24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Açılım mı Kapanış mı?.. Açılım, saçılım derken iş çıkmaza girdi. Asker, azıcık sesini yükseltti, unutulmak istenen bazı temel gerçek- leri anımsattı da, ondan mı? Ne olduğu belli olmayan bir garip işti bu! Gelin tar- tışalım diyorlardı, ama neyin tartışılacağını bilen yoktu! Boşlukta karşılıklı küfürler, ağır sözler, suçlamalar... So- nunda asker konuştu, konu da şimdilik kapandı. Oysa ilk açılımı SHP lideri Erdal İnönü yapmıştı. Bu- nu niye kimse anımsamaz? Kürt kökenli aydınları TBMM’ye milletvekili olarak kazandırmıştı. Bir bütün- leşme, anlaşma, yönetime katılma olanağı yaratılmış- tı. Ama bu davranışın önemini anlamadılar. Kürsüde ant içmeye çıkan Leyla Zana, her şeyi berbat etti. Bile bi- le yaptı. Oysa yasalara uygun biçimde davransa, Kürt- çe ant içmeye kalkışmasa, allı, yeşilli, sarılı boyun at- kısıyla gövde gösterisine girişmese Erdal Bey’in açılı- mı başarılı olacaktı. Aylarca, yıllarca hapislerde yattı CHP’li Kürt mil- letvekilleri!.. Özgürlüğe çıktıktan sonra da eski tu- tumlarını sürdürmeye kalktılar... AKP’nin giriştiği “açılım” olayını destekleyeceklerine, karşıtı istekler- le eski yollarından dönmediklerini gösterdiler. Tür- kiye’de ikinci bir devlet yaratmak mı, Türkiye’yi Kür- diye biçimine sokmak mı, Apo’yu lider saymak mı, toplantılarda binlerce insanı ortalığa dökmek ..hep- si yaşandı, yaşanıyor. Muhalefet partileri, olmayacak bir tutumu haklı olarak eleştirdiler... Açılım yapılacak ama nerde çözüm, nerde yorum, nerde plan, nerde inandırıcı bir düşünce, bir fikir, bir öneri?.. Biri yetmezmiş gibi şimdi de Ermeni açılımı!.. Ardın- dan Kıbrıs açılımı!.. Türkiye’nin açılımına ne zaman sı- ra gelecek?.. Bir yanda terör çeteleri askerimizi vurmaya devam ede- cek, bombalar patlayacak, mayınlarla yeni kurbanlar ve- receğiz, kısacası yirmi beş yıldır yaşanan kanlı eylem- lere karşı Türk askeri yüklendiği görevini sürdürecek... Birtakım, sözde yazarlar, düşünürler, on iki kötü adam diye anılanların yazılarla, sözlerle desteklemesini yeter- li bulan, Tayyip Bey’in birden önceki tutumunu değişti- rip tek ulus, tek bayrak, tek devlet demeye başladığını gördük! Asker uyarana kadar başka türlü konuşuyordu, bir de baktı ki girdikleri yol bir çıkmaz! Hem kendi ba- şarısızlıkları, hem de karşılarındakilerin akıl almaz istekleri, baskıları... Bir kalkışırsak kırk milyonu ortaya dökeriz gi- bilerden korkutucu davranışları, açılımı çıkmaza soktu. Bir süre, açılım denen şeyin nereye varacağını gözleyen Silahlı Kuvvetler de sonunda sesini yükseltti. “Demokrasi açılımı” böyle olmaz! Her şeyden önce iyi niyet gerek. “Ben yaptım oldu” diye kendini aldat- mak yetmez! Ülkenin gerçek aydınlarını, ulusseverle- rini, barıştan, dostluktan, kardeşlikten yana olanları bir araya getirmek, Kürt, Türk, Çerkez, Laz, Boşnak vb. ay- kırılıkları bir yana atıp Türk kimliğinde buluşmak. De- mokrasinin temel koşullarına uyarak, yalan yanlış yol- lara sapmadan, Silivri’leri, bilmem neleri gündemden çı- kararak... Gerçek açılım, anayasaya bağlı bir demokrasi anla- yışının herkesçe benimsenmesidir! Başta iktidardaki par- tinin, o partinin hükümetinin!.. PENCERE Çok Alâmet Belirdi... İlginç sözcükler ve deyişler, kozasını yeni yır- tan kelebekler gibi ortalıkta kanat çırpmaya baş- ladılar; gazetelerin köşelerinden göz kırpıyorlar: - Ademi merkeziyet.. federal devlet.. federe dü- zen.. eyaletler.. bölgesel yönetim.. Nerden çıktı bu?.. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, AKP’nin ‘Kamu Yönetimi Temel Yasası’nı yeniden görü- şülmek üzere Meclis’e geri verdi... Vay sen misin bu işi yapan!.. Medyada ne kadar dinci ve yalaka takımı var- sa, Sezer’e saldırmak üzere tam bir ittifakın içi- ne girdiler; veryansın ediyorlar... Adına ister ‘federe devlet’deyin, ister ‘eya- let’deyin, ister bir başka şey deyin; devlet için- de ikincil devlet düzeni, sözgelimi ABD’de var.. Almanya’da var.. Çok mu güzel?.. Bizde de olsun mu?.. Olsun!.. Yani?.. Hukuk ukalalığına gerek yok; Diyarbakır Bele- diye Başkanı Osman Baydemir bu durumda “Eyalet Reisi, Federe Devletin Cumhurbaşkanı”ya da “Bölge Devletinin Başkanı”olsun... Üstü örtülü ya da açık (destekçilerine bakar- sanız) gidişatın pusulası bu yolu gösteriyor. Ancak AKP’nin aklı etnikçi yana yatmıyor; onun yeni kamu düzeninden ya da ‘ademi mer- keziyet’ten muradı kendi raconuna göre... Nedir o?.. Yapılan bütün araştırmalar gösteriyor ki, Tür- kiye, kırk yıldan beri yapılan yatırımlarla toplum- sal yapısında tarikatlara ve cemaatlere bölünü- yor. Daha birkaç gün önce AKP iktidarının gazete- si ‘Yeni Şafak’, “Güneydoğu’da Nakşilik”diye bir inceleme yayımladı; “Etnik Milliyetçiliğe Kar- şı Nakşi Tarikatı”nı çıkarmak niyetindeler; yapılan araştırmaya göre tüm müritler cemaatin başındaki şeyhin önünde mum gibi imişler... Şeyh ne derse önü de ardı da o!.. Şeyhlerin postlarında oturduğu eyaletlerden olu- şan bir demokratik Türkiye’de ‘kamu düzeni’nin manzarası, doğrusu iştah kabartıyor. Yurttaş’ı mürit’le birbirine karıştıran siyasal bilinçsizliği topluma aşılayan yalaka medyanın ta- kıyye iktidarına sonsuz desteği, Cumhurbaşka- nı Sezer’in üstünde yoğunlaşan bir saldırıya dönüştü... Hayra alâmet değil bu!.. Ne Van’da yaşananlar iç açıcı ne de Diyarba- kır’dan İstanbul’a dek ülke coğrafyasındaki terör göstergelerinin hesabında ortaya çıkan kanlı ipuçları olumlu görünüyor... Üniversite reform tasarısına imam okullarını so- kuşturan, hızlandırılmış tren kazasını mintarafil- lah sayan, ülkeyi cemaatler harmanında ele alıp etnikçiliğe karşı Nakşiliği güvence gibi gören, ik- tidara geçtiğinden beri askere bozuk çalan bu ik- tidarın yasal hakkını kullanan Cumhurbaşka- nı’na tutumu iyiye işaret değil... AKP iktidarı, Kuzey Irak’a Amerika yerleşti- ğinden bu yana Beyaz Saray yönetiminin PKK’nin icabına neden bakmadığını Bush’a sorsa ya... (12 Ağustos 2004 tarihli yazısı) B aşbakan herkesten “Kürt Açı- lımına” katkõ istiyor; dilerim bu görüşlerim dikkatle değer- lendirilir!.. Hiç kuşkusuz, PKK terörü ve Kürt sorunu, Türkiye’nin çözüm bekleyen en can alõcõ ve önemli konularõndan birisi- dir; belki de en önemlisidir. Bu nedenle Tür- kiye’nin Kürt sorunu, geniş tabanlõ bir uz- laşma temeline dayanan, bir devlet ve top- lum politikasõ belirlenerek çözülmelidir. Bu çok önemli konuyla ben Almanya’da 1985’ten bu yana ilgilenen, tartõşan, fikir üre- ten ve yürüten birisiyim. Kanõmca, daha fazla zaman kaybetmek- sizin yeni yaklaşõm şu hedefleri öngörme- lidir: ? Türkiye’de etnik kökeni Kürt olan, ana- dili Kürtçe olan ve farklõ bir kültüre sahip Kürt halkõnõn varlõğõ benimsenmelidir. ? Öte yandan unutulmamalõdõr ki, bin yõ- la yakõndõr iç içe ve bir arada yaşamakta olan Türk-Kürt ve diğer farklõ kültürden ve kö- kenden insanlar arasõnda, milyonlarca ev- lilikler yapõlmõş; aileler arasõ kaynaşma ve akrabalõklar oluşmuştur. Bu gerçek, Türki- ye’de yaşayan farklõ etnik köken ve kül- türlere sahip insanlarõn, artõk etle kemik ha- line geldikleri herkes tarafõndan bilinmeli ve bu vazgeçilemez bir olgu olarak kabul edilmelidir. ?Türkiye’nin her yöresinde resmi okul di- linin Türkçe olmasõ asla tartõşma konusu ya- põlmaksõzõn, anadili Kürtçeyi öğrenmek isteyen öğrenciler için “anadil dersi” ve- rilmelidir. ? Günümüzde serbest olan Kürtçe kitap, dergi, gazete, kaset, radyo ve TV yayõnla- rõ için, yasal engeller varsa, bunlar kaldõ- rõlmalõdõr. ? Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin üni- ter yapõsõna kesinlikle bağlõ kalõnarak yerel yönetimlerin yetki ve etkileri, katõlõmcõ bir anlayõşla arttõrõlmalõ, aşõrõ merkeziyetçi devlet yapõsõ, bu amaçla çağdaş bir re- formdan geçirilmelidir. ? Bölgeler arasõnda mevcut olan kalkõn- mõşlõk dengesizliğini giderebilmek için, ivedi olarak adõmlar atõlmalõ ve bu neden- le yeni bir 5 yõllõk kalkõnma planõ hazõrla- narak plan hedeflerinin tam anlamõyla ya- şama geçirilmesine çalõşõlmalõdõr. Türkiye’nin tabii ki ödün veremeyeceği kırmızı çizgileri olmalıdır Tarihten ve benzer deneyimleri olan di- ğer ülkelerden ders almamak, bunlarõ gör- mezlikten gelmek, yapõlabilecek en büyük hata olur. Burada şunu özellikle vurgulmak isterim ki, “kırmızı çizgiler olmaksızın her şeyi açıkça tartışalım” biçiminde ortaya atõ- lan ham görüşler, Türkiye’yi yakõn bir ge- lecekte iç savaşa sürükleyebilir. ABD’li diplomat Holbrooke, “Eski Yu- goslavya ve Türkiye arasında hiçbir ben- zerlik yok” diyor. Holbrooke bu sözü, Sa- yõn Baykal’õn “Yugoslavya gibi oluruz” çok doğru uyarõsõna yanõt olarak söylüyor. Türkiye’nin kuruluş felsefesi ve şu andaki devlet yapõsõnõn eski Yugoslavya’ya ben- zemediği doğrudur. Ancak eski Yugoslav- ya’nõn, bir iç savaşa sürüklenme ve dağõl- ma nedeni, üniter olmayan, etnik temelli fe- deral yapõsõndan kaynaklanmõştõr. Etnik ayõrõmlara göre oluşturulan federal devlet ya- põlarõ, zamanla dağõlmak zorundadõr. Bu, dünyanõn ikinci süpergücü Sovyetler Birli- ği’nde bile önlenememiştir. Tüm gelişme- ler ve göstergeler, AB’nin başkentinin bu- lunduğu Belçika’nõn da yakõn bir gelecek- te dağõlmayla karşõ karşõya kalacağõnõ gös- termektedir. Bu nedenle, Holbrooke -belki de isteye- rek- yanõltõcõ bir sonuca varõyor. Eğer Tür- kiye, bazõ çevrelerin istediği gibi, üniter ya- põsõndan ödün verir, ismi federal yapõ olmasa bile Güneydoğu’da buna benzer yeniden bir yapõlanmaya izin verirse, bunun sonucu ola- rak, ileri bir tarihte kesinlikle ayrõ bir Kürt devleti kurulabilir. Öcalan’õn ve ona des- tek verenlerin önerileri, aynen bu amacõ içer- mektedir. Bunu görmemek için ya son de- rece saf ya da cahil olmak gerekir. Bu kırmızı çizgiler şunlar olmalıdır: ? Türkiye’nin ulus devlet ve üniter dev- let yapõsõ asla tartõşõlamaz ? Türkiye’nin resmi dili ve okul dili Türkçedir. ? Türkiye’de ortak ulusal kimlik Türk kimliğidir. Ancak her isteyen kendi etnik kö- kenine ve kültürüne tabii ki atõfta buluna- bilmelidir; örneğin, “Ben Kürt kökenli Türk’üm; Çerkez, Tatar, Boşnak, Arap, Arnavut kökenli Türk’üm” gibi... Tõpkõ “İtalyan, Kenya, Meksika kökenli Ame- rikanım” diyen Amerikanlar gibi. Ve bizim Almanya’daki varlõğõmõz henüz yarõm asõr olmamõşken, kendimizi “Türk kökenli Alman” olarak nitelediğimiz gibi... Geçmişte ve günümüzde, farklõ etnik kesimlerden geniş halk kitlelerini bünyesinde barõndõrmayan ülke sayõsõ yok denecek ka- dar azdõr. Ancak hepsinin de ülke isimleri, o ülkedeki en büyük halkõn ismiyle anõlõr. Bu ülkelerin vatandaşlarõnõn ulusal kimli- ği, pek tabii ki bu isimleri taşõrlar: Çin, Rus, Fransõz, İtalyan. Alman gibi… Almanya’yõ örnek alõrsak, Alman Ana- yasasõ’nda “Alman” veya “Almanlar” kavramõ belirgin olarak kullanõlmakta ve hat- ta, bazõ temel hak ve özgürlüklerden yalnõzca Almanlarõn yararlanabileceği belirtilmek- tedir. 116. maddede de “Alman vatanda- şı olan kişi Almandır” denilmektedir. Ha- tõrlatalõm: Almanya’da, farklõ etnik köken- lerden 20 milyon insan yaşamaktadõr. Günümüzde yapõlan tartõşmalarda, bazõ çevreler, Türkiye Cumhuriyeti Anayasa- sõ’ndan “Türk” kavramõnõn çõkarõlmasõnõ isteyecek kadar ileri gitmektedirler. Türk Devleti’ni ve vatandaşõ olunduğu halde Türk olmayõ kabul etmeyenlerin hedefi çok açõktõr. Bunlarõn istediği, Türk Devleti’nden ve Türk olmaktan ayrõlarak başka bir “ulusal kimliğe” yönelmektir. Bu, kõsa süreli bir he- def değildir, ancak bugünden izlenen stra- tejilerle adõm adõm bu hedefe varõlmak is- tenmektedir. ?Devlet ve hükümet, terör örgütü PKK’yi Kürt sorununun çözümünde muhatap almaz. PKK, kayõtsõz koşulsuz silah bõrakmalõ ve yalnõzca demokratik ve parlamenter yoldan yasal bir örgütlenmenin çatõsõ altõnda ça- lõşmayõ kabul etmelidir. DTP’nin, “Kürt açılımı” konusunda, adeta kendi varlõğõnõ inkâr edercesine, PKK’yi adres göstermesi ve PKK’nin mu- hatap alõnmasõnõ istemesi, kendi parlamen- ter varlõğõyla çelişmektedir. Kürt sorunun- da çözümün muhatabõ PKK ise DTP’nin varlõk nedeni nasõl açõklanabilir? Sayõn Ahmet Türk’ün, parlamentoda temsil edi- len bir partinin başkanõ olarak, Roj TV’ye verdiği demeçte “..bu aşamada silahların bırakılamasını istemenin anlamsız ol- duğunu,…” söylemesi (eğer bu haber ger- çekse), asla kabul edilebilir bir politika de- ğildir. ? Türkiye komşu ülke sõnõrlarõndan gelen terör saldõrõlarõna izin vermez. Cumhurbaşkanõ Sayõn Abdullah Gül’ün ve Başbakan Sayõn Recep Tayyip Erdo- ğan’õn, yukarõda sõraladõğõm görüşlerimi önemle dikkate almalarõnõ diliyorum. Türkiye’nin Kõrmõzõ Çizgileri... Prof. Dr. Hakkı KESKİN Federal Almanya Parlamentosu Milletvekili Siyasal Bilgiler Öğretim Üyesi Eğer Türkiye, bazõ çevrelerin istediği gibi, üniter yapõsõndan ödün verir, ismi federal yapõ olmasa bile, Güneydoğu’da buna benzer yeniden bir yapõlanmaya izin verirse, bunun sonucu olarak, ileri bir tarihte kesinlikle ayrõ bir Kürt devleti kurulabilir. SAYFA CUMHURİYET 3 EYLÜL 2009 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER E ge’nin bazõ il, ilçe ve köylerini dolaşmak için İzmir’den çõktõm yola. Manisa Salihli’yi geçtikten sonra, sağlõ sollu yeşil yapraklarõn arasõndan parõldayan altõn sarõsõ üzüm, iştah kabartõyor. Ama bu güzel görüntünün aksine o altõn sarõsõ üzümleri toplayõp kasalara yerleştiren amelelerin gözlerindeki õşõk sönük... Üzüm işinde çalõşarak geçimini sağlayan Fadime Aşçıoğlu, “2008 yılında 20 liraya çalışmıştım, bu yıl da aynı. Halbuki günlük yevmiyemizin en az 25 lira olmasını bekliyorduk. Evimizde kullandığımız elektrik, su ve mutfak masraflarımız yüzde yüz arttı. Ramazan da geldi, şimdi bu fiyatlar iki kat daha artar. Emeğimizin karşılığını alamıyoruz” diye dert yanõyor... Denizli Sarayköy’e doğru bağlarõn arasõndan ilerliyorum. Yol kenarõndaki küçük çardağõn altõnda üzüm satan İrfan Amca’ya üzümün tadõnõn nasõl olduğunu soruyorum. Biraz ekşi olduğunu söylüyor. Üzümün kilosu turfanda olduğu için 5 TL. “Amca biraz pahalı değil mi” diye sorduğumda, “Oğlum bir hafta sonra 1.5 liraya alıcı bulamayız” diyor. “Amca bağlarda üzüm nasıl?” diyerek sohbeti sürdürüyorum. “Sorma!” deyip ekliyor, “Her yıl başımıza bir şeyler geliyor. Geçen yıl üzüm para etmedi. Bu yıl da biraz soğuk etkiledi, diğer yandan üzüm külleme (rüzgâr kaynaklı hastalık) buldu, yaptığımız masraflarımızı zor alabileceğiz. Durumumuz hiç iç açıcı değil.” Sarayköy’de bir yakõnõmõn yanõnda kaldõm. Sabaha karşõ saat 03.00 sularõ. Amele taşõyan dizel araçlarõn marşlarõ birer birer basõlõyor. Yaşlarõ 16 ile 60 arasõnda değişen kadõnlõ erkekli 33 kişi, 15 kişilik araca, canlarõ pahasõna doluşuyor ve bağlarõn yolunu tutuyor. Günlük kazançlarõ 20 TL, üst üste tütün balyasõ gibi yol alõyorlar. Bir kaza olursa halimiz ne olur diye düşünmeden. Çünkü onlarõn tek amacõ ekmek paralarõnõ kazanabilmek. Bu insanlarõn hiçbir sağlõk güvencesi yok. Karõnlarõnõ doyurabilmek için 37 dereceyi bulan sõcağõn altõnda elleri yüzleri simsiyah, kavrulmuş, alõnlarõnõn terini üzümün altõn sarõsõna katõyorlar... Bugünün başbakanõ ve bakanlarõ dõş güçlerden aldõğõ talimatla tutturmuş bir Kürt açõlõmõ onunla yatõp onunla kalkõyor. Üreticiye, esnafa, işçiye, dula, memura, yetime “Senin halin nedir” diye soran, emeklilerin temsili cenaze tabut taşõma eylemini gören yok... Altõn Sarõsõ... İsmail ÇETİNKAYA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear