Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada Bereketli Kelkit Vadisi’nin topraklarından ürününü kaldıran kasaba halkı, hasat sonu malları yükleyip toplu halde Gümüşhane’ye gitmiş. Ürünü satmışlar. Kazandıkları parayla da kumaş, altın, ne ihtiyaçsa almışlar, hayvanları yükleyip yola koyulmuşlar. Dağı aşmak üzereyken eşkıya çevirmiş bizimkileri. Darmadağın olmuşlar... Her şeylerini kaptırmışlar. Süklüm püklüm kasabaya dönmüşler. Kasabalı şaşkın... İçlerinden biri sormuş: Ne oldu? Nasıl soyuldunuz, şunu etraflıca anlatın bakalım... “Kaç kişi yola çıktıysak, dönüşte de toplandık, yola koyulduk... Dar geçitte eşkıya bastı, böyle oldu...” Eşkıya kaç kişiydi? “3...” Siz? “40...” Eeee? “Eeesi işte, onlar 3 kişi beraberdi, biz 40 kişi yalnızdık...” Benzetmede hata olmaz... İçinde bulunduğumuz durum bu. Geçen gün Namık Kemal Boya ziyaretime geldi. Avukat kimliği olduğu için görüşme olanağı daha fazla... Boya, barolarda yaşananları anlattı, pes dedim, bu kadar olur... Aynı düşüncedeki insanlar parça parça... Pek çok alanda benzer örnek yaşanıyor. Cumhuriyetin temel değerlerine gönül vermiş insanlar, tarifi zor bir dağınıklık içinde... Oysa Türkiye’nin sorunları, içinden geçmekte olduğu süreç, böyle bir dağınıklığı kaldıracak gibi değil... Kimi “tehlikeler” önemsenmiyor, hatta alaya alınıyor ama, içinde bulunduğumuz durumu çevre ülkelerle birlikte değerlendirdiğimizde, daha doğru deyişle coğrafyamızla birlikte baktığımızda şunları görürüz: Cumhuriyetin ilanından, sınırlarımızın kesinleştiği tarihten bu yana çevremizdeki ülkelerin sınırları en az bir kez değişti. Soğuk savaşın sona erdiği 1990’dan bu yana Balkanlar’da 9, Kafkaslar’da 6 yeni devlet kuruldu. Sıcak savaşsoğuk savaş dönemleri ve sonrasındaki dalgalanmalarda çevremizdeki ülkelerin büyük bölümünde rejim değişiklikleri yaşandı... Türkiye böyle bir coğrafyanın ortasında. Bunu anımsattığımızda kimi çevreler hemen, “Bırakın bu özel koşullarımız var edebiyatını. Bunu söylediğiniz an her türlü yeniliğin önünü kapatmış olursunuz” diyor. İlk bakışta doğru... Ama, Avrupa Birliği gibi homojen görünen bir yapıda bile örneğin anadilde eğitimle ilgili en az dört ayrı düzenleme var. Yunanistan, “Benim özel durumum var, şöyle yapacağım” demiş, Fransa, “Ben de öyle değil, böyle çözeceğim” demiş... Girişteki soruya dönersek... Kişisel iyimserliğim bir yana, ne olursa olsun tarihin tekerleği geri dönmez. Bugün, yeni Osmanlıcılık gibi kavramlar üretenlere sormak gerekir: Her şeyi bir yana bırakalım; kendi tarihimizde hangi devlet bir öncekine özendi? Osmanlı Selçuklu ya mı, Uygurlar Göktürkler’e mi, Batı Hun, Avrupa Hun devletleri, Hun İmparatorluğu’na mı? Hayır, her biri kendi çağının devletini kurup devam etti. Atatürk’ün, “Benim en büyük eserim” dediği Cumhuriyet, çağının evrensel değerlerini özümseyerek kuruldu. Elbette fırtınalı ortamlarda çalkalanmalar olacak, dalgalanmalar olacak... Ama yoluna devam edecek! GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Arınç’ların Cumhuriyeti mi? İki Cumhuriyet’ten biri Atatürk’ün çağdaşlığa açılan, çağın gereklerine koşut gelişen bir toplum, bir devlet yaratmayı hedef alan Cumhuriyet. Diğer Cumhuriyet: İrticaın artık bir tehlike olmadığını devlet belgelerine geçiren, özgürlük kavramını kılık kıyafete indirgeyen, gericiliğin, irticaın, siyasal İslamın simgesi olan türbanı devleti temsil eder duruma getiren, laikliğin ne yazık ki ana muhalefet partisinde de kabul gören bir anlayışla artık tehlike olmadığını topluma sindirtmeye çalışan AKP Cumhuriyet’i… Giderek birbiriyle zıtlaşan iki Cumhuriyet. Çankaya’daki dün Anıtkabir defterine, “ülkeyi gösterdiği hedef doğrultusunda geleceğe taşımak için var güçleriyle çalıştıklarını” yazdı. Bu cümle ile herhalde, Atatürk’ün gösterdiği hedeflerin tersine giderek, Atatürk Cumhuriyetini AKP Cumhuriyetine dönüştürmeye var güçleriyle çalıştıklarını söylemek istiyor olmalı. “Cumhuriyetin temel değerlerini korumaya” kararlılarmış. Evet; doğru: Örneğin laikliği, kadın erkek eşitliğini, askeri, medyayı, yargıyı sarıp sarmalayarak tozlansınlar diye bir dolaba kilitleyerek ve bu temel öğelerin yerine AKP askerini, medyasını, yargısını getirerek... Yukarıdaki AKP’liyi atlatarak Çankaya’ya kapağı nasıl atacağını bir türlü kestiremeyen RTE’nin Cumhuriyeti kutlama mesajı bir başka, ayrı bir âlem. Oktay Ekşi üşenmemiş; bu yılki mesajı ile geçen yıllardaki mesajları karşılaştırmış. “Son olarak dün kamuoyuna açıklanan mesajının tam 9 paragrafı geçen yıl aynı nedenle yayınladığı mesajın aynı… Sadece bu değil… Geçen yıl 2009’un Cumhuriyet Bayramında yayınladığı mesajın bu defakinden farkı tam 9 paragrafı da bir önceki yıl yani 2008’de yayınlanandan kopya edilmiş...” diyor. RTE, muhalefete laf yetiştirmekten yeni bir Cumhuriyet Bayramı mesajı yazmaya vakit bulamıyor. Üstelik yeni bir Cumhuriyet mesajı yazmanın zorluğu da var. Yenisini yazmak için inkâr edegeldiği Cumhuriyetin geçmiş yıllarını, dünyaya hayran bırakan devrimleri, hepsi bir yana Atatürk’ü okumak, anlamak gerek. Ne Atatürk’ü, ne devrimlerini anlamaya niyet etti. Kafasını bir kez takmış İslama. Zaten kendi yazmıyor; birileri konuşmalarını da mesajları da yazıp önüne koyuyorlar. Geçen yıllardaki mesajlarıyla bu yılın aynı olduğunun farkına varsa bile umursamıyor. RTE başka dünyalarda geziyor. Masaldaki gibi; ayna ayna benden daha güzel var mı dünyada diyen kraliçe gibi… o da belki aynaya benden daha büyük, halkının takdirlerini kazanmış devlet adamı var mı diye soruyor. Bu yargıya nasıl vardığımı söyleyeyim: AKP’nin isteği üzerine referandumun ardından 70 bin kişinin görüşlerini anket yaparak saptayan Pollmark’ın yöneticisi Ertan Aydın’ın yalancısıyım. Yönetici çok ilginç görüşler içeren anketin sonuçlarını RTE’ye anlatmış, şöyle diyor: “Başbakan yüzde 42’nin iktidara dönük ‘nefret’ duygusunu azaltma yönünde bir çalışma içinde olacak. Başbakan bundan çok rahatsız oluyor, şöyle düşünüyor: ‘Gecesini gündüzüne katmış yoğun bir şekilde çalışan bir lider var ortada. İnanılmaz şeyler yaptığını düşünüyor ülke için, ama bu yapılan işler belli kesimler tarafından yeterince takdir edilmiyor.’ Bu duygu onu çok rahatsız ediyor. Bunu hak etmediğini düşünüyor.” Pollmark’ın açıkladığı ama gereken kesimlerde yeterince değerlendirilmeyen, RTE’nin şaşırdığı başka önemli saptamalar var. Örneğin Pollmark’a göre, “referandumda eğitim düzeyi yükseldikçe ‘evet’ lehine kullanılan oy oranları düşüyor.” İlkokul mezunu olanların yüzde 50.6’sı evet oyu kullanmış. Orta eğitimliler dengeli. Yüksek eğitimlilerde yüzde 32.1 evet demiş ama yüzde 42.5 hayır. Yönetici Ertan Aydın “Biz bu sunumu yaparken Başbakan bu sonuca şaşırdığını belirtti” diyor. Başbakan “AKP eğitime bu kadar yatırım yaparken eğitimli kitlelerin neden AKP lehine olmadığını” soruyormuş. Başbakan’ın anlayamadığı bir başka gerçek bir türlü sindiremediği, kerhen söylediği bir başka temel konuyla ilgili. “Laik yaşamın tehdit altında olduğunu” düşünen yüzde 66’ya ilişkin soruya Ertan Aydın’ın verdiği yanıt: “Başbakan bu rakamları gördüğünde de ‘hayret ve şaşkınlıkla’ karşıladı.” Bir başka şaşkınlığı Başbakan’ın; eğitimli kesimlerin “hayır oyu kullananlara egemen olan ‘sivil dikta’ algısı.” Başbakan’a aynalar yalan söylüyor. ankcum@cumhuriyet.com.tr SAYFA 30 EK M 2010 CUMARTESCUMHUR YET 8 HABERLERİN DEVAMI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 30 Ekim Oslo Y 8 Helsinki Y 8 Stockholm Y 10 Londra Y 14 AmsterdamY 13 Brüksel Y 12 Paris Y 14 Bonn PB 16 Münih PB 18 Berlin PB 14 BudapeştePB 11 Madrid Y 14 Viyana PB 12 Belgrad PB 16 Sofya PB 12 Roma PB 19 Atina PB 17 Zürih PB 15 Moskova B 6 Aşkabat PB 22 Taşkent B 19 Baku Y 15 Bişkek PB 13 Tiflis Y 16 Kahire PB 24 Şam Y 21 İstanbul B 16 Edirne PB 13 Kocaeli S 16 Çanakkale PB 14 İzmir PB 18 Manisa PB 17 Denizli PB 17 Zonguldak Y 13 Sinop Y 14 Samsun Y 14 Trabzon Y 13 Giresun Y 11 Ankara PB 12 Eskişehir PB 12 Konya PB 11 Sıvas Y 8 Antalya PB 23 Adana PB 26 Mersin PB 26 Diyarbakır Y 18 Şanlıurfa Y 20 Mardin Y 16 Siirt Y 18 Hakkâri Y 12 Van Y 12 Kars Y 8 Ülkemizin kuzey, iç ve doğu kesimleri par çalı ve çok bulutlu. Or ta ve Doğu Karadeniz, Osmaniye, Hatay, Si vas, Kayseri, Niğde çevreleri yağışlı diğer yerler parçalı ve az lut lu geçecek. Yağışlar Doğu Kadaradeniz, Doğu Anadolu’nun ku zey ve doğusunda, kuvvetli olmak üzere Batı ve Doğu Karade niz’in iç kesimlerinde karla karışık yağmur ve kar diğer yerlerde yağmur ve sağanak şeklinde olacak. Önce bir noktayı belirteyim; Cumhuriyet’ten arkadaşım, dostum, meslektaşım, yazar Mustafa Balbay artık bir simgedir. Yani herhangi bir başlıkta Mustafa Balbay adını görünce, onunla birlikte, Tuncay Özkan, Mehmet Haberal ve benzeri durumda olan bildiğimiz veya bilmediğimiz diğerlerini de kastettiğimin bilinmesini isterim. Mustafa Balbay ya da Ergenekon davası tutuklu sanıkları konusu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliği’nin Em. Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu iddia edilen “darbe günlükleri” ile ilgili dosyayı yetkisizlik kararıyla Ankara’ya göndermesiyle bir kez daha gündeme geldi. Dünkü Cumhuriyet’in 13. sayfasında da belirtildiği gibi, bu karar ile birlikte tutukluluklara dayanak sayılan en önemli çatı da çöktü. Çöktü, çünkü binlerce sayfalık iddianameyi düzenleyen savcılık bu dosya için “davanın özü” nitelemesini yapmıştı. Şimdi çok haklı olarak herkes şu soruyu soruyor: Peki şimdi Mustafa Balbay ve benzerlerinin durumu ne olacak? Bundan sonraki hukuki gelişmelerin ne olacağı konusunu ceza uzmanı bir hukukçuya mı sormak gerekir, yoksa tecrübeli bir falcıya mı bilemiyorum. Her iki ahvalde de, kendimi bu konuda fikir beyan edecek yetkinlikte görmüyorum. Ancak Balbay ile aynı tutukluluk yoluyla infaz uygulamasına maruz kaldığımız için benzer konumlarda olduk. Hani Nasrettin Hoca damdan düştüğünde, doktor getirmek isteyenlere, “Yok, benim halimden en iyi damdan düşen anlar, onun için siz bana damdan düşmüş birini bulun getirin!” demiş ya, bizimki de o hesap. Bu yüzden Balbay’a ne olabileceğini kıyas yoluyla anlatayım. 12 Eylül döneminin önemli davalarından olan Barış Derneği davasından duruşma yargıcının Atilla Ülkü olduğu sıkıyönetim mahkemesi tarafından çoğu sanıklar sekizer yıl olmak üzere, hapis cezalarına mahkum olduk ve daha kararın okunduğu, ama kesinleşmemiş olduğu duruşma sonunda tutuklanarak cezaevine konduk. Askeri Yargıtay ise, aylar sonra TCK 141 – 142. maddelerden mahkumiyetlerimizi yerinde bulmayarak bozdu. Bu karar üzerine, biz başta olmak üzere, çevremizde herkes aynı soruyu sordu: Şimdi ne olacak? Hukuk kafasıyla düşünenler aynı şeyi söylüyorlardı: Tutukluluğun dayanağı mahkumiyet bozulduğuna göre, tahliye kararı gelecek. Ama öyle olmadı. Askeri Yargıtay’ın bozma kararına karşın tahliye olmadık. Çünkü dosya mahkumiyet ve tutuklama kararını veren mahkemeye gönderilmişti. Kısacası, Askeri Yargıtay’ın bozma kararının teorik olarak anlamı ne olursa olsun, hukuken ve fiilen kıymeti harbiyesi “sıfır”dı. Bidayet mahkemesi mahkumiyet kararında direndi, tutukluluk halimiz de devam etti. Askeri Yargıtay bidayet mahkemesinin direnme kararını da bozdu. Bunun da kıymeti harbiyesi sıfırdı. Çünkü tutukluluk yoluyla infaz devam ediyordu. Askeri Yargıtay’ın kendilerini çok ciddiye alan kerliferli üyeleri aslında, okulöncesi çocukların bakkalcılık oynaması gibi, yargıç kisvesiyle adalet dağıtma oyunu oynuyorlardı, hiç sıkılmadan... Konuyu uzatmayalım. Sonunda sanıkların büyük bölümü 38 ay (bir bölümü 38 ay 20 gün) hapis yattıktan sonra, tahliye oldular, hiçbiri 141 142. maddelerden hüküm giymedi. Ama bütün bunların kıymeti harbiyesi yoktu. Çünkü eğer mahkumiyetleri kesinleşseydi bile, en az yatan 40, en çok yatan 20 gün daha yatıp çıkacaktı. 12 Eylül’de, adalet buydu. Tahliyemizden bu yana 25 yıl geçti, bir şey değişmedi. Şimdi aynı soruyu hep birlikte soralım isterseniz: Son yetkisizlik kararının kıymeti harbiyesi nedir? Şimdi ne olacak?... asirmen@cumhuriyet.com.tr DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Şimdi Ne Olacak Balbay’ın Durumu? ‘Askerler Köşk’e gelmeliydi’ Çankaya Köşkü’ndeki resepsiyonda, ayrı bir resepsiyon düzenleyen askerleri eleştiren Başbakan Erdoğan, ‘Bu gecenin resepsiyonu burasıdır’ dedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) – Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Cum huriyet Bayramı nedeniyle Çankaya Köş kü’nde verdiği resepsiyona askerler katıl madı. Başbakan Tayyip Erdoğan, Genel kurmay’ın Merkez Orduevi’nde resepsi yon düzenlenmesini eleştirerek, “Buraya gelmeliydiler” dedi. Gül, “Türkiye’nin gerçeği burada” derken, eşi Hayrünnisa Gül, “Sabırlıyız” diye konuştu. Köşk’teki resepsiyona eşiyle katılıp ka tılmayacağı merak edilen Erdoğan Köşk’e eşsiz gitti. Emine Erdoğan, resepsiyona az bir süre kala Keçiören’deki evine geçti. Resepsiyona katılmayan CHP lideri Ke mal Kılıçdaroğlu, İstanbul’da halk yürü yüşüne katıldı. CHP’den yalnızca Ahmet Tan ile Harun Öztürk resepsiyona geldi. BDP lideri Selahattin Demirtaş ve MHP lideri Devlet Bahçeli resepsiyona katıldı. ‘Kimse rahatsız olmamalı’ Erdoğan, gazetecilerin çifte resepsiyonla ilgili soruları üzerine, “Bu gecenin resep siyonu burasıdır. Bunun dışındaki re sepsiyonları doğru bulmuyorum. TSK, temsilcileriyle bugüne kadar hep bura ya geldiler. Yine gelmeliydiler. Bakın çok güzel ortam var. Hep bunu özledik. Kimse bundan rahatsız olmamalı” dedi. Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun tavrını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, “Si yasete alışacak. Bunlar şık şeyler değil. Daha önce muhalefet partisi cumhur başkanı Meclis’e geldiğinde ayağa kalk mazdı. Şimdi ayağa kalktılar. Ama eski liderleri yine oturdu. Siyasette ilkeniz yoksa rüzgâr önündeki yaprak gibi sav rulursunuz” diye konuştu. Erdoğan, eşi ya da kızının neden gelmediğinin sorulma sı üzerine “Kızım Gaziantep’te bir pa nelde, eşim ise dünürlerle beraber” dedi. Erdoğan, Hürriyet yazarı Oktay Ekşi’nin HES’lerle ilgili yazısına sert tepki göstere rek, “Eğer gazetecilik buysa ben bunun la savaşırım. Kullandığı ifade, adamın cibilliyetini gösteriyor” diye konuştu. Hayrünnisa Gül: Sabırlıyız Cumhurbaşkanı Gül, resepsiyona katıl mayanların anımsatılması üzerine, “Tür kiye’nin tüm gerçekleri, farklılıkları, renkleri, realiteleri hepsi burada. Türki ye burada” dedi. Hayrünnisa Gül ise, ga zetecilerin “Sizin açınızdan çok stresli bir süreç yaşandı” demeleri üzerine, “Haklısınız ama biz olgunuz, sabırlıyız, her şeye alışkınız” ifadesini kullandı. DEM RTAŞ: K MSE BÖLÜNME STEM YOR Resepsiyonda Gül, BDP lideri Demirtaş ve milletvekilleriyle bir süre sohbet etti. De mirtaş, “Eğitime Kürtçe girmelidir, okul larda öğretilmesini istiyoruz” dedi. Gül de, “Eskiden bunlar konuşulamazdı. Di yalogla Türkiye her sorunu halleder. An cak kan, şiddet ve ölüm olmaması lazım. Çünkü bunlar oluru olmaz yapıyor” yanı tını verdi. Demirtaş’ın “Bizce artık Türki ye’de bölücülük tehlikesi yoktur. Kimse bölünme istemiyor” demesi üzerine Gül, “Kan ve şiddet oldukça herkes her şeyi düşünüyor” dedi. Gül, gazetecilerin Demir taş’ın sözlerine katılıp katılmadığının sorul ması üzerine, “Kim böyle bir Türkiye’den ayrılmak ister ki? Diyalogla her sorun çö zülür. Bu memleket hepimizinse sorumlu luk da hepimizindir” diye konuştu. MHP lideri Bahçeli, askerlerin ve Kılıçdaroğ lu’nun katılmamasıyla ilgili olarak “Üzücü buldum. Cumhuriyetin kutlandığı yerde onun tüm unsurlarının bulunmasında fayda vardır” dedi. ‘20 ay sonra Gül olmayabilir’ CHP’li Ahmet Tan, gazetecilerin soruları üzerine, “Cumhuriyet ve Cumhurbaşkan lığı ebedidir. Cumhurbaşkanları ise fani dir. 20 ay sonra bu makamda Abdullah Gül olmayabilir. Bu mekân millete aittir. Kızımla bu anlayış içerisinde cumhuriyeti kutlamaya geldim” dedi. Resepsiyon ilk kez davetliler dışındaki basın mensuplarına kapatıldı. Sadece Anadolu Ajansı ve TRT’nin çekim yap masına izin verildi. Resepsi yonda türbanlı konuk sayısı nın oldukça fazla olması dik kat çekti. Konukların karşı lanması sırasında bazı türban lı konukların Abdullah Gül’ün, bazı erkek konukların da Hayrünnisa Gül’ün elinin sıkmaması dikkat çekti. Hay rünnisa Gül’ün elini sıkma yanların arasında Sağlık Ba kanı Akdağ, Ankara Milletve kili Kupusuz ve Diyarbakır Milletvekili İhsan Aslan vardı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Paşabahçe Devlet Hastanesi’nden “sendikal faaliyetleri” nedeniyle işten atılan ve yaklaşık 110 gündür işe dönüş mücadelesi veren ve dün açlık grevi ne başlayan temizlik işçisi Türkan Albayrak’ı ziyaret etti. Kılıçdaroğlu, “Ülkedeki bütün ka dınlara örnek olacağınızı düşünüyorum. Uma rım bu sesinizi Ankara’daki sağır kulaklar du yar” dedi. Kılıçdaroğlu, mücadelesini daha güçlü sürdürebilmesi için Albayrak’a açlık gre vini bırakması önerisinde bulundu. ‘Sağır kulaklar’ duysun EL N SIKMADILAR