23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 19 NİSAN 2010 PAZARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ÜLKENİN gazetecileri, televizyoncuları, medyacıları, kısacası “iletişim” denen alanın insanları geçen haftanın son üç günü boyunca Antalya’nın Belek’inde toplanıp tartıştılar. Çalışanlar, onları yetiştirenler ve o konularda düşünenler olarak, Ankara Gazeteciler Cemiyeti’nce düzenlenen bir kongrede. Ama, asıl olması gereken bir kurum, TRT, orada yok gibiydi. Niçin gerekliydi TRT? Çünkü kuruluş statüsünde “özerklik” kavramının yer aldığı bir yayın kuruluşuydu o. Acaba, kognrede bulunmayışı, o kavramın yavaş yavaş Türk hukuk sözlüğünden silinmekte yok oluşundan mıydı? Oysa, 1982 Anayasası’nda bile hâlâ var o kavram. Örselenerek, yıpratılarak, anlamını yitirmiş olsa da. Üniversitelere ilişkin maddede “bilimsel özerklik” sözü edildiği gibi, “kamu tüzelkişiliği olarak kurulan tek radyo ve televizyon kurumu ile kamu tüzelkişilerinden yardım gören haber ajansları”nın ele alındığı maddede de “özerkliği ve yayınların tarafsızlığı” deyimi geçmekte. Ne üniversitelerin, ne de TRT ile sözü edilen haber ajanslarının statüleri artık özerklik kavramının gerçekleşmesine elverişli olmaktan çıktığı halde. Ö zerklik neydi ve 1961 Anayasası’yla hukuk sistemine sokulduktan sonra zaman içinde niçin gölgelenmiş, silikleşip yok olmaya başlamıştı? Sözcük, açıkça bir “erk”ten, yani güçten bahsediyor, ama o gücün “öz”den, yani kurumların kendilerinden kaynaklanmış olmasını gerektiriyor. Evet, özerk kuruluşlar “kamu” kurumlarıdır ve böyle oldukları için kamu parasıyla çalışırlar ama, parayı “kamu”nun vermiş olması kurumların topluma ve seçilmiş ya da atanmış temsilcilerine tâbi olması, onların emrine girmesi demek değildir. Tam tersine, verilen kamu parası, bu kuruluşlar kamuyu tekrarlasın, tıpkı onun gibi düşünsün, onun şimdiki değerlerini, doğrularını benimsesin diye değil, tam tersine devletten, toplumdan, halktan gelebilecek baskının ağırlığı altında kalmadan, evrensel geçerlik kazanan, yenilenen, değişen, geleceğe hazırlanan bir ulus yaratılsın diye verilmektedir. Tarafsızlık ve bağımsızlıktan farklı, zor bir kavramdır özerklik. Onu kimler gerçekleştirecek? Özerk kuruluşların çalışanları, görevlileri, sorumluları da özerk davranmalı, yani güçlerini “öz”lerinden almalılar. Çok iyi yetişmiş, doğru ve güvenilir olmalılar, emir kulu değil, kendi nitelikleri sayesinde toplumun güvenini kazanmış sayılmalılar ki, üniversitelerde gençliğin doğru eğitilip yetişmesi, TRT’yi izleyenlerin doğru bilgilendirilip bilinçlendirilmesi de doğru ve güvenilir olmalı. Öyle bir TRT Türk, iletişim dünyası için sağlam bir “ölçüt” olabilirdi ve siyasette olduğu gibi, bu konuda da dışarılardan “kriter” aramaya gerek kalmazdı. AÇI MÜMTAZ SOYSAL TRT Niçin Var? “E n büyük tehlike yasaları ha- zırlayanların uyguladığı dik- tadır” deyişi Amerika baş- kanlarõndan Jefferson’a aittir. Demokra- siyi anlatan tüm yazõlar ve Anayasa Hukuku kitaplarõ siyasal iktidarõn sõnõrlandõrõlma- sõnõ konu edinirler. Demokrasi, siyasal iktidarõ sõnõrlandõran, muhalefeti güçlen- diren rejimdir. AKP iktidarõnõn demokrasi söylemi ken- di gücünü arttõrmak üzerine kuruludur. Hü- kümet olduklarõ ilk günden itibaren reform paketleri ile çõktõklarõ yolculuk anayasayõ değiştirme keyfiyetine dayanmõştõr. Hukuk devletinde, yasama organõ türev (kurulmuş) iktidardõr. Bunun anlamõ yasa yapmanõn bir keyfiyet olmadõğõdõr. Ku- rulmuş iktidarlar, kurucu iktidarõn, anaya- sa ile koyduğu kurallara uymak zorunda- dõrlar. Anayasanõn üstünlüğü ilkesi olma- dan kuvvetler ayrõlõğõ prensibinin bir anlamõ kalmaz. Anayasanõn üstün kõlõnmasõ, ya- sama organõnõn yasa yaparken anayasanõn temel esaslarõnõn dõşõna çõkmasõnõ, her ik- tidara gelen siyasal partinin kendi ideolo- jisini kurumsallaştõrmasõnõ frenlerken, si- yasal rejimi de koruma altõna alõr. Türev ik- tidarlarõ sõnõrlandõrmanõn gerekçesi; devletin temel prensiplerinin yõkõlmasõnõn, her ge- lenin kendi hukukunu getirmesinin önüne geçmektir. Anayasa kitaplarõnõn yazdõğõ bu ger- çekliği dile getirmesi gereken, bunlarõ an- latan, bu konularda yazan üniversitelerde- ki bilim insanlarõ değil midir? Bugün Tür- kiye’de muhalefetin şerh koymasõna kar- şõn, yasama organõndaki çoğunluğuna da- yanarak devlet sistemini bozacak, anaya- saya aykõrõ düzenlemeleri yapma õsrarõn- da olan bir siyasal iktidar vardõr. Kitapla- rõnda teorik doğrularõ yazmõş olan kocaman unvanlõ bazõ üniversite hocalarõnõn yapõlan yanlõşlõklarõ topluma anlatmak yerine yan- lõşõn parçasõ olmak için çaba gösteriyor ol- malarõ kaygõ vericidir. Özgürlüklerden kaçõşõn örgütlendiği bir zeminde özgür- lükleri ve onun güvencesi olan hukuku en fazla savunmasõ gerekenler, bu kaçõşõn par- çasõ ve hatta hõzlandõrõcõsõ olmaktalar. “Amerika’da Demokrasi” adlõ eserinde Türkiye yönetilmiyor, yönlendiriliyor!.. Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN “Sõnõrsõz güç her durumda tehlikeli ve kötü bir unsurdur… ‘Milli ira- de’ kavramõ genellikle düzenbazlar ve zorbalar tarafõndan her dönem- de sömürülmüştür.” Alexis de Tocqueville mumtazsoysal@gmail.com CUMHURİYET’TEN OKURLARA İBRAHİM YILDIZ Cumhuriyet Balbay’sız, Balbay Cumhuriyet’siz Olmaz Son günlerde gazetemiz yine gündemin ilk sıralarında yer alıyor. Çok satışlı, promosyonlu, ucuz fiyatlı gazetelerle, Cumhuriyet’in güç yitirmesini isteyen çevreler ellerini ovuşturmaya başladılar. Tek dilekleri var bu çevrelerin: “Şu Cumhuriyet gazetesi bir kapansa...” 85 yıllık Cumhuriyet bu tür oyunları, kışkırtmaları çok kez yaşadı... İçeriden, dışarıdan kafa karıştırmak isteyenler her zaman olmuştur, olacaktır... Her askeri darbe döneminde kapatılan, yazarları işkenceden geçirilen, tutuklanan, hapishane duvarları arkasına mahkûm edilen kaç gazete vardır? Ali Sirmen, Erdal Atabek 12 Eylül darbesinde kaç yıl cezaevinde yatmışlardır? Cezaevinde yatmak nasıl bir şeydir? Kaç gazete vardır, yazarları hunharca katledilen?.. Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı’nın acısı, diğerlerinin acısına karışmıştır... Ne zaman Cumhuriyet’i karıştırmak isteyenler ortaya çıksa, duygular mantığın, aklın önüne geçse, İlhan Selçuk bizleri toplar: “Sağlam durun...” der. “Gazeteyi yıkmak için her şeyi yaparlar. Aranızı açmaya çalışırlar. Birbirinize sahip çıkmazsanız, ne siz ne de Cumhuriyet kalır...” Dün, Ali Sirmen, Güray Öz, Akın Atalay, Ülfet Hanım, Erdal Atabek’in eşi Huri Hanım ve ben İlhan Selçuk’un hastanedeki odasındaydık. İlhan Selçuk her zamanki sevecenliğiyle; “Birbirinizle iyi geçinin... Çocuklara selam söyle...” dedi. “Yeni yazarları ve Ankara temsilcisini bir ara bana getir” demişti daha önceki görüşmemizde... Cumhuriyet okurları ve çalışanları olarak, İlhan Selçuk’un bir an önce eski sağlıklı günlerine dönmesini umut ediyoruz. Bilinen çevrelerin, yazarımız Mustafa Balbay üzerinden yaptıkları kampanyalar, duygusal söylemlerin tek amacının, gazeteyi yıpratmak, küçültmek, karalamak olduğunu hepimiz biliyoruz. Mustafa Balbay, genç yaşında Cumhuriyet yönetimince başta İlhan Selçuk olmak üzere gazetenin yazarı olarak görevlendirilmiş ve Ankara’ya gönderilmiştir. Üstelik, hunharca katledilen Uğur Mumcu’nun köşesi Balbay’a verilmiştir. Mustafa Balbay, Uğur Mumcu’nun köşesinde, gazetenin birinci sayfasında yazmaktadır. Dün olduğu gibi bugün de o köşede, Balbay yazdığı sürece var olacaktır. Mustafa Balbay ne diyor: “Aslolan muhabirliktir, yazmaktır, koltuklara yapışılmaz...” Mustafa Balbay Cumhuriyet’siz, Cumhuriyet de Mustafa Balbay’sız olamaz... Cumhuriyet okurları öteki gazete okurlarına benzemez. Gazetemiz ne kadar güçlenirse, satışı artarsa, etkisi de o oranda büyüyecektir. Okurlarımız bunun bilincindedir... Prof. Süheyl Batum, Kürşat Başar ve Tuna Kiremitçi’yi de yazar kadromuza kattık. Ankara temsilciliğine Utku Çakırözer’i getirdik. Mustafa Balbay’ın yönetiminde olduğu gibi yeni arkadaşımızın katılımıyla Ankara Büromuzun yine gündemi belirleyecek özel haberlerle dikkat çekeceğine inanıyoruz. İyi haftalar. Alexis de Tocqueville; “Demokratik çağda bas- kı rejiminden mutlaka herkes ürkmelidir... Eğer insanlar günlük çı- karlarının dar çerçevesi içine gittikçe daha çok kapanırlarsa, toplumu sarsan fakat ileriye doğ- ru gitmesini sağlayan büyük tutkulardan yok- sun kalacaklardır... İn- sanlar kişilik haklarının yok olmaya yüz tuttuğu dönemlerde, onları ko- rumak yerine, daha az önem verirler. İşte bun- dan dolayı, özgürlüğe gerçekten bağlı olanlar hükümetin kendi hedef- lerini gerçekleştirmek uğruna kişi haklarının kurban edilmesini önle- melidirler…” der. En faz- la ürkmesi gerekenler, ya- sama ve yürütmeyi ele geçirmiş olan gücün teke- linde toplanmasõnõn anla- mõnõ bilenler değil midir? AKP Hükümeti’nin top- lumsal mutabakat arama- dan hazõrladõğõ, kendisinin varlõğõnõn nedeni olan ana- yasanõn lafzõ ve ruhuna ay- kõrõ anayasa değişiklikle- rini parlamentodaki siya- sal partileri sõkõştõracak taktiklerle halkõn onayõna götürmekten söz ederek dayatmaya çalõşmasõnõn nedeni, kendi ideolojisini kurumsallaştõrmak, ikti- darõnõ kalõcõlaştõrmak; şim- di fiilen yürütülen başba- kanlõk rejimini başkanlõk (başkancõ) rejimine dön- üştürmektir. Parlamento içi muha- lefeti de dõşlayan bir işle- yişle hükümetçe hazõrla- nan bir taslak üzerinden dayatõlmaya çalõşõlan ana- yasa değişiklikleri, top- lumsal muhalefetin, or- dunun, yargõnõn, karşõ medyanõn baskõ altõnda tutulduğu bir zeminde hal- kõn iradesine sunularak kabul ettirilmeye çalõşõ- lõrken; demokrasiden söz ederek bu dayatmalarõ sa- hiplenen yazar çizer, oku- muş yazmõşlarõn vebali hükümetten daha az değil. Liberal ama özgürlüklere karşõ, iktidar yanlõsõ tuhaf bir karõşõm Türkiye’yi yönlendirme çabasõnda. Bugün iktidara servis ya- panlar da dahil herkes Türkiye’nin yönetileme- diğinin, ama tehlikeli bir biçimde yönlendirildiği- nin farkõnda. Şikâyet etme noktasõn- da bugün sözleşmiş gö- ründüğümüz 1982 Ana- yasasõ’nõn yapõlõş yönte- mini onaylõyor muyuz? Bugün AKP Anayasa- sõ’nõn hazõrlanõş biçimi 1982 darbesini yapan an- layõşõn da gerisine düş- memiş midir? O dönemde kuruluş yöntemi eleştiril- se de bir Danõşma Mecli- si vardõ!.. Bugün danõşõlan yandaş bilim insanlarõ(!) var. Askeri vesayetten ka- çalõm derken, AKP vesa- yetine girdiğimizin far- kõnda mõyõz?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear