26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 16 EYLÜL 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr İ lginçtir şu aralar, ABD başkanı Barack Obama ne zaman ağzını açıp bir şeyler söyleyecek olsa pro- testolar başlıyor. Adam, “Sağ- lık reformunu gerçekleştirece- ğiz; 46 milyon Amerikalı sigor- tadan yoksun” ya da “Küresel krizlerin yaşanmaması için fi- nansal düzenlemeler şart” der demez sosyalist olmakla suç- lanıyor, muhafazakârlar he- men meydanlara iniyor... Geçen gün ABD’nin dört bir yanından federal başkente gi- den on binlerce protestocu ise sağlık reformu tasarısını eleş- tiren sloganlar atıp dövizler ta- şıyarak Kongre binasının önü- ne kadar yürüdü. Obama’yı, ülkeyi “sosyaliz- me sürüklemekle” suçlayan göstericiler, sağlık projesinin yanı sıra ekonomik sorunları ve vergileri protesto etti. Gös- teriyi düzenleyenler, vergilerin azaltılmasını, devletin küçül- tülmesini ve daha fazla eko- nomik serbestiyet tanınmasını talep eden “Freedomworks” adlı hareket. Aslında bunun ilk sinyalleri ABD’de geçen ay okulların açıldığı ilk gün verilmişti. Oba- ma, öğrencilere hitaben yaptı- ğı konuşmada gençlerden eği- timlerine önem vermelerini ve çok çalışmalarını istemiş, “Her birinizin yeteneklerini, beceri- lerini ve birikimini geliştirmesi- ne gerek duyuyoruz. Böylece biz yaşlılara zor sorunları çöz- memizde yardımcı olabilirsiniz. Eğer bunu yapmazsınız, okulu boş verirseniz, o zaman sade- ce kendinizi değil ülkenizi de yüzüstü bırakmış olursunuz” demişti. Bunun üzerine muha- fazakârlar, Başkan’ı öğrenci- lere solcu bir doktrin aşılama- ya çalışmakla suçlamıştı. Şu- rası bir gerçek ki belli çevreler hem Amerikan toplumuna hem de dünyaya sosyalizm korkusunu yeniden enjekte et- meye çalışıyorlar. Tıpkı ABD Irak işgaline baş- lamadan önceki yıllarda “var olmayan bir nükleer silah” kor- kusu yaratılarak beyinlerin yı- kanması gibi. Tıpkı şimdi de korku okları- nın bilinçli şekilde İran’a yö- nelmesi gibi... “Sanal korkular yaratılması” aslında günümüzde kapitalist sistemin hem kendini koruma- sı, hem de yeni av alanları aç- ması için önemli bir silah. Küresel kriz, bu sistemin kal- bine açılan büyükçe bir delik olarak karşımıza çıktı. Bu de- lik, sistemin sorgulanmasını da beraberinde getirince, kar- şı atak başladı. Çünkü istenen sistemin de- ğişmesi değil, sadece deliğe yama yapılması. Bu yüzden “Lehman Brothers’ın iflası is- tenmeyip kurtarılsaydı küresel kriz bu aşamaya gelmezdi” di- yenlerin sayısı giderek artma- ya başladı. Bu yüzden bir şey- leri değiştirmeye çabalayan Obama’ya muhalefet giderek artıyor... Birgün gazetesinde yayım- lanan “Krize Küresel Yanıt- lar” dizisinde önceki gün New School’dan Prof. Anwar Sha- ikh’in, “Gelişmiş kapitalist ül- kelerde yolsuzluk esastır. Bu çok iyi bilinir. Ancak eğer yol- suzluk gelişmekte olan çevre ülkelerde uluslararası serma- yeye hizmet etmek yerine kös- tek olurlarsa o zaman uluslar- arası kuruluşlar yolsuzlukla mücadele edilmesi gerektiğini söylerler...” sözleri de yine bu çerçevede değerlendirilmesi gereken sözler. “Sistemi beslediği müddet- çe her şey mübah” anlayışı bu yüzden bu kadar geçerli. Or- tak sanal tehdit algısı ise sis- temin en büyük yardımcısı. ABD’de şu anda topluma enjekte edilmeye çalışılan kor- ku sosyalizm korkusu... Peki, ya Türkiye’de yaratılan korku- lar? Sanal belgeler hazırlana- rak suni gündemler yaratılma- sı (Albay Dursun Çiçek’e af- tedilen var olmayan bir irtica ile mücadele belgesi), Ergenekon kapsamında ortada somut bir suç yokken insanların aylar boyunca hapishanelerde sü- ründürülmesi, basının vergi sopasıyla susturulmaya çalı- şılması... Sanal korkular birilerinin sistemlerinin sürmesini sağlı- yor. Toplumların bunu fark edip değiştirmeye çalışması ise hiç de kolay olacağa ben- zemiyor... Sanal Korkular ve Toplumlar... Sakızın ilk kullanımı antik Ege kıyılarına uzanır. Ege- liler mastika ağacının reçinesinden elde ettikleri yapış- kan maddeyi çiğnemenin diş temizliğinde ve ağız ko- kularının giderilmesinde yardımcı olduğunu biliyorlardı. Günümüzün “modern” sakız maddesi ise ilk olarak Meksika yerlileri tarafından elde edilmişti. Meksika yer- lileri bölgelerinde sıkça bulunan yerel ağaçların özü- nü bir kapta kaynatıp, güneşte kurutmaya bırakıyor- lar ve bu şekilde sertleşmiş bulunan macunsu mad- deyi çiğniyorlardı. Bu kıvama “chicle” adını vermişlerdi. Sakızın diğer adı olan “çiklet”in buradan türetildiği an- laşılmaktadır. Bugün dünya piyasalarında üretilen “modern” sakız- larda artık farklı maddeler kullanılmakta. Sakızın ana mad- desine ilaveten şeker veya yapay tadlandırıcılar, farklı lez- zet ve boyalar, farklı tüketici gruplarının tercihlerini cez- betmek üzere piyasaya sunulmakta. Örneğin, kocaman balon yapılabilen sakızlarda ana hammaddenin daha fazla kullanılması gerekiyor... Toplum içerisinde sakız çiğnemenin genelde hoş kar- şılanmadığı ve hatta görgüsüzlük olarak nitelendi- rildiği bir gerçek. Ancak, buna karşın sakız çiğne- menin ağızdaki kasları harekete geçirerek insanın iş- tahını azalttığı ve sigara içme arzusunu da frenlediği bilimsel olarak ispatlanmış bulunuyor. Bunun öte- sinde psikologlar sakız çiğnemenin konsantrasyo- nu arttırdığını, gerilimi azalttığını ve sinir ve kasları gevşettiğini savunmaktalar. Öyle ki Amerikan Silahlı Kuvvetleri’nde tüm tatbikat ve savaşlarda askerle- re düzenli olarak su ve sakız dağıtılmaktadır... Son günlerde görsel ve yazılı medyada “sakız ve oyun- cak satın alın, alın verin, ekonomiye can verin” türü bir tekerleme boy gösteriyor. Söz konusu tekerle- menin ana kurgusunun iç talebi uyararak, ekonomiye canlılık yaratılması ve “krizin son kalıntılarının da te- mizlenmesi” olduğu anlaşılıyor. “Sakız satılırsa, bakkal kazanır; bakkal kazanırsa toptancı kazanır. Top- tancı kazanırsa, üretici kazanır; üretici vergilerini öder, devlet kazanır, ekonomi kazanır...” şeklinde sürdü- rülen Keloğlan masalının aslında iktisat birinci sınıf öğrencilerinin daha ilk hafta derslerinde işledikleri çarpan kavramına dayandırıldığı anlaşılmakta. Keynesgil iktisadın başat öğesi olan çarpan kavramı, ekonomide her harcamanın, aynı zamanda başkası için bir gelir kalemi oluşturduğu gerçeğinden hareket eder. Gelirler harcandıkça, başka insanlar için gelire dönüşür ve çoğalır. Çarpan etkisi analitik olarak, ortalama ta- sarruf oranının tersine eşittir. Yani, kısa dönemde ta- sarruf oranı ne kadar düşerse (harcamalar ne kadar çok artarsa), gelir çarpanı da o denli büyük olur. Çarpan kavramına iktisat yazınında ilk olarak işaret eden iktisatçı Bertil Gotthard Ohlin (1899-1979) idi. İsveç’te Stokholm Ekonomi Okulu’nda 1929-1965 yıl- ları arasında profesör olan Ohlin, aynı zamanda (uzun süreden beri İsveç’te Sosyal Demokrat Parti’nin muhalifi olan) liberal görüşlü Halkın Partisi üyesiydi. Ohlin, 1977 yılında Nobel’e layık görüldü. Ancak ünü- nü daha 1929 yılında Keynes ile Almanya’nın Birinci Dün- ya Savaşı sonrasındaki ekonomik potansiyeli üzerine gi- riştikleri tartışmadan haklı çıkarak elde etmişti. Keynes, Almanya’nın Birinci Dünya Savaşı sonrasında ödemek zorunda olduğu savaş tazminatı sonucunda bir daha be- lini doğrultamayacak şekilde güçsüzleşeceğini savu- nuyordu. Ohlin ise, Almanya’nın ödemek zorunda ol- duğu tazminatın dönüp, dolaşıp müttefik devletlerce Almanya’nın ihracat talebini arttıracağını ve böylece, paradoksal olarak, Almanya’da çarpan etkisine dayalı bir dolaylı büyümeye yol açabileceğini savunuyordu. Tarihsel olaylar Ohlin’i haklı çıkardı. Biraz Ohlin’in kuramsal öngörüleri, biraz da 1930’lu yılların tarihsel dönüşümleri Almanya’yı İkinci Dünya Savaşı’na ha- zırlayan ekonomik bir deve dönüştürdü. Bu arada John Maynard Keynes, öğrencisi Ohlin’in öngörülerini teknik olarak kafasında tartmış ve çarpan ilkesini ana- litik öğretisinin baş kavramı olarak şekillendirmişti. Sakız çiğneyerek ya da oyuncak talebini arttırarak ulu- sal ekonomide yeterli derecede bir tüketim talebi yara- tılabilir mi, bilemiyoruz. Ancak kriz öncesinde ortalama tasarruf oranının zaten yüzde 14’e değin gerilediği bir eko- nomide, kriz sürecinde yüzde 15’e dayanan işsizlik ora- nı ve geriletilen reel ücret baskısı altında ek bir tüketim talebi elde edilebilir mi, kuşkuluyuz. Kaldı ki çarpan sürecinin arzu edildiği biçimde he- defe ulaşması için bir de yaratılan talebin ithal mal- lara değil, yerli mallara yönelmesi gerekmektedir. Yoksa harcanan paralar, ulusal ekonomide değil, it- hal edilen ülkelerde geliri arttıracaktır; bu da kriz or- tamında çok arzu edilen bir sonuç değildir. Merak edip baktım. Birleşmiş Milletler’in mal bazın- da ticaret akımlarını sergilediği veri setine göre (http://comtrade.un.org) Türkiye’nin 2008 yılı itibarıyla oyuncak ithalatı 235 milyon 334 bin dolar. Oyuncak sek- töründe ihracatımız ise sadece 21 milyon dolara ula- şabiliyor. Yani sözün kısası oyuncak talebi, yerli üreti- ciye değil, ithal ettiğimiz ülkenin üreticisine (olası ki Çin Halk Cumhuriyeti’ne) yarayacak gibi gözüküyor. Şeker bayramın kutlu olsun Ayşe teyze. Bu bay- ram sen gene sakız, şekerleme almayı unutma. Bu ekonomiden işsize umut yok EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Sakız - Oyuncak Ekonomisi İşsizlik oranõnõn artõş hõzõnda dünya ortalamasõnõ 5’e katlayan Türkiye’de yõllõk bazda istihdamdaki azalma sürüyor ANKARA / İSTANBUL (Cumhuriyet) - Türkiye genelinde işsiz sayõsõ hazi- randa geçen yõlõn aynõ dö- nemine göre 972 bin kişi ar- tarak, 3 milyon 269 bin ki- şiye yükseldi. İşsizlik oranõ ise geçen yõla göre 3.6 pu- anlõk artõşla yüzde 13 oldu. “İş aramayıp çalışmaya hazır olan” 848 bin kişi ek- lendiğinde, işsiz sayõsõ 5 milyon 117 bine, işsizlik oranõ yüzde 21.5’e çõktõ. TÜİK, Hanehalkõ İşgücü Anketi’nin “mayıs-hazi- ran-temmuz” dönemini kapsayan “haziran 2009” sonuçlarõnõ açõkladõ. Verileri değerlendiren Türkiye İş- veren Sendikalarõ Konfe- derasyonu (TİSK), yõllõk bazda işsizlik oranõndaki artõş sürecinin devam ettiğini belirtti. Türkiye’deki işsiz- lik oranõnõn artõş hõzõnõn dünya ortalamasõnõn 5 katõ olduğu belirtilen açõklama- da, şu tespitlere yer verildi:  The Economist’in ve- rilerine göre Haziran 2009 itibarõyla Türkiye, işsizlik oranõnõn yüksekliği açõsõn- dan dünya 5’incisi.  İşsizlerin 330 bini sa- nayiden kaynaklandõ. Di- ğer sektörlerin aksine, ima- lat sanayi istihdamõndaki yõllõk azalõşõn Marttan iti- baren yükseldiği ve her- hangi bir azalma gösterme- den yüzde 10 düzeyinde kaldõğõ anlaşõlõyor.  Haziranda işgücü 809 bin kişi artarken, istihdam 164 bin kişi azaldõ.  Kentlerde istihdam 427 bin kişi azaldõ. Genç istih- damõndaki azalõş 206 bin ki- şi oldu. Genç işsizlik oranõ yüzde 18’den 5.7 puan ar- tarak yüzde 23.7’ye çõktõ. Sanayi istihdamõndaki kan kaybõ hõz kesmeden devam ediyor. Haziran 2009’da bir yõl öncesine göre sanayi istihdamõ 473 bin kişi azaldõ. İşsizlerin 330 bini sanayiden kaynaklandõ. Sanayide bir yıllık istihdam kaybı 473 bin kişi Yazarõmõz Mustafa Sönmez’e göre Ha- ziran 2009’da tarõmdaki 253 bin kişilik mevsimsel istihdam artõşõ dõşarõda bõrakõl- dõğõnda, tarõm dõşõnda son 12 aydaki istihdam kaybõ toplamõ 417 bini buluyor. Sönmez’in saptamalarõ şöyle: Tarõm dõşõ istihdamõn 2009 Ocak ayõn- da 15.5 milyon ile dibe vurmasõndan sonra, izleyen aylarda kõsmi toparlanmalar yaşadõ- ğõ ve haziran ayõnda 16 milyon 146 bine çõk- tõğõ görülüyor. Yine de ulaşõlan tarõm dõşõ is- tihdam düzeyi, küresel krizin etkilerinin hissedilmeye başlandõğõ Ekim 2008’deki düzeyin 300 bin kişi gerisinde. İmalat sanayi 423 bin istihdam kaybõyla ilk sõrada. Enerjide 32 bin, madencilikteki 18 bin istihdam kaybõ da eklendiğinde toplam sanayide 473 bin kişiyi buldu. Ticaret sektöründe de 146 bin istihdam kaybõ var. Haziran itibarõyla inşattaki mev- simsel açõlõma karşõn istihdamda 20 bin ge- rileme dikkat çekiyor. Tuzu kuru finans kesimi istihdamda da 164 binlik artõşla istihdama katkõda bulunmuş görünüyor. Toplumsal hizmetlerde de son 12 ayda 42 bin artõş yaşanmõş görünüyor. Ulaş- tõrmada da 16 binlik istihdam artõşõ yaşanmõş. AÇIK YÜZDE 780 ARTTI İSTANBUL / ANKARA (Cumhuriyet) - Mer- kezi Yönetim Bütçesi, temmuz ayõnda 6.6 milyar li- ra, ağustosta da 1.5 milyar lira açõk verdi. Ocak-Ağus- tos döneminde bütçe açõğõ geçen yõlõn aynõ dönemine göre 8 kat artarak 31.3 milyar liraya çõktõ. Maliye Bakanlõğõ, geçen yõl ocak-ağustos döne- mini 4.6 milyar lira fazla ile kapatan merkezi yönetim bütçesinin, bu yõlõn aynõ döneminde 31.3 milyar li- ra açõk verdiğini ve böylece açõğõn yüzde 779.7 ora- nõnda arttõğõnõ belirtti. Bakanlõğõn açõklamasõna gö- re, geçen yõl ocak-ağustos döneminde 40.926 milyar lira olarak gerçekle- şen faiz dõşõ fazla, bu yõlõn aynõ döneminde de 9.1 milyar lira- da kaldõ. Açõğõn büyümesin- de sağlõk harcamalarõ etkili oldu, bu dönemde sağlõk giderleri için yapõlan trans- ferler yüzde 62.3 artarak 34.845 milyar lira oldu. Analistler hükümetin hõzla önlem almasõ gerek- tiğine dikkat çekiyor. BGC Partners Başekonomisti Özgür Altuğ, vergi gelir- lerinin toplanmasõnda, özel- likle kurumlar vergisi ve KDV’de kõsmi iyileşme gö- rülmesine rağmen, mali denge- nin bozulmaya devam ettiğini ve hükümetin hõzla harekete geçmesi gerektiğini söyledi. Oyak Yatõrõm Ekonomisti Gü- lay Elif Girgin, 2007 seçimleri öncesinde geriye dön- dürülemeyecek çok ciddi adõmlar atõldõğõnõ, en ufak ekonomik daralmada ve tüketici talep kõsõl- masõnda çok ciddi bütçe açõklarõyla karşõ karşõya ka- lõndõğõnõ kaydetti. Girgin yõl sonu bütçe açõğõnõ 70- 75 milyar TL olarak öngördü. Ekonomi Servisi - Türkiye’de işi olan veya iş arayan kadõnlarõn oranõ 1988’de 34.3 iken 20 yõlda (2008’de) yüz- de 22’ye indi. DPT ve Dünya Bankasõ’nõn ortaklaşa ha- zõrladõğõ “Kadınların İşgücüne Katılımı: Eğilimler, Be- lirleyiciler ve Politika Çerçevesi” raporu açõklandõ. Ra- pora göre, OECD ülkelerinde işi olan ya da iş arayan ka- dõnlarõn oranõ ortalama yüzde 62 iken, Türkiye’de bu oran yüzde 22’nin altõnda. Raporda, 9. Kalkõnma Planõ’nda ka- dõnlarõn işgücüne katõlõmõnda belirlenen hedefe ulaşma- nõn yoksulluğu yüzde 15 azaltacağõ vurgulandõ. Kadõn iş- gücünü arttõrabilmek için fõrsatlar yaratõlmasõ, karşõlana- bilir çocuk bakõmõ, eğitime yatõrõm gibi politikalar önerildi. Şu noktalara işaret edildi: “Son 20 yılda okuma-yaz- ma bilmeyen kadınların oranı yüzde 33.9’dan 19.6’ya indi. Üniversite eğitimi alan kadınların oranı da 2006’da yüzde 5.8’e yükseldi. Kadınların ortalama ço- cuk sayısı 1968’de 5.7 iken, 2008’de 1.9’a düştü. Ücretli çalışan kadın sayısı yaklaşık yüzde 43’e yükseldi.” Ra- porda tüm bu faktörlere rağmen iş arayan kadõnlarõn ora- nõnõn düşmesi “şaşırtıcı” olarak değerlendirildi. Fuara Devlet Bakanı Zafer Çağlayan da katıldı. Bursalı Fulence dünyaya tanıtıldı ALPER İZBUL FRANKFURT - Oyak Renault, 110 milyon Avro- luk yatõrõmla sadece Bursa’da ürettiği yeni modeli Re- nault Fluence’nin dünya tanõtõmõnõ gerçekleştirdi. Uluslararasõ 63. Frankfurt Otomobil Fuarõ’nda, tanõtõ- lan Fluence 80 ülkeye ihraç edilecek. Fuardaki tanõtõmda konuşan Almanya Renault Yet- kili Satõcõlar Derneği Başkanõ Julger Schumacher, “Fluence’in Türkiye’de üretilmesinde Almanlar olarak sevinçliyiz” diye konuştu. Aracõn, Türkiye pazarõna kasõm ayõnõn ilk haftalarõnda çõkacağõ bil- dirildi. Fluence’nin “her türlü teknolojik dona- nıma” sahip olacağõ ve Bursa’da Megane Sedan’õn üretiminin durdurulacağõ belirtildi. THY, Sabiha Gökçen’den Avrupa’ya uçuracak Ekonomi Servisi - THY Sabiha Gökçen’den tarifeli yurtdõşõ uçuşlarõ- na 9 Kasõm’da başlõyor. Yõllõk 25 mil- yon yolcu kapasiteli terminalini hizmete açmak için gün sayan İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararasõ Havalimanõ’ndan (İSG), tarifeli Avrupa uçuşlarõ 7 nok- taya yapõlacak. İSG ve THY arasõnda yapõ- lan anlaşma çerçevesinde Moskova, Londra, Köln, Stuttgart, Berlin, Amsterdam ve Hannover’e uçuş düzenlenecek. THY, Adana’ya da 9 Kasõm’dan iti- baren Sabiha Gökçen Havalimanõ’ndan uçmaya başlayacak. Ücretsiz otopark THY’nin Ticaretten Sorumlu Genel Müdür Yardõmcõsõ Orhan Sivrikaya, İSG’yi kullanan 800 bin olan toplam yolcu sayõsõnõ en az 1 milyon arttõrmayõ hedeflediklerini kaydederek “Sabiha Gökçen’den daha uygun fiyatlara dış hat uçuş yapabilme olanakları ile bir- likte, Miles & Smiles üyelerine ücretsiz otopark hizmet- leri sunacağız. Ayrı- ca Business Class ser- visi sunacak tek havayolu şirke- ti olarak da Sabiha Gökçen Havali- manı’nı kullanan yolcularımıza hiz- met vereceğiz” dedi. İSG CEO’su Gökhan Buğday ise “Yerli ve yabancı pek çok havayolu şirketiyle 31 Ekim’de hizmete aça- cağımız yeni terminalimizde yer al- maları için görüşmelerimiz sürü- yor. THY bizim için çok önemli bir kilometre taşıdır” dedi. Moskova, Londra, Köln, Stuttgart, Berlin, Amsterdam ve Hannover’e uçuş düzenlenecek. THY, Sabiha Gökçen’den Adana’ya da kasõmdan itibaren uçurmaya başlayacak. B‹LG‹ TOPLUMUNA DO/RU / ÖZLEM YÜZAK Bütçe alarm veriyor Hayret; hayat pahalandıkça kadınlar eve kapanmış! Mali tatil nedeniyle gecikmeli olarak açõklanan bütçe rakamlarõ ciddi bir bozulmaya işaret ederken analistler, hükümetin hõzla önlem almasõ gerektiğine dikkat çekiyor. Fotoğraf:ŞEHRİBANKIRAÇ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear