Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
12 NİSAN 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 15
CMYB
C M Y B
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Ekonomik
Büyüme-2009
“Obamania” oyununun I. perdesi kısa
sürmüş, izleyenlerde düş kırıklığı yaratmıştı.
Uzun bir aradan sonra II. perde geçen hafta
açıldı.
Birinci perdede Obama, ABD’nin
uluslararası saygınlığını, imparatorluk
refleksine karşı Cumhuriyeti restore eden,
dünyaya barış getirecek büyük devlet adamı
rolündeydi. II. perdede, Obama sahneye,
sağlık reformunu yasalaştıran, Rusya ile
nükleer silahları sınırlandırma anlaşması
imzalayan, ABD’nin nükleer silahlara yönelik
politikasını yeniden belirleyen, “gündemine
hâkim”, vizyon sahibi bir lider (Philip
Stevens, Financial Times, 07/04; Patrick
Seale, Dar Al Hayat, 09/04) olarak çıkıyor.
“Obamania” oyununun izleğine karşın,
dışarıdaki gerçek yaşam bize, Irak’tan
Kırgızistan’a “gündemin” hızla dağılmakta
olduğunu söylüyor.
Kriz! Her yerde kriz!
Council on Foreign Relations’dan
McGurk’a göre Irak “en yüksek risk
penceresinden geçmeye çabalıyor”. Geçen
haftanın başına kadar yaklaşık 90 günlük
aralıkla tekrarlanan şiddet olayları aniden
“nitelik değiştirerek bir sıçrama yapmış”.
ABD Irak’tan çekilme takvimini yeniden
gözden geçirmeliymiş (07/04). Al Ahram
Weekly, gelişmeleri “Irak’ta geçen hafta
patlayan bombalar yüzlerce insanı öldürdü,
yüzlercesini yaraladı” başlığıyla verdi (08/04).
Bu sırada Los Angeles Times’ın
aktardığına göre seçimlerden beklenmedik
bir biçimde, kıl payı önde çıkan Hamza
Allavi, eğer hükümeti kurmasına izin
verilmezse, “Irak’ta kaos çıkacağını” ileri
sürüyor. Seçimleri rahatlıkla kazanmayı
beklerken Allavi’nin gerisinde kalan
Başbakan Maliki’nin taraftarlarıysa seçim
sonuçlarını tanımamakta ısrar ediyorlar.
Şiddet olayları tırmanırken Irak’ta yeni
hükümetin kurulmasının aylar alacağı
anlaşılıyor. Bu arada kimi yorumcular İran’ın
gittikçe artan etkisinin Irak’ta kutuplaşmayı
arttırdığına dikkat çekiyor (Arun &
Mohammed, The Asia Times, 09/04), yeni bir
etnik çatışmalar döneminin başlamasından
korkuyorlar (New York Times, 06/04).
“Iran’ın Afganistan ve Pakistan bölgesinde
gittikçe yoğunlaşan etkisini arttırma çabaları
uluslararası ilişkiler uzmanları arasında
kaygıyla izlenirken” (Atula Aneja, The Hindu,
06/04), Karzai’nin Der Spiegel’in deyimiyle
“kendisini besleyen eli ısırmaya kalkması”,
ABD dış politikasının bir başka krizine işaret
ediyor. Spiegel’in, bir köpeğe benzettiği
Karzai, ABD’yi, NATO’yu seçimlerde hile
yapmakla suçladıktan sonra, ülkedeki
varlıklarının giderek açık işgale dönüşmeye
başladığını vurgulamış, özellikle Holbrook’u
suçlamış, böyle devam ederse kendisinin de
“bir ulusal direniş kampanyasıyla”
Taliban’a katılabileceğini açıklayıvermiş.
ABD’li yorumcular dehşete düştüler.
Holbrook, Karzai’nin uyuşturucu madde
kullandığını ima etti. Karzai’nin Obama’yla
yapması gereken toplantı iptal edilebilirdi.
Ama, cumartesi günü medya, Obama’nın
Karzai’den “kritik ortak” diye söz ettiğini,
buluşmanın ertelenmediğini bildiriyordu
‘ABD’nin gücü geriliyor’
Prof. Fouad Ajami Wall Street
Journal’daki yorumunda Karzai’nin
tutumunun Obama yönetiminin bölgedeki
saygınlığının ne kadar gerilemiş olduğunu
gösterdiğini savundu. Ajami’ye göre bütün
sorun, “İslam dünyasında ABD’nin bölgeden
çıkmaya hazırlandığına ilişkin bir algının
güçlenmeye başlamasından” kaynaklanıyor.
Bu yüzden “Hamas’tan Hizbullah’a kadar,
Kâbil’deki liderler de dahil herkes kendisine
bir İran sigortası edinmeye” yönelmiş.
“Lübnan’a bakın” diyordu Ajami, “Bir
zamanlar ABD’nin destekçisi liderler, şimdi
birer birer Şam’a hacca gidiyorlar”.
İran’ın, ABD’nin tüm çabalarına karşın
gittikçe daha cesaretle konuşmasını da bu
gerilemenin bir başka belirtisi olarak
görebiliriz. Cuma günü Ahmedinejat, İran’ın
üçüncü kuşak santrifüj üretme teknolojisine
tümüyle hâkim olduğunu açıklarken (CNN
09/04) Al Hayat’ta Ragidha Dergham,
“Nükleer bir İran’la birlikte var olmak bir
seçenek mi” diye soruyordu. New York’tan
yazan Dergham, entelektüel forumlarda,
medyada, İran’ın nükleer silahlara sahip
olmasına alışmak ve adapte olmak
gerektiğine ilişkin gittikçe artan yorumlar,
yönetimin politikasını yansıtmasa bile, bu
seçeneğin insanların zihinlerinde gelişmekte
olduğuna işaret ediyordu. Diğer bir deyişle
Dergham, bu duruma dünyayı alıştırma
sürecinin başladığını ima diyordu. Bu yeni
durumun bir sonucu olarak Ortadoğu’nun
başkentlerinde kapalı kapılar ardında yeni
ittifaklar, yeni güvenlik paradigmaları
konuşulmaya başlanmış.
Dergham’a göre eğer “İran nükleer
silahlara kavuşursa bundan en büyük zararı
Arap halkları görecek”. Çünkü bölgede “Bir
silahlanma yarışı başlayacak, halkın
gereksinimi eğitim, sağlık, iş olanakları gibi
konulara ayrılması gereken fonlar bu yarışa
akıtılacak”. Her kıtadan, her türlü hükümetten
beslenen nükleer silah tüccarları, askeri-
sınai yapılar en büyük kazancı elde edecek.
Bu kesimler “Petrol gelirlerini paylaşacak,
halkı tümüyle geriliğe mahkûm ederek
pasifize edecekler” (Dar Al Hayat 09/04).
‘Yok valla devrim değil’
Topraklarında hem ABD hem Rusya
üssü bulunan tek ülke Kırgızistan’da da bir
şey oldu. “Lale devrimiyle” iktidara gelen
Bakiyev, kanlı bir toplumsal “kargaşayla”
devrildi. Yönetim, Rusya’ya yakın olduğu
anlaşılan bir ekibin eline geçti. Rusya yeni
yönetimi hemen tanıdı. Yönetimin başına
gelen Rosa Otunbayeva (Üniversiteyi
Rusya’da okumuş, İngilizce bilen, eski
dışişleri bakanı) yardım almak için Rusya’ya
gidecek. Rusya da düzeni korumak için
barış gücü gönderebilecek. ABD’nin bu
ülkedeki askeri üssünün statüsü şimdilik
değişmeden kalıyor. Ancak sürecin bir
aşamasında eğer Rusya izin vermezse, ABD
üssünün kapanmasına kesin gözüyle
bakılıyor. Ama Rus analistleri, ABD üssünün
Rusya için bir tehlike oluşturmadığını,
kalabileceğini söylüyorlar. Diğer bir deyişle
Ukrayna’da sonra, şimdi Kırgızistan’ı da
“geri alan” Rusya, ABD’ye izin vermiş,
böylece eline bir koz almış oluyor.
Kırgızistan’ı ABD’nin etkisinin
gerilemesinin bir başka örneği olarak
görmek olanaklı. Ama esas ilginç
bulduğum şey, bir seri yorumcunun “bu bir
devrim değil” demek, bunu kanıtlamak için
sıraya girmiş olmaları. Mantıkları şöyle,
sokaklara dökülen kalabalıklar,
kendiliğinden, örgütsüz, disiplinsiz, liderleri
yok. Gerçekten de muhalefet çağrı
yaptığında sokağa dökülenler, muhalefetin
programına destek vermek için değil, son
aylarda hızla bozulan ekonomik koşullara
tepkilerini sergilemek için dökülmüşler.
Katılımın çapından, şiddetinden muhalefet
de korkmuş. Diğer bir deyişle, “Lale
devrimi”nin eğitimli, orta sınıf kalabalığının
aksine, toplumun en yoksul kesimlerinin
kendiliğinden bir patlaması var karşımızda.
Kırgızistan’da yaşananlar bir taraftan
seçkinler arası çekişmeyi, bölgenin
jeopolitiğini, büyük güçlerin oyunlarını
yansıtıyor. Ama diğer taraftan da sokaklara
dökülenler “zamanın ruhunun”, kitlenin tarih
sahnesine geri dönüşünün bir başka
ifadesi; aynı, Tahran, Atina
sokaklarındakiler, Ankara’daki TEKEL
direnişçileri gibi. Birincisi, savaşa, ölüme
ilişkin, ikincisiyse, yaşama ve umuda...
Esas önemli olan da bu ikincisi...
erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com
‘Obamania’: II. Perde
yakupkepenek06@hotmail.com
Bir ülke ekonomisinin ne kadar sağlıklı
olduğunun en önemli göstergesi toplam üretim
düzeyi ve bunun değişimidir.
Mart ayının son günü 2009 yılı yurtiçi toplam
üretim verileri ve bir önceki yıla göre değişimleri
TÜİK tarafından açıklandı.
Geçen yıl ülkede üretilen mal ve hizmetlerin
tutarı yaklaşık 954.0 milyar TL; bu tutar bir önceki
yıl, yani 2008’de 950.5 milyar olduğuna göre, az
da olsa, yüzde 0.4 oranında artmış oluyor. Ancak
sabit fiyatlarla alındığında, yani fiyat artışlarından
arındırıldığında, 2009 üretiminin artmadığı, tersine
yüzde 4.7 oranında azaldığı anlaşılıyor. ABD
Doları olarak alındığında ise azalma daha derin,
742.1 milyardan 617.6 milyar dolara iniyor, yani
(eksi) yüzde 16.8 oluyor. Çok kullanılan bir
karşılaştırma verisi olan kişi başına gelir de 10
380 dolardan 8 590 dolara düşüyor. Toplumun
ortalama olarak bu kadar ağır yoksullaşmasına
karşın, hükümetin 2009 bunalımını hafife almayı
başarması, ayrı bir başarı destanı olarak tarihe
geçmelidir!
Ülkenin toplam üretiminin yüzde 4.7 daralması,
bilindiği gibi sektör düzeyinde çok değişiyor.
Bu noktaya geçmeden, sektörlerin ekonomi
içindeki yerine bakılmalıdır. Ekonominin en büyük
sektörü imalat sanayisidir. Toplam üretim 100
alınırsa, imalat sanayisinin payı yüzde 23’ün
üzerindedir. İmalat sanayisini oldukça uzaktan,
ulaştırma, depolama ve haberleşme, yüzde 14’ü
aşan bir payla izliyor. Aslında bir olgu daha var;
son yıllarda mali aracı kuruluşların, bankalar vb.
faaliyetlerinin toplam katma değer içindeki payı
hızla artıyor ve 2009’da yüzde 12’nin üzerine
çıkıyor. Böylece bankacılık, geleneksel olarak
daha yüksek payı olan toptan ve perakende
ticareti solluyor. Toplam üretim içindeki payı
yüzde 10’un altında olan en önemli sektör
kuşkusuz tarımdır. Katma değer bakımından
ekonominin hızla küçülen sektörü tarımdır.
Tarımın göreli payı 2009’da az da olsa bir
kıpırdanma ile yüzde 9.7’ye ulaşmıştır. Tarım
sektörünün üretiminin toplamın onda birinden az
olmasına karşın, geçimini doğrudan tarımdan
sağlayan nüfus oranı yüzde 25’in üzerindedir.
Geçen yıl faaliyetleri en çok daralan sektör,
yüzde 16.3 oranında küçülen sektör inşaattır.
İnşaat, gerek yarattığı işgücü olanakları, gerekse,
diğer sektörlerden satın aldığı üretim girdileri ve
ara mallarının diğer sektörlerin üretimine
doğrudan ve dolaylı etkileri yönünden büyük
önem taşır. Faaliyetlerinin azalması bakımından
ikinci sırayı, yüzde 10.2 ile toptan ve perakende
ticaret alıyor. Anlaşılan ekonominin canlılığının bu
asıl göstergesi 2009’da zayıflamış bulunuyor.
Ekonomik daralmanın üçüncü sırasını, yüzde 7.2
ile imalat sanayisi alıyor. Sanayi, bir önceki yıl
(2008) da hiç büyümemiş, az da olsa küçülmüştü.
Görülen, yılın son çeyreğinde toparlanma
sürecine girmiş olsa da 2009’da sanayinin çok
ağır bir darbe yediğidir.
Sanayinin gerilemesi, ekonominin gelişmesine
ve uzun dönemde üretim olanaklarını arttırmasına
yapacağı çok olumsuz etkileri nedeniyle, özel
olarak önemsenmelidir. Dışsatımın artışına koşut
olarak 2010 ve sonrasında sanayi sektörü var
olan üretim kapasitelerini kullanarak artı büyüme
sağlayabilir. Sorun, bunun ötesindedir. Ekonomi,
imalat sanayisini güçlendirerek gelişebilir. Bu
konu hâlâ, piyasa koşullarının keyfine
bırakılmayacak kadar önemli sayılmalıdır.
Hükümet, sanayinin kullandığı üretim
teknolojisinin niteliğini geliştirici politikaları
oluşturmalı, özellikle de araştırma ve geliştirmeye
önem verilmesini sağlayacak önlemleri bir an
önce almalıdır.
Toplam üretimdeki payı binde üçlerde kalan,
yani eti budu olmayan balıkçılık bir tarafa
bırakılırsa, 2009’da ekonominin en çok büyüyen
sektörü, yüzde 8.5 ile bankacılık ya da resmi
adıyla mali aracı kuruluşlardır.
Ekonominin mal ve hizmet üreten sektörleri,
yani reel kesimi küçülürken finans ya da parasal
alanının büyümesi, önemsenmesi gereken bir
çelişkidir. Çünkü, finans kesimi sonuçta, reel
kesimin işlerini görmektedir. Bankacılık
sektörünün reel kesimle ilişkisiz büyümesi, iki ana
kaynaktan besleniyor. Birincisi, reel faizin, yani
fiyat artışlarından arındırılmış faiz oranının
yüksekliğidir. Gerek devletin borç alırken ödediği
faiz, gerekse tüketici kredilerine yüklenen faiz,
göreli olarak, yani diğer ülkelerle
karşılaştırılamayacak kadar yüksektir ve
2009’daki bunalım ortamında da durumunu
korumuştur.
İkincisi, dış etkenlerdir. Bankacılık sektörü,
yabancı sermayenin özellikle batan bankaları ve
bunların dışında kalanların önemli bir bölümünü
satın almasıyla ayrı bir gelişme gösteriyor.
Yabancı sermaye payı bankacılık sektörünün
toplam kaynakları içinde yüzde 40’lara ulaşıyor.
Sektör, yüksek faiz ortamı nedeniyle yurtdışından
ucuza borçlanabiliyor. Bunların sonucu olarak,
2009’da da büyümesini sürdürmüş bulunuyor.
Denilebilir ki üretici sermaye ile para sermaye
arasında aslında çok zayıf olan ilişki 2009’da
biraz daha zayıflamıştır. Büyüme verileri,
ekonominin geleneksel olarak en büyük sorunu
olan para sermayeyi üretken sermayeye
dönüştürme sorununun daha da ağırlaştığını
kanıtlıyor. Büyüme bağlamında tartışılması ve
çözüm bulunması gereken asıl ekonomi konusu
bu sorun olmalıdır.
Simitçi arabasında T-Box
satılacak
‘Kimseyi zorla
çalıştırmıyoruz’
Ekonomi Servisi - Türkiye Giyim
Sanayicileri Derneği (TGSD)
Başkanõ Cem Negrin, Başbakan
Recep Tayip Erdoğan’õn “en
büyük emek sömürüsünün
tekstil sektöründe yaşandığı”
yönündeki değerlendirmesinin
kendileri açõsõndan gerçekleri
yansõtmadõğõnõ belirterek, yak-
laşõk 20 milyar dolar ihracat
gerçekleştiren yüz binlerce ça-
lõşana iş kapõsõ olan bir sektörün
bu eleştiriyi hak etmediğini söy-
ledi. Türkiye’nin en çok katma
değer yaratan, sağladõğõ istihdam
ile sosyal barõşõn sürmesine son
derece olumlu katkõlarda bulu-
nan Türk tekstil ve hazõr giyim
sektörünün eksikleri olabilece-
ğini anlatan Negrin, Türkiye’de
kimsenin kimseyi zorla çalõştõr-
madõğõnõn altõnõ çizdi.
Görme engelliler
için kredi kartı
Ekonomi Servisi - Eczacõbaşõ ile
Giesecke&Devrient ortak kuru-
luşu E-Kart, görme engellilere
özel kredi kartõ üretti. Yapõlan
açõklamada, “Kart üzerindeki
bilgilerin braille (görme en-
gelli alfabesi) ile tekrarlandığı
kredi kartları sayesinde, görme
engelliler cüzdanlarındaki kart-
lar arasından doğru kartı ra-
hatlıkla seçebilecekler” denildi.
ŞEHRİBAN KIRAÇ
Boyner Holding’in en genç
ve en çõlgõn markasõ T-Box
denizde müşteri avõna çõkõ-
yor. Firma ürünlerini Bod-
rum, Göcek ve Marmaris’te 4
tekne ile hiç karaya çõkmayan
yat, turistlerinin ayağõna götü-
recek. Şirket ayrõca gelecek
mayõs ayõndan itibaren sokak
aralarõnda simitçi arabalarõna
benzer arabalarda T-Box sat-
maya başlayacak.
T-Box’õn Genel Müdürü Do-
ğan Kaşıkçı’ya göre T-Box
öyle bir marka ki tekstilci di-
yemezsiniz, tişörtçü diyemez-
siniz, yaz ürünleri satan bir
marka diyemezsiniz. T-Box
insanlara bir eğlence sunuyor.
Firmada 120 kişilik çõlgõn
bir ekip çalõşõyor. T-Box
yeni ürünler geliştirmek
için TÜSİAD Başkanõ
Ümit Boyner’den, Cem
Boyner’in şoföründen
şirketin çaycõsõna, ekşi
sözlükteki yazõlara ka-
dar en alttakinden en
tepesine kadar herkes-
ten görüş alõyor. “Şir-
ketin en yaşlısı 35 ya-
şındaki benim” di-
yen Doğan Kaşõkçõ,
çõlgõn bir ekibe sahip olduklarõnõ söyledi.
T-Box’õn Cem Boyner’in gözbebeği
olmaya devam ettiğini kaydeden Ka-
şõkçõ, “Hedef kitlemizin bizden çok
farklı beklentileri var. Biz de bu bek-
lentileri karşılamak zorundayız. Yok-
sa sıradan mağazalar açsak ya da te-
levizyonda reklamlar yapsak müşte-
rilerimiz bizi almaz” dedi.
Çocuk koleksiyonu yolda
2010’un T-Box için büyüme yõlõ ola-
cağõnõ belirten Kaşõkçõ geçen yõl 15 mil-
yon dolar ciro yaptõklarõnõ, bu yõl bunu
22 milyon dolara çõkarmayõ amaçla-
dõklarõnõ dile getirdi. Koleksiyonlarõn-
da 350 kalem ürünün bulunduğunu an-
latan Kaşõkçõ, bu yõl ilk kez yaza yöne-
lik olarak çocuk koleksiyonu da yapa-
caklarõnõ ifade etti. Kaşõkçõ, şu değer-
lendirmeyi yaptõ:
“Çocukça bir çocuk koleksiyonu
yapma peşinde değiliz. Biz tamamıy-
la küçük T-Box yapacağız. Bizim
markada bir annenin babanın bul-
duğu her şeyin küçüğünü çocuklar
için yapıyoruz. Şu anda 23 tane ma-
ğazamız var. Bu yıl 13 yeni mağaza
açacağız. Özellikle Doğu illerinden bü-
yük talep alıyoruz. Bu yıl Doğu Ana-
dolu’ya bir açılım gerçekleştirece-
ğiz. Bu yıl ayrıca ABD, İtalya, Yu-
nanistan ve Singapur’da da mağaza
açmayı planlıyoruz.”
34. İktisatçılar Haftası başlıyor
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mezunlarõ
Cemiyeti’nin her yõl düzenlemekte olduğu
“İktisatçõlar Haftasõ”nõn 34’üncüsü bu yõl 14-15-
16 Nisan 2010 tarihlerinde “Taşlar Yerinden
Oynarken... 2010 Türkiyesi’nde Siyaset, Ekonomi,
Kurumlar” ana başlõğõ altõnda yapõlacak. İstanbul
Üniversitesi Merkez Binasõ’nda başlayacak olan
konferansõn açõlõş konuşmasõnõ CHP Genel
Başkanõ Deniz Baykal yapacak.
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA
Cem Boyner’in gözbebeği müşterinin ayağõna
gidecek. Bu yõl çocuklarõ da giydirecek.
Doğan
Kaşıkçı.
Dernekler emeklilerin maaşlarõndan son 3 yõlda toplam 31 milyon 481 bin 973 TL tutarõnda para kestiği ortaya çõktõ
MAHMUT LICALI
ANKARA - Çalõşma ve Sosyal
Güvenlik Bakanõ Ömer Dinçer,
binlerce işçiden bilgisi dõşõnda ke-
silen dernek ödentilerinin toplam tu-
tarõnõ açõkladõ. Buna göre, Tüm İş-
çi Emeklileri Dul ve Yetimleri Der-
neği (Tüm Emekliler Derneği), ile
Türkiye İşçi Emeklileri Derneği’nin
(Türkiye Emekliler Derneği) emek-
lilerin maaşlarõndan son 3 yõlda
toplam 31 milyon 481 bin 973 TL
tutarõnda para kestiği ortaya çõktõ.
CHP Kõrklareli Milletvekili Turgut
Dibek’in soru önergesini yanõtlayan
Bakan Dinçer, 2005’te yapõlan yasal
düzenlemenin ardõndan Türkiye
Emekliler Derneği ile Tüm Emekliler
Derneği’ne üye olan emeklilerin ma-
aşlarõndan ödentinin kesilip kesil-
meyeceği ile ilgili olarak İçişleri Ba-
kanlõğõ Dernekler Dairesi Başkanlõ-
ğõ’na soru sorulduğunu ifade etti.
Daire Başkanlõğõ’nõn üye olan
kişilerden muvafakat (uygun oldu-
ğuna dair görüş) alõnarak aidat tu-
tarõnõn maaşlardan kesilebileceği
yönünde yanõt verdiğini ifade eden
Dinçer, dönemin Sosyal Sigortalar
Kurumu (SSK) Yönetim Kuru-
lu’nun 13 Ocak 2005 ve 11 Şubat
2005 tarihli kararlarõnda bunun uy-
gun görüldüğünü kaydetti.
Derneklerin talepleri üzerine 15
Eylül 2005 tarihinde bazõ kriterle-
rin belirlendiğini kaydeden Dinçer,
üye maaşlarõndan ödenti kesebil-
meleri için derneklerin sahip olmasõ
gereken kriterleri Türkiye genelinde
en az yüzde 35 oranõnda şubeleri-
nin teşkilatlanmõş olmasõ; Sosyal
Güvenlik Kurumu’na (SGK) dev-
redilen SSK’ce aylõk ödenen kişi
sayõsõnõn yüzde 1’i oranõnda üye-
ye sahip olunulmasõ; bu koşullarõn
İçişleri Bakanlõğõ Dernekler Daire
Başkanlõğõ’ndan alõnan yazõ ile
belgelendirilmesi olarak sõraladõ.
Büyük kesinti var
Dinçer soru önergesine verdiği ya-
nõtta İçişleri Bakanlõğõ Dernekler
Dairesi Başkanlõğõ’nca tespit edilen
kesinti tutarlarõna da yer verdi. Bu-
na göre 2008, 2009 ve 2010 yõllarõ
içinde Türkiye Emekliler Derneği ve
Tüm Emekliler Derneği’nin 100
binlerce emekliden 10 milyonlarca
TL tutarõnda ödenti kesintisi yaptõ-
ğõ ortaya çõktõ.
Bakanlõğõn verilerine göre
2008’den bu yana emekli yurttaş-
larõn maaşlarõndan Tüm Emekliler
Derneği 4 milyon 273 bin 500 TL,
Türkiye Emekliler Derneği ise 27
milyon 208 bin 473 TL olmak üze-
re toplam 31 milyon 481 bin 973 TL
tutarõnda kesinti yapõldõ. Tüm
Emekliler Derneği, 2008’de 86 bin
172 emekliden toplam 1 milyon 292
bin 580 TL, 2009’da 95 bin 168 ki-
şiden 1 milyon 427 bin 520 TL,
2010 yõlõnda ise 103 bin 560 kişiden
1 milyon 553 bin 400 TL tutarõnda
ödenti kesti. Türkiye Emekliler
Derneği ise 2008’de 634 bin 17 ki-
şiden 7 milyon 901 bin 996 TL,
2009 yõlõnda 653 bin 324 kişiden 7
milyon 839 bin 888 TL ve 2010’da
da 653 bin 311 kişiden 11 milyon
759 bin 598 TL tutarõnda kesinti
yaptõ. Yalnõzca 2010’da kesilen tu-
tar 13 milyon 312 bin 998 TL ola-
rak hesaplandõ.
Emeklilerin maaşlarõndan kesilen
ücretler konusunda SGK’nin der-
neklere gönderdiği yazõda kesinti ya-
põldõktan sonra, maaşlardan kesin-
ti yapõlmasõna 31 Aralõk 2010 tari-
hine kadar onay alõnmasõnõn isten-
mesi de akõllarõ karõştõrdõ. Dinçer,
dernek üyesi olmadõğõ ya da mu-
vafakat vermediği halde ödenti ke-
sintisi yapõldõğõnõ belirten sigorta-
lõlarõn bu konuda SGK’ye yaptõklarõ
başvurular gereği ödentinin iade
edilmesiyle ilgili olarak derneğe
yazõ gönderildiğini kaydetti.
Emekliye ödenti darbesi2008, 2009 ve 2010 içinde Türkiye Emekliler Derneği ve Tüm Emekliler Derneği’nin yüz binlerce
emekliden 10 milyonlarca TL tutarõnda ödenti kesintisi yaptõğõ ortaya çõktõ. Emeklilerin SGK’ye
yaptõklarõ başvurular gereği aidatõn iade edilmesiyle ilgili olarak derneğe yazõ da gönderildi.