25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
31 ARALIK 2013 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 Derin Dondurucudaki Dosyalar Adalet de balık gibi baştan, yani Başbakan’dan kokar, koktu, kokuyor. TBMM’de 11 yıldır derin dondurucuda bekletilen 2 ayrı suç dosyası var. Söz eden yok. Ama Başbakan’ın her daim aklında. Yargıya çok yakın ilgisi bundan. Meclis gündeminde yer alıp da, gündeme hiçbir zaman alınamayan o dosyalar da noktası virgülüne aynen şöyle: “İstanbul Milletvekili R.T. Erdoğan, AKP milletvekilleri Mustafa Açıkalın (Sivas), İdris Naim Şahin (İstanbul), Mikail Arslan (Kırşehir) ile birlikte ‘Zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrak ve kayıtlarda sahtecilik ile cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak’...” Bu iki şişkin dosyalardaki belgelerin hepsi orijinal ve ıslak imzalı!.. Zimmet, kalpazanlık, resmi evrakta sahtekârlık gibi iddialarla dolu dosyalara rağmen başbakanlık yapan bir başka siyasetçi var mı acaba dünyada? Bu ülkede, ne yazık ki başbakan ve bakanlar idam edildi. Ama hiçbirisinin suç dosyasında ve idam yaftasında “Yolsuzluk, evrakta sahtekârlık, kalpazanlık, vergi kaçakçılığı gibi suçlar” yoktu! 2009 yılının ortaları. Tayyip Bey’in kalfalık dönemi. Anayasa dilinden düşmüyor. Tek amacı var: “Yargıyı kontrolüne almak!.” O günlerde en yalın gerçeği CHP lideri Baykal dile getirmişti: “Yargı ile derdi olan bir iktidarın, yargıyı düzenlemeye hakkı olamaz!” Hakkı yoktu. Ama işin içine halkı da karıştırdı. 12 Eylül darbesini tasfiye teranesiyle, kendi sivil 12 Eylül’ünü yarattı. Üstelik şimdilerde nedametten kıvranan “yetmez ama evetçi” akıldanelerin de desteğini alarak. Ama haksızlık, hukuksuzluk, yolsuzluk dinamik bir süreç. Yeni dertler, yeni sorunlar pekâlâ’nın âlâsı mı öğreneceğiz yakında..) beyanatı yine de yeni İçişleri Bakanımız Efkan Ala yapıyor: “Bu yargı sistemi ile yolumuza devam edemeyiz!” Nasıl yani? Yargı sisteminin, taammüden, çok affedersiniz içine kaçınılmaz. eden sanki başka iktidarlar.. Yatak odalarında ele geçen Pazarda kavun karpuz seçer kasalar, para sayma makineleriyle, gibi Hâkimler ve Savcılar ayakkabı kutularından taşan Kurulu’na üye seçen / seçtiren dolarlarla dertler katmerleniyor. kimdi ki? En yakın bakanlar bile birden “Yola devam edemeyiz!” mi? safra haline geliyor. Hangi yol? Onları kenara atıp yola devam Yol bitti! kaçınılmaz oluyor. Ortalığı yolsuzluğun sarması Zamanın ruhuna en uygun en ala (ala, alacanın ala’sı mı, yoksa yeterli işaret değil mi? “Hukuk devleti” adalet mekanizması ele geçirilerek kurulamaz. Ama polisi ele geçirerek “polis devleti” kurulur. HHH Başbakan, “Yetkim olsa HSKY’i yargılarım!” diyor. Yazık, demek demokrasimiz o kadar da ileri değilmiş! HHH Penceresi naylon kaplı odada donarak ölen 40 günlük bebek için, tabut biraz lüks kaçtı. Zamanın ruhuna hürmeten keşke ayakkabı kutusunda defnedilseydi! Yargı ile Derdi Olan İktidar... Dalga Geçmeyin!.. AKP ve cemaat kavgasında taraflar tel tel dökülüyor. Birbirlerine girdiler, artık geri dönülmez yoldalar, meçhule doğru gidiyorlar. Olağan suçlamaları bıraktılar artık, inanç temelinde karşılıklı suçlamalar sürdürülüyor. Bir taraf, “Müslüman yolsuzluk yapmaz” diyor. Diğer tarafın sözcüleri, “İslamın izzetiyle oynama hakkını kim size veriyor” diye sorguluyor. HHH Açıklamalar yetersiz, inandırıcılıktan uzak, kimi zaman da gülünç. Yapmayın, toplumun aklıyla, zekâsıyla, hafızasıyla alay etmeyin. Geçmişi “resetleyemezsiniz”, toplumu inandıramazsınız. HHH Şimdi karşılıklı yeni operasyon savları... Koalisyon ortaklarının birbirlerini suçlayan ıstırap dolu açıklamaları... Şimdiki Adalet Bakanı, özel yetkili mahkemeler aracılığıyla, düzmece operasyonlarla açılan, yürütülen ve hükme bağlanan davalar için, “Hukukla ilgili yanlışlıklar olabilir, yanlışlıktan dönmek erdemdir” diyor. Başta Başbakan Erdoğan’ın başdanışmanı olmak üzere hükümetin yetkilileri, Balyoz, Ergenekon, Odatv ve benzer davalar için yeniden yargılamayı öneriyor... Yeniden yargılama istemi doğrudur, ama hangi yargıyla, hangi hukuk ve mahkemeler eliyle? Çetenin, örgütün, paralel devletin yargı ve Emniyet’i ele geçirdiğini söyleyenler sıradan insanlar değil, iktidarın sahipleri. Bu acizliktir. Bu ne tutarsızlık, bu ne ilkesizlik, bu ne çaresizliktir... HHH Toplum, cemaat ve AKP iktidarının ikileminde seçime ve taraf olmaya zorlanıyor. Gerçek çıplak oysa. Hem çete, örgüt ve paralel devlet yapılanması var, hem de çuvala sığmayan diz boyu yolsuzluk... HHH İktidar koltuğunda oturan Başbakan, tutmuş bir savcıya, “Seninle işimiz bitmedi” tehdidi savuruyor. Aynı Başbakan’ın korumaları Akhisar’da emekli bir kadının evini, pencereden ayakkabı kutusu gösterdiği için basıyor, onu karakola götürüyor. Bu manzara karşısında “Nerede hukuk devleti” diye sormanın bir anlamı olabilir mi artık? “Bu yargıya nasıl güvenelim? Bunlar paralel devlet... Bunlar cemaatçi... Bunlar bize iftira atıyor... Bunlar bize savaş açıyor” diye yakınırken bütün bu yapılanmanın sorumluluğu sizin değil mi? Peki, paralel devlet, örgüt, çete ve kumpas varsa “yürütmenin” başındaki, Kemal Kılıçdaroğlu’nun meydanlarda “çete reisi” diye nitelendirdiği Başbakan, ne yapıyor? Kendi eliyle yapılandırdığı HSYK’yi suçluyor, elinden gelse yargılayacağını söylüyor. Bu “örgüt üyesi, çete mensubu” diye suçladıkları polisleri ve savcıları tayin etmekten başka elinden ne geliyor? Çete, örgüt çok ciddi suçlamalar oysa. Herhangi bir soruşturma, dava açabiliyor mu? Diyorlar ki “zamanı var”. Cemaat cephesinde de yeni kasetler, dosyalar, soruşturmalar için “zamanı var” söylemi dillendiriliyor. HHH “Babamın oğlu da olsa, evladım da olsa yolsuzlukların üstüne giderim” söylemi hamasi bir nutuk olarak kalıyor. Yolsuzluk yoksa, o zaman soralım: “Bu kadar kısa zamanda çocukların, eş, dost, akrabaların, yandaşların zenginliği nasıl oldu?” Nereden buldunuz paraları, dolarları? Ülkenin stadyumları, sokakları meydanları “Her yer rüşvet, her yer yolsuzluk” diye adeta inliyor. Kamuoyunda yolsuzlukların üstünün örtüldüğüne ilişkin ciddi kaygılar söz konusu. Yırtık ayakkabılarla iktidar olduklarını söyleyenler, ayakkabı kutularındaki milyon dolarları açıklayamaz. Açıklamaya kalkarlarsa da ciddiye alınmaz... Zekâmızla alay etmeyin!.. Tecellinin Tesellisi Yok... Türkiye’de adalet geç tecelli ediyor. Ama sonunda mutlaka ediyor. Erbakan’ın kayıp trilyon davası yıllarca sürdü. Hoca’nın yaşı Allah rahmet eylesin, 80’i geçmişti. Ama sonunda kayıp trilyon davasından hüküm giydi. Bir dönem ortak kaderi paylaştığı kadrolar sayesinde hapse girmekten kurtuldu. Adalet, elbette Tayyip Bey için de tecelli edecektir. Allah sağlık ve afiyet versin, 60’ına henüz basmış değil. Yani aklı varsa, aklanıp temizlenmesi için hâlâ zamanı var. Ama belli ki o işi şansa bırakmak istemiyor. Kafasına göre adalet düzeni yaratmaya yönelmesi, yargıç ve savcılarla bu kadar yakından ilgilenmesi boşuna değil. Teze Yilinizi Gutlayaa... Yeni yılınız kutlu olsun! Yeni yilinizi kutlerim! (Gagauz) Yéni (teze) iliniz mübarek olsun! (Azeri) Teze yilinizi gutlayaarin! (Türkmen) Yéngi iliviz mubarâk olsun! (Kerkük/Erbil Türkmen) Yéngi yilingiz mübarek bolsun! (Özbek) Yéngi yilingizi a mübarek bolsun! (Yeni Uygur Türkçesi) Cangi cilingiz kuttu bolsun! (Kırgız) Canga cilingiz kutti bolsin! (Kazak) Canga cilingiz kutti bolsin! (Karakalpak Türkçesi) Sézné yanga yil bélen tebrik item! (Tatar Türkçesi) Ceni ciliniz kutlu bolsun! (Moldova Tatarcası) Hezze yangi yil menén kotlayim! (Başkurtça) Yana yiliniz men! (Nogay) Yangi yiligiz kutlu bolsun! (Kulmuk) Sizni yanhi yil bila kutleymin! (Karay/Karaim Türkçesi) Caa çilbile bayir çedirip or men! (Tuva Türkçesi) Slerdi cangi cilla utkup turum! (Altay Türkçesi) Ehigini yanga cılınan ederdeliibin! (Yakutça) Sene sul yaçepe salamlatap! (Çuvaşça) ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Yediğin Hurmalar, Gün Gelir Tırmalar! Pazar günüm çok yoğun geçti. Önce CHP’nin yeni İstanbul İl Başkanlığı binasının açılış töreninin doğal bir mitinge dönüşmesini yerinde izledim. Müthiş bir coşku vardı. Saatlerce eski dostlarla Kılıçdaroğlu’nun havaalanından 4. Levent’e gelmesini bekledik. Kılıçdaroğlu çarpıcı bir konuşmayla iktidarı iyice hırpaladıktan sonra Sarıgül’ü İstanbul örgütüne sundu. Şu sözleri çarpıcıydı: “Benimle ‘genel müdür’, ‘esnaf’, ‘çiftçi’ diye alay ediyor. Ben tüm bu sıfatlarla gurur duyarım da, acaba o yarın sokağa çıktığında halkımız kendisine ne diyecek?” Bu sorunun orada koro halinde verilen yanıtını biliyorum da, acaba bu tepki salt CHPlilere mi has, diye düşündüm. Yanıt gecikmedi. Akşam FenerbahçeKayseri maçındaydım. Artık alıştığımız gibi maçın başında ve 34. dakikasında hükümet aleyhine yapılan ısrarlı ve giderek artan tezahüratların dışında, CHP mitinginde atılan slogan, çok farklı insanlardan oluşan stadyumda da aynı kabulü gördü! Dünyada belki bugüne kadar hiç yaşanmamış bir tepkiydi bu! Hemen ekleyelim: Dünyanın herhangi bir ülkesinde bu sahneyi yaşayarak aşağılanan bir başbakan, kendisine biraz saygı duyup derhal istifa ederdi. Internet dünyasında yayılan bu “dünya çapında haber”in en önemli yanı, medyada uğradığı sansür! Yine artık “kapalı” bir dikta rejiminde yaşadığımız teyit edilmiş oldu. 17 Aralık skandalında, Erdoğan’ın kriz yönetimi son derece başarısızdı. Hatta daha kötüsü yapılamazdı! Suçluların üstüne gidip krizi az yara bereyle atlatacağına, fırtınanın merkezine akıl almaz bir dalış yaptı. Yolsuzlukta suçüstü yakalananlara ve onların uydurdukları masallara arka çıkmaya kalktı. Soruşturmayı yürüten polis ve savcıları yok etme operasyonuna girişti. Yargı bağımsızlığını fiilen öldürdü. Tabii “referandumda hata yapmışız” tespiti, duyanları güldürdü. Meğer Sayın Başbakan “yetmez ama hayır”cıymış da henüz farkında değilmiş! Böylece, 16 Aralık’a kadar kendilerinden bağımsız ve adil bir mekanizma olarak gördüğü yargıyı, birden “çeteleşmiş düşman” ilan etti! Tabii elinden gelse HSYK’yi yargılayacağını da ifade etmesi, tüm çaresizliğini ve saldırganlığını en mizahi yolla ortaya koymuş oldu. Bizler o demeçle artık sorunun siyasi değil “ruhi” olduğunu anladık! Aynen “İçki içen bize oy vermişse ayyaş değildir” demeci gibi! Erdoğan’ın her gün kötüye giden ve dehşetle izlenen ağır tepkilerinin arkasında, yaşadığı büyük hayal kırıklıkları var. Kafasındaki gerici modele oturtmaya çalıştığı “Yeni Türkiye”(!) projesi anayasa ve başkanlık hayallerinin suya düşmesiyle tozlu raflara kalktı. Bunun üzerine ortamı her gün gerdikçe gerdi. Gerek beyaz kefenli müsamerecilere yaptığı provokatif konuşmalar, gerek “Seninle işimiz bitmedi savcı efendi” diye hitap ettiği yargı mensupları, gerek “Bu bir istiklal savaşıdır” çağrısı, son derece vahim raydan çıkmalar! Peki, Erdoğan halkı, mantığı, Cumhuriyeti, yargıyı, özgür basını (!) ve kendi suyundan gitmeyen her kişi ve kurumu neye güvenerek toptan dışlıyor ve tehdit edebiliyor? Çünkü artık bu ülkede bekçi kovuldu, arada düdük öttürmesi, ıslık çalması bile yasaklandı: Böylece tek adam dayatmaları çeşitli itirazlara rağmen biber gazı, cop ve zindanlar eşliğinde paşa paşa yürüyebiliyor! Gelelim iktidarcemaat ilişkilerine... Biri beddua okuyup diğeri “Çetenin inlerine gireceğiz” dedikten sonra, bu kopuştan panik olan kimileri tekrar aralarını bulabilir mi? Pek sanmıyorum, bence artık U dönüşü kavşağını aştılar. Yoksa ne diyecekler? “İnlerine girdik, geçiyorduk uğradık, çorbaya geldik” diye lafı mı çevirecekler? Birbirlerine girmeleri, Türkiye’de “reel politik” açısından yeni ittifak veya oluşumlar yaratabilir, ama her ikisi açısından orta yere bırakılan faturalar artık kolay kolay kapanmaz. Çünkü kumpasçılık ve yolsuzlukhırsızlık birbirini örtemez! Umarım bugüne kadar sadaka mantığıyla yaklaşıp kendilerine bağladıkları halk, bu sefer nasıl kandırıldığını ve soyulduğunu anlar! Tabii halkımız bu trajedi karşısında bile espri kapasitesini ayakta tutuyor. Bir taksi şoföründen: “Vallahi anlamadım, gazeteciler içeride bunlar mağdur, askerler içeride bunlar mağdur, şimdi ülke kutu kutu soyulmuş, yine bunlar mağdur; nasıl oluyor da oluyor?” Bir de sanal muhalefetten taşanlar var: “Yeni 10 bakanın 27 çocuğu varmış, nasıl besleyeceğiz hepsini? Acaba peşin ödesek indirim yaparlar mı?” İşte böyle dostlar, dün yediğin hurmalar, gün gelir seni böyle tırmalar! Hepinize daha neşeli, temiz, sağlıklı ve aydınlık bir yeni yıl dilerim. HARBİ SEMİH POROY BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN A 48015800 arası 20 adet, A 10012000 arası 20 adet, A 45015000 arası 10 adet, A 1500 arası 10 adet adisyon tipi perakende satış fişleri kaybolmuştur. Hükümsüzdür. NEBİ ATMACA 1/ Kaynar suda 1 haşlanıp üzeri2 ne yağ gezdirilen mısır unu ye 3 meği. 2/ Büyük 4 kent serserisi... 5 Mayhoş bir içecek. 3/ Tarla fare 6 si... Peygamber 7 leri Hud’u din8 lemedikleri için Tanrı tarafından 9 yok edilen ka 1 2 3 4 5 6 7 8 9 vim. 4/ Hollanda’nın 1 plaka imi... İri ve uzun T A N D A N S M taneli bir üzüm cinsi. 2 A K A İ T E L A 5/ Ürdün’ün başken 3 S A F Ç A Y V ti. 6/ Meşin kesmek 4 A J İ T A S Y O N için kullanılan araç... 5 R U L O T A S A Yapma, etme. 7/ Şef6 I E N T A R İ tali, kayısı gibi meyT İ N R A velerin çekirdeklerinin 7 M R sert kabuğu... Kemik 8 O T OMA T İ K lerin yuvarlak ucu. 8/ 9 A L E N İ A S I Balçık... Petrolden damıtılan bir ürün. 9/ Kedi ya da köpek yavrusu... Asal gazlar sınıfından bir element. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Buzdolabı gibi metal eşya üzerine yapıştırılan, üzerinde resim ya da yazı bulunan, mıknatıslı etiket... Kuzu sesi. 2/ Briçte, atılan bir kâğıtla eşine oynamasını istediği kâğıdı belirtme... “İnsan bir misali / Seni eken biçer bir gün” (Karacaoğlan). 3/ Ticaret eşyası... İstenç yitimi. 4/ Gebelikte kimi yemeklerden tiksinip olmayacak şeyler için aşırı istek duymak. 5/ Tarsus ilçesi yakınlarında ünlü bir yayla. 6/ Akdeniz’de, İspanya’ya ait turistik bir ada... Çanakkale’nin bir ilçesi. 7/ Satranç benzeri bir oyun... Kars’ın doğusundaki ünlü eskiçağ kenti... Demir elementinin simgesi. 8/ Karadeniz’in kuzeyindeki iç deniz... Japon müziğine özgü telli bir çalgı. 9/ Halk dilinde şeftaliye verilen ad. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear