Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
14 NİSAN 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr
EKONOMİ POLİTİK
ERİNÇ YELDAN
Enflasyon, Büyüme,
İşsizlik
Küresel kriz boyunca Türkiye’de işsizlik oranı
ortalama yüzde 3.5 puan artış gösterdi. Sanayi
istihdamında yaklaşık 150 bin kayıp yaşandı.
Sanayi sektöründeki istihdam kayıpları, kırsal
ekonomiye geri dönüş; yoğun enformalleşme ve
emeğin artan sömürüsüyle karşılandı.
2010’un ilk üç aylık döneminin geri kaldığı şu
günlerde, Türkiye ekonomisinin en önemli
sorunları işsizlik ve işgücünün
enformalleştirilmesi (emeğin kayıt dışılığa itilerek
güvencesizleştirilmesi) olarak karşımıza çıkıyor.
2010’un ileriki aylarında sıcak para akımlarının
cazibesiyle cari işlemler açığının yeniden
yükselişe geçmesi ve sabit sermaye yatırım
hacminin düşük seyretmesi ile birlikte işsizlik
sorununun kalıcı bir nitelik göstermesi kaçınılmaz
gözüküyor.
Bu gözlemlerden hareketle bu yazımızda aykırı
bir konuyu sizlerle paylaşmak arzusundayım:
Mevcut makroekonomik koşullarda Merkez
Bankası’nın kendisini sadece fiyat istikrarı
(enflasyon hedeflemesi) ile sınırlandırması ne
derece doğrudur?
‘Enflasyon hedeflemesi’ne odaklanan merkez
bankacılığı fikri ilk olarak 1990’lı yılların başında
Yeni Zelanda, Şili ve İngiltere’de ortaya çıktı.
Merkez bankalarının reel ekonomiye müdahale
edemeyeceği ve asli görevlerinin sadece
enflasyon tahminleri yaparak, bu tahminleri
kamuoyu ile şeffaf olarak paylaşmalarından
ibaret olması gerektiği fikri hızla yaygınlaştırıldı.
IMF ve uluslararası finansal derecelendirme
kuruluşlarının ideolojik baskılarıyla birlikte
enflasyon hedeflemesi (aslında enflasyon
tahmininin şeffaf olarak paylaşılması) yaklaşımı
“modern” para politikasının temel ilkesi haline
dönüştürüldü. Bu yaklaşıma göre merkez
bankaları enflasyonla mücadeleyi sadece faiz
silahıyla sürdürecek, döviz kurunu ise
piyasalarda dalgalanmaya bırakacaktı.
Türkiye 2001 krizinden sonra önce “örtülü”,
2006’da açık olarak enflasyon hedeflemesi
rejimini benimsedi.
Burada şu can alıcı soru karşımıza çıkıyor: Söz
konusu para politikasında benimsenecek
enflasyon hedefinin rakamsal büyüklüğü ne
olmalıdır? Bu konuda yapılmış bir analitik
çalışma ya da makro ekonomik genel denge
perspektifinde herhangi bir değerlendirme ana
akım iktisat yazınında gözükmüyor. Makro
ekonomi öğretisini bir rasyonalite ve
optimizasyon oyununa indirgeyen ana akım
iktisat öğretisi, hedeflenecek enflasyon için
önerdiği rakamsal değer konusunda herhangi bir
analitik çalışma geliştirmiş değil. Genelde,
“düşük enflasyon iyidir” inancından hareketle
gelişmiş, azgelişmiş tüm ekonomiler için yüzde
4’ün altında bir hedefin gerekli olduğu
savlanıyor.
Oysa gelişmiş, finansal derinleşmesini
tamamlamış olgun ekonomiler için geçerli olan
yüzde 3-4 oranındaki enflasyon hedefinin,
gelişmekte olan piyasa ekonomilerine (Türkiye
de bu gruba dahil) aynen uygulanması bir
anlamda bu ekonomileri boğmakta ve yapısal bir
durgunluk içerisine itmektedir. İşsizlik, cari açık,
bölgesel eşitsizlikler gibi sorunlar karşısında,
“düşük enflasyon, büyüme sağlayacak ve
otomatik olarak diğer sorunlar çözülecektir”
inancıyla hareket etmek, gerçekçi olmayan bir
makro iktisat modeline oturtulmakta ve küresel
krizden çıkış sürecini de zorlaştırmaktadır.
Gerçek şu ki, kapitalizmin mevcut finansal
küreselleşme sürecinde fiyat istikrarını sağlamış
olmanın tek başına makro istikrarı sağlamaya
yetmeyeceği; döviz ve diğer menkul kıymet
piyasalarında istikrar sağlamadan fiyat
istikrarının da sağlanamayacağı anlaşılmış
durumdadır. Zira sadece fiyat istikrarı ile
sınırlandırılmış bulunan bir para politikasının
günümüz küresel finans ve döviz piyasalarındaki
istikrarsız yapı altında başarılı olma olanağı yok
gözüküyor.
Oysa bu konularda yapısalcı iktisat yazınından
gelen iktisatçıların geliştirdikleri somut öneriler
de var. Enflasyon hedeflemesine daha teknik ve
soyut düzeyde almaşık bir seçenek, örneğin,
Mark Setterfield ve Louis-Philippe Rochon
gibi post-Keynesgil iktisatçılar tarafından
geliştirilmiş.(*) Setterfield ve Rochon, enflasyon
hedefinin rasgele bir rakama değil, emek
üretkenliğindeki artışa odaklanması gerektiğini
önermekte; ve bu hedefin bölüşüm açısından
emeğin kazanımlarını sürdürecek ve ulusal
gelirden aldığı payı koruyabilecek bir seçenek
olduğunu savunmaktadır.
Bu “pratik” önerinin ötesinde, merkez
bankaları döviz piyasasında “rekabetçi bir reel
kuru” gözeterek ekonominin acil sorunlarının
çözümüne daha aktif olarak katkıda bulunabilir.
Daha da ileri gidersek, merkez bankaları
“enflasyon” yerine “istihdamı” hedefleyebilir. Bu
hedefe ulaşmak için ekonominin diğer birimleri
ile koordineli olarak çalışmayı yeğleyebilir ve
gereğinde sermaye hareketlerini daha aktif
olarak yönlendirerek, spekülatif ve borçlanmayı
özendirici unsurlarından arındırmayı
amaçlayabilir. Kredi tahsisini yönlendirerek,
bölgesel eşitsizliklerin azaltılması ve bölgesel
kalkınma ve istihdam hedeflerini gözetebilir...
Sorular ve alternatif öneriler elbette
çoğaltılabilir. Bu noktada sadece şu tespiti
vurgulamamızın enflasyon hedeflemesi rejiminin
ardında yatan ideolojik karakteri algılamamıza
yeterli olacağını düşünüyorum: Enflasyon
öncelikle finans sermayesinin baş düşmanıdır.
Zira, fiyat artışları finansal servetlerin reel
değerini anında eritmekte ve finans sermayesinin
ulusal gelirden aldığı payı geriletmektedir.
İstihdam, büyüme, dış denge, yatırımlar,
bölgesel eşitsizlikler gibi hedeflerin gözetilmesini
kapitalizmin kumarhane masalarından beklemek
elbette gerçekçi değildir.
______________
(*) Mark Setterfield ve Louis-Philippe Rochon,
“Interest rates, income distribution and monetary
policy dominance: Post-Keynesians and the ‘fair
rate’ of interest”, Journal of Post Keynesian
Economics, 30, 1, 13-42 (2007)
TOBB’a bağlõ odalarõn başkanlarõ tepki göstermek ve önerilerini dile getirmek için yarõn toplanõyor
MURAT KIŞLALI
ANKARA - Başbakan Tayyip
Erdoğan işsizliğin çözümü için 1.3
milyon üyesi olan Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği’ne, (TOBB) her bir
üyesinin bir kişiyi işe almasõnõ sağ-
lamasõnõ önerdi.
Erdoğan, TOBB’u hedefe koyar-
ken TOBB’un oda başkanlarõ da ya-
rõn yapõlacak toplantõyla hükümete iş-
sizliğin çözümü için önerilerde bu-
lunmaya hazõrlanõyor.
Erdoğan’õn “önerisi” ile ilgili ola-
rak Kayseri Sanayi Odasõ Başkanõ
Mustafa Boydak, “Burada işsiz-
lik sorununu birbirimizi suçla-
yarak değil uzlaşmayla, diyalog-
la çözmeliyiz. Hükümet işsizliği
çözmede, istihdamı arttırmada
gerekli önlemlerin hepsini ala-
madı” derken Ordu Ticaret ve Sa-
nayi Odasõ Başkanõ Servet Şahin de
“Güzel bir tavsiye. Ama bunun
için hükümet gerekli yatırımları
yapmadı”, Burdurlu Oda Başkanõ
Yusuf Keyik de “Hükümet poli-
tikası işsizliği bir nebze de olsa art-
tırdı” diye konuştu.
Yorumdan kaçındılar
Cumhuriyet’in ulaştõğõ bazõ
TOBB üyesi oda başkanlarõ yarõn-
ki toplantõ öncesi görüş belirtmek is-
temedi. Bir başkan “İş var da biz
işçi mi almadık” diyerek tepkisini
dile getirdi.
Bazõ ticaret ve sanayi odasõ baş-
kanlarõnõn “Hükümet işsizliğin çö-
zümü için kendisi gerekli önlemleri
alıyor mu” ve “Hükümet politi-
kalarının işsizlikte etkisi yok mu”
sorularõna yanõtlarõ şöyle:
Servet Şahin, Ordu: Başbakan’õn
tavsiyesi güzel bir tavsiye ama zaten
işverenler sõkõşõk çalõşõyor. Ordu’nun
sanayisi yok, tek geliri fõndõk. Bizim
işlerimizin büyümesi turizme yapõlan
yatõrõmla, özellikle iç turizmle olacak.
Ordu ve Giresun’daki nüfusun iki
katõ Ordu ve Giresunlu İstanbul’da
yaşõyor. Ordu’ya gelmeleri için ha-
vaalanõ lazõm. Ama bunun için hü-
kümet gerekli yatõrõmlarõ yapmadõ.
Ordu’nun havaalanõ için 200 milyon
lira para ayõrõlamõyor. Turizm baka-
nõmõz var, Ordulu ama İstanbul’dan
seçilmiş; AKP’nin genel sekreteri Or-
dulu ama buna rağmen buraya yatõ-
rõm yapõlmõyor.
Yatırım için kaynak yok
Yusuf Keyik, Burdur: Bizim
Burdur’da işsizlik yüzde 6 civarõnda.
Özel sektör olmasa işsizlik yüzde
17’lerde gezer. İstihdam açõsõndan
özel sektör katkõyõ gösteriyor. Hü-
kümet boyutunda istihdam yüküm-
lülüklerinin azaltõlmasõ konusunda
uyarõlarõmõz devam ediyor. Bu olur-
sa istihdam artar. Dolayõsõyla bu
alandaki politikalarõ işsizliği bir neb-
ze arttõrmaktadõr.
Mustafa Boydak, Kayseri: Bu
konuda TOBB’un yaptõklarõ yapa-
caklarõnõn teminatõdõr. Burada işsiz-
lik sorununu birbirimizi suçlayarak
değil uzlaşma, diyalogla çözmeliyiz.
Hükümet işsizliği çözmede, istihda-
mõ arttõrmada gerekli önlemlerin
hepsini alamadõ.
Ama biliyoruz ki Türkiye’nin büt-
çesi sõnõrlõ bir anda her şey olmuyor.
Bu konunun bugünden yarõna çö-
zülmesi de mümkün değil. İşsizliği
çözmek için yatõrõm yapmak lazõm.
Ama bunun için yeterli kaynak yok.
Ayrõca biz işe başlamanõn da, işten
ayrõlmanõn da kolaylaştõrõlmasõnõ is-
tiyoruz.
Bütçe 11 milyar
TL açık verdi,
Şimşek ‘iyi’ dedi
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
- Merkezi yönetim bütçesi mart ayõn-
da 5.9 milyar lira, ocak-mart döne-
minde ise 11.3 milyar lira oldu. Ma-
liye Bakanõ Mehmet Şimşek, söz ko-
nusu rakamlarõn, bütçe açõklarõnõn
patladõğõ kriz dönemi olan geçen yõ-
la göre sõrasõyla yüzde 32 ve 41
azalmasõnõ gerekçe göstererek “Har-
camaları kontrol altına almış du-
rumdayız” diye konuştu.
Maliye Bakanõ Şimşek, bakanlõk-
ta düzenlediği basõn toplantõsõnda,
makro ekonomik gelişmeler hakkõn-
da bilgi verdi ve 2010 yõlõ ilk çeyrek
bütçe gerçekleşmelerini açõkladõ.
Vergi gelirinde rekor artış
Şimşek’in açõkladõğõ bilgilere gö-
re 2010 yõlõ mart ayõnda bütçe gelir-
leri bir önceki yõlõn aynõ ayõna göre
yüzde 34 artarak 17.5 milyar liraya,
bütçe giderleri ise yüzde 7.4 artarak
23.4 milyar liraya çõktõ. Gelirlerdeki
yükselme, yüzde 37.5 artõşla 14.5 mil-
yar lirayla çõkan vergi gelirlerinden
kaynaklandõ. Buna karşõn faiz hariç
bütçe giderleri ise yüzde 10 artarak
19.1 milyar lira oldu.
2010 yõlõ Ocak-Mart döneminde ise
bütçe gelirleri geçen yõlõn aynõ dö-
nemine göre yüzde 21 civarõnda ar-
tarak yaklaşõk 57 milyar lira olurken
bütçe giderleri ise yüzde 3 artarak
68.4 milyar liraya çõktõ. 2010 yõlõ
Ocak-Mart döneminde vergi gelirle-
ri geçen yõlõn aynõ dönemine göre
yüzde 26 artarak 47.9 milyar lira ol-
du. Buna karşõlõk faiz hariç bütçe gi-
derleri de yüzde 10.4 artõşla 53.4 mil-
yar liraya çõktõ. Yõlõn ilk üç ayõnda 3.7
milyar lira faiz dõşõ fazla veren büt-
çe martta ise 1.6 milyar lira faiz dõ-
şõ açõk verdi.
‘İşsizlikte iyileşme zor’
Konuşmasõnda işsizliğe de değinen
Şimşek, istihdam piyasasõnõn eko-
nomik toparlanmayõ geç takip ettiğini
belirterek “İyileşme hızlı olmaya-
caktır. İşsizlik ciddi bir sorun ola-
rak bir süre daha karşımızda dur-
maya devam eder. Toparlanmay-
la birlikte azalacaktır” dedi.
İş Bankası Rusya’da
banka alacak
Ekonomi Servisi - İş Bankasõ Genel
Müdürü Ersin Özince, İş Bankasõ’nõn şu
anda Rusya’da bir banka satõn almayla il-
gili çalõşmalarõnõn sürdüğünü ve bu ko-
nuda oldukça ilerlediklerini bildirerek,
“Ukrayna ve Kazakistan’da benzer
arayışlarımız var” dedi.
AA’nõn haberine
göre, Özince, “Bal-
kanlar, bu son kri-
zin yarattığı im-
kânların değerlen-
dirilmesi açısından
önemli. Doğrusu,
biz Balkanlar’da
pek ümitli değildik.
Yunanistan, Avusturya bankaları baş-
ta olmak üzere, Balkanlar’ı oldukça cid-
di almışlardı. Fakat, özellikle Yunanis-
tan’da, Avusturya’da, İtalya’da yaşanan
kriz bu ülkelerin bankalarının, Bal-
kanlar’daki yatırımlarını satmalarına
neden olur mu diye fırsatçı bir yakla-
şımla bekliyoruz” yorumunu yaptõ.
KKTC’nin İskele bölgesinde İş Ban-
kasõ’nõn KKTC’deki 14. şubesini en kõ-
sa sürede açmaya niyetli olduklarõnõ be-
lirten Özince, şube yatõrõmlarõndan ziyade,
destek olduklarõ yatõ-
rõmlarõn önemli oldu-
ğunu belirtti.
Sadece KKTC’deki
şubelerle değil, Türki-
ye’deki şubelerden de
KKTC’de iş yapan işa-
damlarõna krediler ver-
diklerini anlatan Özince,
“Bugün Kıbrıs’ın en önde gelen yatı-
rımlarından üniversite, hastane, tu-
rizm gibi alanlarda İş Bankası’nın Tür-
kiye’den verdiği kredilerin de payı he-
saba katılmalı” diye konuştu.
Ziraat, personelini
kendisi seçecek
Ekonomi Servisi - Ziraat Bankasõ,
personel sõnavlarõnda kamu personeli
seçme sõnavõ (KPSS) şartõnõ kaldõrdõ.
Ziraat Bankasõ Genel Müdürü Can Akın
Çağlar, Türkiye’de bir ilki
gerçekleştirdiklerini belirterek, bundan
sonra personel sõnavlarõnõn banka
şubelerinde elektronik olarak
yapõlacağõnõ söyledi. Sõnava 18 bin
kişinin müracaat ettiğini ifade eden
Çağlar, “Müracaatları kabul edilen
adaylar şubelerimize gelerek,
memurlarımızın oturduğu ekranlarda
sınava girecekler. Adaylar, sınav
bittikten 15 dakika sonra puanlarını
öğrenecekler, daha sonra o puanlara
göre mülakata çağrılacaklar” dedi.
Bu sistemi daha önce kendi iç sõnavlarõnda
uyguladõklarõnõ söyleyen Çağlar, sõnavõn
mayõs ayõ içinde yapõlacağõnõ söyledi.
Bu sõnavla 800 kişi, daha sonra yapõlacak
sõnavla da 700 kişi alõnacağõnõ ifade eden
Çağlar, şubeleşme faaliyetleri
çerçevesinde alõnacak personelin 2 bine
çõkarõlabileceğini sözlerine ekledi.
Ekonomi Servisi - Denizbank, “paso” markası altında genç-
lik bankacılığı projesini hayata geçirdi. Denizbank Finansal
Hizmetler Grubu Başkanı Hakan Ateş,
Türkiye’de 2.5 milyon üniversite öğren-
cisinin yıllık toplam harcamasının 22 mil-
yar lira olduğunu belirterek projeyle bu yıl 50 bin, 5 yıl-
da 300 bin gence ulaşmayı hedeflediklerini söyledi. Projeye göre,
gençler 1.12 faizle öğrenim kredisi alabilecek, paso
kaptan hesabındaki para otomatik olarak fon alınarak
değerlendirilecek gençlere harçlık gönderen veliler
havale ücreti ödemeyecek. Denizbank’ın marka yüzü
olan Beyazıt Öztürk’ün de katılımıyla 15 üniversite-
de projenin tanıtımı yapılacak, ziyaret edilen her üni-
versitede bir öğrenciye tam burs verilecek. Kredi kar-
tı verilirken eğer varsa gençlerin önceki ek
kart ödemelerine bakılacak, yoksa da bel-
li sorularla değerlendirme
yapılacak.
AKP âciz, işadamõ öfkeliBaşbakan Erdoğan, işsizliğin çözümü için 1.3 milyon üyesi olan Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği’nden her bir üyenin bir kişiyi işe almasõnõ önerip TOBB’u hedefe koyarken oda başkanlarõ da
yarõn yapõlacak toplantõyla hükümete işsizliğin çözümü için önerilerde bulunmaya hazõrlanõyor. Oda
başkanlarõ Başbakan’a tepkilerini dile getirecek.
Ersin Özince, Türk
azõnlõklarõn veya çoğunluklarõn
olduğu Makedonya, Bosna
Hersek gibi ülkelere özel ilgi
göstereceklerini söyledi.
Denizbank’ınyenihedefigençler
Ersin
Özince.
ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr
21. yüzyılın en stratejik malzemelerinden
biri karbon elyaf.
Arapça “elyaf” sözcüğü, lif ya da ipliğin çoğu-
lu. Karbon elyaf (ya da karbon fiber) ileri teknolo-
ji ürünü, ipliksi bir tür plastik madde. Akrilik elya-
fın belli proseslerden geçirilmesiyle elde ediliyor.
Yüksek dayanıklılık, düşük yoğunluk, düşük sür-
tünme ve düşük ağırlık özelliklerinin üstün bi-
leşimi ile uzay ve havacılık sanayii, savunma, oto-
motiv sanayilerinde, spor gereçlerinde (tenis ra-
keti, board), yapı güçlendirme alanlarında,
enerji depolamada tercih edilen bir ürün. Örnek
vermek gerekirse çelikten 4.5 kat daha hafif ama
3 kat daha dayanıklı.
İlginç olan, dünyada karbon elyaf üretimi yapan
yalnızca 7 ülkenin bulunması. Bunlar, Japonya,
ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, Macaristan ve
Tayvan. Ülke adının burada pek bir önemi yok, çün-
kü toplamı yalnızca 10 olan şirketlerin çoğu Japon
ve ABD menşeli. Türkiye 3 yıl önce Aksa’nın Ak-
saca markasıyla karbon elyaf üretimine geçmesiyle
gruba 8. ülke olarak katıldı.
3 yıldan beri de Paris’te düzenlenen JEC 2010
Kompozit Fuarı’na katılıyor. Aksa Genel Müdürü
Mustafa Yılmaz, dünya karbon üretiminin yılda
40 bin ton civarında olduğunu, kendilerinin de yıl-
da 1500 ton ürettiklerini söyleyerek şunları vur-
guluyor: “Önümüzdeki 10 yıl içinde pazardan yüz-
de 10 pay almayı hedefliyoruz.”
Üretim Aksa’nın Yalova’daki tesislerinde yapı-
lıyor. 85 kişilik bir de Ar-Ge ekibi bulunuyor.
Başta da dediğim gibi artık gelecekte tüm temel
ürünler, karbon elyaf ve benzeri yapay (kompozit)
malzemelerden üretilecek gibi görünüyor. Kom-
pozitler giderek metallerin yerine geçiyor.
Aksa aslında Türkiye açısından son derece
önemli bir ilk aşamayı gerçekleştirmiş durumda. Ak-
rilik elyaf üretimi konusunda geldiği nokta şirketi
stratejik bir karar aldırarak karbon elyaf yatırımına
yöneltmiş. 85 milyon dolar tutarındaki yatırım
gerçekleştirmiş; ayrıca 11 milyon dolarlık bir de TÜ-
BİTAK Ar-Ge desteği almış. Şimdi sıra sektörlerin
karbon elyafı kullanarak kompozit ürünlere yönel-
melerinde. Paris’teki JEC fuarında hem hangi
alanlarda bu ürünlerin kullanılabileceğini gördük
hem de başta Akkök Şirketler Grubu İcra Kurulu
Başkanı Mehmet Ali Berkman olmak üzere Ak-
sa yöneticileri ile sohbet ettik. Bize sunumu yapan
Karbon Elyaf Pazarlama ve Satış Direktörü Mithat
Okay’a göre pazar 2020 yılına kadar 3 ila 6 misli
büyüyecek. Bu büyümede aslan payını ise en-
düstriyel ürünler alacak.
Aslında karbon elyaf Türkiye’nin katma değerli
üretime geçmesi için bir fırsat. Hem de birçok alan-
da. Yerimiz yettiğince biraz örneklendirelim:
- Rüzgâr türbinlerinin kanatları bu malzemeden
üretildiğinde ciddi verim artışları yaşanıyor. Şim-
diki halde 1-1.5 megavat olan güç 5-6 megavat-
lara çıkıyor. Yakında Türkiye’de bu alanda ciddi ya-
tırımlar yapılacak. Neden şimdiden birileri bu ka-
natları üretmeye başlamasın ki?
- Yapı güçlendirilmelerinde kullanılan bir malzeme
karbon elyaf. Özellikle deprem kuşağında bulunan
Türkiye açısından son derece önemli. Ancak bu-
rada mevzuatın yeniden düzenlenmesi gerekiyor.
Neden bu konuda çalışmalara başlanmasın ki?
- 2020 yılında dünyada 50-80 milyon aracın do-
ğalgaz kullanacağı öngörülüyor. Hem çok daha
çevreci, hem daha güvenli hem de daha hafif araç-
lar olması açısından önemli. Doğalgaz sıkıştırılarak
küçük karbon elyaf kasalarda otobüslerin üst kı-
sımlarında taşınabiliyor. 1 litre doğalgaz ile 100 ki-
lometre yol yapılabiliyor. Örneğin Pakistan’da 2 mil-
yon araç bulunuyor. Türkiye’de ise doğalgaz ile ça-
lışan araç sayısı sadece 3 bin 56. Onlar da bele-
diyelerin önayak olması ile başlayan bir süreç. Ne-
den en azından toplu taşımalarda yaygınlaştır-
mayalım ki?
Denizcilikten tıbba, dokumacılıktan savunmaya
kadar bir sürü alan daha sıralayabiliriz.
Önemli olan zaten ciddi bir yatırımla üretiliyor olan
karbon elyafı kullanarak katma değer yaratabilmek.
Peki bunun için ne gerekiyor?
Öncelikle hükümet tarafından sahiplenilmesin-
de. Bu noktada Mehmet Ali Berkman, “Hayalimiz
Aksa’nın üretim yaptığı Yalova’daki bölgenin Kom-
pozit Üretim Vadisi haline dönüşmesi. Bu küme-
lenme modeli ile hem ortak Ar-Ge’ler yapılır, hem
üniversite sanayi işbirlikleri yaşama geçirilir” diyor.
21. yüzyılın en stratejik ürünlerinden olan karbon
elyaf ile katma değerli üretim artık hayal değil.
Önemli olan ülke politikası haline dönüştürmek ve
gerekli altyapıyı hazırlamak. Şunu da vurgulayalım:
Çin de işe el atmış durumda. Bu yıl başında İngil-
tere’den teknoloji satın alarak ortak bir yatırıma baş-
ladı ve ilk adım olarak Aksa’nın yılda 1500 ton üre-
timini hedef koydu. Belli ki yakın gelecekte talep
arttıkça karbon elyafın üretim maliyeti de düşecek.
Aksa’yı bu yolda yalnız bırakmak yakın gelecekte
hem kendi gelişmiş sanayimizi dinamitlemek hem
de bu alanda yeniden ithal ürünlere bağımlı hale
getirmek anlamına gelir. Bunu unutmayalım...
Türkiye Karbon Elyaf ile Sınıf Atlayabilir
B‹ L G ‹ T O P L U M U N A D O / R U / Ö Z L E M Y Ü Z A K