25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 KASIM 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN OECDUNCTAD G20’lere çağrıda bulundu: Korumacılığa izin vermeyin, yatırımda ayrımcılık yapmayın İşsiz için alarmda kalın Ekonomi Servisi Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ile BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD), 1112 Kasım’da Seul’de düzenlenecek olan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılacağı G20 zirvesi öncesinde bir rapor hazırladı. Raporda G20 liderlerinin, yatırımları yavaşlatabilecek ya da korumacılık sarmalına doğru bozulmaya yol açabilecek cari işlem dengesizliklerinin oluşturabileceği gerilim riskine karşı tetikte kalmaları gerektiği belirtildi. Raporda para piyasalarında ek müdahalele Sermaye Hareketlerinin Kontrolü Üzerine G20 ülke liderleri 1112 Kasım tarihlerinde Kore’nin Seul kentinde beşinci kez toplanacak. Gündem maddesini “gelişmiş ülkelerde yaşanan cari işlemler dengesizliği” ve “kur savaşları” konularının oluşturacağı zirve, birçok iktisatçı tarafından 2. Dünya Savaşı sonrasında kurgulanan Bretton Woods sistemine öykünülecek “yeni bir finansal üstyapı” arayışları ile değerlendirilmekte. G20 liderler toplantısı öncesinde küresel finans piyasalarındaki en önemli gelişme, kuşkusuz, Amerikan Merkez Bankası’nın (FED’in) “süregelen durgunluğu aşmak ve ikinci bir kriz dalgası olasılığına karşı koymak için” uygulamaya koyduğu genişleyici para politikası kararıydı. Geçen hafta Fed haziran ayına kadar toplam 600 milyar dolarlık tahvil alımına geçeceğini duyurmuştu. Şimdiye kadar bağıtlanmış alımların ek varlığını da düşünecek olursak, Fed’in önümüzdeki altı ay boyunca küresel para piyasalarına yaklaşık 800 milyar dolarlık taze likidite çıkarmayı planladığını hesaplamaktayız. Bu tutarın neredeyse Türkiye milli gelirine yakın olduğunu vurgulayalım. Bu muazzam para genişlemesi, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu “yükselen piyasa ekonomileri” açısından büyük riskler taşımaktadır. Nitekim, TC Merkez Bankası, geçen hafta tanıttığımız Enflasyon Raporu’nda “yoğun sermaye girişlerinin yarattığı hızlı kredi genişlemesi gelişmekte olan ülkelerde finansal istikrar üzerinde risk oluşturmaktadır” uyarısında bulunmakta idi. Rapor ayrıca “bu kanaldan oluşabilecek riskleri sınırlamak amacıyla, bundan sonraki süreçte TCMB’nin sermaye hareketlerini yakından takip edeceğini ve para politikası araçlarını etkin biçimde kullanabileceğini” vurgulamaktaydı. G20 zirvesi öncesinde, büyük çaplı sermaye akımlarının yarattığı risk ve tehditler üç ana grupta toplanmaktadır. Birinci olarak, ABD Doları’nın küresel ekonominin ortak para birimi şeklinde kullanılması söz konusu iken, Amerikan Fed’inin dolar likiditesini öncelikle kendi ekonomisinin ihtiyaçlarına göre, uluslararası sorumluluklarını yadsıyarak dilediğince arttırması eleştirilmektedir. İkincisi, mevcut sistemin oluşturduğu riskler karşısında piyasa ekonomileri çok yüksek hacimli rezerv biriktirmeye zorunlu kalmakta, bu da küresel kaynakların atıl olarak verimsiz kullanılmasına neden olmaktadır. Son olarak büyük çaplı sıcak para akımlarının oynaklığı gerek küresel piyasada, gerekse ulusal piyasalarda derin istikrarsızlıklar oluşturmaktadır. Bu risk ve tehdit unsurları karşısında Uzak Asya’dan Latin Amerika’ya kadar birçok gelişmekte olan ülkede merkez bankalarının sermaye hareketlerinin kontrolünü amaçlayan yeni politikalar geliştirmeye yöneldiklerini görmekteyiz. Söz konusu politikalar, sermaye akımlarının finansal işlem vergisi, denetim ve zorunlu karşılık oranları benzeri araçlarla yönlendirilmesinden, doğrudan doğruya miktar tayınlamasıyla kısıtlanmasını amaçlayan araçları kapsayan geniş bir yelpaze sunmaktadır. 1980 sonrasında yükselen neoliberal akımların yarattığı büyülü havanın aksine, sermaye akımlarının sınırsız serbestliği artık IMF dahil birçok uluslararası örgüt ve araştırma kurumunca sorgulanmakta ve sermaye akımlarının kontrollü bir biçimde yönlendirilmesi gereği genel kabul görmektedir. G20 zirvesinden sonra şekillenmesi olası yeni politika demetinin TC Merkez Bankası’nca da yakından takip edileceğini ve önümüzdeki yakın gelecekte ulusal finans piyasalarını olumsuz etkileyen risk ve tehditler karşısında Merkez Bankası’nın yeni araçlarla para politikasına yön vermeye hazırlanacağını beklemekteyiz. OECD ve UNCTAD hazırladığı raporda hükümetlere ‘işsizliğin yüksek kalacağı, döviz kurları üzerindeki gerilimin süreceği’ konusundaki tehlikeler için alarmda kalmaları uyarısında bulunuldu. rin daha açık yönetilmesi yanında, hükümetlerin acil durum planlarından hızlı ve ihtiyatlı bir şekilde çıkmak zorunda oldukları ifade edildi. Raporda hükümetlere ‘işsizliğin yüksek kalacağı, döviz kurları üzerindeki gerilimin süreceği’ konusundaki temel tehlikeler için alarmda kalmaları uyarısında bulunuldu. OECD Genel Sekreteri Angel Gurrie zirve öncesi açıklamasında “Döviz kuruna müdahale aynı şekilde karşı müdahaleleri harekete geçirebilir ve yeni korumacı karşılıkları tetikleyebilir. G20 ülkeleri bulundukları korumacılıkkarşıtı taahhüdün ruhuna olduğu kadar bu yöndeki belgelere de saygı duymalı. Önümüzdeki ay ve yıllarda uluslararası yatırımların açık tutulması güçlü ve sürdürülebilir bir toparlanma için anahtar olacak” dedi. OECD raporla ilgili açıklamasında dünyanın en büyük ekonomilerini oluşturan G20 ülkeleri liderlerinin, korumacılığa karşı direneceklerine ve küresel ticaretle yatırımları teşvik edeceklerine ilişkin 2008, 2009 ve 2010 yıllarında taahhütte bulundukları da ifade edildi. Raporda mayıs ve ekim ayları arasında hükümetler tarafından alınan yeni yatırım önlemlerin, yatırım akışını cesaretlendirilmesi ve kolaylaştırılmasını hedeflediği de anlatıldı. 1422 DOLAR Altın rekor üstüne rekor kırıyor Ekonomi Servisi Enflasyon ve Avrupa’daki ülke borcundan kaynaklanan endişeler değerli madenlere talebi arttırırken altın da rekor üstüne rekor kırıyor. Altının onsu vadeli işlemlerde 1422 doları görürken içeride de cumhuriyet altınının fiyatı 432 liraya ulaştı. Altındaki yükselişin beraberinde sürüklediği gümüş de 28 dolara yaklaşarak son 30 yılın zirvesini gördü. Altın, ABD Merkez Bankası’nın 600 milyar dolarlık tahvil alım programı sonrasında yüzde 5’ten fazla değer kazandı. Sorunlu Avrupa ülkelerinin borçlarına ilişkin yeniden gündeme gelen endişeler de güvenli liman olarak görülen altındaki yükselişte etkili oldu. Bu endişelerle Avro/dolar paritesi 1.38’li seviyelere gerilerken içeride de Avro/TL 1.95’li seviyelere indi. TescoKipa düzenlediği etkinlikle Türk tedarikçilerine Avrupa’nın yolunu açıyor Türk tatları Polonya’da ‘Türk Haftası’ kapsamında Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya’da 800 mağazada simit, helva, lokum, taze balık gibi 30’dan fazla ürün satılacak. Ekonomi Servisi Tesco Kipa ilk kez yapılan Türk Haftası etkinliği kapsamında Türk lezzet ürünlerini Avrupa’da satmaya başladı. 417 Kasım arasında Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya’da 800 mazağzada gerçekleşen etkinlikle simit, helva, taze balık, fındık, kayısı ve turşu gibi 30’dan fazla sebze ve meyve ürünleri satılacak. 2 hafta sürecek aktiviteden 3 milyon TL’nin üzerinde gelir sağlanması bekleniyor. Tanıtım bütçesi 700 bin Avro tutan etkinliğin açılışını Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan gerçekleştirdi. Sağlık, perakende sektörünün önde gelen firmalarından Tesco’nun Polonya’da düzenlediği Türk Haftası etkinliğinde bir araya geldi. Etkinlikte konuşan Tesco Kipa Ticari Direktörü Murat Sağlık, “Etkinliğimizle Türkiye’ye yeni bir ihracat kapısının açılmasının yanı sıra uzun yıllar başarıyla birlikte çalıştığımız Türk tedarikçilerimize Avrupa Tesco kapılarını açarak destek olmak istedik” dedi. Sağlık, etkinlik ile Polonya, Çek Cemhuriyeti ve Slovakya’da 10 milyon tüketiciye ulaşmayı hedeflediklerini kaydetti. Etkinliğin açılışı Çağlayan’ın katılımıyla yapıldı. Petrol iki yılın zirvesinde Öte yandan, ABD ham petrolünün vadeli fiyatı varil başına 87.63 dolar ile iki yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Petrol fiyatlarındaki yükselişte emtia fiyatlarındaki genel yükseliş ve Uluslararası Enerji Ajansı raporunda petrolün varil fiyatının 2015’te 100 doları geçebileceğine dikkat çekilmesi etkili oldu. Bir günde 600 simit sattık Amaçlarının Türklerin dışındakilere Türk lezzetlerini sevdirmek olduğunu dile getiren Murat Sağlık, “Simit için de Türkiye’den usta getirdik. Burada 3 gün boyunca simit pişirme aktiviteleri düzenledik. Sadece Polonya’da bir günde bir mağazada satış adetlerimiz 600’e ulaştı” diye konuştu. BABACAN: Kredi hacmi hızlı genişledi Ekonomi Servisi Devlet Bakanı Ali Babacan, “Bankacılık sektörünün kredi hacmi fazla hızlı genişledi” dedi. Babacan, Uluslararası Yatırımcılar Derneği’nin (YASED) 30. kuruluş yıldönümü dolayısıyla düzenlediği konferansta artık günü kurtarma politikalarından biraz öteye bakmanın zamanının geldiğini belirtti. Bakan, Türk bankalarının sağlam yapısının dünyada da bilindiğini ifade ederek, “Kredi hacmi bir yılda 370 milyardan 480 milyara çıktıysa bu, sağlam bünyesi olan bankalarımızın sayesindedir. Geleceğe güvenle bakan üreticilerimizin ve tüketicilerimizin de bunda büyük katkısı vardır” dedi. Kredi hacminin çok hızlı genişlediğini dile getiren Babacan, “Hatta biraz fazla hızlı genişledi. Onunla ilgili ufak ufak tedbirler de alınıyor. Merkez Bankası ve ilgili bakanlıklarımız, ufak tedbirler alıyor ki, biz biraz risk görüyoruz. Tamam, aksın ama hızı biraz düşürmekte fayda var” şeklinde konuştu. Boydak’ın hedefi bölgesel marka olmak FATMA KOŞAR ük rü Boydak BOSNAHERSEK Bünyesinde İstikbal ve Bellona markalarını bulunduran Boydak, yurtdışındaki 90’ıncı Bellona mağazasını, şu aralar Binbir Gece dizisi nedeniyle Türkiye rüzgârı esen Saraybosna’ya açtı. Gelecek yıl yurtdışındaki Bellona mağazalarının sayısını 120’ye çıkarmayı hedefleyen Boydak, Türk dizilerinin çevre ülkelerdeki popülaritesini de kullanarak bölgesel güç olmayı planlıyor. 80 ülkeye ihracat yapan, 44 ülkede de mağaza ya da satış noktası biçiminde yapılanması olan Boydak’ın yöneticileri Yönetim Kurulu Başkanvekili Şükrü Boydak, Dizi oyuncuları ile reklam işbirliği de yaparak çevre ülkelerde genişlemesini hızlandıran Boydak, Suriye, Lübnan, Türkmenistan, Fas, Libya, İran, Hırvatistan, Sırbistan, Rusya gibi Türkiye’ye yakın ülkelerde büyüyor. Boydak’a göre Türkiye mobilyada büyük bir fırsat yakalamış durumda. Dış Ticaret Genel Müdürü Murat Bozdağ ve Yönetim Kurulu üyesi Nazif Türkoğlu soruları yanıtlarken özetle şunları aktardı:  Ortadoğu ülkeleri Avrupa’ya göre çok hareketli. Avrupa pazarı düşerken Ortadoğu yükseliyor.  Rusya’da üretim şirketi alımı için görüşmelerimiz sürüyor. Ülkenin Rekabet Kurumu onay verirse Vlademir bölgesinde üretici bir markayı bünyemize katabiliriz.  Toplam mobilya ihracatımız 430 milyon dolar. Bu yıl 500 milyonu bulur. Mobilyada 11 bin 500 kişi çalışıyor. Bellona olarak ihracat hedefi bu yıl için 50 milyon dolar.  Hedefimiz Suriye, Lübnan, Türkmenistan, Fas, Libya, İran, Rusya, Hırvatistan, Sırbistan gibi ülkelerde pazar payımızı arttırmak. Türkiye’ye 3 saat uçuş mesafesi olan her ülkede büyüyoruz. Bu ülkelerde Türk dizileri çok popüler. Çanaklar Türkiye’ye dönük. Hem dizi avantajını kullanabiliriz hem de Türkiye’nin Serbest Ticaret Anlaşması imzaladığı ülkelerde daha düşük gümrük olanağını değerlendiririz. Irak’ta mağaza sayımız 20 civarında. Kuzey Irak’ta yatırım planımız var.  Türk dizilerinin popüler olduğu ülkelerde bunun meyvesini yiyoruz. Örneğin Fas’ta şu ara Yaprak Dökümü var. Bazı Ortadoğu ülkelerinde de Ihlamurlar Altında oynuyor. Ihlamurlar Altında dizisinin oyuncusuyla (Bülent İnal) reklam çalışması yaptık... Çalışmalarımız sürecek.  Mobilya emek yoğun bir sektör. Hükümet örneğin bir navlun desteği verirse Türkiye, bu alanda hem marka olur hem de on binlerce insana istihdam sağlanabilir. Avrupa ülkeleri mobilyada artık söz sahibi değil. Hem maliyetleri yüksek hem de mobilyada işin doğası gereği mesafeler önemlidir. Daha ucuza üreten Çin de Türkiye’nin rakibi olamaz. Bizim maliyetlerimiz biraz daha yüksek olmakla beraber, taşımayı hesapladığınızda Çin fiyat avantajını kaybediyor. Bu bir fırsat ve Türkiye değerlendirmelidir. Ş KKDF’de sorun mevzuattan İSTANBUL (AA) İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, “10 Adımda Kapalıçarşı Sergisi”nin açılışında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Özince, KKDF oranındaki artışın geriye dönük tüketici kredilerinde de uygulanması konusuyla ilgili olarak “Bu, yıllardır hep böyle uygulanır. Yasal düzenlemeler, ancak özel hükümler konularak düzenlenirse böyle durumlar önlenebilir. Yoksa öteden beri KKDF de vergiler de böyle uygulana gelmiştir” dedi. Özince, konunun devlet tarafından değerlendirileceğini belirterek “Ama mevzuat öteden beri maalesef böyle. Biz bankacıların da memnun olduğu bir şey değil bu” diye konuştu. B İLGİ TOPLUMUNA DOĞRU / ÖZLEM YÜZAK ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Evet yanlış okumadınız. Doğa gerçekten bir süredir ölüm kalım savaşı içinde. Tek bir akarsunun üzerine 22 hidroelektrik santral (HES) kurulmasına izin veren mantık, 1. derece sit alanı olmasına aldırmadan Türkiye’nin her köşesini imara ve ranta açmak için her yolu deniyor. Yasaları değiştiriyor, yetkileri devrediyor... Bir anlamda doğa “üstün kamu yararına(!)” kurban ediliyor. Herkes Oktay Ekşi’nin İkizdere ile ilgili yazısının son cümlesine takılı kaldı ama yazının özü gözden kaçtı. Ekşi’nin “Bir kararla ‘kümesi tilkiye teslim edip’ meseleyi çözmüşler” sözünü biz sürdürelim. Biliyorsunuz dananın kuyruğu Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun, üzerine 22 HES yapılması planlanan İkizdere Vadisi’ni sit alanı ilan etmesi üzerine koptu. Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, önce çevrecileri “rüşvetçi ve satılık” insanlar olmakla itham etti. Ardından sit alanı ilan etme yetkisini Çevre Bakanlığı’na bağlı yeni oluşturulmak istenen “Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Kurulu” adında bir birime devretmek için düğmeye bastı. Tabiatı ve Biyolojik Varlıkları Koruma Yasası adı altında TBMM’de önümüzdeki haftalarda gö Doğa Ölüm Kalım Savaşında... Biz Neredeyiz? rüşülecek tasarı, doğayı ve doğal yaşamı piyasa insafına terk ediyor. Üstelik bu girişim AB Çevre Müktesebatı’na uyum kapsamında gündeme getiriliyor. Yasa tasarısına göre Korunan alanların (sıt, milli park, tabiat anıtları, tabiatı koruma alanları vb.) belirleyicisi konumundaki özerk statüye sahip Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun adı değiştirilerek Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu yapılacak, kurulun yetki alanından tabiat varlıkları çıkarılarak, kurulun doğal sit alanı ilan etme yetkisi elinden alınacak. Bir anlamda kültür doğadan koparılacak. Bu yetki Çevre ve Orman Bakanlığı’na diğer bir deyişle hükümete verilecek. Çünkü oluşturulması hedeflenen ve 20 üyeden oluşan Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Kurulu’nun 14’ü hükümet tarafından atanacak bürokratlardan oluşacak. Yani korunan alanların bütünü bağımsız kurullar yerine siyasi iktidarın denetimine girecek. Eğer tasarı kanunlaşırsa “doğal sit alanı” kavramı ortadan kaldırılacak. Böylece ülke çapında 1600’ün üstünde Hidroelektrik Santralı projesinin yanında, yüzlerce termik santral, madenler, Kaz Dağları’ndaki altın ocağı ve nükleer enerji santrallarının kurulmasının önünde hiçbir engel kalmayacak ve Türkiye’nin toprakları hızla devasa bir şantiyeye dönüşecek. Ekoloji Kolektifi Derneği tasarıyı değerlendirdiği yazısında, “Şimdi siyasi iktidar üstüm kamu yararı kavramı üzerinde hegemonya kuruyor. Bu konuda, ‘ben karar veririm’ diyor. Anayasa değişikliği ile birlikte düşündüğümüzde, düzenlemede kamu yararının ve üstün kamu yararının ne olacağını biz karar veririz denilmektedir. Her türlü habitat ve doğa alanında tahribatı en aza indirerek bu alanların kullanma hakkının devrini düzenleyen Yasa, genetik zenginliği, şirketler için de iyi bir yatırım alanı olarak görüyor” diyor. Taslağa karşı görüş oluşturmak ve mücadele etmek üzere 46 sivil toplum kuruluşundan olaşan Ta biat Kanunu İzleme Girişimi kuruldu. Girişim eğer taslağın yasalaşması halinde olacakları şöyle özetliyor: 1 Ülkemizde dünyada kabul gören prensipler çerçevesinde doğayı koruyan bir yapı olmayacak 2 1000’in üzerindeki “doğal sit” statüsü kaldırılarak tahribin önü açılacak 3 Yasal olarak maden, kentleşme, enerji vb. yatırımlar doğayı ne ölçüde tahrip ederse etsin ayrıcalık kazanacak. Aslında bu yazıya var olan kurulları eleştirmek için başlamaya hazırlanıyordum. 1. dereceden sit alanı olan Sedef adasının ormanlık alanlarını imara açmak için tepelerini kazmaya başlayan kepçelere, Büyükada’da Lido inşaatına onay veren 5. Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’na, “Neden ve hangi hakla böyle inşaatlara onay veriyorsunuz” diye soracaktım. Baktım yeni gelişmeler ve bekleyen yasa hesap sormamızın bile önüne geçecek. Biz var olan kurulların doğru işlemediğinden, yalnış kararlara imza attığından yakınırken bir de bakacağız ki ortada ne korunacak doğa kalmış, ne kültürel ve tarihi değerler... Bu da güzellik çayı RİZE (A.A) Çaykur, güzellik ve cilt bakımı için arayışta olanlar için Türkiye’de ilk kez yeşil çaydan güzellik çayı üretti. Çay liflerinden üretilen, leylak ve melisalı gibi aromalı türleri de bulunan güzellik çayları, kısa süre sonra piyasaya sürülecek. Canlandırıcı, kırışıklıkları azaltıcı etkileri bulunduğu bilinen çay, dolduruldukları feretiko beziyle küvete konularak 10 dakika bekletiliyor. Sonra da çayı küvetten alıp bu suda banyo yapılıyor. Çaykur Genel Müdürü Ekrem Yüce, çayın bileşenlerinde hücre yenileme etkisi bulunduğunu ifade etti. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear