25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29 NİSAN 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Eksik Yoğunluktan... CHP Genel Başkan reddetmediği”ni anımsatıp Kalmış Yardımcısı Sezgin dedi ki: Tanrıkulu’na “CIA ajanı” “Bu konuda tuhaf bir Nokta dediği gerekçesiyle grup hassasiyet gösteren disiplin kuruluna verilen Akil adam Baskın Oran’ın Sayın Genel Başkan’a, Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, geçen hafta birkaç soru sordu: “WikiLeaks belgelerinde, ‘gölge CIA’ olarak adlandırılan Stratfor’a ilişkin belgelerde Tr 705 koduyla ‘PKK ateşkesleri hakkında bilgi veren ana Kürt kaynağı’ olarak nitelendirilen, Amerikan Konsolosluğu tarafından ‘uzun zamandır konsolosluk irtibatı’ olarak bilgi aktardığı belirtilen, ABD’ye gittiğini ve ABD’nin Kürt sorununun çözümlenmesi için hazırladığı A, B, C, D planlarını bildiğini açıkça ifade eden Sezgin Tanrıkulu, antiemperyalist bir Kurtuluş Savaşı’nın sonucunda kurulmuş olan CHP ilkelerine aykırı davranan bir kişi değil midir?” Eski CHP Milletvekili Mustafa Kemal Palaoğlu, Tanrıkulu’nun “bu ithamları M. Koray Eryaşa, Deniz Kurmay Albay 3. Kolordu Komutanlığı Askeri Cezaevi Müdürlüğü Hadımköyİstanbul Yıkım Gençliğin, basının, aydınların, yurtseverlerin susturulduğu, halkın baskılandığı bir dönemde Türkiye Cumhuriyeti yıkılıyor. Göz göre göre yıkılıyor. Cumhuriyeti kuran parti operasyona uğratılmış, gelişmeleri izleyerek geçiştiriyor. Yükselmesi olası toplumsal muhalefet ise güvenilirliği tartışmalı küçük grupçukların elinde söndürülüyor. Ortamı iyi hazırladılar, istedikleri gibi yıkıyorlar... Bir Akil Adam Portresi Prof. Dr. Emrullah Güney, bir akil adam olarak Prof. Dr. Doğu Ergil’e ilişkin bir anısını aktardı: “Dicle Üniversitesi Rektörlüğü’nden haber geldi. Saddam Hüseyin’in, İran sınırında Halepçe’deki zehirli gaz saldırısından sonra binlerce Kuzey Iraklı can havliyle Türkiye’ye sığınmıştı. Onlarla ilgili anket yapılacakmış. Biz de katıldık. Bitlis, Van üzerinden Çukurca’ya ulaştık. Çukurca tam Irak sınırında. Ortada sınır çizgisi kalmamış. Binlerce aile perperişan. Korkunç bir görünüm. Koku dayanılır gibi değil. Çevirmenler yardımıyla anket formlarını doldurduk. Şemdinli’ye, Günyazı kampına gittik. Burada Türkmenler vardı. Orada da anketler yaptık. Sonra aynı yollardan Diyarbakır’a döndük. Aradan iki ay geçti. TRT Ankara Radyosu’ndan 13 haberlerini dinliyorum. Prof. Dr. Doğu Ergil’in yaptığı büyük, derin araştırma anlatılıyor. Güya, büyük bilim adamı sınıra gitmiş ve orada ülkemize sığınanlarla konuşmuş, anketler uygulamış, sonra bunları değerlendirmiş. Yaptığımız geziye katılan öğretim elemanları bu haberi öğrendiler. Şimdi soruyoruz Bay Ergil’e: Siz hayatınızda Çukurca’yı gördünüz mü? Şemdinli’nin Günyazı yöresine ayak bastınız mı? Bizim emeğimizi sömürmüş olmuyor musunuz? Bu bir projeydi, değil mi? Kaç TL ya da ABD Doları, Avro kazandınız? Anlaşılıyor, ‘akil adam’ olmanın temellerini ta o zaman atmışsınız. Aferin size derin profesör, bravo size böyük ilim hadimi... Devam edin bu yolda...” “Atatürk Milliyetçiliği” kitabının önsözü için 1980’li yıllarda Doğan Avcıoğlu’ndan önsöz yazmasını istediğini, Avcıoğlu’nun kitaptaki çelişkiler nedeniyle kendisine önsöz yazmayı reddettiğine ilişkin bir mektup gönderdiğini dile getirmiştik. Doğan Avcıoğlu’nun akrabası olan meslek büyüğümüz Doğan Yurdakul’dan konuya ilişkin bir ileti aldık. Diyor ki: “Baskın Oran’ın Doğan Avcıoğlu’ndan kitabına önsöz istediğini, onun da önsöz yerine bir eleştiri yazısı gönderdiğini yazmıştın. Yazında eksik kalmış olan bir noktayı tamamlamak isterim: Baskın Oran’ın hiç tanımadığı Doğan Avcıoğlu’ndan bu kitaba önsöz yazmasını doğrudan kendisinin değil, Yalçın Küçük’ün aracılığıyla rica ettiğini biliyorum. Bu bilgiye Avcıoğlu’nun bana intikal eden arşivindeki belgelerden ulaştım. Bilgin olmasını istedim.” Gün gelecek “Atatürk Milliyetçiliği”ni kitap yapacaksın, gün gelecek “Ulus devletten kurtuluyoruz” diyeceksin. Her devrin adamı olmak da zor hani... aziz Atatürk’ü pervasızca hezeyanlarla itham cüretini gösterenler için neden sessiz kaldığını sormak istiyorum. Sayın Genel Başkan ve herkes bilmelidir ki, CHP’de parti disiplini tarihseldir.” Aynı konuda bir küçük not daha: Dilek Akagün Yılmaz’ı sorgulayacak olan CHP grup yöneticilerinden birine, Irak’ın kuzeyindeki Kürt yönetiminin başı Barzani’nin önerisi olan “Irak’ta Kürt halkına yönelik gerçekleştirilen ElEnfal katliamının soykırım olarak tanınması” kararını, Sezgin Tanrıkulu’nun TBMM’ye yasa önerisi olarak getirdiğini anımsatıp ne düşündüğünü sorduk. “Ankara dışında olduğunu” söyleyip bizi başından savdı. Anladık ki, CHP grup yöneticisi, o yasa önerisini inceleyemeyecek kadar yoğundu! Sabırsız, aceleci olabilirim ama kâhin değilim Silivri’de yapılan özel yargılamaları izlemek ve yapılan hukuksuzluklara karşı tepkilerini ortaya koymak maksadıyla 8 Nisan 2013 tarihinde birçok insan Silivri’ye gitti. Meydana gelen olaylar hukukun işleyişine engel olunma çabası olarak nitelendi. Duruşmaları izlemeye hiç gelmeyen, özel yetkili mahkemelerde yapılan hukuksuzlukları görmek, duymak istemeyen bu kişiler, nasıl bu davaların adil ve hukuka uygun sürdürüldüğünü söyleyebilirler? Bir gün kendileri de kurdukları bu hukuk tanımaz mahkemelerde yargılandıkları takdirde, bugün yaşanan hukuksuzluklara karşı çıkan bu insanlardan başka kendilerine kimin yardım edeceğini sanıyorlar? Balyoz darbe planının icrası için hazırlanan Suga Harekât Planı kapsamında tutuklanacak kişilerin İmralı Adası ve Yassıada’ya sevkleri ile ilgili keşif maksadıyla 57 Kasım 2002 tarihleri arasında görevlendirilen 6 hücumbottan biri olan TCG Kılıç’ın komutanı olarak hükümeti yıkmaya teşebbüsten dolayı 16 yıl hapis cezası aldım. Hükümet kurulmadan (hükümet 18 Kasım 2002’de kuruldu), Balyoz ve Suga planları yazılmadan (Balyoz darbe planının 2 Aralık 2002’de, Suga Harekât planının 3 Şubat 2003’te yazıldığı iddia ediliyor) 57 Kasım 2002’de komutanı olduğum TCG Kılıç ile İmralı Adası’na gittiğim iddia ediliyor. Casusluk davasında da sezgilerimin çok kuvvetli olduğunu düşünen Özel Yetkili Savcı ve Hâkimler 4 Ağustos 2008’de hazırladığımı iddia ettikleri dosyanın içinde iki yıl sonra Ekim 2010’da olacak olayların yazılmış olmasını normal karşıladılar. Bu delillerin hepsinin dijital, imzasız ve hukuka aykırı delil olduklarını belirtmeme sanırım gerek yok. Ancak hakkımda Balyoz davasında 16 casusluk davasından 5 yıl hüküm verildi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin resmi makamlarının imzalı belgeleri suçsuzluğumu ispatlayan deliller olarak mahkeme heyetine sunuldu. Ancak Türk milleti adına yargılama yaptığını söyleyen özel yetkili mahkeme Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin mührünü taşıyan imzalı belgelere (442 sayfa) itibar etmeyerek, Adalet Bakanlığı’nca adli bilişim uzmanı olarak atanmış uzman kişilerin raporlarıyla sahteliği belgelenen 1 sayfa imzasız dijital yazıyı muteber kabul etmiştir. Özel yetkili mahkemelerin adil yargılamadan anladıkları şey maalesef bunlardır. Takdir yüce Türk milletinindir. Saygılarımla. Diz Çöktürme Türkiye, Kandil’den yönetiliyor. Elde silah, “Anayasayı biz yaparız” diyorlar, İmralı’dakine af istiyorlar, Sevr’i hortlatmak için uluslarası konferans bile öneriyorlar! TC’ye diz çöktürmenin adı “barış” şimdilerde... Yeter ki, Recep Tayyip Erdoğan Köşk’e çıksın, “halife sultan” olsun! Görüş Eray Karınca KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Kadın Yüzyılı Sosyal antropologlar, mağaralardaki kemik buluntuları üzerinde yaptıkları inceleme sonucunda kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin ilkel dönemden beri olduğu görüşüne vardılar. Modern toplumun hukuksal temelini oluşturan Roma Hukukunda da kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık ‘patriya potestas’ kavramı çerçevesinde meşru olarak kabul edilmekteydi. Bu kavram özellikle Roma’nın klasik döneminde aile babasına kadın ve çocuklar üzerinde hapisten satmaya, organlarını kesmekten öldürmeye dek tüm yetkileri veriyordu. Öte yandan bütün eşitsizlikleri (sınıf, renk, ırk, dil) dile getiren Fransız ve Amerikan İnsan Hakları Bildirgelerinde de kadına yönelik ayrımcılık ve şiddete yer verilmemişti. Ancak kadının, büyük sanayi devrimiyle birlikte evden çıkıp toplumsal yaşama karışmaya ve çalışmaya başlaması, cinsiyeti nedeniyle uğradığı olumsuz ayrımcılığı da görünür kıldı ve nihayet insan hakları savunucularının, feminist yazar ve aktivistlerin çabaları, Birleşmiş Milletler Kadın Komitesi’nin çalışmaları sonucunda Kadın haklarının anayasası olan CEDAW (Kadına Yönelik Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi), Birleşmiş Milletler tarafından kabul edildi (1979). Türkiye de uygar bir toplum olmanın gereği olarak CEDAW’ı (1986) ve onun kadına yönelik şiddetin önlenmesi boyutunu tamamlayan Kadına Yönelik Şiddetin Tasfiyesi Bildirgesi’ni (1993) imzaladı ve bunun gereklerini yerine getirmek üzere özellikle hukuksal alanda dev adımlar atmaya başladı. Medeni Kanun (2002) ve Türk Ceza Kanunu (2005) gibi temel yasalardaki değişiklikler yanında, kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusundaki en önemli araç olan 4320 sayılı Ailenin Korunması Hakkındaki Kanun kabul edildi (1998 ). Ne var ki Türkiye, kadının en güvenli alanı olması gereken aile içinde uğradığı şiddeti önlemek için çıkardığı kanunda, adını “ailenin korunması” koymakla daha ilk adımda tökezledi. Boşanmış ve evlilik dışı ilişki yaşayan kadınları dışlayan bu başlık, uygulamadaki basiretsiz tutumlarla birleşip Ayşe Paşalı örneğinde olduğu gibi kadın kıyımına fırsat verdi. Ancak 4320 sayılı yasayı kaldıran 6284 sayılı kanunun (2012) adında ise eleştirileri bir ölçüde de olsa karşılamak için kadın ve aile sözcükleri yan yana kullanıldı. Böylece aile mi kadın mı ikilemine düşüldüğünde tercihin aileden yana olduğu uygulayıcıya duyumsatıldı ve erkek iktidarının en somut göründüğü alan olan aile içindeki kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda gerekli adımların atılması bu paradoksun kaçınılmaz sonucu olarak olanaksızlaştı. Aslında kadını, öncelikle hakları olan ve erkekle eşit bir insan olarak değil de yaşlı, özürlü ve çocuklarla bir gören hâkim anlayışın (Anayasa’nın 41 . madde) sorunu doğru ele alabilme şansı yoktu. Oysa büyük sanayi devrimiyle, yani kadının evden çıkıp iş yaşamına katılmasıyla birlikte tetik çekilmiş olup kadın, erkeğin yanındaki eşit ve onurlu yerini almak için mücadeleye başlamıştır ve bunu engellemek artık olanaksızdır. Mustafa Kemal Atatürk bu gerçeği ta o zaman fark etmiş, kadını çocuklarla, yaşlılarla, engellilerle bir gören sakat yaklaşımı ta o zaman reddetmiştir: “İnsan topluluğu, kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?” Bu sözde işaret edilen “bütünün ilerlemesi, öteki kısmın yani erkeklerin de göklere yükselebilmesi”nin, tüm insanlığın mutluluğunun ve gerçek ilerlemesinin sağlanmasının yolu, toplumsal cinsiyet eşitliğinden geçmektedir kuşkusuz. Öyleyse karar vericilere düşen, “kadınlar çiçektir, erkekler böcektir” ya da “kadına yönelik şiddetin nedeni sevgi ve şefkat eksikliği” türündeki söylemlerden, ataerkil kalıntılardan kurtulup kadının toplumsal yaşamda erkekle eşit haklara sahip olarak yer almasının önündeki tüm engelleri kaldırmaktır. Kadınlar ve insanlığın evrimi, bu gelişimi tıkayacak olanları tarih sahnesinden silecek, bunun gereklerini yerine getirenleri ise alkışlayacaktır. Öyle ki gelecekte tarihçiler içinde yaşadığımız zamanı, Fransız İhtilali’nin eksikliğinin tamamlandığı, insanlığın gerçek mutluluğunun önündeki en büyük engel olan cinsiyet eşitsizliğinin, kadına tarihten beri süregelen haksızlıkların sona erdirildiği yüzyıl olarak adlandıracaklardır. HARBİ SEMİH POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com T.C. SAKARYA 6. İCRA DAİRESİ TAŞINIRIN AÇIK ARTIRMA İLANI Aşağıda cins, miktar ve değerleri yazılı mallar satışa çıkarılmış olup: Birinci artırmanın aşağıda belirtilen gün, saat ve yerde yapılacağı ve o gün kıymetlerinin %50’sine istekli bulunmadığı taktirde, yine aşağıda belirtilen gün, saat ve aynı yerde 2. artırmanın yapılarak satılacağı; şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen değerinin %50’sini bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma giderlerini geçmesinin şart olduğu; birinci artırmadan on gün önce başlamak üzere artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebileceği, birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden başlamak üzere ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebileceği, mahcuzun satış bedeli üzerinden aşağıda belirtilen oranda KDV.’nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasından görülebileceği; gideri verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği; fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvurmaları ilan olunur. 02/04/2013 1. İhale Tarihi : 08/05/2013 günü, saat 14:30 14:40 arası. 2. İhale Tarihi: 24/05/2013 günü, saat 14:30 14:40 arası. İhale:Yeri : Alocan Yedi Emin Garajı Uluyol cad. Bölge Trafik arkası Erenler/Sakarya No: 1 Takdir Edilen Değeri TL.: 30.000,00 Adedi: 1 KDV: %1 Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri) 06MSB85 Plakalı, 2008 Model, VOLKSWAGEN Marka, BKP300573 Motor No’lu , WVW2223CZ8P098494 Şasi No’lu, gri renkli, ön cam kırık,sol arka tampon vuruk, muhtelif yerlerinde çizikler olan faal araç. (İİK m.114/1, 114/3) * : Bu örnek, bu yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 63’e karşılık gelmektedir. 2013/16 TLMT. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 25336) SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Küçük ve 1 lezzetli bir 2 karides cinsi... Notada 3 4 durak işareti. 2/ Bir 5 göz rengi... 6 Gece yapılan sinema 7 ya da tiyat 8 ro gösteri9 si. 3/ Bir tür 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ufak ve hafif motosiklet... 1 A R B O R E T U M “Misket limo 2 T E O S L U L U nu” da denilen, 3 E D A MEMA T acı sulu küçük 4 L İ L AMA İ bir limon cinsi. 5 F R E K A N S 4/ Köpek... GüA J A N A Ç ney Amerika’da 6 A 7 Y A T A K A R I yaşayan ve yüE F O R nü dokumacılık 8 A Y A N ta kullanılan bir 9 K A N D İ L İ S A hayvan. 5/ Zarara uğrama tehlikesi... Uyarı. 6/ Ünsüzle biten bir sözcüğün ünlüyle başlayan sözcüğe bağlanarak okunması. 7/ Askerlik çağı... Budala, saf. 8/ İzmir’in Selçuk ilçesinin turistik sahili ve orman alanı. 9/ Tavana yakın küçük pencere... 106 taşla oynanan bir oyun. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tavuk eti, patlıcan ve pirinçle yapılan bir yemek. 2/ Mesaj... Şifalı sularla ya da çamurla tedaviyi amaçlayan kuruluşlara verilen ad. 3/ Soğurma, emme... Çoktanrılı dinlerde, üzerinde kurban kesilen taş masa. 4/ Zeytin ağaçlarının budanmasına verilen ad. 5/ Ulaştırma... Sümer mitolojisinde gök tanrısı. 6/ Yaklaşık on iki bin yıl önce Pasifik’e gömüldüğüne inanılan, insanlığın ve uygarlığın anayurdu sayılan kıta... Metal saplama... Kobalt elementinin simgesi. 7/ Halk dilinde saksağana verilen ad. 8/ Süpürgeotu, funda... Dâhi. 9/ Sema yapan Mevlevi dervişi. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear