Catalog
                    Publication
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Years
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Our Subscribers Can Login And Read Original Page
                    I Want To Register And Read The Whole Archive
                    I Want To Buy The Page
                
            
                CMYB  C M Y B  GÜNDEM MUSTAFA BALBAY  Baştarafı 1. Sayfada  Bereketli Kelkit Vadisi’nin topraklarından  ürününü kaldıran kasaba halkı, hasat sonu  malları yükleyip toplu halde Gümüşhane’ye  gitmiş. Ürünü satmışlar. Kazandıkları parayla  da kumaş, altın, ne ihtiyaçsa almışlar,  hayvanları yükleyip yola koyulmuşlar. Dağı  aşmak üzereyken eşkıya çevirmiş bizimkileri.  Darmadağın olmuşlar... Her şeylerini  kaptırmışlar. Süklüm püklüm kasabaya  dönmüşler.  Kasabalı şaşkın... İçlerinden biri sormuş:   Ne oldu? Nasıl soyuldunuz, şunu etraflıca  anlatın bakalım...  “Kaç kişi yola çıktıysak, dönüşte de toplandık,  yola koyulduk... Dar geçitte eşkıya bastı, böyle  oldu...”   Eşkıya kaç kişiydi?  “3...”   Siz?  “40...”   Eeee?  “Eeesi işte, onlar 3 kişi beraberdi, biz 40 kişi  yalnızdık...”  Benzetmede hata olmaz...  İçinde bulunduğumuz durum bu.  Geçen gün Namık Kemal Boya ziyaretime  geldi. Avukat kimliği olduğu için görüşme  olanağı daha fazla... Boya, barolarda  yaşananları anlattı, pes dedim, bu kadar olur...  Aynı düşüncedeki insanlar parça parça...  Pek çok alanda benzer örnek yaşanıyor.  Cumhuriyetin temel değerlerine gönül vermiş  insanlar, tarifi zor bir dağınıklık içinde...  Oysa Türkiye’nin sorunları, içinden geçmekte  olduğu süreç, böyle bir dağınıklığı kaldıracak  gibi değil...  Kimi “tehlikeler” önemsenmiyor, hatta alaya  alınıyor ama, içinde bulunduğumuz durumu  çevre ülkelerle birlikte değerlendirdiğimizde,  daha doğru deyişle coğrafyamızla birlikte  baktığımızda şunları görürüz:   Cumhuriyetin ilanından, sınırlarımızın  kesinleştiği tarihten bu yana çevremizdeki  ülkelerin sınırları en az bir kez değişti.   Soğuk savaşın sona erdiği 1990’dan bu  yana Balkanlar’da 9, Kafkaslar’da 6 yeni devlet  kuruldu.   Sıcak savaşsoğuk savaş dönemleri ve  sonrasındaki dalgalanmalarda çevremizdeki  ülkelerin büyük bölümünde rejim değişiklikleri  yaşandı...  Türkiye böyle bir coğrafyanın ortasında. Bunu  anımsattığımızda kimi çevreler hemen, “Bırakın  bu özel koşullarımız var edebiyatını. Bunu  söylediğiniz an her türlü yeniliğin önünü  kapatmış olursunuz” diyor.  İlk bakışta doğru... Ama, Avrupa Birliği gibi  homojen görünen bir yapıda bile örneğin  anadilde eğitimle ilgili en az dört ayrı  düzenleme var. Yunanistan, “Benim özel  durumum var, şöyle yapacağım” demiş, Fransa,  “Ben de öyle değil, böyle çözeceğim” demiş...  Girişteki soruya dönersek...  Kişisel iyimserliğim bir yana, ne olursa olsun  tarihin tekerleği geri dönmez. Bugün, yeni  Osmanlıcılık gibi kavramlar üretenlere sormak  gerekir:  Her şeyi bir yana bırakalım; kendi tarihimizde  hangi devlet bir öncekine özendi? Osmanlı  Selçuklu ya mı, Uygurlar Göktürkler’e mi, Batı  Hun, Avrupa Hun devletleri, Hun  İmparatorluğu’na mı? Hayır, her biri kendi  çağının devletini kurup devam etti.  Atatürk’ün, “Benim en büyük eserim” dediği  Cumhuriyet, çağının evrensel değerlerini  özümseyerek kuruldu.  Elbette fırtınalı ortamlarda çalkalanmalar  olacak, dalgalanmalar olacak...  Ama yoluna devam edecek!  GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK  Baştarafı 1. Sayfada  Arınç’ların Cumhuriyeti mi?  İki Cumhuriyet’ten biri Atatürk’ün çağdaşlığa  açılan, çağın gereklerine koşut gelişen bir  toplum, bir devlet yaratmayı hedef alan  Cumhuriyet.  Diğer Cumhuriyet:  İrticaın artık bir tehlike olmadığını devlet  belgelerine geçiren, özgürlük kavramını kılık  kıyafete indirgeyen, gericiliğin, irticaın, siyasal  İslamın simgesi olan türbanı devleti temsil eder  duruma getiren, laikliğin ne yazık ki ana  muhalefet partisinde de kabul gören bir  anlayışla artık tehlike olmadığını topluma  sindirtmeye çalışan AKP Cumhuriyet’i…  Giderek birbiriyle zıtlaşan iki Cumhuriyet.  Çankaya’daki dün Anıtkabir defterine,  “ülkeyi gösterdiği hedef doğrultusunda  geleceğe taşımak için var güçleriyle  çalıştıklarını” yazdı.  Bu cümle ile herhalde, Atatürk’ün gösterdiği  hedeflerin tersine giderek, Atatürk  Cumhuriyetini AKP Cumhuriyetine  dönüştürmeye var güçleriyle çalıştıklarını  söylemek istiyor olmalı.  “Cumhuriyetin temel değerlerini korumaya”  kararlılarmış. Evet; doğru: Örneğin laikliği,  kadın erkek eşitliğini, askeri, medyayı, yargıyı  sarıp sarmalayarak tozlansınlar diye bir dolaba  kilitleyerek ve bu temel öğelerin yerine AKP  askerini, medyasını, yargısını getirerek...  Yukarıdaki AKP’liyi atlatarak Çankaya’ya  kapağı nasıl atacağını bir türlü kestiremeyen  RTE’nin Cumhuriyeti kutlama mesajı bir başka,  ayrı bir âlem.  Oktay Ekşi üşenmemiş; bu yılki mesajı ile  geçen yıllardaki mesajları karşılaştırmış.  “Son olarak dün kamuoyuna açıklanan  mesajının tam 9 paragrafı geçen yıl aynı  nedenle yayınladığı mesajın aynı… Sadece bu  değil… Geçen yıl 2009’un Cumhuriyet  Bayramında yayınladığı mesajın bu  defakinden farkı tam 9 paragrafı da bir önceki  yıl yani 2008’de yayınlanandan kopya  edilmiş...” diyor.  RTE, muhalefete laf yetiştirmekten yeni bir  Cumhuriyet Bayramı mesajı yazmaya vakit  bulamıyor.  Üstelik yeni bir Cumhuriyet mesajı yazmanın  zorluğu da var. Yenisini yazmak için inkâr  edegeldiği Cumhuriyetin geçmiş yıllarını,  dünyaya hayran bırakan devrimleri, hepsi bir  yana Atatürk’ü okumak, anlamak gerek.  Ne Atatürk’ü, ne devrimlerini anlamaya niyet  etti.  Kafasını bir kez takmış İslama.  Zaten kendi yazmıyor; birileri konuşmalarını  da mesajları da yazıp önüne koyuyorlar.  Geçen yıllardaki mesajlarıyla bu yılın aynı  olduğunun farkına varsa bile umursamıyor.  RTE başka dünyalarda geziyor. Masaldaki  gibi; ayna ayna benden daha güzel var mı  dünyada diyen kraliçe gibi… o da belki aynaya  benden daha büyük, halkının takdirlerini  kazanmış devlet adamı var mı diye soruyor.  Bu yargıya nasıl vardığımı söyleyeyim:  AKP’nin isteği üzerine referandumun ardından  70 bin kişinin görüşlerini anket yaparak  saptayan Pollmark’ın yöneticisi Ertan Aydın’ın  yalancısıyım.  Yönetici çok ilginç görüşler içeren anketin  sonuçlarını RTE’ye anlatmış, şöyle diyor:  “Başbakan yüzde 42’nin iktidara dönük  ‘nefret’ duygusunu azaltma yönünde bir  çalışma içinde olacak. Başbakan bundan çok  rahatsız oluyor, şöyle düşünüyor:  ‘Gecesini gündüzüne katmış yoğun bir  şekilde çalışan bir lider var ortada. İnanılmaz  şeyler yaptığını düşünüyor ülke için, ama bu  yapılan işler belli kesimler tarafından yeterince  takdir edilmiyor.’  Bu duygu onu çok rahatsız ediyor. Bunu hak  etmediğini düşünüyor.”  Pollmark’ın açıkladığı ama gereken  kesimlerde yeterince değerlendirilmeyen,  RTE’nin şaşırdığı başka önemli saptamalar  var.  Örneğin Pollmark’a göre, “referandumda  eğitim düzeyi yükseldikçe ‘evet’ lehine  kullanılan oy oranları düşüyor.”  İlkokul mezunu olanların yüzde 50.6’sı evet  oyu kullanmış. Orta eğitimliler dengeli. Yüksek  eğitimlilerde yüzde 32.1 evet demiş ama  yüzde 42.5 hayır.  Yönetici Ertan Aydın “Biz bu sunumu  yaparken Başbakan bu sonuca şaşırdığını  belirtti” diyor.  Başbakan “AKP eğitime bu kadar yatırım  yaparken eğitimli kitlelerin neden AKP lehine  olmadığını” soruyormuş.  Başbakan’ın anlayamadığı bir başka gerçek  bir türlü sindiremediği, kerhen söylediği bir  başka temel konuyla ilgili.  “Laik yaşamın tehdit altında olduğunu”  düşünen yüzde 66’ya ilişkin soruya Ertan  Aydın’ın verdiği yanıt: “Başbakan bu rakamları  gördüğünde de ‘hayret ve şaşkınlıkla’  karşıladı.”  Bir başka şaşkınlığı Başbakan’ın; eğitimli  kesimlerin “hayır oyu kullananlara egemen olan  ‘sivil dikta’ algısı.”  Başbakan’a aynalar yalan söylüyor.  ankcum@cumhuriyet.com.tr  SAYFA 30 EK M 2010 CUMARTESCUMHUR YET  8 HABERLERİN DEVAMI  TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 30 Ekim  Oslo Y 8  Helsinki Y 8  Stockholm Y 10  Londra Y 14  AmsterdamY 13  Brüksel Y 12  Paris Y 14  Bonn PB 16  Münih PB 18  Berlin PB 14  BudapeştePB 11  Madrid Y 14  Viyana PB 12  Belgrad PB 16  Sofya PB 12  Roma PB 19  Atina PB 17  Zürih PB 15  Moskova B 6  Aşkabat PB 22  Taşkent B 19  Baku Y 15  Bişkek PB 13  Tiflis Y 16  Kahire PB 24  Şam Y 21  İstanbul B 16  Edirne PB 13  Kocaeli S 16  Çanakkale PB 14  İzmir PB 18  Manisa PB 17  Denizli PB 17  Zonguldak Y 13  Sinop Y 14  Samsun Y 14  Trabzon Y 13  Giresun Y 11  Ankara PB 12  Eskişehir PB 12  Konya PB 11  Sıvas Y 8  Antalya PB 23  Adana PB 26  Mersin PB 26  Diyarbakır Y 18  Şanlıurfa Y 20  Mardin Y 16  Siirt Y 18  Hakkâri Y 12  Van Y 12  Kars Y 8  Ülkemizin kuzey, iç  ve doğu kesimleri par  çalı ve çok bulutlu. Or  ta ve Doğu Karadeniz,  Osmaniye, Hatay, Si  vas, Kayseri, Niğde  çevreleri yağışlı diğer  yerler parçalı ve az lut  lu geçecek. Yağışlar  Doğu Kadaradeniz,  Doğu Anadolu’nun ku  zey ve doğusunda,  kuvvetli olmak üzere  Batı ve Doğu Karade  niz’in iç kesimlerinde  karla karışık yağmur  ve kar diğer yerlerde  yağmur ve sağanak  şeklinde olacak.  Önce bir noktayı belirteyim;  Cumhuriyet’ten arkadaşım,  dostum, meslektaşım, yazar  Mustafa Balbay artık bir  simgedir. Yani herhangi bir  başlıkta Mustafa Balbay adını  görünce, onunla birlikte,  Tuncay Özkan, Mehmet  Haberal ve benzeri durumda  olan bildiğimiz veya  bilmediğimiz diğerlerini de  kastettiğimin bilinmesini  isterim.  Mustafa Balbay ya da  Ergenekon davası tutuklu  sanıkları konusu, İstanbul  Cumhuriyet  Başsavcıvekilliği’nin Em.  Oramiral Özden Örnek’e ait  olduğu iddia edilen “darbe  günlükleri” ile ilgili dosyayı  yetkisizlik kararıyla Ankara’ya  göndermesiyle bir kez daha  gündeme geldi.  Dünkü Cumhuriyet’in 13.  sayfasında da belirtildiği gibi,  bu karar ile birlikte  tutukluluklara dayanak sayılan  en önemli çatı da çöktü.  Çöktü, çünkü binlerce sayfalık  iddianameyi düzenleyen  savcılık bu dosya için “davanın  özü” nitelemesini yapmıştı.  Şimdi çok haklı olarak  herkes şu soruyu soruyor:   Peki şimdi Mustafa Balbay  ve benzerlerinin durumu ne  olacak?  Bundan sonraki hukuki  gelişmelerin ne olacağı  konusunu ceza uzmanı bir  hukukçuya mı sormak gerekir,  yoksa tecrübeli bir falcıya mı  bilemiyorum.  Her iki ahvalde de, kendimi  bu konuda fikir beyan edecek  yetkinlikte görmüyorum.  Ancak Balbay ile aynı  tutukluluk yoluyla infaz  uygulamasına maruz  kaldığımız için benzer  konumlarda olduk. Hani  Nasrettin Hoca damdan  düştüğünde, doktor getirmek  isteyenlere, “Yok, benim  halimden en iyi damdan düşen  anlar, onun için siz bana  damdan düşmüş birini bulun  getirin!” demiş ya, bizimki de  o hesap. Bu yüzden Balbay’a  ne olabileceğini kıyas yoluyla  anlatayım.  12 Eylül döneminin önemli  davalarından olan Barış  Derneği davasından duruşma  yargıcının Atilla Ülkü olduğu  sıkıyönetim mahkemesi  tarafından çoğu sanıklar  sekizer yıl olmak üzere, hapis  cezalarına mahkum olduk ve  daha kararın okunduğu, ama  kesinleşmemiş olduğu  duruşma sonunda  tutuklanarak cezaevine  konduk.  Askeri Yargıtay ise, aylar  sonra TCK 141 – 142.  maddelerden  mahkumiyetlerimizi yerinde  bulmayarak bozdu.  Bu karar üzerine, biz başta  olmak üzere, çevremizde  herkes aynı soruyu sordu:   Şimdi ne olacak?  Hukuk kafasıyla düşünenler  aynı şeyi söylüyorlardı:  Tutukluluğun dayanağı  mahkumiyet bozulduğuna  göre, tahliye kararı gelecek.  Ama öyle olmadı.  Askeri Yargıtay’ın bozma  kararına karşın tahliye  olmadık. Çünkü dosya  mahkumiyet ve tutuklama  kararını veren mahkemeye  gönderilmişti.  Kısacası, Askeri Yargıtay’ın  bozma kararının teorik olarak  anlamı ne olursa olsun,  hukuken ve fiilen kıymeti  harbiyesi “sıfır”dı.  Bidayet mahkemesi  mahkumiyet kararında direndi,  tutukluluk halimiz de devam  etti.  Askeri Yargıtay bidayet  mahkemesinin direnme  kararını da bozdu.  Bunun da kıymeti harbiyesi  sıfırdı. Çünkü tutukluluk  yoluyla infaz devam ediyordu.  Askeri Yargıtay’ın kendilerini  çok ciddiye alan kerliferli  üyeleri aslında, okulöncesi  çocukların bakkalcılık  oynaması gibi, yargıç  kisvesiyle adalet dağıtma  oyunu oynuyorlardı, hiç  sıkılmadan...  Konuyu uzatmayalım.  Sonunda sanıkların büyük  bölümü 38 ay (bir bölümü 38  ay 20 gün) hapis yattıktan  sonra, tahliye oldular, hiçbiri  141 142. maddelerden  hüküm giymedi.  Ama bütün bunların kıymeti  harbiyesi yoktu. Çünkü eğer  mahkumiyetleri kesinleşseydi  bile, en az yatan 40, en çok  yatan 20 gün daha yatıp  çıkacaktı.  12 Eylül’de, adalet buydu.  Tahliyemizden bu yana 25 yıl  geçti, bir şey değişmedi.  Şimdi aynı soruyu hep  birlikte soralım isterseniz:   Son yetkisizlik kararının  kıymeti harbiyesi nedir? Şimdi  ne olacak?...  asirmen@cumhuriyet.com.tr  DÜNYADA BUGÜN  ALİ SİRMEN  Şimdi Ne Olacak  Balbay’ın Durumu?  ‘Askerler  Köşk’e gelmeliydi’  Çankaya Köşkü’ndeki resepsiyonda, ayrı bir  resepsiyon düzenleyen askerleri eleştiren Başbakan  Erdoğan, ‘Bu gecenin resepsiyonu burasıdır’ dedi  ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) –  Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Cum  huriyet Bayramı nedeniyle Çankaya Köş  kü’nde verdiği resepsiyona askerler katıl  madı. Başbakan Tayyip Erdoğan, Genel  kurmay’ın Merkez Orduevi’nde resepsi  yon düzenlenmesini eleştirerek, “Buraya  gelmeliydiler” dedi. Gül, “Türkiye’nin  gerçeği burada” derken, eşi Hayrünnisa  Gül, “Sabırlıyız” diye konuştu.  Köşk’teki resepsiyona eşiyle katılıp ka  tılmayacağı merak edilen Erdoğan Köşk’e  eşsiz gitti. Emine Erdoğan, resepsiyona  az bir süre kala Keçiören’deki evine geçti.  Resepsiyona katılmayan CHP lideri Ke  mal Kılıçdaroğlu, İstanbul’da halk yürü  yüşüne katıldı. CHP’den yalnızca Ahmet  Tan ile Harun Öztürk resepsiyona geldi.  BDP lideri Selahattin Demirtaş ve MHP  lideri Devlet Bahçeli resepsiyona katıldı.  ‘Kimse rahatsız olmamalı’  Erdoğan, gazetecilerin çifte resepsiyonla  ilgili soruları üzerine, “Bu gecenin resep  siyonu burasıdır. Bunun dışındaki re  sepsiyonları doğru bulmuyorum. TSK,  temsilcileriyle bugüne kadar hep bura  ya geldiler. Yine gelmeliydiler. Bakın  çok güzel ortam var. Hep bunu özledik.  Kimse bundan rahatsız olmamalı” dedi.  Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun tavrını nasıl  değerlendirdiğinin sorulması üzerine, “Si  yasete alışacak. Bunlar şık şeyler değil.  Daha önce muhalefet partisi cumhur  başkanı Meclis’e geldiğinde ayağa kalk  mazdı. Şimdi ayağa kalktılar. Ama eski  liderleri yine oturdu. Siyasette ilkeniz  yoksa rüzgâr önündeki yaprak gibi sav  rulursunuz” diye konuştu. Erdoğan, eşi  ya da kızının neden gelmediğinin sorulma  sı üzerine “Kızım Gaziantep’te bir pa  nelde, eşim ise dünürlerle beraber” dedi.  Erdoğan, Hürriyet yazarı Oktay Ekşi’nin  HES’lerle ilgili yazısına sert tepki göstere  rek, “Eğer gazetecilik buysa ben bunun  la savaşırım. Kullandığı ifade, adamın  cibilliyetini gösteriyor” diye konuştu.  Hayrünnisa Gül: Sabırlıyız  Cumhurbaşkanı Gül, resepsiyona katıl  mayanların anımsatılması üzerine, “Tür  kiye’nin tüm gerçekleri, farklılıkları,  renkleri, realiteleri hepsi burada. Türki  ye burada” dedi. Hayrünnisa Gül ise, ga  zetecilerin “Sizin açınızdan çok stresli  bir süreç yaşandı” demeleri üzerine,  “Haklısınız ama biz olgunuz, sabırlıyız,  her şeye alışkınız” ifadesini kullandı.  DEM RTAŞ: K MSE BÖLÜNME STEM YOR  Resepsiyonda Gül, BDP lideri Demirtaş  ve milletvekilleriyle bir süre sohbet etti. De  mirtaş, “Eğitime Kürtçe girmelidir, okul  larda öğretilmesini istiyoruz” dedi. Gül  de, “Eskiden bunlar konuşulamazdı. Di  yalogla Türkiye her sorunu halleder. An  cak kan, şiddet ve ölüm olmaması lazım.  Çünkü bunlar oluru olmaz yapıyor” yanı  tını verdi. Demirtaş’ın “Bizce artık Türki  ye’de bölücülük tehlikesi yoktur. Kimse  bölünme istemiyor” demesi üzerine Gül,  “Kan ve şiddet oldukça herkes her şeyi  düşünüyor” dedi. Gül, gazetecilerin Demir  taş’ın sözlerine katılıp katılmadığının sorul  ması üzerine, “Kim böyle bir Türkiye’den  ayrılmak ister ki? Diyalogla her sorun çö  zülür. Bu memleket hepimizinse sorumlu  luk da hepimizindir” diye konuştu. MHP  lideri Bahçeli, askerlerin ve Kılıçdaroğ  lu’nun katılmamasıyla ilgili olarak “Üzücü  buldum. Cumhuriyetin kutlandığı yerde  onun tüm unsurlarının bulunmasında  fayda vardır” dedi.  ‘20 ay sonra Gül olmayabilir’  CHP’li Ahmet Tan, gazetecilerin soruları  üzerine, “Cumhuriyet ve Cumhurbaşkan  lığı ebedidir. Cumhurbaşkanları ise fani  dir. 20 ay sonra bu makamda Abdullah  Gül olmayabilir. Bu mekân millete aittir.  Kızımla bu anlayış içerisinde cumhuriyeti  kutlamaya geldim” dedi.  Resepsiyon ilk kez davetliler  dışındaki basın mensuplarına  kapatıldı. Sadece Anadolu  Ajansı ve TRT’nin çekim yap  masına izin verildi. Resepsi  yonda türbanlı konuk sayısı  nın oldukça fazla olması dik  kat çekti. Konukların karşı  lanması sırasında bazı türban  lı konukların Abdullah  Gül’ün, bazı erkek konukların  da Hayrünnisa Gül’ün elinin  sıkmaması dikkat çekti. Hay  rünnisa Gül’ün elini sıkma  yanların arasında Sağlık Ba  kanı Akdağ, Ankara Milletve  kili Kupusuz ve Diyarbakır  Milletvekili İhsan Aslan vardı.  CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Paşabahçe  Devlet Hastanesi’nden “sendikal faaliyetleri”  nedeniyle işten atılan ve yaklaşık 110 gündür  işe dönüş mücadelesi veren ve dün açlık grevi  ne başlayan temizlik işçisi Türkan Albayrak’ı  ziyaret etti. Kılıçdaroğlu, “Ülkedeki bütün ka  dınlara örnek olacağınızı düşünüyorum. Uma  rım bu sesinizi Ankara’daki sağır kulaklar du  yar” dedi. Kılıçdaroğlu, mücadelesini daha  güçlü sürdürebilmesi için Albayrak’a açlık gre  vini bırakması önerisinde bulundu.  ‘Sağır kulaklar’ duysun  EL N SIKMADILAR   
            
    
