26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 28 EYLÜL 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL ‘Olmak ya da Olmamak...’ Yeryüzünden bakõldõğõnda, ayõn görünen ön yüzü aydõnlõk- tõr. Görünmeyen arka yüzü ise karanlõktõr. Ayõn iki yüzü olma- sõna karşõn, ay “ikiyüzlü” değildir. İnsanoğlunun ise “bir tek yüzü” vardõr. Ama insanoğlu işi- ne geldiğinde, “ikiyüzlü” olmasõnõ çok iyi bilir. “İkiyüzlülük”, kişinin kendisinde var olmayan, “bilgi, görgü, duygu, düşünce, erdem” gibi güzelliklerin, kendisinde de varmõş gibi gösterilmesidir. Günümüzde, “ikiyüzlü olmak” yerine, “takıyye yapmak” deyimi kullanõlmaktadõr. “İkiyüzlülük” ve “takıyyecilik” de yine günümüzde, “en çok kazandıran meslekler” olan “döneklik ve yalakalık” ara- sõnda yer almõştõr. İç dünyasõ õşõk dolu, sevgi dolu, aşk dolu insanlarda, “iki- yüzlülük” kendine barõnacak yer bulamaz. Dünyanõn en yüce duygusu olan “sevgi”, insanlõğõn zirve- sinde oturtulmasõ gereken bir erdemdir. Aşkõn, sevginin õşõğõnõ, rengini, en iyi görenlerin, “görme en- gelliler” olduğuna inanõrõm. Sevginin güzelliğini, en iyi onlar görür. Onlar güzelliğin ruhunu görürler ve yanõltõcõ, yalancõ gü- zelliklerle kendilerini avutmazlar. İnsanõn iç dünyasõnõn “karanlık yüzünde” oturan “en ka- ranlık” duygu, “güçlü olma hırsı”dõr. Adolf Hitler, herkes- ten daha güçlü olma hõrsõna sahipti. Alman halkõ da ona bu hõr- sõnõ kullanma şansõnõ verdi. Gücü eline geçiren Adolf Hitler de, bütün Avrupa’ya ölüm ve yõkõm getirdi. Avusturya veliahtõ Rudolf, 1848’de Avusturya İmparatoru olan, Franz Jozef’in tek oğludur. Franz Josef, oğlu Rudolf’u kendi yerine hazõrlamak için, çok sert ve çok sõkõ bir eğitim al- tõnda büyütür. Rudolf, “insanlık genleri” gelişmiş, fakat “imparatorluk genleri” oluşmamõş bir imparator adayõdõr. Rudolf, “insan veliaht doğmaz” diyerek, “sanat, edebiyat ve felsefe” gibi bir Avusturya veliahtõna yakõşmayacak gereksiz işlerle uğraşõr. Avusturya veliahtõnõn böyle “gereksiz işlerle” uğraşmasõ, ba- basõnõ çok kõzdõrõr ve Rudolf’u Belçika kralõnõn kõzõ ile ev- lendirerek cezalandõrõr. Rudolf’un isteği dõşõnda yapõlan bu evlilik, Rudolf’u evlilik dõşõ ilişkiye götürür ve Barones Marie Vetsera’ya âşõk olur, birlikte aşk hayatõ yaşamaya başlarlar. Bu aşkõn evlilikle sonuçlanmasõnõn, Avusturya’da olanaksõz olduğunu, iki sevgili de çok iyi bilmektedir. İç dünyasõ ayõn karanlõk yüzü gibi “simsiyah ve buz kesmiş” olan İmparator Franz Josef iki sevgiliye bütün çõkõş yollarõnõ kapatõr. Rudolf ve Marie, aşka giden yollarõn kapalõ olduğu bir dünyada yaşamaktansa, o dünyadan, “istifa” kararõ verirler ve kararlarõnõ uygulamak için, Viyana yakõnlarõndaki, Mayerling köyüne giderler. Ve aşkõ onlara yasaklayan dünyadan sessizce “istifa” eder- ler. İmparator Franz Jozef, oğlunu ölüme gönderdiğinden ha- bersizdir. 1889 yõlõnõn 30 Ocak günü, Avusturya Veliahtõ Rudolf ile Ba- rones Marie Vetsera’yõ Mayerling köyünde ölü olarak bulur- lar. Olay, tarihe “Mayerling faciası” olarak geçer. “Mayerling faciası”, insanõn aklõna, William Shakespea- re’in (1564-1616) ünlü sözünü getirir: “Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele...” KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN HARBİ SEMİH POROY 28 Eylül Her gün bayram 2004 Aralık- Ankara Kızılay Meydanı’nda AB’ye giriş bayramı kutlanıyor, havai fişekler atılıyor, AB bayrakları sallanıyor. Kürsüde, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün hemen yanındaki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan konuşuyor: “Bu başarı sadece hükümet olarak bizim başarımız değil, bu başarı milletimizin başarısıdır. Eğer sizlerin bize verdiği güç olmamış olsaydı bunu başaramazdık. Siz, bize güç verdiniz, inandınız, ‘yürüyün’ dediniz, yürüdük ve inandık, çalıştık hamdolsun sonunda sizlerle birlikte başardık. Avrupa Parlamentosu’na da teşekkürlerimi iletiyorum. Yapılan oylamayı gördünüz, kalkan ‘evet’leri ve ‘hayır’ları gördünüz. Bunlara ne kadar hasretti bu millet biliyorsunuz. Nereden nereye geldik. Artık ‘evet’ler Türkiye için kalkmaya başladı. Bundan sonra da kalkacak. Niçin? Artık içine kapalı bir Türkiye yok. Dünyayla bütünleşen bir Türkiye var. Bayramınız kutlu olsun. Geleceğiniz aydınlık olsun.” 2009 Eylül- Recep Tayyip Erdoğan, bu kez Amerika’da Avrupalılardan dert yanıyor: “Sudan bahanelerle maalesef devamlı Türkiye öteleniyor. Kapısında bu kadar bekletilen başka ülke AB’de yok. Acaba niye bu kadar bekletiyorlar?” Bu sorunun yanıtını, yıllardır “AB’nin Türkiye’yi oyaladığını” söyleyen bizlerden çok, “AB’ye girdik” diye her gün bayram yapanlar bilir. Kampanya İşsizin ve emekçinin dolduruş kampanyasına yanıtıdır: Alan alıyor, satan satıyor. Ekonomininki can da bizimki patlıcan mı? Haber Star televizyonunun ana bülteninden bir haber başlığı: “Diyarbakır Belediye Başkanı, katıldığı bir törende İstiklal Marşı’nı baştan sona okudu.” Okumasa haber olması gerek aslında. Ancak, o noktaya getirilmişiz ki, Diyarbakır’daki o kişi İstiklal Marşımızı okursa haber oluyor artık. Hüzün verici! Yarışacak denli Remzi İnanç’ın, Çağdaş Türk Dili dergisinin son sayısında çıkan ve 60 yıl önce Diyarbakır’da daha ortaokul sıralarındaki öğrencilerine Sait Faik, Orhan Veli ve Orhan Kemal ile birlikte yeni edebiyatçıları ürünleriyle tanıtan Türkçe öğretmeni Sedat Günay’ı anan yazısından bir küçücük bölüm: “Onca hoşgörülü ve ‘kalender’ Sedat Günay, dangalaklığa, haksızlığa, çirkinliğe, hele hele Türkçenin yanlış kullanılmasına hiç dayanamazdı. Sanırım çok yıllar önce Sedat Günay bir vesile ile söylemişti: - Diyarbakır’da konuşulan Türkçe, İstanbul Türkçesiyle yarışacak denli düzgün ve doğru idi.” Hey gidi hey... Nereden nereye... Devrim tarihi uzmanı İsmet Görgü- lü, 20 Ekim’in “Gençliğe Hitabe Günü” olmasını öneriyor: “Nutuk’un sonunda 20 Ekim 1927 gü- nü okunan Gençliğe Hitabe, Atatürk’ün Türk ulusuna bıraktığı emanetlerine yö- nelik ulusal vasiyetidir. Vasiyetin öngördüğü yükümlülük, ba- ğımsızlığın arkasından Cumhuriyetin, ulusal varlık unsurlarının ve Kemalizmin korunmasını ve savunulmasını gerek- tirmektedir. Bağımsızlık yoksa, yani halkın bizi yönetsinler diye seçtikleri dıştan yöne- tiliyorsa, bu düzenin ismi cumhuriyet de- ğildir. En azından Atatürk’ün Cumhuri- yeti değildir. Tarikat ve aşiretlerin var ol- duğu ve hatta egemen olduğu bir halk ile, kişi özgürlüğü yitirildiği için, ulusal egemenlik sistemi işletilemez, cumhu- riyet devam ettirilemez. Cumhuriyetin de korunması değil, savunulması gerek- mektedir. Vatan tehlikededir. Satılıyor, üzerinde koloniler oluşturuluyor. Adım adım Türk ulusunun olmaktan çıkarılıyor. Doğu Karadeniz’de Pontus oluşturma, Doğu Anadolu’nun bir bölümünü Ermenistan’a katma, Karadeniz’e çıkışı olan Kürdistan kurma, Batı Anadolu’yu İyonya yapma, İstanbul’u uluslararası kontrol bölgesi ha- line getirme projeleri açıktan yürütül- mektedir. Vatanı savunacak olan ulus, sosyal çö- zülme yaratılarak ‘Biz’ duygusundan uzaklaştırılıyor, etkisiz-tepkisiz kılmak için medya ile uyutuluyor, gün boyu eğ- lendiriliyor, gerçeklerle arasına sis per- desi çekiliyor, mistik yayınlarla uyuştu- ruluyor, hızla fakirleştiriliyor. Türk ulusu halklar, uluslar durumuna getirilmek is- teniyor. Ulus olmaktan çözülme, vata- nı tehlikeye düşürür, bütünlüğünü tar- tışmalı hale getirir. Ayrıca devletin tek- liği, ulusallığı biter, ulusal kültür yerine çok kültürlülük egemen olur, bu da biz duygusunu bitirir, ulusun bölünmesini doğurur. Bunun sonucu ise kan, gözyaşı ve mandacılıktır.” Görgülü’nün önerisini ciddiye alma- sı gereken Milli Eğitim Bakanlığı’nın ba- şındaki Nimet Çubukçu ne yapıyor, derseniz... Çubukçu’ya; Türk devriminin mi- marlarından Reşit Galip’in “Öğrenci An- dı”nın okullardan kaldırılıp kaldırılma- yacağını sordular geçenlerde. Karşılık verdi: “Böyle bir çalışma yok. Olduğu zaman söyleriz.” Andı eninde sonunda kaldıracaklar kaldırmasına da, şimdi değil! Gençliğe Hitabe Günü PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU İsveç’ten Notlar İsveçliler kraliçelerini çok seviyorlar. Onların gö- zünde Kraliçe Sylvia gerçeğe dönüşmüş bir aşk ma- salının kahramanı. Alman bir babayla Brezilya do- ğumlu, İspanyol asıllı bir annenin kızı. İlk çocukluk yıl- larını Sao Paulo’da geçirdikten sonra liseyi Almanya’da okumuş, Münih Üniversitesi’nin Dil ve Çeviri Ensti- tüsü’nü bitirmiş. Yıl 1972, Münih Olimpiyatları’nda hos- tes-çevirmen olarak görevli. Hizmet verdiği kişiler pro- tokol konukları. Aralarında İsveç prensi veliaht Gus- tav da var; karşılaşır karşılaşmaz birbirlerine âşık olu- yorlar. Aşkları büyük, fakat evlenmelerinin önünde- ki engel de büyük, çünkü İsveç yasalarına göre prens soylu olmayan bir kızla evlenirse tahttan feragat et- mek zorunda. Kral içinse bu yasa geçerli değil. Bek- liyorlar. Prens bir yıl sonra Carl XVI. Gustav adıyla tah- ta çıkıyor. Fakat hemen evlenmeleri yakışık almaya- cak; yine bekliyorlar. Düğünleri ancak 19 Haziran 1976 günü gerçekleşiyor. İlk çocukları 1977, üçüncü ve son çocukları ise 1982 yılında doğuyor. Kraliçe Sylvia Almanca ve İsveççenin yanı sıra İn- gilizce, Fransızca, Danca, Portekizce ve İspanyolca konuşuyor. Aktif bir kadın, 62 sivil toplum kuruluşu- nun koruyucusu, hasta çocuklara yönelik olarak kur- duğu bir de vakfı var. Sosyal faaliyetleri nedeniyle ve- rilen ulusal ve uluslararası birçok ödülün sahibi. Hal- kın içinden gelen, sıcakkanlı, çalışkan bir kraliçe, se- vilmesi çok doğal. İsveçlilerin aklına, “Yahu, bizim kral kendine soyu karışık bir eş seçti, ondan sonra tahta damarlarında İsveç-Alman-İspanyol kanı dolaşacak biri geçecek!” türünden sapkın düşünceler gelmemiş. İnsanı kö- kenine, soyuna, kanına bakmadan salt insan oldu- ğu için sevmek güzel bir duygu. Göteborg’da dikkatimizi çeken bir görüntü de so- kaklardaki bebek arabası bolluğu oldu. İçlerinde bir- birinden şirin bebekler, arabaları iten, yeni anne ba- ba olmanın sevinci yüzlerine vurmuş genç insanlar. Onları gördükçe, “Acaba burada devlet yeni evlile- re yönelik bir ‘çok çocuk’ kampanyası mı başlatmış” sorusu aklınıza takılıyor. Öte yandan sağlık ve eğitimin ücretsiz olduğunu, annelere 1 yıl, babalara 4 ay ücretli doğum izni ve- rildiğini, işsizlik durumunda ödenen işsizlik parasının oldukça yüksek olduğunu bildiğinizde, insanlar niçin çocuk sahibi olmasınlar, diye düşünüyorsunuz. İsveç’in 9 milyon 270 olan nüfusunun yüzde 6.7’si- ni yabancılar oluşturuyor. Bunlardan yaklaşık 100 bi- ni Finli, geri kalan yaklaşık 520 bini ise Türkiye, Bos- na-Hersek, Sırbistan, Hırvatistan, Irak, Somali, İran gibi ülkelerden gelen göçmenler. Türkiye ve Suriye’den göçmüş Süryanilerin sayısı ise 80 binin üzerinde. Ülkedeki yabancı sayısının artması doğal olarak so- kaklarda rastladığımız bebek arabalarına da yansımış. Karışık eşlerin bebekleri bir başka şirin, bir başka gü- zel oluyor. Bunlar yarının kimisinin saçları kıvırcık, ki- misinin teni koyu, kimisinin saçları siyah İsveçlileri. Soyları tükendikçe ırkçıların sergiledikleri ku- durukluklar bir yana, farklı ırkların, farklı kültürle- rin harmanlanması toplumları yeknesaklıklardan kurtarıyor. İnsanlar karıştıkça toplumlar da, dün- ya da renklenip güzelleşiyor. İsveç’e ve İsveçlilere bakışımın pek objektif olma- dığını itiraf etmeliyim. Babam Ferit Kavukçuoğlu 1934 yılında İstanbul’da Yüksek Denizcilik Okulu’nu üstün derece ile bitirince öğrenim ve staj için devlet tara- fından Göteborg’a gönderilmiş. Bize İsveç’ten övgüyle söz ederdi. İyi arkadaşlar edinmişti. Sven ve Björn amcaların yolları İstanbul’a düştüğünde onları Ci- hangir’deki evimizde ağırlardık. Gelirken bize çikolata ve kıtır İsveç ekmeği getirirlerdi. Onlarınsa en rağbet ettikleri yiyecek –nedenini bir türlü anlayamamışım- dır- patlıcan turşusu idi. Babam Çemberlitaş’taki o ün- lü turşucuya gider iki teneke patlıcan turşusu alır, tur- şu deniz yoluyla Göteborg’a varana kadar sağlam kal- sın diye tenekelerin ağzı lehimletilirdi. İsveç’in, yaygın alkolizm gibi güllük gülistan ol- mayan yanları bir başka yazıya kalsın. Bugün İstanbul’a dönüyorum. Üç günü geçince İs- tanbul özletiyor kendini. Bu akşam kalabalık bir mey- hane sokağında hep yaşamak istediğim kentimle öz- lem gidereceğim. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc@yahoo.com İzci İzci andı şöyledir: “Tanrıya, vatanıma karşı görevlerimi yerine getire- ceğime, izcilik töresine uyacağıma, başkalarına her zaman yardımda buluna- cağıma, kendimi bedence sağlam, fikirce uyanık ve ahlakça dürüst tutmak için elimden geleni yapacağıma şerefim üzerine ant içe- rim.” Vatan görevi, fikirce uya- nıklık, ahlakça dürüstlük, şeref... Son derece tehlikeli ve sakıncalı sözcükler bun- lar. Tanrı korusun, insanı te- rörist bile yapar. O yüzden, Gazi Atatürk İzci Evi kapa- tılmış, bina Tevfik İleri İmam Hatip Lisesi’ne verilmiş... BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Akdeniz yöre- sinde yetiştirilen ve güçlendirici, uyarõcõ özellikleri olan otsu bir bitki. 2/ Bir malõn cinsi- ni ve fiyatõnõ gös- teren küçük kâğõt... Eski ve bilinme- yen bir tarihi an- latmakta kullanõ- lan deyim sözü. 3/ Şamanizm’in din adamlarõna verilen ad... Güneyden esen yel. 4/ Si- per, hendek... Yuvarlak ve sipersiz başlõk. 5/ Çi- pura balõğõnõn gençlerine verilen ad... Satrançta bir taş. 6/ Karaciğerin salgõ- ladõğõ acõ sõvõ... “Eğilim- li, yatkõn olma” anla- mõnda argo sözcük. 7/ Bir ilimiz. 8/ Batõ Kara- deniz Bölgesi’nde, bir bölümü “ulusal park” kapsamõ- na alõnan dağ... Yunan rakõsõ. 9/ Antalya ilinde antik bir kent... Kemiklerin yuvarlak ucu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kollarõnõn, göğüs ve sõrtõnõn bir bölümü açõk kadõn giysisi. 2/ Bilgisayarda oynanmak üzere düzenlenmiş bir oyun... Kayak. 3/ “Misket limonu” da denilen, acõ sulu küçük limon cinsi... Bir şeyi ayrõntõlõ olarak orta- ya koyma. 4/ Bir renk... Birdenbire ortaya çõkan tehli- keli durum. 5/ Olgunlaşmamõş ham kavun... Sevinçli, neşeli. 6/ Yaptõrma ya da yasak etme gücü..7/ Adõn du- rum eklerinden biri... Ceylan. 8/ Kimliği belirleneme- yen uzay cisimlerine verilen ad... Yelken devrinde ir- tibat ve haberleşme hizmetlerinde kullanõlan hõzlõ ve ha- fif gemi. 9/ Halk dilinde kõrmõzõ pul bibere verilen ad... Şekerkamõşõndan elde edilen sert bir içki. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K U Ş K O N M A Z A R A L L E K E S A P A N Ç O R E R E K N D O S L O R A T E S A S T E L A R I A T A M A K A R T O Z A N A T K A S N A Ğ I 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 İngilizce’yi İngilizce kaynaklardan öğrenin... Westminster Univesity ve Premier College sertifikalarına sahip, London School of Business Administration’da master yapmış, ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH ? Gramer, konuşma, derslere yardımcı, sınavlara hazırlık ? İş İngilizcesi (Business English) ve İngilizce iş görüşmelerine (Interview), KPDS VE YDS hazırlık Bahariye-Kadıköy / İstanbul 0532 701 80 41 (0216) 418 94 51
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear