26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
f— İzmir'in hakkı Sayın Osman Bahadır'ın "Dilimizdeki Evrim" (CBT, 1167 (31 Temmuz 2009) baş- lıklı yazısından esinlenerek konuyu Izmir açısından kısaca ele almak istiyorum. Zeki Ankan, zeki.arikanOege.edu.tr T ürk dilinin gelişme ve sadeleşme evreleri ge- nellikle İstanbul odaklı olarak açıklanır. Selanik'e Genç Kalemler'den ötürü yer ve- rilir. Fakat İzmir'in nedense adı hiç gcçıncz. Yalnız A. Sırrı Levend, lzmir'e biraz yer ayınr. Bunda, İzmir'in uluslararası hir liman kenti, bir ticaret merkezi, bir pazar yeri olmasının etkisi büyüktür. 194O'lı yıllarda Dr. Ziya Somar'm başlattığı ve onun yolundan gidenlerin sürdürdüğü araştırmalar hep göz ardı edilmiştir. İzmir'in Tanzimat'tan sonraki gelişmelerde yavaş da olsa önemli bir kültür merkezi konumuna geldi- ğine şüphe yok. Buraya gönderilen ileri görüşlü va- liler bu alanda önemli bir rol oynadı. Ama gerek bu- rada yetişen, gerek İzmir'e sürgün olarak gönderilen aydınların çabalarını özellikle belirtmek gerekir. Vilayet matbaasının kurulması ileri bir adımdır. Bjjrada basılan Devir ve İntibah gibi ilk özel gaze- teler, pek uzun ömür olmadi. 1876'da Karidi Efendi'nin çıkardığı, Türkçe İzmir Meşruti bir yö- netimi savunur. İmparatorluk içindeki yerel dillerin konuşulmasından yanadır. Fakat Karidi Efendi'nin asıl amacı Türkçe'nin biitün imparatorluğu kucak- layan ulusal bir dil konumuna gelmesidir: "En bü- yük ihtiyacımız Tamim-i Lisan-ı millidir." Halit Ziya, Tevfik Nevzat ve Bıçakçızade Hakkı gibi gençler, İzmir'in kültürel gelişmesinde çok bü- yük rol oynarlar. Yaşları 20 dolaylanndadır. İlk ede- bi dergi Nevruz'u bunlar çıkarır. 1866'da Halit Ziya ile Nevzat'm Hizmet gazetesini çıkarması İzmir basınında bir devrimdir. Halit Ziya doğrudan doğ- ruya halk dilinden derleyeceği söz ve deyimlere da- yalı bir Türkçe sözlük hazırlığma girişir. (Bu girişim İstanbul'dan engellenir) Hem Şemsettin Sami'den 10 yıl önce... Sürgün olarak o tarihlerde İzmir'de ya- şayan Tahir Kenan, ilk Türk dili gramerini yazar ve yayımlar. (Kavaid- i Lisan-ı Türkî) İzmir'de "Türkçe yazmak çığın" bir akım olarak ortaya çıkar. Yalm bir dille yazmak deyim yerindeyse İzmir'de moda olur. Dil tartışmaları basmda önem- li bir yer bulur. Yine İzmir'deki sürgünlerden Türkçü Necip ve Mehmet Şeref (Aykut) İzmir gazetelerin- de yazdıkları yazılarla sorunu bilimsel yöntemlerle derinlemesine araştırırlar. Bu tartışmalar yine İstanbul'ca engellenir. Bununla birlikte II. Meşrutiyet'ten öncc yayına giren Ziraat ve Ticaret gazetesi dilde sadeleşmenin en yalm örneklerini ve- rir. İkinci Meşrutiyet'in duyurulması İzmir'de yepyeni bir hava yaratır. Yeni gazeteler arka arkaya yayına girer. Bunların kimileri kısa, kimileri uzun ömürlü olur. Dilde sadeleşmenin en ilginç ve şaşırtıcı ör- neklerini Köylü gazetesi verir. Gazete daha çok kır- sal kesime yönelik olduğu için yalın bir dil kullanır. Köylü, sözcük uydurur, halk dilindeki söz ve deyimleri yazı diline göçürür. O tarihlerde artık kullanılmayan Türkçenin arkaik sözlerini güncelleştirmeye çalışır. Köy çocuklarının okutulması, köylünün aydınlatıl- ması için farklı bir eğitim uygulamasını salık verir. Köy Enstitüleri modeline benzer bir yapılaşma öne- rir. Diğer gazetelerden özellikle İstanbul basınından yaptığı alıntıları kendi dil anlayışına uydurur. Yine aynı gazetede Kuşadalı Mahmut Esat (Bozkurt) ol- dukça yalın tfrr dille "Köylü Emmilerle" dertleşir, on- ların sûfunlarını dile getirir. Köylü, kooperatifi ortaklama, heyet-i nasihayı ör- gütleyici dernek, sulhu barışıklık sözcükleriyle kar- şılar. Kısacası II. Meşrutiyet döneminde dilde sade- leşme akımında Köylü'nün büyük bir payı vardır. Ancak gazetenin işgalden önce Yunanlılar tarafın- dan satın alınması, Köylü'nün üç yıl boyunca Yunan çıkarlarına hizmet etmesi, sonunda baş yazarı ve sa- hibi Mehmet Refet (Menekşelioğlu)'in 150'likler lis- tesinde yer alması bu gazetenin kültürel rolünün ta- mamen geri plana itilmesine neden oldu. Bu, bir dramdır. sında yer alan Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü'nde bilim insanlar¥-yanı sıra, yerel yö- neticilerin katılımıyla gerçgkleşti. Enstitünün ana gelir kaynağını da bu yerel yönetimler sağlı- yor, bilimsel destek ise Bilim ve Teknoloji Bakanlığından. Yer seçimi planlaması ve izlenmesi gibi programlann giderlerinin de büyük bir kısmı yerel yönetimden sağlanıyor. Bunun da büyük kıs- mı midye üretiminden yaklaşık 250.000 ton 125* 10 6 Euro ile gelirlerden geliyor. Akdeniz'de ve Atlantik sahillerinde midye ve istiridye yetiş- tiriciliği birkaç yüzyıllık geçmişe sahip iken deniz baiık yetiştiriciliği çok yeni bir konu. İspanya, Italya, Hırvatistan, Arnavutluk, Yunanistan, Fas ve Türkiye'den katılan uzman- lar ve bakanlıklardan katılan yetkililer Akdeniz'de deniz balıkları yetiştiriciliğinin sadece 20-25 yı- la sahip olmasından dolayt düzenlemelerdeki farklılıkların altmı çizdiler. Yasal düzenlemeler yer kiralanmasındaki izin süreci, ÇED ve işletmele- rin kurulduktan sonra izlenmesi olarak 3 ana baş- lıkta incelendi. Özellikle Çevresel Etki Değerlendirme raporlarının daha sonraki işlet- melerin izlenmesinde temel oluşturması anla- mındaki önemi vurgulandı. , Akdeniz'de kıyı kullanıcıları arasında en son sahneye çtkan deniz balıkları yetiştiriciliği kıyı- daki sorunların merkezi olması da hemen hemen tüm Akdeniz ülkelerinde ortak noktaydı. Kıyı böl- gesinin planlanması ve yönetiminin, uygulama- da en azından bu 7 ülke katılımcıları tarafından ülkelerinde tam anlamıyla gerçekleşmediği vur- gulandı. Toplantıda Akdeniz ülkeleri arasında deniz ye- tiştiriciliğinin yasal düzenlemeleri konusunda belli bir standart olmadığı, ama yasaların ve dü- zenlemeler arasında harmoni yaratılabileceği ko- nusu da tartışıldı. Balıkçılıktaki üretimin zaman zaman gerilediği veya durakladığı bu dönemde deniz balık yetişti- riciliği konusunun gerçekten önemli bir konu ol- duğu FAO tarafından vurgulandı. Yetiştiriciliğinin bu ülkelerde kendine has bir kanunu olmadığı, ya balıkçılık kanunları ya da tarım kanunları içiıv de yer alması da bazen uygulamalarm daha kar- maşık hale dönüştüğü yönündeydi. Özellikle ülkemizde bahkçılığımızın Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın içinde genel müdürlükle temsil edilmediği düşünülürse, ne kadar çok ya- pacak işimiz olduğu ortaya çıkar. Bu aralar mutlaka okunmalı Tınaz Titiz B u hafra bir kitap yayımlandr. "Kolay Matematik[i]". Adına bakıp sadece matematikle ilgilenenler ve öğrenciler için olduğunu sanabilirsiniz. Ne demck iste- diğimi daha iyi anlatmak için önsözünü (ben yazdım) aşağı alıyorum: "Günümüî bilgi çağı. Bilgisayann bir aklaması bilgi gcrelcsm- melerimizi giderebiliyor. Harika! Ancak çağıtmz kuşkusuzluğun derinlemesine de yol açtı. Arama moıorhnndaki yanıdar o den- li çok ve rahatlatıa ki, bunların do^ruluklanndan ya da geçerlilik smırlanndan kuşkulanmak kimin aklına geHrl İjte böyk kuşkusuzluk kanusunda sorunlu bir toplumda, matematiği eğkndirici bir boya ile boya^ıp doğrularımızdan kuşkulandıracak hak getirmek çok zekice bir 'buliif'tur. # Kitabın taskğmı ilk gthdüğümde birçok yerini düzeltmek iste- dm. Eksik tanımlaTimi}, dolayısıyla cevaplanması olanaksız, yanıı- lan a^ilcarmıj gibi duran sorular vs. Daha sonra cevaplara bakmca doğrularıma nc dcnli sarılmi} olduğumu utanarak gördüm. Ezber (kuşkusuzluk) ile nasd mücadele edilmesi gerek- tigmı 15 yıldır düşünen biri olarak, bunun en iyi ^olunun insan- ları çok doğru sandılclan hakhnda kuşkuya düşürmek oldugunu bana bu kitap gösterdi," İnsanın doğrularından şüpheye düşrnesi konusunda bugüne kadar çok kişiyle konuştum, konuşuyorum. Çoğu kimse, bilimin temelinin kuşku oldugunu, kuşku olmasaydı hala taş devrinde yaşayacağımızı, tüm keşif ve icatların kuşku konusunda gerçckleştiğini vs uzun uzadıya ve örneklerle an- latıyor. Ve ondan sonra da, doğruluğundan kuşkulanılmaması gereken bir takım "gerçekler" oldugunu, bu gerçekleri doğru- layan çok sayıda "kanıt" bulunduğunu, bunlara inanmamanın bir başka tür bağnazlık oldugunu anlatmaya çalışıyorlar.Hele konu çocuklara gelince, o "gerçekliğinden kujku duyulnva- ınası gereken doğrular" konusunda da kuşkuya düşürülecek çocukların nasıl birer nihilist olup çıkacakları bir kabus gibi görülüyor. Kişinin özgürleşmesi önce, kendi değer yargıları konusunda iyiden iyiye kafasının karışmasına baglı. Kitabı, özgürleşmeye adım atmak isteyenlere öneriyorum. [i] Kolay Matematik, Ali Yalman, Alfa Basım Yayım Dağıtım Ltd., (0212) 511-5303, www.alfakitap.com. İstanbul, 2009 Üreten ekonomiye geçmeliyiz! Başftarafı 6,7. sayfada G. Kore, Japonya: % 3-6 oranlanna ulaşmıj durumda. Bu ülkelerle GSMH karşılaştırması ( Milyar $ olarak): Çin 1237, Japonya: 3996, ABD: 10445,10 yeni ABülkesi:435, 15 eski AB Ülkesi: 8603, Türkiye 850 (2006:400). Araştırıcı sayısı yukarıdaki ülkelerde 10000 kişi başına 100-200 arası (ABD de 150), bizde hesaplamaya göre 5-10 kişi, hedef 20-30'a ulaşabümektir. AMAÇ VE HEDEF OLMALI Tarım alanları şehirleşme ve sanayileşme tehdidinden korunarak Türkiye'nin dünya ölçüsünde rekabet sağlayacağı alanlar çoğaltılmalı. Öncelikli sanayileşme stratejileri ge- liştirilip, uygulanmalı. Biyoteknoloji, genetik mühendisli- ği, tıbbi ve teknik alet üretimi, yarı iletken teknolojisi baş- ta olmak üzere gelişen çevreye de zarar vermeyen ileri tek- noloji üretimine ağırlık verilmeli. Büyük araştırma hedefleri saptanmalı, gençlerin önüne koyabilmeli ve gençlerde araştırıcılarda heyecan yaratabil- meliyiz. Bu hedefler Atom bombası yapımı (Manhatten pr.) gibi ölüm makinesi yapma yerine, nükleer veya güneş enerjisinden yararlanma, altematif enerji üretimi, Ay'a se- fer, GAP, GENOM, Enerji, İletişim olabilir. ı Çağımıza yön veren teknolojiler: İletişim- teknolojisi, Gen teknolojisi, Uzay teknolojisi, Nano-teknoloji, gibi ile- ri teknolojilerle çalışan merkezler kurulmalı, sayıları artırı-,, larak bilim yanında teknoloji dç üretmeleri de desteklen- melidir. Hedefinizi belirleyerek çaba harcadığınızda başar- mamak söz konusu değildir. a: «CD UJ ı L İ , OD I -
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear