Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
16 EYLÜL 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr
ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr
İ
lginçtir şu aralar, ABD
başkanı Barack Obama
ne zaman ağzını açıp bir
şeyler söyleyecek olsa pro-
testolar başlıyor. Adam, “Sağ-
lık reformunu gerçekleştirece-
ğiz; 46 milyon Amerikalı sigor-
tadan yoksun” ya da “Küresel
krizlerin yaşanmaması için fi-
nansal düzenlemeler şart” der
demez sosyalist olmakla suç-
lanıyor, muhafazakârlar he-
men meydanlara iniyor...
Geçen gün ABD’nin dört bir
yanından federal başkente gi-
den on binlerce protestocu ise
sağlık reformu tasarısını eleş-
tiren sloganlar atıp dövizler ta-
şıyarak Kongre binasının önü-
ne kadar yürüdü.
Obama’yı, ülkeyi “sosyaliz-
me sürüklemekle” suçlayan
göstericiler, sağlık projesinin
yanı sıra ekonomik sorunları
ve vergileri protesto etti. Gös-
teriyi düzenleyenler, vergilerin
azaltılmasını, devletin küçül-
tülmesini ve daha fazla eko-
nomik serbestiyet tanınmasını
talep eden “Freedomworks”
adlı hareket.
Aslında bunun ilk sinyalleri
ABD’de geçen ay okulların
açıldığı ilk gün verilmişti. Oba-
ma, öğrencilere hitaben yaptı-
ğı konuşmada gençlerden eği-
timlerine önem vermelerini ve
çok çalışmalarını istemiş, “Her
birinizin yeteneklerini, beceri-
lerini ve birikimini geliştirmesi-
ne gerek duyuyoruz. Böylece
biz yaşlılara zor sorunları çöz-
memizde yardımcı olabilirsiniz.
Eğer bunu yapmazsınız, okulu
boş verirseniz, o zaman sade-
ce kendinizi değil ülkenizi de
yüzüstü bırakmış olursunuz”
demişti. Bunun üzerine muha-
fazakârlar, Başkan’ı öğrenci-
lere solcu bir doktrin aşılama-
ya çalışmakla suçlamıştı. Şu-
rası bir gerçek ki belli çevreler
hem Amerikan toplumuna
hem de dünyaya sosyalizm
korkusunu yeniden enjekte et-
meye çalışıyorlar.
Tıpkı ABD Irak işgaline baş-
lamadan önceki yıllarda “var
olmayan bir nükleer silah” kor-
kusu yaratılarak beyinlerin yı-
kanması gibi.
Tıpkı şimdi de korku okları-
nın bilinçli şekilde İran’a yö-
nelmesi gibi...
“Sanal korkular yaratılması”
aslında günümüzde kapitalist
sistemin hem kendini koruma-
sı, hem de yeni av alanları aç-
ması için önemli bir silah.
Küresel kriz, bu sistemin kal-
bine açılan büyükçe bir delik
olarak karşımıza çıktı. Bu de-
lik, sistemin sorgulanmasını
da beraberinde getirince, kar-
şı atak başladı.
Çünkü istenen sistemin de-
ğişmesi değil, sadece deliğe
yama yapılması. Bu yüzden
“Lehman Brothers’ın iflası is-
tenmeyip kurtarılsaydı küresel
kriz bu aşamaya gelmezdi” di-
yenlerin sayısı giderek artma-
ya başladı. Bu yüzden bir şey-
leri değiştirmeye çabalayan
Obama’ya muhalefet giderek
artıyor...
Birgün gazetesinde yayım-
lanan “Krize Küresel Yanıt-
lar” dizisinde önceki gün New
School’dan Prof. Anwar Sha-
ikh’in, “Gelişmiş kapitalist ül-
kelerde yolsuzluk esastır. Bu
çok iyi bilinir. Ancak eğer yol-
suzluk gelişmekte olan çevre
ülkelerde uluslararası serma-
yeye hizmet etmek yerine kös-
tek olurlarsa o zaman uluslar-
arası kuruluşlar yolsuzlukla
mücadele edilmesi gerektiğini
söylerler...” sözleri de yine bu
çerçevede değerlendirilmesi
gereken sözler.
“Sistemi beslediği müddet-
çe her şey mübah” anlayışı bu
yüzden bu kadar geçerli. Or-
tak sanal tehdit algısı ise sis-
temin en büyük yardımcısı.
ABD’de şu anda topluma
enjekte edilmeye çalışılan kor-
ku sosyalizm korkusu... Peki,
ya Türkiye’de yaratılan korku-
lar? Sanal belgeler hazırlana-
rak suni gündemler yaratılma-
sı (Albay Dursun Çiçek’e af-
tedilen var olmayan bir irtica ile
mücadele belgesi), Ergenekon
kapsamında ortada somut bir
suç yokken insanların aylar
boyunca hapishanelerde sü-
ründürülmesi, basının vergi
sopasıyla susturulmaya çalı-
şılması...
Sanal korkular birilerinin
sistemlerinin sürmesini sağlı-
yor. Toplumların bunu fark
edip değiştirmeye çalışması
ise hiç de kolay olacağa ben-
zemiyor...
Sanal Korkular ve Toplumlar...
Sakızın ilk kullanımı antik Ege kıyılarına uzanır. Ege-
liler mastika ağacının reçinesinden elde ettikleri yapış-
kan maddeyi çiğnemenin diş temizliğinde ve ağız ko-
kularının giderilmesinde yardımcı olduğunu biliyorlardı.
Günümüzün “modern” sakız maddesi ise ilk olarak
Meksika yerlileri tarafından elde edilmişti. Meksika yer-
lileri bölgelerinde sıkça bulunan yerel ağaçların özü-
nü bir kapta kaynatıp, güneşte kurutmaya bırakıyor-
lar ve bu şekilde sertleşmiş bulunan macunsu mad-
deyi çiğniyorlardı. Bu kıvama “chicle” adını vermişlerdi.
Sakızın diğer adı olan “çiklet”in buradan türetildiği an-
laşılmaktadır.
Bugün dünya piyasalarında üretilen “modern” sakız-
larda artık farklı maddeler kullanılmakta. Sakızın ana mad-
desine ilaveten şeker veya yapay tadlandırıcılar, farklı lez-
zet ve boyalar, farklı tüketici gruplarının tercihlerini cez-
betmek üzere piyasaya sunulmakta.
Örneğin, kocaman balon yapılabilen sakızlarda ana
hammaddenin daha fazla kullanılması gerekiyor...
Toplum içerisinde sakız çiğnemenin genelde hoş kar-
şılanmadığı ve hatta görgüsüzlük olarak nitelendi-
rildiği bir gerçek. Ancak, buna karşın sakız çiğne-
menin ağızdaki kasları harekete geçirerek insanın iş-
tahını azalttığı ve sigara içme arzusunu da frenlediği
bilimsel olarak ispatlanmış bulunuyor. Bunun öte-
sinde psikologlar sakız çiğnemenin konsantrasyo-
nu arttırdığını, gerilimi azalttığını ve sinir ve kasları
gevşettiğini savunmaktalar. Öyle ki Amerikan Silahlı
Kuvvetleri’nde tüm tatbikat ve savaşlarda askerle-
re düzenli olarak su ve sakız dağıtılmaktadır...
Son günlerde görsel ve yazılı medyada “sakız ve oyun-
cak satın alın, alın verin, ekonomiye can verin” türü
bir tekerleme boy gösteriyor. Söz konusu tekerle-
menin ana kurgusunun iç talebi uyararak, ekonomiye
canlılık yaratılması ve “krizin son kalıntılarının da te-
mizlenmesi” olduğu anlaşılıyor. “Sakız satılırsa,
bakkal kazanır; bakkal kazanırsa toptancı kazanır. Top-
tancı kazanırsa, üretici kazanır; üretici vergilerini öder,
devlet kazanır, ekonomi kazanır...” şeklinde sürdü-
rülen Keloğlan masalının aslında iktisat birinci sınıf
öğrencilerinin daha ilk hafta derslerinde işledikleri
çarpan kavramına dayandırıldığı anlaşılmakta.
Keynesgil iktisadın başat öğesi olan çarpan kavramı,
ekonomide her harcamanın, aynı zamanda başkası için
bir gelir kalemi oluşturduğu gerçeğinden hareket eder.
Gelirler harcandıkça, başka insanlar için gelire dönüşür
ve çoğalır. Çarpan etkisi analitik olarak, ortalama ta-
sarruf oranının tersine eşittir. Yani, kısa dönemde ta-
sarruf oranı ne kadar düşerse (harcamalar ne kadar
çok artarsa), gelir çarpanı da o denli büyük olur.
Çarpan kavramına iktisat yazınında ilk olarak işaret
eden iktisatçı Bertil Gotthard Ohlin (1899-1979) idi.
İsveç’te Stokholm Ekonomi Okulu’nda 1929-1965 yıl-
ları arasında profesör olan Ohlin, aynı zamanda
(uzun süreden beri İsveç’te Sosyal Demokrat Parti’nin
muhalifi olan) liberal görüşlü Halkın Partisi üyesiydi.
Ohlin, 1977 yılında Nobel’e layık görüldü. Ancak ünü-
nü daha 1929 yılında Keynes ile Almanya’nın Birinci Dün-
ya Savaşı sonrasındaki ekonomik potansiyeli üzerine gi-
riştikleri tartışmadan haklı çıkarak elde etmişti. Keynes,
Almanya’nın Birinci Dünya Savaşı sonrasında ödemek
zorunda olduğu savaş tazminatı sonucunda bir daha be-
lini doğrultamayacak şekilde güçsüzleşeceğini savu-
nuyordu. Ohlin ise, Almanya’nın ödemek zorunda ol-
duğu tazminatın dönüp, dolaşıp müttefik devletlerce
Almanya’nın ihracat talebini arttıracağını ve böylece,
paradoksal olarak, Almanya’da çarpan etkisine dayalı
bir dolaylı büyümeye yol açabileceğini savunuyordu.
Tarihsel olaylar Ohlin’i haklı çıkardı. Biraz Ohlin’in
kuramsal öngörüleri, biraz da 1930’lu yılların tarihsel
dönüşümleri Almanya’yı İkinci Dünya Savaşı’na ha-
zırlayan ekonomik bir deve dönüştürdü. Bu arada John
Maynard Keynes, öğrencisi Ohlin’in öngörülerini
teknik olarak kafasında tartmış ve çarpan ilkesini ana-
litik öğretisinin baş kavramı olarak şekillendirmişti.
Sakız çiğneyerek ya da oyuncak talebini arttırarak ulu-
sal ekonomide yeterli derecede bir tüketim talebi yara-
tılabilir mi, bilemiyoruz. Ancak kriz öncesinde ortalama
tasarruf oranının zaten yüzde 14’e değin gerilediği bir eko-
nomide, kriz sürecinde yüzde 15’e dayanan işsizlik ora-
nı ve geriletilen reel ücret baskısı altında ek bir tüketim
talebi elde edilebilir mi, kuşkuluyuz.
Kaldı ki çarpan sürecinin arzu edildiği biçimde he-
defe ulaşması için bir de yaratılan talebin ithal mal-
lara değil, yerli mallara yönelmesi gerekmektedir.
Yoksa harcanan paralar, ulusal ekonomide değil, it-
hal edilen ülkelerde geliri arttıracaktır; bu da kriz or-
tamında çok arzu edilen bir sonuç değildir.
Merak edip baktım. Birleşmiş Milletler’in mal bazın-
da ticaret akımlarını sergilediği veri setine göre
(http://comtrade.un.org) Türkiye’nin 2008 yılı itibarıyla
oyuncak ithalatı 235 milyon 334 bin dolar. Oyuncak sek-
töründe ihracatımız ise sadece 21 milyon dolara ula-
şabiliyor. Yani sözün kısası oyuncak talebi, yerli üreti-
ciye değil, ithal ettiğimiz ülkenin üreticisine (olası ki Çin
Halk Cumhuriyeti’ne) yarayacak gibi gözüküyor.
Şeker bayramın kutlu olsun Ayşe teyze. Bu bay-
ram sen gene sakız, şekerleme almayı unutma.
Bu ekonomiden işsize umut yok
EKONOMİ POLİTİK
ERİNÇ YELDAN
Sakız - Oyuncak Ekonomisi
İşsizlik oranõnõn artõş hõzõnda dünya ortalamasõnõ 5’e katlayan Türkiye’de yõllõk bazda istihdamdaki azalma sürüyor
ANKARA / İSTANBUL
(Cumhuriyet) - Türkiye
genelinde işsiz sayõsõ hazi-
randa geçen yõlõn aynõ dö-
nemine göre 972 bin kişi ar-
tarak, 3 milyon 269 bin ki-
şiye yükseldi. İşsizlik oranõ
ise geçen yõla göre 3.6 pu-
anlõk artõşla yüzde 13 oldu.
“İş aramayıp çalışmaya
hazır olan” 848 bin kişi ek-
lendiğinde, işsiz sayõsõ 5
milyon 117 bine, işsizlik
oranõ yüzde 21.5’e çõktõ.
TÜİK, Hanehalkõ İşgücü
Anketi’nin “mayıs-hazi-
ran-temmuz” dönemini
kapsayan “haziran 2009”
sonuçlarõnõ açõkladõ. Verileri
değerlendiren Türkiye İş-
veren Sendikalarõ Konfe-
derasyonu (TİSK), yõllõk
bazda işsizlik oranõndaki
artõş sürecinin devam ettiğini
belirtti. Türkiye’deki işsiz-
lik oranõnõn artõş hõzõnõn
dünya ortalamasõnõn 5 katõ
olduğu belirtilen açõklama-
da, şu tespitlere yer verildi:
The Economist’in ve-
rilerine göre Haziran 2009
itibarõyla Türkiye, işsizlik
oranõnõn yüksekliği açõsõn-
dan dünya 5’incisi.
İşsizlerin 330 bini sa-
nayiden kaynaklandõ. Di-
ğer sektörlerin aksine, ima-
lat sanayi istihdamõndaki
yõllõk azalõşõn Marttan iti-
baren yükseldiği ve her-
hangi bir azalma gösterme-
den yüzde 10 düzeyinde
kaldõğõ anlaşõlõyor.
Haziranda işgücü 809
bin kişi artarken, istihdam
164 bin kişi azaldõ.
Kentlerde istihdam 427
bin kişi azaldõ. Genç istih-
damõndaki azalõş 206 bin ki-
şi oldu. Genç işsizlik oranõ
yüzde 18’den 5.7 puan ar-
tarak yüzde 23.7’ye çõktõ.
Sanayi istihdamõndaki kan kaybõ hõz kesmeden
devam ediyor. Haziran 2009’da bir yõl öncesine
göre sanayi istihdamõ 473 bin kişi azaldõ.
İşsizlerin 330 bini sanayiden kaynaklandõ.
Sanayide bir yıllık istihdam kaybı 473 bin kişi
Yazarõmõz Mustafa Sönmez’e göre Ha-
ziran 2009’da tarõmdaki 253 bin kişilik
mevsimsel istihdam artõşõ dõşarõda bõrakõl-
dõğõnda, tarõm dõşõnda son 12 aydaki istihdam
kaybõ toplamõ 417 bini buluyor. Sönmez’in
saptamalarõ şöyle:
Tarõm dõşõ istihdamõn 2009 Ocak ayõn-
da 15.5 milyon ile dibe vurmasõndan sonra,
izleyen aylarda kõsmi toparlanmalar yaşadõ-
ğõ ve haziran ayõnda 16 milyon 146 bine çõk-
tõğõ görülüyor. Yine de ulaşõlan tarõm dõşõ is-
tihdam düzeyi, küresel krizin etkilerinin
hissedilmeye başlandõğõ Ekim 2008’deki
düzeyin 300 bin kişi gerisinde.
İmalat sanayi 423 bin istihdam kaybõyla
ilk sõrada. Enerjide 32 bin, madencilikteki 18
bin istihdam kaybõ da eklendiğinde toplam
sanayide 473 bin kişiyi buldu.
Ticaret sektöründe de 146 bin istihdam
kaybõ var. Haziran itibarõyla inşattaki mev-
simsel açõlõma karşõn istihdamda 20 bin ge-
rileme dikkat çekiyor.
Tuzu kuru finans kesimi istihdamda da
164 binlik artõşla istihdama katkõda bulunmuş
görünüyor. Toplumsal hizmetlerde de son 12
ayda 42 bin artõş yaşanmõş görünüyor. Ulaş-
tõrmada da 16 binlik istihdam artõşõ yaşanmõş.
AÇIK YÜZDE 780 ARTTI
İSTANBUL / ANKARA (Cumhuriyet) - Mer-
kezi Yönetim Bütçesi, temmuz ayõnda 6.6 milyar li-
ra, ağustosta da 1.5 milyar lira açõk verdi. Ocak-Ağus-
tos döneminde bütçe açõğõ geçen yõlõn aynõ dönemine
göre 8 kat artarak 31.3 milyar liraya çõktõ.
Maliye Bakanlõğõ, geçen yõl ocak-ağustos döne-
mini 4.6 milyar lira fazla ile kapatan merkezi yönetim
bütçesinin, bu yõlõn aynõ döneminde 31.3 milyar li-
ra açõk verdiğini ve böylece açõğõn yüzde 779.7 ora-
nõnda arttõğõnõ belirtti. Bakanlõğõn açõklamasõna gö-
re, geçen yõl ocak-ağustos döneminde
40.926 milyar lira olarak gerçekle-
şen faiz dõşõ fazla, bu yõlõn aynõ
döneminde de 9.1 milyar lira-
da kaldõ. Açõğõn büyümesin-
de sağlõk harcamalarõ etkili
oldu, bu dönemde sağlõk
giderleri için yapõlan trans-
ferler yüzde 62.3 artarak
34.845 milyar lira oldu.
Analistler hükümetin
hõzla önlem almasõ gerek-
tiğine dikkat çekiyor. BGC
Partners Başekonomisti
Özgür Altuğ, vergi gelir-
lerinin toplanmasõnda, özel-
likle kurumlar vergisi ve
KDV’de kõsmi iyileşme gö-
rülmesine rağmen, mali denge-
nin bozulmaya devam ettiğini ve
hükümetin hõzla harekete geçmesi
gerektiğini söyledi. Oyak Yatõrõm Ekonomisti Gü-
lay Elif Girgin, 2007 seçimleri öncesinde geriye dön-
dürülemeyecek çok ciddi adõmlar atõldõğõnõ, en
ufak ekonomik daralmada ve tüketici talep kõsõl-
masõnda çok ciddi bütçe açõklarõyla karşõ karşõya ka-
lõndõğõnõ kaydetti. Girgin yõl sonu bütçe açõğõnõ 70-
75 milyar TL olarak öngördü.
Ekonomi Servisi - Türkiye’de işi olan veya iş arayan
kadõnlarõn oranõ 1988’de 34.3 iken 20 yõlda (2008’de) yüz-
de 22’ye indi. DPT ve Dünya Bankasõ’nõn ortaklaşa ha-
zõrladõğõ “Kadınların İşgücüne Katılımı: Eğilimler, Be-
lirleyiciler ve Politika Çerçevesi” raporu açõklandõ. Ra-
pora göre, OECD ülkelerinde işi olan ya da iş arayan ka-
dõnlarõn oranõ ortalama yüzde 62 iken, Türkiye’de bu oran
yüzde 22’nin altõnda. Raporda, 9. Kalkõnma Planõ’nda ka-
dõnlarõn işgücüne katõlõmõnda belirlenen hedefe ulaşma-
nõn yoksulluğu yüzde 15 azaltacağõ vurgulandõ. Kadõn iş-
gücünü arttõrabilmek için fõrsatlar yaratõlmasõ, karşõlana-
bilir çocuk bakõmõ, eğitime yatõrõm gibi politikalar önerildi.
Şu noktalara işaret edildi: “Son 20 yılda okuma-yaz-
ma bilmeyen kadınların oranı yüzde 33.9’dan 19.6’ya
indi. Üniversite eğitimi alan kadınların oranı da
2006’da yüzde 5.8’e yükseldi. Kadınların ortalama ço-
cuk sayısı 1968’de 5.7 iken, 2008’de 1.9’a düştü. Ücretli
çalışan kadın sayısı yaklaşık yüzde 43’e yükseldi.” Ra-
porda tüm bu faktörlere rağmen iş arayan kadõnlarõn ora-
nõnõn düşmesi “şaşırtıcı” olarak değerlendirildi.
Fuara Devlet Bakanı Zafer Çağlayan da katıldı.
Bursalı Fulence dünyaya tanıtıldı
ALPER İZBUL
FRANKFURT - Oyak Renault, 110 milyon Avro-
luk yatõrõmla sadece Bursa’da ürettiği yeni modeli Re-
nault Fluence’nin dünya tanõtõmõnõ gerçekleştirdi.
Uluslararasõ 63. Frankfurt Otomobil Fuarõ’nda, tanõtõ-
lan Fluence 80 ülkeye ihraç edilecek.
Fuardaki tanõtõmda konuşan Almanya Renault Yet-
kili Satõcõlar Derneği Başkanõ Julger Schumacher,
“Fluence’in Türkiye’de üretilmesinde Almanlar
olarak sevinçliyiz” diye konuştu. Aracõn, Türkiye
pazarõna kasõm ayõnõn ilk haftalarõnda çõkacağõ bil-
dirildi. Fluence’nin “her türlü teknolojik dona-
nıma” sahip olacağõ ve Bursa’da Megane Sedan’õn
üretiminin durdurulacağõ belirtildi.
THY, Sabiha Gökçen’den
Avrupa’ya uçuracak
Ekonomi Servisi - THY Sabiha
Gökçen’den tarifeli yurtdõşõ uçuşlarõ-
na 9 Kasõm’da başlõyor. Yõllõk 25 mil-
yon yolcu kapasiteli terminalini hizmete
açmak için gün sayan İstanbul Sabiha
Gökçen Uluslararasõ Havalimanõ’ndan
(İSG), tarifeli Avrupa uçuşlarõ 7 nok-
taya yapõlacak.
İSG ve THY
arasõnda yapõ-
lan anlaşma
çerçevesinde Moskova, Londra,
Köln, Stuttgart, Berlin, Amsterdam
ve Hannover’e uçuş düzenlenecek.
THY, Adana’ya da 9 Kasõm’dan iti-
baren Sabiha Gökçen Havalimanõ’ndan
uçmaya başlayacak.
Ücretsiz otopark
THY’nin Ticaretten Sorumlu Genel
Müdür Yardõmcõsõ Orhan Sivrikaya,
İSG’yi kullanan 800 bin olan toplam
yolcu sayõsõnõ en az 1 milyon arttõrmayõ
hedeflediklerini kaydederek “Sabiha
Gökçen’den daha uygun fiyatlara dış
hat uçuş yapabilme olanakları ile bir-
likte, Miles & Smiles
üyelerine ücretsiz
otopark hizmet-
leri sunacağız. Ayrı-
ca Business Class ser-
visi sunacak tek havayolu şirke-
ti olarak da Sabiha Gökçen Havali-
manı’nı kullanan yolcularımıza hiz-
met vereceğiz” dedi.
İSG CEO’su Gökhan Buğday ise
“Yerli ve yabancı pek çok havayolu
şirketiyle 31 Ekim’de hizmete aça-
cağımız yeni terminalimizde yer al-
maları için görüşmelerimiz sürü-
yor. THY bizim için çok önemli bir
kilometre taşıdır” dedi.
Moskova, Londra, Köln, Stuttgart, Berlin, Amsterdam ve
Hannover’e uçuş düzenlenecek. THY, Sabiha Gökçen’den Adana’ya
da kasõmdan itibaren uçurmaya başlayacak.
B‹LG‹ TOPLUMUNA DO/RU / ÖZLEM YÜZAK
Bütçe alarm
veriyor
Hayret; hayat pahalandıkça kadınlar eve kapanmış!
Mali
tatil nedeniyle
gecikmeli olarak
açõklanan bütçe
rakamlarõ ciddi
bir bozulmaya
işaret ederken
analistler,
hükümetin hõzla
önlem almasõ
gerektiğine
dikkat
çekiyor.
Fotoğraf:ŞEHRİBANKIRAÇ