01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13 OCAK 2011 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 15 ŞÜKRAN SONER İthalat yüzünden zora düşen yerli üreticinin Banvit ve Koç gibi faaliyetlerini durdurması bekleniyor İŞÇİNİN EVRENİNDEN Ette krizin büyüğü yolda Yerli üretim tamamen biter İthalatının bir süre için asprin etkisi yapacağını başından bu yana söylediklerini belirten TÜSEDAD Başkanı Yıldız, “Daha büyük krizler kopacak. Türkiye tamamen dışa bağımlı hale gelecek. Yerli üretim bitecek” dedi. yetlerini durdurmak zorunda kalacak ve asıl kriz o zaman kopacak” dedi. Devletin hayvancılık adına hiçbir zaman tutarlı bir dalı olmadığına dikkat çeken Yıldız, “İthalat öncesi Ziraat Bankası’ndan üretim için sıfır faizli kredi veriliyordu. Böyle bir karar sonrasında neden bir de ithalatı serbest bıraktı, anlamak güç. Alınan kararlar ikide bir değiştirilememeli. Taşıma suyla değirmen dönmedi. Devletin garip politikaları nedeniyle 20082009 yılları arasında 1 milyon hayvan kesildi. Bunların büyük bir bölümü süt inekleriydi. Şu an aynı sıkıntıyı doğal olarak sütte de çekiyoruz. Türkiye’de sütteki taban fiyat hesaplanıp üreticinin kâr ettirilmesi gerek. Verilen teşviklerle AB’ye hizmet etmek Buyurdular... Sandık, Meclis çoğunluğunu, padişah yetkileri ile donatılmış mutlak iktidarın üstünde görmeye başlayanlar buyurdular, buyuruyorlar... Demokrasinin, insan hakları, hukuk devleti, güçler ayrılığı, demokrasi için olmazsa olmaz pek çok kurumun özerkliği, bağımsız yargı, partilerden başlayarak, parlamento dışı muhalefeti oluşturan sendikalar, meslek örgütleri, sivil toplum örgütlerine uzanan halkada, yasaların, seçme seçilme haklarının işlediği demokratik düzen içinde güçlü, örgütlü muhalefet duruşları düzeni olduğunu anlatamazsak; marazi boyutlarda keyfi buyrukların ardı arkası gelmeyecek... Yaşamımıza, geleceğimize ilişkin korkularımız, kaygılarımız katlanacak... Kuveyt ve Katar’a 358 işadamıyla çıkartma yapan Başbakan Tayyip Erdoğan, “Ürettiğimiz, üreteceklerimizle İslam dünyası kendisine yeter” dedikten sonra İslam ülkelerinin dünya ekonomisindeki ağırlığının yüzde 30’ları bulduğunu vurgulamış. Müteahhitlik alanında Türkiye’nin onlara aktaracak çok şeyi olduğunu, teknoloji, sağlık ve turizmde de Türkiye’nin güçlü yanlarının bulunduğunun altını çizmiş... Başbakan’ın, dünya ekonomik krizi yaşarken petrol ülkeleri ağırlıklı İslam dünyasında iş dünyamıza pazar araması, bugünün geçerli siyasetekonomi çıkar ilişkilerinde doğal, gerçekçi... Ancak işin içinde olanlar; kaygılı ve kimi başka gerçeklerin altını çiziyor... Türkiye’nin ticari ilişkilerinde İslam dünyasının ancak 1/5’lerde bir paya sahip olduğunu anımsatıyor, siyaseten İslam dünyası ile diğer dinlerin, gelişmiş ekonomilerin dünyasını ayırmak gibi bir çıkışın ne kadar doğru olabileceğini sorguluyorlar... ABD dış ilişkilerinin sızan belgelerinde çıplak, utanılası boyutlarda gördüğümüz üzere İslam dünyası birbirinin kurdu. Emperyal güç odakları, ABD ile uzlaşıp birbirlerini yemek üzere insanlık dışı yollara başvurmuşlar... Petrol zengini krallar, Suudi liderler, ABD’nin İran’a saldırmasını istemişler, Filistin halkına sahip çıkmamada, neler neler yapmışlar? Şeriatın birbirinin zıddı yorumlarında halklarını sömürmekte sakınca görmeyen, her tür kirliliğe, vurguna, yağmaya bulaşık diktatörlükler, din, inanç sömürüsü ile halklarını yerlerde sürükleyenlerle, ticari ilişkilerde becerebilirse para kazanmanın ötesinde Türkiye, vatandaşları nereye vardırılabilir? Kaldı ki dünün sıcak ekonomi haberlerinde bile, diktatörlükle yönetilen petrol zengini ülkelerin, zengin şeyhleri, iktidarlarının ABD, AB ülke ekonomileri ile çok güçlü ilişkilerinin, kendi çıkarlarını da ayakta tutabilmeye dönük krizi hafifletme amaçlı desteklerinin örnekleri vardı... Piyasalar krizden bu yana katlanan ortaklık ilişkilerine, durağanlığı uzun süreceği kesinleşmiş AB krizini hafifletmeye yönelik yeni önlemler, projeler sayılıyordu... Krizin piyasalar düzeni ölçeğinde, ağırlıklı sıcak para girişinde Türkiye’ye yaradığını yadsıyan yok. Ancak yine dünün en taze haberlerinde, ürkütücü boyutlarda tırmanan açığın verileri vardı. Yatırımlara, hele de işsizliğe katkısı sıfırlar ölçeğinde sıcak para girişi, ithalat paylarının büyümesi eksenli, ülke ekonomisine katkıları giderek azalan yatırım ayağı kırık üretim, ucuz ithalat, sıcak para girişinden beslenen ekonomik büyüme gerçeği ortada... Türkiye, petrol zengini, tüketim eksenli halkları çok yoksul, şeyhleri çok zengin İslam dünyasına dini imanı olmayan paranın kuralları içinde, zengin kuzey dünyasının ekonomilerinden ayrıcalıklı özel neler verebilecek? Başbakan Erdoğan’ın İsrail’e sert eleştiriler üzerinden iç ve dış siyasette siyasal İslama oynamasının getirileri yadsınamaz. Türkiye’de ‘one minute’ çıkışı sonrası birkaç puanlık oy artışı sağlandığını araştırma şirketleri söylüyorlar. İsrail’e sert çıkışlarla Ortadoğu ticari ilişkilerinde pay kapma arasında da olumlu kimi ilişkiler kurulabilir. Gerçi Sayın Erdoğan’ın kendileri, İslam dünyasının lideri olmak gibi bir derdinin, Şamgen’in AB’nin alternatifi olmadığının da altını çizmişler. Yine de Yemen’in bir numaralı ticaret partneri olmak gibi yüksek hedefleri var. Kuveyt’le 120 masada birden yapılan ticari anlaşma pazarlıkları bağlantılı altüst yapılaşmada Türkiye’den başka yer aranmamasını önermiş... İktidara geldikleri günden bu yana, en unutulmaması gerekenleri Türkiye’nin AB üyeliği, Kıbrıs, ABD ilişkileri, nerede ise yüzlerce sayılabilecek ticari ilişkiler ataklarında düş kırıklıklarına dönük, atak buyruklar, tersine sonuçları ile bize pahalıya patlasa da hiç değilse olumlu, iyi niyetli düşler... Manşetlere çıkmayan, kimileri satır aralarında kalan, kimileri gündem değiştirmeye yarayan ataklar, buyrukların sonuçlarından daha çok korkmak gerek... Başbakan’ın kendini tutamayan hallerinde, yarım bıraktırılmış anıtın, heykellerin önünde “ucube” fetvasını verip, yıktırılmasını buyurabilmesi asıl korkutucu... Sahibinin sesi, baş eğicisi rolünde YÖK’ün Başkanı’nın boş bulunup heykelleri beğendiğini söyleyen açıklamasının, Başbakan’ın öfkesine mazhar olmaması için haberlerden çıkarılması daha da korkutucu... [email protected] Şalvarlı Et de zora girdi Yerli üretimi sıkıntıya sokan krizle birlikte sektörün ilklerinden olan Şalvarlı Et’in de Esenyurt ve Silivri’deki fabrikalarının faliyetlerini durdurdukları konuşuluyor. kıntılar çözülemez. Türk hayvancılığında asıl sorun besicilik. 2009’da 8 büyük firma kapanmıştı. Pazar garip bir hal aldı. Bir süre önceye kadar büyük firmalar fiyatlar artsın diye piyasaya ürün sürmüyorlardı.” Türkiye’nin ilk et market zincirlerinden olan Şalvarlı Et’in de ithalat kriziyle birlikte üretimini durdurma kararı aldığı belirtildi. Şirket çalışanlarından ve sektör temsilcilerinden edindiğimiz bilgilere göre Esenyurt ve Silivri’de üretim yapan Şalvarlı, şu an için yalnızca Gaziantep’ten ürün getiriyor. MURAT GÜLDEREN Kırmızı et ithalatının serbest bırakılmasıyla maliyet avantajını tamamen kaybeden yerli üreticiler, bir bir üretimden çekilme kararı alırken birkaç aya kadar kapanmaların daha da artacağı belirtildi. Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) Başkanı Adnan Yıldız, ithalatın kısa sürede bir krize yol açacağını başından bu yana anlattıklarını belirterek “Devletin hiçbir zaman uzun vadeli bir hayvancılık politikası olmadı. ‘İthalat sadece asprin etkisi yapar, geçici süre piyasayı sakinleştir demiştik.’ Bizim dediğimiz oldu. Birkaç aya kadar pek çok büyük üretici de faali dışında bir şey yapmıyoruz. Maliyetin yüzde 70’i zaten hammadde” diye konuştu. Et Üreticileri Birliği (ETBİR) Basın Sözcüsü Ahmet Yücesan da ETBİR olarak ithalata başından beri karşı olduklarını belirterek “İthalat dengeli yapılmalı ve yerli üretici besiciliğe teşvik edilmeliydi. Damızlık hayvanlar getirtilip yerli üreticiye verilmeli ve üretim seferberliği başlatılmalıydı” dedi. 2009’da, 8 şirket kapanmıştı Yücesan şöyle konuştu: “Biz et getirilmesini istemiyoruz. Bize buzağı versinler besicilik yapıp Türk hayvancılığını geliştirelim. Türkiye kendi üretimini kendi yapmazsa bu sı Fikir babası Issing ve Nobel ödüllü Pissarides Avro’da ‘yolun sonu’ uyarısı yaptı Avrupa diken üstünde Birleşme ve satın almalar 30 milyar doları buldu Ekonomi Servisi Türkiye’de geçen yıl 241 birleşme ve satın alma işlemi gerçekleşti, işlem sayısı bir önceki yıla oranla yüzde 108’lik bir artış ortaya koydu. Değeri açıklanmamış işlemler de dikkate alındığında toplam işlem hacminin 30 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Finans ve danışmanlık firması Ernst & Young Kurumsal Finansman Bölümü’nün hazırladığı Birleşme ve Satın Alma İşlemleri 2010 Raporu, düzenlenen basın toplantısında açıklandı. Bu yıl dokuzuncusu hazırlanan raporda 2010 yılı, Türkiye’nin adının, yabancı yatırımcılar nezdinde yatırım yapılabilecek en yüksek potansiyele sahip ülkelerle birlikte anıldığı bir yıl olarak nitelendirildi. Rapora göre, özelleştirmelerin öne çıkacağı 2011 yılı için işlem hacmi beklentisi 25 milyar dolar olarak belirlendi. 2011 yılına dönük görüşlerin de ortaya konduğu raporda, elektrik üretim tesislerinin özelleştirmelerinin öne çıkacağı öngörülüyor. Köprüler ve otoyollar, Milli Piyango, İDO, İGDAŞ, İSPARK ve İstanbulport ise yapılması muhtemel diğer önemli özelleştirmeler olarak belirtiliyor. Yaptığı tahvil ihracıyla az da olsa nefes olan Portekiz’e ilişkin endişelerin sürmesi ve krizin İspanya’ya sıçramasına kesin gözüyle bakılması, Avro’ya ilişkin kaygıları arttırdı. Ekonomi Servisi Avrupa Birliği ortak para birimi Avro’ya ilişkin kaygılar her geçen gün artıyor. Pekin’de bir forumda konuşan Nobel Ödüllü Ekonomist Christopher Pissarides, İspanya’nın çökmesinin çok ciddi bir sorun olduğunu belirterek, bu sorunun, ortak para birimi olarak Avro’nun sonunu getirebileceğini kaydetti. Pissarides, “İspanya, Yunanistan gibi çökerse, Avrupa Birliği’nin onu kurtaracak kaynağı olduğunu düşünmüyorum” dedi. Pissarides, politika yapıcıların, İspanya’nın pesetaya dönmesi gibi geçici çözümler yerine, daha köklü çözümler aramaya ihtiyacı olduğunu belirtti. İspanya’nın bugün yapacağı tahvil ihracı yatırımcı güvenini test edecek. Başbakan Jose Luis Rodriguez Zapatero, hükümetinin taahhütlerini yerine getirebileceğini kanıtlamaya çalışıyor. İspanya’nın devasa bütçe açığını düşürmede başarısız olacağı kaygıları bulunuyor. Yunanistan’ın ekonomik krize girmesiyle bir yandan günlerce süren protesto ve grevler yaşanmış bir yandan da gerekli ekonomik desteğin sağlanması konusunda sıkıntılar yaşanmıştı. Bir uyarı da Merrill Lynch’ten Merrill Lynch Varlık Yönetimi, para piyasalarında spot olarak 2.05 TL düzeyinde seyreden TL/Euro döviz kurunun 2011 Haziran itibarıyla 1.62 TL düzeyine ineceği ve yıl sonunda ise 1.80 TL olacağı öngörüsünde bulundu. Merrill Lynch, Türkiye için büyüme beklentisinin geçen yıl için yüzde 8.3, bu yıl için ise yüzde 5.3 olduğunu açıkladı. Merrill Lynch, Avrupa, Ortadoğu ve Afrika (EMEA) Varlık Yönetimi tarafından yapılan basın toplantısında konuşan Portföy Strateji Uzmanı Johannes Jooste, “2010’de Tayland, Türkiye ve Endonezya gibi gelişmekte olan piyasalara gözlenen güçlü sermaye akışının 2011’de de sürmesi bekleniyor” dedi. Merrill Lynch, Çin’in bu yıl yüzde 9.1, Hindistan’ın ise yüzde 8.4 büyüyeceğini tahmin etti. Jooste, 2011’de yatırımcıların sermaye büyümesine değil, geçmişte getirilerin ana besleyicisi olan temettülere odaklanmaya başlamaları gerektiğini kaydetti. Toplantıda konuşan Merrill Lynch Türkiye Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesi Başekonomisti Türker Hamzaoğlu da 2011 yılının genel itibarıyla olumlu beklentilerin olduğu bir yıl ve Türkiye’nin mezuniyet yılı olacağını belirterek, “S&P ve Moody’s’ten not arttırımı, yine sene sonuna doğru Fitch’den yatırım yapılabilir notunun gelmesini bekliyoruz” dedi. Mantıksız politikalar değişsin Avro’nun fikir babalarından Otmar Issing de Avrupa’nın borç krizine tepkisi ve ülkelerin mantıksız mali politikalarının değişmemesi durumunda ortak para biriminin geleceğinin tehlikede olduğu uyarısında bulundu. İngiliz Financial Times gazetesi başyazısında Avro Bölgesi’nde derinleşen bütçe açığı krizine yer verdi. Haberde şu ifadeler yer aldı:Issing Avrupa’nın borç krizine tepkisi ve ülkelerin mantıksız mali politikalarının değişmemesi durumunda ortak para biriminin geleceğinin tehlikede olduğu uyarısında bulunuyor. Issing’in savlarından birini, Yunanistan ve İrlanda’ya sunulan kurtarma paketlerinin, yüksek borçlu ülkelerin iyi durumda olanlara şantaj yapması gibi bir geleneği yerleştireceği oluşturuyor. Öte yandan Portekiz, dün iki ayrı tahvil ihracıyla toplam 1.25 milyar Avro (1.62 milyar dolar) borçlandı. Bunun da ülkenin biraz da olsa rahat nefes almasını sağlayacağı belirtiliyor. FİBA HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI ÖZYEĞİN: Çinli yatırımcı çekmeliyiz Ekonomi Servisi Fiba Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Özyeğin, yurt dışındaki bankası Credit Europe Bank aracılığıyla Millenium Bank’ın satın alınması için Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumundan gerekli iznin çıktığını bildirdi. Özyeğin, CEO Club toplantısında trendlerdeki değişime örnek olarak geçen sene Çin’de 18 milyon araç satıldığını ve bunun bugüne kadar bir yıl içinde bir ülkede gerçekleşen en büyük satış olduğunu belirtti. Özyeğin, Çin ekonomisinin halen ABD ekonomisinin 3’te biri büyüklükte olsa da 10 yıl sonra bugünkü 5 trilyon dolarlık seviyesinden 12.5 trilyon dolara ulaşmasının beklendiğini kaydetti. Özyeğin, şunları kaydetti: “Türkiye’nin dışa açılmasını devam ettirmesi lazım. Büyüyen ülkelerle işbirliği kurulması lazım. Çinliler’i mutlaka Türkiye’ye yatırım yapmaya teşvik etmeliyiz. Otomotiv, madencilik, termik santral üretimi gibi alanlarda Türkiye’ye gelebilirler. Burada beraber üretip ihraç ederek, 14 milyar dolarlık dış ticaret açığımızı dolaylı olarak kapatabiliriz. Önümüzdeki 10 senede 45 nükleer santral kurarsak, biz de 1520 sene sonra başka ülkelere nükleer santral kurabilir hale gelebiliriz. Enerjide cari açığın kapatılması için dışarıda petrol yatırımları yaparak Türkiye’ye getirmemiz lazım. Yenilenebilir enerji konusunda da yavaş hareket ediyoruz.” Özyeğin, ayrıca Türkiye’deki üniversitelerin yabancı öğrenciler almasının önemine değindi. Kayısıda rekor ihracat Ekonomi Servisi Altınbaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı İmam Altınbaş, “Cumhuriyetimizin 100. yılı için 500 milyar dolarlık ihracat hedefine de katkı yapacak şekilde, bin mağaza ile 1 milyar dolar ihracat gerçekleştireceğiz” dedi. Altınbaş, pırlantadaki ÖTV sorununun çözülmesinin seçimden sonraya kalacağını düşündüğünü ifade ederek, “2011 sonu gibi çözüleceğini düşünüyoruz. Ondan sonra halka arz çalışmalarımız başlayacak” dedi. Türkiye’de pırlantalı mücevher pazarının her yıl ortalama yüzde 20’nin üzerinde büyüdüğünü ifade eden Altınbaş şunları kaydetti: Altınbaş bin mağaza ile 1 milyar dolar ihracat hedefliyor Dünya mücevher sektöründe ülkemiz ilk 5’e girmiştir. Tüketici tercihleri hızla altından pırlantalı mücevhere kayıyor. Cumhuriyetimizin 100. yılı için bin mağaza ile 1 milyar dolar ihracat hedefliyoruz. Hazırlığımızı 2010’da tamamladık. 115 mağazayla 10 bin metrekarenin üzerinde bir alanda ve 942 satış noktasında mücevher severlere hizmet veriyoruz. Geçen yıl zor piyasa koşullarında yüzde 30 büyüdük. Altınbaş mücevherat grubu olarak Türkiye’de ve dünyada yaklaşık 320 milyon dolar ciro ile 2010 yılını kapatacağımızı öngörüyoruz. Ekonomi Servisi Güneydoğu Anadolu İhracatçı Birlikleri Yönetim Kurulu Üyesi Yalçın Geyik, son 1 yıllık dönemde kuru kayısı ihracat rakamlarında tutar bazında ülkeye 347 milyon 582 bin 887 dolar girdisi sağlandığını ifade etti. 2010 yılında başta ABD, Rusya, Almanya, Fransa, İngiltere, Avustralya ve Brezilya olmak üzere 94 ülkeye kuru kayısı ihracatı yaptıklarını belirten Geyik, şu bilgiyi verdi: “Önceki dönemde 97 bin 875 ton kuru kayısı ihraç edilmiş, karşılığında 276 milyon 210 bin 428 dolar girdi sağlanmıştı. Miktar bazında yüzde 8.55 azalma görülmesine rağmen, tutar bazında yüzde 25.84 artış oldu.” C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear