22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 OCAK 2012 PERŞEMBE 6 HABERLER Uludere’de akrabalarını kaybeden Ömer Encü, bombalamanın ardından askerin telefonda söylediklerini aktardı ‘Biraz korkuttuk dediler’ ‘TAZMİNATI KABUL ETMEYİZ’ CHP’den öneri Uludere, Zulme Hayır.. Ortaklarda Kavga... Öncelikle saydamlık.. hata mı, saptırmayanıltma mı.. bir dizi “inanç” ortalıkta dolaşıyor. İktidarın Uludere konusunda ülkeye en büyük hizmeti, olayı samimiyetle ortaya çıkartmak ve hiçbir bilgiyi ve ayrıntıyı saklamamaktır. Milletin öncelikle buna şiddetle ihtiyacı vardır. Bu katliam, tartışma götürmez ve inandırıcı bir şekilde netleşmeli. Bölgede süren “gerilla savaşı”nda, en büyük tehlike ve acı, sivillerin zarar görmesidir. Savaş varsa bu kayıpları önlemek çok zor. Siviller her yerde ne yazık ki “iki ateş” arasında hedef oluyor. “Onlar da kaçakçıydı” gibi katliamı mazur gösteren aptalca şeyler dolaşıyor ortalıkta. Kaçakçılık, bir ticaret türü. Yüzyıllardır dünyanın her yanında sürer. Hele hele Güneydoğu’da halka hayatını geçindirecek iş olanakları sağlayamayan bir devletin yapacağı tek şey, bu “sınır ticareti”ne göz yummasıdır. Nitekim büyük ölçüde göz de yumuluyor. ??? Peki, o yolungeçidin esas olarak sınır ticareti olarak kullanıldığı doğru mu? Eğer doğruysa bu bilgi, verilecek kararın bin kez gözden geçirilmesini zorunlu kılar. İktidar medyasında okuyoruz: Kaçakçıların arasına tanınmış bir PKK lideri saklanmıştı, Türkiye’ye giriş yapıyordu... Bırakın bu palavraları! Öyle olduğunu kabul etsek bile, bir kişi için 35 kişinin katledilmesi emrini kim verdiyse suçludur! İsterse Genelkurmay Başkanı olsun! Bu savaşta dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, sivillerin, bu bağlamda Kürtlerin, zarar görmesini önlemektir. Zulüm hiçbir zaman kabul edilemez. 1990’lı yıllarda Kürt halkı da PKK’nin uzantısı görülerek ağır zulme uğradı. Özel harekâtçıların ve askerin o zamanki zulümlerinin faturasını milletçe ödedik ve ödemeyi sürdürüyoruz. En büyük fatura, TürkKürt halkları arasında derinleşen psikolojik uçurumdur; PKK güçlendi ve Kürt siyasal hareketi, PKK’si ve sivil siyasi hareketiyle birlikte, ülkede “devlet örgütlenmesi”ne bile gitmeye başladı! KCK bunun ürünü. Ana mesele: Halk zulüm görmemeli! Haksızlık ve adaletsizlik yapılmamalı... Türkler ve Kürtler arasında ayrımcılığı körükleyecek hiçbir eyleme yer verilmemeli! ??? Mesele, devletten yana tavır almak veya devlete karşı çıkmak değil. Devlet ne yaparsa haklıdır, bu bir savaştır, suçsuzlar da yanar ne yapalım, tavrı hiç değil. İnsanlığımız hiçbir koşulda kayıp vermemeli! Geçmişte bu tutumun Kürt meselesini nerelere getirdiğini görmemek aptallıktır. Dün televizyonlarda (ve bir kısım basında) tartışılan konu, AKP’nin devletleştiği idi! Neymiş? Silahlı kuvvetlere sahip çıkmış! AKP artık bütün güçleri kontrol ediyor! Bir iktidarın “devletleşmesi”, devletparti özdeşleşmesi ile mümkün. Evet, AKP hiçbir iktidara nasip olmayan bir devletleşme yaşıyor. Zaten başından beri politikası da buydu! Bakıyorum, AKP yanlılarından bazıları, özellikle cemaat gazeteleri yazarları, düne kadar teşvik ettikleri bu politikayı, şimdi “büyük buluş” yapmış gibi, AKP devletleşti diye teorileştiriyorlar!!! Neymiş? Erdoğan askere sahip çıkmış! Ordu AKP’nin emrinde... Büyük bir eşgüdüm içindeler. Bütün operasyonları siyasiaskeri karar mekanizmaları içinde yapıyorlar... Erdoğan’ın orduya sahip çıkması doğaldır. Bir hata varsa ona da sahip çıkıyor!.. ??? Ama cemaatçilerin başka bir derdi var: Bunu vesile ederek orduyu yok etmeye devam! Taa ki, imamları başkanlığında “yeni ordu” kuruncaya kadar! Bunu yazıp duruyorlar zaten! Erdoğan’ın Taraf’a ve o mahut yazarına çatması ise cemaatin politikalarıyla AKP’nin politikalarının artık birbirine uyuşmamaya başlamasıdır! Ortak hedeflerine ulaştılar, devleti ve kurumlarını denetimlerine aldılar, adamlarını yerleştirdiler; cemaat devam etmek istiyor, sonuna kadar gitmek istiyor... Anlaşmazlık, “şimdi sırada ne var” noktasında patlak verdi!! Cemaat daha fazla iktidar istiyor, daha fazla denetim istiyor, Erdoğan’ı da yönetmek istiyor! Teşbihte hata olmaz, diyerek belirtelim; cemaat, Erdoğan’ı iktidarda “kuklalaştırma” politikasına geçti!.. Bu ise ayrı bir analiz... CHP’DEN ULUDERE RAPORU: Tanıklar hâlâ dinlenmedi ? Uludere’de inceleme yapan CHP’liler, olayların açığa çıkarılması için gerek askeri gerek sivil vatandaşlarını telefon konuşmalarının tespit edilmesi gerektiğini belirtti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Uludere’de incelemeler yapan CHP milletvekilleri; sağ kurtulanların 4 gündür ifadesine başvurulmamasının büyük ihmal olduğunu söyledi. CHP’liler, Uludere’de asker ve sivillerin telefon konuşmalarının da saptanmasını istedi. CHP milletvekilleri Salih Fırat, Veli Ağbaba, Hasan Ören, Nurettin Demir, İdris Yıldız ve Hüseyin Aygün dün parlamentoda düzenledikleri basın toplantısında Uludere’de yaptıkları incelemeler hakkında bilgi verdi. Ören, şu değerlendirmelere yer verdi: “Olaydan sağ kurtulan Servet Encü’yle görüştük. Servet Encü; o gün sınırın ‘0’ noktasında normalden farklı olarak her tarafın askerler tarafından tutulduğunu, sınıra geldikten 1015 dakika sonra jetlerin geldiğini ve bölgeyi bombaladığını ifade etmiştir. Gülyazı köyü muhtarı Haşim Encü ise olayın bilinçli ve planlı gerçekleştiğini söyleyerek bir ay öncesinden tugayın büyük askeri birliklerinin söz konusu alanlara toplandığını ifade etmiştir. Başbakan bu olayın detaylarını bilmektedir. Şu sorulara cevap vermelidir: İstihbarat bilgileri kimden gelmiştir? Bombalama emrini kim vermiştir? Emri veren, nereden emir almıştır?” Salih Fırat “Talep ettik ama sağ kurtulan diğer iki kişi ile görüşemedik, bulamadılar. Servet Encü ile görüştük” dedi. Sağ kurtulanların ifadesinin alınmamasını “ihmal” olarak nitelendiren Fırat, “4 gün geçmiş hâlâ canlı tanıklar dinlenmemiş” dedi. Fırat, izlenimlerini şöyle özetledi: “Bölge halkından edindiğimiz olay şu: Operasyon yapılacağı zaman bizden sorulurdu, sınırın öbür tarafında veya bu tarafında olay yerinde bir yakınınız var mı? Bu sefer herhangi bir soru sorulmadı. Biz olay anında bombalama başladığı anda yetkili askeri komutana bu talebimizi ilettik. Çocuklarımız bombalanıyor, diye. O ara eğer bombalama durdurulmuş olsaydı belki ölü sayısı 35 değil de 10 olacaktı, 1 saat bombalama devam etmiş. Orada yetkili komutan telefonu ondan sonra kapatmış.” Nurettin Demir de uçaklar uçuşmaya başlayınca muhtar ve yakınlarının “Bizim çocuklarımız var” diye telefon ettiğini aktarırken “Oradaki yetkililer, bize danışarak mı gönderdiniz, diye tepki göstermişler. Bu olayların açığa çıkarılması için gerek askeri gerek sivil vatandaşlarının telefon konuşmalarının tespit edilmesi lazım. Bu konunun hükümet tarafından bilindiği ve özellikle de açıklanmadığı kanısındayım” dedi. ? Uludere’de iki kardeşi ve çok sayıda akrabasını kaybeden Ömer Encü, hükümet yetkililerinin yaşamını yitirenler için verileceği açıklanan “kişiye özel tazminatı” kabul etmeyeceklerini ifade etti. MAHMUT LICALI Tazminat 64 bin TL’ye yükseltilsin ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Milletvekili Erdoğan Toprak ve arkadaşları terör ve terörle mücadele kapsamında zarar görenlere ödenen tazminatın arttırılması için yasa önerisi verdi. Öneri yasalaşırsa, 22 bin 561 TL olarak hesaplanan tazminat miktarının 64 bin 460 TL’ye yükseleceği vurgulandı. Öneride, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’da değişiklik yaparak tazminat miktarının belirlenmesi için memur aylık katsayısı ile çarpılan 7 bin gösterge rakamının, 20 bine yükseltilmesini isteniyor. Önerinin gerekçesinde “Tazminatlar yasanın çıkış tarihinden itibaren herhangi bir şekilde revize edilmediğinden günümüz koşullarına göre vatandaşlarımızın zararlarını tazmin etmeye yetmemektedir” denildi. ANKARA Uludere’de kaçakçılık yaparken “yanlış istihbarat” sonucu meydana gelen olayda hayatını kaybeden 35 kişiden 26’sının mensup olduğu Encü ailesi fertlerinden Ömer Encü, “Uçaklar gelip bomba atınca askeriyeye telefon ettik. ‘Çocuklarımızın hepsini gelip öldürdünüz’ dedik. Onlar ise ‘Hayır, biraz korkuttuk’ diye yanıt verdi” dedi. Olayda çok sayıda akrabasını ve iki kardeşini yitiren Ömer Encü, kaçakçılığın bölgede yıllardır geçim kaynağı sağlamak için yapılan bir uğraş olduğunu ifade etti. Bölgede kaçakçılık dışında yapılacak başka hiçbir işlerinin olmadığını ifade eden Encü, “Dedemiz bu işi yapmış. Babamız bu işi yapmış. Şimdi biz yapıyoruz. Benim dört çocuğum var. Çocuklarıma bakmak için benim ne gelirim var, ne de başka bir işim” diye konuştu. Askeri ve idari yetkililerin kaçakçılık yollarını yıllardır açık bıraktığını ifade eden Encü, “Biz de serbest bir şekilde her gün gidip geliyorduk. Asker de bizim gelip gittiğimizi biliyor” dedi. Uludere ilçesinde toplam 56 köy bulunduğunu ifade eden Encü, bu köylerin her gün kaçakçılık yapmak için yıllardır kullanılan yollar üzerinden gidip geldiğini ifade etti. Olayın meydana geldiği gün iki kardeşinin “harçlıklarını çıkarmak için kaçağa gittiğini” anlatan Encü, gidiş yolunda hiçbir sıkıntı yaşanmadığını ifade etti. Kardeşleri Tuncel: Erdoğan biliyordu Taksim Tramvay Durağı’nda toplanan BDP’li kadınlar, “Uludere kaza değil katliamdır” dövizleri taşıyıp, “Erdoğan istifa” sloganları attı. Galatasaray Meydanı’na yürümek isteyen BDP’li kadınlara polis izin vermeyince grup oturma eylemi yaptı. Burada konuşan BDP Milletvekili Sabahat Tuncel, Uludere’de yaşananların Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bilgisi dahilinde olduğunu öne sürdü. Tuncel, “Bizim ipimiz kimsenin elinde değil. Ama Erdoğan’ın ipi Amerika ve Fetullah Gülen’in elinde” diye konuştu. Ankara’da da Halkevleri üyesi bir grup, Uludere’deki olayı TBMM önünde kefen giyerek protesto etti. nin dönüş yolunda askerlerin yolları kapattığı için kendisine “Ne yapacağız?” diye telefon ettiğini kaydeden Encü, “Ben de dedim ki ‘bekleyin bir çare bulacağız.’ Maalesef bir çare bulamadık” diye konuştu. Bu sırada askeri yetkililerle irtibat kurmaya çalıştıklarını ifade eden Encü, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Önce havan topu attılar. Ondan sonra aydınlatma attılar. Daha sonra uçaklar gelip bomba attı. Yolu kapatan askerler de tuttuğu bölgeyi bırakarak alaya geri döndü. Uçaklar gelip bomba atınca askeriyeye telefon et tik. ‘Çocuklarımızın hepsini gelip öldürdünüz’ dedik. Onlar ise ‘Hayır, biraz korkuttuk’ diye yanıt verdi. Olayda kardeşlerim ve akrabalarımın tamamı öldü. Yalnızca eniştem Servet Encü sağ kaldı.” Fotoğraf: UĞUR DEMİR ‘Kardeşim paramparça olmuş’ Uçakların vurduğu bölgeye gittiğini ifade eden Encü, “Ufak kardeşim paramparça olmuştu. Cenazeleri torbalara koyup köye biz getirdik” dedi. Yaralılar için ambulans gönderilmediğini ifade eden Encü, Kaymakam Naif Yavuz’a da bu nedenle tepki gösterildiğini ifade etti. Encü, ambulans istedikleri Kaymakam Yavuz’un kendileriyle hiç ilgilenmediğini ifade etti. Ölenlerin ailelerine tazminat verileceği yönünde hükümet yetkililerinin yaptığı açıklamaları nasıl bulduğu sorusu üzerine Encü, “Her bir can başına 20 bin TL verileceği söyleniyor. Biz bu tazminatı kabul etmiyoruz. 20 bin TL bir canın değeri midir? Köyümüzdeki bir kan davası dursun diye köylüler bir araya toplanarak 200 bin TL toplamıştık. Bu tazminatı böyle kabul etmiyoruz” dedi. AKP’li Çelik ‘Uludere’de MİT yanılttıysa Başbakan gereğini yapar’ dedi ‘Tazminat özür dilemektir’ ? Çelik, Kılıçdaroğlu’nun Uludere’de yakınlarını kaybedenlerden özür dilenmesi çağrısıyla ilgili olarak “Tazminat madden özür dilemektir, gerekirse sözlü olarak da özür dilenir” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na Uludere ziyaretine güvenlik gerekçesiyle helikopter verilmediğini belirtirken; AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, “Kılıçdaroğlu’na verilseydi, Demirtaş’a da verilmesinin yolu açılır” dedi. Çelik, dün basın mensuplarına verdiği kahvaltıda gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı. Milletvekili emekli maaşlarıyla ilgili bir soru üzerine Çelik, büyük ihtimalle Cumhurbaşkanı’nın maaşının yüzde 42’si oranında milletvekillerinin emekli maaşı almaları yönünde düzenleme yapılacağını söyledi. Kılıçdaroğlu’na Uludere ziyaretinde helikopter verilmemesiyle ilgili tartışmaların anımsatılması üzerine Çelik, “Helikopter tahsis edildi mi, edildiyse iptal edilmiş bilmiyorum. Devletin helikopteri, yarın da Demirtaş ister, ona da vermek zorundasınız. CHP’ye devletten tahsis edilen para var, bir helikopter kiralar gidersiniz, polisin ya da askerin helikopterini kullanmak zorunda değilsiniz” dedi. Çelik, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Genelkurmay’a bombalama yaptığı için değil AKP’nin gösterdiği hassasiyeti gösterdiği için teşekkür ettiğini söyledi. Çelik, “Orada 30 masum insanın içinde Feyman Hüseyin bile olsa kurunun yanında yaş yanamaz. Ya teröristse diye olmaz. Ama teröriste karanfille de yaklaşılmaz. Böyle bir olay oldu diye Heronlar uçmayacak, terörist grupları görünce bir şey yapılmayacak anlamına gelmiyor” dedi. Kılıçdaroğlu’nun ailelerden özür dilenmesi çağrısıyla ilgili olarak Çelik, “Hukuk devleti yakınlarına tazminat ödemeyi gerektirir. Tazminat madden özür dilemektir. Sözlü olarak ULUSLARARASI PLATFORMLARA TAŞIYACAK BDP: Olay İnsanlık suçu AYŞE SAYIN ‘Sorumlular görevden alınsın’ MAHMUT ORAL ‘Ambulanslar olay yerine gidemedi’ Fotoğraf: MERAL ÖZDEMİR ANKARA BDP, Uludere’de “terörist zannı”yla 35 köylünün askeri operasyonda öldürülmesi olayını uluslararası platformlara taşıma kararı aldı. Uludere olayıyla ilgili rapor hazırlayan ve köylülerin “biline biline öldürüldüğü”nü savunan BDP, sivil toplum örgütleri ve mağdur ailelerinin de imzasıyla başta BM Cenevre İnsan Hakları Komitesi olmak üzere, uluslararası platformlara Türkiye’yi “şikâyet” edecek. BDP, geçen pazartesi günü yaptığı olağanüstü grup toplantısında, köylülerin “kasıtlı” olarak bombalandığı ve bunun bir “insanlık suçu” olduğu gerekçesiyle BM Cenevre İnsan Hakları Komitesi’ne başvurma kararı aldı. BDP’liler sorumlular hakkında “yargı ve soruşturma” süreci başlatılmazsa da AİHM’ye başvuruda bulunacak. DİYARBAKIR Bölgedeki 750 sivil toplum kuruluşu dün Ortasu köyüne giderek ortak açıklama yaptı. Açıklamada, “Her ölüm, bizi insanlık değerlerinden biraz daha uzaklaştırıyor. Yitirilen her canla birlikte kardeşlik bağlarımız zedeleniyor. Bu savaşı yarın değil bugün, sonra değil hemen şimdi durdurmamız gerekiyor” denildi. Katılımcı kuruluşlar adına açıklama, Diyarbakır Baro Başkanı avukat Mehmet Emin Aktar tarafından okundu. 35 köylünün öldüğü bombardımanı “katliam” olarak nite lendiren Aktar, olayın Kürt meselesini bir asayiş meselesi olarak gören hastalıklı yaklaşımın kaçınılmaz bir sonucu olduğunu, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in açıklamalarının hükümetin şiddet politikasındaki ısrarını gösterdiğini belirtti. Aktar şunları söyledi: “Hakikati arıyoruz. Hükümet bu olayın sorumlusu her kim ya da kimlerse mevki ve makamına bakmaksızın derhal görevden almalı, haklarında bir soruşturma açılarak cezalandırılmalarını sağlamalıdır. Yapılması gereken bugün yaşananlar hakkında yüzyıl sonra özür dilemek değil hemen gereğini yapmaktır.” ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sağlık Bakanlığı, Uludere’de meydana gelen olayın gerçekleştiği bölgenin “dağlık ve engebeli olması” sebebiyle ambulansların olay yerine kadar gidemediğini açıkladı. Bakanlık bu nedenle ambulansların olay yerine en yakın yer olan Ortasu köyünde hazır bekletildiğini bildirdi. Açıklamada, söz konusu olayda helikopter ve ambulans gönderilmediği için 13 kişinin hayatını kaybetmesinin gerçeği yansıtmadığı savunuldu. Açıklamada, ilk ekibin saat 23.35’te olay yerine en yakın mevki olan Ortasu köyüne, olaydan 20 dakika sonra ulaştığı belirtildi. Atalay’ın ‘taziye çadırı’ açıklaması ? KIRIKKALE (Cumhuriyet) Bakanların köyde taziye çadırına gitmediği yönünde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun eleştirilerine yanıt veren Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, “Biz oraya CHP’nin Genel Başkanı gibi BDP’lilerle el ele şov yapmaya filan gitmedik. Genel başkan olmakla lider olunmuyor. (...) Orada bir taziye çadırından söz edildi. Oraya da gidecektik ama gitmeden ulaştığımız saatlerde kaymakamla ilgili o müessif olay meydana geldiği için zaten taziye çadırı boşalmış, cenaze sahipleri de bu olayı protesto için çadırı terk etmişler ve dediğim bu odaya gelmişlerdi” dedi. AİHM’nin Ölmez kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Uludere’de 2003 yılında yaşanan benzer bir olayla ilgili Türkiye’yi 100 bin Avro tazminat ödemeye mahkum ettiği ortaya çıktı. CHP Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş’in verdiği bilgiye göre, AİHM Andaç köyünde çoban Hacı Ölmez’in “terörist zannı”yla jandarma tarafından öldürülmesini “kasıtlı” buldu. özür dilemek meselenin tüm boyutları ortaya çıktıktan sonra bu da yapılmalıdır” görüşünü dile getirdi. MİT’in Erdoğan’ı yanılttığı yönündeki iddiaların anımsatılması üzerine Çelik, “Bir Başbakan kendisinin yanıltıldığını görürse MİT kendisine bağlı, kendisini yanıltanlarla ilgili gereğini yapar” dedi. Erdoğan’ın “Silahlı efendileriniz ipinizi gevşetmediği sürece tuvalete bile gidemezsiniz” sözleriyle İmralıKandil ve BDP arasında kapatma davasına zemin olabilecek istihbarat raporlarının var lığını ima ettiği yönündeki iddianın anımsatılması üzerine, “BDP’nin kapatılmasına karşıyız, kapattırma gibi bir düşüncemiz yok. (...)Ama şiddeti ve terörü çözüm üreten araç olarak gösterirseniz suç işlersiniz” dedi. Çelik, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başta olmak üzere eski cumhurbaşkanlarının ikinci kez aday olup olamayacaklarının sorulması üzerine, “Kimse herhalde 7 yıl yaptıktan sonra aday olmaz, 7 yıl uzun bir süre” dedi. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear