Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr
SAYFA CUMHURİYET 19 TEMMUZ 2009 PAZAR
10 PAZAR KONUĞU
CMYB
C M Y B
Bahçeşehir Üniversitesi Anayasa Hukuku Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süheyl Batum’dan çarpõcõ tespitler
Totalitarizme sürükleniyoruz
Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Süheyl Batum’la
Türkiye’nin son yedi yõldõr geldiği noktayõ
konuşuyoruz. Batum’un ilginç tespitleri var.
AKP hükümetinin, bir yol haritasõ üzerinde
Türkiye’nin bütün yerleşik kurumlarõnõ ele
geçirme çabasõ içinde olduğuna vurgu yapõyor.
Bunun son örneği olarak asker kişilerin sivil
yargõda yargõlanmalarõnõn yolunu açan gece
yarõsõ baskõn yasayõ gösteriyor. Uygulamalara
itiraz edenlerin AKP hükümeti ve yandaş
liberaller tarafõndan “Ergenekonculukla”
damgalandõklarõna işaret ediyor. Genelkurmay
Başkanõ Orgeneral İlker Başbuğ’un “asimetrik
psikolojik savaş yürütüldüğü” tespitini çok
doğru buluyor. “Bu yol Türkiye’yi faşizme
götürüyor” diyor.
- Askeri personelin sivil mahkemelerde
yargılanmasının önünü açan gece yarısı baskın
yasayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
S.B. - Önce, söylediğiniz o sözün çok önemli
olduğunu vurgulamak istiyorum. Türkiye’de artõk
maalesef her şey belli bir plana, belli bir amaca
göre yapõldõğõ için bütün kavramlarda içeriğin
belirsizleştirilmesine, daha doğrusu kavramlarõn
anlamõnõn ortadan kaldõrõlmasõna çalõşõlõyor.
Bunlardan birisi de bu gece yarõsõ yasasõ. Çok
güzel söylediniz. “Baskın yasa” dediniz.
Gerek Başbakan, gerek iktidarõn temsilcileri,
gerek Türkiye’deki “aydın” diye geçinen bir
kesim, “Bu gece yarısı yapıldıysa ne olmuş? Ne
var? Meclis gece yarısı çalışmaz mı?” diyorlar.
Sorun bunun gece yarõsõ yapõlmasõnda değil.
Sorun yasanõn dünyanõn hiçbir demokratik
ülkesinde görülmeyecek şekilde baskõn biçiminde
geçirilmesi. Biz eskiden, karşõmõzdakinin elinden
bir şey almak istediğimiz zaman, “Aaa, bak kuş
geçiyor” derdik. O kuş nerede diye başõnõ başka
yana çevirince de elinden istediğimizi alõrdõk. Bu
yapõlan çok tehlikeli bir iş. Türkiye’de belli bir
yasa yapma süreci vardõr. Bu süreçte hem
anayasa hem de iç tüzük bunu düzenlemiştir.
Yasa oldubittiye getirilip çıkarılamaz
- Bundan amaç nedir?
- Böyle baskõn yasalar olmamasõ için. İktidar
tabii ki kendi istediği yönde yasa çõkartmaya
çalõşacaktõr. Ama bunu yaparken kamuoyu
bilgilendirilmeli, tartõşõlmalõ, muhalefetin, başka
kurumlarõn görüşleri alõnmalõ ve sonuçta da
ortaya bir yasa çõkarõlmalõdõr.
Dünyanõn pek çok ülkesinde bu düzenlemeler
vardõr. Hatta bazõ yasalar için daha farklõ kurallar
da getirilmiştir. Organik yasalar, temel yasalar
denilmiştir. Bunlar devletin temel organlarõ için
yasalardõr. Şimdi bu olaya gelelim. Bu, sonuç
itibarõyla askeri yargõyla sivil yargõ arasõndaki
ilişkileri, bunlar da insanlarõn nasõl
yargõlanacağõna, usul kurallarõna yönelik önemli
değişiklikler getiren bir yasa. Siz yargõ organõnõ
yeniden düzenliyorsunuz. Tabii ki yaparsõnõz.
Ama önerinizi getirirsiniz. Muhalefet bunu bilir.
Tartõşõlõr. Kurumlar, hukuk kurumlarõ görüşlerini
söyler. Muhalefetin de “Ey halk, bunlar böyle
bir yasa getiriyor. Haberiniz olsun” deme
hakkõ olur. Yine de bunun ardõndan siz yine
çoğunluğunuza dayanarak yasayõ çõkartõrsõnõz.
Muhalefet beğenmezse bunu Anayasa
Mahkemesi’ne götürür.
Bu yasada herkes memnun. Komisyonda
görüldü. Kabul edildi. Genel kurula geldi.
Görüşülmeye başlandõ. Gece saat 00.59’da son
oturum açõldõ. Saat 01.30 dolaylarõna geldiğinde
bir anda yeni bir önerge getiriliyor. Apar topar
kabul ediliyor. Olayõn vahameti buradan
kaynaklanõyor.
- O önergede de yapılan tek bir kelime oyunu
değil mi?
- Tek bir kelime oyunuyla yargõnõn bütün işleyişi
değiştirildi. Üstelik bunu hiçbir kurumla
görüşmeden, parti çoğunluğu olarak geçirdi. Yani
tam bir baskõn. Bunu gerek AKP temsilcileri
gerek liberal “aydınlar”, gerek sözüm ona
liberal gazeteciler ve maalesef
Cumhurbaşkanlõğõ’nõn hukukçularõ gözden
kaçõrmaya yeltendiler. Bu bir baskõn yasadõr.
Yasalar gece yarõsõ tabii ki konuşulur ama baskõn
şeklinde değil. Siz bu kadar önemli bir konuyu
nasõl olur da gece yarõsõ bir önergeyle
geçirirsiniz? İşin saklanacak yeri yok. Son
oturumun tutanaklarõna bakõn. Ne demek
istediğimi anlarsõnõz. En son maddede de bir
önerge daha verdiler. Bu da yasanõn şimdiki
davalara da uygulanmasõnõ öngörüyordu.
Alelacele bunu da kabul ettiler.
- Peki, bu yasa anayasaya aykırı mı?
- AKP’nin bütün temsilcileri ve liberal aydõnlar,
“Bu değişikliği AB istiyor. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları var”
diyorlardõ. Bu söyledikleri kesinlikle doğru
değildir. Bu yasa anayasaya aykõrõdõr. Çünkü
anayasanõn 145. maddesi çok net. Liberal
aydõnlar, liberal ve dinci gazeteciler
“Sivilleştik,” diyorlar ya, 145. maddeyi açõp
okusunlar. Madde şöyle diyor: “Askeri
mahkemeler asker kişileri, askeri olan suçları,
asker kişiler aleyhine işlenmiş suçları, askeri
mahallerde işlenmiş suçları yahut askerlerin
askerlik hizmet ve görevlerine bağlı olarak
işledikleri suçları yargılar.” Oysa bu yasa,
isterse askeri mahalde işlensin, ister askerlik
görevini yerine getirirken olsun, bazõ suçlarõ
oradan ayõrõp sivil mahkemelere götürüyor. Bu
ise anayasanõn bu hükmü değiştirilmeden
yapõlamaz. Kimilerinin yalan söylediklerini
vurgulamak açõsõndan şunu söylemek istiyorum.
“Sivilleşmeyelim mi?” diyorlar. İsterlerse askeri
yargõyõ da kaldõrõrlar. Ama baskõn yasayla değil.
Bunu anayasayõ da içerecek şekilde
yapabilirsiniz.
Başka daha tehlikeli bir nokta var. Türkiye’de
milletvekilleri neredeyse kaldõrõlmasõ çok zor
olan dokunulmazlõk hakkõna sahipler.
- Bir de Memurin Muhakematı Hakkındaki
Kanun da sivil bürokratlar ve memurlara çok
ciddi dokunulmazlıklar sağlamıyor mu?
- Evet. Örneği ortada. Liberal aydõnlarõn õsrarla
görmekten kaçõndõklarõ RTÜK’te yaşananlar.
RTÜK Başkanõ Zahid Akman’õ
yargõlayabiliyorlar mõ? Hayõr. Siz sivil
bürokratlarõn hiçbirisini yargõlayamazken o
madde değişikliği bir kelimeyle geldiği ve ötesi
unutulduğu için bu yasayla Genelkurmay
Başkanõ, kuvvet komutanlarõ dahil istediğiniz
askeri hiçbir güvenceleri olmadan içeri alabilir ve
yargõlayabilirsiniz. Bir devlet bürokratlarõ
arasõnda anayasanõn ayrõca 123. ve 128.
maddelerindeki “kamu hizmeti görevlileriyle
ilgili hükümlerine aykırılık oluşturmadan”
ibaresini göz ardõ edip ayrõm yapabilir mi?
Sayõn Cemil Çiçek dahil AKP’nin bütün
temsilcilerinin yasanõn çõkõşõndan bugüne kadar
yaptõklarõ konuşmalarõna bakõn. Anayasaya, 145.
maddeye en ufak bir atõfta bulunmuyorlar. “AB
istedi” diyorlar.
- İyi de AB’nin koyduğu böyle bir koşul var mı?
- Yok canõm. Olur mu?
Ama, “Venedik diyor ki..” gibi gerekçeler
gösteriyorlar...
- Bunlar da palavra... Olay çok net. Amaç ve yol
haritasõ belli olunca ve AKP de bunun
uygulayõcõsõ, liberal aydõnlar da belirli nedenlerle
onun şakşakçõsõ konumunda bulununca bazõ
şeyleri eğeceksiniz, bükeceksiniz. Siz, “Hukuk”
diyorsunuz. Liberal aydõnlardan birisi çõkõp cevap
veriyor: “Usul canım, usul. Amaç ulvi.”
Bunlarda hiçbir kaygõ filan da yok. “Askeri
yargıya güvenmiyorum. Sivil yargıya
güveniyorum” diyor. Sivil hâkim adamõ
tutukluyor. Alkõşlõyorlar. Sonra mahkeme heyeti
tutuklama kararõnõ kaldõrõyor. Bunlar feryadõ
basõyor: “Ben sana da güvenmiyorum.” İyi de
kardeşim, askeri yargõya güvenmediğini
söylüyorsun. Sonra istemediğin bir karar çõkõnca
sivil yargõya da güvenmiyorsun. Bu ne iş?
- Albay Dursun Çiçek olayı mı?
- Evet. Bu sefer ona, “Sadece senin istediğin
gibi karar verene mi güveniyorsun?” diye
sorunca da dönüp “İşte Ergenekoncu” diyor.
Venedik diye tutturmuşlar. Ne o? Venedik Amca
mõ? Koca koca aydõnlar, “Venedik dedi ki...”
diyor. Kim bu Venedik? Nereden demiş?
“Venedik dedi ki...” diyor. Bunlarõn peşlerine
takõlan bazõ cahil aydõnlarõ bir tarafa bõrakarak
söylüyorum. AİHM diye bir organ var. Bu, belirli
hukuk kriterleri koyan bir mahkemedir. Bazõ
liberal aydõnlar bu mahkemeyi 1999-2000’li
yõllarõn başlarõna kadar önemsiyorlardõ. İktidar da
çok önemsiyordu. Abdullah Gül’ün eşi
türbanõyla üniversiteye giremediği gerekçesiyle
AİHM’de dava açmõştõ. Gül Dõşişleri
Bakanõ’yken bile dava devam ediyordu.
Ne zaman ki AİHM, 28 Şubat sürecinde RP’nin
“anti-demokratik ve şeriat düzeni amaçlayan
bir parti olduğu” gerekçesiyle kapatõlmasõnõ
onayladõ, bağcõyõ dövmekten yana olan kesim
durakladõ. Bu da bitmedi.
AİHM Leyla Şahin kararõnõ verince o
güvendikleri dağa kar yağdõ. Artõk onun dõşõnda
bir şey bulmalarõ lazõmdõ. AİHM için
“Ergenekoncu” diyecek halleri de yok. Şu anki
gülünç hallerinden daha da gülünç duruma
düşerler. Bunun yerine 1990’da Venedik
Komisyonu adõyla, Sovyetler Birliği yõkõldõktan
sonra ortaya çõkan yeni devletlerin anayasalarõnõ
yapmakta yardõmcõ olmasõ için kurulmuş bir
kuruluşu keşfettiler.
Komisyonun 1999’da siyasi partiler için yazdõğõ
bir rapor var. Onun dõşõnda dokunulmazlõklar,
kadõn temsili için raporlarõ da bulunuyor. Ama
onlarõ bir tarafa bõraktõlar.
1999 tarihli raporda olmayan bir bölüm eklettiler.
Bu bölüm şöyle: “Savcı başka ülkelerde de
dava açabiliyor. Ama iktidarın görüşleri
doğrultusunda açabiliyor. Türkiye’de ise
iktidarın görüşlerini dinlemiyor. O yüzden bu
değişmelidir.” Düşünebiliyor musunuz? Savcõ
hukuku değil, iktidarõn görüşlerini dinleyecek...
Böylece Venedik Kriterleri diye uydurdular. Bu
yasada da “AB istedi” diyor. “Nerede? Görelim
bakalım” deyince de cevap hazõr: “Daha sonra
gösteririm.” Yani bu olay hukuken doğru değil.
Türkiye’ye birilerinin çizdiği yol haritasõ dayattõrõlõyor
- Oysa Cumhurbaşkanı’nın
anayasaya göre böyle bir yetkisi yok.
Sizce neden böyle yaptı?
- Bu, kõlõfõ hazõrlamak demektir.
İlerde bir gün, “Aaa, ne kadar
tarafsızım. Ben ne kadar güzel
açıkladım” demektir. Böyle bir
yetkisi yok. Birileri, iktidar, liberal
aydõnlar dediğimiz ekip, liberal
gazeteler, dinciler, Fethullah Gülen
Cemaati Türkiye’yle ilgili
kendilerine demokratikleşme adõ
altõnda bir yol haritasõ çizdiler. Belki
bu yol haritasõnõ başka birileri çizdi;
bunlar uyguluyor.
Bunlar gerçekten demokratikleşmeyi
isteselerdi sayõlarõ hâlâ epeyce olan
dürüst, namuslu gazetecilerin
yazdõklarõna baksõnlar. “Biz de
demokratikleşmeyi istiyoruz. Sivil
yargının üzerindeki baskıları da
engelleyelim. HSYK’yi Adalet
Bakanlığı’nın vesayetinden
kurtaralım” diyorlar. Ama dinleyen
yok.
Bir hâkim, “Ben baskı altındayım.
Kurumdan ayrılıyorum” diyor, çõt
yok.
- Hâkime Ergenekoncular baskı
yaptılar, demediler mi?
- Aynen öyle söylediler. Anayasa
Mahkemesi daha 7 Mayõs’ta askeri
mahkemelerde asker yargõcõn
bulunmasõnõ iptal etti. Liberal
aydõnlarda çõt yok. Ama Anayasa
Mahkemesi türban kararõnõ verince
de yargõ darbesi yapmak,
demokrasiye aykõrõ davranmakla
suçlanõyor.
Çünkü amaç demokratikleşme filan
değil.
Siz dünyada hiçbir başbakanõn
yazarlarõ, gazetecileri kast ederek
“Onlar benim silahşörlerim.
Benim silahşörlerimin sayısı daha
az” dediğini, liberal aydõnlarõmõzõn,
“Allahım, başbakanımız bize ne
güzel paye verdi” deyip sevindiğini
duydunuz mu? Bakõn, Türkiye bir
çizgide gidiyor. Bu çizginin sonu
demokrasi filan değil.
Ne peki?
- Tabii ki faşizm. Zaten 1990’lõ
yõllarda bize yeni dünya düzenini
empoze etmek istediği dönemde ve
11 Eylül saldõrõsõndan sonra
Türkiye’ye o yol haritasõ tamamõyla
empoze edilmeye başlandõ. Türkiye
artõk õlõmlõ bir İslam ülkesi olacaktõ.
Bütün bu olanlar “Biz yöneteceğiz.
Görünürde seçimler olacak. Ama
Türkiye’de ılımlı İslam ülkesini
gerçekleştireceğiz” planõnõn bir
parçasõ mõdõr? Bana göre öyle de,
bilmem.
Ama sonunda bu yolun bizi
götüreceği yer demokrasi
olmayacaktõr. Çünkü demokrasi
katõlõm demek. O zaman halk
nerede? Halk sadece beş yõlda bir
delikli bir sandõğa lider tarafõndan
belirlenmiş bir listeye oy veriyor.
Bu mu demokrasi? Halkõn
katõlõmõndan, Siyasi Partiler
Kanunu’ndan, Deniz Feneri
davasõndan, eğitimin sorunlarõndan,
işsizlikten, rekor ekonomik
daralmadan bahsetmiyoruz.
AKP liberal aydõnlarla
al takke ver külah
- Peki, hukuken
doğruluğunu isteyen var
mı?
- Yok. Bakõn, fotokopi
belge çõkõyor. “O
fotokopiden delil olur
mu?” diyorsunuz. “Boş
ver şimdi” diyor. Türkan
Saylan’õn evini arattõrõyor.
O arama kararõyla sadece
Türkan Saylan’õn değil 72
milyonun da evini
arattõrõrsõnõz. “Ne
gerekçeyle arıyorsun?
Onu söylemen lazım”
diyoruz. “Hata yapılmış”
diyor. Hatta liberal
aydõnlar şunu söylüyorlar:
“Polis istedi de ondan
oldu.” Böyle bir
soruşturmada polis istedi
diye mi aranõyor? O kararõ
hâkim vermez mi? Amaç
doğruyu, hukuku,
demokrasiyi yerleştirmek
değil. Amaç yol
haritasõnõn günlük, aylõk,
yõllõk kilometre taşlarõna
göre hareket etmek.
Hâkim adaylarõnõn
saptanmasõnõ Adalet
Bakanlõğõ’nõn beş
bürokratõna bõrakan yasa
çõkmõştõ. Cumhurbaşkanõ
o sabaha karşõ 02.30’da
yurtdõşõndan döndü. Sabah
06.00’da Resmi Gazete’yi
açtõk ki yasa yayõmlanmõş.
Bu kadar kõsa zamanda
nasõl bu yasayõ
imzaladõğõnõ
sorduğumuzda bize tarihi
açõklamasõnõ yaptõ: “Ben
yasayı önceden
incelemiştim.”
- Sizce neden bir gün
beklemedi de birkaç saat
içinde imzaladı?
- Çünkü yol haritalarõnda
bugünün işini yarõna
bõrakmamak var. Bu çok
önemli. Çünkü hâkimlerin
Türkiye’de bir an önce
belirli biçimde
tasarõmlanmalarõ lazõm.
Asker kişilerin
yargõlanmalarõnõ sivil
mahkemelere bõrakan yasa
da tabii ki gece yarõsõ
çõkarõlacaktõ. Maksat
tartõşmak değildi. Zaten
Cumhurbaşkanõ da yasayõ
onayladõ.
- Böylece AKP’nin
Cumhurbaşkanı
olduğunu bir kez daha
bizlere göstermedi mi?
- Başka türlüsünü yapmasõ
mümkün değildi. Ama
Sayõn Cumhurbaşkanõ
orada şu hatayõ yaptõ: Bu
anayasayla
cumhurbaşkanõna belirli
yetkiler verilmiştir. Buna
göre Cumhurbaşkanõ bir
kanunu ya imzalar ya da
düzeltilmesi için Meclis’e
geri gönderir.
Cumhurbaşkanõ yasayõ
hem kabul etti hem de
eksikliklerin giderilmesi
tavsiyesinde bulundu.
P
O
R
T
R
E
PROF. DR. SÜHEYL BATUM
İstanbul, 1955 doğumlu. Ortaöğrenimini Galatasaray
Lisesi, yükseköğrenimini Paris Un-Sorbonne Üniversitesi
Hukuk Fakültesi’nde yaptõ. 1980’de İÜ Hukuk
Fakültesi’ne asistan olarak girdi. 1986’da “Siyasal
katõlma aracõ olarak referandum” konulu teziyle doktora
derecesini aldõ. 1996’da Galatasaray Üniversitesi’ne
geçti. 2000 yõlõna kadar İletişim Fakültesi Dekanlõğõ dahil
üniversitede çeşitli görevler aldõ. 2000-2003 arasõ
Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlõğõ,
2003-2007 arasõ rektörlük yaptõ. Temmuz 2007’den beri
üniversitenin Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim
Dalõ’nda dersler veriyor.
SÖYLEŞİ
LEYLA TAVŞANOĞLU
Asimetrikpsikolojiksavaşaçtõlar
- Genelkurmay Başkanı Orgeneral
Başbuğ, ülkede asimetrik bir psikolojik
savaş var, demedi mi?
- Evet. Çok doğru bir tespit yaptõ. Yol
haritalarõnõ gerçekleştirmenin dünyada
uygulanan yöntemi psikolojik savaştõr.
Genelkurmay Başkanõ olayõn farkõna vardõ.
Siyasi partiler de bizler de farkõna vardõk.
Ama o zaman da askerin kafasõna çuval
geçiriliyor. Olmadõ, bir yerlerden bir belge
servis ediliyor. Olmadõ, gece yarõsõ baskõn
yasa çõkarõlõyor. Olmadõ, siz yazdõğõnõz
zaman, “Sen Ergenekoncu musun?”
deniliyor. Daha olmadõ, 72 milyon kişinin
evinin aranabileceği bir kararla bir
bakõyorsunuz eviniz basõlõyor ve daha
ötesi darbecilik suçlamasõyla gözaltõna
alõnõyorsunuz. Dolayõsõyla Türkiye’nin bu
sarmaldan mutlaka çõkmasõ lazõmdõr. Aksi
halde Türkiye faşizme gidiyor. Bu ülke bu
gidişle totaliter (Demokratik hak ve
özgürlüklerin baskõ altõnda tutulduğu,
bütün yetkilerin tek elde toplandõğõ
devlet düzeni.) bir devlet haline
gelecektir. Poliste, yargõda F tipi
örgütlenme olduğu söyleniyor.
- Başbakan’ın kendi istihbarat örgütünü
kurduğu söylentileri var. Siz buna ne
diyorsunuz?
- 2005’te daha Ergenekon’un E’si telaffuz
edilmezken AKP iktidarõ Polis Vazife ve
Salahiyet Kanunu’nda değişiklik yaparak
bir yasa çõkardõ. Bu yasaya göre telefon
dinlemelerine Başbakan’õn tek başõna
görevlendireceği kişi bakacaktõ. O yüzden
bunun bir yol haritasõ olduğunu
söylüyorum. O yol haritasõnda 2005’te
bunu yapmak vardõ.
Asker bürokratõn hiçbir
güvencesi olmayacak. Ama sivil
bürokrata dokunulmayacak.
Bu nasõl sistem?..
AİHM’den umutlarõnõ kesince
Venedik Komisyonu’nu keşfettiler.
Sürekli “Venedik diyor ki...”
diyerek komik oluyorlar.