İhvan kuşağı ideali hem Türkiye hem de Batı kamuoyuna Ortadoğu’da diktatörleri devirecek demokrasi projesi olarak sunuldu. Katar ve Suudi Arabistan gibi totaliter rejimlerin desteklediği, Türkiye topraklarını kullanan radikal silahlı grupların kuracağı bir demokrasi. Aradan geçen 3 yılın ardından sınırların hemen yanı başında demokrasi yerine radikal örgüt İŞİD’in kurduğu halifelik var. Üstelik Musul konsolosluğunu basıp, aylardır bırakmadıkları 49 Türk diplomatı rehin alarak. Gelinen noktada, teorisi 1945 öncesi emperyal düşünceye, ideolojisi modernite öncesi ümmete dayalı Stratejik Derinlik’in bataklığa saplandığı açıkça görülüyor. Davutoğlu’nun dayatma olduğunu söylediği ve emperyal hayaller uğruna yıkmak istediği sınırlarda bugün silahlı radikal örgütler cirit atıyor. Davutoğlu, Kemalizm ve Cumhuriyetle dış politikada yaptığı ve çöküşle sona eren hesaplaşmasının ardından bugün Başkabakan. Bu noktada Kürt sorunundan tüm kimliklere tanınan özgürlüklere kadar Cumhuriyet dönemine damga vuran ulusdevlet anlayışının hesaplaşılması gereken pek çok noktası olduğunu vurgulamak gerekir. 1960’lardan itibaren solun ve 1990’larla birlikte Avrupa Birliği’ne girmeyi amaçlayan liberallerin, özgürlüklerin genişletilmesi adına verdikleri mücadelenin önemini vurgulayalım. Ancak aradaki temel fark, sol ve liberallerin bu hesaplaşmada ulusdevleti aşan çözümlerden, Davutoğlu’nunsa geçmişe bakarak ulusdevlet ve modernite öncesi değerlerden ilham alması. 6 İLDE ‘PARALEL’ OPERASYONU 13 polise gözaltı ADANA (Cumhuriyet) Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen emniyetteki “paralel yapı” soruşturması kapsamında aralarında emniyet müdür yardımcılarının da bulunduğu 13 şüpheli hakkında yakalama kararı çıkartıldı. Ardından Adana merkezli 6 ilde yapılan operasyonda 6’sı emniyet müdürü 13 isim gözlatına alındı. Gözaltına alınan isimler arasında 2. Sınıf Emniyet Müdürü Erhan Yıldırım ve bir süre önce açığa alınan 2. Sınıf Emniyet Müdürü Halil Dağ’ın da bulunduğu kaydedildi. İstanbul, Konya, Diyarbakır, Kayseri, Şanlıurfa’da akşam saatlerinde gözaltına alınan polislerin ifadelerinin alınması için Adana Emniyet Müdürlüğüne gönderildiği vurgulandı. Şüphelilerin “haberleşmenin gizliliğini ihlal”, “özel hayatın gizliliğini ihlal”, “verileri hukuka aykırı verme ve ele geçirme”, “resmi evrakta sahtecilik”le suçlandığı öğrenildi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear