22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİ YET 7KASIM 20 1 0 PAZAR 16 uc  Ferry,  "aristokrat işçi"  diye anılan dâhi bir araba L tamircisinin, elleriyle yaptığı  "tek örnek"  birkaç yarış arabasına adını vermekle kalmayıp,  kendisi de  yarış pilotu olan Pierre Ferry'nin dört oğlundan biriydi. Paris'in kuzeyinde, tarlaların ortasında, üstünü ev olarak kullandıkları "aile garajı"nda yaşıyorlardı. Baba Ferry, geçirdiği ağır bir  yarış kazasından sonra oğullarını çok sevdiği Bugatti 1500'üyle okula götüremedi. Luc ve kardeşleri mektuplaşma yöntemine dayanan "açık öğretim"\ e sürdürdüler eğitimlerini. Aile garajında V6 motorlarını söküp takmakta ustalaşan dört kardeş de "düşünür"  ve Fransa'nın en saygın üniversitelerine felsefe profesörü oldular. Luc Ferry, bu  tuhaf durumu;  "Babamın mesleğinde felsefede olduğu gibi gerçeği aramak esastı.  Bir  motoru güçlendirmek,  teknik bir  sorunu çözmek,  en verimli yöntemi bulmak,  bir düşünce sistematiğidir: Daha zeki olmak için gelişmesi gerekir..."  diye açıklar. Otuzdan fazla kitabın yazarı Luc  Ferry, Fransa'da "laik cumhuriyetçi"  sağı temsil eden bir  düşünür. Bu ülke sağcıları arasında Hüseyin Çelik, Nimet Çubukçu gibi imana dayalı eğitim cevherleri bulunamadığından mıdır nedir, halen iktidarda olan UMP hükümetinde Milli  Eğitim Bakanlığı yaptı. Bu  bakanlık sırasında da  "az  teorisyen çok teknisyen"  diye özetlenebilecek ara  eğitim kurumları,   "meslek RÖVEŞATA Mİ NE  G.  KIRIKKANAT Edep Tamam da Insaf Ne Zaman? liseleri"ne verdiği önem ve kazandırdığı artılarlatanındı. 2009 yılından beri ters düştüğü Cumhurbaşkanı Sarkozy tarafından hem danışman, hem "Etik Kurulu Başkanı"  olarak atandı. En yakın arkadaşı, rakip siyasal partinin ağır toplarından sosyalist Jean Luc Melanchon.  İ lk bakışta,   "Luc"   adı  dışında hiçbir ortak yanları yok:  Ferry yarış arabası tutkunu,  Melanchon'un arabası bile yok,  toplu taşıma araçlarını kullanıyor. Biri  "Mayıs 68"   düşmanı, öteki "687/" olmakla övünüyor. Zaten biri sağcı, diğeri solcu, parlamentoda birbirlerinin gözünü oyuyorlar. Ama felsefe aşkını paylaşıyorlar bir,  "meslek okulları"  deyince akan sular duruyor, ikisi de eğitimde taş yontuculuğundan motor tamirciliğine, işini iyi bilen "ustalığa",   kalifiye elemana yatırımı savunuyorlar. France 2 devlet televizyonu, geçenlerde iki milletvekilini  bir tartışma programında ağırladı. Gerçi ağırlayan gazeteci Guillaume Durand başta basın epeyce hicvedildi, hatta hırpalandı program sırasında. Ama Fransızları ekrana yapıştırdı. Sağcılara "köylü"  diye küçümsedikleri bir sosyalistin, solculara da "züppe"  diye alay ettikleri bir liberalin ne kadar sıcak, zeki, donanımlı, eğlenceli ve zarif olduklarının dışında, siyasal rakipliğe rağmen aynı ilkelere gerçekten inandıklarını, dostluklarını  kanıtladı. Rastlantıya bakın ki,  uyduların sınırları yok ettiği televizyon dünyasında, Fransa'da bu programın tekrarı yayımlanırken Türkiye ekranlarında da Başbakan Erdoğan boy gösteriyor ve  "Bu gazetecilik zihniyetiyle mücadele etmem, savaşırım!"  diye haykırıyordu. Ülkemiz basınında en güvenilir ve dürüst kalemlerden biri olan Oktay Ekşi,  evet, gerçekten bir yanlış yapmış,  kurmaması gereken birtümce kurmuştu. Savaş ilanını izleyen günlerde, tek  yanlış tümceye ömrünü "Gökyüzü cisimlerinin adadığı başyazarlığını feda hareketlehni hesaplayabilirim ederek ödedi. Ama Başbakan'ın temelde haklı, binada ölçüsüz ama  ınsanlann çılgmlığmı,  ' öfkesini dindirmeye, bir basın I  bilemem." duayeni için en acı son olan  bu Sir İ saac NEWTON ceza yetmedi. Basın (1642 1727) Konseyi'nden de istifası istendi. |   Basın Konseyi direnip  "uyarı"y\ a yetinince kendini imha ve ilga noktasına getirildi. Y ine yetmedi. Başta Başbakan, pek çok ransa Başbakanı bakanın açtığı her biri 100 binlik François Fillon ile tazminat davalarıyla, Oktay şimdiki Etik Kurulu Ekşi'nin basından ismi  kadar, Başkanı Luc Ferry'nin yeryüzünden cisminin de 1993  yılında henüz genç silinmek istendiği belli. politikacılar olarak katıldıkları resmi  bir Bütün bunlar, 60 yıllık meslek yemekte, aralarına müthiş yaşamında ölçüyü hemen  hiç çekici, rüya gibi bir hatun kaçırmamış biryazara, uygunsuz oturur. Y emek sırasında, "tek  tümce"  yüzünden reva tanımadıkları güzeli görülüyor ve benim aklıma, daha etkilemek yarışına giren radikal bir ceza getiriyor: iki  çapkın politikacı, Oktay Ekşi, acaba kendini assa başlarlar yarış arabaları, mı  diner Başbakan'ın öfkesi, motorlar hakkındaki  engin yoksa çekip beylik tabancasını bilgileri ve katıldıkları kafasına sıksa mı? Uyku hapıyla yarışlarla övünmeye. falan yumuşak intihar, bu Epeyce güzelliğinden, "savaşçı"  ruhu, bu galeyanı biraz da şaraptan başı kesmez gibi görünüyor, çünkü. dönen iki erkeğin Oysa demokrasi, bir intikam desteksiz attığı havaları rejimi değildir. Tam tersine, bir  süre gülümseyerek ezada hukuku, cezada ölçüyü dinleyen kadın, sonunda gözetir. İ ntikam rejimi olmadığı bir  elini filozof Ferry'nin, için de ne  yağlı ilmeğin,  ne  de bir  elini ekonomist namlunun ucundagelebildi Fillon'un koluna koyar ve Türkiye'ye. Uyku hapıyla kendini tanıtır: intiharların getireceğine de emin değilim. "Beyler,  boşuna Acaba "Edep yahu!" yorulmayın,  ben  Ayrton buyruğuyla kabaran intikam Senna'nın* eşiyim!" duyguları "Insafyahu!"  diye dengelense, demokrasi bir yana, *1994 yılında bir kazada daha insanca olmaz mı? ölen Brezilyalı efsane, dünya şampiyonu yarış kirikkanat@mgkmedya.com pilotu. www.minekirikkanat.com PANO DENIZ  KAVUKÇUOGLU İ yi Şeyler de Oluyor Bu Ülkede Sevgili  dostum  Ataol  Behramoğlu dünkü yazısında,  "Ülkemizde yaşanmakta olan herşey kötü mü?"  diye sorduktan sonra,  "değil kuşkusuz" diyerek  kendisi yanıtlıyordu  sorusunu. Ona  katılıyorum. Aşağıdaki  sözlerine de... "Son günlerde olan ve olabilecek en iyi şey,  3 Kasım tarihli ilk 'Onuncu  Köy'ünde,  İ lhan Selçuk için sevgi satırlanyla örülmüş, akıl ve duyguyla işlenmiş ilk yazısıyla,  hepimizin gönüllerindeki yerini daha da güçlendiren Bekir  Coşkun'un 'Cumhuriyet'   ailesine katılması oldu. Demokrasi için yürüyüşümüz şimdi daha güçlü ve uzun soluklu olacak..." F • •• Bu akşam sona erecek olan 29. İ stanbul  Kitap Fuarı'nın son yıllardaki  ziyaretçi sayısı 320 ile 350 bin arasında  değişiyordu. Bu yıl  ise bizleri daha ilk iki günde şaşırtan  bir gelişme oldu; bu  sayıda önemli bir artış gözlemledik.  Bu akşam  fuarın kapıları  kapanırken  ziyaretçi sayısı tam ne kadar olur bilemiyorum ama mutlaka 400 binin  üzerinde olacak. Bu artışın  ardındaki  nedenler nedir, bunu araştıracağız.  Fakat  ne olursa olsun bu, ülkemiz adına,  ülkemizin  geleceği adına  olumlu bir gelişmedir. Kitap fuarlarına  gelmek, kitapları  incelemek,  kitap satın  almak  insanların  bilgilenme, öğrenme gereksiniminin  biryansımasıdır.  Uzun yıllardır edindiğimiz  deneyimler  bize bu gereksinimin toplumdaki "arayış"  eğilimlerinin artmasına  bağlı olarak yoğunlaştığını  gösteriyor. Her  "arayış"\ n temelinde ise belli birdurumdan  kurtulma, çıkma, durumu değiştirme dönüştürme arzusu  yatar. Durum bir bunalıma  dönüştüğü ölçüde de bu arzu giderek güçlenir. Sanırım,  kitap fuarındaki olağanüstü  ziyaretçi artışını insanlarımızdaki  söz konusu arzunun  güçlenmesiyle de  ilişkilendirebiliriz. • •• ÇED  KOŞESİ OKTAY  EKINCI H AYVAN LAR   ISMAIL GÜLGEÇ . yuzyıuwız, \   v   v\ Koynumdaki 'Beşparmak' yanıma  almıştım.  Beşparmak Kültür,  Sanat  ve Kütüphaneciliği  G eliştirme D ern eği'n in yayını  olarak  3 ayda  bir  çıkan dergi,  dernek adma  sahipliğini  ve  yazıişleri müdürlüğünü yürüten  Yaşar Akçay'm  özverili önderliğinde  160.  sayısma ulaşm aküzere.. Önce  şiirlere  göz  attım... D alıp  gitmişim... "Toprak kirlendi cancağızım ateş  zorluyor  külü" diye  başladığı  "Aşk Avlusu"  şiirinde  Bülent Güldal diyor  ki; "İ nsan  kirlendi cancağızım 'hep  bana'dan utanmıyor..' Şiir  düşündürüyor...  "Hep ba n a "d a n  utanmayanlarm  baş oldukları,   "hepimize" diyenlerin  ise  asla  baş olamadıkları  şu "demokratik"( !)  düzende, Söke'deki  etkinlikler "umudun  sürdüğünü" göstermiyor  m u? Ama,   "umut"  yetmez, "gayret" de  gerek... Bunun  ise öncelikle  aydmlarm sorumluluğu olduğunu,  yine Beşparm ak'taki "Neden  Felsefe?" adlı  makalesinde Eray S öke'nin  güzel  insanlarıyla. . . Korkmazer'den okuyalım: Uysal, Talat Avcı, Yunus Bekir Yurdakul, Cengiz "Bilgi sahibi olmak, insana ister istemez sorumluluk  ve Bektaş, Gönül  Çatalcalı, cesaret erdemlerini  de Abdülkadir  Güler  şiirlerini  ve taşımak görevini verecektir. şiirsel bildirilerini  sundular. Bu  görev bilinciyle insan, Abdülkadir  Güler, Kerim bilgisini çevresiyle  de Yalçınkaya, Halil Özşarlak, paylaşacak ve  aydın  bir Tülay  S arayköylü,  Ali birey haline  gelecektir. S arayköylü, Abdullah  Ziya Kuşkusuz  ki  bir  toplumun Kabak kent belleğine  ışık gelişmişlik  düzeyinin tuttular. göstergelerinden biri, belki S amim Kocagöz'ün  Söke de  en  önemlisi  de  o H alk  Kütüphanesi'ndeki toplumun  sahip  olduğu çalışma  odasmda amlması  ve nitelikli aydın  sayısındaki anımsanması  da  çok artıştır..." anlamlıydı...  H ele yıllar  sonra Söke'deki  etkinlikler  de tam Vecihi  Timuroğlu'yla işte bunun için  yapılmıyor dakikalarca  kucaklaşmamız... mu? H asret gidermenin  ötesinde  bir Yazar, makalesini  şöyle şeydi... noktalamış: Etkinliklerin  sonunda Fatma "Aydınlarından  yoksun Suat  Orhon Müze ve  Sanat bir  toplum  her  zaman E vi'n de, Atatürk  M ahallesi yaşadığı çağın  gerisinde M uhtarı Zeki Acet'in  derlediği kalmaya mahkumdur." "eski S öke"  fotoğraflarım O  gün  Söke'ye  varıp inceledik...  Sevgili muhtarı "M imarhk ve  Kent kutlarken kimlikli  bir Kimliği"ni  konuşmaya "Cumhuriyet kenti"ni hazırlamrken  elimdeki kimliksiz  apartmanlara nasıl Beşparmak  dergisini  çantama teslim  ettiğimizi  "susarak" değil,  ceketimin iç  cebine izledik... koydum.  Yani,   "koynuma..." Keşke  Söke'yi  de Şiirden  felsefeye koyabilseydim.. O  gün yola  çıkarken "Beşparmak" dergisini  de ekinci@cumhuriyet.com.tr Bu yıl  7'ncisi  düzenlenen "Sanat,  Edebiyat ve  Kitap Günleri" için  Söke'deydik... Belediyenin  desteği  ve  "S öke Beşparmak Kültür, Sanat  ve Kütüphaneciliği Geliştirme Derneği"nin emektarlarmca 20 22  Ekim 'de  gerçekleştirilen etkinliklerin  konusu ise  "Kent veBellek"ti... Hıfzı  Topuz'un  "Yazarın Belleği"ni, Vecihi Timuroğlu'nun "Antik Kentler ve  Mitolojik Belleğin" gizlerini,   Leziz Onaran ve  Mustafa  Şerif Onaran'm "Anılar, Kent  ve Bellek" düşüncelerini,   Latife Tekin'in "Roman, Kent  ve Bellek" duygularım  Sökelilerle paylaşmaları,  umarım  sözde kalmaz  yayımlanır... Aynı  oturumlarda "Mimarhk, Kent ve  Bellek" konusu  da Cengiz Bektaş, Bülend Tuna ve  bendenize verilmişti... İ ki  gün yinelenen   "şiir ikindileri"nde ise  Hüseyin Peker, Hüseyin Alemdar, Ziya Gürel, Ayten  Mutlu, Ümit Yaşar Işıkhan, Ahmet KIM KIM E  DÜM DUMA  BEHIÇAK behicak@yahoo. com. tr Toplumumuz  mutlaka  kendisini sıkıştıran,  acıtan, kanatan  siyasal  kıskaçtan  kurtulmanın  yollarını bulacaktır.  İ ktidar sahipleri ne kadar uğraşsalar,  ne kadar didinselerde toplumun kurtuluşu  mutlaka gerçekleşecektir. İ nsanlarımız beslendikleri yalanlardan  artık  kusma noktasına  gelmiştir. 12 Eylül referandumu öncesinde  iktidar sözcüleri tarafından  söylenip sonrasında  unutulan örneklerden yalnızca  ikisi bile gelinen  noktayı göstermek için yeterlidir. İ lki,  "taş atan çocuklar"a ilişkindir. AKP  iktidarının demokratikleşme sözünün  bir parçası olan bu konuda verilen sözlertutulmamıştır.  Taş  attıkları  için tutuklanmış,  hüküm giymiş ya da  yargılanmakta olan çocukların yarıdan fazlası hâlâ içeridedir. İ kincisi, referandum öncesi topluma 12 Eylül 1980 darbesi suçlularının  yargı önüne  çıkarılacağı sözü verilmiştir.  Baş suçlu  Kenan Evren'in, simgesel olarak bile yargı önüne çıkarılmaması  bir yana  2011  yılı bütçesiyle maaşı  11.400  TL'den 12.300 TL'ye çıkartılmıştır.  Bırakalım  yargılanmasını, İ stanbul Kızıltoprak'taki  "Kenan Evren Lisesi"n\ n adı bile değiştirilmemiştir. Toplumumuz,  çokşükür, binlercesi  sayılabilecek bu yalanları  göremeyecek  kadar ahmak, salak,  kör değildir. Vu/ vy • •• Y ine kitap fuarına dönerek yazımı bir teşekkürle sonlandırmak  istiyorum. İ stanbul  Kitap Fuarı'nın bugünlere gelmesinde fuara desteğini hiç esirgemeyen yazılı ve görsel basının önemli  katkısı vardır.  Özellikle  televizyonların  fuar özel  programları ve gazetelerimizin  yayımladıkları  kitap eklerinin rolleri çok büyüktür. Kitap eki deyince gazetemiz  Cumhuriyet'i anmadan  geçemeyeceğim. Cumhuriyet,  1984 yılından itibaren kitap fuarları süresince  okurlarımıza kitap eki vermeye  başlayarak  bu konuda da yazılı medyaya  bir örnek oluşturdu. Fikir babası  Okay Gönensin'di.   Mürşit Balabanlılar  ve Turhan Günay'ın çabalarıyla  önceleri "Fuar Eki",  sonra "Çerçeve",   daha sonra da "Cumhuriyet Kitap" olarak bugüne kadar geldi. Emeği geçen herkese teşekkürler. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com J x  @î Çİ ZGİ Lİ K  KÂMİ L MASARACI • B U L M AC A  SEDAT YAŞAYAN kamilmasaraci@gmail. com SOLDANSAĞA: 1 2  1/   M eme  urlarının araştırılıp  belirlen   1 mesinde  başvuru   2 lan  radyografi  in , celem esi.  2/   O s ' manlı ordusunda ve  4 donanmasmda  hafif  piyade  askeri... Eski  M ısır  inanışmda  kutsal  sayı   7 lan  boğa.  3/  Çiğde  g ya da hünnap denilen meyvenin iri bir  " türü...  Karışık  renkli.  4/ Kuran'da  bir  sure...  Bir organımız.  5/   "Cennethurması,  Trabzon  hurması" gibi adlar da  verilen meyve...  Türlünedenlerle başarılı  olamayan  kimse. 6/  Kalın bükülmüş  sicim... Ölen kimsenin vücudu. II Afrika'dabirırmak...  Ölçü aygıtlannda gösterge çizelgesi. 8/  Takım... N iğde, 3  4  5  6  7 H ARB İ   SEMİ HPOROY UYDUDAN   N AKLEN  HAKANÇELIK N00LUY0 YAHU/ ? PE  0RTALIK PURULDU VATANDAŞLAR DER/N *0H/ "  ÇEKT/ LER.. fhakancelik@mynet. com TELAŞLAN MAYIN  ARKAPAŞLAR SANIR/ M BU  'ÖH'UN  RÜZGARf  BfZf  IKT/ \RA  TAŞIYA N evşehir ve  Ü rgüp yöresinde  yetiştirilen,  nitelikli bir  şarap  veren beyaz  üzüm cinsi.  9/  Bir  organ ya  da  organizma  kesitinin röntgenle  filmini  çekme yöntemi. YU KARID AN  AŞ AĞIYA: 1/  Spor karşılaşması...  H atay'm D örtyol ilçesinde, altı uygarlığı banndırmış ünlü höyük.  2/   Ağzımızdaki  dişlerin bir bölümüne verilen  ad... G eminin, zinciri toplayıp  demirini  kaldırmaya  hazır  bulunması.  3/   M anda  yavrusu... "Misket limonu"  da denilen, acı  sulu küçük  limon cinsi.  4/  Kalay  oksit  katılarak  donuklaştırılmış  ya  da  kemik tozu katılarak yarı donuk hale getirilmiş  cama verilen ad... İ talya'da  bir  ova.  5/   Sodyum  elementinin  simgesi...  İ skambilde  bir  kâğıt.  6/  Eski  M ısır'da  güneş  tanrısı...  Küçük tuzlu bisküvi.  II   Konya ilinde bir baraj...  Etap, merhale. 8/  D erinliği aynı olan sığ  su alanı... D oku teli. 9/  Suyu, işleme  ve  dağıtım tesislerine  iletme... N azilerin politikasmda  G ermen ırkmdan kimselere  yakıştırılan  ad. m u C  M  B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear