26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 10 KASIM 2014 PAZARTESİ 18 Çok Çalışan Başkanlar Hani, siyaset “hizmet yeri”dir derler ya. O kocaman bir masal artık! Muhafazakârından tutun ülkücüsüne, milliyetçisinden tutun kemale ermiş sosyal demokratına kadar tüm belediye başkanları “çok çalışma” vaadiyle işe başlar. Gerçekten çok çalışırlar, ama parmakla sayılacak kadar birkaçı dışında yalnızca kendilerine çalışırlar. Ne yaparlar örneğin? Belediye başkanı aday adayı, şimdiye kadar partinin kapısından girmemiş bir gayrimenkul şirketinin desteğini alır. O şirketin bürosu, seçim kampanyasını yürütmesi için belediye başkanı aday adayına ayrılır. Ayrıca, etkili bir gazetenin yetkili makamında oturan bir gazeteci bulunur. Onun görevi, partinin genel başkanı düzeyinde, belediye başkan aday adayının, aday yapılması konusunda yoğun kulis faaliyeti yürütmektir. Aday adayı, aday olur. Sıra, belediye meclis listesindedir. O listeye, belediye başkan adayı, kendisini destekleyen gayrimenkul şirketinin ortaklarından birini yerleştirir. Bugünden Kesitler Geleceğin Öncesi Yıldızsız, simsiyah bir geceye uyanmış gibiyiz. Bu bağnaz şal, kadınlarımızın başını örtüyor. Bu yobazlık bağı, boş inançların peşindeki yığınların gözünü düğümlemiş, ülkeye körebe oynatıyor. Bu kara öfke, zehirli cıva gibi kafaların içine süzülmüş, derece derece yükseliyor, toplumu sarıyor, sanrıları artırıyor artırıyor, bir toplu çıldırma haline dönüşüyor. İnsanlar karanlık ocaklarda kavruluyor, kül oldukları yerden çıkarılıp çamurda boğuluyor. Gençlik, çıkmaz sokakların kaldırım taşlarına kıstırılmış; tekmeleniyor, vuruluyor, çürütülüyor. Kan kararmış, fışkırıyor güneşe doğru; en ufak bir gün ışığı sızmıyor yüzümüze. Ölüm, yok oluş, acıyla yoğuruluş içinden... Ansızın bir şavk, bir tutuşma, içten yanarak, yanarak yeniden diriliş. Evrende tek başınalıktan sıyrılış, çoğalış, varoluş, ömürlenme, tandan birdenbire, şıp diye doğuş... Evrimin itelediği içgüdümüzle duyuyor, kokluyor, seziyoruz: Beklenen geleceğin öncesindeyiz... 1. Dünya Savaşı’nın 100. yılı etkinlikleri bir bahane. İşin arkasında yine “soykırım” savının kabulü için Türkiye’yi baskı altına almak yatıyor. Türkiye, bu baskıya karşı bir önlem alıyor mu? Durum şu: Meclis ipe un seriyor. Dışişleri Bakanlığı kulağının üstüne yatıyor. Başbakanlık uyuyor. Bu konuda tam yetkilendirilmiş Türk Tarih Kurumu da oyalanmakla yetiniyor. Genelkurmay Başkanlığı’nın ne yaptığını ise, arkadaşımız Barkın Şık yazdı: Resmi sitesinden “Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri” bölümünü kaldırdı. Ana muhalefet partisine gelince... Oradaki sözcüler de, Bağımsızlık Bildirgesi ve Anayasası’nda Türkiye’nin toprak bütünlüğünü sorgulayan hükümler yer alan Ermenistan ile dostça ilişkiler içine girilmesi yönünde öneriler geliştiriyor. Öyle görünüyor ki, “soykırım” savını şöyle ya da böyle kabul edeceğiz. Ardından gelsin, toprak istemi... Bu gidişle onu da veririz canım, ne olacak... Yerimiz çok nasılsa, sat sat bitmiyor. Seçimde her ikisi de seçildikten sonra inceden inceye köprülerin altından sular akıtılmaya başlanır. Seçmene sözü verilmiş olan o “çok çalışma” temposu başlar. Belediye sınırları içindeki tarlalar arsa yapılır. Arsa yapılanların emsal değerleri artırılır, böylece bir konut yapılacak yere, sözgelimi 40 konut dikme olanağı yaratılır. Devreye belediye başkanını destekleyen, belediye meclis üyesinin gayrimenkul şirketi girer. Yaratılmış büyük rantın hep birlikte bölüşülmesi aşamasına gelinmiştir artık. Meslek etiği imiş, siyasi ahlakmış, halka hizmetmiş, kim takar! Önemli olan, siyasetçiden gazeteciye tüm dostlar alışverişte görsün. Ermenek’te 18 madencinin mahsur kaldığı ocağın sahibi Saffet Uyar teslim oldu. (AA) Madenin sahibi de mağdurmuş! Yurt Haberleri Servisi Karaman’ın Ermenek ilçesinde 28 Ekim’den 18 madencinin mahsur kaldığı, 2 madencinin cesedinin çıkarıldığı Has Şekerler Madencilik’in Sahibi Saffet Uyar, hakkında arama kararı çıkarılmasının ardından dün teslim oldu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, önceki gün yaptığı açıklamada yaklaşma mesafesinin aşıldığını, işçilerin uyarılarının dikkate alınmadığını belirterek maden ocağı sahibini suçlarken, Uyar’ın avukatı Şeref Han, Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nün ocaktaki tehlikelere karşı kendilerini uyarmadığını, bölgede su biriktiğini bilmediklerini belirtti. Avukat Han, Ermenek Adliyesi önünde gazetecilere yaptığı açıklamada, “Saffet Bey’in hayatı nereden bakarsanız bakın, bitti demek yeridir. Ekonomik olarak bitti, duygusal olarak bitti. ‘Evlatlarım içeride’ diyor.Tutuklansa ne olacak, gözaltına alınsa ne olacak, umurlarında değil ki” dedi. CHP Genel Merkezi’nde mescit açıl mış. Hele şükür, “Dersimli Kemal” say esinde CHP’liler, partilerine fatiha oku yacakları bir yere kavuştular. Mescit Kemal Kılıçdaroğlu’nun listesinde yer alıp son kongrede PM’ye seçilemeyen emekli Büyükelçi Murat Özçelik’in, kimi yapay girişimler sonrası CHP’nin Antalya kampına PM üyesi ve Genel Başkan Yardımcısı olarak katılması sağlandı. Özçelik’in kampta yaptığı sunuşun, kimi milletvekilleri tarafından “AKP ağzı, ABD tarzı” diye eleştirildiği gazetelere yansımıştı. Ancak bu eleştirilere Özçelik’in verdiği yanıt daha önemliydi. Gazetelerde o kısmı çıkmadı. Edindiğimiz bilgiye göre, Gözlemci Saray Özçelik, eleştiriler karşısında “Anlıyorum ki” demiş CHP milletvekillerine, “sizin aranızda gruplaşmalar var.” Özçelik, kendisini CHP içinde görmüyor olmalı. Daha üstte, adeta bir siyasi gözlemci, özel temsilci sanki... Ne diyeyim ben sana? Saraylara gelesin, merdivenlerden tırmanasın, maroken koltuklarda oturasın, avizelerde parlayasın, odalarda kaybolasın. Şu gökkubbe altında bir gözün, yetm ılar, edi, yazd diye ” türk “Diktatör Ata ıriki çağ göz r, ün ırdıla bağ lar; uştu kon iler, çizd doysun... dılar, inlediler. Akıllarınca, Atatürk’ün üstünü çizdiler. 10 Kasım Adli Tıp Uzmanı Şebnem Korur Fincancı, Kader Ortakaya’nın otopsi raporunu gazetemize değerlendirdi: Kimsenin haberi yokmuş! Maden sahibi Saffet Uyar’dan, şirkette çalışan işçiye kadar hiçbir kimsenin tonlarca sudan haberdar olmadığını savunan Han, “Çok basit bir şey soracağım, tepenizde binlerce ton su olduğunu bilseniz hemen de patlayıp gelivereceğini ve bunların olacağını bilseniz, bütün mal varlığınızı, hayatınız boyunca bütün birikiminizi o suyun altına yatırır mısınız? Bu davanın mağduru Has Şekerler’in bütün çalışanları, bu kazanın mağdurudur. Saffet Uyar mağdurudur, çalışan mühendis arkadaşlar mağdurudur, yarısı içeride hayatını kaybetmiş ve halen ulaşamadığımız madenciler ve aileleri mağdurudur, yarısı dışarıda tesadüfen o an için patlamadığı için dışarıda kalmış ve kurtulmuş olan maden işçileri bu kazanın mağdurudur” diye konuştu. Bir gazetecinin “Devletin hatası mı” sorusuna Han, “Devletin, burada ciddi hatasının olduğunu düşünüyorum” yanıtını verdi. Saffet Uyar’ın yanı sıra, Has Şekerler Madencilik Limited Şirketi’ne ait kömür ocağının işletme ruhsatına sahip Ermenek Cenne Linyit Kömürü Limited Şirketi yöneticisi Adullah Özbey, aynı şirketin işleme müdürü Mehmet Zeybek, teknik nezaretçi Ali Uyar gözaltına alındı. Has Şekerler Madencilik Limited Şirketi’nden ise işletme müdürü Yavuz Özsoy, maden mühendisleri Cemile Karaca, Nuray Yetiş ve iş güvenliği uzmanı Engin Yeti’nin gözaltına alındığı bildirildi. Ölüm nedeni: Ateşli silah SELİN GÖRGÜNER/ MAHMUT ORAL Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinden sınırı geçerken başından vurularak öldürülen 28 yaşındaki Kader Ortakaya ile ilgili otopsi raporunu gazetemiz için değerlendiren İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr Şebnem Korur Fincancı, Ortakaya’nın “Ateşli silah yaralanmasına bağlı” olarak yaşamını yitirdiğini açıkladı. Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde 6 Kasım günü Özgür Sanat Girişimi üyelerinin basın açıklamasına askerler tarafından gaz bombalarıyla müdahale edilmesinin ardından, 28 yaşındaki sosyolog Kader Ortakaya, yaklaşık 50 kişilik bir grupla Kobani’ye geçmek isterken Türkiye sınırının 510 metre ilerisinde başından vurularak yaşamını yitirmişti. Şanlıurfa’da yapılan otopside Ortakaya’nın “muhtemel şarapnel yaralanması” sonucu yaşamını yitirdiği belirtildi. Raporu gazetemize değerlendiren Prof. Dr Şebnem Korur Fincancı, kurşun veya herhangi bir ateşli silahın saçma gibi parçalanabilen mühimmatının da “şarapnel” olarak değerlendirildiğini belirtirken, yaraya müdahale edildiği için ölüme neden olan silahın şu an net olarak belirlenemeyeceğini vurguladı. Ortakaya’nın mevcut bulgulara göre “ateşli silah yaralanmasına bağlı” olarak yaşamını yitirdiğini belirten Fincancı, “Başın sol tarafını kaplayan bir yara, kafatasında parçalanma ve kırıklar var. Tabana doğru parçalı kırıklar olması kinetik enerjisi yüksek bir silah türünün kullanıldığını veya kinetik enerji azalmadan kısa mesafeden bir isabeti düşündürüyor. Uzun namlulu bir savaş silahı olabilir. Gaz fişeği atan ateşli silahlar, kinetik enerjisi çok yüksek silahlar değildir ancak yakın mesafeden ateş edildiği takdirde böyle bir hasara neden olabilir. Uzun namlulu savaş silahları ise 300 metreden bile böyle bir hasara neden olabilir. 510 metreden rahatlıkla bu hasarı verebilir” dedi. Şarapnel yaralanmalarında her zaman yanık izi görülmediğine, bunun şarapnelin türüne göre farklılık gösterdiğine dikkat çeken Fincancı, “Eldeki verilere göre ne tür bir silah ile vurulduğunu söylemek zor. Yaraya müdahale edilmeseydi daha net verilere ulaşabilirdik. Adli Tıp’ta çekilen fotoğraflar, otopsiye giren doktorların elde ettiği bilgiler ve yaraya ilk müdahaleyi yapan doktorların gözlemleriyle bir sonuca varılabilir. Şu andaki bulgularla ancak bir ateşli silah yaralanmasına bağlı ve kinetik enerjisi yüksek bir isabet sonucu ölüm oldu ğunu söyleyebiliriz” diye konuştu. Kobani’deki müdahale bulguları yok etmiş! Ortakaya’nın avukatlarının talebiyle otopsiye giren ve rapora muhalefet şerhi koyan doktor Süleyman Koyunsever ise gazetemize yaptığı açıklamada, “Ortakaya’ya yaralandıktan sonra Kobani’de müdahale edilmiş. Kanı durdurmak için spanç konulmuş, yara dikilmiş. Bu müdahaleyle önemli ölçüde bulgular yok olmuş. Ortakayanın kafa kaidesinin sol kısmında kırık, sağda ise patlama olmuş. Ama bu çarpan kapsül mü kurşun mu belli değil çünkü kafatasından elde edilen bir metal parçası ya da kurşun ortada yok. Raporda, ‘muhtemel şarapnel yaralanması’ yerine ‘travma yaratabilecek herhangi bir madde’ yazılabilirdi. Bu yüzden muhalefet şerhi koydum” diye konuştu. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 33 KÖYLÜ YAŞAMINI YİTİRMİŞTİ Kuşkonar ve Koçağılı KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] dosyaları AYM’de MAHMUT ORAL KAHRAMANMARAŞ DİYARBAKIR Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 1994 yılında savaş uçaklarının Şırnak’ın Kuşkonar ile Koçağılı köyünü bombalaması ve 33 kişinin ölümüne yol açması nedeniyle Türkiye’yi 2 milyon 305 bin Avro tazminata mahkum ederken, Türkiye’nin itirazı reddedildi. Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, dosyayı Anayasa Mahkemesi’ne götürdü. AHİM kararı üzerine geçen yıl Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından raftan indirilen dosya ile ilgili kurumlara yazı yazıldı. Hava Kuvvetleri Komutanlığı, bombalamanın olduğu gün ve saatte bölgede herhangi bir uçağın uçmadığını bildirdi. Ancak Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nden gönderilen belgede “1994 yılında Şırnak ili batısı ile Kuzeybatısı 10 NM’de (18.55 kilometre) Hava Kuvvetleri Komutanlığı tarafından iki uçuş icra edildiği tespit edilmiştir” denildi. Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı ise zamanaşımı nedeniyle dosyayı kapattı. Köylülerin avukatı Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, bunun üzerine kararı Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Er Özel nasıl öldü? Yurt Haberleri Servisi Kahramanmaraş’ta askerlik görevini yaparken beraber nöbet tuttuğu askerin silahından çıkan kurşunla yaşamını yitiren er Eren Özel’in ölümüyle ilgili birlikte nöbet tuttuğu arkadaşı er Ahmet Aktaş 4 çelişkili ifade verirken Adli Tıp Kurumu ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Nadir Arıcan’ın raporları da çelişti. Askeri mahkeme, olayı aydınlatmak için yeni bir bilirkişi atadı. HARBİ SEMİH POROY SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Yakın ak 1 raba olmayan 2 hayvanlar arasında gö 3 rülen benzer 4 lik. 2/ Kimi 5 hastalıklarda 6 yüzde, ellerde ve ayak 7 larda görü 8 len şiş... Sa 9 nat öğreticisi. 3/ Arka 1 2 3 4 5 6 7 8 9 daş, dost... Çok 1 K A R A İ M L E R ince gözenekli do 2 Ü M İ T A İ L E kuma. 4/ İlaç... 3 Ş O P A R MA N Hoş kokulu mey 4 A R K L A N veleri yiyecek ve 5 T A V A B İ A T içeceklerde kullaA P İ A NO nılan otsu bir bit 6 K O P ki. 5/ Bir işi yapa 7 K E S A T bilecek yetenekte 8 E D A M S U N U olma. 6/ Ölçek... 9 F A L A Ş A L A R Kuran’da bir sure. 7/ Hintlilerin, bağlı oldukları tarikatı belirtmek için alınlarına çizdikleri işaretlere verilen ad. 8/ En uygun durum ve zaman... Öğütülmüş tahıl... Berilyum elementinin simgesi. 9/ Çiçekli dalları halk hekimliğinde kullanılan otsu bir bitki. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Banliyö. 2/ İzmir’in bir ilçesi... Bir renk. 3/ Kral sofralarında kullanılan ve yiyeceklerin zehirli olup olmadığını anlamaya yarayan kap... “Kadılar müftüler yazarsa / İşte kement işte boynum asarsa / İşte hançer işte kelle keserse / Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan” (Pir Sultan Abdal). 4/ Sarı renkli bir üzüm cinsi. 5/ Kum adacığı... Ortadoğu’da bir göl. 6/ Yaklaşık on iki bin yıl önce Pasifik’e gömüldüğüne inanılan kıta... Ev giysileri ve sabahlık yapımında kullanılan dökümlü bir kumaş. 7/ Güzelin ve güzel sanatların doğasını inceleyen felsefe dalı. 8/ Gece... Birçok Avrupa ülkesinde giyilen tahta ayakkabı. 9/ Fırında iyice pişirilerek kurutulan bir tür peksimet... Genişlik.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear