17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11 KASIM 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET [email protected] SAYFA KÜLTÜR 23 Hep düşünürüm, insan aklını, sorgulama, farklı kültürleri, zamanları karşılaştırma, hissetme yeteneklerini bu denli geliştirebilen bir sanat dalından eğitimde niçin gereğince yararlanılmaz? Sadece tiyatro eğitimi veren okullardan söz etmiyorum; doğrudan temel eğitim içinde tiyatroya niçin daha öncelikli, önemli bir yer ayrılmaz? Bırakalım her şeyi bir yana, tarihi, coğrafyayı, felsefeyi, düşünce tarihini daha eğlenceli ve yaratıcı bir şekilde öğrenmenin bir yolu olarak, tiyatro niye akla gelmez? Herhalde bu sorunun yanıtı, simgeler üzerinden çatışmayı neredeyse gelenekselleştirmiş bir toplum yapısı içinde, farklılıkların ifadesine tahammül edilememesinde, sorgulayıcı düşünceden pek hoşlanılmamasında yatıyor. BÜTÜN SORUN NEREDE DURDUĞUNUZ VE HANGİ YÖNE BAKTIĞINIZDIR Tiyatro ilginç bir sanat dalı. İnsanı bir yolculuktan diğerine sürüklüyor. Kâh kendi topraklarınızda, kâh yabancı diyarlarda serüvenden serüvene koşar gibi hissediyorsunuz kendinizi bazen. Elinizdeki metin bugünden olduğu gibi uzak bir geçmişten de seslenebiliyor size. Zaman ve mekân sınırı tanımayan bir yolda yürüyüp duruyorsunuz. Yaratılacak sahne estetiği açısından belli tercihleriniz, ön kabulleriniz, yılların içinde şekillenmiş kendiniu Cumhuriyeti ze özgü bir diliniz olsa bile, her kuranlar, en başta oyun çalışmasıda Mustafa Kemal nın, hatta bir çaAtatürk tiyatro lışma içindeki ve genelde sahne her provanın belirlenmiş her şesanatları konusunda yi bir anda değişher zaman tercihli tirebilecek kıvılve destekleyici cımlara gebe olduğunu biliyor, olmuşlardı. Ödenekli seziyorsunuz. tiyatroların Manzarayı değiştiren bakış açısıdır Bozkırda Bir Akademi… 1965’te, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirişimden bu yana, hayatım hep üniversitelerde ve üniversite öğrencileri ile geçti. Arada, örneğin 12 Eylül’den hemen sonrası gibi, kesintiler oldu. Ama üniversite hocalığından hiç kopmadım. Ayrılıklardan sonra hep geri döndüm. Üniversitelere dönme olanağını bulamadığım zaman parçacıklarında ise kendi evimin dört duvarı arasında 510 kişilik “fakültecikler” ve “akademicikler” kurdum. Rahmetli annem Behice Cemal, Cumhuriyetin ilk öğretmenlerindendi. Öğrencilere, öğrencilerle birlikte üretmeye, bilgi imecesi’ne yönelik tutkum sanırım bana ondan miras kaldı. Kendi evimde de yazdıklarımla ve çevirdiklerimle hep yoğun üretimlerim oldu. Ama sayıları yıllarla çoğalan kendi kitaplarım, benim için öğrencilerimle gerçekleştirdiğim imecelerin ve paylaşımların yerini hiçbir zaman bütünüyle tutamadı. Çevirdiğim ve yazdığım kitaplarla da gençlere katkıda bulunduğumu biliyordum. Genç okurlardan gelen “Ne olur daha çok yazın ve çevirin!” ya da “Biz düşünmeyi sizden öğreniyoruz!” gibi mesajlar ve mektuplar, hayatımdan hiç eksik olmadı. Ama bunların hep sınıflardaki ya da evimdeki bir araya gelişlerle, yüz yüze birlikteliklerle tamamlanması gerekiyordu. O, farklı bir özlemdi. Bir uygarlık kalesi olan Anadolu Üniversitesi’nde geçen 19 olağanüstü yılın ardından bütünüyle İstanbul’da çalışmaya başladığımda, üniversitelerden yana şansım pek parlak gitmedi. Anadolu Üniversitesi yıllarım boyunca Türkiye’deki üniversitelerin sayısı hızla artmıştı. Ama bu nicel artış, her zaman nitel bir yükselişin eşliğinde gerçekleşmemişti. İstanbul’da aradığımı bulamayınca, tekrar evimdeki üretimlerle yetinmek zorunda kaldım. Ancak Gezi Parkı Direnişi’nin hemen öncesinde ve gerçekleşme sürecinde, benim için de her şey bir çırpıda denilebilecek bir hızla değişmeye başladı. Önce “soL” gazetesinin kitap ekinde yazma önerisi geldi. Hemen ardından, 26 Haziran günü düzenlenen TKP Örgütlenme Toplantısı’nda, inanılmaz coşkulu bir atmosfer içerisinde parti üyeliğine kabul edildim. Ve ondan kısa bir süre sonra da Sevgili Doğan Ergün ile bir öğlende Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nin bahçesinde buluştuk. Bana Nâzım Hikmet Akademisi’ni anlatmaya başladı. Ders vermemi isteyeceğini tahmin etmiştim. Ama ne olur ne olmaz diyerek işi rastlantıya bırakmayıp damdan düşercesine, “Ben orada ders vermek istiyorum!” deyiverdim. Aslında biraz da korkuyla. Ama neyseki tahminim doğruymuş. NHA, beni öğretim elemanları arasına kattı. Şimdilerde bunun onurunu ve mutluluğunu yaşıyorum. Geçen hafta ilk derslerimi verdim. Daha önce Akademi’deki dostlarıma, “Bu yıl, Gezi Parkı Olayları’ndan sonraki ilk yılımız ve biz çok farklı öğrencilerle karşılaşabiliriz!” demiştim. Bu tahminimde de yanılmamışım. Şimdi, gerektiğinde hocalarını soru yağmuru altında bırakan öğrencilerle beraberim. Çünkü onlar, bulundukları kurumda hiçbir korku yaşamayacaklarını, her şeyi birbirleriyle ve hocalarıyla özgürce tartışabileceklerini çok iyi biliyorlar. Buna haklı olarak güveniyorlar. Ve ben de “Bir hocanın öğretebilme becerisi, her zaman öğrencilerinden öğrenebilme becerisi ile doğru orantılıdır” şeklindeki eski ilkeme bağlı kalmayı sürdürerek öğrencilerimin güvenine layık olmak peşindeyim… Kurucu kuşak ve tiyatro Oysa Cumhuriyeti kuranlar, en başta da Mustafa Kemal Atatürk tiyatro ve genelde sahne sanatları konusunda her zaman tercihli ve destekleyici olmuşlardı. Ödenekli tiyatroların kurulmasına ve gelişmesine önayak olmuşlar, destek vermişler, sahne sanatlarının çeşitlenmesinin önünü açmışlar, operanın, balenin var olmasını sağlamışlar, bu kurumlarda çalışacak sanatçıların yetişeceği okulları kurmuşlar, gerektiğinde yurtdışından ustalar, eğitmenler getirtmişler; bunlarla da yetinmeyip temsilleri, konserleri, resitalleri izleyerek desteklerini hem sanatçıya, hem de topluma hissettirmişlerdi. Çünkü bu faaliyetlerin hepsi, onların kafasındaki toplum projesine uygundu, hatta o proje açısından vazgeçilmez unsurlardı. “Tiyatro için bu kadar masraf etmeye değer mi? Opera ve bale bizim kültürümüzde var mı?” sorularının akıllarından bile geçtiğini sanmıyorum. Bütün sorun nerede durduğunuz ve hangi yöne baktığınızdır. Manzarayı değiştiren, bakış açısıdır. Yaratıcı düşünce ve tiyatro Sürekli bir ilişki sanatı tiyatro. Metinle sahne, çalışanlar, farklı çağlar, farklı coğrafyalar, farklı kültürler arasında hiç bitmeyen etkileşimlerin potası. Bunun yanı sıra belirli bir çağda ve belirli bir sosyal çerçevede üreten sanatçının içinde yaşadığı toplumla olan alışverişinin belki de en dolaysız şekilde yan kurulmasına ve gelişmesine önayak olmuşlar. Atatürk ve çalışma arkadaşları bir galada. sıdığı sanat dalı. Çünkü antikçağa ait bir metin veya bir Shakespeare oyunu bile söz konusu olsa, sonuçta tiyatro sanatı bugüne dair sözünü de mutlaka söylüyor. Sahnenin seyirci ile olan üretken ilişkisi içinde, yüzlerce yıl uzaktan gelen bir replik bugüne, bize ulaşıyor, geçmiş bize bugünden sesleniyor. Tiyatro, insan aklını, yaratıcılığını geliştiren temel sanat dallarından biri. Bu yaratıcılık, tiyatro sanatıyla uğraşanlar için olduğu kadar, belki onlardan da çok tiyatroyu izleyenler açısından geçerli. Bu nedenle tiyatro seyirciyle birlikte var oluyor, tiyatroyu seyirci var ediyor. FUARIN SON GÜNÜN DE TANER TİMUR OKURLARIYLA BULUŞTU ‘Kurtuluş emeğin...’ Kültür Servisi 32. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nın onur yazarı Taner Timur, fuarın son gününde Büyükada Salonu’nda okurlarıyla bir araya geldi. Taner Timur, Yordam Kitap’ın kurucusu Hayri Erdoğan’ın yönettiği, siyaset bilimci Cem Eroğlu’nun da konuşmacı olduğu “Tarihi Maddecilik, Toplum Bilimleri ve Felsefe” başlıklı panelde soruları yanıtladı. Timur, küresel kapitalizmin emeği dışlayan, teknolojiyi öne süren söyleminin, bütün dünyayı etkisi altında tutan bugünkü durumu açıklamadığının altını çizdi. Ayrıca, Aydınlanma’nın bugünden değil ortaçağdan bakılırsa doğru okunabileceğini, bilim ve felsefe tarihinden örnekler vererek anlattı. Eroğul da “Ne üreteceğimize bir avuç insanın çıkarı değil gerçek ihtiyaçlar üzerinden karar vermeliyiz” sözleriyle, gerçek kurtuluşun ancak emeğin iktidarıyla olacağını söyledi. Elizabeth Leonskaja büyüledi iKültür Servisi Boğaziçi Ünivers ert Alb “1. i tesi Albert Long Hall’dek ım Long Hall Piyano Günleri” 6 Kas Çarşamba akşamı piyano efsanelerinden Elizabeth Leonskaja konseriyle başladı. Çalışındaki yüksek teknik, yorum ve rahatlık, davranışlarındaki mütevazılık, zarafet ve olgunlukla seyirciyi kendine hayran bırakan Elizabeth Leonskaja, Beumann, Ravel, Debussy Sch , ethoven ve Chopin’in eserlerinden oluşan sıra dışı bir konser verdi. Piyano lık Günleri’nin ikinci konserini 11 Ara n olgu ağın kuş Çarşamba günü genç . cek vere Şen e Emr i piyanist ‘Marmaray’ı AVM yapın’ ASLI ULUŞAHİN Guardian’ın ünlü karikatüristi Martin Rowson ince mizahını İstanbul’a da yöneltti Guardian’ın ödüllü karikatüristi, birçok kitabın sahibi Martin Rowson, 3 Kasım’da sona eren 5. İstanbul Tanpınar Festivali kapsamındaki iki etkinlik için Türkiye’deydi. Festivalde, British u İstanbul Tanpınar Council işbirliğiyFestivali için Türkiye’ye le, “Muzır Kahkaha” ve “Görsel Mec gelen Rowson, hükümetlerin ra” başlıklı panelleaptal ve paranoyak olmasını re katılan Rowson’la ifade özgürlüğünün önünde ülkemizden ayrılmadan sohbet etme olabüyük bir tehlike olarak nağı bulduk. Rowgörüyor. Ama Rowson’a son, Türkiye’yi anlagöre, en büyük tehlike, tan bir karikatür çizse herkesin eleştiriden muaf bunun Marmaray’la ilgili olacağını söyolduğunu iddia etmesi. lüyor: “Belki tüneli alışveriş merkezine dönüştürürler.” ditleri geliyor. Karikatür, kimsenin konuşaYine de bence, ifade özgürlüğümadığı dönemde çizgiyle sesini nün önündeki en büyük tehlike hüyükseltebilen ayrıcalıklı bir sakümetlerin aptal, kibirli ve paranat. Sizin hayatınızda neye karşı noyak olmaları değil, (elbette bu lık geliyor? da halen büyük bir tehlike), herke30 yılı aşkın süredir profesyonel sin eleştiriden muaf olduğunu idkarikatüristim ve bu sürenin büdia etmesi. yük bir kısmında (hatalı olarak) çiTürkiye’yi anlatan bir karikazimin, vermeye çalıştığım hicivtür çizseniz ne üzerine olurdu? li veya siyasi mesajın yanında ikinTürkiye’de bugün olup biten her ci planda olduğunu düşündüm, çişeyle ilgili tam olarak bilgi sahibi zimin kendi temel gücünü çok son olmasam da eminim İstanbul Boradan anladım. Bu aslında bir neğazı altından geçen yeni tünelle ilvi sempatik büyü veya vudu, güçgili bir espri çıkarabilirim. Deprem lü bir düşmana iğneyle veya bu korkusundan kimsenin kullanmadıdurumda, bir kalemle uzaktan zağı söyleniyor, belki onun yerine türar verebilmenizi sağlıyor. Kaleneli bir alışveriş merkezine dönüşmin ucunda ise gerçeğe dönüşmetürebilirler. yi bekleyen bambaşka bir gerçekBir karikatürünüzü çok net lik var. hatırlıyorum. Irak ve İran’da Uzun yıllardır önemli gazetebombalar patlarken Codoleezza lerde politik karikatürler çiziyor Rice bu manzaranın önünde elsunuz. Orada ifade özgürlüğüyle lerini açmış demokrasiden bahilgili durum nasıl? sediyordu. Bu kez aynı demokHemen her şeyde olduğu gibi, en rasiye Suriye’nin ihtiyacı olduğu iyi sonucu dengeyi kurduğunuzda söyleniyor. Bu konuda neler söyalıyorsunuz. Mutlak ifade özgürlersiniz? lüğü tam bir kâbus olurdu, çünkü Bush ve Blair’in Irak madünyadaki herkesin bilinçaltındaki cerasına şiddetle karşı çıktım, hastalıklı zehir dışarı püskürür ve Saddam’ın devrilmesini istemedikontrolsüz bir çığa dönüşürdü (güğim için değil, Amerikalıların bunümüzde buna internet de diyebinu ellerine yüzlerine bulaştıracakliriz). İfade özgürlüğünün tümüyle larını bildiğim için. Öyle de yaptıyasaklanması bundan çok daha kölar. Aynısı Suriye için de geçerli. tü. Daha da kötüsü ise birinin renDaha fazla Suriyeli öldürmek Bircide olmama özgürlüğünün başka leşik Krallık ve Amerika için neyi birinin rencide etme özgürlüğündeğiştirir, bunu tahayyül bile ededen daima daha önemli olduğu fikmiyorum. ri. Nazileri rencide edecek diye Nazilerle ilgili kötü bir şey söylememize izin verilmeyeceği günü endişeyle bekliyorum. Dünyanın önde gelen liberal gazetelerinden biri olan, yasal olduğu ve çok rencide edici olmadığı sürece istediğim her şeyi çizmeme izin veren The Guardian’da çalıştığım için son derece şanslıyım. Ancak yaklaşık 12 yıl önce çalışmalarımı web sitelerinde yayımlamaya başladıklarından beri, her yönden siyasi görüşten eposta ile ölüm teh n Kültür Servisi Bedri Baykam, 23. İstanbul Uluslararası Sanat Fuarı’ndaki “Müdahale Var mı?” sergisine yönelik sansür girişimini protesto etti. Baykam, sergideki Başbakan Tayyip Erdoğan’ı eleştiren eserin savcılık kararıyla kaldırılmasına tepkisini, dün sona eren Comtemporary İstanbul’daki Piramid Standı’nda yer alan eserlerin üzerini siyah bezle kapatarak gösterdi. Ayrıca Yusuf Aygeç de protesto için Cam Galeri standındaki bir eserin üzerini kapattı. Baykam’dan ‘Müdahale’ye tepki CUMOK İSTANBUL ÇAĞRISI 17 KASIM 2013 PAZAR S: 10.30’da “GEZİ DİRENİŞİ ve TÜRKİYE’nin YAKIN GELECEĞİ!” KONULU KAHVALTILI TOPLANTIDA, YURT GAZETESİNİN DEĞERLİ YAZARI DR. MUSTAFA SÖNMEZ’i DİNLİYOR, SORULARIMIZI SORUYOR, KİTAPLARINI İMZALATIYORUZ. LÜTFEN ÖNCEDEN YER AYIRTINIZ. SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ! YER: ADEN OTEL, Vapur İskelesi Karşısı KADIKÖYİST. İletişim: 0555 967 24 97 0532 391 11 27 0536 739 02 29 0535 412 68 68 www.cumokistanbul.org facebook.com/cumokistanbul
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear