06 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 HAZİRAN 2014 PAZAR 6 HABERLER Vardiya Bizde Platformu üyeleri: Acı ve isyan içindeyken kutlama yapmak yakışmaz Bize Babalar Günü haram Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ Vardiya Bizde Platformu’nun Ankara’da 90. kez gerçekleştirdiği “Sessiz Çığlık” eylemine, tutuklu kaldığı tek dosya olan Malatya Zirve Yayınevi davasından tahliye edilen emekli Orgeneral Hurşit Tolon da katılarak destek verdi. İSTANBULANKARA (Cumhuriyet) Balyoz davasından yargılanan emekli ve muvazzaf askerlerin yakınları tarafından oluşturulan “Vardiya Bizde Platformu”nun Ankara’da 90. kez yaptığı “Sessiz Çığlık” eylemine, tutuklu kaldığı tek dosya olan Malatya Zirve Yayınevi davasından tahliye edilen emekli Orgeneral Hurşit Tolon da katılarak destek verdi. Tolon, “Çok mutlu değilim, sadece sizlere sesimi duyurabiliyorum ama esas mutluluğum tut sak olan silah arkadaşlarımızla kucaklaştığımız zaman gerçekleşecek. Haksız, hukuksuz yere bu kadar insan tutsak edildi. Ancak yürekten inanıyorum, bu ülkenin fikri hür, vicdanı hür, tarafsız nice yargı mensubu var. Yüce mahkemenin kararıyla bütün arkadaşlarımızla kucaklaşacağımıza inanıyorum” dedi. 9 Ekim’de Yargıtay’ın Balyoz davası kararından sonra silah arkadaşlarına destek vermek için Deniz Kuvvetleri Ko mutanlığı Kurmay Başkanlığı’ndan istifa eden emekli Koramiral Atilla Kezek, emekli Hava Korgeneral Erdoğan Karakuş ve çok sayıda yurttaşın da katıldığı eylemde okunan basın açıklamasında, “Her şeye rağmen hukuk ve adalete olan inancımızı koruyor ve başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere yetkili tüm kurumları derhal görevlerini yapmaya çağrıyoruz” denildi. aksızlık her yerdedir Öte yandan, “Vardiya Bizde Platformu ”nun dün İstanbul’da 90. kez gerçekleştirdiği “Sessiz Çığlık” eyleminde, Babalar Günü nedeniyle “Çocuklarımızın dudağındaki tebessüm çalınmışken, babalarımız cezaevindeyken Babalar Günü’nü kutlayamayacağımızı bildiriyoruz” açıklaması yapıldı. Beşiktaş’daki Demok H rasi Anıtı önündeki eylemde, Emekli Tümamiral Semih Çetin’in eşi Nilüfer Çetin basın açıklaması yaptı. Açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Biz bu meydanlarda her hafta artan bir acıyı dile getirmek zorunda kaldık. Bu acı sadece haksızlığa olan isyan ve sevdiklerimize olan özlemle sınırlı değildir. Her geçen gün vatan toprağında ayrı bir acı kök salmaktadır. Kah Uludere’de masum Kürtler, kah Mehmetler, Abdullahlar, Ali İsmailler, Berkinler ve daha niceleri öldürülmüştür. Bayrağımız gönderden indirilmiş, tüm ulusumuzun istikbal ve istiklaline saldırılmış, ordumuz hedef alınmıştır. Bu denli acı yaşanırken, çocuklarımızın dudağındaki tebessüm çalınmışken, babalarımız cezaevindeyken Babalar Günü’nü kutlayamayacağımızı bildiriyoruz. ” İflasın Konmamış Adı Önce merhaba sevgili okurlara. Yeniden başlamak için masaya oturunca, neye el atsa hepsinin elinde kaldığını görünce insan, acaba başlamasak mı diyor ve duruyor. Yok hayır, yazıişlerine “yazı gönderiyorum” mesajı gitti. 1 saat 20 dakikam var en çok. İktidarın her alanda yarattığı kaosun içinde debelenmeyi sürdüreceğiz. Ülkeye bakın, 15 günde o kadar çok şey birikiyor ki ülkenin bütün hallaçlarını toplasanız atmaya zaman bulamazlar. Katbekat, katmer üzerine katmer. Hepsi, hırs, ihtiras üzerine kurulu. İktidarı için ülkeyi bütün tehlikelerin içine yuvarlamaya hazır bir güruhun demir pençeleri arasında sıkışmış bir devlet... Kaç yıl oldu “Ülke üçe bölündü, bu benim ülkem değil” yazısını yazalı? Her şey orada yazılanları doğrular biçimde katmerleşerek gelişiyor... HHH Türkiye’yi Ortadoğulaştırmak, yaşadığımız en büyük siyasi körlüklerden biridir. Ortadoğu, İslami dinci, köktendinci, mehzepçi, Allah ve dini kendisinden başka herkesin kafasını kesmek için kullananların bataklığıdır.. Millet olmayan, parçalanır ve yok olur... Herkes, bir yanıyla oynar, sağını solunu çekiştirir, Nakşisini silahlandırır, Sünnisinin tarafını tutar, Alevisini ezdirir, SelefisiniVahhabisini savaşa sürer, Şiisine karşı Sünni cephe veya tersini kurar... Ezer, yönetir, öldürür, öldürtür; aptal kalabalık yığınlar ölür giderler, birileri de keyfini sürer! Çağımız dinlermezhepler değil uluslar çağı.. Bazı geri zekâlı, aydın kılıklı zevatın, ulus devlete millet olmaya karşı savaş açmasına bakmayın siz... Kapitalizm, uluslaşmanın ürünüdür. Millet ve vatan da, işte bu uluslar çağının gereğidir (*). Mezhepler üzerine, din üzerine kurulan her siyaset parçalayıcıdır; bütünleştirmez. Hem içtekiler iktidarları ve milleti gütmek için; hem dış emperyalistler mezhepçiliğidinciliği kaşır durur.. Oysa din millet oluşumunun sadece unsurlarından biridir. Buna kafası basmayanlar, iktidarda oturur ve bin yıl öncesinin ümmet ümmet diye rüyasını çağrıştırır... İşte sonuç.. Laiklik, millet olmanın, ulus gibi davranmanın kaçınılmaz koşuludur. Zaten uluslaşma çağının baş tacıdır laiklik. Bunu başınızdan attınız mı, b.ku yediniz demektir. Aslında Ortadoğu’da, İslam ülkelerinde, uzun zamandır tu kaka edilen “Baasçılık”, “Nâsırcılık”, uluslaşma sürecinin ideolojileri olarak ortaya çıktılar.. Ama süreç içinde, demokrasiyi ve laikliği içselleştiremediler. Bugün bizde bazı kafası basmazların melanet olarak gördükleri, aslında uluslaşmanın ve kapitalistleşmenin bir parçası olan Aydınlanma denen diğer bir “baş tacı” düşünceyi de içselleştiremedi. Millet gibi görünüp ama millet olamamak.. İslam dünyasının temel sorunu budur ve bu nedenle de hep parçalanmaya mahkumdur. Millet gibi görünüp millet olamayanlar, işte Irak, İşte Suriye ve diğerleri.. Mısır. Ve onların safına itilmeye çalışılan Türkiye.. HHH Irak, millet olamayınca unsurlarına bölündü. Çok ileri zekâlılar, 2003’te, “Irak’a demokrasi götürüleceğini” yazarken ve Irak’a saldırının arkasına geçerken aslında bugün yaratılan manzaraya destek çıkıyorlardı, farkında değiller miydi? Bugüne değil, bugünkü eylemin, politikanın, 510 yıl sonrası yaratacağına bakacaksın. Bir de kendi kafanı kimseye ödünç vermeyeceksin! Türkiye, Irak ve Suriye sarmalına dolandı.. Bir domino taşı oldu ve potaya girdi, sokuldu.. Böyle giderse eğer, devrilmekten kurtuluşu çok zor gibi. Türkiye parçalanacak ve küçülecek. Dinci muhterisler, yazılı medya ve siyasi yandaşları, destekçileri ile birlikte, milleti millet olmaktan çıkardı. Doğan Kuban bunu daha sert dile getiriyor bu cuma yayımlanacak CBT yazısında.. Bayrak bağlamında.. HHH “Bayrak, tarihin en yüksek simgesellik düzeyidir. Entelektüel düzeyde tartışılabilir. Fakat toplumsal ve politik düzeyde tartışılamaz. Bu tartışıldığı zaman bir toplum kendi tarihi varlığını yitirmiş demektir. Yaşamı çok soyut entelektüel düzeyde algılayıp bütün toplumsal simgesellikleri reddetmek, düşünce düzeyinde olabilir. Ama bunu Ayasofya önünde namaz kılanlar ya dağlara bayrak resmi yapanlar, gemisinearabasına, elçiliğine bayrak asanlar kabul edemezler. Komutanlar, devlet başkanları son bayrak olayı konusunda araştırma yapıyor larsa, kendi tarihi ve toplumsal konumlarını da araştırsalar iyi olur. Bu bir adli vaka değildir. Türkiye’de bayrağa saldırı, dengesini yitirmiş devleti tehdit eden bir olaydır. Değil Amerikan ya da Fransız bayrağı ile oynamak siz Avrupa’da bir kent simgesi, bir aile armasıyla bile oynayamazsınız.” Neyse, yarın bakalım ne yazarız... ‘Evlatlarımız için adalet arıyoruz’ Haber Merkezi Balyoz davasından hükümlü Ali Yasin Türker, Babalar Günü nedeniyle özel bir kart hazırlayarak “Evlatları için adalet isteyen” tüm babaların gününü kutladı. Yaklaşık 3 yıldır Hasdal Cezaevi’nde bulunan Ali Yasin Türker, kız kardeşi Yasemin Türker Kaya aracılığıyla gazetemize Babalar Günü için hazırladığı bir kart gönderdi. Türker’in gönderdiği kartta, Balyoz hükümlüleri için yapılan Sessiz Çığlık eylemlerinden kareler ile “evlatları için adalet haykıran” babalara yazdığı bir şiir bulunuyor. İlk kıtasında Anayasa Mahkemesi (AYM) üyelerine seslenen Türker’in şiiri şöyle: Beni sana getiren ümitsizlik miydi? Eğer haklı ise, kimse ümitsiz değil. Haklı ve güçsüz olana adil olabiliyorsan, Beklediğim adil olman, başka bir şey değil. ******** Kendi vatanımda tutsaklığımın 1000. gününde evlatlarımdan ayrı geçirdiğim üçüncü Babalar Günü’nde, başta Babam ve Kardeşlerim olmak üzere, “Evlatları İçin Adalet Haykırışında Olan Tüm Babaları” kutluyorum. Dr. Yasin Türker Hasdal 14 Haziran 2014
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear