26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
TÜBİTAK Bilim Ödülleri ve devlet üniversiteleri 2009 yılı TÜBİTAK ödüllerinin dağılımmda devlet üniversitelerinin yeterince başanlı olamadıkları görülüyor. Temel bilimler ile mühendislik bilimlerinde dağıtılan 10 teşvik ödülünün 6 tanesi iki vakıf üniversitesi ve diğer 4 tanesi de iki devlet üniversitesi arasında paylaşıldı. Ayrıca, Bilim Ödülü ve TVVAS Teşvik Ödülü ile sosyal bilimler alanında dağıtılan 2 teşvik ödülünü de vakıf üniversiteleri aldı. Devlet üniversitelerinin başanlı olduğu tek alan sağlık bilimleri ki burada da vakıf üniversiteleri henüz rekabetçi bir konuma gelebilmiş değiller. Prof. Dr. A. Hamit Serbest, Çukurova Üniversitesi, serbest©cu.edu.tr S on üç yıldaki ödül dağılımına bakıldığında 2007'de devlet ve vakıf üniversiteleri eşit olarak paylaşmış, her biri altışar ödül almış. 2008 yılında vakıf üniversiteleri 7, devlet üniversiteleri 8 ödül almış. 2009 yılına gelindiğinde vakıf üniversiteleri, devlet üniversitelerinin aldıgı 4 ödüle karşılık 10 ödül alarak, büyük bir üstünlük sağlamışlar. Bu durumdan başta Yükseköğret im Kurulu olmak üıerc devlet üniversiteleri adına bir ders çtkanlması gerektiği açık. 1982 yıhndan bu yana içinde yaşadığımı: YOK sistemini sadece yasal düıenlemcler açısından değcrlendirmek eksik olur ve yanlış sonuçlara götürür. O nedenle, sistemin pay- daşlarının katkılarını da dikkate alarak, devlet üniver- sitelerinin bilimsel ycterlüiği ve başansı konusuna etkili olan konular hakkında değerlendirmeler yapıldı. YÖK'ün başarı olarak gösterdiği üniversite sayısmı ve yükseköğretimde okullaşma oranını yükseltmenin yükünü bütünüyle devlet ünlvenitelerine çekti. Yeterli kaynak sağlanmadığı için devlet üniversitelerinde ciddi bir nitelik sorunu yarattldı. YÖK, sayısal yeterlilik varmış gibi, nitelik sorununu öğre- tim üyesi dağıhmındaki eşitsizlik olarak değerlendirdi. Öğretim üyelerini taşraya gönderebilmek için, bulunduk- ları kurumda yükseltilmelerinin önünü kapadı. Başka üni- versitelerde görev yapmaya zorlanan öğretim üyelerinin bir kısmı özel sektöre bir kısmı taşra üniversitelerine gitti. Bu kural bir müddet sonra yozlaştı; üniversiteler aralannda kad- ro alışverişi yapıldı, kişi bir üniversitede yükseltilerek atandı, kendi üniversitesinde görevine devam etti. Bu uy- gulamanın yaygınlaşması ile de kural kaldırıldı, ama uy- gulamanın yürürlükte olduğu sürede büyük üniversiteleri- mizde o tarihlerde yeni oluşmaya başlayan akademik yapı- lanmalar dağıldı. SANAYİ. İLE İŞBİRLİÖİNDEN UZAKLAŞMA Degerlendirmelerin daha objektif yapıUbllmesi için Doçentlik Sınav YönetmcliJİ dejiştirilerek tes yerine û l t uhuUrmaı yıyın kof ulu getirildi. Ancak, bu koşul, üni- versiteleri sanaylmisin sorunlanndan iyice uıaklajtırdı. Ünivenitelerin mühendislik/fen fakültelerine yeterli altyapı sajlanmadıjından çalıjmalar teorik konularla sınırlı kaldı. Bunu gidermek için DPT 1leri Teknoloji Projc destcji ver- meye başladı; ama ne yaııkkibu desteklere biksvurular aka- demik venesnelkriterlerdenziyade,rcktorlerdenbaşlaya- raksiyasilere kadar uıanan birvelpaıedcöınelkrUerlerlc değerlendirildi. öğretlm üyesi nitellğini iyilcştirmek amacıyla, önce pco- fesör kadrotuna yükseltilerek atanma konusunda ölçütler getirildi, atamalar merkeıi yapılmaya çtlıjıldı. Uygulamalardan birileri hojnut olmadıkça ilkelet esnetil- di, sonunda atama/yübeltmeler ünivenitelere hırakıkh ve YÖK'ün belirledlfli twgari ölçütlerin baı ahnması Utendi. Ünivenittlerin kendi kojullarına göre ek ölçütler belirie- yebilme*! de üniversite »enatolarmm yetkiaine bırakıld». Ancak, akadomik atama ve yükaeltn» ölçütlerinin uy* gulanmayacajh «öylemini »eçim pror«gand»»ı y»rwn kijiUrln, devUt üniwr«it«Urind« »ktör Mçikbttdi|) gerçejhni de göı ardı etmeyerek, bu kojullarm «jjretim üye- si nitçlijini yükteltmedt ne kadar yarar »ajladvjmm ayrı- ca değerlendirilmesi gereklidir. Üniversite araştırma fonları kurularak gerek katma büt- çeden, gerekse ünivenitelerin döner sermaye gelirlerinden fona kaynak aktarımı yapılarak araştırmalara destek sagla- yacak bir mekaniıma kuruldu. Kaynak dagıtımında genel- İikle bilimsel ölçütlerin dışında unsurlar etkili oldugundan, fonlarda toplanan kaynaklar projelere gerçek anlamda des- tekler saglayacak şekilde kullanılamadı. Proje önerilerinin konularına ve yeterliliğine bakarak proje ödeneği dağıt- maktansa, öneren kişilerin akademik unvanlan göıetilerek kaynaklar eşit paylaştırıldı. Bu arada makbul olan/olmayan öğretim üyeleri arasında gerekli aynmın gözetildigini de ek- lemek gerek. EK GELİR MOTÎVASYONU Üniversitelerin asli gorevi eğitim-öğretim olarak ta- nımlanmış ve sistem öyle kurgulanmıjtır, öğretim üyeleri ek gelir elde edebilmek için olabildigince çok "ek ders" ver- me çabasındadır, Üniversitelerde ikinci öğretim prog* ramliuruun açı lmasıntn esas nedeni budur. ûgretim üyele- rinin ek gelir elde etme isteğinin yadırganacak bir yönü yok, buradaki eleşriri sistemin kurgusuna yönelikrir. Öğretim üye- leri ek ders ile maaşa ek gelir elde edebilirken araştırma yap- makla da ek gelir edinmesinin yolları açılmalıydı. TÜBİTAK'tan akademik proje destegi alan öğretim üye- lerine telif hakkı ödenmesi, bu anlamda olumlu birgelişmedir ama yeterli değildir. 2009 yıh itibariyle vakıf üniversitelerinin sayısal olarak sistemdeki payı %31 civannda, 139 üniversitenin 45 tanesi vakıf üniversitesi. ûrgün öğretim içindeki payları 2008 yı- lında %12 civannda. Adayların sınavsıt geçişle yerleştigi programlara yerlesen adaylar hariç 2008'de toplam 397.449 kişi yerleştirilmiş ve bunlann 46.530 kişisi de Vakıf üni- versltelerindedir (ÖSYM], Öğretim elemanı sayısı bakımından vakıf üniversiteleri 2008-2009 yılı verilerine göre %10,4'lük bir paya sahiptir. Ancak, öğretim üyesi sayısı bakımından payı yaklaşık %9,7 ve araştırma görevlisi sayısı bakıtndan da %5,4 payı var. Öğretim görevlisi, uzman, okutman gibi diğer öğretim elemanlan açısından Türkiye içindeki payı da %19 mer- tebesinde [ÖSYM]. Bilindiği gibi, vakıf üniversitelerindeki öğretim üyele- rinin çoğunluğu devlet üniversitelerinden ayrılan öğretim üyeleri ile yurtdışında doktora yapıp dönen genç araştırı- cılardan oluşuyor. Dolayısıyla, devlet üniversiteleri halen vakıf üniversiteleri için "insan kaynağı deposu" olarak hiz- met vermekte. Vakıf üniversitelerinin, yükseköğretim sis- temimize gerçek anlamda katkı sağlıyor duruma gelebilmesi için öğretim üyesi yetiştirme programlan geliştirmeleri ge- reklidir. REKTÖRLERİN YANLIŞI Vakıf üniversitelerinin öğretim üyesi alma yöntemi ile spor kulüplerinin oyuncu almaları arasında yöntem olarak çok fazla bir fark yoktur. Bunu eleştiri anlamında değil, sa- dece devlet üniversitelerinin oyunu benzer kurallarla oy- nama şansı olmadığını belirtmek için söyledim. Ancak, başanlı bilim insanlannı toplayıp onlann bilimsel üret- kenliklerini sürdürmelerini sağlayabilmenin de bir başan ol- duğu açıktır. Bu arada, vakıf üniversitelerinin temel bilimler ve mühendislik alanlanndaki bu başarılarının sadece 3 va- kıf üniversitesi tarafından sağlandığını da belirtmek ge- rekiyor. Diğer taraftan, devlet üniversitelerinde 2547 sayılı ya- sa ve ilgili yönetmeliklerin rektörlere birçok sınırlamalar getirdiği dogrudur, ama yine bu sistemin yarattıgı "etkin yö- netici" modeli rektörlerin istedikleri takdirde "otoriter" li- der olarak çalısabilmelerine fırsat vermektedir. Öğretim üye- lerini 'Vandaş veya muhalif olarak sınıflandırabilen ve mev- luata, teamüllere aykırı uygulamalar yapabilen, hatta ba- sen yetkilcrini dahi asan yaptınmlar uygulayabilen rektörler, ne yazık ki bilimsel konularda yetki kullanmakta çekimser kalıyor. Bu eleştîrinin muhataplan, başta üç büyük şehirdeki üni- versiteler olmak üıerc tüm devlet üniversiteleridir. Devlet üniversitelerinin haksu rekabetle karşı karşıya olduğu dogrudur, ama rektörlerin bunu maıeret olarak kullanma hakları yoktur. Çünkü, devlet üniversitelerinin öncelikle uygulanabilir bir stratejik plan yapmalan ve mutlaka be- lirll bir bilimsel alanda Türkiye'de ve dünyada söz sahibi ol- mayı hedef olarak seçmeleri gereklidir. Esas sorun devlet üniversitelerinin böyle bir hedefi ol- mamasından doguyor ve sonuçta da bilim ödüllerinin dajılımında, sahip oldukları öğretim üyesi potansiyeli ge~ reken bajanyt yakalayamıyor, "Akdeniz Ulkelerinde Deniz Balıkları Lştiri Güzel Yücel-Gier "Al kdeniz Ulkelerinde Deniz Balıkları Yetiştiriciliğinde İzin, ÇED ve .İzlenmesindeki Yasal Düzenlemeler" k o nulu çalıştay 13-14 temmuz 2009 tarihinde İspanya'nın Atlantik sahillerinde bulunan Vigo şehrinde, Galicia'da gerçekleşti. İspanya'nın Galicia bölgesinde midye, istiridye, aki- vades gibi yumuşakçalann yetiştiriciliği yapılmakta. Kıyılarda deniz balıklan çiftliklerinden çok midye çift- liklerini görmek mümkün. Ama bir yandan da ahta- pot üretimi için çalışmalar devam etmekte. Ayrıca Vigo şehri Avrupa'nın en önemli balıkçı limanlanndan biri. Doğal olarak da en büyük balık haline sahip. Su ürünleri bu bölgenin ekonomisinde hem ba- lıkçıhk hem de yetiştiricilik açısından çok önemli bir yere sahip. Toplantının açılışı bu gelişmelerin orta-
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear