06 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 HAZİRAN 2014 PAZAR 14 n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK GÜNCEL Musul baskınının ulusal bir sorun olduğunu nihayet anladı ve muhalefet partileriyle işbirliği yapmasa bile hiç değilse fikir ve görüş alışverişinde olmayı artık ve nihayet sindirebildi diye düşünüyorduk... …Tabii, sanki RTE, karakterinin gereğini, en iyi demokrasi muhalefetsiz demokrasidir diyen kafa yapısının emrinde olduğunu bir kez daha ispat etmekte gecikmedi. Üstelik muhalefetle doğrudan görüşmeyle başlattığını sandığımız sürece ancak 24 saat dayanabildi. Musul baskınının çözümünü bugüne dek bu konuları ağzına burnuna bulaştıran, örneğin IŞİD’in Musul’u ele geçireceği haberlerini davul zurna dış kaynaklar haber verirken konsolosluk çalışanlarının çok daha önceden tahliye kararını bile veremeyen başta Dışişleri Bakanı’na, asıl görevi Musul olayı ile ortaya çıkan MİT’e ve kimi bakanlara bırakarak Rize’de açılışlar yapmaya koştu, gitti. Hadi devlet böylesi bir olayı çözecek kadrolara sahiptir, RTE Ankara’da olmadan da IŞİD ile sonuç alacak içi belli olmayan pazarlıklar yapabilir, yapıyor diyelim. Ama bu pazarlık Türkiye’nin sabrını ve gücünü kimse test etmeye kalkışmasın diye bol keseden büyüklük taslayan hükümetin gücünü bal gibi IŞİD’in test ettiğinin kanıtı. Ve Ağustos 2014’te bu ülkenin bütün insanlarını kucaklayacak, tabii muhalefet dahil devletin bütün kurumlarının ahenk içinde çalışmasını sağlamakla görevli Cumhurbaşkanlığı koltuğuna 12 yıldır aksini kanıtlayan adam oturacak ha? Vah benim zavallı ülkem, vah!.. HHH Şu sonuca bakınız. RTE, sanki bu ülke Ortadoğu’nun terör bataklığına batmasının sebebi aslisi değilmiş gibi bir davranış sergiliyor. Devletin uçağı ile Rize’ye gidiyor. Oradan olası Cumhurbaşkanlığı’na yakışır bir davranış sergileyeceğine… dün muhalefetle yakınlaşma sağlayan o değilmiş gibi, CHP ve MHP liderlerine yine o malum ağzını açıyor, söylemediğini bırakmıyor. Vay efendim; Dışişleri Bakanı ile konuşurken Musul olaylarını da örnek göstererek, Suriye’de başta IŞİD, katillerin son adı radikal İslam örgütleriyle can ciğer kuzu sarması olmanın siyasal bir sonucu olmasını anımsatan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nu saygısız olmakla…. … O dünyanın bilge lideri ve bu ülkenin efendisi ya, Bahçeli’yi de cehaletle suçluyor. HHH Yıllardır bir yana bırakamadığı bu davranışını 2023’lere dek sürdüreceğini söylerken neye güveniyor? Sürekli kuzuların sessizliği içinde, RTE’nin palavralarına inanarak sandıkta onu destekleyen kitlelerin daha dokuz yıl arkasında duracağını ve evinin kapısını bile ya Allah bismillah diye açan inanç sahibi olarak “yukarıdan” bu süre boyunca yaşayacağı güvencesini almış gibi, bugünden 2023’te kafasındaki nasıl bir yeni Türkiye ise o yılın törenlerinin gündemini ilan ediyor. HHH Konsolosluk çalışanlarının rehin alınması olayını, IŞİD ile yaptığı içeriği şimdilik ne idüğü belirsiz pazarlıklarla tereyağından kıl çeker gibi çözümleyeceğini ilan etti Rize’de. Bir gün, fazla uzak değil, belki de önümüzdeki günlerde IŞİD rehineleri serbest bırakırsa hükümetin neyin karşılığı bu sonuca vardığı hiç kuşkunuz olmasın, bütün ayrıntılarıyla, iç medyada, olmazsa dış medyada yazılıp açıklanacak. Kuşku olmayan gerçek şu: IŞİD gibi bir terör örgütü büyük ve kudretli Türkiye palavralarından etkilenerek karşılığını sağlamadan konsolosluk çalışanlarını asla serbest bırakmaz. Daha bugünden rehinelere karşılık, Türkiye’den, burada çeşitli terör olaylarına karışmış, yakalanmış ve tutuklu olan IŞİD militanlarının bugün doğrulanmayan bilgilere göre serbest bırakılmasını koşul olarak öne sürdüğü haberleri gazetelerde yer alıyor. Hükümet ve başkanı, bir türlü terör örgütü diyemediği IŞİD’le pazarlık yapıyor. Yalnız tutuklu IŞİD militanlarını serbest bırakması değil tartışılan konu. Daha bugünden çarpışmalarda yaralanan IŞİD militanlarının Türkiye’de tedavi edildiği, Türk subaylarının IŞİD militanlarını eğittiği söylentileri de hükümetin sorumluluk faturasında yer alıyor. HHH Fıkra şu: Pahalı terzide giyinir, pahalı lokantada yemek yer, pahalı kravat takardı. Tanımayanlar sordular: “Zengin midir?” Yazar Ercüment Ekrem Talu, gülümseyerek yanıtladı soruyu: “Hayır ama kendini zengin zanneder!” Bizimkide o hesap. Kendini Ortadoğu’nun en güçlü ve sözü sesi dinlenir, dünya liderlerinin saygıdan da öteye mutlak etkilendiği bir siyaset adamı, bir lider zanneder. Oysa, IŞİD’e bile söz geçiremeyen, hatta terör örgütüne höt diyemeyen; kendi söylediğini kendi dinleyen, inanan bir kimlik sergiliyor! Soma, şehitleri METE KIZIK n Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM MUSTAFA BALBAY için yürüdü SOMA Soma’da geçen ay meydana gelen maden faciasında yaşamını yitirenlerin yakınlarının da aralarında olduğu yurttaşlar, dün “Soma’yı unutma, unutturma” sloganlarıyla ilçede yürüyüş gerçekleştirdi. Acılı aileler kendilerine verilen sözlerin tutulmasını isterken AKP iktidarının taşeron düzenlemesine de tepki gösterdiler. Eylemi biber gazıyla sonlandırmak isteyen polis, madencilerin kararlı tavrı karşısında geri adım attı. Soma Kaymakamlığı önünde dün öğle saatlerinde başlayan yürüyüşe, katliamda yaşamlarını yitiren işçilerin aileleri, maden işçileri ve çok sayıda yurttaş katıldı. Demokratik kitle örgütleri de yürüyüşe destek verdi. Sıcak havaya karşın kaymakamlık önünden Madenci Anıtı’na dek yürüyen kitle, sık sık “Soma’yı unutma unutturma”, “İnadına Soma’da acılı aileler ve maden işçileri, “unutma, unutturma” sloganlarıyla yürüdü. Polislerin emekçileri gaz bombaları ile durdurma girişimi başarılı olamadı. sendika inadına DİSK”, “Soma’nın kömürü katilleri yakacak”, “Esnaf uyuma madencine sahip çık”, “İşçiler burada Başbakan nerede”, “Susma haykır, taşerona hayır” sloganları attılar. Burada konuşma yapan madenci eşleri, facianın üze rinden 1 ayı aşkın süre geçmesine karşın hâlâ yardımları alamadıklarını vurguladı. Acılı eşler, AKP iktidarının facianın ardından taşeronlaşma başta olmak üzere verdiği tüm sözlerden geri adım attığına dikkat çektiler. Daha sonra Savaştepe Kavşağı’na doğru hareke te geçen kitlenin önü çevik kuvvet ve sivil polis tarafından kesildi. Biber gazı kullanmaya başlayan polis, madencilerin tavrı karşısında geri adım atmak zorunda kaldı. İşçiler daha sonra polis barikatlarını aşarak katliamın olduğu madene doğru yürüyüşe geçtiler. 12 Eylül’ü Yargılama Platformu, yurttaşları Ankara’daki davaya çağırdı ‘Hâlâ karanlıktayız’ u12 Eylül’ü Yargılama Platformu tarafından yapılan açıklamada, süren davaya hükümetin ilgisizliği eleştirilerek, ‘’Yıllardır mum ışıklarını çoğaltarak hâlâ süren 12 Eylül karanlığından, aydınlık 12 Eylül sabahına ulaşmaya çalışıyoruz” denildi. İstanbul Haber Servisi 12 Eylül’ü Yargılama Platformu, 18 Haziran’da Ankara’da görülecek 12 Eylül davası öncesi, darbelerin mağduru ve muhalifi olan herkesi Ankara’da görülecek duruşmaya çağırdı. Platform adına yapılan açıklamada, 12 Eylül yargılamalarının yalnızca darbeyi gerçekleştiren dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya’dan ibaret olmadığı belirtilerek “12 Eylül tüm sonuçlarıyla, tüm suçlularıyla yargılanmalıdır” denildi. 78’liler Girişimi, Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği (ADAMDER), Uluslararası İşçi Dayanışma Derneği, Emekçi Hareket Partisi, DİSK EmekliSen, Karşı Sanat Çalışmaları, TKP 1920 ile Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin oluşturduğu 12 Eylül’ü Yargılama Platformu üyeleri, dün Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelerek 18 Haziran’da Ankara’da görülecek 12 Eylül davası öncesi basın açıklaması gerçekleştirdi. Platform adına konuşan Nimet Tanrıkulu, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’da cisimleşen 12 Eylül yargılamasının bütün çabalarına karşın gerektiği şekilde gerçekleşmediğini ifade etti. Mahkeme başkanı ve heyetinin darbecilere karşı çok toleranslı olduğuna değinen Tanrıkulu, şöyle devam etti: “Hükümet, Balyoz, Sarıkız ve Ayışığı gibi darbe planlamalarına gösterdiği ilginin binde birini bu davaya göstermedi. Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu, 28 Şubat soruşturması için 103 kişiyi dinlerken 12 Eylül gibi devasa bir dava için sadece 29 kişiyi dinledi. Dinlenilen 29 kişinin çoğu değişik dönemlerde ve biçimlerde darbe işbirlikçisi burjuva politikacıları oldu. Her seferinde yıllardır mum ışıklarını çoğaltarak hâlâ süren 12 Eylül karanlığından, aydınlık 12 Eylül sabahına uluşmaya çalışıyoruz. Elbette darbecilerin ve darbeciliğin gerçekten yargılanacağı 12 Eylül sabahında buluşacağız.” ADAMDER Genel Başkanı Tuna Atalay ise davaya müdahil olma istemlerinin mahkemece kabul edilmediğini kaydederek “Bu davanın bizim için başka bir önemi var. Kenan Evren, cunta zamanında Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki devrimci, solcu, darbe karşıtı askerler için ‘Onlara vatan haini demeyi bile az bulurum’ demişti. Yani bizi vatan hainliği ile suçlamıştı. Bizler sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandık, beraat ettik. Umarız ve bekleriz ki hak ettikleri cezayı alırlar” dedi. ‘Çocuklar babalarına hasret’ Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen kayıpları için 481. kez Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yaptı. Eylemde, bu hafta 12 Haziran 1994’te Mardin Derik’te gözaltına kaybedilen Vecdin Avcıl’ın akıbeti sorularak, sorumlularının haklarında açılan davalardan beraat etmesine tepki gösterildi. Gözaltında kaybedilen Vecdin Avcıl’ın ağabeyi Behçet Avcıl, 2012 yılında kardeşinin cenazesinin bulunduğunu belirterek, “2014 Mart ayında kemiklerini alabildik. Savcı, 2 sene imza vermedi cenazenin çıkması için. Vecdin Avcıl infaz edildi. 2 senedir mahkeme sürüyor. Ancak Musa Çitil beraat etti” dedi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in Cumartesi Anneleri’ni hedef gösterdiğini belirterek tepki gösteren Avcıl, “Recep Tayyip Erdoğan’ın Tansu Çiller’in, Süleyman Demirel’in yaptığının ne Kuran’da, ne İncil’de, ne Tevrat’ta ne de Zebur’da yeri var. Bir damla kanımız kalana kadar bu davanın peşindeyiz” diye konuştu. Gözaltına alınarak 21 Kasım 1980’de kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren de, sevdiklerini ellerinden alanlara seslenerek, “O kanlı ellerini çocuklarına nasıl uzatacaklar? Kendilerine ‘baba’ diyen o katiller evlatlarından katil olduklarını daha ne kadar saklayabilecekler? ” dedi. Daha bakanlık koltuğuna oturmadan, Başbakanlık danışmanlığı yaptığı dönemlerde de dış politikanın belirleyicilerinden olan Davutoğlu’nun başlıca hedefi, kendince geçmiş 100 yıllık parantezi kapatmak ve son 100 yılın daha gerisindeki düşlere dayalı yeni bir dönem başlatmaktı. Bu zaman dilimine başta Mustafa Kemal Atatürk dönemi olmak üzere, İkinci Meşrutiyet’ten sıcak ve Soğuk Savaş dönemlerinin politikalarına kadar her şey giriyor. Gidiş gösteriyor ki, o parantez Davutoğlu’nun üzerine kapanacak. Zira, başkılavuzluğunu kendisinin üstlendiği tüm temel dış politika konularında batağa saplandık. Davutoğlu’nun konuşmalarında da yazılarında da sık kullandığı iki söz var; aktif ve atak... Ona göre tüm bölge politikalarını geçmişteki temkinli dönemlerin aksine daha atak belirlemek gerekiyor. Kendileri bunca ataklığın başına kocaman bir “B” harfi eklediler. Bataklıkta ataklığın neler getirdiğini birazcık yaşam deneyimi olanlar bilir... HHH Güncel ve acil durum, elbette Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı terör örgütünün elinde bulunan tüm rehinelerin sağlıklı bir şekilde kurtarılmasıdır. Bunun için Türkiye toplam gücünü kullanmalı, sorunu en kısa sürede çözmelidir. Ne var ki, hükümet hâlâ bu havada değil. Böyle bir ortamda bile iki ana hedefi var; birincisi muhalefete saldırmak, ikincisi bu krizin parti lehine kullanılmasının zeminini oluşturmak. Her iki politika da yabancısı olduğumuz konu değil; bir AKP klasiği. AKP’nin tam ve yarı resmi yayın organları, rehineler konusunda içinde bulunduğumuz çaresizliği şöyle tarif ettiler: Sabırla çözülecek! İç, dış hiçbir konuda sabrı selameti bilmeyen AKP, terör örgütüne karşı sabredecek! Düşişleri Bakanı Davutoğlu’nun, “Irak’ta kaos var gibi yansıtılıyor” değerlendirmesi ise bu gidişle önümüzdeki günlerde yaşayacaklarımızın habercisi. Davutoğlu’na sormak gerekir: Musul’da yönetimin tam olarak kimin elinde olduğu belli değil, çevrede büyük bir iç göç hareketi var. Bölgeyle ilgili tüm dış güçler olağanüstü hal ilan edip önlem almış. Türkiye’nin konsolosluğu basılıp 49 kişi rehin alınmış. Bu kaos değilse, kaos nedir? HHH Bir başka pencereden bakınca Davutoğlu’nun ne söylemek istediği açık; IŞİD ve benzeri örgütler AKP için zaman zaman ittifak kurulabilecek, militanlarına gerekli eğitimi vermek için yardım edilebilecek doğal müttefikler. Ortadoğu’da bölgenin doğal gidişinin parçası olan böylesi örgütlerle al takke ver külah ilişkiye giren iktidar, Batı’yla diyalog ararken de onlara demokrasi dersi vermeyi ihmal etmiyor. Mısır politikasında yaşanan hüsran... Suriye’de Esad’a, “günlerin sayılı” diye başlayıp yıllara yayılan kriz... Irak’ta Kuzey’le petrolden inşaata ballı işler yapmak sevdasıyla Bağdat’ı devre dışı bırakma densizliği... Geldiğimiz nokta ortada... Bütün bunlardan sonra Davutoğlu “daha atak” ne yapabiliriz araştıradursun, biz böyle durumlarda akla gelen bir fıkrayı paylaşalım... Keçi ile kartal uçağa binmiş. Havalandıktan hemen sonra kartal hostes düğmesine basmış. Hostes gelince, “hiiç, iş olsun diye bastım” deyip gülmüş. Benzerini keçi de yapmış, aynı yanıtı vermiş. Oyun ikisinin de hoşuna gitmiş. Fıkra bu ya, bir süre sonra pilot, ikisini de dışarı atın demiş. Kapıda kartal keçiye sormuş: Sen uçmasını biliyor musun? Bilmiyorum, karşılığını alınca çıkışmış: Madem uçmasını bilmiyorsun, havada bu oyunu niye oynadın? DAVALAR SONUÇLANDIRILAMIYOR Yunan botları ihlal etti n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yunanistan’a ait sahil güvenlik botları Ege Denizi’nde önceki gün 2 kez Türk kara sularını ihlal etti. Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada, Ege Denizi’nin Midilli Adası kuzeybatısı kesiminde Yunanistan’a ait üç adet sahil güvenlik botu, 23 dakika, 3 saat 7 dakika ve 37 dakika süre olmak üzere 3 kez Türk kara sularını ihlal etti. 4 yılda 111 bin dava zamana yenik düştü ANKARA (ANKA) MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin soru önergesine Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın verdiği yanıt, 4 yılda 111 bin 438 dosyada zamanaşımı sebebiyle düşme kararı verildiğini ortaya koydu. MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, zamanaşımına uğrayan davaların sayısını sordu. Soru önergesini yanıtlayan Adalet Bakanı Bozdağ, cumhuriyet başsavcılıklarınca, 2009 yılında 172 bin 603, 2010 yılında 137 bin 280, 2011 yılında 46 bin 488 ve 2012 yılında 45 bin 73 zamanaşımı sebebiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini söyledi. Adalet Bakanı’nın verdiği bilgilere göre ceza mahkemelerince 2009 yılında 33 bin 553, 2010 yılında 29 bin 263, 2011 yılında 25 bin 934 ve 2012 yılında 22 bin 688 zamanaşımı sebebiyle düşme kararı verildi. ‘F tipi mezardır aslında’ İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin F tipi cezaevlerinde hasta tutuklu ve hükümlülerin durumuna dikkat çekmek için her cumartesi günü Galatasaray’da gerçekleştirdiği F Oturması eyleminde ağır hasta İsmet Çardak’ın serbest bırakılması istendi. İnsan hakları savunucuları, 117. F Oturması eyleminde, F Tipi hapishanelerde insan kişiliğinin yok edilmesinin amaçlandığını ifade ettiler. İHD İstanbul Şubesi Cezaevini Komisyonu üyesi Meryem Bars tarafından yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “F tipi hapishaneler, Türkiye’ye gelmeden önce 195060 yıllarında Amerika, 1970’lerde de Almanya’da uygulandı. Çağdaş, Avrupa standartları diye yapılan bu hücreler, uzun seneler sonucunda yaratılan mezarlardır aslında. Koğuşlarda tutulan mahpusların temizliğinden, sigara dumanının sağlıklarına ne kadar zarar verdiği hassasiyeti gösterenler, Ulucanlar, Diyarbakır, Sağmalcılar, Ümraniye, Bergama hapishanelerindeki mahpusları görmediler.” (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ) Kara Fatma’ya anıt mezar n İstanbul Haber Servisi Türk Kızılayı’nın, milli mücadele dönemi kahramanlarından “Kara Fatma” lakaplı Erzurumlu Fatma Seher Erden için Kulaksız Mezarlığı’nda yaptırdığı anıt mezar, törenle açıldı. Törende konuşan Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar, “Kara Fatma’nın, bizim için sembolik bir önemi vardır. Çünkü daha o yıllarda Kızılay’a güveni temsil eder” dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear