17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 ARALIK 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Zaman’ın İstihbarat Şefi’nden ilginç iddia: 7 Bira kutularını sonradan koydular Çarpım tablosunu unuttu HAKAN DİRİK İZMİR Gezi protestoları sırasında polisin attığı gaz bombası kapsülüyle kafatasından yaralanan 16 yaşındaki M.A.T., bir yandan sağlığına kavuşma mücadelesi verirken bir yandan da adına açılan sahte yardım hesaplarına direniyor. M.A.T’nin ailesi, çeşitli zorluklar yaşasa da herhangi bir yardım kampanyası talebinde bulunmadı. Ancak adlarına internet üzerinden hesap açılarak yardım kampanyası başlatıldı. Kampanyanın boşandığı eşi tarafından açıldığını öğrendiklerini belirten baba Mehmet T. şunları söyledi: “Bizim şu anda herhangi bir maddi desteğe ihtiyacımız yok. Bize yol gösterecek insanlar lazım. M.A.T önümüzdeki hafta ameliyat olacak l İstanbul Haber Servisi Zaman gazetesi İstihbarat Şefi İbrahim Doğan, Twitter adresi üzerinden yaptığı açıklamada Gezi olayları sırasında Dolmabahçe’deki Bezmi Âlem Valide Sultan Camisi’nde bulunan bira kutularının sonradan koyulduğunu iddia etti. Doğan, “Müezzin de bunu teyit etti” dedi. Müezzin Fuat Yıldırım, yaptığı açıklamalarda “Kimsenin uygunsuz davranışı yoktu. Alkol alındığını görmedik” demişti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise bu konuyla ilgili yaptığı açıklamalarda sık sık camide içki içildiğini söylemişti. Doğan, takipçilerinden gelen tepkiler üzerine bu iddiayı Gezi eylemleri sürerken 9 Haziran’da da dile getirdiğini söyledi. “Gazeteniz camide içki içilmediğini niye yazmadı” sorularıyla karşılaşan Doğan, “Bunu o iddianın sahiplerine sorun, biz o iddiayı yazmadık” yanıtını verdi. İbrahim Doğan, Gezi Parkı protestolarının devam ettiği haziran ayında “Camide içki içildi” iddialarıyla ilgili Twitter’dan yaptığı açıklamada ise eylemcilerin camiden gece 2’de ayrıldığını o sırada bira kutusu görmediklerini yazmıştı. Şu an için önemli olan manevi destek. Bunu da İstanbul’daki arkadaşlarımızdan, gerek Bayraklı Belediye Başkanımız Hasan Karabağ’dan, gerekse milletvekillerimizden fazlasıyla görüyoruz. Bizim için aslolan oğlumuzun sağlığı.” Oğlunun durumuyla ilgili bilgi veren Mehmet T. şunları söyledi: “Şu anda konuşma zorluğu çekiyor. Pek çok şeyi de hatırlamakta zorlanıyor. Çarpım tablosunu bile unuttu. Ancak yine de bir olayın başlangıcını anlattığımızda, gelişimini aktarabiliyor. Önümüzdeki hafta karnına bırakılan kafatasının bir bölümü, oradan alınarak yerine konacak. Bilinci yeniden devreye girecek ama bu bir süreç. O güçlü bir çocuk, bunları aşacağına inanıyorum.” Necip Fazıl’ın Kaleminden Kubilay Olayı... Genç Cumhuriyete yönelik saldırıların en önemlilerinden biri 23 Aralık 1930’da Menemen’de yaşanmış ve yedek subay Mustafa Fehmi Kubilay, başı kesilerek şehit edilmişti. Tekke ve zaviyelerin açılması konusunda şimdilik yerinde saydırılan adımların en acımasızı olarak nitelendirilen ayaklanmanın öncüsü Derviş Mehmet ile yanındakileri, dolayısıyla da irticayı aklama çabaları kısa bir süre sonra yeniden gündeme gelecek. Şimdilik size, Necip Fazıl Kısakürek’in Kubilay Olayı sonrasında kaleme aldığı yazılardan birini sunuyorum. “Kubilay’ın Başı” adını taşıyan yazı aynen şöyle: Vatanımızın kalbimize en yakın bir köşesinde daha dün düşman bayrağından temizlediğimiz bir meydanı bugün “İnna fetahlâneke” yazılı zift ruhlu bir irtica âleminden temizliyoruz. Düşman bir kılınçtır. Bu kılınç şakırtıyla çekilir, vızıltıyla savrulur, aydınlıkta saplanır. İrtica, yatağımızın başucundaki bir bardak suya karıştırılan zehirdir. Kubilay’ın katili Derviş Mehmed’in Menemen kapılarına sokuluşu gibi uykumuzu bekler ve ayaklarının ucuna basa basa gelir. Menemen kasabasının meydanından ne soralım? Sekiz sene evvelki hatıralarını ne çabuk unuttuğunu mu? Üstünde nöbet bekleyen üniformanın kesik başını nasıl alkışlayabildiğini mi? Bunu sormasak da olur. Belki bu meydan, etleri softa çimdikleri ile didik didik oyulan Hallacı Mansur’un üstünde can çekiştiği topraktan daha çok yandı. Kolunu omuz başına kadar ateşe sokup “bir asil yalan söylemez” diyen Romalıdan daha ağır bir iftiraya uğradı. Menemen hükümet meydanında toplanan ister üç kişi, ister üç milyon kişi olsun. Üç yaylım ateşle dumanlara karışan hadise ister bir cam kırılışı kadar ufak, ister Nuh tufanı kadar büyük olsun. Dökülen kan ister bir yüksüğü ister bir sarnıcı doldursun. Bu hadisenin mana ve derecesi, dışımızdaki hesap ve mikyasların derecesinden çıkıyor. Bu hadisenin şekliyle ruhu arasındaki fark, Kubilay’ın diri ve ehemmiyetsiz başıyla ölü ve ebedi başı arasındaki farka müsavidir. Bu farkı meydana Kubilay’ın kesik başı çıkardı. Tesadüf bunca insan arasında mürtecilerin çıkacağı yere muallim Kubilay’ı gönderdi. Vazife, bunca namzedi içinde irticai tepelemeye zabit Kubilay’ı yolladı ve mefkure bunca serdengeçtisi arasında fedakârlık damgasını vurmak için Kubilay’ın başını seçti. Ona icap ettiği kadar yanmak ve ruhuna paye vermek elimizde değil. Fakat bir muallim ve zabit başını yuttuktan sonra sinsi sinsi deliğine çekilen kara yılan şöyle ıslık çalıyor: Bana tabii ömrün ne kadarsa burada bitirip geber diye bir delik gösterdin. Ben bu delikte duramıyorum. Beni taşla ezmedikçe, gazla yakmadıkça, külümü yele vermedikçe sana rahat haram olsun! Onun bu son dileğini olsun yerine getirelim!.. HHH Kısakürek, bu yazıyı olayı izleyen süreçte yazmış ve 1933’te Ankara’da Hâkimiyeti Milliye Matbaası’nda bastırdığı “Birkaç Hikâye ve Birkaç Tahlil” adlı kitabının 7374’üncü sayfalarına koymuştur. Gerekirse yorumunu daha sonra yaparız. Kaynak: Osman Selim Kocahanoğlu / Divanı Harp Zabıtlarına Göre MENEMEN VE KUBİLAY OLAYI Cumhuriyet İdeolojisi ve Tarikatlar / Temel Yayınları, Kasım 2013, Ankara Fotoğraf: OZAN YAYMAN l Cezaevlerindeki sesi dışarı veren cam görüş kabinlerini protesto edenlere ceza verildi Fanusa rete gelen bir diğer meslektaşı için bir kez daha görüşe çıktı ve aynı durum bir kez daha yaşandı. Disiplin Kurulu Başkanlığı, Kozağaçlı’ya 2 ay, Tanay’a ise 1 ay haberleşme ve iletişim araçlarından yoksun bırakma cezası verdi. İlgili yönetmelikte, “Tutuklu, vekâletname aranmaksızın müdafi ile her zaman ve konuşulanları başkalarının duymayacağı, ancak; görüşmenin görevlilerce izlenebileceği bir ortamda, açık görüş usulüne tabi olarak görüşür. Bu kişilerin müdafi ile yazışmaları denetime tabi tutulmaz” deniyor. Cam kabinlerde yapılan görüşme sırasında, sesin dışarından duyulmasının savunma hakkını kısıtladığını öne süren bazı tutuklu ve hükümlüler ile avukatlar uygulamaya itiraz etti. Avukat Güray Dağ, Kozağaçlı ve Tanay’ın da uygulamaya itiraz ettiklerini ancak yapılan başvuruya yanıt alamadıklarını dile getirdi. Dağ, “Durumu öğrenmek için cezaevine gittim, muhtemelen Tanay’a da bu görüşten ötürü ceza vereceklerdir” dedi. Ethem’in davası bugün Gedik’i unutmadılar itiraza ceza MURAT İNCEOĞLU F tipi cezaevlerinde Adalet Bakanlığı’nın talimatı ile yapılan cam görüş kabinlerini protesto eden ÇHD’li avukatlara disiplin cezası verildi. Tutuklu avukatların, yapılan görüş kabinlerinin genelgeye aykırı olduğu gerekçesiyle itirazına ise yanıt verilmedi. Sincan ve Tekirdağ’ın ardından Kandıra F Tipi Cezaevi’nde de avukat görüş odaları yıkılarak yerine cam görüş kabinleri yapıldı. Seslerin dışarından duyulmasına neden olan cam kabinlere hem avukatlar hem de tutuklular itiraz etti. Bazı cezaevlerinde tutuklular bu nedenle avukat görüşlerine çıkmadı. Kandıra F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan ÇHD Genel Başkanı avukat Selçuk Kozağaçlı ve İstanbul Şube Başkanı avukat Taylan Tanay’ı da 11 Aralık günü avukatları ziyaret etti. Kozağaçlı ve Tanay, ziyarete gelen avukatlara cam kabinlerde görüşmeyi kabul etmediklerini ilettikten sonra butona basarak görevliyi çağırdı. Dışarı çıkmalarının ardından “Savunma hakkımız engellenemez” sloganı attılar. Kozağaçlı akşam saatlerinde ziya l ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kızılay’daki Gezi Parkı eylemlerinde Ethem Sarısülük’ü başından tek kurşunla vurarak öldürmekten tutuksuz yargılanan çevik kuvvet polisi Ahmet Şahbaz’ın davasına bugün devam edilecek. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın duruşmasına katil zanlısı Ahmet Şahbaz, Şanlıurfa’dan telekonferans yoluyla katılacak. Sarısülük ailesinin avukatları, Şahbaz’ın bulunduğu salonda yer almak ve sorularını buradan sormak için mahkemeye başvurmuştu. Ancak mahkeme bu talebi reddetmişti. Gülsuyu’nda uyuşturucu çeteleri tarafından vurularak öldürülen Hasan Ferit Gedik’in doğum gününü kutlamak ve çetelere karşı çıkmak amacıyla dün Halk Cephesi üyesi bir grup, Gazi Mahallesi eski karakol binası önünde toplandı. Gazi Mahallesi mezarlığında bulunan Gedik’in kabrine yürüyen grup adına yapılan açıklamada, “Bu tür yozlaşmaşa ve çeteleşmeye karşı halk komitelerinde birlik olup mücadele edelim” denildi. Hasan Ferit’in dedesi Mustafa Meray da “Hasan Ferit bir bayraktı. Siz o bayrağı ileriye götüreceksiniz” diye konuştu. (Fotoğraf: ALİ AÇAR) ‘İtiraza yanıt verilmedi’ Okurlardan kısa kısa İnfaz ne demek? El Arabiya: Düşen Türk jetindeki pilotlar Suriye tarafından infaz edildi. Bizde Hizbullah, kurbanlarını domuz bağı denilen bir tarzda bağlayıp canlı canlı gömerek “infaz” ediyordu… Silahsızdılar, infaz edildiler. Yukarıdaki cümleler Cumhuriyet’te değişik tarihlerde yayımlandı. İnfaz belası bütün yazılı ve görsel medyada yanlış olarak yaygın bir şekilde yıllardan beri kullanılıyor. Hiç kimse de bunu düzeltme, açıklama yoluna gitmiyor. İnfaz bir yargı kararının yerine getirilmesi demektir. Öldürmek değil. İyi dileklerimle. Sacit RENDA İnternet sitesi de ilkelere uymalı Sizinle samimi olarak düşündüklerimi paylaşmak istedim. Bana göre bir gazete var, bir de gazetecikler vardır. Gazetecikleri söylemeye gerek yok, habercilikleri sansasyon ve magazin üzerine kuruludur. Köşe yazarları doğruyu değil çıkarlarını savunurlar. Deneyim, ihtisas gerektiren konular yani dünyadan haberler ve ekonomi haberleri genelde dış basından araklamadır, spor ve siyaset ise sayfalar dolusudur ama hiçbir şey anlatmaz; oysa Cumhuriyet gazetesini eline alan biri, hacim olarak az ama içerik olarak dolu bir gazetenin sahibi olduğunu bilir, haberlerini doğrulatmaz, çünkü bilir ki Cumhuriyet gazetesi ilkelerine bağlı bir gazete olarak kaynağından emin olmadıkça haber yapmaz. Öte yandan köşe yazarlarının her biri adeta kruvazör etkisindedir, 12 yaşındaki çocuğumun okumasını özellikle istediğim tek gazetedir Cumhuriyet; çünkü ona zarar verecek bir yayın, resim olmaz gazetemde. Ama üzülerek görüyorum, internet portalı için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim; özellikle son http://www.cumhuriyet.com.tr/ dönemde artan bir haber/13925/15metrelikbalina şekilde cinsellik isteboylepatladi.html adresindeki içerikli magazin haber videosu eğlence amaçlı olarak haberleri ile montajlanmış, balinanın patlamasının gazeteciklerden ayrı ardına bir bombanın patlama tuttuğum gazetemin görüntüsü yerleştirilmiş. Bir haberi bu hızla gazeteciklerin video ile yayımlamak Cumhuriyet’e çizgisine yöneldiğini yakışmıyor. En kısa sürede videoyu görmekteyim. orijinali ile değiştirip, haber metnine Mesela 28 Kasım’da konuyla ilgili bir not ve bir özür şu haberler ve eklemenizi dilerim. görselleri oldukça Benzer şekilde bir pitonun bir adamı gereksiz kaçmıştı: yuttuğu şeklinde verilen haberin 2014 Güzel Bekârlar de sahte bir haber olduğu ve uzun Takvimi; Playstation süredir internette dolaştığı http:// 4 ile seks tuzağı; www.hoaxslayer.com/giantsnakeErkekler neden swallowswoman.shtml adresinden pişman. Bizler görülebilir. Bu haberin kaldırılması da Cumhuriyet’i Cumhuriyet’in saygınlığı açısından diğerleri gibi uygun olacaktır. Hit almak peşinde olmadığı için tercih koşan diğer gazete web siteleri gibi ediyoruz, diğerleri gereksiz galeri/video vb. oluşturma gibi olacaksa zaten işleri peşine düşmeden, Cumhuriyet’e onları alırdık, lütfen yakışan şekilde doğrulanmış, gerçek, sesimize kulak kaliteli haberler yapmaya devam veriniz. Saygılarımla. etmeniz dileğiyle. İyi çalışmalar. Ferdi Demiray Türker Sezer Çatlamışsa ne yapacaksın Medyada utanma zamanıdır ama ar damarı çatlamışsa ne yapacaksın. Cemaat hükümet daha doğrusu Erdoğan çatışması gerçeklerin ortaya çıkmasına yol açtığı için çok değerlidir. Ortaya çıkan gerçeklerden birisi de medyanın ve onun anlı şanlı yazarlarının ar damarlarının çatlaması oldu. Şimdi büyük bir ustalık, belagat ve utanmazlıkla Cemaat hükümet işbirliği ile tasfiyeler yapıldığını, özel yetkili mahkemeler eliyle insanların suçlu suçsuz denilmeden mahkum edildiğini, Cemaatin işlerini deşifre edenlerin tutuklanmaktan, hüküm giymekten kurtulamadığını yazabiliyorlar. Ama bir dini cemaatin bunları yapabilmesinin demokrasi ile bağdaşıp bağdaşmadığını sorgulamaya yanaşmıyorlar. Bir türlü “O zaman işbirliği yapmıştınız şimdi neden kavga ediyorsunuz”dan öteye geçmiyorlar. Üstelik şimdiki durumu, bu gerçeklerin ortaya çıkmasına yol açan kavgayı “demokratik bulmadıklarını” söylemeyi de pek seviyorlar. Kuşkusuz demokrasiyle ilgili değildir bu kavga, ama nasıl olsun ki; taraflardan birisinin liderinin konuşma yapacağı ilde neredeyse sıkıyönetim ilan ediliyor, her türlü gösteri yasaklanıyor, diğerinin lideri ise sureti haktan görünüp “dershanelerimi kapatmayın” diye ağlıyor. Gösterileri yasaklatanın da Emniyet ve adliyedeki gücüyle yürütmeye kadar uzanma hevesindeki Cemaatin de demokrasiyle ne ilgisi olabilir ki? Peki, pek demokrasi düşkünü olduğunu döne döne anlatan anlı şanlı yazarlar ne yapıyorlar? Bir cemaatin Emniyet’te, adliyede güç sahibi olmasının demokrasiyle bağdaşıp bağdaşmadığını mı tartışıyorlar, yoksa tüm TV kanallarında Başbakan’ın parti toplantılarını kesintisiz yayımlamaya özen göstermeyi demokrasi mi sanıyorlar? Medya birazcık olsun utanmıyor mu, yoksa ar damarı hepten mi çatladı, bilemiyoruz artık. Montajlanmış haberler Tıklama kurbanı olmayın Çok gazete okuyan biri değilim, fakat okuduğumda, kalitesi sebebiyle bir tek Cumhuriyet okurum. İnternet portalları için de aynı şey geçerli. Ne yazık ki son zamanlarda geri kalan medyanın kullandığı “şoke edici gerçekler” gibi basit, haberin içeriğine dair gerçek bir fikir vermeyen, sadece tıklama sayısını arttırmaya yönelik başlıklar görmeye başladık. Gerçekten okunabilir gazete sayısı bu kadar azken lütfen kalitenizi korumak için biraz daha fazla çaba gösterin. Saygılar. Ürün TEKIN RedHack’te de benzer haberler Haber Merkezi Kamuoyunda tepki çeken operasyonların ardından Emniyet’in yaptırdığı sipariş haberlerden bir yenisi de dün “RedHack” operasyonu için yapıldı. Hafta başında sanatçı Barış Atay’ın aralarında bulunduğu 14 kişinin gözaltına alındığı muhalif “hacker” grubu “RedHack” operasyonunda şüphelilerin Ankara Emniyet Müdürlüğü sitesini hacklemek suretiyle 10 binlerce vatandaşın kimlik bilgilerini ele geçirdikleri ve 1 milyon vatandaşın kişisel bilgilerinin ellerinde olduğunu söyleyerek tehditlerde bulundukları ileri sürüldü. Anadolu Ajansı’nın Ankara Emniyeti’ne dayandırdığı haberde operasyonda gözaltına alınanların ifadelerine yer verilirken Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından gözaltına alınan 14 kişinin daha sonra Adliye’de “terör suçları” kapsamında ifade verdikleri göz ardı edilerek, şüphelilerin tehdit ve şantaj yaptıkları ileri sürüldü. Haberde, gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan ancak daha sonra tutuklanan Taylan Kulaçoğlu’nun yazışmalarda “Manyak” rumuzunu kullanan örgütün lideri olduğu ileri sürüldü. Örgütün THY’nin sitesini de hacklediği, binlerce vatandaşın ve THY’nin o gün milyonlarca zarara uğratıldığı, vatandaşların kredi kartı bilgilerini topladıkları, kendilerinde kredi kartı kopyalama cihazı bulunduğu da ileri sürüldü. Operasyon kapsamında gözaltına alınan 14 kişiden 9’u savcılıktan serbest kalmış, 5 kişi de yurtdışına çıkış yasağıyla mahkemece serbest bırakılmıştı. Taylan Kulaçoğlu ise daha sonra tutuklanmıştı. ‘Koordineli’ zırh 22 Kasım günkü gazetenin manşeti “Koordineli zırh”. Türkçede “koordineli” diye bir sözcük var mı? Hayır böyle bir sözcük yok. Ya ne var? Fransızca “coordonne”yi “koordine” biçimiyle almışız dilimize. Bu biçimiyle anlamı zaten karşılıyor. Sonuna bir li getirmeye gerek olmadığı için koordineli diye bir sözcüğümüz de yok. Sözlüklerde bulamazsınız. Türkçenin kullanımıyla ilgili hatalar ne yazık ki gazetenin manşetine değin yayıldı. Olmaması gereken, üzücü bir durum... Çaresinin mutlaka bulunması gereken, Cumhuriyet’e yakışmayan bir durum... Dildeki genel bozulmadan Cumhuriyet de nasibini alıyor. Sözgelimi, “oldukça”yı yerli yerinde kullanan neredeyse kalmadı. Tamamen yanlış bir anlamda yaygın olarak kullanılıyor. “Adına” da öyle... Bu yanlışlıkları gazetemde de görünce içim acıyor. Köşeye gelen iletilerin önemlice bir bölümü de dilin yanlış ve kötü kullanımıyla ilgili. Saygılarımla Emre Yazman İnternet sitesini incelerken işte il il CHP başkan adayları haberinizde Gaziantep ile ilgili kısımda BatmanHasankeyf fotosu yer alıyor. Görünce böyle bir hata yapılmaması gerekir deyip uyarmak gereği duydum... Onur DENGIZ Hatanın küçüğü büyüğü olmaz Fotoğraf yanlış Sayın Gazete Editörleri, Cumhuriyet’in (24.11.2013) nüshasında, Dünya Satranç Şampiyonluğu’nu Carlsen’in kazanması ile ilgili haberde bir imlâ hatası bulunuyor. Kadın satranççılardan Polgar kardeşlerden birinin adı Poglar şeklinde yazılmıştır. Polgar şeklinde aksanlı yazılması gerekir, çünkü Macarca... Cumhuriyet gibi ciddi bir gazetenin bu şekilde editörlüğü ilgilendiren hatalar yapmaması gerekir. Judith, Sofia, Susan adındaki üç kızkardeş profesyonel satranç dünyasının epeyce fazla bilinen isimleridir. Saygılarımla. Evren İşbilen.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear