02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 8 MAYIS 2012 SALI 6 DİZİ 40 yıl önce bir enternasyonal İLHAN SELÇUK Gençlerin devrimci dinamizmini değerlendiremeyen dayanışma örneği AKP: Ne Zaman Yıkılır? Dünkü yazımda AKP’nin temel özelliğinin “aşırı uç parti” olduğunu ve olağanüstü koşullarda iktidara tırmandığını yazdım... AKP, merkez sağın 10 yıl içinde yok oluşunun ve nihayet 2001 krizinin ürünüdür! Bu saptama evrensel geçerlilik taşır: Yunanistan’da da benzer bir siyasi süreç izliyoruz. Ülkeyi batıran sağlı sollu iki merkez parti, yarı yarıya azaldı... Sol İttifak büyük başarı gösterdi, PASOK’un (yüzde 13) kaybettiği oylardan fazlasını (yüzde 16) aldı! Komünist Parti yüzde 8, Demokratik Sol yüzde 6. Sağcı Yeni Demokrasi Partisi’nden kopan Bağımsız Yunanlılar yüzde 10’la parlamentoya girdi. Tabii, tam bu koşullara uygun başka bir gelişme, aşırı sağcı Hitlerci parti de yüzde 7 ile mecliste! Yunanistan’da seçim barajı yüzde 3... Olağanüstü koşullar “merkez denge”yi bozup altüst ediyor. Ama unutmayalım ki her ülkenin “merkez denge”sinin bozulma koşulları farklı! Almanya’da örneğin son seçimlerde teraziyi epey bozan olay, Japonya’daki nükleer patlama oldu ve Yeşiller iyice yukarıya fırladı! Neyse, konumuza dönelim... ??? AKP hangi koşullarda yıkılıp çöker? Bir bakalım: 1) Suriye ile savaş... RTE bir yıldır “savaşa” hazırlanıyor. Dün İtalyan gazetesine verdiği demeçte, Suriye’ye saldırabileceklerini söyledi! Geçen hafta, “basına sert” Orgeneral Özel ile 3 saat Suriye’ye saldırı konusunu görüşmüştü! Özel, savaşırız ve kazanırız garantisini verdi anlaşılan! Başbakan da, ordu sahte belgelerle darmadağın edildiğinde susar ve süreci desteklerken, şimdi orduyu korumasına aldı. Rap rap! Savaş için ihtiyacı var! Suriye’ye saldırma içgüdüsü ile yanıp tutuşan bir RTE ve Davutoğlu var ülkenin başında! 10 Ekim 2011 tarihli (blogumda da var) Davutoğlu: Savaşçı Dil başlıklı yazımda süreci okuyun! Orada, hem yabancıların değerlendirmesi (“Türkiye, Suriye’deki gelişmeler konusunda bir Vahşi Kart (joker gibi) olmaya devam ediyor...”) hem Erdoğan ve Davutoğlu’nun savaş açıklamaları var. 5 Eylül 2011 tarihli “Savaşa Oynayan Lider” yazımda, RTE, “Gerçek savaşçılığını öncelikle Suriye’de göstermek niyetindedir! Suriye en uygunudur” diyordum. Ve ekliyordum, Erdoğan ve ekibi; “Suriye ile muhtemel ve Batı dayatmasıyla gerçekleşecek savaşın, içeride bir savaş kahramanı, ulusal lider yaratacağına, son derece inanıyorlar! Böyle bir savaştır ki, RTE ülkede otoriter liderliğini ve başkanlığını kesinleştirebilir! RTE savaşa oynuyor! Tabii, arkasında, NATO’nun tankı ve tüfeğiyle!” Suriye ve Ortadoğu savaşı, Türkiye’yi yıkar. Savaşın altında, bu kısır kafalı politikacıların kalacağı kesin olmakla birlikte, umarım böyle bir felakete kalkışmazlar! ??? 2) Ekonomide gerileme: Tam çöküş falan demiyorum. Cari açık vermenin bir sınırı var veya çok yüksek bedeli! S&P kredi kuruluşunun Türkiye notunu durağana düşürmesi, Erdoğan’ın şiddetli tepkisine yol açtı; efendim büyüyorlarmış, bu haksızlıkmış... Kimin parasıyla büyüyorsun? S&P, kullandığın yabancı paraların güvenliğiyle meşgul... Türkiye, cari açığın, dış kaynak kullanımının sınırlarına dayandı. Bu nedenle yabancıya mal mülk satışına yöneldiler! Büyümeyi finanse edecek büyük paralara ihtiyaçları var. Yüzde 4 ve 6’nın altında büyümeler bile, Türkiye için kriz üretecek rakamlardır... 3) “Aşırı Uç Parti” politikalarında ısrar: Ruhu ve dinci bakışı ve uygulamalarıyla ülkeyi cendereye sokma politikaları da, eninde sonunda bu iktidarı ayakta duramaz hale getirir. Uygulayacağı baskı, büyük olaylar yaratma potansiyeline sahiptir. Fransa’nın yeni başkanı Hollande, Sarkozy’nin hakkından, “Fransa’yı ve Fransız vatandaşlarını bölüyor” mottosuyla geldi! Erdoğan ise Türkiye’yi parça parça yaptı! CHP bunu bile kullanabilecek bir izandan yoksun! Parti önderliği, cemaatlerin ve dinin arkasından koşarak oy alacağını sanıyor... (Bunu ayrı yazacağım!) 4) Otoriterlik ve diktatörlük süreci: Erdoğan’ın yapısı, diktatörlüğe elverişlidir. O yolda durmadan yol alıyor. Bütün ülkeyi tek adama bağlı bir yönetim modeline götürüyor. Anayasa ile bunu gerçekleştirmek isteyecek. Zaten dün hem kendisi hem de Bozdağ konuyu yeniden ısıttı. Başkanlık sistemi, Erdoğan’a Hitler’vari bir yönetimin kesin yolunu açar. Yasa ve sistem ne derse desin, Erdoğan istediğini yapar. Bugüne bakın, dövmediği kim var! Bu süreç, giderek yönetilemez bir ülke yaratacaktır. Mısır ve Arap Baharı patladığında, demiştim ki, bunlar Türkiye’nin de umududur! Otoriterlikten kurtulma, demokrasiye yönelme umudu! Yukarıdakilerden bir veya birkaçının bir arada gerçekleşmesi iktidarı devirir... Başka? her iktidar suçlu olur İlhan Selçuk, 19 Mart 1971 tarihinde yayımlanan “Deniz ile DARAĞACINA Menteşeoğlu” başlıklı yazısında MEKTUPLAR şöyle diyordu: Tarihte Yıldırım Beyazıt ve Aksak Timur’un Ankara Meydan Muharebesi’nden sonra karşılaşması meşhurdur. Beyazıt esir düşünce, Timurlenk: Getirin göreyim, demiş. Menteşeoğlu buna özenmiş olacak, 66 günlük mücadeleTÜREY KÖSE 3 den sonra Deniz Gezmiş’in tutulduğunu haber alınca: mazlum emekçilerin, fakir insanlaGetirin, diye emir vermiş. rın az gelişmiş Türkiye’sinde, Deniz Deniz’i İçişleri Bakanlığı makam ve arkadaşları bir yağlı kemik kapodasına sokmuşlar, mak isteseler, elbette muratlarına Kelepçelerini çözün! ererlerdi. Çözmüşler. Ülkücülük yoluna baş koydular. Menteşeoğlu (Deniz’i gazeteciVe inançları uğruna ölümü göze lere göstererek) İşte bu pejmürde aldılar. Yalnız kendileadam THKO’nun rine değil, belki de çok kumandanı imiş. İyi şeye zararları dokunbakın kılığına, kıyadu. Çıkmaz yolları zorfetine, suratına.. lamakla kendilerine yaDeniz Ben zık ettiler, gerici ve tuTHKO’nun kumantucu siyasi iktidara danı değil, neferidevrimciler aleyhine yim. büyük propaganda fırMenteşeoğlu satı yarattılar. Sen kahraman mıDeniz ve arkadaşları sın? suç işlemişlerdir. Deniz Siz de Ve bunun cezasını kahraman olduğugöze almışlardır. nuz için istifa ettiNe var ki, asıl suç niz değil mi? Siz onlarda değil, onları bu Demirel’in neferisiyollara iten namussuzniz, ben lar koalisyonundadır. THKO’nun.. Üniversiteli gençlerin Menteşeoğlu devrimci dinamizmini, Nereye gidiyorduTürkiye’nin yükselişi nuz? için itici güç olarak deDeniz Devrime.. ğerlendiremeyen her Menteşeoğlu siyasi iktidar suçlu ola(eliyle duvardaki caktır. haritada Sivas’ı işaÖyle bir düzen kuraret ederek) Devrim lım ki, çağdaş uygarlıo tarafta mı? ğa hasret Türkiye’nin Deniz Devrimin devrimci gençleri, o o tarafı bu tarafı yoktur. Her tarafdüzenin en taze itici gücü olsun. tan gelir. Bu düzeni kuramayan yaşlılar, Menteşeoğlu Susturun bu ukamenfaat şebekelerinin siyaset sahlayı. Çok konuşup ukalalık etmenesindeki kuklaları olmaya devam sin... ettikçe gerçek suçlu olmaktan kurVe Ankara konuşması burada bittulamayacaklardır. miş. Gazetelerde sakıt İçişleri Bakanı ile Deniz Gezmiş’in yan yana çekilmiş tarihi fotoğrafları da yayımlandı. Doğrusu ileride bu fotoğraflar güzel bir hatıra olur. Haldun Menteşeoğlu, muhtırasal darbeyle sükut ederken giderayak kendine göre bir zafer kazandı. Başkentin göbeğinde altmış altı günden beri dolaşıp duran Deniz ve arkadaşlarının durumuna gelince... Dünyanın her yanında, yürürlükteki bozuk düzenlere başkaldıran ülkücüler görüKitapta dış basının idamlara ve Kızıldelür. Bunları adi suçlularla bir re’ye bakışı da yer alıyor. Die Zeit’te 11tutmak mümkün değildir. De12 Mart 1971 tarihinde Altan Öymen imniz Gezmiş ve arkadaşları, zasıyla yayımlanan yazının başlığı “Terötuttukları yolu kendileri icat rist ve aynı zamanda kahraman...”dır. etmediler. Güney Amerika’da Kitapta derlenen bazı dış basın organladaha önce uygulanmış yönrında yer alan başlıklar da şöyle: temleri uyguladılar. Bunlar ? Puro Chile: 5 ölüm mahkumunun genç insanlardır. Onların çamuhteşem kaçışı. (26 Aralık 1971) ğındaki çoğu delikanlı, genç kız, el ele dans salonlarında ? Afric Asia: Üç militanı kurtaralım. dolaşıp sinemaya gidiyorlar, (16 Mart20 Mart 1972) hayatın ve gençliklerinin ta? Le Monde: Üç genç idam sehpası dını çıkarıyorlar. Deniz ve arönünde. (17 Mart 1972) kadaşları da böyle yapabilir? Le Figaro: 10 Türk eylemci rehinelelerdi. Hangi nedenle ölümü riyle birlikte öldüler. (31 Mart 1972) göze alıp kanundışı bir mü? Combat: Türkiye: Katliam (31 Mart cadelenin tehlikesine atılmış1972) lardır? Nasıl bir tılsıma kapılmışlardır ki, ölüm pahasına ? FranceSoir: Türkiye’de canavarca bir eyleme sarılmışlardır? kıyım. (1 Nisan 1972) Deli midirler? ? France Soir: Bir kez daha sert yöÇoğu kimse bunu anlanetim taraftarları kazandı. (1 Nisan 1972) maz. Gerçekte Deniz’in tuttu? Le Monde: Kızıldere katliamından ğu yol daha başından tıkalı sonra Türk hükümeti ‘Haydutları Bertaidi. Herhalde kendisi de biliraf Ediyoruz’ diyerek devrimcileri hedef yordu bunu. Sonu çıkmaz bir alıyor. (1 Nisan 1972) tehlikeli patikaya sapmanın ? L’Humanite: Kızıldere trajedisini baakılla pek ilgisi yoktur. Ülkühane ederek Türk generalleri rejimin faşicülük gerçekçiliği aşan bir zanlığını arttırıyorlar. (1 Nisan 1972) düzeye ulaştı mı, bu tür davranışlara sarılır insan. ? Politiqe Hebdo: Türkiye’de generalHiç kuşkusuz Deniz istese, ler cinayet işliyorlar. (11 Mayıs 1972) üniversiteyi uslu akıllı bitirirdi. “Evet efendimcilik” ve “çıkarcılık” politikasını meslek edinerek bozuk düzenin en yağlı ballı yerlerine tırmanaSerpil Çelenk bilirdi. Yetenekleri üstündü. Çalışkandı. Üniversitenin Güvenç, “40 yıl mezunlar kapısından çıktığı önce”sinden bugüne saat, mutlu azınlığa katılmak baktı: “Sağ basın için önünde bir engel kalmıDeniz’lere kin kustu.” yordu. Yoksul köylülerin, ‘Üç fidan’ı barbarlardan kurtarmak için... CAVLI ÇULFAZ Türkiye’de canavarca kıyım fayda vermez...’ “Çok şey yitirdik yoldaş, çok şey... Çetin savaşımlarla kazandığımız çok şey alındı şimdi elimizden... Dünyanın çivisi çıktı, dengesi değişti... Sovyetler Birliği yıkılmayacaktı... Yıkılmayacaktı yoldaş...” demişti... Yılların savaşkan emekçi önderi Gordon McLennan ile yürümüştük birkaç dakika birlikte... “Sosyalizmden kurtulmalıyız diyor bazı eski yoldaşlar... Ne derGordon McLennan, Emekliler Hareketi’nin başında, sin?” diye sormuştum. kesintileri protesto ederken (2003). Şili Halk Birliği’nin, Salvador Allende’lerin, Luis Corvalan’ların, Victor Jara’nın o unutulmaz Venceremos marşının sözleriyle yanıt vermişti: “Geçmişe ağlamak fayda vermez Gelecek mutlak sosyalizmin Yarını bugünden kuracaksın O senin tarihin olacak” Sonra sağ yumruğunu sıkıp havaya kaldırmıştı... sosyalizmin! 1972 yılının bir ilkbahar günü... Nisan ayının sonları olsa gerek... ABD emperyalizminin Vietnam’daki barbarlıklarını protesto gösterilerinden biriydi. Büyük Britanya Komünist Partisi (CPGB) Genel Sekreteri John Gollan ve o zamanlar partinin ülke çapında örgüt sorumlusu Gordon McLennan ile buluşmuştuk Londra’da Trafalgar Alanı’nda... Ertesi gün Gordon McLennan ile birlikte Avam Kamarası’na gitmiş, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idamını önleyebilmek için İşçi Partisi’nin o sıralar sol kanadının lideri olan Michael Foot ile görüşmüştük. Michael Foot “Üç Fidan”ın idamını engelleyebilmek için İşçi Partili milletvekilleriyle konuşmuş, protesto telgrafları çekilmişti Ankara’ya... Britanya aydınlanma hareketinin bayrağını elden düşürmeyen; Cromwell’lerin, Shelley’lerin, Byron’ların, Hazlitt’lerin ardılı İşçi Partisi lideri Michael Foot sonsuzluğa göç etti önceki yıl... 97 yaşında... dirençli emekçilerin, ünlü Marksist aydınların, Eric Hobsbawm, Maurice Dobb, E.P. Thompson, Christopher Hill, Rodney Hilton’ların partisinin lideriydi... Mizah duygusunu hiç yitirmemiş, alçakgönüllü bir tersane işçisiydi... Gordon McLennan’ı yıllar sonra elinde megafonla Emekliler Hareketi’nin başında Trafalgar Alanı’na doğru yürürken görmüş, yanına yaklaşmıştım. 1972 yılını hatırlamıştık birlikte... Gösterdiği dayanışmaya bir kez daha teşekkür etmiştim. Gözleri buğulanmıştı hafifçe... ‘ Geçmişe ağlamak Gelecek mutlak Telefonun öbür ucundaki ses 6 Mayıs 1972 günü akşamüzeriydi... Londra’da, Dalston’daki evde telefonum çalmıştı... “Ne yazık ki kurtaramadık, çok üzgünüm yoldaş...” diyordu telefonun öbür ucundaki İskoç şiveli. Gordon McLennan’ın sesiydi... Ağlamaklı gibiydi sanki... Onu da sonsuzluğa uğurladık geçen yıl 21 Mayıs’ta... 87 yaşındaydı. John Gollan’dan sonra, Büyük Britanya Komünist Partisi’nin genel sekreteriydi 1975 1989 yılları arasında... Sınıf bilinçli işçilerin, C MY B C MY B Yarın: “İnancımızı hiçbir zaman yitirmedik... Gelecek mutlak sosyalizmin yoldaş!” demişti, “r” harflerini çatlatarak o sevimli, içe işleyen İskoç aksanıyla... 40 yıl önce, bütün varlığıyla çırpınmıştı Gordon McLennan “Üç Fidan”ı barbarların elinden kurtarabilmek için... Enternasyonal dayanışmanın paha biçilmez bir örneğini vermişti... Son nefesini verirken, eminim “Venceremos, bir gün kazanacağız mutlaka” diyordu Gordon... Mecalsiz, dermansızdı belki ama sağ kolunu yine yukarı doğru kaldırmış, yumruğu sıkılıydı mutlaka... Onun Deniz, Yusuf ve Hüseyin’e selamını not düşüyorum buraya, epey gecikerek de olsa... Kadın polis beklediler! ANTALYA (Cumhuriyet Bürosu) “Parasız eğitim sınavsız gelecek istiyoruz. Alacağız” yazılı pankartı taşıyan Gülçin Bulut ve Nazım Bilgeç, Antalya İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün giriş kapısına kendilerini zincirledi. “Parasız eğitim hakkımız” sloganı atan eylemcilerden Nazım Bilgeç zincirleri kesilerek gözaltına alınırken Gülçin Bulut’un zincirlerini kesmek için 2 kadın polisin gelmesi beklendi. Gülçin Bulut da kadın polislerin zincirlerini kesmesinin ardından gözaltına alındı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear