25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 EYLÜL 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA 13 Milli Eğitim Bakanı, 4 ayda pek çok tartışmalı karara imza attı Dinçer yasaları MAHMUT LICALI Kadrodakiler!.. Bu düzende ne iç ne de dış politika dikiş tutuyor. Hukuk düzeni, insan hakları, özgürlükler hak getire. Daha ne kadar sürecek? Zulüm, baskı, hapis, korku, yıldırma ve işkence insanlık tarihinde egemen olmadı hiç. Gün geliyor, yalan dolan, tezgâh ortaya çıkıyor. Belki bir dönem zulmün üstüne iktidar kuruluyor ama o kadar. İnsanlık direniyor. Dokunanlar yanıyor ama insanlar “Yansak da dokunacağız” diyor, yürüyor. Haksız, hukuksuz düzenler eninde sonunda yıkılıp gidiyor. Her düzenin temelini “kadrolar” oluşturuyor. Yargıda, poliste, bakanlıkta, üniversitede “senin adamın” olacak illa... Kadro, çok temel bir mesele, “kadrosuzluk” da. Kadrolara yerleştiriliyor, olmazsa yeni kadrolar açılıyor. Bütün bakanlıklar, üniversiteler, bazı bilim kuruluşları, yargı, yarı resmi kurumlar iktidar yandaşları, cemaat ve tarikat kadrolarıyla örüldü. AKP iktidarı, seçimden önce 55 bin öğretmen için kadro sözü vermişti. Seçim bitti. Belki de ataması yapılmayanlardan bazıları söze bakıp AKP’ye oy verdi. Ne oldu? Kandırıldılar!.. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, dün kalkmış özür ve af diliyor. Çok çaba sarf etmiş ama “hükümetin tahsis edebildiği kaynaklarla azami kadro ancak bu kadar” olabiliyormuş! Okullarda dirsek çürüttükten sonra, yıllardır sokaklarda boş dolaşan öğretmen adayları bu açıklamaya ne diyecek? Psikolojileri bozulmuş bu kesim, ne yapacak ? Oysa istendiğinde kadro bulunuyor. Mesela Kuran kurslarındaki “fahri öğreticilerin” devlet memuru olmaları için kadro açılabiliyor. Sıkı durun... Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı kurslardaki bu fahri “görevlilerin” devlet memurluğu koşullarını taşımalarına gerek yok. Hatta sınava bile gerek yok... Başında “milli” sözcüğü geçen iki bakandan biri Dinçer’in sonradan özür dilemeyeceğine emin olduğumuz yeni uygulamalarının da altını çizmekte yarar var. Milli Eğitim’den Kanun Hükmündeki Kararname’yle (KHK) “Atatürk inkılaplarına ve Türk milliyetçiliğine bağlı, Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerleri” ibaresi kaldırıldı. Şaşırtıcı değil! “Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıçta ortaya koyduğu laiklik, cumhuriyet ve milliyetçilik gibi birçok temel ilkenin yerini daha çok katılımcı, daha ademi merkeziyetçi, daha Müslüman bir yapıya devretmesi zorunluluğunun ve artık bunun zamanının geldiği düşüncesini taşıyorum” dememiş miydi? Kaldı ki 60 yıldır Türk devrimine, cumhuriyet değerlerine bağlı bir eğitim sistemi mi devredeydi? Gaziler Günü kutlandı “19 Eylül Gaziler Günü” nedeniyle Taksim Meydanı’nda çok sayıda gazinin ve emekli askerin katılımı ile tören düzenlendi. Törende konuşan Türkiye Muharip Gaziler Derneği Başkanı Ahmet Kendigil, “Gazilik ömür boyu taşınacak bir şereftir, şanlı tarihimizin gazileri unutulmamalı” dedi. stanbul Vali Yardımcısı Mustafa Altıntaş’ın konuşmasının ardından Taksim Meydanı’nın çevresinde yürüyüş yapıldı. Kılıçdaroğlu’na ekonomist danışman ANKARA (AA) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun danışmanı Pof. Dr. Vefa Tarhan oldu. CHP’den yapılan yazılı açıklamaya göre, 2000 yılında European Economic Association tarafından dünyanın en önemli 1000 ekonomisti arasında 107. sırada gösterilen Tarhan, yurt dışındaki çeşitli üniversiteler tarafından 1984, 1990 ve 1999 yıllarında “senenin en değerli profesörü” seçildi. ANKARA – Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer göreve başladığı 4 ay içerisinde bakanlığın teşkilat yapısı ve ders programlarında yaptığı değişiklikler ile öğretmenlere yönelik önerileriyle gündeme geldi. Dinçer’in en çok tartışılan kararı kanun hükmünde kararnameyle değişen Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Teşkilat Yasası oldu. Yeni eğitim yılı başlamadan yaklaşık bir hafta önce yayımlanan KHK ile bakanlığın hizmet birimlerinin sayısısı 32’den 17’e indirilirken bakanlığa kariyer uzman sistemi getirildi. Buna göre MEB’deki şube müdürleri yerine bakanlığın kendisi uzman yetiştirecek. Teşkilat Yasası’nda MEB’in görevleri arasında sıralanan Atatürk inkılap ve ilkelerine bağlı öğrenci yetiştirme ile Cumhuriyetin temel niteliklerini benimseme görevleri çıkarıldı. Yöneticilere performans kriteri: Bu uygulamayla MEB’de kadrolaşmanın önünün açıldığı yorumları yapılırken taşra ve merkez teşkilatı yönetici kadrolarına yapılacak atamalarda yazılı sınavın yanına “performans kriterinin” de getirilmesi kadrolaşma iddialarını güçlendiriyor. Rotasyon genişledi: Dinçer döneminde yayımlanan yönetmeliklerle daha önce yalnızca okul müdürleriyle sınırlı olan rotasyon uygulaması okul baş müdür yardımcıları ile müdür yardımcılarını da kapsayacak şekilde genişletildi. Yeni bir yönetmelik taslağında ise taşra teşkilatındaki şube müdürlerinin de zorunlu yer değiştirmesine yönelik uygulama getiriliyor. Dinçer böylece eğitim yöneticilerinin karşı çıktığı rotasyonu daha da genişletme yolunu seçmiş oldu. Özre bağlı atamalara sınır: Öğretmenlerin daha önce iki dönem olarak kullandıkları özre bağlı yer değiştirme ve atamalara da sınırlama getirildi. Daha önce kışın ve yazın olmak üzere yılın iki farklı döneminde bu haktan yararlanan öğretmenler artık yalnızca yazın bu haklarını kullanabilecek. Tacize vize önerisi: Dinçer göreve geldikten sonra hazırlanan başka bir yönetmelik taslağında ise öğretmenlerin taciz başta olmak üzere özel hayatında açıkça tehlike oluşturan olaylar nedeniyle yer değiştirme isteğinde bulunma hakkının kaldırılması öngürüldü. Bakanlık tepkiler üzerine bu önerisinden vazgeçti. Okul devamsızlığına imam formülü : İlköğretim öğrencilerinin okula devamsızlıklarını takip etmek amacıyla hazırlanan “Aşamalı Devamsızlık Yönetimi” kapsamında, devamsızlık yapan öğrencinin ailesine yapılacak ev ziyaretine bölgenin imamının da katılması düzenlendi. Okullarda kurulacak kurullara ihtiyaç duyulması halinde imamların da üye olması sağlandı. Kadın hakları çıkarıldı Vatandaşlık ve Demokrası dersi programından kadın haklarına ilişkin uluslararası antlaşmaların anlatıldığı bölüm çıkarılırken dersin önceki programında yer alan anayasanın 2. maddesinde tanımlanan “Cumhuriyetin nitelikleri” konusu da yeni programda yer bulmadı. MEB, söz konusu iki konunun diğer ünitelerde yer aldığını savundu. Öğretmene yeterlilik sınavı Dinçer göreve geldikten sonra yaptığı başka bir açıklamada öğretmenlere 3 yılda bir yeterlilik sınavı yapılması önerisinde bulundu. Bakanın bu önerisine tepki gösteren öğretmenler diplomalarının öğretmen yeterliliğine kanıt olduğu görüşünü bildirdi. Ç ZG L K KÂM L MASARACI kamilmasaraci@gmail.com DP ve ANAP’tan Beri ktidarHukuk Maçı! “Parodi demokrasisi”nin yurtiçi ve yurtdışında nasıl yaşandığını üst üste ele aldık. Uzaktan kurumlarına bakıldığında demokrasiyi andıran, ancak işleyişte bir demokrasinin içinde bulunması gereken özgürlük, güven ortamı veya güçler ayrılığından eser olmayan bir “ucube”! Peki, böyle bir ülkede güç nasıl yaşanıyor? Bu sorunun yanıtı iç açıcı değil. “Parodi”yi yöneten parti lideri, üzerinde hiçbir denetim mekanizması kalmamış bir konumda, ülkeyi istediği gibi idare edebilir ve her türlü “padişahvari” yetkiler kullanabilir. Yargı fiilen hükümetin atama yetkileriyle bağımsızlığını kaybettiği için çoğunlukla iktidarın görmeyi umduğu kararları alır, aynı nedenle üst yargı organları da alt mahkemelerin kararlarıyla ters düşmemekten mutluluk duyabilirler. Mesela Özal’ın tek parti iktidarında, arada sürtüşmeler yaşadığı TSK’yi saymazsak, yargı, basın ve Cumhurbaşkanı, her an onun her kararına karşı çıkabilen ve veto edebilen, hatta dünyayı başına yıkabilen kurumlardı. 1980’in demokrasi açısından 1961’e göre çok gerilemiş anayasasına rağmen, Anayasa Mahkemesi, Milli Güvenlik Kurulu veya basın, Başbakan’ın veya Bakanlar Kurulu’nun kararlarını veya “kanun hükmünde kararnamelerini” her an sorgulayabilen, reddedebilen veya ağır mizah konusu yapabilen, birbirinden çok farklı güç odaklarıydı. Tabii bir de tüm bunlara ANAP’a Erdal İnönü dışında, Meclis’i dar eden rahmetli Cüneyt Canver, Kamer Genç veya tabii Deniz Baykal gibi SHP siyasetçileri eklenirdi… SHP’nin o günlerde aldığı çeşitli eleştirilere rağmen “ANAP’a benzemeye çalışmak, tarikatları mazur göstermek, türbanı demokrasi olarak tanımlamak, Atatürkçü kitleleri yalnız bırakmak” gibi merakları yoktu. Yani “ANAP’ın oylarını alabilmek için, ANAP’tan daha ANAP’çı görünmeye” çalışmıyordu. Böyle bir ortamda Özal gibi bir aşırı güç meraklısı bile, umduğundan çok daha azını kullanabiliyor, sol yayınlar bir yana, Sabah gibi büyük patron gazetelerinde bile manşetlerden lime lime edilebiliyordu. Siyaset er meydanıydı, tüm baskılara rağmen gençler, kitle örgütleri, sanatçılar muhalefet görevlerini yerine getirmekten kaçınmıyorlardı. Özal da bunlara karşı elinden geleni ardına koymaz, gerek “Muzır Yasası” gibi bir hukuki ucube veya tazminat davalarıyla hıncını muhaliflerden çıkarırdı. Objektif herkesin bildiği gibi, demokrasiden uzaklaşma çabaları aslında siyasi literatürümüze Demokrat Parti ile girdi. Menderes’in tek güç olma merakı, ülkeyi kaosa taşıdıktan sonra, “keşke mecbur edilmeseydi” dediğimiz süreçler başladı. 27 Mayıs Devrimi’ni yapan kadro, en iyi hukukçuları toplayıp şu talebi iletti: “Bu ülke kötü niyetli siyasilerden çok çekti. Bir daha bunların yaşanmaması için öyle bir anayasa hazırlayın ki, kimse iktidar gücünü suiistimal edemesin”. İşte hâlâ özgürlükçülüğü, demokratikliği ve mükemmeliyeti ile dillere destan 27 Mayıs Anayasası, bu şekilde yazılabildi. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Sıddık Sami Onar, Tarık Zafer Tunaya, Ragıp Sarıca, Naci Şensoy, Nail Kubalı ve İsmet Giritli hukuk hocaları olarak daha ilk sabahtan askeri Ankara’ya giderek çalışmaları başlatmışlardı. İşte 1961 Anayasası’nın getirdiği onca yenilik arasında özellikle Anayasa Mahkemesi, HSYK ve MGK, artık rejimin bir daha hiçbir zaman 1960 öncesi korkunç ortama dönmemesi için getirilmiş üç emniyet supabıydı: Aynen vücudun lenf bezleri gibi, bu üç “güvenlik karakolu” sayesinde her gerilimli sorun, gerek iktidarın rotası, gerek ülkenin sağlık durumu ve hukuki açıdan masaya yatırılıyor, yeni “darbe”lerin akla bile gelmemesi için yapılan tartışmalarla hayati kararlar alınabiliyor, krizlerinin önceden önlenebilmesi mümkün oluyordu. Bugün bu “güvenlik” karakolları, amaçlarından uzaklaştıkları bir konuma geçirildiler. Muhalefet ve “sol duyulu” basın, 12 Eylül referandumunun HSYK ve anayasa açısından nelere mal olacağını aylarca anlattılar ama dinlenilmediler. MGK’ye gelince üst üste açılan davalarla fiili olarak felç edilen TSK, bir de “istifa” müessesesini en yanlış şekilde kullanıp mevzilerini terk edince “stratejist” iktidar sahipleri, en zeki şekilde bu boşluğu YAŞ ve MGK’de doldurdular ve “yeni oturma düzeni” adı altında bu kritik masalarda “tek hâkim” oluverdiler. Zaten adedi arttırılmış sivil koltukların arasına şimdilik “karışık düzen” oturtulan kuvvet komutanları, belki daha ileri safhalarda yalnız Genelkurmay Başkanı tarafından da temsil edilebilirler! Zaten ülkede “darbe tehlikesi” de uzaktan yakından kalmadığına göre, bu “Yeni Düzen”in adını tarifine sığdırmaktan başka sorun ortada pek gözükmüyor! Tarif derken, “Parodi demokrasisi”ni tartışmıyorum! Daha geniş adlandırmadan yani “çocuğun adını koymak”tan söz ediyorum… Sonuç mu? Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine! HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N hetiyatrosu@mynet.com BULUT BEBEK NURAY Ç FTÇ bulutbebek@hotmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K fhakancelik@mynet.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Denizcilerin 1 peksimet kırıklarını bir kap 2 içinde ıslatıp 3 üzerine yağda 4 kavrulmuş soğan dökerek 5 yaptıkları ye 6 mek. 2/ AIDS 7 virüsünü saptamakta kullanı 8 lan test... Kimli 9 ği belirleneme1 2 3 4 5 6 7 8 9 yen uzay cisimlerine verilen ad. 3/ Meşe 1 İ Ğ N E L İ K T ağacının meyvesi. 4/ 2 L A L İ P A Ş A İlaç... Yurdumuzda ye 3 M A L A K S E tişen sofralık bir üzüm 4 İ L M İ L A NO cinsi. 5/ Genellikle kıl 5 H A P D A R R dan yapılmış kaba do6A B A D İ A R A kuma... Ay’a göndeA N rilen ilk kuşak Sovyet 7 L O L İ T A uzay araçlarına veri 8 R E V E R A N S A Y D A len ad. 6/ Merkür ge 9 L A T A zegenine verilen bir başka ad... Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı. 7/ Bir savaş uçağı tipi... Doğal ve tarihsel özelliklerinden dolayı koruma altına alınan alan. 8/ Tavuğun göğüs etiyle hazırlanan ve pişmiş hamurla yenen bir tür çorba. 9/ Baston... Asya ile Avrupa’yı ayıran dağ sırası. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Doğu Karadeniz yöresine özgü, üzüm suyu ve mısır unuyla yapılan bir tür pelte. 2/ İran’da, Hasan Sabbah’ın karargâhı olan ünlü kale... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 3/ “Dağtavuğu” da denilen bir kuş... Akdeniz Bölgesi’nde bir akarsu. 4/ Aydın’ın Söke ilçesinde, birçok kuş türünü barındıran bir göl... İslam dinine göre haram sayılan faiz. 5/ Kaynar suda haşlanıp üzerine yağ gezdirilen mısır unu yemeği. 6/ Yılmaz Güney’in bir filmi... Pasta hamuru. 7/ Bir şeyi düşünmeye gerek duymadan hep aynı biçimde yapma alışkanlığı... Giz. 8/ Bağışlama... Kar fırtınası. 9/ Bilgisiz, kültürsüz kimse... Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya özgü bir tür köfte. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear