23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19 MART 2013 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 “Savaş, Tanrı’nın Amerikalılara coğrafyalı öğretme biçimidir!” Yeni Papa değil.. Amerikalı gazeteciyazar Ambrose Biece geçen yüzyıl söylemiş. AB’li gazeteciler için de geçerli. AB Konferansı için gelen meslektaşlar, coğrafyamızın güneyi ile tanıştılar. Dudakları ve doğurduğu / edindiği çocukları ile ünlü Angelina Hanım’ın dünyaya meşhur ettiği Altınözü ilçemizin Boynuyoğun Çadır Kampı’nı gezdiler. Ortalık yemyeşil. Badem ağaçları çiçeklerini çoktan komşu ağaçlara devretmiş. Tepeler, karşı vadiler bahar güneşi altında puslu yeşil tüllere bürünmüş. Finlandiya’nın, İrlanda’nın gri soğuğundan gelenlerden biri, yanınkine “cennet gibi..” diyor. Suriye’de Gerçek Zafer Kimin Olacak? Üç yaş altındakilerin sayısı ise göze çarpacak kadar çok. Demek ya annelerin karnında geldiler ya da burada doğdular. 67, hatta daha fazla çocuğu olanlar varmış. Acaba, akşam izledikleri bizim TV haberleri üzerinden, sökmeye başladıkları Türkçe sayesinde, “çok çocuk” buyruğunu mu üzerlerine alınmışlar? Ne de olsa Tayyip Bey enişteleri.. Geçen gün “Irkçı olsam Arap kızı alır mıydım!” diye bunu bizzat ilan etmişti! Muhabbeti biraz derinleşse, “Helal olsun Tayyip’e cümle Arap kızları!” diyecekler. “Tayyip” bilindiği üzere, “iyi” hatta “en iyi” demek. “İyi”den kim etkilenmez. Kamp tam teşekküllü bir ilçe adeta. Sadece sosyalist ilkelere göre örgütlenmiş. Hastane, çocuk yuvası, ilkokul, oyun alanları, marketteki birçok ürün bedava. Suriye ile görüşebilsinler diye telefon kartı bile... Üç öğün karavana düzeni “Biz kendi yemeğimizi yaparız!” isteği ağır basınca her çadırda tencere kaynamaya başlamış. Ardından da.. Her aileye, ocak, buzdolabı, ısıtıcı, vantilatör, halı kilim, kredi kartsız taksitsiz bedava. Cameron’un, Suriyeli muhaliflere silah yardımı önerisini geçiyor. Silah desteği “muhalif güçlere” kıyaktan çok iç savaşı büyütmek için... 2. Dünya Savaşı’nın Amerikalı ünlü Komutanı G. Patton bu tür “desteklerin” sırrını şöyle açıklamıştı: “Hiç kimse kendi ülkesi için can vererek bir savaşı kazanmaz. Savaşlar, başka ülke zavallılarının kendi ülkesi için ölmeleri sağlanarak kazanılır!” Muhalif güçler savaşı kazandığında keşke asıl zafer onların olabilse. Gazeteciler, Kaymakam Bey’i sıkıştırıyorlar: “ Muhalif savaşçı var mı?” “ Öyle bir sınıflama yapmayız! İnsan ve muhtaç oldukları için onlara kucak açtık!” “ Ya!.” “ Ayrıca kampa giriş çıkış izne bağlı.” Gazeteciler daha sonra rastladıkları sert bakışlı, sakallı Suriyelilere aynı soruyu soruyorlar: “ Muhalif misin? “ Kahrolsun Esed! Ben geceleri savaşıp geri dönüyorum!” Ardından da sağ yumruk havada ve zafer işareti. Geri dönüp Kaymakam Bey’e “Gece savaşıp gelenleri” soruyoruz. “ Uyduruyorlar!” diye kestirip atıyor: “ Neden ki?” “ Hava atmak için!” “ Yaa!” “ Ama asıl neden başka. Hepsinin aklında bir Avrupa ülkesine sığınmak var. İsimleri, resimleri bir gazetede çıkarsa, bunu kanıt gösterip siyasi sığınma hakkı koparmak istiyorlar!” “ Daha iyi ya! Hem biz kurtuluruz, hem de onlar!” “ Burada kimin ne olduğu belli değil. Hem hukuk var, mevzuat var.” Ne diyelim.. Allah, hukukun ve mevzuatın eksikliğini kimseye göstermesin! Projenin Sonu... Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun, özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin mayası Çanakkale Zaferi boşuna mıydı? O emperyalizme karşı destansı direniş, ulusal kurtuluş ruhu, on binlerce şehit... Bugün geldiğimiz noktada soru, bazıları için can sıkıcı olabilir, ancak irdelenmesi gerekir. Cumhuriyetin kuruluş felsefesine, temel özelliklerine yönelik yıllardır süren karşıdevrim mücadelesi ve darbeleri, yeni bir yapı doğurdu. Yönetimi, yargısı, bürokrasisi, askeri, eğitimi, üniversiteleri ve hemen tüm kurumlarıyla dönüştürülmüş bir ülkedir söz konusu olan. Anadolu topraklarında bozguna uğrayan emperyalizmin rövanşıdır bu. 12 Mart’lar, 12 Eylül’ler ve işbirlikçi siyasal iktidarlarla temellendirilmiştir... Yeni anayasa hazırlıkları, sözde barış adıyla yürütülen görüşmeler ve pazarlıklar, çeşitli davalardaki tertipler, operasyonlar, hapis cezaları, cezaevlerinde susturulmaya çalışılan muhalifler, baskılar, susturulan basın, küresel güçlerin BOP planlarıyla verdikleri yükümlülükler ve bunları uygulayanların içte ve dışta izlediği politikalar bunu gösteriyor... HHH Sahte delil savlarının dikkate alınmadığı Balyoz’un ardından, sapla samanın karıştığı Ergenekon Davası’nın dünkü duruşmasında, savcının mütalaası okundu. 275 kişi yargılandı. Dünya tarihinde görülmedik manzaralar, tablolar oluştu. Peşin cezalarla Silivri’de yıllardık tutuklu kalanlarla ilgili dava, yüzlerce delil klasörünü içeriyor. 19 davaya ilişkin iddianame, ek klasörlerle, gizlilik kaydı gerekçe gösterilerek avukatlara verilmeyen sayısız doküman yer alıyor. Davanın ek klasör arşivi, 9 milyon dokümana ulaştı. Okumaya bile ömür yetmeyecek büyüklükte, milyonlarca sayfa... Kim nasıl, hangi ölçüde inceledi ve değerlendirdi bu belgeleri? Özel yetkili mahkeme, gizli tanıklara dayanılarak, sahte olduğu ileri sürülen delillerle, söz hakkının sınırlandığı, savunma hakkının ihlal edildiği bir dizi tartışma yaşandı. Milli İstihbarat Teşkilatı, Genelkurmay Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, “ellerinde böyle bir örgütün varlığına ilişkin veri bulunmadığını” belirtmelerine karşın savcı, “Ergenekon’un varlığı kanıtlanmıştır” dedi. Dava açıldığında en önemli dayanak olarak medya ve siyasilerin işaret ettiği, günlerce konuşulan Tuncay Güney’in sözlerini anımsadım bu arada: “Ergenekon bir projeydi, bitti...” Müebbet ve ağır cezalarla... Eli kanlı teröristlerle “barış” pazarlıklarının yapıldığı, yaşamları boyu teröre karşı olanların, terörle mücadele edenlerin ise hapse atıldığı ve müebbetle, ağır cezalarla mahkum edilmeye çalışıldığı bir ülkedir artık Türkiye... Kamptaki muhalif savaşçı Karşısı sınır. İlçeyi Suriye’den Asi Nehri ayırıyor. Asi’nin anlamını öğrenen AB’li meslektaş, “Bu isim için biraz acele edilmemiş mi” diye soruyor. Gazeteci milleti işte! Asırlardır uslu uslu, sakin sakin akan nehrin adından bile “muhalif” bir yorum üretiyor! Sayın Başbakanımızın “Batsın!” dediği gazetecilik tam da bu. Adındaki anlam yoğunluğu besbelli, ama yine de manasız “Boynuyoğun Kampımız” Van’da, Erciş’teki çadır kentlerin aynısı. Çünkü “mimarı” da “müteahhidi” de Kızılay. Sadece “konuklar” değişik. 2.500 küsur nüfusuyla 3. hizmet yılına giriyor. Sakinlerin çoğunluğu (Yüzde 70) çocuk ve kadınlar (anneler, nineler). Yüzde 30’u ise engelli, hasta veya yaşlı erkekler. Belli ki “Eli silah tutanlar” karşı tarafta kalmış. Her taraf çocuk. Jolie Hanım’ın tercih nedeni de bu olmalı. Haklı, çünkü cehennem karşıda Kamptaki enişte etkisi Birçok ev yazlık görüntüsünde. Kuş besleyenler, akvaryumlu çadırlar bile var. Ama AB’li meslektaşların derdi savaş veya sıcak görüntü... Önceleri gelseymişiz, kamp çevresinin sıcak görüntülerden “sehven” aldığı payı görebilirmişiz. Bir yetkili, “Daha önce sehven patlamalar oldu” diyor ve ekliyor: “Çok şükür ‘Patriotlar’ geldikten sonra bıçak gibi kesildi!” Kim “el eliyle ‘yurtseverlik’ olmaz” diyorsa, yıkılsın! “Bari sınırda bekleşen kalabalıkları görelim!” diyenler çıkıyor. No!.. Program kamp gözlemi ile sınırlı. İngiliz Başbakanı’nın müjdesi! Ajanslar, İngiltere Başbakanı ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com M. Perinçek’ten: Rus Arşivlerinde Ermeni Meselesi Çeşitli vesilelerle sürekli olarak ısıtılıp gündeme oturtulan Ermeni iddiaları artık demokrasi kavramı için kanayan bir yara. 1915’te yaşanmış üzücü ve korkunç olayları fırsat bilip sürekli sündürerek bunu Türkiye’ye karşı kullanmak, demokrasiyi hiçe sayarak, hiçbir zaman görülmemiş bir davayı, sanki ortada tartışacak şüphe götürür hiçbir şey yokmuş gibi ele almak, kimileri için standart bir tavır! Bir Fransa düşünün ki, hukukun alfabesine girmeden konuyu parlamento düzeyinde geri dönülmez saçma sapan yasalara bağlamaya çalışıyor veya bir sözde gazeteci enteldantel takım düşünün ki, kendi ülkesinde “Ermeni soykırımı olmadı” diyenleri veya en azından bu tanımlamayı kabul etmeyenleri hemen “aşırı milliyetçifaşist grup” diye yabancı gazetelere jurnallemeyi alçakça bir refleks haline getirmiş. Böyle bir ülkede, tarihi gerçekleri araştırmak tabii ki zor ve polemiğe açık bir alan. Halbuki Türk ve Ermeni toplumlarının en büyük ihtiyaçları, uygarca her iddianın tartışılması, gerçek anlamda objektif bir adalet arayışının eşitlikçi bir raya oturtulması. Yeni kuşaklar ancak böyle tarihin yükünden kurtulabilecekler. Hapishanede yaşamak doğal olarak en korkunç insani dramlardan biri. Silivri’de demokrasi, hukuk ve özgürlük mücadelesi veren aydınlarımız, inanılmaz bir direnç ve çalışkanlık sergileyerek tarihe şamar gibi oturan kitaplar çıkarıyorlar, makaleler yayımlıyorlar. İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek’in, kendisi kadar dirençli ve onurlu oğlu Mehmet Perinçek, en çalışkan genç aydınlarımızdan. İki yıldır Silivri’de babasıyla aynı kaderi yaşayan Mehmet, on yıl boyunca Sovyet arşivlerinde yorulmadan araştırma yaparak, ortaya soykırım iddialarından geçinen malum takımı çok üzecek bir yayın çıkarmış. “Rus Devlet Arşivlerinden 150 Belgede Ermeni Meselesi” kitabı, konuyu pervasızca yalnız basit bir “Türk resmi tarih okuması” veya “milliyetçilik hezeyanı” olarak damgalamaya kalkanlar, karşılarında biraz zor yıkılır Rus belgeleri bulacaklar. Tabii gerçekle yüzleşmeye cesaret edebilenler aralarında varsa! Çünkü bu kesimde tek trend, tartışmadan kaçınarak, yalnız kendilerini hümanist “özdemokrat” görüp, farklı şeyler söyleyen herkesi kanıtlarını dinlemeden aşağılamak! Perinçek’in kitabı, bilin ki Rusya ve İran’da da yayımlanmış ve yarattığı tartışma dalgaları şimdiden Azerbaycan ve Ermenistan’ı da vurmuş. Kitabın önsözünü yazan rahmetli emekli Büyükelçimiz Gündüz Aktan bakın neleri kaleme almış: “M. Perinçek’in bulduğu belgelere göz attığımda ‘bu iş galiba bitiyor’ diye mırıldandım. Evet Rus arşivleri, dönemin diğer Rus ve Ermeni kaynaklarıyla birlikte, Ermeni soykırımı iddiaları hakkında hükmünü veriyor. İddialar geçersizdir. Kesin hüküm diyorum. Çünkü hükmü temyiz edeceği farzedilenlerin bizzat kendileri, o kesin hükme son noktayı koyuyorlar. Başta bağımsız Ermenistan’ın 191819 yıllarındaki ilk Başbakanı Hovannes Kaçaznuni olmak üzere, dönemin Ermeni siyasetçileri, komutanları, tarihçileri, 1920’den 2. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar yazdıkları resmi rapor ve yazışmalarda hep aynı görüşü savunmuşlardır” diyerek bir özet döküm yapıyor. Size burada tüm bu dökümü vermeye kalkışacak değilim. Ama şu kadarını söyleyebilirim ki, mesela benim gibi konuyu dışarıdan araştıran, tarih ve mantık bilgileri ışığında değerlendiren insanların her inandığı tezi doğrulayan bir dizi somut veri ve özenle seçilmiş kanıtlarla buluşuyorsunuz. Birbirinden değerli 150 belge. Mesela Kirmanşah Konsolosluğu idarecisinin gizli telgrafı: “Ermeniler Türklere karşı birlik oluşturmak niyetinde” (30121914). Ya da Kars Kalesi Komutanı’nın Kafkas Orduları Karargâh Komutanı’na mektubu: “Halkla Ermeni birlikler arasında cinayet ve yağma temelinde anlaşmazlıklar yaşanıyor.” Bu örnekleri burada çoğaltmak çok anlamlı değil. Bence bu topraklarda yaşayan her aydın, her diplomat, her siyasetçi bu kitabı okumalı. Yoksa malum iddialarla sinsice Türkiye’yi suçlayarak yaşayan bir uluslararası “örgüt”e karşı her an kullanabilecekleri bu somut yanıtlar dizisinden mahrum kalırlar ve psikolojik savaşta gereksiz bir ivme kaybederler. Tekrar teşekkürler Mehmet Perinçek. Senin gibi gerçek aydınlar sayesinde Türkler ve Ermeniler arasında arzuladığımız barış oluşabilecek. Ahlaksızca ve antidemokratikçe tek yanlı olarak kendi ülkesine saldıranlarla değil, medenice her şeyi öğrenip, korkmadan tartışan her iki toplumun önyargısız gençleriyle... HARBİ SEMİH POROY BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN TÜRKİYE DİYABET VAKFI OLAĞAN GENEL KURUL İLANI Vakıf senedimizin 17. Maddesinin (c) bendi uyarınca 2013 yılı Mart ayı Olağan Genel toplantısı 23 Mart 2013 Cumartesi günü saat 14.00’te Zuhurat Baba Mahallesi, Lepra Hastanesi Girişi Bakırköy/İstanbul adresindeki Prof. Dr. Üstün Korugan Kültür Sanat ve Eğitim Merkezi’nde ekte bulunan gündemi görüşmek üzere toplanacaktır. Yeterli çoğunluk sağlanamadığı takdirde 2. toplantı 30 Mart 2013 Cumartesi günü aynı yer ve aynı saatte çoğunluk aranmaksızın yapılacaktır. Tüm üyelerimize saygı ile duyurulur. Prof. Dr. M. Temel Yılmaz Vakıf Başkanı GÜNDEM: 1 Açılış ve yoklama. 2 Divan Heyetinin seçimi ve tutanakları imzalama yetkisinin görüşülerek oylanması 3 Saygı duruşu. 4 2012 yılı Faaliyet Raporu’nun okunması ve görüşülerek oylanması 5 2012 yılı Bilanço, Gelir ve Gider tablosunun okunması ve görüşülerek oylanması 6 2012 Denetim Kurulu Raporu’nun görüşülmesi ve oylanması 7 Yönetim ve Denetim kurulunun ibra edilmesi. 8 Vefat eden ya da ayrılan mütevellilerin yerine yeni mütevelli seçilmesi. 9 Dilek ve temenniler. 10 Kapanış. SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Yeniçe 1 ri bölük ko 2 mutanlarına verilen ad. 2/ 3 Dövme yün 4 den yapılan 5 bir tür kumaş 6 ve giysi... Sinir hücre 7 si. 3/ Dört 8 tekerlekli ve 9 üstü açık bir at arabası... 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Bir nota. 4/ Ma 1 H E L Y O D O R tematikte, en az bir 2 A D İ K U R A Ş değişken içeren ve 3 R E M B E T İ K O bu değişkenlerin 4 B B O Y G I R ancak belirli de5 İ S O T M A T ğerleri için ger6 Y A A G A M İ çeklenen eşitlik. İ D A 5/ Kahramanmaraş 7 E T E N E E L İ Z A O T yöresine özgü, ni 8 şasta ve pekmezle 9 İ N A K Ş A L E yapılan bir tatlı... Gümüş elementinin simgesi. 6/ “Ak ’1er domur domur terlemiş / Rahmetin güllere yağdığı gibi” (Karacaoğlan)... Malezya halkına özgü bir tür öldürücü delilik. 7/ Gözleri görmeyen... Uğraş... Japon lirik dramı. 8/ Mersin’in bir ilçesi. 9/ Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı... Gümüşhane ilinde, sarkıt ve dikitleriyle ünlü bir mağara. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Halk dilinde ayrana verilen ad. 2/ Genellikle bölmeli göçebe çadırı... Halk edebiyatına özgü, sekizli hece ölçüsüyle yazılan bir şiir türü. 3/ Verim. 4/ Torun sahibi erkek... Bir renk. 5/ Ekvator bölgelerinde yetişen bir meyve ağacı... Kinaye. 6/ Saz ozanlarının, kendilerinin ya da başkalarının şiirlerine derledikleri, uzunlamasına açılan defter... Hatay yöresine özgü, buğday ve etle yapılan bir yemek. 7/ Şarkı, türkü... Mikroskop camı... Radyum elementinin simgesi. 8/ ABD’nin bir eyaleti. 9/ Ehemmiyet... Manda yavrusu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear