02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6 ŞUBAT 2013 ÇARŞAMBA 4 HABERLER BDP Eşbaşkanı Kışanak, AKP’nin çözüm planlarını kendileri ile paylaşmamasını eleştirdi Niye kaçıyorsunuz? ? BDP’lilerin Öcalan ziyaretinin engellenmesi ile ocak ayının heba edildiğini belirten Kışanak, ‘’AKP grubu çok yakın, çok daha yakın, biz niye görüşemiyoruz?’’ dedi. Kışanak Kürtlerin de çözüm konusundaki taleplerini daha fazla dile getirmelerini istedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirildiği 15 Şubat tarihiyle ilgili olarak Kürtlere, “Çözüm için sözünüzü açığa çıkarın”, hükümete de “Her türlü önlemi alın” çağrısında bulundu. Kışanak, partisinin grup toplantısında şunları söyledi: Ocak ayını heba ettiniz: Tam bir aydır BBC: ÖCALAN KÖPRÜ MÜ? LONDRA (ANKA) İngiliz yayın kuruluşu BBC, “Abdullah Öcalan’ın Kürtlerle Türkler arasında köprü olup olmadığı” sorusuna yanıt aradı. BBC, İstanbul kaynaklı geniş haberinde Marmara Denizi’ndeki adaların on yıllar boyunca Türkiye’nin “en tehlikeli sürgünlerine ve mahpuslarına” ev sahipliği yaptığına dikkat çekerek şunları söyledi: “Osmanlı şehzadeleri orada tutuldu; Troçki, Stalin’in Rusyası’ndan kaçınca adalardan birini yurt edindi; 1960’taki darbenin ardından eski Başbakan o adalardan birinde idam edildi. İmralı’da şimdi ünlü bir hükümlü bulunuyor: Türkiye’nin genellikle ‘terörist başı’ dediği kişi.” BBC, Öcalan’ın etkisinin devam ettiğine ilişkin şüphelerin Kasım 2012’de ortadan kalktığını, emri üzerine yüzlerce Kürt eylemcinin açlık grevine hemen son verdiğinin vurgulandığı haberde, “Bu hareketi, Türk hükümetini temel bir karar almaya zorladı: Eğer PKK ile 30 yıldır devam eden çatışmaları bir çözüme kavuşturmak istiyorsa, bunu Öcalan’ın katılımıyla yapmak zorunda olabilirler” ifadelerini de kullandı. BBC haberinde, “Yıllarca Öcalan’ı İmralı Adası’nda düzenli olarak ziyaret etmesine izin verilen tek kişi” dediği kardeşi Mehmet Öcalan’ın açıklamalarına da yer verdi. Mehmet Öcalan, “Abdullah Öcalan’ın Kürtler ve Türkler arasında bir köprü olduğunda” ısrar ettiği açıklamalarında “Eğer bu köprü yıkılırsa, çok ciddi bölünmeler o zaman yapılır” şeklinde konuştu. Yine Gündeme Gelen ‘Başka Belalar’ Pazartesi, döviz savaşlarının, kaynak rekabetinin, sömürge savaşlarının ve başka belaların yine gündeme geldiğine işaret etmiştim. Bugün bu, “başka belalara” değinmeye çalışacağım. Geçen hafta Hitler’in iktidara gelişinin 80. yıldönümüydü. Almanya’da Nazi döneminin yol açtığı felaketleri unutturmamak için düzenlenen etkinliklerde konuşan Angela Merkel, Hitler’in yükselişinde dönemin egemenlerinin sorumluluğunu vurguladıktan sonra, halkın geniş bir kesiminin onayının bu yükselişe yardımcı olduğuna dikkat çekti. Merkel “toplumsal bölünmüşlüklerin aşırı sağ bir tiranlığın yeniden yükselmesine olanak verebileceğini” savundu. Der Spiegel’den Christoph Stupp’ın yorumundaysa Berlin’deki diplomatların Hitlerin yükseliş sürecini anlayamamış, geçici bir durum olarak görülmüş, muhafazakâr sağın, Hitler’in aşırılıklarını törpülemesini beklemiş olduğu örnekleriyle aktarılıyordu. Bu yanılsamada, Nazi partisinin toplumu ele geçirme programını kararlılıkla yürütürken aynı anda dışa doğru “ılımlı” bir yüz sunmaya çabalaması önemli bir rol oynamış. Dönemin sol hareketlerinin, komünist partilerinin, Stalin Rusyası’nın yaptığı hataların bu yükselişe katkılarını da anımsamak gerekiyor. Bu hataların başında, tabii ki sosyal demokratlarla (“revizyonizmle”), diğer antifaşist güçlerle bir karşıt blok kurmanın önünü kesen, komünist partilerini yalnızlaştıran, işçi hareketini bölen “sosyal faşizm” teorisi geliyor. sında metreler var, ama daha bir tek görüşme bile yapmış değiliz. Şimdi “4. yargı paketi gelecek dertler bitecek” deniliyor. Bu 4. pakette neler var? Bunu konuşmaktan niye kaçınıyorsunuz? Siz bizimle konuşursanız size kim ne der? Kamuoyu çözümün arkasındadır. Niye bu yolu tercih etmiyorsunuz? Nasıl çözeceksiniz: ‘Cinayetler tıkanıklık yarattı’ STRASBOURG (AA) BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Paris’teki cinayetlerin “İmralı sürecinde” tıkanıklığa yol açtığını söyledi. Demirtaş, partisinden ikinci heyetin İmralı’ya gidişinin de bu tıkanıklık yüzünden ertelendiğini söyledi. Demirtaş, Avrupa Parlamentosu’ndaki “Kürt Dostluk Grubu” tarafından düzenlenen “Türkiye’de Kürt sorunu ve İmralı süreci” başlıklı oturumda konuşma yaptı. “Hükümetin barış için başlattığı diyalog sürecini anlamlı ve önemli bulduklarını” söyleyen Demirtaş, “İmralı sürecinin başlamasıyla, ciddi bir psikolojik sınır aşılırken, gereksiz ve Türkiye’nin önünü tıkayan bir tabu ortadan kaldırıldı” ifadesini kullandı. Diyalog sürecinin başarılı olabilmesi için ilk etapta yargı reformunun gerçekleşmesini, siyasi tutuklamalara son verilip, siyasi tutukluların serbest bırakılmasını istediklerini kaydeden Demirtaş, yine basın özgürlüğü konusunda da önemli adımlar atılmasını beklediklerini ifade etti. (AA) BDP’den bir heyetin İmralı’ya gidip gitmeyeceği tartışılıyor. Ocak ayını böylesine gereksiz bir tartışmayla heba ettik. Niye BDP’nin katkısını engelliyorsunuz? Bir aydır basın üzerinden niye sürekli spekülatif haberler yayarak süreci geciktiriyorsunuz? BDP heyetinin İmralı’ya gitmesi önemlidir. Çünkü BDP çözüm konusunda pozitif katkı yapmak istiyor. AKP grubu İmralı’dan daha yakın: BDP, Kürtler, herkes “Şu Terörle Mücadele Yasası yanlıştır, değiştirin” diyor, ama siz yapmıyorsunuz. Bu partiyle bir tek görüşme yapmıyorsunuz, Kürt sorununu nasıl çözeceksiniz? 15 Şubat çağrısı: Kamuoyu BDP’den bir heyet gidecek mi, gitmeyecek mi, bir aydır bununla meşgul edildi. Halbuki İmralı’dan daha yakın bir mesafe var. AKP grubu çok yakın, çok daha yakın, biz niye görüşemiyoruz? AKP grubuyla BDP grubu ara Halkımız bu sürece daha aktif katılmalıdır. Daha fazla eylem ve etkinlik yapmalı. Çözüm konusunda daha fazla beklentileri, talepleri dile getirilmeli. Önümüzde 15 Şubat var. Kürt halk önderi Öcalan’ın uluslararası komployla Türkiye’ye getirildiği bir süreçtir. Net bir şekilde herkes tutumunu belirlemelidir. İmralı sistemi Kürt sorununun çözümü önünde bir engeldir. Sistem ortadan kalkmalıdır. Buna ilişkin güçlü sözümüzü 15 Şubat’ta açığa çıkararak çözüme katkı yapmalıyız. ‘Irkçılık virüsü yayılıyor’ İmralı ile yürütülen görüşmelerden AKP’li vekillerin de rahatsız olduğunu öne süren Bahçeli, AKP’nin BDP’nin klonlanmış formatı olduğunu söyledi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İmralı ile yürütülen süreçte “vatansever AKP’li milletvekili arkadaşlarının” da rahatsızlık duyduğunu söyledi. MHP grup toplantısından konuşan Bahçeli, ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’ne yapılan saldırıya değinerek Türkiye’nin güvensizliğin kol gezdiği bir ülke haline geldiğini söyledi. Bahçeli, “Sayın Cumhurbaşkanı’nın ‘Emniyet teyakkuzdaydı, maalesef önlenemedi’ beyanı da başarısızlığın, yetersizliğin ve beceriksizliğin işareti olarak görülmelidir” diye konuştu. Irkçılık virüsünün AKP, BDP, İmralı ve Kandil organizasyonuyla yaygınlaştırıldığını söyleyen Bahçeli, AKP’nin BDP’nin klonlanmış, PKK’nin genetiği değiştirilmiş değişik formatı olduğunu ifade etti. Bahçeli, Erdoğan’ın da mart ayının sonuna kadar yeni anayasaya vade biçmesi ve referandum kartını gündeme getirmesinin İmralı ile söz kestiğinin göstergesi olduğunu kaydetti. Bahçeli, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın açıklamalarının AKP’nin PKK ile görüştüğünü ikrar ettiğini belirterek “Bu çerçevede şerefsizlik bir kez daha adresini ve asıl sahibini bulmuş, yakasına asılmıştır” dedi. Erdoğan’ın eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutukluluk halini eleştirmesini hayretle karşıladığını belirten Bahçeli, MİT için yapılan düzenlemenin aynısının komutanlar için de yapılmasını istedi. ‘Bir daha asla!’ Ama... Bugün, tüm bunların bilgisiyle donanmış durumdayız, artık aynı hataları tekrarlamayacağız değil mi? Bu konuda, Yunanistan seçimleri öncesinde tanık olduklarımızı (komünist partisiyle kimi Troçkist partilerin SYRIZA’ya karşı aynı düşmanca tutumu benimsemiş olması da çok anlamlı) düşününce, o kadar iyimser olmak olanaklı değil. Yunanistan özellikle önemli. Çünkü, Hitler’in yükselmesine olanak veren koşulların hemen hepsi bu ülkede var: Ekonomik kriz, toplumsal kutuplaşma, yabancı düşmanlığı, devlet aygıtının bu koşullarda hızla yükselen Altın Şafak adlı faşist partiye destek verme eğilimlerine karşılık solun bölünmüşlüklerini aşamaması... Benzer koşulların, değişik oranlarda, birçok Avrupa ülkesinde ortaya çıkmaya başladığını da görebiliyoruz. Örneğin Macaristan Başbakanı Orban, bir taraftan kendini demokrasi şampiyonu olarak sunarken öbür taraftan faşist Jobbik partisinin ırkçı politikalarını birbiri ardına uygulamaya koyuyor. AB, Brüksel diplomatları, bu radikal sağ eğilimleri görmezden gelmeyi seçiyor. Avrupa’da ekonomik kriz, artmaya devam eden işsizlik, yoksulluk yabancı düşmanlığını körüklüyor. Yahudi, Roma düşmanlığı yeniden canlanırken bunların yanı sıra göçmen işçilerin varlığı üzerinden Müslüman düşmanlığı giderek öne çıkıyor. Müslüman düşmanlığının öne çıkmasında, göçmenler sorunu kadar Batı ülkelerinin kaynak savaşlarının etkisi de var. Bu savaşlara paralel olarak gelişen “terörizme karşı savaş” söylemi, bir taraftan Kuzey ve Batı Afrika’da, Ortadoğu’da Batı karşıtı tepkileri “terörizm” başlığı altında toplayarak emperyalist politikaları meşrulaştırıyor; hem de Batı’da da ırkçılığı, Müslüman düşmanlığını körüklüyor. Diğer taraftan; göçmenlik olgusu, emperyalist ülkenin halkının emperyalist politikalardan zarar gören halklarla bizzat kendi topraklarında karşılaşmasına, emperyalist politikalara tepkilerin emperyalist ülkelerin topraklarında da dile getirilmesine yol açıyor. Bu karşılaşma, Maajid Nawaz’ın The Times’da dikkat çektiği gibi hem göçmenlerde hem de yerli halk arasında aşırı sağcı, yobaz dinci tepkileri güçlendiriyor. Yunanistan’da, Fransa’da kimi kentlerde faşist partilerin militanları sokaklarda devriye geziyor, göçmenlere, Romanlara saldırıyor. Bu saldırıların yarattığı korku ve nefret ortamından, radikal İslam yararlanmaya başlıyor. Danimarka’nın, İngiltere’nin bazı göçmen yoğun kentlerinde, göçmen mahallelerinde bu kez cihatçı grupların, çetelerin sokaklarda devriye gezdiği, bu arada ait oldukları göçmen topluluğa kıyafet, alkol, homoseksüellik denetimi yoluyla baskı uygulamaya başladıkları görülüyor. Sol kendi arasında birlik sağlamakta zorlanmanın yanı sıra ırkçılığa, “İslamafobi”ye düşme korkusuyla bu dinci baskıları görmezden geliyor. Bana da tarihten ders alamamış olmanın faturasını ödemeye doğru gidiyoruz gibi geliyor! HEDEF: MECLİS’TE 330’U BULUP REFERANDUMA GİTMEK AKP, anayasa için sandalye sayıyor önemli diğer başlığın ise anayasal vatandaşlık konusu olacağı belirtiliANKARA Başbakan Tayyip yor. Bu konunun bir süredir İmralı’da Erdoğan’ın, partisinin mart ayı Abdullah Öcalan’la yürütülen gösonunda kendi anayasa taslağını ge rüşmelere AKP içinde soğuk duran tirerek referanduma götürmeyi de isimlerce sorun edileceği ifade edineyecekleri açıklamasının ardın liyor. İmralı sürecine soğuk bakan dan AKP’de, Meclis’teki sandal AKP’liler, parti içinde açıkça muyeler üzerinden tam bir matematik halefet etmemelerine karşın, gelen ve hesabı başladı. Referanduma taşı gelecek olan yasalarda sessiz itirazyacak 330 sayısından 5 eksiği bu larını ortaya koyacak. lunan AKP, bu yolda en büyük desBDP kilit: AKP, komisyonun teği BDP’den bekliyor. görev süresinin bittiğinin açıklanErdoğan’ın mart ayında referan masının ardından ikili, üçlü forduma gitmeyi denemüllere de bakacak; anyeceklerini açıklacak partide en gerçekçi ması, yeni anayasa olarak kendi ana? Anayasa Uzlaşma çözüm süreciyle İmralı süyasa önerisini Meclis’e Komisyonu’ndan reci arasında somut getirmek öne çıkıyor. bağlantı kurulmasına 330 için AKP’nin 5 ekistediği sonucu neden oldu. AKP’de siği var. CHP ya da alamayan AKP, de gözler iki noktaya MHP’den milletvekili Meclis’te 330’u dikildi. Edinilen bilgitransferi ya da başka lere göre AKP’de yabulup kendi anayasa yöntemlerle destek alınpılan hesaplamalarda, maya çalışılabilir ancak paketini parti içinden çıkabilebu yeterli görünmüyor. referanduma cek olası fireler ve bunBu durumda BDP kilit taşımanın ların ikna edilmesi ile parti durumunda görüBDP’nin tutumu üze hesaplarına başladı. lüyor. AKP’de BDP’rinde yoğunlaşıldı. nin bu konumuyla ne AKP, çözüm süreci AKP’deki referandum yapacağı masaya yatıhesapları şöyle ifade nedeniyle en büyük rıldı. BDP’nin anayasal ediliyor: vatandaşlığa ve belki desteği BDP’den Başkanlığa tepki pakette yer alabilecek bekliyor. var: AKP’de firelerin, birçok düzenlemeye partinin anayasa öneridestek verirken AKP sinde yer alacak anayaiçin en yaşamsal olan başkanlık sissal vatandaşlık ve başkanlık sistemi temine oy vermemesi durumunda nedeniyle yaşanacağı beklentisi var. neolacağına yanıt verilemiyor. Özellikle MHP ile ortak yapılan yeÇözüm süreci avantaj: Ancak rel seçimlerin öne çekilmesine ilişkin AKP’de mart ayında komisyoanayasa değişikliğinde daha büyük nun bitmesinin ardından AKP’nin sayı yakalanmışken 367’nin altında kendi anayasa paketini getirmekalınması, AKP yönetiminde alarma sinin ve Meclis’te oylanmasının yol açmıştı. 3 dönem yasağına takı mayıs ayını bulacağına dikkat çelanların kırgınlıklarının, Cumhur kiliyor. Bu tarihin de İmralı ile göbaşkanı Abdullah Gül’ün başkanlık rüşmelerde ciddi bir mesafe alınsistemiyle tamamen denklem dışına masına denk geleceğine vurgu itilmesinin, olası firelerin nedeni yapılıyor. BDP’nin böyle bir duolacağı kulislerde seslendiriliyor. rumda başkanlık sistemine oy Çözüme soğuk olanlar: vermekten kaçamayacağı görüşleri AKP’de fire sayısını artıracak çok de dile getiriliyor. ERDEM GÜL ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ (ADD) DİYOR Kİ: “Ulus”, çağdaş Türkçe’de Arapça kökenli “millet” yerine kullanılan bir sözcüktür. “Ulusalcılık” da, millet sözcüğünden türetilmiş olan “milliyetçilik” sözcüğünün karşılığıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu “Büyük Atatürk’ün ulusalcılık anlayışı”, Alman Nazileri, İtalyan faşistleri gibi belli bir ulusu yüceltici başka ulusları dışlayıcı bir anlayış değil, bu toprakları vatan bellemiş Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının, etnik köken, din ve mezhep ayrımı gözetilmeksizin birlikte, ülkenin tam bağımsızlığını koruyarak, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmasını, hatta aşmasını amaçlar. Dolayısıyla, tüm düşünceleriyle günümüze de ışık tutan Mustafa Kemal Atatürk, “Ne Mutlu Türk’üm diyene” derken, hiçbir ayrıcalık gözetmeksizin tüm yurttaşları kapsayan bir anlayış içinde olmuştur. “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” tanımı da Büyük Önder’e aittir. Cumhuriyete damgasını vuran bu anlayış karşısında bu kavramları saptırmak; Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun sınırlarını bilinçli olarak yeniden biçimlendirmek üzere rejimi değiştirmeye yönelik yeni bir anayasa yapmak isteyenlere hizmet amaçlıdır. TARİHİNİ BİLMEYEN, BİLGİ VE BİRİKİMİ YETERSİZ KİMİ KİŞİ VE KURUMLARIN BİLİNÇLİ BİLİNÇSİZ İHANET İÇİNDE OLDUKLARI HALKIMIZCA GÖRÜLMEKTEDİR.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear