23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
3 MART ÇARŞAMBA S kişilerin ardından, o kişi Müslüman ise "Allah rahmet eylesin"; Müslüman değilse "Toprağı bol olsun" denir. Bildiğim kadarıyla ikinci söz, herhangi bir art niyet içermez; ölenin dinini vurgulamak için söylenir. Nurullah Can, üstelik epeyce bilgili, kültürlü kişilerin bile artık buna dikkat etmedi- ğinden, ölen Müslümanlar için "Toprağı bol olsun." dediğin- den, Müslüman olmayanlar için de rahmet okuduğundan yakınmış. Böyle bir ayrım gözetmeye gerek görülmediğin- dendir, diyeceğim; ama daha çok, bilenlerin azalmasından- mış gibi görünüyor. "Isviçre'de cami minaresine yasak geldi." diye yazan ga- zeteler oldu. Yine Nurullah Can'ın uyardığı gibi, minare yal- nızca camide olduğuna göre, "cami minaresi" denmesine gerek yok; "minare" demek yeter. "'Bir gemi güvertesinde' denmesi gerekir mi?" diye sor- muş Nurullah Can. "Güverte sadece deniz taşıtlarında oldu- ğuna göre böyle bir deyiş doğru mu? Böyle ifadelere dilbil- gisinde bir tanım getirilmiş midir? Kamuoyunu aydınlatırsa- nız sevinirim." demiş. "Duruluk" adını verdiğimiz anlatım özelliği, Türkçede gereksiz sözcük kullanmayı anlatım kusu- ru saymamızı gerektirir. Bir anlatım gereksiz sözcüklerden arındınlmadıkça "duru" bir anlatım olmaz. 4 MART PERŞEMBE Deniz Banoğlu, Cumhuriyet okurları- nın gayet iyi bildiği bir ad. llk roma- nı "Bir Şnitzel Lütfen"de (Turkuvaz Ki- tap), Almanya'dan ayrılıp Fransa'ya, oradan Rusya'ya, sonra da Arjantin ve Meksika'ya giden ve ardından Istan- bul'a gelip yerleşen Nunmacher ailesi- nin iç içe geçmiş yaşam yolculukları var. Nunmacher ailesiyle birlikte onla- rın gittikleri her yer, en çok da 1930'lu yıllardan başlayarak Istanbul anlatıl- mış. Banoğlu, Alman filolojisi mezunu, Stefan Zweig'ın kitapları başta olmak üzere Almancadan birçok çeviri yapmış. Dolayısıyla Alman kültürünü iyi biliyor. Kitabın sonuna eklenen kaynakçadan da anlıyoruz, kendi bildiğiyle yetinmemiş, araştırmaiar yapmış. Alman aileyle birlikte savaşın insanlann kaderini nasıl belirlediği gösterilir- ken arka planda Istanbul, özellikle "Cadde-i Kebir" ve "Grande Rue de Pera" adlarını da taşıyan bugünkü Istiklal Caddesi'nin Birinci Dünya Savaşı ve sonrasındaki yılları çok ürkçe Günlükleri I FEYZAHEPÇİÜNGteLER canlı çizilmiş; hatta kimi mekânların daha sonra geçirdiği değişiklikler de eklenmiş kitaba. Banoğlu, varsa hatalannı da bildirmemi isteyen bir yüce gönüllülük gösterdiği için dikkatle okudum romanı. 1895 yılındaki Almanya anlatılırken "Doğu Almanya"dan (s. 30) söz edilmesi ya da aile Türki- ye'ye henüz gelmemiş; yani Türkiye'yi bilmiyorken Patagon- ya'nın yüzölçümünün "neredeyse Türkiye kadar geniş" (s. 43) olduğunun söylenmesi gibi birkaç maddi hata dışında bir şey bulamadım. istiklal Caddesi'nin pek bilmediğimiz o yıllannı, yabancı bir ailenin yaşam serüveniyle ve özellikle Inge Nunmacher ile birlikte yaşamak zevkli bir okuma oldu. 9 MART SALI Kendi dilimizin kurallarını geçeıii kılmalıyız, dediğimde tepki gösterenler hep oluyor. Mademki "Türkçeleşmiş"leri Türkçe sayıyoruz, "hukukun, evrakın" ye- rine niye "hukuğun, evrağın" diyemeyelim, anlamındaki so- ruma Hasan Ali Koyuncu'dan tepki geldi. "Tren, spor, kral, plan gibi sözcüklerin de Türkçeleşmiş Türkçe olduğunu söyleyip "tiren, sıpor, kıral" yazılışlarını kastederek "Bunların 'ı'sı için ne diyeceksiniz?" diye soruyor. Bu sözcükler dilimi- ze girdiğinde nasıl yazılmaları gerektiği konusunda hemen karar verilemedi. Eski gazeteler tarandığında "tiren, sıpor, ispor" gibi yazımlar görülebilir. Eski apartmanların kapısında hâlâ "apartıman" diye yazar. Yazım, bir "kabul edişler" bü- tünüdür. Eğer o zamanlar "tiren, sıpor, kıral" yazımları be- nimsenseydi bugün böyle yazıyor olurduk. Bugün böyle ya- zarsak elbette yazım yanlışı yapmış oluruz; ama ben keşke o zaman böylesi doğru kabul edilseydi demekte de bir sa- kınca görmem doğrusu. Ali Uysal'ın sorusunu da aynı kapsamda ele almak gerek: "Dil yanlışları, oldubitti, beni tedirgin eder. özellikle iki kez çoğul kulianılan sözcükler ve kavramlar. örneğin Arapça çoğul yapıdaki sözcüklere bir de Türkçe kurala göre çoğul eki eklemek ne büyük bir yanlışlık! 'Evrak, evraklar... ulema, ulemalar...' örnekler uzar gider. Dilimin döndüğü kadar bunları anlatıyoaım; ama benim anlattıklarım masalarda ya da salonlarda kalıyor. Sizi çok geniş bir etki alanınız var. Bu konuya değinebilir misiniz?" Değineyim; ama değinim Ali Uysal'ı pek hoşnut etmeye- cek; çünkü bunlar da "Türkçeleşmiş Türkçe" kapsamında düşünülecek sözcükler... "Alim", kullanımda olan bir söz- cük; bunun çoğulunun "ulema" olduğunu birçok kişi biliyor- dur. Peki ya "evrak" sözcüğünün, "varak"ın çoğulu olduğu- nu kaç kişi biliyor? Bilmeyenlere, Arapça çoğullaştırma yol- larını anlatmadan bunu na- sıl öğretebiliriz? Türkçede bütün sözcükleri yalnızca "-lar, -ler" ekiyle çoğul yapma kolaylığı varken Arapça dilbilgisi mi öğret- meliyiz yeniden? "Evraklar, ulemalar" diyene kızıyorsak "evlatlanm" diyene de mi kıza- cağız? "Evlat" da "velet" sözcüğünün çoğulu. Bu tepkileri anlıyorum. Insan, kendi doğru bildiğinin başkaları tarafından doğru sayılmamasını kolayca benimseyemiyor. Ancak, Arapçadan alınan sözcüklerin Arapçanın kurallarına göre kullanılması gerektiğinde ısrar etmenin pek yararı yok. Her dil, alıntı sözcüklere kendi damgasını vurur. Kimilerine daha çabuk, kimilerine daha geç. Aslında benim söyleyeceğimi, "Bu yanlışı düzeltmenin biricik yolu bu sözcüklerin Türkçe- lerini kullanmaktır." diyerek Ali Uysal da söylemiş. Elbette doğrusu bu. Yoksa Arapça sözcüğü Arapçanın, Farsça sözcüğü Farsçanın, Fransızcayı Fransızcanın, Ingilizceyi In- gilizcenin, Italyancayı Italyancanın, Yunancayı Yunancanın, Ermeniceyi Ermenicenin kurallarına göre kullanmaya kalktı- ğımızda başımıza nasıl bir bela alacağımızın farkında mıyız? Hüseyin Atabaş'ın mektubuna yer vermenin de tam sıra- sı. Diyeceklerimi benden çok daha iyi özetlemiş Atabaş: "Şu eski dil, yeni dil ya da Osmanlıca, özleşme Türkçesi tartışmasının hâlâ sürüp gidiyor olmasına hayret ediyorum doğrusu. Artık herkesin biliyor olması gerekir ki, dil yaşayan bir varlıktır; kimi dil ve yazım kuralları ile sözcükler doğar, yaşar ve ölür. Bu değişmeler öyle durup dururken, birilerinin paşa gönlüne göre de olmaz; biliyorsunuz. Bu yenilenmeler dünyanın bilimsel ve sanatsal olarak deöişmesine, gelişme- sine, yani duyulan gerekliliğe göre olur. Tnsanoğlu dil ile (anadili ile) düşünüp yaratıyor olması nedeniyle de buna ge- rek duyar." "Cumhuriyet devriminin oluşturduğu dil (lisan) ile ona yüklenen görevler ve sorunlar iç içe geçmiştir. O sorunların Cumhuriyet yönetimine özgü bir dille çözülmesi bilimselliğin gereğidir. Yani Osmanlının 'kul' mantığı içinde oluşan ya da oluşturulan Osmanlıca ile Cumhuriyet yönetim dizgesi sür- dürülemez, başarıya ulaştırılamazdı. Yani Mustafa Kemal ve öteki Cumhuriyet kadrolarının ortaya koyduğu dil devrimi biçimsel bir oluşum değil, bir gereksinimin sonucudur."" www.feyzahepcilingirler.com / feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı-34349 Yıldız/lst. B U L M A C A önce aşağıda tanımları verilen sözcük- leri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir ya- tay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktann. (Kara kareler iki sözcük arasını; bir satınn sonunda kara kare yoksa bu, söz- cüğün alttaki satınn başına sarktığını gös- terir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanım- lann karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukandan aşağıya doğru bir kitap dizisinin adını ve yayınevinin adını oluşturacak; bul- maca karelerindeyse aynı diziden çıkan Kilitli Defter adlı şiir kitabından bir alıntı ve şairin adı ortaya çıkacaktır. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. Türk mimarisinde odanın karşı ön cephe- sinde yer alan üç yani pencereli çıkma, cumba. 36 62 45 78 30 60 70 14 B. "Iblise Göre..." (Enis Batur'un bir şiir kita- bı). 59 71 6 9 3 C. "Kara gözlüm efkârlanma gül gayri /... öter ötmez ordayım." (B.S. Erdoğan). 2322333449 37 8225 75 D. "Halit..." (sinema yönetmeni). 1 E 2 1 3 B 4 G 12 K 22 C 33 43 13 M 23 C 14 A 24 I 15 H 25 C 35 H İ45 A 53 M 54 E İ64 J 65 H 76 I 56 G 66 L 77 F 5 D 6 B 7 J 8 J 9 B 16 G 26 G 17 I 18 F 27 36 46 G 67 H 47 19 I 20 F 10 G111 L 21 F 58 68 E 78 28 37 48 169 79 G C J 1D J 29 38 49 59 70 80 E H C B A M 30 39 160 71 81 A G 1A B M 140 50 61 72 82 1E G J ' c 31 41 51 183 D K H 1M 32 42 52 84 K L F J D 1 43 5 73 31 69 E. Belirli miktann ya da büyüklüğün iki katı. 29 40 1 54 68 F. Ezginin Günlüğü'nün bir albümü. 21 18 52 77 20 72 G. "Yürek değil de, çankmış bu, manda gö- nünden, / teper ha babam teper / paralan- maz / teper taşlı yolları. / Bir vapur geçer Boğaz'a doğru / uy Karadeniz'in gümüş tel- leri, / bir vapur geçer Boğaz'a doğru, / Nâ- zım usulcacık okşar vapuru / yanar elleri" di- yen şair. 47 46 28 44 26 50 57 10 4 74 39 56 16 58 H. Biraz dolu. Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU 65 35 15 38 67 51 I. Alakalı, alakadar. 84 24 76 19 17 2 J. "Bekle Dedim..." (Ümit Kıvanç'ın bir ro- manı). 61 79 63 48 7 8 64 K. "Onlar kahve, süt, hatta kışın salep içme- yi, zeytin, peynir,... ve ekmek yemeyi tercih ederler." (A.Ş- Hisar). 12 55 32 27 41 L. "ölüm ... bahar ülkesidir birrinde."(yalnız ünlü§ harflerini yazacaksmız). 421166 M. Yahyar. 5313 83 8180 1047. sayının çözümü: A. YEĞİN. B. OPUS, C. MAĞDEN, D. YÜREGİ- NİN GÖTÜRDÜĞÜ YERE GİT, E. AĞDALI, F. YUTUŞ, G. IMMANUEL KANT, H. ND, I. LAT, J. ABDİ, K. ROSTAND, L. IŞILTl. ŞİİR: "güneşin doğduğu yerde/ battığı yer arasında/ göğün altında/ toprağın üs- tündeyim/ şimdilik! Ayten Mutlu" C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 4 8 SAYFA 31
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear