25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29 NİSAN 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET kultur@cumhuriyet.com.tr SAYFA KÜLTÜR 15 Oppenheimer’ın ‘Viyana Filarmonisi’ tablosunun tam ortasında, kendinden geçmiş orkestra şefi Mahler, tepeden sızan “Bizans’ın altın sarısı ışığı” ile vurgulanıyor. Yıkımın Kuşakları Üzerine... Bu konu hiç bitmiyor. O yüzden tekrarlıyorum. İçinde yaşadığımız iklimin yakın kültür tarihinde, 1950 sonrasının genç kuşakları kadar yıkıma sürüklenmiş kuşaklar var mıdır? Kuşkuluyum. Burada ‘yıkım’ sözcüğünü yalnızca gençlerin nice kırlangıç fırtınalarında harcanmalarıyla, hapislere, işkencelere, türlü yollardan ölümlere sürüklenmeleriyle sınırlamıyorum. Zaman içersinde gittikçe artan bir değerler yozlaşması; Köy Enstitülerinin kapatılışından bu yana hep daha bir kalıplaşan, dünyayı ve kendini sorgulama becerisinin kazandırılması hedefinden şaşıp, derin bir yalanlar bataklığına dönüşen bir eğitime yöneliş; tarih ve dil bilinci kazandırma çabalarının yerini, nedensonuç ilişkilerine yabancı ezberci tutumun alması; bir yandan ‘Okuyun!’ derken, öte yandan okuduklarından ötürü hesaplar sormak... Dahası da var: Mustafa Kemal’in “Fikri hür, vicdanı hür nesiller” yetiştirme hedefinin yerini, herhangi bir konuda bağımsız fikri bulunmayan, vicdanın adının paraya ve mala çıktığı, özgürlüğün ise zaten sakıncalı sayılarak hiç öğretilmediği kuşaklar yetiştirme hedefine bırakması... Gençlik, doğası gereği, kendine yetişkinler arasından örnekler arayan bir kesimdir. Önüne sürekli olarak yanlış örnekler konulan bir kesimden ise yetişkinler değil, ancak yetişemeden yaşlananlar, hayatlarını kendi bilgi birikimleri doğrultusunda kurgulayabilme özürlü olanlar çıkabilir. Şimdi hesap, bütün açıklığı ile önümüzde, ve bu hesap, aslında 1950’den de önce, 1946’da, Milli Şef’in: “Artık çok partili hayata geçtik, siyasetin gereklerini göz önünde tutmak zorundayız!” gerekçesiyle Köy Enstitüleri ile arasına mesafe koymaya başladığı zamanlara kadar uzanıyor. (“Siyasetin gerekleri” diye nitelendirilen olgu, gerçekte zamanın toprak ağalarının Köy Enstitülerine itirazlarıydı!). Evet, 1946’dan 2013’e uzanan, bir zaman dilimini kapsayan bir hesapla karşı karşıyayız. Geçenlerde, aklına çok güvendiğim, okumaya da çok meraklı bir mimarlık öğrencisinin bana yönelttiği soru: “Bana söyler misiniz hocam, ben neden mimar olayım?” Mimarlığı sevmediğinden değil. Tam tersine, çok seviyor. Ama idealindeki mimarlığa ülkesinin gerçekleri arasında ne kadar yer bulabileceğinden artık hiç emin değil. Aynı şey, örneğin felsefeye içtenlikle bağlı bir avuç genç için de geçerli. Bu azınlık da hayatı felsefe ile sorgulamanın kendisini bir yere götüreceğinden artık kuşku duymakta. Yetmişli yıllarda üniversitelerin son sınıflarına gelenler, henüz umutluydular. Ama bu çoktan geçmişe karıştı. Şimdi üniversitelerin son sınıflarındakilerin bir bölümü, sanki önünde dibi görünmeyen bir uçurum açılmışçasına kaygılar, bir bölümü de tehlikeli bir boşvermişlik içersinde. Ülkemizde yükseköğretimin temel sorunlarını çözmek mi istiyorsunuz? O zaman buyurun, anlatmaya çalıştığım umutsuzluğu ve boşvermişliği yenmeye çalışın – ama inancın yanılsamalarıyla değil, sadece eleştirel düşüncenin gücüyle! Yılın müzik olayı... ÖZGEN ACAR 3. Uluslararası Ankara Müzik Festivali Mahler’in ‘Binler Senfonisi’yle kapanıyor Ankara’da yarın akşam “olağanüstü” bir müzik gecesi yaşanacak! Bir an düşünün! Aynı anda iki orkestra, üç değişik koro ve 8 opera sanatçısı aynı sahnede “Türkiye’de yılın müzik olayını” yaratacaklar. Avusturyalı besteci Gustav Mahler’in “Binler Senfonisi” olarak bilinen “8. Senfoni”si ATO Congresium’unda SevdaCenap And Müzik Vakfı’nın 30. Uluslararası Ankara Müzik Festivali’nin kapanış konseri olarak sunulacak. Şef Işın Metin yönetiminde Bilkent bünyesindeki iki orkestra ve korosu ile Polonya ve Portekiz’den gelen birer koro, ayrıca 8 opera solisti sahne alacak. Bilkent Senfoni Orkestrası, Bilkent Gençlik Senfoni Orkestrası, Polonya Vroclav Filarmoni Korosu ile Portekiz ESML Korosu, Bilkent ÇocukGençlik Korosu’nun katılımıyla, solist olarak Nancy Veissbach, Burcu Uyar, Klara Ek (soprano), Alison Cooke (mezzosoprano), Isabel Vera (alto), Ünüşan Kuloğlu (tenor), Karsten Meves (bariton) ve Tuncay Kurtoğlu (bas) konserde yer alacaklar. Mahler’in olgunluk döneminin doruğunu oluşturan bu yapıt, Türkiye’de ilk kez 1995’te İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası, korosu ve solistlerince, ancak kadroya gerekli takviyeler yeterince yapılamadan seslendirilmişti. Şef Metin, haftalardır orkestra gruplarını ayrı ayrı, Vroclav Filarmoni Korosu’nu şef Agnieszka FrankovZelazny, Lizbon ESML Korosu’nu Paulo Vasslo Lourenço, Bilkent ÇocukGençlik Korosu’nu şef Elena Puşkova Hristova çalıştırdılar. Avusturyalı ünlü romantik besteci ve orkestra şefi Mahler (1860 1911) dünyada doğumunun 150., ölümünün de 100. yıldönümü nedeniyle çeşitli etkinliklerle anıldı. En ilginç anma Viyana’da Belvedere Müzesi’nde “Odaktaki Başyapıtlar” sergisi ile gerçekleşti. Orada gördüğüm bu sergi, kendisi gibi Avusturyalı ressam Max Oppenheimer’ın Mahler’in müzik dünyasını yansıtan başyapıtlarından oluşuyordu. 19. yüzyılın “romantizminden”, 20. yüzyılın “modernizmine” geçişin köprüsü olarak kabul edilen Mahler bir Yahudi idi. Viyana’da, yerel basının “Yahudi düşmanlığı” baskısı ile Katolikliğe geçmek zorunda kaldı. AvusturyaMacaristan İmparatorluğu günlerinde doğan Mahler’in şu sözü ünlüdür: “Ben üç kez evsiz bir adamım. Avusturya’da Bohemyalıyım. Almanlara göre Avusturyalıyım. Dünyada bir Yahudiyim. Her yerde kabul görmeyen bir davetsiz konuğum!” 1901’de evlendiği ve “aşk beste u Mahler’in ‘Binler Senfonisi’ olarak da bilinen 8. Senfonisi, SevdaCenap And Vakfı’nca düzenlenen Uluslararası Ankara Müzik Festivali’nin kapanış konseri olarak sunulacak. Şef Işın Metin yönetiminde Bilkent bünyesindeki iki orkestra ve korosu ile Polonya ve Portekiz’den gelen birer koro, ayrıca 8 opera solisti sahne alacak. u Mahler, 8. Senfoni’yi ilk kez Münih’te 12 Eylül 1910 günü, yaklaşık bin kişiyi bulan solistler, orkestra ve koro eşliğinde kendisi seslendirmişti. Mahler dinleyicinin yapıtı beğeneceğinden umutlu değildi ama hem müzisyenler, hem de sayıları 3 bin dolayındaki dinleyicinin alkışları yarım saat kadar kesilmek bilmemişti. İlk kez 1995’te ra Viyana’ya döndüğünde hemşerileri Oskar Kokoschka ve Egon Schiele’nin çevresine katıldı. İlk bireysel sergisini Mahler’in öldüğü yıl Münih’te açtı. 1915’te gittiği İsviçre’de 1924’e kadar kaldı. Biçeminde, “kübizm” modasının yaygınlaşmasının eğilimi bazı öğelerinde gözlendi. 1. Dünya Savaşı’na ve toplumsal tutuculuğa, biçimlere ve “estetiğe (duygusal güzelliğe ve sanattaki tutuculuğa)” karşı çıkan “Dadacılık” akımından da yapıtlar verdi. Bu akımla bağlantılı ilk sergisini 1916’da Zürih’te açtı. Yaşamını müzik dünyasında da yoğunlaştıran Oppenheimer, orkestra sahnelerindeki esinlenmelerinin ürünlerini 1924’te Viyana’da sanatseverlere sundu. İki yıl sonra gittiği Berlin’de Adolf Hitler’in baskıcı siyasasının yükselmesi nedeniyle 1931’de ülkesine geri döndü. Bir yıl sonra Yahudilik bağlantısı nedeni ile yapıtlarına el konuldu. 1936’da İsviçre’ye kaçtı, sonra ABD’ye göçtü. Viyana’da başladığı ve Mahler’in 70 kişilik orkestrayı yönetişini anlatan (3x5m) boyutlarında, üç parçadan oluşan tablosunu önce İsviçre’ye, sonra ABD’ye taşıması pek de kolay olmadı. Oppenheimer, “Yaşamının ürünü” denilen, sanatını taçlandıran “Viyana Filarmonisi” adını verdiği ve 1926’da başlayıp 1952’de New York’ta son fırçasını sürdüğü bu tabloyu, gerçekte 1935’te doğumunun 50. yıldönümünde sergilemeyi düşlüyordu. Ancak bu gelgitler ile tablo oradan oraya taşınınca tamamlanması yaklaşık çeyrek yüzyıl uzadı. Tablonun tam ortasında, kendinden geçmiş orkestra şefi Mahler, tepeden sızan “Bizans’ın altın sarısı ışığı” ile vurgulanıyor. Ressamın, yıllardır müzisyenleri gözleme yeteneğini, kendisinin müzik bilgisi tamamlıyor. Müzisyenlerin hareketlerinin tabloya bire bir yansıması, sanki ayrıntıların fotoğraflarını çekip sonra bunlara baka baka resmini yaratmışçasına güçlü bir belleğe sahip olduğu görülüyor Viyana Flarmoni Orkestrası, sanki o anda “S (sus)” işaretinin gereğini değil, tam tersine tüm coşkuyla doruğa çıkan bir müziği izleyicisine sunuyor. Orkestrada çoğu arkadaşı olan müzisyenleri ve onların o andaki duygu ve dikkatli görüntülerinin yansıdığı büyük boydaki tablo, izleyicilerini hayran bırakıyor. Yıllarca gözlerden ırak kalan bu başyapıt, önce 1994’te Viyana Yahudi Müzesi’nde sergilendi. Ardından Almanya ve İsviçre sergileri ile Avrupa sanat dünyasını büyüledi. Tablo, sonsuza değin Viyana Belvedere Müzesi’ne ödünç verildi. Oppenheimer, garip bir rastlantı 1954’te “gün olarak” Mahler’den “bir gün sonra” öldü. “Soyut Kompozisyon” n Kültür Servisi Bu yıl 66.’sı düzenlenen Cannes Film Festivali, yarışma bölümüne Jim Jarmusch’un “Only Lovers Left Alive” adlı son filmini de ekledi. Jim Jarmusch’un “kriptovampir aşk hikayesi” olarak tanımladığı filmde, İngiliz aktör Tom Hiddleston’a, Tilda Swinton eşlik ediyor. Jim Jarmusch bilindiği gibi Cannes’ın en favori yönetmenlerinden biri. Jim Jarmusch da Cannes yolcusu ‘Viyana Filarmonisi’ Gustav Mahler, 8. Senfoni’yi, ‘bugüne kadar yazdıklarının en büyüğü’ olarak nitelendiriyordu. Üç kez evsiz öteki yapıtları kadar sıklıkla seslendilerini” adadığı Alma Schindler’den rilemiyor. olan iki kızından Maria 4 yaşında Besteci, 1906’da Hollandalı şef Joölünce, eşi Alma sanatoryumda alsef Mengelberg’e yazdığı mektupta, kol tedavisi gördü. Bu ortamda eşi8. Senfoni’yi “bugüne kadar yaznin evlilikdışı ilişkisi kalp hastası dıklarının en büyüğü” Mahler’in sağlığını olumolarak nitelendiriyor, suz etkiledi. “Kainatın birdenbire Nazi döneminde yau “Müziğin ve bir şarkıyla infilak etsaklandığı bile oldu. 2. Mahler’in ressamı” tiğini düşünün. ŞarkıDünya Savaşı’ndan sonlarda duyulanlar sanki diyebileceğimiz ra vatanında, Avrupa ve insan sesi değil de geABD’de yeniden parlaMax Oppenheimer zegenlerin, güneşlerin dı ve besteleri ile müzik “yaşamının ürünü” evrende hareket ederdünyasını tekrar büyüledi. olarak nitelenen ve ken çıkardığı sesler...” ozart! Mozart!’ diyordu. Bu bestesini sanatını taçlandıran Alma’ya adamıştı. Viyana Opera Orkest“Viyana Filarmonisi” eşi Mahler dinleyicinin rası şefliğini 10 yıl yapan adını verdiği tabloyu yapıtı beğeneceğinden Mahler, özellikle opeumutlu değildi ama hem ra orkestralarını yönetimi yapmaya 1926’da müzisyenler hem de saile ün kazandı. Göç ettibaşlamış ama yıları 3 bin dolayındaki ği ABD’de Nev York Fiancak 1952’de dinleyicinin alkışları yalarmoni ile Metropolitan New York’ta rım saat kadar kesilmek Opera orkestralarını yöbilmemişti. netti. 1911’de hastalığıtamamlayabilmişti. nın amansızlığı ile dönahler’in düğü Viyana’da gözleriressamı ni yumdu. Son sözlerinin “Mozart, Mozart!” olduğu söylenir. “Müziğin ve Mahler’in ressa8. Senfoni’yi Mahler, ilk kez mı” diyebileceğimiz Oppenheimer Münih’te 12 Eylül 1910 günü, yakla (1885 1954), 15 yaşında iken Viyaşık bin kişiyi bulan solistler, orkestra na Akademisi’ne kabul edildi. 8 kişive koro eşliğinde kendisi seslendirden oluşan Prag “avantgarde (yenidi. Senfoniye bu çok sayıdaki müzik likçiöncü)” grubunda boy gösterdi. çi nedeniyle “Binler” yakıştırması O da bir Yahudi idi… yapıldı. Ancak kadronun toparlanma“Empresyonistler (izlenimcisındaki zorluk nedeniyle Mahler’in ler)” arasında sivrildi. 5 yıl son Mübin Orhon’un eseri 700 bin liraya alıcı buldu ‘M Doruktaki müzik Müzayedenin gözdesi ‘Soyut Kompozisyon’ Kültür Servisi Bali Müzayede’nin cumartesi günü Sofa Hotel balo salonunda gerçekleştirdiği müzayedesinde, Mübin Orhon’un “Soyut Kompoziyon” eseri 700 bin liraya alıcı buldu. Bali Müzayede’nin klasik, çağdaş resimler ve hat sanatı eserlerinin satışa sunulduğu müzayedesinde, Mübin Orhon’un “Soyut Kompoziyon” eseri, ismi açıklanmayan ve telefonla bağlanan bir kişi tarafından satın alındı. Eser, 700 bin lira ile müzayedenin en yüksek fiyata satılan eseri oldu. Toplam 264 eserin satışa sunulduğu müzayedede Odoardo Toscani’nin “Mihrimah Sultan Camii ve Çeşmesi” adlı eseri 625 bin liradan, Erol Akyavaş’ın “İsimsiz Yer” adlı eseri 675 bin liradan, Hoca Ali Rıza’nın “Peyzaj”ı ise 375 bin liradan alıcı buldu. Müzayedede, Hattat Galatalı Naili Efendi’nin Kuranıkerim’i 400 bin liradan, Hattat Ömer Bin İsmail’in yazdığı Kuranıkerim ise 250 bin liradan satıldı. M C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear