23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 29 ŞUBAT 2012 ÇARŞAMBA kultur@cumhuriyet.com.tr 14 KÜLTÜR Duyurularını daha alımlı kılmak için çeşitli yollara başvuran sanat kurumları biraz daha özenli olamaz mı? Beni LCV’leme lütfen EVİN İLYASOĞLU Cep telefonum çalıyor: “Günaydın ben Nebahat. Akşam bekliyoruz.” Nereye? “Filanca serginin açılışına.” Yok, sağ olun gelemeyecegim. “Ama bir dahaki sefere söz.” Peki, söz... Sanat kurumları duyurularını daha alımlı kılmak için çeşitli yollara başvuruyorlar. Kendi sanat danışmanları ya da medya uzmanları bir yana, piyasada bu işleri yapan pek çok reklamtanıtım ajansı oluştu. Giderek konser, tiyatrofilm galası, sergi açılışı için çağrı sistemleri ve yeni söylemler gelişiyor; birdenbire yaşamınıza hiç tanımadığınız isimler giriyor. Genç bir adam en teatral sesiyle: “Ben bilmem nerden Naci. Geliyorsunuz değil mi?” Sanki gizli bir ajana bir toplantı vaat etmişim! “Ama LCV’lemediniz”... (Lütfen cevap verme’lemediniz şeklinde bir ifade). Böylece yeni bir sözlük de gelişmekte... Bu kez bir konsere katılmak, basın protokolünde yerinizi ayırtmak için harekete geçiyorsunuz. Davetiyede “Katılım durumunda şu numaradan Gülfidan Hanım’ı arayınız” yazılmış. Numarayı çevirdikten sonra 1015 dakika tutsaksınız: Önce santraldaki sesin sunduğu çeşitli seçenekleri dikkatlice tuşluyorsunuz. Ulaştığınızda telefona çıkan hanım sorumlu kişiye bağlamadan önce iyice sorguluyor: “Nereden arıyorsunuz?” Evden. “Ne konuda görüşecektiniz?” Bana konser için çağrı gelmiş de... “Bekleyiniz lütfen...” Mozart’ın Alla Turca’sı eşliğinde beklemeye alınıyorsunuz. Tekrar aynı ses: “Hangi gazete demiştiniz?” Cumhuriyet. Tekrar Mozart. En sonunda karşımda bir sorumlu: “Ben Gülfidan!” Konsere katılacağımı teyit etmek istedim. “Ay çok memnun oldum. Siz her zaman beni arayın!” Aynı tanıtım şirketi bazen birkaç kurumu kucaklamış, size değişik şapkalar altında iletiler yolluyor. Bu kez Gülfidan Hanım’ın asistanının sekreteri var telefonda, “Geliyorsunuz değil mi?” dediğinde, acaba hangi etkinliğe gidiyorum! Kimi sanat kurumu basın bültenini kendi uzmanına hazırlatıyor. Basın toplantısı başlamadan önce konukların ellerine yazılması gereken haberi dili geçmiş zamanda sunuyor. Kimi kurum doğrudan medya şirketinin anlı şanlı tanıtım cümlelerine güveniyor: “Cuma akşamki nefis konserde sanatçılar unutulmaz bir iz bırakacak.” Daha konser yapılmamış ama kesinlikle “nefis” olacak. Bir de mönüde ne var, ona bakalım: “Beet ? Kendi sanat danışmanları ya da medya uzmanları bir yana, piyasada bu işleri yapan pek çok reklamtanıtım ajansı oluştu. Giderek konser, tiyatrofilm galası, sergi açılışı için çağrı sistemleri ve yeni söylemler gelişiyor; birdenbire yaşamınıza hiç tanımadığınız isimler giriyor... hoven’ın Archiduke trip Op: 97 Si bemol Majör’ü seslendirilecek.” Her neyse, Beethoven adı tanıdık, iyidir herhalde. Geçen hafta gelen bir duyuruda Apollon sadece güneş tanrısı, Pan da şarap ve oyun tanrısı olarak sunulmuş. Oysa Apollon aynı zamanda kehanet, okçuluk, akıl ve de müzik tanrısı. Pan ise belki Dyonisos’un ekibinde de yer aldığı için oyun ve şarap tanrısı olarak anılmış ama aslında kır tanrısı: Vahşi doğanın, çobanların, avcıların tanrısı, flütüyle doğayı uyandırır. (Pan flüt, Paganizm, hatta gece karanlığında korku saçtığı için Panikatak sözleri de ondan türemiştir.) Kral Midas bu iki tanrının müziği arasında bir seçim yapacaktır: Apollon, Tanrısal, üst düzey müziği sunar, bunu ancak bir kral olduğu için Midas işitebilir, halk duymaz bile. Oysa Pan, flütünü doğallığıyla çalmaya başlayınca avam tabaka coşar. Eğer Apollon’u sadece güneş tanrısı, Pan’ı da sadece şarap /oyun tanrısı olarak bellerseniz, müziğin ortak paydasındaki konuyu hiç anlamazsınız. Geçen haftanın bir başka duyurusu “77 yıl sonra aynı Prelüd” başlığını taşıyordu. Rus şarkıcı M. Petrovna Maksakova İstanbul’da bir konser verecek. Büyük boyda, çok alımlı bir aktris fotoğrafı sadece sanat değil, aktüalite sayfalarına da taşındı. Sanatçının kendi kimliğinden ön ce anneannesinin Atatürk’ün huzurunda şarkı söylemiş olması öne çıkarılmıştı. Torun da şimdi 77 yıl sonra “aynı prelüdü” söyleyecek diye ilan edildi. Belli ki orkestra Bizet’nin Carmen prelüdü ile konsere başlayacak. Anneannesi gibi o da Carmen’den bir “arya” söyleyecek, orkestra için yazılmış prelüdü değil! Daha önce nice tanıtımda İdil Biret’in orkestraya eşlik etmeyeceğini ve “sahne alma” deyiminin gazino sanatçılarına ait olduğunu uyarmayı kendime görev bildim. Bilmem bu yazım da organizasyon ve tanıtım sahiplerini biraz daha özenli olmaya çağırır mı? Brecht’in Renkli Dünyasında Böyle oluyor büyük sanatçılar; dün bugün, geçmiş gelecek, eski yeni dinlemiyorlar; her zaman taze, hep yeni şeyler söylüyorlar okuruna, izleyenine. Dostlar Tiyatrosu’nun yeni oyunu “Ben Bertolt Brecht” ne güzel oynanmış, ne diri, cıvıl cıvıl bir oyun. Bunun bir nedeni Tülay Günal ile Genco Erkal’ın usta oyunculuklarını tadını çıkara çıkara izleyenle buluşturmalarıysa, öteki nedeni de Brecht metinlerinin çağlar üstü gerçekçiliğiyle yaşama gücü. Brecht, yazdıklarını oyun gibi yazmış, Tülay Günal ile Genco Erkal da oyun gibi oynuyorlar. Sahnede sergilenen yapıtın da türü oyun olduğuna göre hakkını vermek gerek; nitekim veriliyor da. İzleyici Brecht’in yaratıcı zekâsından fışkıran, çoğu özdeyiş düzeyine yükselmiş şiirleri, oyun parçalarını, çok renkli, ışıklı bir oyun izler gibi hayranlıkla izliyor. ??? Brecht ilk olgun şiir örneklerini verdiğinde on altı yaşındaydı ve yıl, Birinci Dünya Savaşı’nın başladığı 1914’tü. Varlıklı bir aileden, Bavyera’nın doğa güzellikleri içinde yaşayan, ozan ruhlu, avare lise öğrencisiyken savaş onu bambaşka dünyalara sürükledi. Tıp öğrenimine başlar başlamaz sağlık görevlisi olarak askere alındı. İnsan hayatının sermaye düzeninde kolayca harcanıveren ne denli ucuz bir şey olduğunu gördü. Savaşta ölmek, yüce bir amaç değil, gülünç, zavallıca bir durumdu. Savaş sona erdiğinde bütün kurumlarıyla yıkılmış Alman toplumu içinde Brecht, anarşizme varan, alaycı başkaldırı şiirleri yazıyordu. Tanrı, halk, vatan gibi kutsal sayılan değerleri, utanma ve sıkılma duygularından arınıp toplum dışı bir anlayışla yerden yere vuruyordu. Sokak dili, imgeden uzak düz anlatım, doğaya ve egzotik dünyalara yakınlığın bireşiminden yepyeni bir şiir dili yaratmıştı. Kutsal kitapların açık sözlülüğünden sokak şarkıcılarının ağır duygusallıklarına dek türlü anlatım biçimlerinin özellikleri yer alıyordu bu şiir dilinde. Brecht’in başkaldırı dünyası 1920’lerin ikinci yarısında Marksizmi öğrenmesiyle sınıfsal bir temele oturdu. Artık sermaye düzeninin bilinçli bir karşıtıydı. Aynı dönemde Çin şiirine duyduğu ilgiyle şiiri dingin bir olgunluğa kavuştu. Yalın söyleyiş içinde patlayan zekâ kıvılcımlarıyla etkiledi okurlarını. Oyunlarının kazandığı büyük başarının ardında bu parlak şiir dilinin payı büyüktür. ??? Brecht oyunları ülkemizde 1960’lardan bu yana sıklıkla sergilendi. Elli yıldır, her yeni Brecht oyunu izleyicilerde yepyeni heyecanlar yarattı. Tıklım tıklım dolu bir salonda izlediğim Ben “Bertolt Brecht”, bu heyecanın günümüz kuşaklarında da sürdüğünü gösteriyor. Genco Erkal’a toplumca teşekkür etmeliyiz, günümüzün insanları aptallaştıran değer yargılarına yüz vermeyip bizi Brecht’in evrensel şiiri ve tiyatrosuyla buluşturduğu için. Büyük sanatçılara yakışan, cesaret isteyen bir oyun sunuyor bizlere. Böylesi sanatçılar işte, her çağda görünmeyeni görüp topluma gösteriyor, anımsatıyor farklı olanı, gerçek olanı, kalıcı olanı. Yalnız sanatçılar değil, uzak görüşlü, geçici olanla değil, kalıcıyı düşünen, örgütleyen siyasetçiler de gerek toplumlara. İyi insan olacağınıza öyle bir yere götürün ki dünyayı iyilik beklenmesin! ??? Özgürlük neye yarar, yaşarsa bir arada özgürlerle tutsaklar? HRH Üçlüsü, Fulya Sanat Merkezi’nde gerçek bir müzik şöleni sundu Nefis bir Schubert gecesi yanoda Hande Dalkılıç, viyolonselde Rahşan Apak ve kemanda Hakan ŞenGeçenlerde Beşiktaş Fulya Sanat Mer soy, kısaca HRH üçlüsü adıyla büyük bir kezi’nde anlamlı bir müzik olayı yaşan performans gerçekleştirdiler. Schubert’in dı. Konser yoğunluğu artan İstanbul’da bu az bilinen nefis iki yapıtı bir arada sesirili ufaklı epeyce dinletiye tanık olunu lendirildi. Bir müziksel maceraydı ve alyor. Tüketim dürtüsünün müzik alanına tından çok güzel kalkıldı. da yansımasıyla ve bir miktar da med200 yıl öncelerin Viyana’sından bir yatik çerçevelenmeyle bu dinletiler ilgi gündelik yaşam izlenimi olarak Schuçekiyor ya da biraz daha gölgede kala bert’in sokaklarda aylak aylak dolaşan, biliyor. Bu gündelik yaklaşımcılık için sonra bir birahaneye dalıp mermer made, geçen haftaki önemli ve değişik ola salar üzerine notalar çiziktiren, bir tuhaf yın gürültüye gitmemesi için kısacık al adam imajına sahip olduğu söylenir, tının çizilmesinde yarar olacağını dü yazılır. İnsan sesinin hem yumuşak hem şündüm. de gergin özelliklerini Schubert 30 yılharika yansıtan ve arlık çok kısa, yaşam kasından içli, nefis bir zorlukları ve geçim ? Piyanoda Hande Dalkılıç, piyano eşliğiyle dessıkıntılarıyla geçen teklenen o güzel şarkıviyolonselde Rahşan Apak ve ömrüne epeyce bir lar o masalarda yazılmış kemanda Hakan Şensoy’dan şeyler sığdırmıştır. gibidir. Geçim sıkıntıDaha çok şarkı ve oluşan HRH Üçlüsü, Schubert’in larıyla dolu yaşamınoda müziği yapıtladaki huzursuzluğu bir iki nefis triosunu bir arada rından oluşan bu ölçüde giderici o birbiyorumladı. ürünler besteciye rinden hicranlı oda mügenel kamuoyunda ziği ve piyano yapıtlahak ettiği kadar bürı da herhalde oralarda yük bir ün ve tanınmışlık getirememiş ortaya çıkıvermiştir. tir. Ama müziğin derinliklerinde dolaşGeçen akşam alabildiğine zevkle izmayı seven dinleyiciler için Schubert mü lenen Trio’lar yorumunda HandeRahziği büyük mutluluk kaynağıdır. şanHakan üçlüsü kederden sevince, Oda müziği alanında ölümüne yakın oradan ölüm duygusunun bastırmışlığına dönemlerde bestelediği, yaşama sevin ve yeniden aydınlık ufuklara geçişin inci ile karanlık duyguların birbirine ka ce ayrıntılar gerektiren yorumunu alrıştığı o iki nefis Trio’su Türkiye’de bir kışlanacak bir güzellikte yaptılar. konserde muhtemelen ilk kez birlikte sesBu üçlünün Schubert müziği dışınlendirildi. Cesur bir programdı bu. da diğer oda müziği yapıtlarına da geKendi enstrümanlarında her biri ken çiş yapmaları ve müzikseverlere yeni dini ayrı ayrı kanıtlamış ve belli ünlere güzellikler sunmaları içtenlikle teulaşmış değerli üç genç müzisyen, pi menni olunur. ERHAN KARAESMEN Rahşan Apak, Hande Dalkılıç ve Hakan Şensoy. Hezarfen Ney Konçertosu Almanya Prömiyeri Demokrasi üzerine yazı ve söyleşileri ‘Bu Bir Çağrıdır’ adıyla kitaplaştı Yaşar Kemal barışa çağırıyor Burcu Karadağ Say’ın ‘Hezarfen’i Almanya yolcusu Kültür Servisi Fazıl Say’ın yeni eseri “Hezarfen Ney Konçertosu”nun dünya prömiyeri, Almanya Mannheim’de 56 Mart tarihlerinde yapılacak. Musikalische Akademie des NationaltheaterMannheim Orkestrası’nın siparişi üzerine bestelenen eser, Mozartsaal, Rosengarten Mannheim’de seslendirilecek. Prömiyerde, neyzen Burcu Karadağ’a, şef Dan Ettinger yönetimindeki Musikalische Akademie des NationaltheaterMannheim Orkestrası eşlik edecek. Prömiyerden önce 4 Mart tarihinde ise Musensaal, Rosengarten Mannheim’de Say’ın eserlerinin yanı sıra Strauss ve Schubert’in eserlerinin de seslendirileceği, geliri Türk Kızılayı’na bağışlanacak bir yardım konseri gerçekleşecek. Bu konserde ise Fazıl Say ve Burcu Karadağ’ın yanı sıra Tamara Banjesevic, Atsuko Kinoshita, Andrei Rosianu, Julien Heichelbech, Johannes Dölger gibi sanatçılar sahnede olacak. Say ayrıca, 7 Mart’ta Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda bir konser verecek. 10 Mart saat 14.00’tea ise CRR’de çocuklara yönelik özel bir resital sunacak. Kültür Servisi Usta yazar Yaşar Kemal’in 20 yıldan bu yana yaptığı barış çağrıları “Bu Bir Çağrıdır” adıyla kitaplaştı. Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan “Bu Bir Çağrıdır” kitabı, yazarın her zaman büyük bir umutla dile getirdiği demokrasi, insan hakları ve barış çağrılarını, uyarıları ile yazılarını bir araya getiriyor. “Bu Bir Çağrıdır” kitabının önsözüne “Böyle çağrıları çok yazdım, yirmi yıldır yazdıklarımı bir araya toplayarak bir daha çağrıda bulunayım dedim. Ne söylense sanki duyan yok, gören yok” diye başlayan yazar, “Gençliğimde, gazete cilik yıllarımda Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda birlikte savaşmış Türkleri de, Kürtleri de, onların sevgi ve dostluk dolu anılarını da çok dinledim. Bugün onların çocukları, torunları böyle bir kardeş savaşını kabul etmemeli. Etmiyorlar da. Bu savaş inanılmayacak kadar uzun sürdü. Türkler de Kürtler de bu savaşın bitmesini istiyorlar, bundan kuşkum yok” şeklinde devam ediyor. Kitapta ayrıca, Radikal Gazetesi Yan Yayınlar Yönetmeni Cem Erciyes’in Yaşar Kemal ile 2009 yılında yaptığı “Kürt Sorunu Nasıl Çözülür?” başlıklı röportajı da yer alıyor. ‘Günlük Müstehcen Sırlar’a coşkulu gala Kültür Servisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (İBBŞT) yapımı, Fikret Yıldırım Urağ’ın yönettiği “Günlük Müstehcen Sırlar”ın galası önceki akşam Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde yapıldı. Marco Antonio De La Parra’nın yazdığı, Deniz Yüce’nin çevirdiği, Cengiz Tangör ve Erkan Sever’in rol aldığı oyuna ilgi büyüktü. Şili’de darbe sonrası Pinochet döneminde baskıcı rejimin kurbanı iki kişi üzerinden sıkışmışlığı anlatan oyunda Tangör ve Sever’in başarılı performansları büyük alkış alırken yapımda emeği geçen ekibe tiyatronun genel müdürü Ayşenil Şamlıoğlu da eşlik etti. ‘Kültürlerarası Şiir ve Çeviri Akademisi’ açılıyor Kültür Servisi Kadıköy’de faaliyete geçmesi planlanan “Kültürlerarası Şiir ve Çeviri Akademisi” 31 ülkede yapılacak 51 eşzamanlı etkinlikle açılıyor. Haydar Ergülen, Metin Cengiz, k. İskender, Metin Celâl, Tozan Alkan, Gülce Başer ve Enver Ercan tarafından kurulan “Kültürlerarası Şiir ve Çeviri Akademisi”nin açılışı, “Şiir Akşamı” başlıklı etkinlikle bugün saat 19.00’da Gülhane Parkı girişindeki Tanpınar Edebiyat Müzesi ve Kütüphanesi’nde yapılıyor. Açılış konuşmasını yazar, eleştirmen Doğan Hızlan’ın yapacağı etkinlikte, Ataol Behramoğlu ile Haluk Çetin şiirmüzik dinletisi sunacak. Akademi, Türkçe yazılan şiiri ulusal ve uluslararası alanda daha belirgin kılmaya yönelik çalışmalar yapmayı, bu çerçevede çeşitli ülkelerle karşılıklı antolojiler yayımlamayı, şiir kuramıyla ilgili kitaplık oluşturmayı, şiir kitapları fuarı düzenlemeyi ve şiir evi açmayı amaçlıyor. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear