02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 ŞUBAT 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 CHP’nin Baharı Başka iz “Arap Baharı” denen B şeyin, bölgede sömürgeci küreselleşmeye İşin aslı ski Bakan Hikmet Uluğbay’dan bir Arap Baharı değerlendirmesi: “Suriye, Kuzey Irak petrollerini Hayfa ve Trablus’a ulaştıran iki boru hattının geçtiği coğrafyayı denetlemektedir. Bu boru hatları onarılır ve kapasiteleri arttırılma yoluna gidilirse, Musul havzası petrollerinin Akdeniz’e ulaşması için Türkiye’ye ciddi bir alternatif yaratılmış olacak ve İsrail için güvenilir petrol kaynağı sağlanmış olacaktır. Kuzey Irak yerel yönetimi de petrol ihracatını Türkiye’ye bağımlı olmaksızın, büyük E ölçüde arttırarak ekonomik güçlenmesini finanse etme olanağını da bulacaktır. Arap Baharı adı altında ülkelere demokrasi ve özgürlük getirilmek istendiği söylenmektedir. Üstelik bu ülkelere demokrasi getirilmesini Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar, BAE gibi demokrasi ile adları anılması zor ülkeler de destekler görünmektedir. Arap Baharı, aslında Büyük Ortadoğu Projesi’nin yaşama geçirilmesi için bu ülkelerin içindeki inanç farklılıkları ile etnik farklılıkların sahneye çıkarılmasıdır.” uyumlu, halkları uyutacak “Müslüman Kardeşler” benzeri, işbirlikçi, gerici kadroların işbaşına getirilmesi olduğunu sanıyorduk. Türkiye’de de giderek laiklik ilkesinden sapıldığını sanıyorduk. Meğer öyle değilmiş. CHP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap, Taraf gazetesinde yayımlanan söyleşisinde bu konuda nasıl yanıldığımızı anlatıyor bizlere: “Düne kadar İslamcı akımlar, Türkiye’de öcü gibi görülüyordu. ‘Türkiye, laik yapısından geri gider mi?’ diye bir endişe yaşanıyordu. CHP’lilerde böyle bir tedirginlik vardı. Hayır!.. Dünyadaki gelişmeler ve Arap Baharı arayışları gösterdi ki, Türkiye’yi laik konumundan artık kimse koparamaz.” Taraf’ın “Türkiye’nin şeriata doğru kaydığı, laiklikten koptuğu yönündeki endişeniz bitti mi?” sorusunu da Matkap şöyle yanıtlıyor: “O endişe giderek azalıyor. Arap Baharı’yla birlikte önemli bir kırılma oldu bu konuda. AKP’nin başındakiler Milli Görüş geleneğinden geliyorlar ama... Bugün eğer laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti arayışına, Ortadoğu ülkeleri de girdiyse ve oradaki halklar da özgürlük peşindeyse, geçmişte adil düzen vaat eden, Türkiye’nin şeri hükümlerle başarılı olacağını öngören grupların anlayışları artık çöktü demektir bu. Devlet yönetimine, İslamcı siyaseti esas alma anlayışı artık kırıldı.” Öğretim birliği paramparça. Yurtta barış, dünyada barış yerlerde. Aydınlanma aşağılanıyor. Başımızdakiler, dindar ve de kindar nesil yetiştirme peşinde. Atatürk’ün kurduğu partinin yeni hali ise, “Devlet yönetiminde İslamcı siyaseti esas alma anlayışı kırıldı” düşüncesinde... CHP’ye oy verenlerin vay haline! ‘Yeni Türkiye’ ve Kadın O zihniyet ilkokulda bile kız ve erkek çocuklarının yan yana okumasını istemez. O zihniyet, aslında kadınların öğretmen olmasını da istemez. 4+4+4’ün arkasındaki örümcek tutmuş ideolojik takıntıyı iyi görmek gerek... Abartıyor muyum? Asla... O zihniyetteki bir yazar, 80’lerde satış rekorları kıran ünlü romanında ilkokuldaki küçücük bir oğlan çocuğunun kadın öğretmeni karşısında tahrik olduğunu yazarak kendini ele verir. O zihniyet, kadının yeri evidir diye düşünür. Ben, o zihniyetin de bir evrim geçirdiğine inanmak istiyordum, ama 2012 yılında karşımıza 4+4+4 diye adlandırılan, ilköğretimde değişiklik öngören yasa teklifi çıktı. ??? AKP büyük bir örgüt, içindeki herkes “o zihniyet”in esiri olmamalı. Çeşitli gerekçelerle kızlarla erkeklerin bir arada olmalarını istemeyenlere karşı AKP içinden de sesler yükselsin diye bekleyeceğim. Bakan Fatma Şahin, eski bakan Nimet Çubukçu, İstanbul Milletvekili Belma Satır bunun için ilk aklıma gelen isimler. Eğitimin altını üstüne getiren yasa tasarısı için diyecekler ki, Alman eğitim sistemi çok iyi, biz de onu örnek almak istiyoruz... OECD’nin yaptırdığı üye ülkelerde eğitimi ele alan PISA raporunu incelesinler. Alman eğitim sistemi dökülüyor. Epeydir uygulamada tökezliyorlar çünkü... ??? Beğenmedikleri Cumhuriyet kadına çağ atlatma projesiydi. Evet, tepeden alınan kararlarla... Kimdi bu adamlar Cumhuriyet’i kuran, bu kararları alan? Osmanlı’nın Harbiye, Tıbbiye, Mülkiye mezunu, edebiyle adabıyla üst sınıf kuşağı... Onlar kendi süzülmüş birikimleriyle kadını el üstünde tutan çağdaş bir Türkiye yaratmak istediler. ??? Bugün bölgesinde yeni bir Türkiye, yeni bir Ankara yaratmak isteyenler var. “Yeni Türkiye”nin eskisinden çok daha güçlü ve iddialı bir rol oynayacağı beklentisi var. “Yeni Türkiye”ciler Cumhuriyetin simgelerini, değerlerini ve ilkelerini aşınmış bulmaktalar. Peki, ama bu “Yeni Türkiye”yi neyin üzerine inşa edecekler? Bölgedeki Arap Baharı demokratikleşme, şeffaflaşma esintisiyle geliyor. Aynı zamanda kitlelerin katılımıyla beraber İslami dalganın yükseldiği görülüyor. Mısır, anayasasına ‘şeriat’ı koyup koymamayı tartışıyor. Arap Baharı’nın aktörleri olan gençler ve kadınlar bir kenarda... Türkiye ise bölgesinde hâlâ laliklik, kadına verdiği değer, Avrupa Birliği ilişkisi ve dizilerdeki renkli yaşamıyla Arap halklarına örnek. İşte bu noktada ciddi bir çelişki var. Arapların Türkiye’ye bakışındaki bu çerçeveye rağmen, “Yeni Türkiye”yi kurmak isteyenler içinde önemli bir kesim Türkiye’yi İslami bir çizgiye oturtma özlemlerini gizlemiyor. Yetmiyor, sonuçları ister istemez kadını eğitimde geri plana itecek olan bir yasayı sofraya sürüyorlar. Futbol sistemini anlatan 4’lü rakamlarla çocukları küçük yaştan dini eğitime, kızları küçük yaştan ev işlerine yönelterek gol atacaklarını sanıyorlar. Ama bu gol kendi kalemize girecek. ??? “Yeni Türkiye”yi kadınları yüz yıl öncesine iterek kuramazsınız. görmüyor. Topuz’a göre, parti içi iktidar da muhalefet de tüzüğü bir mücadele aracı olarak görüyor. Parti içi demokrasiyi sağlamanın daha çok katılım, ortak akıl, çoksesli, ancak uyumlu bir yapı ile gerçekleşeceğine değinen Ali Topuz, MYK’nin ayrı, genel başkanlığın ayrı bir organ olduğunu, MYK’nin genel başkan tarafından atanması halinde, o organın bir tür “genel başkana bağımlı danışmanlar meclisi” haline geldiğini, bunun da demokrasi ile bağdaşmadığını savunuyor. HP’nin son 40 yıllık sürecine üye, C yönetici ve milletvekili olarak tanıklık etmiş Ali Topuz, durumu hiç de iç açıcı Tüzük ve kırılma Aday belirlemeye gelince... Topuz, “Eskiden parti yöneticileri, önseçime girerlerdi. Kontenjan adaylığını kabul etmezlerdi. Şimdi PM ve MYK üyeleri, listelere önce kendi adlarını yazıyorlar. Tüzüğe ‘PM üyeleri, önseçime girmeye mecburdurlar’ hükmünü öngören tek madde koysanız, demokratikleşme büyük ölçüde gerçekleşir.” Topuz, CHP’de parçalanma, kırılma tehlikesi görüyor mu? Topuz, partinin klasik ideolojik çizgisine karşı cephe almış yönetici ve milletvekillerinin bulunduğundan söz etti: “Bunlar, CHP ile geçmişte hiç bağı olmamış kesimlerden getirilip yerleştirilmiş isimler. Bunları göstererek ve kimi olumsuz konuşmaları da örnekleyerek partide ideolojik sorun olduğu savı ortaya atılabilir. Buna müsait bir ortam da var. Parti tabanı; CHP’yi, AKP’den ayıran nitelikler konusunda çok hassastır. AKP ile benzeşmeye özen gösterirseniz, tartışmalar meşruiyet kazanır ve bölünmeye giden bir ayrılığın tohumlarını ekmiş olursunuz.” Topuz, partide hassasiyetlerin yitirilmesine örnek olarak da CHP’nin muhalefet ettiği son MİT ile ilgili yasanın oylama sonucunu verdi: “Partinin tavır koyduğu yasaya toplam 63 milletvekili ret oyu verdi. CHP’nin milletvekili sayısı 135, MHP’nin ise 52. Demek ki, CHP’nin içinde bu yasaya ret oyu veren çok az milletvekili olmuş. Meclis’te bir mücadele gerekirken CHP’liler neden gereken hassasiyeti göstermediler? Üzerinde düşünülmesi gereken soru budur.” Tüzük kurultayına ilişkin gelişmeler, CHP’nin geleceği için bir dönüm noktası olacak, öyle gözüküyor. CHP Kurultayı: Güncellenmenin Statükoyla İmtihanı SADIK ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] CHP’de parti içi muhalefetle genel merkez arasında geçecek olan maratonun ilk ayağı yarın. İki ayrı kurultay, daha çok demokrasi gibi, zaten üzerinde çalışılan kavramlar üzerinden talep ediliyor izlenimi verilse de, parti içindeki, artık kendini net bir biçimde ortaya koyan anlayış farklılığının işareti. Muhalif delegeler aracılığıyla yarınki kurultayı bloke etme, bu yolla değişim rüzgârının durdurulma girişimine rağmen başlayan mücadele bu iki farklı anlayış arasında geçecek. Bir tarafta değişim karşıtı, yenileşmeye, zamana ayak uydurmaya kapalı, arkasındaki halk desteğini uzun yıllardır bir nebze olsun arttırmayı başaramamış, kendisini güncelleyememiş, partisini büyütememiş bir anlayış; diğer tarafta dinamik, değişime, yenilenmeye, yani yaşama açık, mahallelere uzaktan bakmak yerine oralara inen, daha geniş kitlelerde karşılık bulan, toplumda iktidar umudu yaratan bir anlayış biçimi, dönüşümün ayak sesleri. Yaşam biçimlerinin, dünyayla ilişkilerin, bildiğimiz bütün kavramların, ideolojilerin önlenemez bir biçimde değiştiği ve bu değişimlerin siyasi ve sosyal yapıyı, düşünce biçimlerini etkilemesinin kaçınılmaz olduğu bir zaman diliminde, toplumda artık karşılığı olmayan, geçerliliği kalmamış, paslanmış, küflenmiş, buna rağmen korunmak amacıyla sürekli naftalinlenen anlayışlarla bugünün dinamiklerine ayak uydurarak toplumu yönetmek mümkün değildir. Bu anlayış ve değerler saygıda kusur edilmeden müzede muhafaza edilmelidir. Sosyal demokrat partilerin tüzük kurultaylarında parti içi muhalifler ve merkez, güçlerini ölçer ve parti içi iktidarın yönü tayin edilir. Ancak sosyal demokrat bir parti olma iddiasındaki CHP’nin yarınki tüzük kurultayı tek bir partinin değil tüm ülkenin demokratikleşme sürecinin bir parçası ve belki de ülkedeki değişim ve dönüşüm sürecinin son halkası ve lokomotifi olacak, değişim sancısı CHP’yle tamamlanacaktır. Yeni tüzüğün onaylanmasıyla birlikte, partinin tepeden tırnağa yenilenerek tabanın temsil edilmesi konusundaki sıkıntıların çözümü olarak getirilen, içe ve dışa dönük seçimlerde yüzde 80 önseçim yapılması ve il, ilçe ve kurultayda çarşaf liste uygulaması şartı üzerinden partinin büyüme ve iktidar umutlarını hayata geçirebilmek için yeni ve taze bir dönemin kapıları açılacak gibi görünüyor. Bu bile tek başına küçümsenecek, hafife alınacak bir yenilik olmaktan uzak, bu kurultayın alacağı en hayati karardır. Yaratılan biz ve onlar ikileminin “onlar” tarafına mensup olanların düzenlediği kongreye katılmayıp Anıtkabir’e çelenk koymaya gitmek, aynı aile içinde ayrışmak, taraflaşmak yerine, zamanın ruhunun gerektirdiği değişim ihtiyacına yüz çevirmeden ortak güç birliği oluşturmak, yeni dönemin sağlam bir zemin üzerine kurulmasına yardımcı olacak şekilde işbirliği içine gir [email protected] C MY B C MY B mek, uygulanması gereken tek seçenek olmalıdır. İyimser fakat ne yazık ki gelinen noktada gerçeklikten uzak bir beklentidir. Eğer muhalifler kendilerine, sayısal üstünlüklerine güveniyorlarsa Anıtkabir’e gidip şikâyet etmek yerine kongreye giderek orada kendi fikirlerinin gereğini yapabilmeliler. Ne olursa olsun, partiyi ve dolayısıyla ülke muhalefetini zayıflatan unsurların başında gelen yönetim ve iletişim tekniklerinin zayıflığı, dahili güç kavgası, bütünlüğün sağlanamaması, sürekli devam eden taraflaşma ve kısır çekişme ortamı öncelikle CHP içinde bir nihayete vardırılmalı, halkın gündemine geri dönülmeli; var olan sınırlı enerji boşa harcanmak yerine iktidar olma yolunda kullanılmalıdır. Yenilenmenin, bütünleşmenin, kurumsallaşmanın, barışın önündeki engeller, demokrasi kılıcıyla birer birer aşılmalıdır. Kamuoyunda yaratılan algı bugün dünya siyasetindeki başarıların da başarısızlıkların da arkasında yatan, siyasete yön veren başlıca etmenler arasındadır. Gerçeklikten uzak olsa bile algılar insan ve toplum davranışlarına yön verir. Bunun en iyi örneğine bugün, iktidara baktığımızda hep beraber tanık oluyoruz. Demokrasinin yaralı, basın özgürlüğünün hasta, güçler ayrılığının hayal, ekonominin ip üstünde olduğu bir ortamda, bilhassa medyayı kullanarak her şeyin iyi gittiği algısı yaratmak ve bu algı üzerinden bir parti imajı oluşturmak nereden bakarsak bakalım bir başarıdır… Bu anlamda CHP artık sırasını almalı, üzerine yapışan vesayetçi, şikâyetçi, mızıkçı, üretim ve istihdamla ilgilenmeyen, değişim karşıtı, eski kafalı, sabit fikirli grupların partisi imajını yok etmeli; elbette CHP’yi CHP yapan değerleri mümkün olduğunca koruyarak ve ancak, Cumhuriyet değerlerinin kutsal üçlemesi olan tam bağımsızlık, ulusal egemenlik, halkçılık ilkelerini korumak amacı güdüldüğü iddia edilerek yeni fikir ve yeni hamleler üretmeden, sadece var olan duruma sımsıkı sarılıp, önyargılar zemininde sabitlenmekten vazgeçerek; 1920’lerin 30’ların dünyasında elbette anlamlı ve gerekli olan ilkeleri bugünün ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yorumlayarak, çağa, çağın dinamiklerine, değişime uyum sağlayarak temsil ettiği kitleleri genişletebilmeli; bu kitlelerin ve algının gücünü sonuna kadar kullanabilmelidir. CHP, ancak bu şekilde şeytanın bacağını kırabilir ve muhalefet kalma kaderinden kurtulabilir. Yarınki kurultay sadece CHP’nin değil, örneğin kademeli mi olsun kademesiz mi gibi hesaplara kurban edilmek istenen eğitimin ya da suçluların gen haritası çıkarılıp bu genlere sahip bebeler yok edilsin diyen bir eğitimcinin veya dindar nesiller yetiştirmenin tartışıldığı; bu ve benzeri tartışmaların içinde boğulan Türkiye’nin gerçek anlamda demokratikleşme ve dönüşüm adımı olmalıdır. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 1/ Üst yaş gru 1 bundaki sporculara verilen 2 ad. 2/ Kan 3 emici bir si 4 nek... Atın eş5 kin yürüyüşü. 3/ Kekemelik. 6 4/ Halk edebi 7 yatında bir 8 kimseyi yermek ya da top 9 lumun bozuk yanla 1 2 3 4 5 6 7 8 9 rını eleştirmek ama 1 Ş A V A K A T A cıyla yazılan şiir tü 2 İ Y ONO S F E R rü. 5/ Tarımda kul 3 V A L A B İ MU lanılan azotlu güb4E Z A N N O RM re... Çöl ortasındaki 5Y N A R E K E bitkili alan. 6/ Ya6 D O S U R N E narken güzel koktu7 İ D A H A Z S ğu için tütsü olarak kullanılan bir ağaç... 8 Z A R A M A N İ Bir ilimiz... Kenar 9 K A N T A R O N süsü. 7/ Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan bir halk. 8/ Çocuğun eğitim ve öğretimiyle ilgili erkek bakıcı... Göçebelerin konak yeri. 9/ Çakala benzer yabani bir hayvan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Herhangi bir müzik aracını büyük ustalıkla çalabilen sanatçı. 2/ Konut... Kervanın en sonundaki deveye takılan büyük çan. 3/ Yeşil ile mavi arası renk... İnce deri ya da ince kabuk. 4/ Başlangıcı belli olmayan zaman... Başörtüsü olarak kullanılan bir tür ipekli dokuma. 5/ “Öksürükotu” da denilen ve ekin tarlaları için zararlı olan otsu bir bitki. 6/ Büyük ve süslü balıkçı kayığı. 7/ Evlilik birliğinin kurulmasını sağlayan sözleşme... Bir işte bir kimse ya da şeyin üstüne düşen görev. 8/ Bir soru sözü... İskambilde bir kâğıt... Baryum elementinin simgesi. 9/ Her yiyeceği canı çeken... Haberci.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear