24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 8 TEMMUZ 2009 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Anlaşılmazlıklar PENCERE Mumcu’nun Saptamaları... Güldal Mumcu, Uğur’un yanı başında, sessiz, sakin, kararlı, bilinçliydi; ailede orta direk gibiy- di, çevresine güven aşılıyordu. Yaşadığı trajediyi soylu bir serinkanlılıkla sineye çekti... Uğur’dan sonra da değişmedi... Bugün Meclis Başkanvekili... Geçen gün Cumhuriyet’e verdiği demeçte Er- genekon için ne diyor?.. “- Güç odaklarına, yolsuzluklara, uygulamada- ki usulsüzlüklere gazetecilik yaşamı boyunca belgeleyerek karşı duran bir gazetecilik anlayışı ser- gilemiş olan Uğur yaşasaydı, sıranın ona gelebi- leceğini düşünmemek elde değil...” Güldal Mumcu ekliyor: “- Cemaatler, Türkiye Cumhuriyeti’ne kendi ül- kesi değil de fethedilmesi gereken bir ülke gibi ba- kıyorlar.” (Cumhuriyet, 06.07.2009) Güldal Mumcu konuşmasında herkesin bilmesi ve benimsemesi gereken ülke gerçeklerinin altı- nı sade bir serinkanlılıkla çiziyor. Bugün Türkiye siyasal yaşamına damgasını vu- ran, demokrasi değil, cemaatçiliktir. Gerçeğin altını bir kez daha çizelim: Cemaat- çilik dinciliktir; birey, yurttaş, kişilik ve çağdaş de- ğer yargıları bu örgütlenmede geriye itilir... Demokrasinin d’si cemaatçilik düzeninde ve fel- sefesinde yoktur. Günümüzdeki cemaatçilik Türkiye’de devleti ele geçirip para musluklarını istediği gibi açıp kapayan bir içeriği benimsemiştir... Polis içinde bir polis daha oluşmuştur: - F polisi... Türkiye Cumhuriyeti’nin polis devletine dö- nüşmesine ramak kalmıştır... Cemaate dayanan bugünkü siyasal iktidarın şimdi iki hedefi var: Yargı.. Asker.. İşin garip ve ustaca yanı, yargı-asker üzerine kurgulanmış cemaatçilik düzeninde demokrasi üzerine boş nutuklar atılıyor... Batı’da sermaye sanayileşmiş burjuva sınıfının eline geçtiği gün laiklik ve demokrasiye kapılar açıldı... Bizde şimdi sermayenin cemaatçilik düzenine teslim olması süreci yaşanıyor. Bu süreç gerçekleştiği zaman Atatürk Cum- huriyeti Fethullah Cumhuriyetine dönüşecek- tir... Bu yazıyı Güldal Mumcu’nun yukarıya aktar- dığım açıklamasıyla noktalamak istiyorum... Mumcu diyor ki: “- Cemaatler, Türkiye Cumhuriyeti’ne kendi ül- kesi değil de fethedilmesi gereken bir ülke gibi ba- kıyorlar...” Cemaat başının niyeti, amacı, hırsı, ülküsü ne: İş tamamlandığı, kendisine güvence sağlandığı zaman Amerika’dan uçup fethin lideri olarak âlâ- yı vâlâyla Türkiye’ye konmak... S ayõn Başbakanõmõz İstanbul’a üçüncü Boğaz köprüsünü inşa edeceklerini õsrarla söylüyor. Hatta Ulaştõrma Bakanõ Sayõn Binali Yıldırım, neredeyse her gün beyanat vererek, üçüncü köprünün ka- baca yerini açõklõyor ve önündeki tüm ya- sal engellerin kaldõrõldõğõnõ söyleyerek, kõ- sa zamanda ihaleye çõkacaklarõnõ vurgu- luyor. Başbakanõmõz, İstanbul Büyükşe- hir Belediye Başkanõ iken 27.04.1995 ta- rihli basõn toplantõsõnda “Üçüncü köprü bir cinayettir. Böyle bir teşebbüs İs- tanbul’un çağdaş kent-leşmesi ve şehir ulaşımı için ölümcül sonuçlar doğurur!” dememiş miydi? Şimdi ise, üçüncü köp- rü yanlõş bir yatõrõm olur diyenlere “Bağ- naz!”, “Yobaz!”, “Cehaletin son ka- lıntıları!” gibi yakõşõksõz tabirler kulla- nõyor. Nitekim, geçen ramazan günlerin- den birinde, Sayõn Kadir Topbaş’õn iftar yemeğinde; “İkinci tüp geçiti de inşa edeceğiz ama bağnaz ve yobazlara be- ğendiremiyoruz!” demişti. Sayõn Başbakanõmõz iş bitiren ve eser bõrakan bir lider. Bir projenin doğruluğuna inandõğõ zaman engelleri aşar ve yürür gi- der. Doğru! Üçüncü köprünün doğrulu- ğuna inanõyor ki, bu güçlü inancõ nedeni ile bu işi de bitirmek istiyor! Ona göre, üçüncü köprü doğru bir karardõr. Çünkü; 1- Mevcut iki köprü, günde 400 bin, yõl- da 130 milyon araç taşõyarak 2000 yõlõn- dan beri kapasitelerinin üstünde doygun bir haldedir. Halkõmõz ‘işkence’ çek- mektedir. 2- Her gün köprüleri geçerken trafik sõ- kõşõklõğõnda yaşanan toplam bir saatlik fu- zuli bekleme (gecikme) süresi ülke eko- nomisine yõlda 4 milyar dolarlõk zarar de- mektir. Dolayõsõ ile Başbakan’õn öngörü ve inancõna göre, bu sõkõntõlarõ giderebilmek için yapõlacak en akõlcõ ve tek şey, tõkan- mõş olan iki köprünün imdadõna yetişecek üçüncü bir köprü inşa etmektir. Teşhis doğru ama maalesef tedavi yöntemi yan- lõştõr. Bu ülkenin evlatlarõ, İstanbul için alõ- nan ve alõnacak olan yanlõş yapõlaşma ka- rarlarõnõn ve uygulamalarõn zararlarõnõ te- mizlemek için çok büyük uğraşlar ve ka- yõplar verdi, veriyor ve verecek! Örnek mi istiyorsunuz? İşte büyük ümitlerle inşa edi- len Salõpazarõ kargo limanõ, depo ve an- trepolarõ! Metruk, işe yaramaz halde du- ruyor. İşte, Haliç’in iki yakasõna sanayi tesisleri kurduran meşhur şehircilik uz- manlarõ! Haliç’i bu pislikten kurtarõnca- ya kadar, Sayõn Dalan’õn dört yõlõ ve ül- kenin 6 milyar dolarõ harcandõ. İşte, İs- tanbul’da halkõn yüzde 60’õndan fazlasõ- nõn yaşadõğõ plansõz, ruhsatsõz, kaçak ve çarpõk kentleşme. “Dönüşüm” projeleri ile bu çarpõk yapõlaşmayõ düzeltme ça- balarõ içinde değil miyiz? Ömrümüz hep yap-boz ile mi geçecek? Üçüncü köprü fikri bir kere değil yüz bin kere yanlõştõr. Çünkü: 1) On köprü de yetmez! İstanbul’da nüfus artõşõ yõlda yüzde 4, araba sahipliğindeki artõş ise yõlda yüzde 16’dõr. Araba sahipliğindeki bu baş dön- dürücü hõzlõ artõşa rağmen, Boğaz geçiş- lerindeki talep artõş hõzõnõ, muhafazakâr bir tahmin ile yüzde 6 kabul edersek, 2000 yõlõnda 130 milyon araç geçmiş ise, 2020 yõlõnda Boğaz geçişi talebi 430 milyon araç eder. Köprü başõna yõlda 65 milyon araç kapasitesi hesabõ ile bu talebi ancak 7 köprü ile karşõlayabiliriz. İki köprümüz var. Demek ki, 2020 yõlõna kadar 5 köp- rü daha inşa etmeliyiz. Bu da, en geç her iki yõlda bir, yeni bir köprünün açõlõşõnõ yapmamõz gerektiğini gösterir. Dolayõsõ ile köprü inşasõ çözüm değildir. Çünkü köprü inşa etmek bir kõsõrdöngü ve fasit dairedir. Problemi çözdüğünüzü zannet- tiğiniz anda, aynõ problem ile gene karşõ karşõya kalõrsõnõz! 2) Ağır vasıtalar üçüncüye (?!) Kamyon ve TIR gibi ağõr vasõtalarõ üçüncü köprüye kaydõrmanõn iki köprü- de rahatlõk sağlayacağõnõ iddia etmek bir hayaldir. Çünkü, ağõr vasõtalarõn tüm ge- çişlerdeki oranõ yüzde 6’dan azdõr. Do- layõsõ ile kamyonlarõ üçüncü köprüye kaydõrmakla mevcut iki köprüde hiçbir ra- hatlama olmaz. Araç geçiş talebi çok büyük bir patlama halinde büyümekte ol- duğu için kamyonlarõn yaratacağõ küçük boşluk büyük bir hõzla dolar. Eski sõkõ- şõklõk ve işkence hemen aynen devam eder. Zaten, birinci köprüden hiçbir ağõr vasõta geçmesine şu anda bile izin veril- memektedir. 3) Doğru çözüm raylı geçiştir! Köprülerden yüzde 85 oranõnda binek arabasõ geçiyor ve sõkõşõklõğõ bu binek ara- balarõ yaratõyor. Halbuki, Göztepe veya Söğütlüçeşme ile 4. Levent arasõnda de- niz altõndan geçecek bir metro inşa edi- lirse, bu metro günde en az 1.5 milyon yol- cu taşõyarak, köprülerdeki araba geçiş sa- yõsõnõ yarõ yarõya azaltõr ve böylece köp- rüler boşalmõş olur. En az 50 yõl daha sõ- kõşõklõk olmaz ve üçüncü köprü gündeme gelmez. Bir metro tren dizisinin taşõya- bileceği yolcuyu ancak 600 adet özel oto çok zor ve çok yavaş taşõyabilir. Göztepe ile 4. Levent arasõ yaklaşõk 13 kilometredir ve arada başka istasyon ol- mayacağõ için, metro yolculuğu sadece 10 dakika sürecektir. Deniz tabanõnõn en az 20 metre altõndan delme tünel olarak in- Üçüncü Köprü Bir ‘Cinayettir’! Prof. Dr. Semih TEZCAN Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Öğretim Üyesi Boğaz geçişlerindeki talep artõş hõzõnõ, muhafazakâr bir tahmin ile yüzde 6 kabul edersek, 2000 yõlõnda 130 milyon araç geçmiş ise 2020 yõlõnda Boğaz geçişi talebi 430 milyon araç eder. Köprü başõna yõlda 65 milyon araç kapasitesi hesabõ ile bu talebi ancak 7 köprü ile karşõlayabiliriz. şa edilecek böyle bir met- ronun maliyeti 450 mil- yon dolar ve inşa süresi iki yõldõr. Göztepe ile 4. Le- vent arasõndaki böyle bir tüp geçiti, devlet bütçe- sinden bir kuruş ödeme- den inşa ettirmek kabildir. Çünkü, günde 1.5 milyon yolcu kapasitesi olan ve açõlõr açõlmaz bu yolcu yoğunluğuna erişecek bir raylõ sistemi ‘altın yu- murtlayan tavuk’ örne- ği, yap-işlet-devret mo- deli ile inşa etmek için konsorsiyumlar birbirleri ile kõyasõya yarõş edecek- tir. Üçüncü köprünün çev- re yollarõ ve viyadükleri ile birlikte maliyeti en az 900 milyon dolar ve inşa süresi en az beş yõl ola- caktõr. Üçüncü köprünün, kente ve çevreye verece- ği tamir kabul etmez za- rarlar da cabasõdõr. 4) Otomobiller için ikinci tüp geçit İki katlõ ve sadece lastik tekerlekli araçlarõn geçişi için düşünülen ve Harem ile Yenikapõ arasõnda in- şa edilecek olan ikinci tüp geçit inşasõnõn, yap-iş- let-devret modeli ile iha- lesinin sonuçlandõğõnõ bi- liyoruz. Bu ikinci tüp ge- çit de aynen üçüncü köp- rü gibi, ulaşõm bilimine aykõrõ, yanlõş ve çõkmaz bir ulaşõm altyapõsõdõr. Demek ki, bu hükümet, hâlâ araç geçirmek ile yolcu geçirmenin arasõn- daki farkõ kavrayamamõş! Boğaz’dan araç geçirme- nin bir kõsõrdöngü demek olduğunu ve her iki sene- de yeni bir köprü veya ye- ni bir karayolu tüp geçiti inşa etmek mecburiyetine bizi götüreceğini göre- memiş! Ne yazõk! 5) Marmaray projesi Marmaray projesi İs- tanbul’a 76 kilometre uzunluğunda bir metro kazandõracak, İstanbul ulaşõmõ için çok yararlõ bir proje gibi görülüyor. An- cak, Boğaz’dan geçiş gü- zergâhõ yanlõş seçilmiş. Bostancõ ile 4-Levent ara- sõndaki seyahat indi-bin- diler, aktarma istasyon- larõndaki beklemeler ile bir saatten fazla sürecek. Bu metroya binilir mi? Ancak, Pendik-Halkalõ arasõndaki sahil şeridinde seyahat edeceklere yara- yacak bir metro. KARADENİZ EREĞLİ’NİN 16. Kültür ve Sanat Şenliği’ni yaşarken ister istemez ken- di kendinize soruyorsunuz: Türkiye’nin hepsi niçin böy- le olmasın? Gece yarısının sonrasında caddeler yine ka- labalık, kızlı oğlanlı gençler, kadınlı erkekli yetişkinler hep güleryüzlü, hep uyanık, hep saygılı, hep çağdaş giyimli. Müziğin, şiirin, konferans- ların, sergilerin, gösterilerin doygunluğu mu, kentini se- vip yönetilişini beğenmenin rahatlığı mı, kendine ve top- lumuna güven mi? Belki, hepsi birden. Bunu seziyor ve anlayabi- liyorsunuz. Yüksek tirajlı gazetede tüy- ler ürpertici, akıl uçurucu bir haber: Filanca tarikatın fa- lanca kolundan bir hoca, çağdaş bilişim şebekesi in- ternetteki sitesiyle cemaati- ne yayımladığı fetvada şöy- le diyor: “Öyle bebekler ya- pıyorlar ki, saçlarını tarıyorlar, uzun bacaklı falan. İnsanı tahrik edecek gibi. Tıpatıp benzetim var, sanki resim gibi, üstelik çıplak gibi. Bun- lara izin verilmiyor.” Herhalde Barbie bebekle- rini kastetmektedir. Sözleri- nin heykellere ilişkin bölü- münde “haram olan kısım heykel kısmıdır, gölgesi olan suretler haramdır” sözlerin- den öğreniyorsunuz ki, “in- sanı tahrik edecek gibi” ol- duğu için “izin verilmiyor” dediği, yani dince izin veril- mediğini söylediği de nihayet bir “gölge”dir. Akla, mantığa, doğaya ve insanca inanca aykırı böyle bir bakışın çağdaş iletişim or- tamında dolaşıyor olmasını, ilkelliğin ve nefsine güven- sizliğin bu derecesini hiç mi hiç anlayamıyorsunuz. Ardından, Karadeniz Ereğ- li’ye yeniden dönüyor dü- şünceleriniz: Orayı çağdaş, uygar, anlaşılır, sezilebilir kı- lan nedir acaba? Denizin ve ufkun açıklığı mı? Yanı başındaki demir-çelik sanayinin teknolojisi ve ter- sanelerin çoğalışı mı? İnsanlarının safsatalarla değil de emeklerinin alınte- riyle geçiniyor olması mı? İyi eğitimin, ürünlerini sık sık tattıkları sanatların ve kültürün etkisi mi? Yoksa Mütareke sonrasının işgaline, Payitaht’ın ihaneti- ne, Yunan ambargosuyla Fransız zırhlılarının bombar- dımanına hep birlikte kendi gemicileriyle, mavnacılarıyla, kayıkçılarıyla, basit mavzer- leriyle ve vatanseverliğe Ke- malist akılcılığın gücünü ek- leyen birkaç zabitin katkı- sıyla karşı koyabilmiş olma- nın unutulmaz gururu mu? Yine, belki hepsi birden. Bunca güzel doğası, insa- nı ve tarihi olan bir ülke niçin gericiliğin pençesinden kurtulamıyor? Şimdiki Türki- ye’nin hüzün verici trajik ya- nı, herhalde bu çelişkide yat- makta; onu hâlâ yeneme- miş olmamızda. Pençeden kurtuluşun yanıtı da Karadeniz Ereğli’de ga- liba. mumtazsoysal@gmail.com Arkası 8. Sayfada
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear