25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 15 EYLÜL 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Koşar adım darbeye götürülen ülke Türkiye NATO’ya üye olduğu yõldan itibaren karanlõk örgüt Gladio’nun etki alanõna girdi Kontrgerilla palazlanõyor Türkiye’de gerçekleştirilen darbeleri anlamak ve anlatmak için belki daha eskiye, 1950’lere kadar gitmek gerekiyor. Ülkenin askeri müdahaleler tarihçesi ile “Gladio” tarihçesinin paralellik göstermesi bir tesadüf mü yoksa herkesin bildiği ama delillendiremediği bir gerçek mi hâlâ tartõşõlõyor. Latince “kılıç” anlamõna gelen Gladio’yu kendine isim olarak seçen örgüt, 1948’de NATO’dan bile önce Batõ Birliği’nin Gizli Komitesi bünyesinde geliştirilmeye başlandõ. NATO 1949’da kurulduktan sonra komite bu örgüt ile ortak hareket etmeye karar verdi. 1951’de tamamen NATO’ya entegre edilen Gizli Planlama Komitesi isimli bir daireye dönüştürüldü. Gladio ile ilgili en kapsamlõ araştõrmalarõn sahibi Daniele Ganser’in ulaştõğõ bilgilere göre komite Fransa’da Avrupa Müttefikler Yüksek Merkezi tarafõndan kumanda ediliyordu. Bu komiteye paralel olarak 1957’de Müttefik Gizli Komitesi (ACC) isimli bir birim daha kurulmuştu. ACC, NATO’nun Müttefikler Yüksek Avrupa Komutanõ’na bağlõ olarak faaliyet gösteriyordu. ACC’nin görevi, Gladio şebekelerinin yönetmeliklerini hazõrlamak, gizli faaliyetler yürütebilme kapasitelerini arttõrmaktõ ve bu amaçla Amerika ve Britanya’da üsler kuruldu. Almanya, Belçika, Danimarka, Fransa, İspanya, İtalya, Hollanda, Lüksemburg, Norveç, Portekiz ve Yunanistan’da olduğu gibi Türkiye’de de Gladio’nun oluşturulmasõnda ACC etkili oldu. Türkiye NATO’ya üye olduğu 1952 yõlõndan itibaren Gladio’nun etki alanõna girdi. CIA yönetiyor Türkiye’de kontgerilla olarak adlandõrõlan Gladio, İtalya’da Latince adõ ile biliniyor. Bu oluşumun Yunanistan’da B-8 ya da Koyun Postu, Belçika’da SDRA-8, Hollanda’da NATO Command, Batõ Almanya’da Gehlen Harekâtõ, Stay Behind ya da Sword, Avusturya’da Schwert, YARIN: Türkiye karıştırılıyorHazırlayan: ÖZLEM GÜVEMLİ / CİHAN ORUÇOĞLU 1982 Anayasası’ndaki bazı maddeleri değiştiren 12 Eylül 2010 referandumu 12 Eylül darbesinin ve anayasasının yeniden tartışılmasına yol açtı. Ama bu kez tartışmanın doğru bir mantıkla yürütüldüğü kuşkuludur. Yapılan değişikliklerin Türkiye’yi 12 Eylül anayasasından kurtarmadığı, tam tersine 1982 Anayasası’yla ve AKP iktidarı döneminde yasama ile yürütmenin tekleşmesi ile oldukça güdükleştirilmiş olan kuvvetler ayrılığı ilkesini tamamen ortadan kaldırmanın yolunu açtığı aydınlar arasında ve geniş bir halk kesiminde yaygın kanıdır. Bu kanının dayandığı bazı tarihsel bilgiler ortaya konulmadan bugünü anlamak kolay olmayacaktır. Referandumda evet oyu için propaganda yürütenler 12 Eylül askeri darbesini gerçekleştiren generalleri hedef tahtasına yerleştirdiler ve onların yargılanmasının yolunu açtıklarını iddia ettiler. Ama öte yandan 12 Eylül’ün ekonomik politik pratik uygulayıcılarını örneğin Turgut Özal’ı baş tacı yapmayı, bir idol olarak savunmayı sürdürdüler. 12 Eylül darbesinin tüm dünyada yaygınlık kazanan, güçlü ülkeler, IMF, Dünya Bankası gibi küresel finans kuruluşları tarafından dayatılan ekonomik politikaların, neoliberalizmin bir sonucu olduğu gözlerden uzak tutularak gerçeği kavramak olanaklı değildir. 12 Eylül askeri darbesini alkışlayanların, destekleyenlerin büyük bir kesiminin bugün darbe karşıtı oldukları iddiası da ancak neoliberal politikaları savunmaktaki ısrarlarıyla anlaşılabilir. Gerçekten de neoliberal ekonomi politikalarının sürdürülmesini savunanlar şimdi askeri darbelere karşı olduklarını ilan etmekte ama otoriter bir rejime doğru ilerleyen politikalara ses çıkarmamakta, tam tersine destek vermektedirler. Bu da doğaldır. Çünkü esas olan uygulanan sosyal ekonomik politikalardır ve bu politikalar geçmişte askeri darbe marifetiyle uygulanmışsa bugün de sivil ama otoriter eğilimleri gittikçe belirginleşen güçler tarafından uygulanmaktadır. Türkiye’de adı kontrgerilla Adı İtalya’da Gladio, Yunanistan’da Koyun Postu, Almanya’da Gehlen Harekâtı, Fransa’da Rüzgâr Gülü, İspanya’da Anti- Terör Kurtarma Grubu, İngiltere’de Secret British Network diye bilinen oluşum Türkiye’de Kontrgerilla olarak anılageldi. Türkiye’nin son 60 yıllık tarihinde faili belirsiz kanlı olayların arkasında hep bu oluşum gösterildi. Türkiye’nin 1952 yılında NATO’ya üye olması ile başlayan “darbeler, faili meçhuller, suikastlar, katliamlar, bombalamalar, sabotajlarla” örülü tarihi üzerindeki sır perdesi hâlâ kaldırılamadı. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin üzerinden tam 30 yıl geçti. Öncesinde ve sonrasında yaşanan kanlı olayların sorumluları hiçbir siyasi iktidar döneminde aydınlatılamadı. 12 Eylül öncesinin cinayetleri, katliamları 12 Eylül’den sonra faşist cuntanın eliyle sözde mahkemeler, sözde sorgulamalarla sürdü. Bu dizide bu cinayetlerin hikâyesini de okuyacaksınız. Türkiye koşar adım 12 Eylül 1980 askeri darbesine giderken TÜSİAD, TİSK, MESS sözcüleri 1971 askeri darbesiyle birçok bölümü değiştirilen 1961 Anayasası’nın Türk toplumuna bol geldiğini ısrarla söyledi. İşveren sözcüleri bu anayasanın mutlaka değiştirilmesi gerektiğini belirterek ancak o zaman 24 Ocak kararlarının uygulanabileceğine dikkat çektiler. 1982 Anayasası’nın hazırlanması sürecinde de temsilcilerini Danışma Meclisi’ne göndererek istedikleri anayasayı yapmayı başardılar. 12 Eylül 1980 askeri darbesine tanıklık eden devrimciler, sol görüşlü aydınlar, yazar ve sendikacılar bugün, 12 Eylül’den hesap sorulmasının, 90 yaşında bir emekli askerin yargılanmasıyla değil, 12 Eylül’ün “yardım ve yatakçılarının” ortaya çıkarılmasıyla mümkün olacağına dikkat çektiler. 12 Eylül’deki cezaevi koşullarını, Türkiye’yi darbe ortamına getiren koşulları ve darbe sonrası Türkiye’yi değerlendiren tanıklar, “12 Eylül’ün özellikle ‘zihniyetinden’ hesap sorulmaya başlandığı noktada, mesela şimdinin ‘darbesavar’ medya mensuplarının bir zamanlar ne denli ‘darbesever’ olduğu gündeme gelecektir” görüşünü dile getirdiler. Darbeyle birlikte büyük bir travma geçiren toplumun iletişimsiz kaldığına işaret eden sosyologlar ve psikiyatristler ise “Gençlerin çoğu okul müfredatına bağlı, İslami boyutlar çerçevesinde muhafazakâr, tutucu bir yapı içerisinde yetiştirildiler. Apolitiklik; sorgulamayan, araştırma yapmayan, her söyleneni uygulayan bir gençlik ya da şiddete yönelme şeklinde kendini gösteriyor” değerlendirmesini yaptılar. Bu yazı dizisinde 12 Eylül askeri darbesine giden günler ele alınacak, arkadaki güçler deşifre edilmeye çalışılacaktır. Darbenin bir tür anatomisini çıkarmayı amaçlayan bu dizinin, günümüze de ışık tutacağını umuyoruz. Fransa’da Rüzgâr Gülü, İspanya’da Anti-Terör Kurtarma Grubu, İngiltere’de Secret British Network olarak bilindiği, ülkelerin en yetkili ağõzlarõ tarafõndan açõklandõ. Avrupa Parlamentosu Gladio oluşumuna ilişkin hazõrladõğõ bir tasarõda, “Avrupa Topluluğu’na üye pek çok ülkede gizli, paralel istihbarat ve silahlı operasyon örgütlerinin 40 yıldır var olduğu Avrupa hükümetleri tarafından ortaya çıkarılmıştır. Kırk yıldır bu örgütlerin demokratik kontrolden kurtulduğu ve NATO ile işbirliği halinde ABD gizli servislerince yönetildiği anlaşılmıştır” deniliyor. Sabotaj ve suikastlar Tüm NATO ülkelerinin içinde yer aldõğõ bilinen, adõ her ülkede değişen Gladio’nun değişmez katõlõmcõsõ Avrupa devletlerinin ordularõ ve askeri istihbarat servisleriydi. NATO üyesi olmayan tarafsõz bazõ Avrupa ülkelerinin de içerisinde bulunduğu bu ağ, ABD’nin CIA ve Britanya’nõn SIS ve MI6 istihbarat örgütlerinin desteği ile dallanõp budaklandõ. Gladio projesinin hayata geçirilmesine, CIA’nõn kurucusu Allen Dulles’õn ön ayak olduğu ve CIA’nõn bu oluşumun en önemli mali kaynağõ olduğu da söyleniyor. Gladio oluşumu çerçevesinde Avrupa genelinde, paramiliter mangalar oluşturuldu. Gerçek bir savaş halinde ordularõn yanõ sõra savaşacak paramiliter güçlerin başlatacağõ direniş hareketleri için toprağõn altõna silahlar gömüldü, kaçõş rotalarõ hazõrlandõ. Askeri eğitim alan Gladio milisleri, barõş zamanõ oluşturduklarõ gizli hücreler sayesinde, savaş halinde, düşman tarafõndan kontrol edilen topraklarda sabotaj ve suikastlar gibi faaliyetleri yürütebilecekti. Gladio’nun temel ayağõ askeriydi, ancak sivillerin desteği olmadan hedeflenen yapõlanma oluşturulamazdõ. Sivil kanatta, eski Nazi subay ve sempatizanlarõ, faşistler ve sağ siyasetten çeşitli isimler kadar bazen güç ve iktidar arayõşõndaki sol görüştekiler, bilerek veya bilmeyerek, Gladio’nun neferleri oldular. CIA’nõn Gladio’nun faaliyetlerini desteklerken soğuk savaş döneminde yaşanan birçok karanlõk olaya ne kadar müdahil olduğu hâlâ süren bir tartõşma. İtalya’da açõlan soruşturmada 1969-80 arasõnda meydana gelen 4 bin 298 terör olayõnõn önemli bölümünün Gladio tarafõndan yapõldõğõ öne sürüldü. Gladio, bazõ eylemleri bizzat yapmakla, bazõsõnda patlayõcõ ve silah sağlamakla, bazõsõnda da tahrik ve yönlendirme yapmakla suçlandõ.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear