25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 21 HAZİRAN 2012 PERŞEMBE 8 İstanbul A Edirne B Kocaeli A Çanakkale A İzmir A Manisa A Denizli A Zonguldak B Sinop B Samsun PB Trabzon B Giresun PB Ankara PB 30 35 32 31 36 37 37 27 27 26 25 28 32 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB PB PB PB B B PB PB PB PB PB PB Y 32 30 28 29 32 32 37 38 33 35 29 24 22 Oslo PB Helsinki B Stockholm B Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin PB Budapeşte B Madrid PB Viyana Y HABERLER 22 20 21 20 24 24 25 27 27 25 34 30 31 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam A A A A Y A Y A A A Y A A 31 32 34 32 28 23 35 39 31 34 31 36 35 Ülkemizin güney ve doğusu parçalı ve çok bulutlu, Orta ve Doğu Akdeniz’in iç kesimleri ile Artvin, Erzurum, Kars, Ardahan, Ağrı ve Iğdır çevrelerinin öğle saatlerinden sonra kısa süreli ve yerel olmak üzere sağanak yağışlı, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 21 Haziran GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada çözüm üretemeyen siyasal bir tablo. Devlet, PKK terörüne ilk başkaldırdığı tarih, 1983’lerde gereken teşhisi koyamadı. 1984’te Güneydoğu’da PKK’nin ilk terör eylemi Marmaris’te deniz kenarında dinlencede olan zamanın Başbakanı Özal’a iletildiğinde, “Canım telaşlanacak ne var? Altı üstü ufak tefek bir olay” diye yorumladı. 2011’de Başbakan RTE, büyüklere masallar kitabında bir sayfa daha açtı, “Er veya geç ‘bu işi’ başaracağız” diyen bir demeç verdi. Er veya geç? Sonuç: Şehit sayısı 23 bin 242! ??? Başlık, barışa kurşun! Hangi barışa? Barış sözcüğü ortalığa düştü, sahibini arıyor. Siyaset adamlarının elinde umut şırıngası; çözüm bugün, belki yarın, belki yarından da yakın! Nerede çözeceğiz sorunu? Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde. Kimlerle? Meclis’teki dört parti bir araya geldiğinde! Kurulacak akil adamlar komisyonu marifetiyle Kürt sorunu ve teröre çözüm yolları bulacak, elbette barışı yurda getireceğiz. Kim kimlerle barışacak? Yüzyıllardır birlikte kardeşçe yaşadığını, omuz omuza savaştığını her fırsatta söylediğiniz Kürtlerle Türkler mi? PKK sorununu çözmeden bu iddiaların doğruluğuna toplumu inandırabilir misiniz? Hani çözümsüzlük çözüm değildi Başbakan? ??? Devlet Bahçeli, Kürt ve PKK sorununu sonlandırmak için Meclis’teki dört partinin bir araya gelmesini öneren CHP’nin, AKP’nin kuyruğuna takıldığını söylüyor. Bahçeli’nin ilk ve son açıklamalarına göre, balık kavağa çıkar ama MHP, asla CHPAKP ile bir araya gelmez, gelemez. Dört parti neden bir araya gelemiyor? Her biri seçmen katında öncelikli prim sağlamak amacında mı? Yoksa 4 partinin bir araya gelmesinde ısrar eden CHP’nin amacı, partileri sorumluluğa ortak etmek mi? Bir araya gelememelerinde bu olasılıkların rolü olabilir; ama toplum artık bu olasılıkları tartışmaya elverişli değil. Ne yapın yapın, çözün bu sorunları diyor. Başbakan CHP’ye; boş ver dört partinin bir araya gelmesini, gerçekleşmesi zaten olanaksız. Gel seninle bir komisyon kuralım, ne yapacaksak birlikte adımlar atalım, diye özetlediği öneriye gelince: CHP, RTE’nin Kürt ve terör sorunundaki eski ve yeni başarısızlıklarına ana muhalefeti ortak etme olasılığından kaygılı. Partiler arasında yakınlaşmadan doğan olumlu havaya karşın, Kürt ve terör sorununun çözümüne başlangıç sayılacak ortak adımlar atılacağına işaret eden tek bir söz, bir açıklama, kısacası somut bir adım yok orta yerde. Öne çıkan koşul, öncelikle PKK’nin silah bırakması! Üç partinin, hatta görünürde BDP’nin de koşulu bu ve fakat: PKK’yi silah bırakmaya çağırdı diye sevinç gösterileri içeren başlıklar atan gazetelerimiz, BDP Eşbaşkanı Demirtaş’ın salı grubunda “PKK’nin her türlü silahlı ‘faaliyeti’ bırakmasını” açıklarken, örgütün silah bırakmasını değil, eylemlerini bir süre tatil etmesini önerdiğine dikkat etmiyor. ??? Fakat basınımızda kimileri (Kandil’e gitmeyi mesleksel başarı sayanların sonuncusu Avni Özgürel) dağda Murat Karayılan ile görüşüyor ve adeta barış yanlısı gibi takdim ettiği Karayılan’ı, üstelik kanlı saldırıların emrini veren bir terörist başı olduğunu yalanlayacak biçimde sunuyor ve hatta terörün önünün alınmasında medyanın sorumlu olduğunu yazabiliyor. Medyamız bu. İç politikadaki yakınlaşmayı somut uygulamalara dönüştürecek partiler arası olası birliktelik ise ufukta görünmüyor. Ankara’dan aldığı icazet ve ABD desteğiyle Kandil’de, “onurlu barış” görüşmeleri yaptığı söylenen Barzani ile Talabani’nin girişimlerinin aldatmaca olduğunu Dağlıca saldırısını emreden Karayılan kanıtlıyor. ??? Barış, sığınacağı bir liman arıyor, bulamıyor. Çaresizlik denizinde bir o yana bir bu yana, çalkalanıyor. Çözüm arayışlarının askıda olduğu bu süreçte; bugün 8 şehit… ama yarın? Polis dehşeti Trafikte ‘yol verme’ anlaşmazlığı nedeniyle tartıştıkları sürücüyü ailesinin gözleri önünde tekme, yumruk ve kemerle döven 5 polis açığa alındı İSTANBUL / ANKARA (Cumhuriyet) Fatih’te, ailesiyle birlikte aracıyla seyreden bir sürücü, polislerle yaşadığı yol verme tartışması yüzünden, çocuklarının gözü önünde feci şekilde dövüldü. Olayın medyaya yansımasının ardından İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı, İstanbul Valiliği ise polisleri açığa aldı. Polis şiddeti, Fatih’te önceki gün saat 02.30 sıralarında yaşandı. Sokakta seyreden polis otosu, karşıdan gelen araca yol vermeyerek aracın önünü kesti. Otomobilde eşi, çocukları ve hamile bir akrabası bulunan Ahmet Koca adlı yurttaş ile polislerin arasında yol verme tartışması yaşandı. Tartışma kısa sürede “meydan dayağına” döndü. Bu sırada sesleri duyup cama çıkan bir yurttaş, polis dayağını kaydettiği görüntüler medyaya yansıdı. Görüntülerde, polislerin Ahmet Koca’yı uzun süre dövdüğü, hızını alamayan bazı polislerin, kemeriyle yerde yatan Koca’ya vurduğu görülüyor. Polislerin, baygın bir halde yatan şahsın yardımına gelen esnafları da olay yerinden uzaklaştırdığı görülüyor. Eşi ve çocuklarının gözleri önünde dayak yiyen şahıs, polis aracına bindirilerek gözaltına alındı. İçişleri Bakanlığı olayı incelemek için müfettiş görevlendirdi. İstanbul Valiliği, 5 Emniyet görevlisinin açığa alındığını bildirdi. CHP’li Umut Oran, olayı bir soru önergesiyle TBMM gündemine taşıdı. Oran, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’e, “Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından ortaya konulan herhangi bir talimatnamede, kemer ve çıplak yumrukla müdahale, baygın hale getirinceye kadar darp uygulama, yerde sabitlenmiş zanlının suratına tekme atma gibi bir müdahale yöntemi bulunmakta mıdır” sorusunu yöneltti. Özel Bir Gece Pazartesi akşamı Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda İlhan Şeşen’in 41’inci yıl konseri vardı. Nükhet Duru’dan Kenan Doğulu’ya, Yonca Lodi’den Birsen Tezer’e, Feridun Düzağaç’tan Grup Gündoğarken’e pek çok sanatçı İlhan Şeşen’e bu özel gecesinde eşlik etti, onun şarkılarını seslendirdi. Benim için çok daha özel bir geceydi. “Keşke Burada Olsaydın” albümümde “Sen Benim Şarkılarımsın” adlı bestesini ve “İzmir’in Kavakları”nı seslendiren İlhan Şeşen’le sahnede ilk kez canlı olarak ben de çaldım. Yıllar boyunca dinleyici sıralarından dinlediğiniz bir ustayla aynı sahneyi paylaşmak, hem de bu kadar özel bir gecede onunla çalmak gerçekten heyecan verici, duygusal bir an. ??? Albüme başlarken ilk aradığım isimlerden biriydi İlhan Şeşen. Birkaç kez programlarıma katılmış, sohbetimiz olmuştu, ama fazla bir yakınlığımız yok. Müzikle ilgimi duysa da fazla bilmiyor. Telefon açıp, “Bir albüm yapıyorum, ‘Sen Benim Şarkılarımsın’ adlı parçayı albüme alıyoruz, sizin de söylemenizi istiyorum” dediğim zaman doğrusu ne cevap vereceğini tam olarak kestirememiştim. Prova yaptığımız mekâna geldi, bizim yorumumuzla kendi bestesini dinledi, bir daha çalmamızı istedi ve gitarını çıkartıp çalmaya başladı. İlginç olan, uzun yıllar önce dinlediğim ve çok sevdiğim bu şarkıyı farklı bir yorumla söylemesini istiyordum. Ama bunu ona söylememiştim. Şeşen, bizim düzenlememizi dinledi ve tam da benim istediğim gibi şarkıyı söyledi. Benim ne düşündüğümü bilen orkestra arkadaşlarımla o an göz göze geldik. Kimsenin bir şey söylemesine, konuşmasına gerek bile kalmadı. ??? Sonra İlhan Şeşen stüdyoya geldi ve bir saat içinde şarkıyı kaydettik. Birkaç gün önce bir röportajında, “Sen Benim Şarkılarımsın, benim çok eski bir şarkım. Seneler sonra ilk kez bu albümde hakkı olan yoruma kavuştu” dediğini okudum. Harbiye Açıkhava konserinde, onunla birlikte çalarken, sonra benim albümümün lansmanında benimle aynı sahnede şarkılar söylerken müziğin yalnızca notalarla oluşmadığını, özel bir iletişim biçimi olduğunu düşündüm. Bir de çok şanslı olduğumu... ‘HAMİLE KADIN VAR’ DEDİM, DİNLEMEDİLER Olay sırasında ailesiyle bir düğünden döndüğünü ve sancılanan hamile bir akrabasını hastaneye yetiştirmeye çalıştığını söyleyen Ahmet Koca, şunları anlattı: “Polisler ters yönden geldiler. Yol vermeme rağmen arabamın önünde durdular. ‘Arabada hamile kadın var, hastaneye yetişmem lazım’ dedim. ‘Bana ne’ dediler. Kimliğimi gösterdim, ‘Askerim’ dedim. ‘Bana ne lan senin askerliğinden, Benim de dayım Genelkurmay başkanı’ dediler. Beni ittiler, kelepçeleyip polis aracının arkasına attılar. Tren raylarının oraya götürüp dövdüler. Bir iki saat Eminönü’nde, Balat’ta gezdirdiler.” Ağabeyini arayarak durumu anlattığını söyleyen Koca, “Telefonla durumu Kürtçe bildirdiğim için polisler bana ‘terörist’ muamelesi yaptı. Küfürler savurmaya başladılar” dedi. Koca, polislerden şikâyetçi olduğunu söyleyerek “Açığa alındıklarını duydum. Ama görevden alınmalarını istiyorum. Sonuçta yine görevlerine dönecekler” diye konuştu. Polis yeni copuna kavuştu Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından sipariş edilen “açılır cop” İstanbul’da törenle tanıtıldı. Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkan Yardımcısı Ercan Taştekin, “açılır cop”un profesyonelce kullanıldığında, herhangi bir güç kullanımına gerek kalmadan saldırganın kendisine ve çevresine zarar vermesini engellediğini bildirdi. Copun kullanımı konusunda personelin eğitildiğini söyleyen Taştekin, “Bu teçhizatın, saldırganı caydırıcı özelliği bulunuyor” dedi. Fotoğraflar: AA SALİH ZEKİ FAZLIOĞLU MAĞDURA HAPİS CEZASI ‘ÇOCUĞA DAYAK İDDİASI’ İstanbul Haber Servisi Sezai Yakar adlı yurttaş, 8 Haziran 2007’de aracıyla Taksim’de polisler tarafından durduruldu ve alkol ölçümü yapılmak istendi. Yakar ölçümün hastanede yapılmasını isteyince Taksim Polis Merkezi’ne götürüldü. Merkezde darp edildiğini, elinin ve burnunun kırıldığını iddia eden Yakar’ın şikâyeti üzerine 7 polis hakkında iddianame hazırlandı. Adli Tıp’ın da raporuna rağmen polisler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. İşkence davasından yargılanan polisler, olaydan altı ay sonra, Yakar ve polislerin işkence yaptığına dair tanıklık yapan Fatih Uzun hakkında rüşvet vermek iddiasıyla dava açtı. Jet hızıyla sonuçlanan davalar sonucunda Yakar ve Uzun 10’ar ay hapis cezasına çarptırıldı. SAVAŞ KÜRKLÜ ADANA Adana’da DSİ’ye ait sulama kanalına giren çocuklara sudan çıkmalarını söyleyen polis ekipleri, çocukların elbiselerini alınca, gerginlik yaşandı. Gözaltına alınan çocuklar hakkında çocuk şubesinde işlem yapıldı. Adliyeye sevk edilen çocuklar serbest bırakıldı. Ancak çocuklardan N.G’nin babası Ş.G, polisler hakkında suç duyurusunda bulundu. Adana Devlet Hastanesi’nden verilen raporda, “Sağ göğüs bölgesinde şişlik, sırt bölgesinde sıyrıklar” belirlenen N.G’nin babası Ş.G, “Oğlumu dövmüşler. Gözlerini morartmışlar. Yere yatırıp, ağzına biber gazı sıkmışlar. Sizi şikâyet edeceğim dedim. Beni de tehdit ettiler” dedi. Eski Adalet Bakanı Oktay, adil yargılamayı etkilediği iddialarını yanıtladı: Komplo ve kurgu ürünü HİLAL KÖSE CHP grubunda ‘BDP’leştik’ eleştirisi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP’nin basına kapalı grup toplantısı dün Grup Başkanvekili Muharrem İnce başkanlığında toplandı. Edinilen bilgiye göre grup toplantısında Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz ve Antalya Milletvekili Gürkut Acar “Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndan çekilmeyi bile konuşamıyoruz. Ciddi kaygılarımız var” ve “CHP, BDP’leşti. Öcalan’a ev hapsi konusunda açıklama yapılıyor, gazetelerden öğreniyoruz. Yetkili kurullarda konuşulmuyor” eleştirilerini dile getirdi. Yönetime destek veren milletvekilleri ise “Genel Başkanımız önemli bir adım attı, çok olumlu geri dönüşler var. Aynı ezber eleştirileri yapmaktan vazgeçelim” yanıtını verdi. Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay, Ergenekon üyesi olduğu ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ettiği iddiasıyla yargılandığı davada dün savunma yaptı. Oktay, hakkındaki iddiaların kurgu ve komplo ürünü olduğunu belirterek “Köksal Şengün, sağlık sorunları olduğunu, davanın uzun süreceğini, gitmek istediğini, HSYK ile görüşmek istediğini söyledi. HSYK Başkanvekili Kadir Özbek ile samimi olduğum için aradım, randevu verdi. Köksal Şengün de gitti görüştü sağlık durumunu anlattı” dedi. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargıç karşısına çıkan Oktay, şöyle konuştu: “Hakkımdaki iddianame bir kurgudan ibarettir. DGM Başsavcısı Yaşar Günaydın’ın cenaze töreninde rahmetli Turgut Özal’la yan yana yürüyorduk. Polisler sağ ellerini kaldırarak ‘Komünist bakan istifa’ diye bağırıyorlardı. Bu iddianamede onun izlerini görüyorum. İnsanlarla ilişkilerim ustaca buraya monte edilerek sanık olmam için uğraşılmış. Emniyet, mahkeme kararı olmaksızın telefonumu dinlemiştir. Böyle bir uygulamanın yapıldığı sistem, özgürlükçü, demokratik, hukuk devletinin olduğu bir ? Seyfi Oktay, hakkındaki iddialardan hangilerinin evinde bulunan dinleme cihazlarından elde edildiğinin açıkça belirtilmesini istedi. sistem olmaktan çok uzaktır. Faşist bir sistemdir. Böyle bir uygulama ancak faşizmle yönetilen ülkelerde mümkündür.” Ergenekon davasına bakan eski İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün ile avukat Tülay Bekar tarafından tanıştırıldığını ifade eden Oktay, şunları anlattı: “İstanbul’da yemek yedik. Yemeğe Mehmet Emin Sungur da katıldı. Başkan bana ‘çok sıkıntıları olduğunu, tansiyonun inipçıktığını’ söyledi. Bu durumu HSYK’ye anlatmak istediğini belirtti. Ben de o zamanki HSYK Başkanvekili Kadir Özbek’i arayıp randevu aldım. Şengün de Özbek ve kurul üyeleri ile görüştü, sorunlarını anlattı. Kurul üyeleri herhangi bir Şengün Köksal ile tanışmak... tayinin mümkün olmadığını belirtmiş. Ancak kendisi görevde kalıp kalmaması konusunda kararsızdı.” Evinde, polis aramasından yaklaşık 8.5 ay sonra bilgisayarın kasası içerisine ve salondaki kornişin üzerine yerleştirilmiş dinleme böceği bulunduğunu kaydeden Oktay, “İddianamede yer alan hususların hangilerinin bu böcekler vasıtasıyla elde edilen kanıtlar olduğunu açıkça belirtilmesi gerekmez mi” diye sordu. Oktay, iddianamedeki telefon tapelerinin gerçekliğe uygun olup olmadığının bilirkişi vasıtasıyla tespit edilmesini, eski İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Zafer Başkurt, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Erkan Canak, Köksal Şengün, Kadir Özbek ve Gürbüz Çapan’ın tanık olarak dinlenmesini talep etti. Avukat Tülay Bekar da “Bir kadın olarak utanç duyuyorum. Süs eşyası olarak karşınızda duruyorum” diyerek Köksal Şengün’ü yıllardır tanıdığını ifade etti. Mahkeme heyeti, avukat sanıklar Ali Hadi Emre, Kudbeddin Kaya ve Mehmet Cengiz ile Canfer Balçık hakkındaki yurtdışına çıkış yasağını kaldırdı. ‘Rapor gelmezse işlem yapılsın’ İstanbul Haber Servisi Odatv davasında Ergenekon üyesi oldukları gerekçesiyle tutuklu yargılanan gazeteciler Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’ın avukatları, dijital verilere ilişkin TÜBİTAK’tan 5 aydır beklenen raporlarla ilgili mahkemeye dilekçe verdi. Avukatlar, raporun tutukluluk incelemesinin yapılacağı 13 Temmuz 2012’ye kadar gönderilememesi durumunda raporu hazırlayacak olan TÜBİTAK görevlileri hakkında yasal işlem yapılmasını talep etti. ‘Yandaşlara da vesika versinler’ İstanbul Haber Servisi Tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması istemiyle Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) tarafından başlatılan “Tanıklık Günleri” etkinliğinin 12’ncisi dün gerçekleştirildi. Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı önünde toplanan platform üyeleri ve tutuklu yakınları, dünkü etkinlikte tutuklu gazeteciler Eylül Dergisi’nden Erdal Süsem, Radyo Dünya’dan Kenan Karavil, DİHA’dan Aydın Yıldız, Etik Ajans’tan Davut Uçar ve Azadiya Welat’tan Dilşah Ercan’ın tutukluluklarına tanıklık ettiı. Etkinliğin açılış konuşmasını gazeteci Celal Başlangıç yaptı. Başlangıç, “Başbakan tutuklu gazeteciler için sarı basın kartları yok demiş. Metin Göktepe’nin de basın kartı yoktu, ama 15 yıldır adına ödüller veriliyor. Bunlar sarı basın kartlı değil yanaşma, yandaş gazeteci istiyor. Onlara da vesika versinler tartışmayalım” dedi. Erdal Süsem için tanıklık yapan TGS Başkanı Ercan İpekçi, Süsem’in Adalet Bakanlığı’na yazdığı mektubu okudu. Başbakan’ın kendisi hakkında, “polis öldürmek” ve “gasp” iddialarıyla suçladığını belirten Süsem, bu suçlamadan aklandığını, “örgüt üyeliği”, “örgüt adına para taşımak” iddialarıyla tutuklandığını söyledi. Süsem eşi Eylem Süsem de, “Tayyip Erdoğan’ın uzattığı yuları boynumuza takmadığımız sürece bu mahkumiyetler sürecek” diye konuştu. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear