26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 8 TEMMUZ 2009 ÇARŞAMBA 16 KÜLTÜR DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Yitirdiğimiz İki Ozan Geçtiğimiz hafta iki değerli ozanımızı yitirdik. Kemal Özer, insani özellikleriyle de çok farklı kesimlerde sevilen biriydi. Onu çağdaş şiirimiz için- de benzersiz kılan özelliği ise geçirdiği şiir serü- venidir. 1950’li yıllarda İkinci Yeni olarak adlandırılan akım içinde titizlik ve biçim ustalığının çok açık gö- rüldüğü soyut ürünlerle başlamıştı şiir yazmaya. 1961 Anayasası’yla başlayan demokratik açı- lım süreci, Türkiye İşçi Partisi ve DİSK’in kurulu- şu, toplumumuzda olduğu gibi, çağdaş şiirimiz- de de büyük bir dönüşüme yol açtı. 1960’lı yıllar, bir yandan bu yeni dönemi şiirle- rine yansıtan Ataol Behramoğlu, İsmet Özel, Re- fik Durbaş, Süreyya Berfe, Sennur Sezer gibi yeni, genç ozanlar yaratırken, öte yandan da 1950 Kuşağı’nın bütün ozanlarının da şiirlerini değiştirdi. Edip Cansever’den Turgut Uyar’a, Ece Ay- han’dan Ülkü Tamer’e, kuşağın bütün şairleri da- ha toplumdan yana bir şiire yöneldiler. Bu dönüşüm sürecini en sert biçimde yaşayan ozandı, Kemal Özer. On yıllık bir suskunluk dö- neminden sonra bambaşka bir ozan kimliğiyle çık- tı okur karşısına. Bu dönemdeki kitaplarının isim- leri bile yeterli, bu dönüşümü anlamak için: Kav- ganın Yüreği, Yaşadığımız Günlerin Şiirleri, Sen de Katılmalısın Yaşamı Savunmaya, Geceye Karşı Söylenmiştir... Bertolt Brecht’i andıran bir yalınlık gelmişti şi- irlerine. Toplumsal savaşımların içinde şiirin etkin bir yeri olduğuna inanarak, en geniş kesimlerin okuyup algılayabileceği bir yalınlıkla donanmıştı şiiri. Siyasal ve güncel olayları konu ediniyor, an- latım özelliklerini okurla doğrudan ilişki kurabilme amacına uygun düzenliyordu. Şiirini besleyen top- lumsal eylemlerden de hiç geri durmadı. Zamanla, bu doğrudan anlatımcı şiir dilini, lirik bir damar katarak daha da zenginleştirdi. 2005’te yayımlanan Sevdalı Buluşma, bu çizginin doruk noktası oldu. Son kitabı, Sıvas katliamında hayatını kaybedenlerin anısına yazdığı Temmuz İçin Ya- ralı Semah’ta da bu çizginin parlak örnekleri yer aldı. Kemal Özer’in şiir tutkusu, biçim ile öz arasın- daki bileşimin mükemmel yapısını arama uğraşı hiç dinmedi. Bu nedenle yetmişinde yazdığı şiir- lerde de, genç bir yüreğin alevleri kolayca görü- lebilir. Şiire verdiği değerle, bunu ürünlerine ve ya- şamına yansıtış biçimiyle de örnek ozanlardan bi- ri olarak anılacaktır şiir tarihimizde. Yitirdiğimiz öteki ozan, 80 Kuşağı ozanlarından biri, Süha Tuğtepe’ydi. 80’li yıllar ve sonrasının toplumsal karmaşası, değerler yitimi içinde talihsiz bir kuşağın temsilcisiydi. Bu karmaşa içinde ki- mi ozanlar, seslerini daha yükselterek kendi var- lıklarını duyurmaya çalışırken, o usul sesli bir al- çakgönüllülük içinde yazdı şiirlerini. Yaşam biçimi de bu alçakgönüllü tavra uygundu. Kimi dönemler sokaklarda kitap satıcılığı, kimi za- man da küçük işletmeciliklerle uğraşmıştı. Son- ra yolu Almanya’ya düştü. Orada da aynı yaşam biçimini sürdürdü. Bir kez yolum yaşadığı kente düştüğünde ya- kından tanık olmuştum yaşamına. Kendi yaşamına uyan, kıyıdaki sesleri taşıdığı şiirler yazdı. Şiirle- rini alçakgönüllü yayınevleri bastı. Bir gün bütün şiirlerini bir araya getiren yeni bir basım yapıla- bilirse, şiirinin değeri daha iyi anlaşılacaktır. turgay@fisekci.com kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B MURAT BEŞER Bir konser süresi için 120 daki- ka fazla gelebilir, ama söz ko- nusu, 45 yõldõr müzik yapan, her ku- şaktan divaneye kulak balõ çalan Santana ise yetmez. Yetmedi de za- ten, alanõ dolduran, 20 yõldõr Santana hasretliği çeken 13 bin insana. Rutubeti cömert bir akşamdan bize seslenen Santana’nõn 11 kişinin dol- durduğu sahnesi ve retrospektif re- pertuvarõ gerçekten kusursuzdu. Özellikle şarkõlarõ (hani derler ya, 7’den 70’e) her kuşağa seslenecek, birinden birini ihmal etmeyecek şe- kilde seçilmişti. İspanyol gitarlõ “Maria Maria”, slide gitarlarõn ku- durduğu “Put Your Lights On”, seksi melodili “Corazon Espinado”, fõkõr fõkõr bir “Smooth”, edalõ işveli “Into the Night” gibi nispeten yeni şarkõlarla, Tito Puente hightlight’õ “Oye Como Va”, 12 bar blues Peter Green klasiği “Black Magic Wo- man”, hippi kuşağõnõn favori dans parçasõ “Jingo” gibi 24 ayar altõn de- ğerinde şarkõlar iç içeydi. Özellikle eskiler salatanõn dibinde kalan suyu kadar lezzetliydi. Afro kafalõ erken döneminden, Latin kõz- larõ dans ettiren kart zampara zaman- larõna kadar; tüm kariyerinden güller koklattõ bize Santana. Yetmişe yakla- şan yaşõyla, bir gitarcõ olarak melo- dik lirizmin doruğunda. Stilinde kaba güç ve ustalõk karõşõmõ cazibe var. Bir klasik müzik konseriyle muka- yese edildiğinde bile yaş ortalamasõ çok yüksekti. Belki organizasyonel birkaç aksiyon konseri daha etkileyi- ci kõlabilirdi. Tekaütler için indirimli bilet uygulamasõ, geceye özel alana katlanõr sandalye sokulmasõna izin verilmesi gibi… VCD KALİTESİNDE KONSER Belki de şimdiye kadar orkestrasõ- na girmiş en güçlü davulcu var arka- sõnda Santana’nõn: Dennis Cham- bers. Vurmalõlarda Paul Rekow, basçõ Benny Rietveld ve Genesis’ten tanõdõğõmõz klavyeci Chester Thompson, büyük müzisyenler. Ba- banõn topluluğu yönetişi, arkasõndaki değerli müzisyenlere söz veriş şekli dengeli. İlk büyük hiti “Evil Ways”de şarkõcõ Andy Vargas ile düet yapõyor. Her şeyiyle görmüş ge- çirmiş gerçek bir hayat adamõ gibi davranõyor baştan sona; gitarõnõ ça- larken mimiklerle buruşturduğu yü- zünden, kuşağõnõn barõş ve özgürlük hülyalõ insanlarõna verdiği selamlara, John Lennon’dan Michael Jackson’a karşõ aldõğõ saygõ duruşu- na kadar. İki soru: Bir, gitar kahramanõnõn ti- cari bir eşyaya dönüştürüldüğünü ne- den aklõna bile getirmek istemiyor insan onu izlerken? İki, azõ şarkõ, ço- ğu enstrümantal olan bir müzikle, na- sõl bu kadar popüler ve eğlenceli olu- nabiliyor? Bu sõrra sadece Santana sahip olmalõ. MEKÂN SORUNU Son olarak: Kuruçeşme Arena maalesef konser izlemeye müsait bir yer değil. Alanda yer yer kod farkõ var ve ses balansõ sõfõr. Sahneyi en önler dõşõnda görmek olanaksõz. Konseri üç dev ekrandan (onu da kõs- men) gördüğünüzde VCD’den izle- miş gibi oluyorsunuz. Oysa bunu evinde daha rahat yapabilir insan. Müzik dinleyicisi değil, bir müşteri, üstelik kötü muameleye maruz kal- mõş bir müşteri gibi hissediyorsunuz kendinizi, an geliyor. (muratbeser@muratbeser.com) Kültür Servisi - Caz Fes- tivali bugün en görkemli ge- celerinden birini yaşayacak. Elektrik basõn üç maestrosu, Stanley Clarke, Marcus Mil- ler ve Victor Wooten bu ak- şam 21.00’de Cemil Topuzlu Açõkhava Sahnesi’nde. S.M.V.’ye tuşlu çalgõlarda Federico Gonzalez, davulda Derico Watson eşlik ediyor. Bas gitar tutkunlarõnõn yõl- lardõr bir araya gelmelerini bekledikleri üç dev addan oluşan S.M.V., ses skalasõnõn en pes tonlarõnõ farklõ mü- ziklerin geniş yelpazesinde harmanlõyor. Clarke, Miller ve Wooten’õn S.M.V. adõ altõnda çõkardõklarõ “Thunder” adlõ albüm, üçlünün ortak çalõş- malarõnõn ilk ürünü. Stanley Clarke, Louis Armstrong’un trompette, Charlie Parker’õn saksofon- da yaptõğõnõ kendi çalgõsõnda gerçekleştiren, bas gitarõ ala- bildiğine özgürleştiren bir ef- sane. Daha önce birkaç kez dinleme olanağõ bulduğumuz, bol Grammy ödüllü Marcus Miller, piyano, org, klarnet, saksofon ve en sonunda usta- laştõğõ bas gitarla, müzik dün- yasõnõn en saygõn adlarõ ara- sõnda. Başlangõçta Lenny White, David Sanborn, Mi- les Davis gibi adlarla çalõşan Miller, Roberta Flack, Aret- ha Franklin, Chaka Khan, Al Jarreau gibi ünlülerin ya- põmcõlõğõnõ da üstlendi. Victor Wooten, bas gitar hayranlarõnõn son kahramanõ. Müzisyen bir aileden gelen Wooten, 1980’lerde Béla Fleck’le kurduğu Fleckstones topluluğuyla tanõndõktan son- ra, Branford Marsalis, Prin- ce, Mike Stern ve Chick Corea gibi isimlerin vazge- çilmez basçõsõ oldu. Rutubeti cömert bir akşamdan dinleyicilere seslenen Santana’nõn 11 kişinin doldurduğu sahnesi ve retrospektif repertuvarõ gerçekten kusursuzdu. Santana, tüm kariyerinden güller koklattõ bize. Efsane gitarist, 70’e yaklaşan yaşõyla, şu an melodik lirizmin doruğunda. Santana’nın özellikle eski parçala- rı, salatanın dibinde kalan suyu kadar lezzetliydi. (REUTERS) ? İstanbul, bu gezegende bir farklõlõk yaratmak isteyen pek çok ruhun kolektif bir gönüllülük orta- ya koyduğu bir kent. ? Bugün pek çok müzisyen var. Bilgisayarlar sayesin- de müzik yapabildikle- rini sanõyorlar. Ama bu müzik değil, bir tür “hoş kirlilik”. ? Bir bayrağõm yok, buraya ABD’yi temsil etmek için gelmedim. ABD’nin yaptõğõ birçok şeyi onaylamõyorum. Ben daha çok su gibi bir müziğe yoğunlaşõ- yorum. Suda bütün renkler oradadõr, ama suyun ken- disi berraktõr. ? Hippi, uzun saçlarõ olan, ban- yo yapmayan ve dünyadaki tüm ka- dõnlarla birlikte olmak isteyen kişi değildir. Benim için hippi, dini ya da siyasi otoriteyi sorgulayan her- kestir. Çünkü din ve siyaset her za- man cevap değildir. ? Ben bir hippiyim, her zaman hippi oldum. Ama ilkelerim var. Ben gitmeden önce bu dünyanõn farklõ bir bi- çimde düşünür hale gel- mesini istiyorum. Bence, hippi, gökkuşağõnõn tek bir rengine değil, tüm renklerine övgüler düze- bilen kişidir. ? Michael Jackson’õn ölümünün ardõndan, 3-4 saat boyunca gitarõmla onun şarkõlarõnõ çaldõm. Sonra kapõm çalõndõ. Gelenler, iki küçük çocuktu. Her ikisinde de birer not vardõ. Notta, “Michael’õn şarkõlarõnõ çaldõğõnõz için teşekkür ederiz Bay Santana, çok güzel çalõyordunuz ve o öldüğü için çok üzgünüz” yazõyordu. Santana, Kuruçeşme Arena’da her kuşaktan yaklaşõk 13 bin hayranõna Latin-rock ziyafeti çekti Mahşer yeri konseri Gökkuşağının tüm renkleri Necipoğlu için sanatçı dostundan Rio’da konser ESKİŞEHİR(Cumhuriyet) - Okyanusta düşen uçakta yaşamõnõ yitiren Anadolu Üni- versitesi Devlet Konservatuvarõ öğretim üyesi ve arp sanatçõsõ Fatma Ceren Necipoğlu’nun anõsõna Anadolu Üniversitesi Devlet Konser- vatuvarõ’nõn Brezilyalõ öğretim üyesi Doç. Dr. Lilian Tonella Brezilya’da bir konser verecek. Tonella, 10 Temmuz’da Rio’da, daha önce Necipoğlu’nun konser verdiği salonda bir pi- yano resitali sunacak. Tonella, arkadaşõ anõsõ- na konser vereceği için çok heyecanlõ olduğu- nu belirterek, “Ceren çok yakõn arkadaşõm ve yeri doldurulamayacak dünya çapõnda bir sa- natçõydõ. Arkadaşlarõ ve sevenleri olarak onu sürekli etkinliklerle anacağõz. Gelecek yõl Rio’daki festival onun anõsõna yapõlacak. Ben de 10 Temmuz’da onun son konserini verdiği salonda bir piyano konseri vereceğim. Konser sonrasõnda festival komitesi Ceren’e verdiği plaketin aynõsõnõ bana, ailesine iletmem için verecek” dedi. 16. ULUSLARARASI İSTANBUL CAZ FESTİVALİ SANTANA’DAN ÖZLÜ SÖZLER Stanley Clarke, Marcus Miller ve Victon Wooten. Bu gece hava çok elektrikli olacak OTEL ve APARTSIFIR TURUNÇ - - - Tüm Odalarda Çift Çanak_Dijital Receiver_Uydu TV www.diplomathotel.com.tr 252-476 7145 veya 537-825 7979
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear