Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA 8 HABERLER A AKP oyları arasında yer yer ve değişik nüfus kesimlerine göre değişen büyük farklar görülmesi de beklenmelidir. ma, iktidar partisi için yapılabilecek tahminlerden daha çok önem taşıyan ve buna karşılık önceden kestirilmesi de en zor olan, muhalefetçe alınacak oylardır. Hem ana muhalefet olarak hem de irili ufaklı öbür muhalefet partileri için. Kısaca söylemek gerekirse, o yelpazenin kanatları açısından bugün görünen ve pek de parlak olmayan durumun değişmesi ve yakın gelecek açısından umut verici olabilmesi 2014 Mart’ına kadarki süreçte bu partilerin şimdiki kusurlarından sıyrılıp işsizlik ve geçim sıkıntıları gibi sorunlara ciddi çözümler getirmelerine ve onların gerçekleştirilmesi için ciddiyetle çalışacaklarına ilişkin bir güven izlenimi vermelerine bağlıdır. Ne yazık ki, bu kesim açısından en açık gerçeklik de bu ciddiyet ve güven eksikliğiymiş gibi yaygın bir kanı var. O giderilmezse büyük başarı da beklenemez elbet. CUMHURİYET 29 NİSAN 2013 PAZARTESİ Ş BAHARIN son haftaları, Meclis tatilinden sonra başlayacak olan siyasal dönemin gelişmeleri konusunda ilginç bazı ipuçları verebilir. O dönem, 2014 ve 2015 yılları boyunca kısa denebilecek aralarla üç önemli yarış öncesinde partilerin kendi içlerinde derlenip toparlanmalarını gerektirecek. İlk yarış ya da sınav, gelecek yılın martına rastlayan yerel seçimler. “Yerel” deyip geçmeyelim; partilerin örgütlerine çekidüzen verecek olan o seçimlerdir. Arkadan gelen cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimler konusunda hayli önceden bir fikir verebilecek olan da o yerel seçimlerdir. imdiden partilerin güçleri ve elde edecekleri sonuçlar konusundaki tahminler o tarihe kadar yaşanacak durumlara ve çıkarılacak adaylara göre değişiklikler geçirebilir. Ayrıca, yereldeki başarı dereceleriyle genel seçimlerdeki başarılar birbirinden farklı olabilir. Bu bakımdan birbirine en yakın sonuçların AKP’de görüleceğini şimdiden söylemek pek yanlış olmaz. Partinin genel politikası GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Siyasal Sınavlar doğrudan doğruya, nerede olurlarsa olsunlar seçmenlere verilecek hizmetlerin neredeyse maddi denebilecek niteliklerine dayalı olduğu için genel ve yerel seçimlerdeki başarı derecelerinin birbirine yakın olması doğaldır. Buna karşılık iç güvenlik, terör, dış politika ve özellikle de adalet ve yargı hizmetleri bakımından ? Suriye’de Beşşar Esad yönetimine karşı mücadele veren Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Koalisyonu (SMDK) geçen günlerde Başkanı Moaz el Hatip’in istifasıyla sarsıldı. Muhalifler yeni liderlerini mayıs ayında seçecek. Seçimlere kadar başkanlık görevine vekâlet edecek olan, muhalefet içindeki en büyük grup olan Suriye Ulusal Konseyi’nin (SNC) başkanı George Sabra ile hem bu istifayı hem de Suriye’de yaşananları konuştuk. UTKU ÇAKIRÖZER Silahı dinciler sağlıyor onların elinde silah var. Cumhuriyet’e önemli açıklamalarda bulunan Suriye’deki muhaliflerin lideri George Sabra, kendilerine İslamcıların destek verdiğini ifade etti İran ve Irak yönetimlerinin Beşşar Esad’ı korumak için devreye girmesi nedeniyle Suriye krizinin artık tüm bölgenin istikrar ve güvenliğini tehlikeye sokar hale geldiğine dikkat çeken Sabra, “Ateş tüm bölgeyi sarıyor. Uluslararası toplum daha fazla sessiz kalamayacaktır. Esad 34 ay içinde gidecek” dedi. Rusya ile Batı arasındaki anlaşmazlığın kurbanının Suriye halkı olduğunu belirten Sabra, “Tek istediğimiz silah. Batı bunu vermedikçe, gençlerimiz de kendilerine silah sağlayan tek güç olan köktendinci radikal grupların kontrolü altına giriyor” dedi. Nusra Cephesi ve El Kaide gibi gruplardan Suriye halkının da rahatsız olduğunu belirten Sabra, “Suriye içindeki Müslümanlar bile onların arzu ettiği dünya sistemine karşı. Esad gittikten sonra yollarımız ayrılır” dedi. Mayıs ayı içinde sürgünde hükümet çalışmasını bitireceklerini belirten Sabra, “Sınırdan giriş çıkışın kolayca yapılabilmesi için Gaziantep’te bir hükümet ofisi açacaklarını” açıkladı. AKP hükümetinin desteğini unutmayacaklarını belirten Sabra, CHP için, “Onlar da Esad’ın yaptıklarını benimsemiyor. Esadcı olduklarını düşünmüyoruz. Yakında görüşeceğiz” diye kouştu. Katar ile Suudi Arabistan arasında yaşanan çekişmenin muhalefeti kilitlediğini belirten Sabra, “Katar’ın Müsüman Kardeşler’e yakın bir ismi başbakan seçtirmesine Suudiler çok kızdı. Süreç bu nedenle krize girdi ve karar alınamıyor” dedi. Sabra’nın Suriye ve bölgedeki gelişmelere ilişkin Cumhuriyet’e yaptığı değerlendirmeler şöyle: Asıl mücadele İran’la: Mesela şu günlerde Esad’ın yanı sıra bir de İran’a karşı mücadele veriyoruz. Çünkü sınırdan Hizbullah’ı Suriye’ye ittiriyorlar. Bu kesinlikle Lübnan’ın değil İran’ın ma Esad’ın elini sıkmayız Nusra ve diğer radikal akımlarla aramıza mesafe koyuyoruz. Şu anda sadece amacımız aynı: Ortak düşmana karşı savaşıyoruz. Onun dışında hiçbir ortak yanımız yok. Esad gidince tamamen yollarımız ayrılacak. Çünkü ideolojileri demokrasiye uygun değil. Onları ikna etmeye çalışacağız. Suriye ordusunu yeniden kuruyoruz. Radikaller ya orduya katılacak ya da Suriye dışına çıkacak. Suriye Suriyelilerin olmalı. Zaten bir bölümü de kalmayacaktır. “Esad gitsin biz de gideriz” diyorlar. Yemen, Libya, Suudi Arabistan’dan gelenler dönecek. Esad rejimi, Nusracıları göstererek Suriye’deki Hıristiyanları da korkutuyor. Hatta bize karşı onların eline silah bile vermeye çalışıyor. Ama biz tüm gruplarla temasa geçip gelecekten korkmamaları gerektiğini anlatıyoruz. Özgürlük ve hakları sadece Sünni çoğunluk için değil herkes için istiyoruz. En temel görevimiz ele geçirdiğimiz şehirlerde kamu hizmetleri ve insanisosyal yardımları tek elden yapmak olacak. Koalisyonun tabanını da geliştirip genişleteceğiz. Özellikle yönetimdeki kadınların sayısını artırmamız, yüzde 1520 seviyesine ulaştırmamız lazım. Esad gidince yollarımız ayrılır: Sabra kimdir? 1970’lerden bu yana Suriye’de Esad ailesine muhalefet içinde yer alan Hıristiyan asıllı Sabra, Suriye Komünist Partisi merkez komite üyesiyken 1987’de tutuklanarak 8 yıl cezaevinde yattı. Esad yönetimine karşı başlayan ayaklanma sırasında da iki kez tutuklanarak cezaevine konuldu. 2012 başında gizlice Suriye’yi terk etti. Kasım 2012’de Suriye Ulusal Konseyi Başkanlığı’na seçildi. 2013’te de Moaz el Hatip’in istifasıyla boşalan Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Koalisyonu’nun başkanlığına vekâlet etmeye başladı. Esad azınlıkları korkutuyor: George Sabra ile görüşmemizde, muhalefet içindeki bazı çekişmelerin nedenlerini de öğrenme fırsatı bulduk. Mesela Moaz el Hatip’in istifası. Sabra istifa kararından çok da rahatsız görünmüyor. “Zaten yakında seçim yapılacaktı” dedikten sonra aralarındaki temel görüş ayrılığını şöyle ortaya koydu: “Temel farkımız onun Esad ile diyalogla sonuca gidilebileceğine inanmasıydı. Esad rejimi ile diyalog sayesinde hapishanelerdeki mahkumların serbest bırakılmasını sağlamak istiyordu. Bence diyalog için çok ucuz bir bedeldi bu. Şimdi pozisyonumuz artık daha net. Sadece ve sadece Esad ve ekibi giderse diyalog kurarız. Kerry’e (ABD Dışişleri Bakanı) İstanbul’da şunu söyledim: ‘Eğer siz bir suçluyu kendi ülkenize başkan seçmeye razıysanız, biz de Esad ile yaşamayı kabul ederiz. Ama siz kendiniz için kabul etmediğiniz bir şeyi bize ‘Esad ile görüşün’ baskısı olarak karşımıza getirme hakkınız yok.’ Hiçbir güç bana Esad’ın elini sıktıramaz. Yeni seçilecek yönetim de bu görüşte olacaktır.” Yönetime kadın sokmalıyız: Esad’cı değiller AKP hükümetinin Esad karşısı tutumuna ve muhalefet yardımlarına minnettar olduklarını belirten Sabra, “Suriye halkının bir numaralı dostu Türkiye. Keşke diğerleri de Türkiye gibi olabilse. Türk halkı ve hükümetinin yaptıklarını hiç unutmayacağız” dedi. Ana muhalefet CHP ile diyaloğa önem verdiklerini de belirten Sabra, “CHP de Esad’ın yaptıklarını benimsemiyor” dedi. nevrası. Esad’ın kaybettiğini görüyorlar ve kurtarmak için her şeyi yapmaya hazırlar. silah kullandığına eminiz. Humus ile Şam’ın bazı mahallelerinde bir miktar kullanıldı. ABD yönetimi daha önce kimyasal silahlar için “kırmızı çizgimiz” demişti. Şimdi harekete geçmelerini bekliyoruz. Ama onlara hep söylediğimiz gibi, “Kimyasal silah kırmızı çizgi de, halkımızı öldüren diğer silahlar yeşil çizgi mi?” Esad yüzlerce Scud füzesi attı. Binlerce insanı öldürdü ve öldürmekte. Bu kırmızı çizgi mantığı Esad tarafından çok iyi kullanılıyor. Bu noktadan çıkışın tek yolu var. O da bize silah vermek. Esad’ın uçak ve tanklarına karşı silah sistemleri lazım. Ayrıca Türkiye ve Ürdün sınırlarına uçuşa yasak bölge kurulması şart. İstanbul’daki toplantıda bunu “Suriye’nin dostları” grubundan istedik. Ama vermiyorlar. Hem müdahale etmiyorlar hem de bizim isteklerimizi vermiyorlar. Suriye’de yaşananlar insanlık için çok büyük utançtır. Kovanları bile koruruz: Batı’nın gerekçesi şu: “Ya vereceğimiz silahlar radikal İslamcı ABD ‘kimyasal’ için harekete geçmeli: Esad rejiminin kimyasal ların eline geçerse?” Her türlü sözü verdik ama ikna edemedik. İstanbul toplantısında Özgür Suriye Ordusu Komutanı General İdris Süleyman da gelip ABD Dışişleri Bakanı’na sunum yaptı ve “Vereceğiniz her silahın kontrolü bizde olacak. İsterseniz size attığımız her merminin kovanını geri veririz” diye taahhütte dahi bulundu. Daha nasıl güvence verelim ki! Tek yol bizi silahlandırmak: den çok, asıl Suriyeliler için tehlikeli. Onlar Suriye halkının seçimi değiller. Suriye, Hıristiyanların, Sünni ve Alevi Müslümanların, Arapların, Türkmenlerin, Kürtlerin, Ermenilerin bir arada yaşadığı çoğulcu bir ülke. Bu özelliğini hiç kimse değiştiremez. Nusra Cephesi ve El Kaide’nin demokratik bir Suriye’de yaşaması mümkün degil. Yeri de yok zaten. Sadece Hıristiyan azınlıklar değil, çoğunluk da yani Sünni Müslüman halk da karşı onlara. Biz de radikallerden rahatsızız: Radikal köktendinciler sizler Nusracılar nasıl güçlendi biliyor musunuz? Ellerinde silah olduğu için. Esad’a karşı mücadele etmek isteyen gençlerimize bizler Batı’nın korkusu nedeniyle silah veremeyince onlar da gidip Kaidecilere, Nusracılara katılıyorlar. Çünkü bir tek Silah sayesinde güçlüler: pozisyonu yavaş da olsa değişiyor, Batı’nın pozisyonuna doğru kayıyor. Kendileriyle görüşen diğer ülkelere “Esad zorda” diyorlar. Biz de görüştük, “Esad’ı desteklemiyoruz ama dışarıdan müdahale olmasın” diyorlar. Biz de askeri müdahale istemiyoruz. Ama kendimizi korumamız lazım. Rejimin yaptıklarını anlattığımızda “Biz sizden daha iyi biliyoruz” diyorlar. Ancak ABD ve Avrupa müdahale istediği için karşı çıkıyorlar. Rusya ile Batı arasındaki anlaşmazlığın kurbanı Suriye halkı oluyor. Esad 34 ayda biter: Suriye’nin yüzde 60’ı bizim kontrolümüzde. Yaklaşık 100 bin kilometrekarelik alana hâkimiz. Esad’ın gidişi öyle sanıldığı gibi yıllar almayacak. Hatta yıl sonunu bile bulmayacak. En geç 34 ay içinde gitmiş olur. Bize silah yardımı yapılırsa bu süre daha da kısalabilir. PYD’yi içimize almayız: Suriye Kürtleri yaptığımız tüm çağrılara rağmen hareketimize katılmıyor. Tek koşulları var. PYD’yi de kabul etmemiz. Biz de bunu kabul etmiyoruz. Çünkü PYD Esad rejimi ile ilişki içinde. RusyaABD çekişmesinin kurbanıyız: Rusya’nın Esad yanlısı Ateş tüm bölgede ABD ikna olmadan NATO Suriye için hareket edemez. Ama umuyoruz ki yakında hem ABD hem de NATO fikrini değiştirecek. Çünkü artık Suriye içindeki çatışmanın tüm bölgeye yayılma riskiyle karşı karşıyayız. Eğer uluslararası toplum hareket etmezse çok daha büyük sorun yaşanacak. dağıtılmış olan nimet akıldır. Çünkü kendi payına düşen akıldan yakınan yoktur.” Bu evrensel doğru, elbet bizim insanlarımız için de geçerli. Akıl üzerine üretilen özlü sözlere girersek aklımız karışır, işin içinden çıkamayız. Konumuz akil insanlar, o çerçevede kalalım. Akil insanların Anadolu gezileri gösteriyor ki, herkes olmasa bile pek çok kişi olup bitenin farkında. Yani, başkentte oturup, nasıl olsa âlem sersem millet kör, istediğin planı ör, diyemezsiniz. O nedenle her şeyden önce güven süreci gerekiyor. ??? Önce, sakat bir oranlamaya dikkat çekelim. Barış sürecine hangi bölgenin ne ölçüde destek verdiği sık sık karşılaştırmalarla haberleştiriliyor. Buna göre kimi bölgelerde destek yüzde 50’nin altında, kimi bölgeler yüzde 7080 oranında. Eğer ülkeye barış getirecek bir süreç başlatıyor da destek yukarıda aktardığımız oranlarda gidip geliyorsa bunda bir sakalık var demektir. Zira bunun anlamı şudur; ya halkın çoğu savaştan yanadır ya da atılan adımların barışı getireceğine inanmıyordur. Aklın yolu, ikinci olasılığın baskın olduğunu gösteriyor. Bu durumda şu soru öne çıkıyor: Halkta sürece olan güvensizliğin nedeni ne? Sıralayabileceğimiz yanıtlardan biri şu: İktidar, demokrasi, adalet gibi pek çok toplumsal değerin yanı sıra barışı da amaçtan çok araç haline getirdi. Bu kez daha çok sırıttığı için de inandırıcılık sorunu var. Sözümüz akil insanlardan dışarı; sağduyulu kesimlerde, AKP’nin masaya başkanlık sistemini, BDP’nin de özerkliği koyduğu, barış pazarlığının bu alver hesapları üzerinden yürütüldüğü kaygısı var. Eğer süreç bu hesaplarla yürütülür ve “barış” diye sunulabilecek bir noktaya gelinirse, korkarız bunun adı şu olur: Barışa son veren barış! Zira bu koşullarda oluşan fay hatları öylesine derinleşir ki, bugün kıymetini bilemediğimiz pek çok ortak payda elden gidebilir. ??? Böyle bir ortamda akil insanların işlevi ne olur? Kullanım alanı giderek genişleyen iletişim araçları için yıllar önce şöyle bir tanım ortaya atmıştım: Kitle imal silahları! Kitle imha silahlarından çağrışımla akla gelen bu tanım, iktidarların kendi amaçları doğrultusunda yeni bir toplum imal etme hedeflerini özetliyor. İletişim araçlarını öylesine etkili kullanıyorsunuz ki, toplum tıpkı sizin yönlendirdiğiniz gibi düşünmeye, hareket etmeye başlıyor. AKP, bu yönde pek çok başarıya imza attı. Ancak “barış sürecine” bu da yetmedi. Devreye akil adamlar mekanizması girdi. Akil adamlar her bölgeyi dolaşacak, içinin neyle doldurulduğu tam olarak bilinmeyen barış sürecine desteği artıracak. Eğer hedeflendiği gibi olmazsa, toplum akil adamlara tepki gösterirse bundan iktidar da fazla yara almayacak. Sonuçta insanların önünde akiller olacak. Başarı elde edilirse? O zaman iktidar hemen akillerin önüne geçip, alınan mesafenin ölçümünü yapacak. Akil adamlar listesi geniş bir yelpazeden oluştuğu için içlerinde elbet bu tablonun farkında olanlar da var. Zaten o yelpaze ayrı bir yazı konusu. Akil adamlara şimdiden bir anımsatmamız var; ileride, “Biz o zaman verilen görevi yerine getirdik, sürecin tüm aşamalarından haberimiz yoktu” diyemezler. Üzerlerine bir sorumluluk aldılar. Gerçekten bu sorumluluğu taşıyıp, iktidarın işine gelir mi gelmez mi diye düşünmeden tüm gerçekleri kamuoyu ile paylaşır, buna kendi akıllarını da eklerlerse işte o zaman kalıcı bir barışa hizmet ederler. ? İstanbul Haber Servisi Kâğıthane Hasbahçe mesire alanında piknik yapan bir ailenin üzerine ağaç devrildi. Olayda piknik yapan iki kardeş Sevdi Kösüre (20) ve Özge Kösüre (10) ile ismi belirlenemeyen bir kişi yaralandı. Hastaneye kaldırılan yaralılardan Sevdi Kösüre yaşamını yitirdi. İlk incelemelere göre ağacın kökünün kuruduğu ve çocukların sallanması nedeniyle devrildiği belirtildi. Devrildiği sırada ağacın altında bulunan onlarca kişinin kaçarak kurtulduğu bildirildi. Piknikte dehşet: 1 ölü Hükümet Gaziantep’te kurulacak Nusracıların bu kadar güçlenmesinin en önemli nedeni, üç önemli konuda söz sahibi olmaları: Benzin, buğday üretimi ve sınır kapıları. Çok önemli paralar kazanıyorlar bu işlerden. Şimdi bunu biz kontrol etmeye çalışıyoruz. Kurulacak Suriye hükümeti üstlenmeli bu görevleri. İki hafta içinde geçiş hükümetini kuracağız. Başbakanı seçtik zaten. Suriye içinde görev yapacak. Sınırdan rahatça içeri girip çıkabilmek için Gaziantep’e de bir hükümet ofisi açacağız. Annesinin kucağında can verdi ‘Suudiler ve Katar anlaşamıyor’ Sabra görüşmemizde, Suriye muhalefetine yardım yapan üç ülke Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar arasında büyük bir kriz olduğu iddialarını da doğrulayarak bunun perde arkasını şöyle anlattı: “Bize yardım yapan üç ülke arasında en samimisi Türkiye. Hiçbir özel gündemi yok. Ama Katar ile Suudi Arabistan arasında ciddi ve çok büyük bir kriz var. Sebebi seçtiğimiz başbakanın kimliği. Suudiler Hasan Hitto’nun başbakan olmasını hiç istemediler ve hâlâ da istemiyorlar. Katar ise oldukça memnun. İkisi arasındaki kriz şu anda birçok adımın atılmasını engelliyor. Suudilerin itirazının gerçek nedeni Hitto’nun İhvan’a (Müslüman Kardeşler) yakın olması. Aslında ABD’de yaşamış bir isim. Ama Suudiler başka bir isim istiyordu. O isim kabul görmedi.” ? İstanbul Haber Servisi Iraklı Abdulrıdha ve Allawi Hameed çifti yanlarında 1 yaşındaki Ameer Sadeq ile dün Irak Hava Yolları’na ait bir uçakla Bağdat’tan İstanbul’a geldi. Bebeğinin uyuduğunu zanneden anne Allawi, çocuğunu kucağına alıp uçaktan indi. Dış Hatlar Geliş katında banklarda oturan anne Allawi, bebeğinin nefes almadığını fark etti ve durumu oradaki polislere bildirdi. Olay yerine gelen sağlık ekiplerinin yaptığı ilk müdahalede çocuğun hayatını kaybettiği anlaşıldı. ? ANKARA (AA) PTT 1. Lig takımlarından Ankaragücü’nün tesislerinde dün panik yaşandı. Kulübün Tandoğan‘daki tesislerine bir araçla gelen kimliği henüz belirlenemeyen kişiler, tesislere doğru silahla ateş etti. Tesis görevlileri iki el silah sesi duyduklarını belirtti. Olay yerine gelen polis, bölgede inceleme yaptı. Ankaragücü’ne silahlı saldırı