Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 28 EYLÜL 2009 PAZARTESİ
6 SÖYLEŞİ
CMYB
C M Y B
Vehbi Şahin, Fransa’da 3 mağaza açõp Exaltation adõnda, kadõn giyimi üzerine butik bir marka yarattõ
ÖZLEM YÜZAK
K
onya’da terzi çõraklõğõndan
Paris’te butik mağaza
sahipliğine uzanan uzun bir
yol... 36 yõldan beri
modanõn merkezi Paris’te yaşayan
Vehbi Şahin, kentin en iyi
semtlerindeki üç mağazasõnda
Exaltation markasõ ve özgün
tasarõmlarõ ile kadõnlarõ giydiriyor.
“Öyle çok büyümek gibi bir hedefim
hiç olmadı. Amacım Paris’te bir
Türk markasını yaratmaktı, bunu
da başardım” diyen Vehbi Şahin’in
ilginç bir yaşamöyküsü var. Tõpkõ
filmlerdeki gibi... “Elimde küçük bir
valiz, üç beş kuruş para ve bir
otobüs bileti ile başladı her şey”
diyen Şahin, muzipçe ekliyor: “Ama
valizim tahta değildi.” Vehbi Şahin
ile Paris’te marka olabilmenin
öyküsünü konuştuk.
- Nasıl başladı sizin öykünüz?
- VEHBİ ŞAHİN: 1949
doğumluyum. 1961 yõlõnda ilkokulu
Konya’da bitirdikten sonra babam beni
astsubay olmam için okula yazdõrmaya
çalõşõrken dayõm “Bırak da bu çocuk
zanaatkâr olsun” diyerek beni bir terzinin
yanõna verdi. 3 yõl çõraklõk dönemim oldu.
Ustalarõm 1950’li yõllarda Fransa’da Pierre
Cardin gibi büyük markalarda çalõşmõşlardõ.
Çok iyi terziydiler. Ben de onlarõn
yaptõklarõna heveslendim. Paris’e gitmeyi
ta o zaman kafama koymuştum. 1970 yõlõnda
askere gittim. Ankara’da Hava Kuvvetleri
Komutanlõğõ’nda terzi olarak askerliğimi
yaptõm. Orada da Paris’e gideceğimi
söylediğimde benimle dalga geçiyorlardõ.
Ben de “Göreceksiniz” diyordum onlara...
Hevesim hiç kõrõlmadõ. O zaman çok sõkõ bir
dönem vardõ. Yurtdõşõna otobüs
bulamõyordunuz kolay kolay. Her neyse
bilet alabildim ve 1973 yõlõnda 22
yaşõndayken cebimde çok az para ve küçük
bir valiz ile Konya’dan yola çõktõm. Önce
İstanbul’a, oradan da otobüsle Fransa’ya. 4
gün sonra Paris’te indiğimde elimde sadece
tek bir adres vardõ. Ustalarõmõn bir
tanõdõğõnõn kapõsõnõ çaldõm. Ama adam
benimle ilgilenemeyeceğini söyleyerek içeri
bir almadõ. Dil bilmiyordum, kalakaldõm
ortada. Bir otele gittim önce. Ardõndan da
sağda solda dolaşmaya, Türklerin olduğu
kahvehanelere gitmeye başladõm. 8-10 gün
sonra birilerini buldum. Yardõmcõ oldular ve
bir fabrikada õsmarlama giyim üzerine işe
başladõm.
- Tabii kaçak çalışıyordunuz o zaman...
- Elbette. Daha yeni gelmişim. Fransa’da
iş bulmak, kendini kabul ettirmek kolay
değil ki. Eğer bu kentte kalacaksam önce
hõzla Fransõzca öğrenmeye başlamam
gerektiğini anlamõştõm. Bir dil okuluna
yazõldõm. Bu arada çalõştõğõm işten
ayrõlmõştõm. Tesadüf eseri bir tanõdõktan bir
fabrikada usta aradõklarõnõ öğrendim. Gittim
iş görüşmesine. Atölyede pantolon
dikiyorlar. Ama bir sorun var. Pantolonun
kemerinde bir kavis var, kimse yapamõyor.
“Bir dakika” deyip pantolonu elime aldõm.
Önce heyecandan, ben de yanlõş yaptõm ama
kendimden eminim, hatanõn nerede
olduğunu biliyorum. Bir daha denemek
istediğimi söyledim. Hatalõ kõsmõ buldum ve
düzelttim. Patronun hanõmõ da orada o anda
ve ortak. Kadõn Fransõz ama köken Ermeni.
“Bana yarın sabah pasaportunu al gel”
dedi. O kadõnla vatandaşlõk bürosuna gittik.
Aldõlar bir büroya. Emniyet müdür
muaviniymiş karşõmõzdaki, o da Ermeni
asõllõ. 3 aylõk oturma izni
alabildim o kadõnõn sayesinde... Uzun yõllar
çalõştõm o fabrikada. Şef oldum. Türkiye’den
Fransa’ya gelmiş olan birçok insana iş
verdim...
- Kendi işinizi ne zaman kurdunuz?
- 1992 yõlõnda. Patronla aramõzda bir
nedenle anlaşmazlõk oldu. Aşõrõ milliyetçi
bir laf etti. Alõndõm. Sonra özür dilese de
artõk benim için o defter kapanmõştõ. “Bu
kadar birikimim oldu, neden kendi işimi
kurmayayım ki?” düşüncesinden yola
çõkarak şirketi kurdum. Ama o zaman
Fransõz vatandaşõ olmayanlara şirket
kurdurmuyorlar. Ben de bir Fransõz tanõdõğõn
üzerine kurdurdum şirketi, zaman geçtikten
sonra üzerime aldõm. Şirketin adõ Ufuk. Hâlâ
devam ediyor. Sonra markanõn adõnõ
koyduk: Exaltation.
Kõzõm ve damadõmla birlikte devam ettik.
Sonra okulu bitirince oğlum da katõldõ
aramõza...
- Kaç çocuğunuz var bu arada?
- 2 kõzõm, 2 de oğlum var. Ben Konya’dan
kalkõp Paris’e geldiğimde henüz bir aylõk
evliydim. Sonradan karõmõ da aldõrdõm
yanõma... Oğlumun biri işin başõnda duruyor.
Biri Londra’da eğitim alõyor. Kõzõmõn biri
muhasebeyi bitirdi. Diğer kõzõm evli,
Türkiye’yi tercih etti....
- İmalatı da Fransa’da mı
yapıyorsunuz?
- Şirketim kadõn dõş giyimi üzerine. Başta
üretim orada yapõlõyordu. 100’e yakõn
eleman çalõştõrõyordum. Sadece Türkler
değil, farklõ uyruklarda bir sürü insan çalõştõ.
Ancak bir noktada Fransa’da imalat
zorlamaya başladõ. Bunun üzerine üretimi
Türkiye’ye kaydõrdõk. 2003 yõlõnda Eksa adlõ
bir şirket kurduk burada. Önce fason
üretimle işe başladõk. Ardõndan kendi
imalatõmõzõ da yapmaya başladõk. Fransa’da
tasarõmõ yapõyor, burada üretiyoruz. Şimdi
toptan satõş da yapõyoruz. Osmanbey ve
Laleli’de şube açtõk. İç piyasayõ
düşünmedik, çünkü ürün stokumuz
kendimize yeterli... Tabii çoğunlukla
sevkõyat Paris’e oluyor.
- Ürünleriniz hangi kesime hitap
ediyor?
- Butik tarzõ üretim yapõyoruz. Daha çok
elit kesime hitap ediyoruz. İş kadõnlarõ,
yöneticiler...
Şimdi yelpazeyi daha kadõnsõlaştõrdõk...
Abiye giysilere de girdik... Paris’te ilk
mağazayõ 1992 yõlõnda açtõk. Şimdi 3
mağazamõz var. Hepsi de en gözde yerlerde.
Exaltation mağazalarõndan biri Paris’in
göbeğinde, Opera’nõn tam karşõsõnda Grand
Hotel’in yanõnda mağazamõz. İnsanlar
giriyor çõkõyor, alõşveriş yapõyor, ama bir
Türk markasõ olduğunu pek bilen yok.
İlk 15 sene Türk markasõ olduğumu
söyleyememiştim. Söyleyemezdiniz o
dönemde. Ama şimdi
kendimizi kanõtladõk.
Artõk rahatça gururla
söylüyorum...
- Krizden etkilendiniz mi?
- İşin açõkçasõ çok fazla etkilenmedik. Belki
yüzde 10-15 kadar bir düşüş oldu satõşlarda, o
kadar.
Etkilenmememin nedeni, yõllardan beri beni
tanõyan oturmuş müşterilerimin olmasõ. Sa-
man alevi gibi değil yani.
Butik çalõşõyoruz. Fazla üretim yapmak
gibi bir kaygõmõz yok, çünkü aynõ kaliteyi
tutturamõyorsunuz. Türkiye’den sevkõyatõ
TIR’larla yapõyoruz.
Aşağõ yukarõ 120 bin adet geliyor. Ge-
çen yõl 200 bin yapmaya karar vermiş-
tik. Kalite düşünce durdurduk. Müşteri-
lerden hemen ihtar alõyorsunuz.
- Neden kalite düştü?
- Çünkü kaliteli eleman bulmakta
zorlanmaya başladõk. Eleman kolay
yetişmiyor. Eski sanat okullarõ gibi
zanaatkâr yetiştirecek insanlar olma-
sõ lazõm...
Bir işçi ancak 2-3 ayda yetişiyor.
Artõk düzene girdik ama kolay olmadõ.
Üretim yerimiz Çağlayan’da. Yõl so-
nunda yeni ve daha büyük bir binaya
geçeceğiz.
- Yeni pazar arayışlarınız var mı?
- Rus pazarõnõ düşünüyoruz. Mosko-
va ve Londra’daki fuarlara katõldõk.
Düsseldorf’a da gittik.
Bu arada yeni bir marka daha
oluşturduk: Joseph-eren.
- Türkiye’de hazır giyim sektö-
rünün geldiği noktayı nasıl değer-
lendiriyorsunuz?
- Tabii ciddi bir gelişme var.
Fransa’nõn tekstili bõrakmasõyla
Türkiye şans elde etmiş oldu. Fa-
kat üzülerek söylüyorum, hâlâ fason
olarak üretim yapõlõyor. Fasonu bõ-
rakõp markalaşmamõz lazõm. Bu-
nun için de kendi tasarõmõmõzõ
kendimizin yapmasõ gerek...
Kopya ile bir yere varõlmaz.
Paris’te bir Türk markasõ...
Öyle çok
büyümek gibi bir
hedefim hiç
olmadõ. Amacõm
Paris’te bir Türk
markasõnõ yaratmaktõ,
bunu da başardõm.
Elimde küçük bir valiz,
üç beş kuruş para ve
bir otobüs bileti ile
başladõ
her şey...
V E H B İ Ş A H İ N
BİLİM ve SİYASET
ORHAN BURSALI
Petrol ve Nükleer Yakıt
AKP iktidarı, enerji elde etmek için nükleer
santral kurmakta kararlı.
Nükleer santraldan enerji eldesinin pek çok
sorunu var. Çevresindeki yaşama etkisi, atık so-
runu, kaza olasılığı.. ve pahalılığı. Ama bunları
göze alıyor iktidar.
Şunu belirteyim öncelikle: Nükleer enerji,
Bilgi Toplumu çağının, bilgi toplumu ekono-
misinin enerjisidir... Tıpkı rüzgâr, güneş ve bü-
yük umutların bağlandığı hidrojen enerjisi gibi...
Petrol ise (tabii diğer fosil yakıtlarla birlikte),
giderek yerini bilgi toplumu ve ekonomisine bı-
rakan sanayileşme çağının temel enerji gir-
disidir. Sanayi toplumunun neredeyse bütün te-
mel girdilerini, özelliklerini petrol ile tarif ede-
bilirsiniz.
Petrol, sanayi toplumuna damgasını vurdu-
ğu için, yeryüzünde egemenlik mücadelesi
(komünist/kapitalist siyasal ve ideolojik çatış-
masını bir kenara bırakacak olursak) petrol alan-
ları çevresinde sürdü.
Örneğin Ortadoğu yüzyılı aşkın bir süreyi kap-
sayan bir kapışma alanıdır. Ortadoğu’da petrol
olmasaydı ne ABD Irak’a saldırır ve 1 milyon
Iraklı ölürdü, ne Filistin sorunu böyle çözüm-
süz kalırdı.
Petrol üzerinde ve çevresinde süren egemenlik
mücadelesi, dünyaya, insanlığa çok pahalıya
patladı. Milyonlarca insan öldü, milyonlarca in-
san yaralandı, darbeler yapıldı, insanlık yaralandı.
Petrol ayrıca silahlanmayı tırmandıran, savaş
sanayisine kan ve can veren bir neden/baha-
ne oldu aynı zamanda.
Dünya üzerinde, silahlanma yarışında, silah
üretiminde ve savaşlarda, petrolün payı nedir,
bilen, hesaplayan var mı?
Sadece bu kadar mı?
Petrol (ve fosil yakıtlar), bugün insanlık ile yer-
küre arasındaki gerilimli ilişkilerin nedenidir
de!
Sanayileşme çağının yakıtı fosil yakıtlar, at-
mosferi en çok kirleten, karbondioksit salımı-
nın da ana kaynağı. İnsanoğlu, sanayileşme ça-
ğı ekonomik faaliyetleriyle, tarihin hiçbir döne-
minde görülmemiş bir ölçüde, dünya atmosferini
ve iklimini etkilemiştir. İnsanlık ve tüm canlılar
için, yerküre tehlike çanlarını çalıyor...
Başta petrol olmak üzere fosil yakıtların,
hem insanlığa can, mal, ahlak kaybı olarak ver-
diği zararlara, hem yerküreyi yaşanmaz kılma-
sına kızıyoruz, sinirleniyoruz; kampanyalar ya-
pıyoruz, yenilenebilir enerji kaynaklarına yatı-
rımların arttırılmasını talep ediyoruz...
Ama, petrolün ve kömürün kullanımının ya-
saklanmasını istemiyoruz! Çevrecilerin gün-
deminde böyle bir problem yok.. Greenpeace’in
de! Çevreci partilerin de.
Irak savaşının insanlığa çektirdiği acıyı ve
Irak’a verdiği zararı, biz, “savaş sanayii”nin em-
peryalist, kapitalist sistemin bir zorunluluğu ola-
rak görüyoruz.
Orada petrol olmasaydı bu savaş olmayacaktı!
Ama, nükleer santrallara karşı çıkmak, “çev-
reciliğin amentüsü” durumuna gelebiliyor.
Oysa, nükleer veya atom enerji santrallarının
bugüne kadar insanlığa ve yerküreye zararını
petrolle kıyaslamaya kalkamazsınız!
Çernobil bir simgedir! Bu kaza ile insanlar acı
çekti. Yüzlerce kişi kanser oldu ve bunların bir
kısmı da öldü.
Atom santralları 50 yıldır gündemde ancak bir
kez Çernobil yaşandı. Benzer kazalar da şüp-
hesiz yaşanabilir.
Ama Irak’ta ve dünyanın başka yerlerinde pet-
rol yüzünden bir kaç bin katı Çernobiller ya-
şandı ve yaşanacak.
Nükleer enerji santralları bir güç politikası-
nın aracı değil, ama petrol dünyada emperyalist
hegemonya politikalarının ve savaşlarının ara-
cı, nedeni!
Bugün çok daha gelişen ve güvenli olan atom
enerji santralları, Bilgi Toplumu ve ekonomisi-
nin, sanayi çağına ilk meydan okumasıdır.
Bilimin, bilginin, teknolojinin yükselişinin ve ye-
ni bir ekonominin yakıtını kurma başlangıcının
ilk büyük atılımıdır... Bilimin ekonomide yük-
selişidir..
Atom enerji santrallarını, güneş enerjisi, rüz-
gâr enerjisi ile hidrojen enerjisi izliyor!
Bilgi Toplumu ve Bilgi Ekonomi çağının, sa-
nayi toplumu ve ekonomisinin bağrında filiz-
lenmesinde ve giderek genişlemesinde, atom
enerji santrallarının payı çok büyük.
Bu yazıyla amaç, nükleer enerji santralları in-
şa kararlılığına alkış tutmak değil, salt bazı ol-
gulara dikkat çekmektir.
Şüphesiz yazarın esas niyeti, yenilenebilir
enerji kaynaklarına her açıdan ağırlık verilme-
sidir... Buna da eğileceğim.
‘TTK AKP’nin çiftliği oldu’
ZONGULDAK (Cumhuriyet) - Maden
Mühendisleri Odasõ, Makina
Mühendisleri Odasõ, KESK Enerji,
Sanayi, Maden Kamu Emekçileri
Sendikasõ ve Maden Mühendisleri
Derneği Zonguldak şubeleri dün
düzenledikleri ortak basõn toplantõsõnda
AKP Zonguldak il yönetiminin Türkiye
Taşkömürü Kurumu (TTK) Genel
Müdürü Rõfat Dağdelen’i görevden
aldõrmak için yoğun bir çalõşma içinde
olduğunu öne sürdü. TTK’nin iktidar
partisinin çiftliğine çevrildiğini savunan
demokratik kitle örgütleri, AKP
iktidarõnõ “siyasi kaygõlarla ve keyfi
tasarruflarla yapõlacak atamalardan”
vazgeçmeye çağõrdõ.
Kültür ve Turizm Bakanõ Ertuğrul Günay’õn Ankara’daki AKM’nin yõkõlacağõnõ açõklamasõ tartõşma yarattõ
‘Önce yarım kalanlar tamamlansın’
SELDA GÜNEYSU
ANKARA - Kültür ve Turizm
Bakanõ Ertuğrul Günay’õn, Anka-
ra’daki Atatürk Kültür Merkezi’ni
(AKM), “çirkin ve estetikten yok-
sun bir yapı” şeklinde tanõmlayarak
yõkmak istediklerini açõklamasõ, tar-
tõşma yarattõ. Eski Kültür Bakanlõğõ
Müsteşar Yardõmcõsõ Hasan Hüse-
yin Akbulut, “Ankara’da yarım
kalmış onca proje tamamlanmayı
beklerken, yıkmak niye?” derken,
AKM’nin de içinde bulunduğu Hi-
podrom alanõnda, yõllardõr inşa edil-
meyen Kültür ve Kongre Merkezi
projesi bulunan mimar Özgür Ecevit
ve AKM’nin mimarõ Coşkun Erkal,
binanõn yõkõlmak istenmesindeki asõl
nedenin, Ankara Anakent Belediye
Başkanõ Melih Gökçek’in, Milli
Komite’yi yanlõş bilgilendirmesi-
nin olduğunu savundu.
AKM’nin mimarõ Coşkun Erkal,
merkezin ulusal bir yarõşma sonu-
cu, proföserlerden kurulu jürinin be-
ğenisiyle inşa edildiğini söyledi.
‘Yıkmak niye?’
Binanõn “Ulusal Mimarlık Ödü-
lü” kazandõğõnõ, ansiklopedilerde de
yer aldõğõnõ anlatan Erkal, “Binanın
yıkılmak istendiğini ne yazık ki bu-
gün (dün) öğrendim. Ertuğrul Gü-
nay beğenmedi diye bina yıkıl-
mamalı. Ayrıca mimar Özgür
Ecevit’in o alana ilişkin projeleri
bulunuyor ve bu projelere hiç baş-
lanmadı bile. O bölgede bir milyon
metrekare alan var. Bakanlık bu
alana istediği binayı yapabilir.
Yıkmak niye?” dedi.
Binanõn Atatürk’ün 100. doğum
günü anõsõna bir “anıt yapı” olarak
inşa edildiğini anõmsatan Erkal, hat-
ta binanõn yapõm aşamasõnda halkõn
da parasal katkõda bulunduğunu be-
lirtti. “AKM’de halkın da hakkı
var. Ama ne yazık ki bina bugüne
değin düşünüldüğü gibi çağdaş
sanatlar alanına dönük kullanıl-
madı. Kültür Bakanlığı, beyefen-
diler ne derse yaptı. Başka gaye-
lerle kullanıldı. Çok yazık oldu” di-
yen Erkal, binada mühendislik hak-
larõnõn olduğunu vurguladõ. Binanõn
yõkõlarak mühendislik haklarõnõn yok
edilmek istendiğini savunan Erkal,
“Bana göre yıkımın ardındaki asıl
neden, bizim yasal hakkımızdan
kurtulmak. Anakent Belediye Baş-
kanı Melih Gökçek de Milli Ko-
miteyi’yi yanlış bilgilendirdi. Gök-
çek’in çok büyük etkisiyle yıkılmak
isteniyor” diye konuştu.
‘Gökçek alanı boş istiyor’
Mimar Özgür Ecevit, AKM’nin
yanõnda inşa edilmesi gereken An-
kara Kültür ve Kongre Merkezi di-
ye adlandõrõlan projenin sahibi ol-
duğunu söyledi. Ecevit, “Anakent
Belediye Başkanı Melih Gökçek o
alanı boş istiyor. Şimdi biz, bu is-
teğe de karşı çıkıyoruz. Cumhur-
başkanlığı’na bu konuda bir mek-
tup yazıyoruz. Kültür tesislerinin
Hipodrom alanından kaldırılma-
ması için” dedi.
Büyük organizasyonlar yok
Eski Kültür Bakanlõğõ Müsteşar
Yardõmcõsõ Hasan Hüseyin Akbu-
lut da şunlarõ söyledi:
“Yarım kalan projeler bir tür-
lü bitirilemediği için kentte ulus-
lararası hiçbir etkinlik düzenle-
nemiyor. Onca proje tamam-
lanmayı beklerken, yıkmak niye?
Amaç yıkmak değil, yenilerini
kazandırmak olmalı.”
Bakanlõğõn yõkõm yapabilmesi
için bu alanda tek söz sahibi olan
Milli Komite’nin onayõnõ almasõ ge-
rekiyor.
AKM’nin yõkõlmasõ kararõnõ tepkiyle karşõlayan AKM’nin mimarõ Coşkun Erkal “Günay
beğenmedi diye bu yapõ yõkõlmamalõ” dedi. Eski Kültür Bakanlõğõ Müsteşar Yardõmcõsõ
Akbulut ve mimar Ecevit de yõkõm kararõna karşõ çõkõyor.
obursali@cumhuriyet.com.tr
Kalitedüşük,markalaşmamızgerek