25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 MAYIS 2013 CUMARTESİ 14 AKP, ABD Projesini Yürütüyor Recep Tayyip Erdoğan’ın geleceği, göründüğü gibi pek parlak gözükmüyor. ABD’ye sığınmış emekli vaiz “firavunlaşma” diye uyardı. Zaman gazetesi “sakın başkan olma” demeye getirdi. Geçenlerde “akil adam” yaptığı Ahmet Taşgetiren’den de “Sakın başkan olma” uyarısı geldi. Taşgetiren, AKP içindeki havayı da verdi Bugün gazetesindeki yazısında: “...son uçakla Erdoğan’ın Ankara’dan dönüyoruz. eski bakan Durumu Bir var bekleme salonunda. Anayasadan falan açılıyor söz ve ben ‘Sayın Başbakan için başkanlık olmazsa olmaz mı?’ gibi bir soru soruyorum. Cevap, refleks halinde ‘Maalesef öyle’ oluyor. Bir eski bakan ve ‘maalesef’. Nasıl bir anlamı var bunun?” Anlamı açık. Başkanlık suya düşüyor gibi... Yeni Sağcı Devlet Toplumcu Belediyecilik Ulusal Forumu’nun çerçeve tartışma metninden: “Özelleştirme, yerelleştirme, serbestleşme, şeffaflık, verimlilik, performans gibi liberal içerikli kavramlarla değiştirilen ve sağcılaştırılan devlet, artık küresel kapitalizmin doğrudan yerel iktidar aygıtına dönüşmüştür. İnsan kendine ve kentine yabancılaştırılmış, doğa acımasızca katledilmiştir. Kentler yaşanamaz haldedir. Piyasa kentin üzerine kâbus gibi çökmüştür; belediye piyasanın, insan da tüketim çarkının hizmetine girmiştir. Daha fazla katılım, yerele daha fazla yetki perdesinin arkasından şirketlerin katılımı ve şirketlere aktarılan yetkiler çıkmaktadır. Özgürlük ve katılım lafı çoğaldıkça belediye halktan uzaklaşmakta, piyasaya yakınlaşmaktadır. Oysa özgürlük ve katılım piyasanın değil halkın talepleridir.” Hükümet sözcülerinin açıklamalarına bakılırsa, Suriye istihbaratı El Muhaberat Türkiye içinde bomba da patlatıyor, şiddet de saçıyor... Ya Türk istihbaratı MİT’in eli armut mu topluyor? Yok, hayır; Başbakan korumasında PKK ile saklambaç oynuyor: Elma dersem çık, armut dersem çıkma. Armut Columbia Üniversitesi İnsan Hakları Çalışma Enstitüsü’nün Barış Oluşturma ve Haklar Programı Direktörü David Philips, geçen hafta Hürriyet’e yaptığı açıklamada, Türkiye ile Kürdistan’ın konfedere bir yapı oluşturacaklarını söyledi. Akil adamlarla sürekli temasta olduğunu aktaran Philips, PKK’nin çekilmesinden sonra “barış anlaşması” için yüz yüze müzakereye oturulması gerektiğinden söz ederek, PKK’liler için af önerdi, “PKK komutanları”nın sığınma istemine Irak Cumhurbaşkanı Talabani’nin sıcak baktığını da aktardı. Recep Tayyip Erdoğan ile PKK, birlikte “yol haritası” çizdiklerini sanıyorlar. Aslında tek bir yol gösterici var, o da ABD. Kanıt ortada: David Philips’in 2007 ve 2009’da hazırladığı iki ayrı rapor, bugün yaşananların yol ve yöntemi belirlemiş. 2007 raporu, “Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) Silahsızlandırılması, Terhis Edilmesi ve Yeniden Entegrasyonu” adını taşıyor. Rapor, “Amerikan Ulusal Dış Politika Komitesi” için hazırlanmış. Komite, rapordaki ifadeyle “Amerikan çıkarlarını tehdit eden çatışmaların çözümüne odaklanmış, kâr gütmeyen, eylemsel ı lıda yaşamın göre, Reyhan Türkiye’nin ’a ar d an Ç iz mü “ Ceng şlarımızın ölü isteyitiren yurtta düzeyi ve uluslararası s e . m iş cu u el n ir so ulaştığı g diği kalıp”ın b eketiyle pear min içine gir el h bama’nın bir trateKolay değil. O n Dışişleri Bakanımızın s re. le ra n u ü şt g o u k b şinden ştık biz ayesinde ula i s liğ in er d jik Kalıp ilişkin: “Esneksiz, hesapsız ve katı muhafazakâr yargıyı dönüştürme tedbirleri gereklidir.” Ordu için de bir bakla var raporda: “Türkiye’nin silahlı kuvvetleri ‘demokratik bir ordu’ gibi işlev görmelidir.” Bakıyorsunuz, David Philips’in raporundakiler bugün AKP iktidarı tarafından adım adım yerine getirilmiş. Yargı ve ordu dönüştürüldü; sıra, raporda altı çizilen öneriye geliyor: “PKK’ye af programının safhalar halinde işlemesi gerekir. PKK’nin 134 yüksek komutanı Irak’ta sığınma talebinde bulunabilirler.” AKP’nin, ABD’den aldığı diğer ödev ise, David Philips’in 2009 tarihini taşıyan ve Atlantic Council adına hazırladığı “Türkler ve Irak Kürtleri Arasında Güven Tesisi” başlıklı raporda dile getiriliyor: “Türkiye’deki Kürtlerin PKK’ye olan kamusal desteğini azaltabilmek üzere, Ankara, Kürt kimliğini tanımak için ek adımlar atmalı, örneğin, anayasada vatandaşlığın temeli olan ‘Türklüğü’ ortadan kaldırmalıdır.” Anlayacağınız, “barış süreci” de, “sivil anayasa” da birer ABD projesi ve AKP de bu projelerin taşeronu! bir örgüt”. Yani rapor, Türkiye ile ilgili ama tümüyle ABD ulusal güvenliğinin korunmasını amaçlıyor. Gelelim içeriğine: Rapor, Türkiye ve diğer ülkelerdeki Kürtlerin, Iraklı Kürtlerin istediği şeyi, yani Kürdistan’ı istediklerini vurguluyor ve Türkiye’nin, Kuzey Irak’a PKK’ye karşı askeri harekâttan kaçınılmasını öneriyor. Şimdi sıkı durun! Asıl önerisi şu: “Sivil anayasa hazırlayın” diyor ve ekliyor: “Avrupa insan hakları ile uyumlu olarak azınlık haklarını kurumsallaştırın.” Bir öneri de yargıya Atatürk Kıymete Binecek Bu sefer bizim mahallede bayraklar cumadan asılmaya başladı. Mecidiyeköy’deki yolların kenarına da Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın dev afişleri yapıştırılmış. Afişlerde gençliğin Atatürk’ün hedeflerine ulaşacağı yazıyor. HHH Türkiye kimlik bunalımında. İnsanların kimlikleriyle ilgili ciddi sorunları var. Devletvatandaş ilişkisi bu durumun sadece sonucu, sebebi değil. Aile içinde de roller altüst olmakta. Yol yordam bilmek diye tarif edilen tutum yok oluyor. Nispeten genç bir ulus olmak, ümmet iken ulus devlet vatandaşına dönüşmenin bilinen bilinmeyen tüm zorluklarını omuzlarında taşımak... Göçmenlerden oluşan bir topluluk... Ve bu sadece Rumeli’den ya da Kafkasya’dan gelmiş olmayı içermiyor. Türkiye halen büyük bir iç göç ülkesi ve bunun ağır ruhsal sarsıntılarını yaşıyor. Kabul edelim ki eğretilik var üzerimizde. Bunun içindir ki tutamadığımız değerler avucumuzun içinden akıp gitmekte... Üzerine üç beden büyük elbise giydirilmiş korkuluk hali... Ya da tam tersi, iki yakası bir araya gelmeyen giysilerin içinde cendereye sıkışmışlık. Değerler oturmayınca da haliyle kıymet bilmezlik... HHH Kendine saygın olmayınca kimi sayacaksın? Kim tedavi edecek bizi? Savaş ve terör tuzu biberi... Reyhanlı’daki vahşetten sonra ruhsal çöküntüye girmemek kolay mı? Cinayet mahallinde yaşıyorsunuz, kopmuş kollar bacaklar uçuşuyor havada. Tüm seanslarda gerilim filmi, başka seçenek yok! Saygın ve kimlik sahibi bir medyanın bu görüntüleri zaten yayınlamaması gerekir. New York’ta iki gökdelen yerle bir olduktan sonra siz hiç Amerikan medyasında ceset parçaları gördünüz mü? Yayınlamazlar, çünkü onlar ülkelerini ve insanlarını severler, vatanperverdirler, bizim gibi sansasyoncu değil. Bize ise yasak gerekir. Bu yüzden haberin kendi de, özü de güme gider. Cumhuriyet dışında bu tür kanlı fotoğraflara itibar etmeyen yayın organı yok gibidir bu koca ülkede. Neden? Çünkü bu gazetenin değerleri oturmuştur. Kıymeti bilinmez, o başka. HHH İçinden geçtiğimiz tuhaf dönemin bitiminde Atatürk’ün değerinin daha iyi anlaşılacağına inanıyorum. Aidiyet sorunuyla kıvranan kimlik bunalımındaki araştırmacıların pabucu da dama atılacak. Kendiliğinden, sessiz bir uyanış var ufukta görünen. Yarın Gaziantep’te Atatürk Evi Müzesi açılıyor. Müzenin bulunduğu Bey Mahallesi, Atatürk’ün nüfusa kayıtlı olduğu yer. Atatürk’ün Gaziantep’i ziyaret ettiğinde yattığı demir karyola da müzeye bağışlanmış. Müzeye dönüşen binayı Sanko Holding’in sahibi Konukoğlu ailesi Atatürk Evi yapılması koşuluyla belediyeye bağışlamış. Bu akşam da Eskişehir’de Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesi’nin açılışında oradaki Atatürk’ü göreceğiz. Çok yakında Türkiye’de de müzeler arası koleksiyon değiş tokuşu başlarsa şaşırmayalım. Örneğin Kastamonu Şapka Müzesi’nden bir koleksiyon, Gaziantep’teki Atatürk Evi’nde geçici olarak sergilenebilir ve Spor Gençlik Bakanlığı’nın İstanbul’a yapıştırdığı afişlerde “Atatürk’ün hedefine ulaşacağız” yazıyor. Anlayacağınız, kafalar karışık da olsa, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kaybolmayan büyük bir gücü var. Nice 19 Mayıs’lara... İçki Yasağı ve Yapıların İbadethane Düzenlemeleri Sadık ÇELİK Teklifte; içki satışı yapılan yerlerin ibadethane ve eğitim kurumlarının 100 metre yakınında olamayacağı, alkollü içeceklerin satıldığı ve içildiği mekânların dışarıdan görülmemesi ve içki reklamlarının yasaklanması gibi maddeler bulunuyor. Bunlardan sadece ilkinde geri adım atılsa da diğerleri ve içki yasağı kapsamını genişletmeye yönelik birçok yeni açılım tasarıda yer alıyor. Bakkallar, restoranlar, konserler, özel organizasyonlar derken kısıtlamaların yelpazesi günbegün genişliyor. İçki satışı ve tüketimini engelleme amacıyla atılan adımların ardı arkası gelmiyor. Yasağın, insanların evlerinin balkonlarındaki sofralarına ulaşması an meselesi… Çocuk ve gençleri alkolün tehlikelerine karşı korumak, toplum sağlığını düşünerek insanları kötü alışkanlıklardan uzaklaştırma çabaları önemlidir evet. Ancak birey ve toplum sağlığını korumakla bireysel ve toplumsal özgürlük alanlarına müdahale etmek arasındaki ayırım daha önemli ve hayatidir. Alkol kullanmakla alkol bağımlılığı arasındaki farkın bilinçli olarak yok sayılması kabul edilemez. Kişi başı yıllık 1.5 litre gibi Avrupa ülkeleri listesine sondan bile giremeyecek kadar düşük oranlarda alkollü içecek tüketimi olan bir ülkede alkolizme karşı mücadele etmek adı altında sebeplendirilen girişimler, alkolizme karşı verilen bir mücadele değil, alkol kullanımına karşı açılan bir savaş olarak nitelendirilebilir ancak. Diğer tarafta ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan son yasa taslağına göre; alışveriş merkezi, işhanı gibi umumi ve resmi binalara; fabrika benzeri sanayi tesislerine; düğün salonu, gazino, sinema, tiyatro, müze, kütüphane gibi sosyal ve kültürel yapılara, eğitim binalarına, ulaşım yapı ve tesislerine; park ve piknik alanları da dahil hemen her yere mescit açılacak. Bu şekilde, toplumun bir kısmının yaşam biçimleri ve özgürlükleri olabildiğince genişletilirken aynı anda bir başka kısmının mümkün olduğunca daraltılıyor olması, tek taraflı yönetimin, tektipleştirme ve ötekileştirme kavramlarının geçerliliğini vurguluyor. İçki satışına getirilecek yasaklamaların diğer bir boyutu da bu alandaki kayıt dışılığı körükleyeceği gerçeğidir. Konu, bu ülkenin kanayan yaralarından biri olan kayıt dışılığa geldiğinde bunun, geçmişte ve bugün hâlâ kaçak içki tüketiminin sebep olduğu körlük benzeri büyük sağlık sorunları ve yaşam kayıplarını da düşünerek, insan sağlığı açısından ne türden vahim tehditler oluştuğunu söylemeye gerek bile yoktur. Bu noktadan bakıldığında, toplum sağlığını korumak başlığı altında getirilen alkol yasaklarının toplum sağlığı için daha büyük tehlike ve tehdit yarattığı sonucunu çıkarmak zor olmasa gerek. Elbette kişisel yaşamlara müdahale arzusudur bu; içki tüketenleri soyutlayarak, düzen bozan, zararlı, hastalıklı insanlar olarak göstererek toplumu din ekseninde, dini bakış açısıyla yönetme, sınırlama, yasaklama eğilimidir. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Futbolun çirkinlikleri Üzerinde bir futbol takımına ait formayı taşımanın ölümüyle sonuçlanacağını bilse yine de giyer miydi o formayı acaba 20 yaşındaki Burak. Annesini, babasını, ailesini, gençliğini, geleceğini bırakıp gitmeyi göze alır mıydı bir forma uğruna… Almazdı değil mi? Öyleyse bu insanları tüm yaşamlarını ortaya koyabilecek, her an tetiği çekebilecek güçte potansiyel katiller olarak varlık göstermelerine sebep olacak kadar “fanatik” ya da gözü dönmüş yapan nedir? Futbol dışında hiç mi sığınacakları bir dünya yaratamamışlardır kendilerine? Onları nefretten, kinden, yakıp yıkmaktan, yok etmek fikrinden uzaklaştıracak, insanlığa dair, hayata, kültüre, sanata dair yönelimleri hiç mi olmamıştır? Hangi inançla, hangi kültürle açıklanabilir bu vahşet içgüdüleri, bu sapkınlık ve bu zavallılık? Gelinen noktada çekilen bu içler acısı toplum fotoğrafına bakarak, yine de geleceğe ilişkin umudumuzu kırmadan düşünmeliyiz: Bugün bu karşı takım düşmanlığını, karşı takımın siyahi futbolcusuna muz gösterirken kendi siyahi futbolcusunu alkışlayacak kadar bilinçsiz ırkçı taraftarı, kini, nefreti yeşil sahalara taşıyanlar kimlerdir? Irkçılık ve şiddet sadece bizim futbolumuzda yaşanmıyor elbette. Ancak başka ülkelerde bunu yapanlara en ağır cezalar reva görülüyor, en sonuç odaklı ve caydırıcı önlemler alınabiliyorken; şiddetçi taraftarını korumaya çalışan kulüp yöneticileri, olayları geçiştiren, üzerini örtmeye uğraşan emniyet görevlileri ve tabii ki tüm bu şiddet gösterilerini tetikleyen, destekleyen, pekiştiren, kavgacı, kinci, sorumsuz futbol ahkâmcıları, futbol yayıncıları için biz ne türden önlemler alıyoruz? Hiçbir şey olmamış gibi davranır ya da yaşanan her türlü acıyı 3 gün içinde unutabilme yetimize sığınırsak sadece tribünlerin değil, toplumun her kesimini vuran cehaletin bedelini daha çok yirmi yaşındaki hayatlar öder… sadik.celik.gorus@gmail.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com 1/ Yük taşıma 1 cılığı. 2/ Bir kişinin ya da 2 toplumun ya 3 şamındaki yü 4 ce bir olayı anmak üzere ya 5 zılan lirik şiir 6 türü... Birbirinden bağımsız 7 işletmeler ara 8 sında, rekabeti 9 sınırlandırmak ya da büsbütün 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ortadan kaldırmak amacıyla yapılan an 1 P E D O F İ L İ laşma. 3/ Dörderli 2 A V İ Z E OD A iki takım arasında 3 R İ Y A S E T T at sırtında oynanan 4 A Y A N MU S A bir top oyunu... Si 5 F E R MA S UM lisyum elementi 6 İ E Ş E Y Y A nin simgesi. 4/ Kendi alanında en önde 7 L A İ T T U N gelen kimse ya da 8 İ L E T İ Ş İ M nesne... Şaşma be 9 A Y A S U L U K lirten bir ünlem. 5/ Tabut... Belli bir işe gücü yetmeyen; âciz. 6/ Rusya’ya özgü, üç atla çekilen kızak ya da araba... Bir nota. 7/ Köpek... Bir alanda sivrilen başarılı kimse... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 8/ Dövülerek saman yapılan ot... Din adamlarının simgesi sayılan başlık. 9/ Gümüşhane’nin Torul ilçesinde, doğal güzelliğiyle tanınmış bir göl... Genişlik. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Modern mantık. 2/ Ateş... Gemilerde içlerine içme suyu konulan ortası basık küçük fıçı. 3/ “Marco ”: Venedikli gezgin... Bir nota. 4/ Bilgisayarda, üzeri tıklanan küçük simgelere verilen ad... Coşkulu bir seslenme sözü. 5/ Rize’nin Çamlıhemşin ilçesinde bir yayla... Çiçektozu taneciğinin dış katmanı. 6/ Bir devletin, bir şirketin yönetimini birlikte yürüten üç kişilik topluluk... Bir soru edatı. 7/ Terbiyesiz kimse... İskambilde bir kâğıt... Arjantin’in plaka imi. 8/ Bir tür jimnastik ayakkabısı... Tespihlerin baş tarafına takılan uzunca parça. 9/ Ege Denizi’nde, Yunanistan’a ait bir ada... Hayvanlara vurulan damga. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear