13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 NİSAN 2013 PAZAR 8 HABERLER Bedelli askerlikten elde edilen gelirin çok küçük bir bölümü amacına uygun kullanıldı Gaziye para yok MAHMUT LICALI ANKARA Şehit yakınları ve gazilerin sosyal hizmet ve yardım faaliyetlerinin finansmanında kullanılması gereken bedelli askerlik gelirinin bugüne kadar küçük bir kısmı bu amaç doğrultusunda kullanıldı. Kasım 2011’de çıkan bedelli askerlik uygulamasından 2 milyar 208 milyon TL gelir elde edilirken, Mart 2013 itibarıyla şehit yakınları ve gazilere harcanan tutar 92.4 milyon TL oldu. Buna göre bedelli askerlik gelirinin yalnızca yüzde 4.2’si yasal hüküm kapsamında şehit yakınları ve gaziler için kullanıldı. AKP hükümetinin; gelirin şehit yakınları ve gazilere sosyal hizmet ve yardım olarak verileceği vaadiyle yasalaştırdığı bedel li askerlik uygulamasının üzerinden yaklaşık 1.5 yıl geçmesine karşın bu söz havada kaldı. Kasım 2011’de yasalaşan bedelli askerlik uygulamasında ücreti veremeyenler için Aralık 2012’de ikinci bir hak tanındı. Bedelli askerlikten elde edilen gelirin Bakanlar Kurulu tarafından şehit yakınları ve gaziler için harcanacağının hüküm altına alınmasına karşın, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıkladığı bilgiler bedelli askerlikten elde edilen gelirin çok az bir kısmının şehit yakınları ve gaziler için kullanıldığını gösterdi. MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü u AKP hükümetinin; gelirin şehit yakınları ve gazilere sosyal hizmet ve yardım olarak verileceği vaadiyle yasalaştırdığı bedelli askerlik gelirinin yalnızca yüzde 4.2’si yasal hüküm kapsamında şehit yakınları ve gaziler için kullanıldı. Silivri, Yazar Oldu! Kandil yazmalı, ama bu pazar bir önemli kitaba dalalım. Siz “barış anlaşması”nın, iktidarın utanarak, eğilip bükülerek “Verdiğimiz hiçbir şey yok” sözleri yerine, Apo ve Kandil’in açıklamalarına kulak verin. Onlar ne diyorsa doğrudur! Kürt tarafı açık seçik konuşuyor. Kürtler dürüst, hatta RTE’nin yanında demokrat bile diyebilirsiniz!.. Sözü Silivri’ye getirmenin binbir bahanesi var! Silivri yazar oldu, zaten kardeşim Balbay yazar olarak girmişti, Tuncay Özkan da öyleydi. Ama hayatlarında kitap yazmamış subaylar da usta yazararaştırmacı olarak karşımızda. Hem yüzlerce kitabı deviriyorlar hem yaşadıklarını yazıyorlar... Siyasi gündem o kadar dolu ki, kitaplara el atmaya zaman bulamıyor insan.. Örneğin Cem Gürdeniz’in “Hedefteki Donanma” kitabı bunlardan biri. “Cumhuriyet tarihinde ilk kez hayali darbe”den (Gürdeniz, halen muvazzaf amiral!) yargılanıp içeri atılan subayları derinden anlayalım. Yazarak acılarını hafifletiyorlar, böylece çok yararlı kitaplar kazanıyor ülke! Orduyu ve içinde olup bitenleri anlamak ve eleştirel duruşlarını görmek için de bu kitaplar değerli, çünkü bu kitaplarda saf gerçekler var... Deniz Kuvvetleri’nin (Kıbrıs çıkarması vb gibi) ilginç ve heyecanlı olaylarını da okuyorsunuz, güncel askeri stratejileri de... “Kendi ülkelerinde esir alınmış” insanlar. Darbeye kalkışsalar, hiç umurumda olmaz, başaramadılar, içerideler der geçerim. Böyle bir girişimleri olduğuna ilişkin somut bilgibelge olsa, eh ne yapalım derim, ama o da yok... Ordu vesayetini kaldıracağız diye yüzlerce insanın başını yemek ve buna destek çıkmak, ahlaksızlığın daniskasıdır. Vicdan bunu kaldırmaz... Askeri vesayetin tasfiyesi adı altında (bu ne kadar doğruysa bile), yürürlüğe konan, Türkiye Cumhuriyeti’nin bugüne kadarki kazanımlarının tasfiyesidir. Köktendinci inançları olan bir başbakan ve çevresinin Türkiye’de vurduğu en büyük darbe, laikliğedir. Bu geleceğimizi karartacak ve ülkeyi sefalet içindeki İslam ülkeleri arasına bir aday olarak katacak bir gidişattır. Laiklik, salt yaşam tarzına müdahale değildir. Bunu öyle anlayanlara derim ki batsın içkin! Eğitimle, gelecek kuşakların kafalarının esir alınmasıdır öncelikle, kadınların “İslami yaşam” zırvalığının kelepçelerine vurulmasıdır... HHH Gürdeniz, “emperyal çete”nin donanmaya nasıl sahte belgeleri ektiğini anlatıyor. Tabii ana fikirlerinden biri, bu komplonun, Deniz Kuvvetleri’ndeki büyük birikimi, yurtseverliği, Deniz Kuvvetleri’nin ihtiyacı olan savunma araçlarının milli üretimle tedarik politikasını hedef aldığıdır: “İşin özü, Türklerin denizlerden uzaklaştırılmasıdır, tarihin en önemli kilometre taşları deniz suyuyla yıkanmıştır..”, “Türk deniz gücü sözde Balyoz davası tutuklamalarına kadar altın çağını yaşıyordu”, bunu gerçekleştiren subayların hemen hepsi şimdi içeride! “Savaş gemisi 3 yılda inşa edilir, gemi komutanı 15, komodor 20, amiral 25 yılda yetişmektedir...” Biliyorsunuz, bu alçakça komplo, İzmir’de de sahneye konuyor! Hedefteki Donanma (Kırmızıkedi yayını), Deniz Kuvvetleri’nin, donanmaların tarihsel rolünü, gelişimini, savaşsavunmada önemini anlatması, milli gemi politikalarının gelişimi, 2003 Körfez Savaşı ve ABD ile ilişkiler konusunda okuru yoğun şekilde bilgilendirmesi ve ABD’nin Kürt politikalarını anlatması, 1 Mart 2003 Tezkeresi’nin reddiyle, Irak’ta özel görevli Türk subaylarının başına çuval geçirilmesi olayı ile orduya karşı tasfiye süreci arasında kurulan ilişki ile de dikkat çekiyor. WikiLeaks belgelerinde, Amerikan büyükelçisinin gizli kriptolarında da bu net görülmekte... Gürdeniz, ABD’nin tarih boyunca Türkiye ile gerilimli ilişkileri ve Türkiye aleyhine olan uygulamalarının da tarihsel bir dökümünü yapmış. Kıbrıs çıkarması ve ambargodan tutun, çuval olayına kadar! AKP iktidarının, Meclis’ten kaçırarak, Amerikan birliklerinin Kuzey Irak’a geçmesine göz yumması da herhalde ileride konu edilecek yasadışı eylemlerden biri olmalı! Gürdeniz, çuval geçirme olayında Türk subayının tutumunu eleştiriyor... Balyoz soruşturmasındaki bütün sahte belgeler karşısında “hukuka saygılıyız” diyerek tüm hukuksuzluklara kapıları açan ve subaylarını vahşi saldırı karşısında sahipsiz bırakan komutanları da, bence yerden yere vuruyor! Çünkü tasfiye edilen, “21. yüzyılın, gelecek 3040 yılın Deniz Kuvvetleri komuta yapısı”ydı... Subaylar İnebahtı, Çeşme, Navarin feci baskınlarından sonra, Cumhuriyet tarihinin ve Türklerin tarihinin bu en büyük baskınına “Donanmanın Hasdal Baskını” adını veriyorlar! Okunması gereken bir güncel belge! Türkkan’ın soru önergesini yanıtlayan Bakan Şimşek, bedelli askerlik kapsamında ödenecek paraların Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı adına Ziraat, Halk ve Vakıflar bankalarında açılacak özel hesapta toplandığını kaydetti. Yasaya göre özel hesapta toplanan paraların Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde şehit yakınları, gaziler, muhtaç erbaş ve er aileleri, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne mensup vazife malulleri ile Emniyet hizmetleri sınıfına mensup vazife malullerine yönelik sosyal hizmet ve yardım faaliyetlerinin finansmanından kullanılması gerekiyor. Bakan Şimşek’in açıkladığı verilere göre bedelli askerlik uygulaması kapsamında toplanan kaynağın tutarı 2 milyar 208 milyon TL olarak hesaplandı. Şimşek, söz konusu tutarın şehit yakınları ve gazilerin kullanımı için ayrılan tutarının ise Mart 2013 itibarıyla 92 milyon 413 bin 269 TL olduğunu bildirdi. Sadece yüzde 4.2 Buna göre Kasım 2011’de yasalaşan bedelli askerlik uygulamasına ilişkin düzenleme için bu haktan yararlanmak isteyenlere ikinci bir hak tanınması ve toplamda 1.5 yıl geçmesine karşın elde edilen gelirin şehit yakınları ve gaziler için kullanım oranı yüzde 4.2’ye denk geliyor. Cezaevi raporu hükümlülerin yasal kazanımlarının hiçe sayıldığını gösteriyor Fotoğraf: ERHAN KIZILGÜL Hak ihlalleri sürüyor ‘Kelepçeyle u Tecrite Karşı Mücadele Platformu üyeleri tarafından açıklanan raporda, cezaevlerinde görüş, sohbet ve sağlık hakları ihlalinin yaşandığı anlatıldı. muayene ediyorlar’ İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu, dün Galatasaray Meydanı’ndaki “F oturmaları” eyleminde kanser hastası Fahrettin Yürümez’in serbest bırakılmasını istedi. İHD’liler adına basın açıklamasını okuyan Osman Özkan, her hafta Fahrettin Yürümez’in ziyaretine giden oğlu Mesut Yürümez’in “Babamın tedavi edilmesi gerekiyor. Babam revire dahi götürülmüyor, nefes almakta dahi zorluk yaşıyor” sözlerini aktardı. Hastaların sevk edildiği araçların da kötü koşullarda olduğunu ifade eden Özkan “Bu durum yeni rahatsızlıklara neden oluyor. Ayrıca mahpuslar kelepçeli olarak muayene edilmeye zorlanmaktadır.” İstanbul Haber Servisi Tecrite Karşı Mücadele Platformu (TKMP) üyeleri, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin hazırladığı aylık raporu dün Galatasaray’da saat 12.30 sıralarında yaptıkları eylemde açıkladı. Raporda cezaevlerinde görüş, sohbet ve sağlık haklarının ihlalinin yaşandığı anlatıldı. Eylemde okunan raporda 13 yıldır tecrit işkencesinin hapishanelerde uygulandığı belirtilerek hak ihlalleri şöyle sıralandı: “Tutsakların kazanılmış hakları yokmuş gibi davranılıyor. Hasta tutsaklar tedavilerin için salınmadıkları gibi, hapishanede de tedavileri yapılmayarak adeta ölümleri bekleniyor. En doğal hakları olan yayınlar verilmiyor. Tutsak yakınlarına her türlü eza, cefa çektiriliyor, onurları kırılmaya çalışılarak yakınlarına sahip çıkmalarının önüne geçilmeye çalışılıyor” dedi. Raporda cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinden şöyle örnekler verildi: “Ankara Sincan F Tipi Hapishanesi’nde tutsak görüşüne giden arkadaşların görüşü keyfi ve dayanaksız bir şekilde Açlık grevinde 35. gün Tutuklu Aileleriyle Dayanışma Derneği ve Özgürlükçü Hukukçular Derneği, Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde açlık grevine başlayan ve dün 34. günü geride bırakan tutuklulara destek için oturma eylemi yaptı. Galatasaray Meydanı’nda toplanan grup, Taksim’e yürürken, İstiklal Caddesi’nde stand açan Genç Türk adlı grupla karşılaştı, iki grup arasında kısa süreli gerginlik yaşandı. Polisin araya girmesiyle gerginlik sona erdi. (SERCAN MERİÇ) Değişen bir şey yok engelleniyor. Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde haftada 10 saat olan sohbet hakkı 1 saate düşürülmüş. Gebze M Tipi Hapishanesi’nde devrimci kadın tutsakların sohbet alanına kamera yerleştirildiği bildirildi. Kırıkkale F Tipi Hapishanesi’nin sohbet hakkı 10 saat olması gerekirken 6 saat olarak uygulanmaktadır.” Kitap, görüş ve sağlık hakkının sınırlaması gibi uygulamaların amacının beyinleri çürütmek ve teslim almak olduğu kaydedilen raporda “Egemenler direnenleri bastırmak ve direniş düşüncesini yok etmek için her yolu kullanıyorlar. Tecride karşı direniş, hakka karşı açılmış bir savaşa karşı yürütülen onur ve insanlık mücadelesidir” denildi. Sessiz çığlığa Çarşı desteği İSTANBUL/ İZMİR (Cumhuriyet) Balyoz davasından yargılanan emekli ve muvazzaf askerlerin yakınları tarafından oluşturulan “Vardiya Bizde Platformu”nun “Sessiz Çığlık ” eylemi dün 31. kez yapıldı. İstanbul’da Beşiktaş Meydanı’nda bir araya gelen platform üyeleri, “İmralı’ya muhabbet, Silivri’ye müebbet”, “Mağdur olduk ey halkım unutma bizi”, “Askerine zulüm eden düşmanına hizmet eder” pankart ve dövizleri taşıdı. Beşiktaş futbol takımı taraftarlarının kurduğu “Çarşı” grubu da “Sessiz Çığlık” eylemine “Hasdal’daki kahramanlar sizi unuttuğumuzu mu sandınız” pankartını açarak destek verdi. Eylemde basın açıklamasını okuyan Elif Uyanık, geçen hafta Microsoft firmasının Balyoz davasındaki delil CD’lerindeki dosyaların 2007 yılında sunulan yazılımın kullanıldığını, belgelerin 2003 yılında hazırlanmış olamayacağını açıkladığını anımsattı. Uyanık, Yargıtay’a seslenerek “Hukuksuzluğa ‘dur’ demesini, kovuşturma boyunca yapılan hukuk ihlallerinin sonlandırılmasını, hukuksuzca tutuklanan insanların serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Türk subaylarının terör örgütüyle pazarlık konusu yapılmasını asla kabul etmeyeceğiz” diye konuştu. İzmir’de de Vardiya Bizde Platformu, eylemlerini dün Konak Alanı’nda sürdürdü. Gazeteci yazar Banu Avar’ın da katıldığı eylemde yapılan açıklamada, Balyoz davası avukatlarının belirlediği yargılama aşamasındaki hukuksuzluklara dikkat çekildi. Barış için yüzleşme şart İstanbul Haber Servisi Gözaltına kaybedilen yakınlarının bulunması istemiyle her cumartesi Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri, eylemlerini 422. kez gerçekleştirdi. Cumartesi Anneleri, 24 Nisan 1915’te gözaltına alınan ve bir daha haber alınamayan Ermeni aydınlarını andı. Basın açıklamasını 1993 gözaltında kaybedilen Hüseyin Taşkaya’nın kızı Serpil Taşkaya okudu. Taşkaya, “Ayrımcılıktan, nefretten beslenen zihniyetleri mahkum etmeden, eşitlikçi bir gelecek inşa edemeyiz. Gözaltında kaybetmek, kaybedilenlerin akıbetleri açığa çıkana kadar devam eden bir insanlık suçudur” dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear