24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU AKP’lilerin Tuhaflıkları Bu AKP’liler gerçekten tuhaf insanlar. İki gündür AKP İl Başkanı Aziz Babuşçu televizyon ekranlarında “belge” açıklıyor. “Acep ne belgesidir bu?” diye dik- kat kesilmemeniz elde değil. Bekliyorsunuz. Ne ya- zık ki sonu çoğu zaman olduğu gibi düş kırıklığı, çün- kü beklediğinizle duyduğunuz “ifşaat” örtüşmüyor. Siz, yaşanan sel felaketiyle ilgili somut bir şeyler bek- lerken, Babuşçu size yeni bir “CHP masalı” anlatıyor. AKP İl Başkanı’nın gözü daha yüksek yerlerde ya il- le de Başbakanı’nı, Büyükşehir Belediye Başkanı’nı izleyecek! Ne yapsın? AKP’de “irtifa kaydetmenin” yolu “reis mukallitliğinden” geçiyor çünkü. Gelelim AKP İl Başkanı’nın ele geçirip kamuoyuyla paylaştığı “belge”ye. CHP’li Kadıköy Belediyesi, “TOKİ’den hibe ile Kadıköy’e geçen yani kamu hiz- met alanı olarak geçen, fiilen şu anda hayvan barınağı olarak kullanılan ve Kurbağalı Dere kolu üzerinde bu- lunan yeri bugün (dün) satacak(-mış).” Satış kararı alın- mış. Açıklanan belge bu! Babuşçu soruyor: “54 bin 852 metrekarelik alan ka- mu hizmet alanı olmuş olmasına rağmen ve fiilen hay- van barınağı olarak kullanılan bu araziyi Kadıköy Be- lediyesi nasıl satacak?” Yukarıda sözünü ettiğimiz “tuhaflık” sorunun so- ruluş biçiminde gizli; soru “nasıl” yerine “niçin” diye sorulsa aydınlanma olanağımız olacak, fakat AKP İl Başkanı’nın amacı kamuoyunu aydınlatmak değil, ka- fa karıştırmak. Kendileri son sel felaketinin yol açtı- ğı yıkımın sorumluları ya, ne yapıp edip CHP’ye de suç yükleyecekler. Kadıköy Belediyesi o araziyi en çok verene sata- cak. Niçinine gelince… Bilindiği gibi AKP hüküme- ti yeni bir idari taksimatla İstanbul’un ilçelerini böl- dü, bu arada mülkiyeti Kadıköy Belediyesi’nde olan o arazi de ilçe sınırları dışında kaldı. Kadıköy Bele- diyesi kendi mülkü olan fakat sınırları dışında kalan arazisini elden çıkartıyor. Olay bu kadar basit; Ba- buşçu’nun bunu “birilerine peşkeş çekmek” olarak nitelendirmesi ise tek sözcükle ayıp! Nitekim kendisini yanıtlayan Kadıköy Belediye Baş- kanı Selami Öztürk o “belge”yi tek bir sözel fiskeyle çöp sepetine gönderdi. Hürriyet’te Fatih Çekirge İstanbul Büyükşehir Be- lediye Başkanı Kadir Topbaş ile konuştu. Başkan, Fatih Çekirge’nin, “Mühürlediğiniz bir garajı nasıl ka- patamadınız? Vicdanınız rahat mı?” sorusuna şu ya- nıtı veriyor: “İki vatandaşımızın hayatını kaybettiği garajı mü- hürlemişiz. Şubat ya da mart ayında. Ancak o tarih- ten bu tarihe garaj çalışmaya devam etmiş. Bu nasıl olmuş? 6 ay içinde ikinci kez mühürlenebilirdi ve ya- saya göre ancak ikinci kez mühürlendiğinde savcılı- ğa müracaat edilebiliyor. İşte buradaki ihmali kabul ediyorum. İşin başındaki bir kişi olarak sorumluluğumu biliyorum ve bu yüzden soruşturma açtırdım. Bu ge- cikme nasıl olmuş araştırılacak.” Garajın mühürlenmesinden bu yana geçen aylar içinde çalışmaya devam etmesinin nasıl olduğunu Başkan bize soruyor. Tuhaf değil mi? Karaköy’deki Kadıköy iskelesi battığında da ben- zer şeyler söylemişti Başkan, “Hay Allah, nasıl olmuş da batmış? Araştıracağım,” demişti. Bu araştırmanın sonucunu bir bilenimiz var mı? Doğal ki en belirgin tuhaflık İstanbul gibi dev bir met- ropolün Belediye Başkanı’nın insan ölümlerindeki ih- malini kabul etmesine karşın hâlâ o koltukta oturma hakkını kendinde görebilmesidir. Buna “medeni ce- saret” mi yoksa “başka şey” mi demeli, bilemiyoruz. Bir de “Vicdanınız rahat mı?” sorusu var ki muhatap bir AKP’li olduğuna göre yanıtının bir “muamma” ola- rak kalacağını gözümüz kapalı söyleyebiliriz. Bu arada AKP’ye oy veren seçmenlere bir müjdemiz var: Maliye Bakanlığı ocak-ağustos döneminde bütçenin 31.3 milyar TL açık verdiği- ni açıkladı. Bu rakam geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 780’lik bir artışa denk geliyor. Hayır- lara vesile olur inşallah. Amin! dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com Samsun 2007’de sulara gö- müldüğünde, tüm “sayın”lar demişlerdi ki: “Derelerde ya- pılaşma önlenecek...” Oysa ar- tõk olanaksõzdõ; çünkü en göste- rişli caddeler bile aslõnda “de- re”ydiler. Dağdan aşağõya çağ- layarak “nehir”leşen Ağabali Caddesi’nin adõ bile altõndaki Ağabali Deresi’nden geliyordu! Aynõ yõl Erzurum’da Nar- man; Bingöl’de Solhan ve da- ha birçok “dere boyu kentleşen ilçeler”imiz sellerde boğuldu- lar... 2008’de de Van, Kasta- monu, Bitlis sular altõndaydõ... Bartın ise artõk sellerle yaşõ- yor. Çağlar boyu Karadeniz’e öz- gürce akan Bartın Çayı, bilinen taşkõn alanlarõna dikilen, sözde “çağdaş” apartmanlarõ ancak selle aşabiliyor. Geçen temmuzda sularõn bas- tõğõ Giresun’da da en “fela- ket” durum, yağmurla kabaran Yağlıdere’nin adõnõ verdiği il- çeden yatağõnõ geri almasõydõ. Benzer nedenle Perşembe bo- ğulurken, Şavşat’ta 7 kişi selde yaşamõnõ yitirirken, ‘sayın’lar yi- ne kükremişlerdi; “dere kena- rındaki yapılar yıkılacak”... Ve şimdi de İstanbul, imar ran- tõna sevdalõlarõn yönetiminde sele kapõlõnca, artõk kanõksadõ- ğõmõz sözler bu kez Topbaş’õn ağzõndan sürmanşetlerde; “dere yatağındakileri yıkıp geçeceğiz, kimse kusura bakmasın”!.. Ne var ki asõl Topbaş kusura bakmasõn, çünkü “yıkamaya- cak”! Belki birkaç “kaçak” dõşõnda örneğin TOKİ, EGS bloklarõ, hatta metro istasyonlarõ, AVM’ler gibi “sözde yasal”la- rõn işgali sürecek... Ayamama Deresi de Sam- sun’daki, Bartõn’daki, Şavşat’taki gibi “imarlı, planlı, izinli ya- pılaşma”lardan akacak yatak bulamayõnca, çaresiz selleşe- cek... “Dere yatağında kentleşme” ülkemizde artõk “siyasal koru- ma” altõndadõr. O kadar ki “rant ekonomisi”nin tüm siyasal “sa- yın”larõnca yasal güvencelere bi- le bağlanabilmiştir. Nitekim Sayõn Başbakan da selin ilk günü “İzahı mümkün olmayan felaketlerle karşı kar- şıyayız” diyerek, “dereler ima- ra açıldı” gibisinden “iza- hat”larõ azarlamadõ mõ? (AKOM-09 Eylül 2009) Topbaş ise talanõ böylesine “dokunulmaz kılan” siyasal söylemleri “mimar” olarak eleş- tir(e)mediği gibi, aynõ dere ya- tağõnda yeni hazõrladõklarõ imar planõ için, “İptal edeceğiz” bi- le diyemiyor... Belediyecilik etiği İstanbul selinin diğerlerinden farkõ, ülkenin en “gelişkin sa- nılan” kentini yutmasõdõr. Si- yasilerin “Bizden öncekilerin tümü suçludur” deme yarõşõna girmeleri de bundandõr... Ancak aynõ söylemin bir be- lediye başkanõndan duyulmasõ, görülmüş şey değil. Diğer tüm başkanlara bakõn; en “afetze- de”ler bile, geçmişte o kente hiz- met eden başkanlara Topbaş’õn gösterdiği “saygısız”lõğõ yap- mamõştõr. Çünkü kent yönetimi “terbiyesi”nde, kente emeği ge- çen herkes saygõndõr; en karşõ si- yasettekiler bile düşmanca değil, “hemşeri”lik bağlarõyla anõlõr- lar… Bugünkü kimi iktidar sözcü- lerinin, geçmiş hükümetleri ade- ta “tüm cumhuriyet dönemini sorgularcasına eleştirme”le- rindeki “niyet”i anlayabiliyoruz; ancak benzer sözler “belediye başkanlığı etiği”yle bağdaşmõ- yor. Sorumluluktan kaçmak için “önceki” başkanlarõ karalayan bir başkan, belediyeciliğin “ru- hu”nu bile belli ki hâlâ taşõmõ- yor... Seçimlerin ‘haritası’ Yakõn geçmişe kadar İstan- bul’da aşõrõ yağmur demek “çu- kur semtleri su basması” de- mekti… Örneğin Aksaray iki- de bir gölleşirdi. Nedeni imar yağmasõ değil, ekonomik geri- liğin de beslediği altyapõ yeter- sizliği ve bunu fazla önemse- meyen yöneticilerdi... “Dere yatağında sel” ise -ne derlerse desinler- İstanbul’da “yeni” bir durumdur. Tarihçesi de yine kendilerine “oy deposu” olan imarsõz yapõlaşma alanla- rõnõn yaygõnlaştõğõ son 20 yõldan ibarettir... Geçen yerel seçimlerde “AKP’nin kalesi” denilen semt- lerle, imarsõz ve kaçak yapõlaşan bölgelere birlikte bakalõm; aynen “örtüşme”lerindeki nedeni de Topbaş açõklasõn da öğrenelim... ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Dere Yatağõnda Siyaset ekinci@cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN HARBİ SEMİH POROY 16 Eylül 16 EYLÜL 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 Halk İstemi Sel: “Recep, ‘Derenin intikamı ağır olur’ buyurmuştu ama halkın intikamı çok daha ağır olacaktır!” İhtiyaç Ahmet Önen: “Emekli maaşları bayram öncesi veriliyor ki insanlar sakız, simit, oyuncak ve çiçek ihtiyaçlarını gidersin!” Neron Ertan Somunkıran: “Recep, afet bölgesinin üzerinde helikopterle dolaşmış. Neron’a nazire olarak ‘eser’ini görmek içindir!” Ordu Mesudiye’de bir devlet dairesi TEKİRDAĞ’DA oturan emekli öğretmen Fazlı Ertekin, bu yaz Ordu’nun Mesudiye ilçesindeki köyüne gidiyor ve bir gün yolu Mesudiye Tapu Kadastro Müdürlüğü’ne düşüyor: “Mesudiye sürekli göç veren bir ilçedir. Kış aylarında nüfus 15-20 bin olur; yaz aylarında 40-50 bine kadar çıkar. Mesudiye, oy potansiyeli pek fazla olmadığı için siyasilerin uğrak yeri değildir. Fakat AKP iktidarının burada da boş durmadığına tanık oldum. Mesudiye Tapu Kadastro Müdürlüğü’nde tam içeri girecektim ki beni durdurdular. Nedenini sorduğumda ayakkabılarımı çıkarmamı ve içeri öyle girmem gerektiğini söylediler. Bunun nedeni ise içerisinin çamur olmamasıymış. Kısacası vatandaş bir devlet dairesine ayakkabılarını kapı girişinde çıkartarak girebiliyor. Cumhuriyet hükümetlerinin 80 yılda yapamadıkları başarılı(!) bir işi AKP Hükümeti başarmış oluyor. Yakında vatandaşın abdestsiz devlet dairelerine giremeyeceklerini duyarsam şaşırmam. Şeriat kurallarına boyun eğen vatandaşlarımız için yorum yapmıyorum!” Bu arada, Ordu’da cami helalarından pisuvarları söktüren meşhur vali Ali Kaban, anlaşılan Mesudiye’ye de “hizmet” götürmüş! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” YEMİNLİ asker düşmanlarından kaç gündür “Asker, seçilmiş sivillerin işine karışma; kışlana geri dön” çağrısı beklediğini söylüyor Kemal Öncü: “İstanbul’u son 15 yıldır yöneten seçilmiş sivillerin imara açtığı ve konutlara, işyerlerine, fabrikalara ruhsat verdiği dere yataklarında insanlar selle boğuşur ve seçilmiş sivillerden yardım umarken seçilmiş siviller selle boğuşan insanları suçlayıcı demeçler vermekle meşguldü televizyon kameralarına. Sorumlu seçilmiş siviller sorumluluklarını unutturmak ve suçu üzerlerinden atmak için ruhsat verdikleri insanları suçluyordu sorumsuzca! O sırada askerler ilk andan itibaren harekât merkezini takviye etmiş ve kurtarma çalışmalarına başlamıştı. Haberlerde, seçilmiş sorumlu siviller kısa bir süre önce süresi biten kurtarma helikopterleri sözleşmesini yenilemediği için havadan kurtarma çalışması yapılamadığı bildirilirken, askeri helikopterler mahsur kalmış insanları ‘Niçin dere yatağına ev yaptınız’ diye sorgulamadan kurtarma çabasındaydı. İşte ben bunun üzerine hızlı ve sivri demokratlarımızın askere ‘Kışlaya dön’ çağrısı yapmasını bekledim. ‘Seçilmiş sivillerin işine karışmayın, vatandaşları selden kurtarmak sivillerin işidir, askerin değil, haddini aşma, işine bak general’ uyarıları ve yazıları aradım. Özellikle kerameti kendilerinden menkul f tipi hızlı demokratların yazılarını taradım! Ama boşuna. Askerler Milli Eğitim’in görevini üstlenip sivillerin ihmal ettiği Güneydoğu’daki öğrenciler için Anadolu liselerine ve üniversiteye hazırlık kursları açarken... Sağlık Bakanlığı’nın eksiğini gediğini kapatıp aynı yörede binlerce insanı sağlık taramasından geçirip ilaç yardımı yaparken de beklemiştim ‘Asker, kışlana dön’ çağrısı yapmalarını, ama seslerini çıkarmadılar! Seçilmiş siviller ‘Neler yapmadık bu vatan için’ diye nutuklar atar ve onlara yağdanlık ve yandaşlığı meslek edinenler bağışlanmış köşelerinde askere ağız dolusu söverken... Açıklandı ki son selde askerin havadan ve karadan müdahale ederek kurtardığı insan sayısı birkaç bin! İşte bu ikiyüzlü sahte demokratların, selden kaptığı bir çocuğu helikopterden salınmış halatın ucunda yaşama taşıyan askere ‘Kışlana dön’ diye çığlık çığlığa saldırmalarını bekledim kaç gündür!” Seçilmişler SESSİZ SEDASIZ (!) Bülent Arınç neden ağlıyor? Gözüne giren çok olduğu için! YağmurDeniz (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com Selin “suçlu”(!) başkanlarından Lütfi Kırdar... (1938-1950) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Marmaris ilçesinde sõğ- la ağaçlarõyla ünlü bir orman alanõ. 2/ Ot- lak... Batõcõ ve sivri bir şeyin derinin ya da bir yüzeyin üzerinde oluş- turduğu çizgi. 3/ Dõş kabuğu çõkarõldõktan sonra kavrulmuş nohut. 4/ İnme ya da sakatlõk gibi bir nedenle ya- taktan kalkamayan kimse. 5/ Bir toplu- luğu oluşturan bi- reylerden her biri... Binek hayvanlarõnõn sõrtõndaki oturmalõk. 6/ Akõm şiddeti bi- rimi kiloamperin kõsa yazõlõşõ... Olgunlaştõğõnda kendiliğinden çatlayarak açõlmayan tek tohum- lu kuru meyve. 7/ Niğde’nin bir ilçesi... Muğla’da antik bir kent. 8/ Pamuk ipliğinden yapõlan ka- lõnca kilim... Hitit. 9/ Temel, esas... Uçaklarõn yol- cu indirip bindirdikleri pist. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Isparta ilinde 1991’de “tabiat parkõ” kapsamõna alõnan krater gölü... Suudi Arabistan’õn plaka imi. 2/ Vücutta biriken azotlu madde... Y. K. Kara- osmanoğlu’nun bir romanõ. 3/ Afrika’nõn ku- zeydoğusunda tarihsel bir bölge... Düz ve geniş arazi. 4/ Bir nota... Renk renk parlak tüyleri olan, iri gövdeli bir papağan. 5/ Şalvarõn üstüne giyi- len ve önde uzun iki parçasõ olan kadõn giysisi... Olumsuzluk belirten bir önek. 6/ Vergilerin ve devlet gelirlerinin toplanmasõ. 7/ Dostoyevski’nin bir romanõ. 8/ İlgi eki... Utanç duyma... Otomo- bil sözcüğünün kõsa söylenişi. 9/ Meyve kurusu... İçe doğmayla akla gelen yaratõcõ duygu. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 A N K A S T R E V İ O L A O D A A S A B A L İ N N A L B U R M İ T A U R U M L Ü Ç H A S E K İ R O T A İ L A N M E R İ Y E T P A R A D E N İ Z 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear