26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 14 TEMMUZ 2009 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Yeni Köşkler Yeni Villalar... Onun bunun nasıl zengin olduğu beni ilgilen- dirmez. Çok çalışmıştır, aklını kullanmıştır, usta- lıkla becermiştir, babasından anasından kal- mıştır, piyangodan çıkmıştır, daha sayısız nedenleri var zenginliğin... Ama daha dün, gecekondu gibi yerlerde yaşar- ken, gelip geçici işlerden medet umarken politi- ka denen bir yararlı alana atılıp üç beş yılda şato- lar, köşkler alacak kadar zenginleşenler, çoluk ço- cuğuna işyerleri açanlar, gemiler satın alanlar, ken- tin en yüksek yazlıklarında ailece villalara yer- leşenler, politikacı iseler, bu beni de, sizi de, tüm toplumu da ilgilendirir... Geçen gün Sözcü gazetesinde okudum. Başba- kan Tayyip Bey’in ‘Fakir ülkenin zengin başbakanı’ olduğunu!.. Çamlıca’nın en güzel yerinde bir vil- la almış, oğluna, kızına, yakınlarına da ayrı villa- lar.. özel kapalı yüzme havuzları, çocuklar için parkları olan... Her biri en aşağı bir milyon dolar- mış!.. Tayyip Bey on yıl önce nerdeydi, nasıldı? Re- fah Parisi il başkanıyken hangi zenginlik ya da yok- sulluk çizgisindeydi? Sıradan biri değil miydi? Güç- lükle geçinen, yavaş yavaş türlü iş olanaklarıyla köşeyi dönmeye başlayan, sizden bizden biri! Po- litikaya atıldığında, hele milletvekili, başbakan ol- duğunda bir servet bildirimi vermedi mi? Yedi yıl- da Başbakanlık maaşıyla mı gerçekleştirildi bu zen- ginlik? Gizli açık ticaret fırsatçılıklarıyla mı? Bir po- litikacı, hele bir devlet sorumlusuna sorulacak bu sorulara kim yanıt verecek?.. AKP iktidarının bakanlarının, milletvekillerinin dosyaları Meclis dolaplarında duruyor. Askerle- rin sivil savcılara hesap vermesi isteniyor, ama ba- kanlar, milletvekilleri dokunulmazlıkları yüzünden adalet önüne getirilemiyor, ‘Biz yargıçlara gü- venmiyoruz’ diye iktidara gelenler, kendilerinden başka herkesi yargıç önüne sürüklemek istiyor- lar... Adaletten kaçmalarının nedeni, ellerindeki zenginliklerin hesabı sorulacak diye mi? Sokaklarda, alanlarda, Başbakanlığın, Cum- hurbaşkanlığının önlerinde insanlar soruyor, ya- nıt arıyor. Başbakan ‘Gidin gidecekseniz greve’ di- ye korkutuyor, Gül Bey ise ‘iyi polis’ rolünde bağırıp çağırarak hak arayanlara, daha yumuşak davranıyor... Öte yanda güçlü bir polis örgütü gün- den güne yeni bir ordu olmaya gidiyor. Devletin özel gücü, Hitler’in SS’leri, Mussolini’nin Kara Gömleklileri gibi bir şey!.. Çamlıca’daki villalarda huzurla yaşayabilecek- ler mi? Emeklilere yüzde bir buçuk lira ek zam ya- panlar, ülkenin gücünü yüzde 14’lere kadar düşürenler, milyonlarca işsizler ordusuna teğet ge- çenler, yalnız kendilerini, ailelerini, çocuklarının ge- leceğini düşünenler!.. Sen de, ben de, bütün bunları düşünüyoruz! Ba- kıp bakıp, bu sonradan olma zenginlere, zengin- liklere!.. B urjuva sõnõfõnõn, toplum kat- manlarõnõ ve sõnõflarõnõ, “pa- zar”da bütünleştirme ülküsü, gelişme yasalarõ sonucu, “ulus toplumu”nu doğurmuştur. Ye- ni yönetimle yeni toplum arasõndaki bağ, “milliyetçilik”le kurulmuştur. Yeni top- lum (ulus, millet, nation), varsayõlan öğe- leriyle yeni bir veri üretiyor. Bu veri, ilk aşamada demokrasidir. Kuşkusuz, her toplumun bir devleti olmuştur (ilkel ko- münal toplum dõşta). Yeni toplumun dev- leti, demokratik “ulus devleti”dir. Ulus devletinden önceki devlet, feodal “mo- narşik” bir kurumdur. Bu devletin temel dayanağõ “din”dir. Bu, toplumun tüm sõnõflarõ ve katmanlarõ ile devleti yönetenler arasõndaki bağõ, “din”in kurmasõ anlamõna geliyor. Ulus devletinde, hükümet ile toplum ara- sõndaki bağõ “milliyetçilik” kurar. Yeni toplum, bir “millet” olduğu için, ondan ya- na olmayõ “milliyetçilik” kavramõ içerir. Kuşkusuz, devletsiz milliyetçilik de var- dõr. Yahudiler, binlerce yõl, devletsiz mil- liyetçilik yapmõşlardõr. Arap ve Afgan mil- liyetçiliği daha ilginç bir nitelik taşõyor: “Milletsiz milliyetçilik.” Araplar, aşiret başkanlarõnõn söylemleriyle “milliyet- çi”dirler. Feodal parçalar, “millet” kav- ramõyla, şiddete (terör) dayanan “duygu birliği” yaratõyor. Oysa her parça, dõşõn- daki parçanõn gizli düşmanõdõr. Milliyetçiler, her şeyden önce, kendine özgü düşün, duygu ve duyum özellikleri olan tarihsel donanõma sahip bir “ulus”tan söz ediyorlar. Örneğin, Türk milliyetçileri, tarihten önce, Orta Asya bozkõrlarõnda ya- şayan göçebe Oğuz boylarõnõ “millet” (ulus) olarak adlandõrõyorlar. Oysa, o boylar bugün bile “ulus” değillerdir. “Milli çıkar” kavramõ milliyetçilerin tut- kun olduklarõ bir kavramdõr. Örneğin, Devlet Bahçeli, sürekli “milli çıkar”dan söz eder ve kendi dõşõndaki tüm siyaset- çileri, çõkarõmõzõ koruyamamakla suçlar. Oysa, kendisi ulusumuzun çõkarlarõnõ kavrayamamõş görünüyor. Türkiye Cum- huriyeti’nin çõkarlarõnõ kavrasaydõ, “Bü- yük Doğucu bir İslamcı”yõ, Çankaya’ya çõkarõr mõydõ? Bu siyasal tehlikeyi göre- meyen kişi, ulusal çõkardan söz edemez. Onun dilinde, “ulusal çıkarlar ve de- ğerler”, bir alõşkanlõğõn ürünüdür. Bilinç taşõmõyor. Ulus toplumunun vazgeçilmez öğesi, “bağımsızlık”tõr. Yirminci yüzyõlõn ikin- ci yarõsõndan sonra yoğunlaşan sömürge- ci (emperyalist) gelişmeler, “çağımızda bağımsızlık kavramı değişti” gibi çarpõk önermeler yarattõ. Bir sömürgeci için, bu önerme geçerlidir. Çünkü, sömürgeci güç, zaten sõnõr tanõmõyor. Bütün halklarõn, tüm ülkelerin ve ulus devletlerinin kendi çõ- karõna hizmet etmesini istiyor. ABD, dünyanõn her yerinde üsler kuruyor, ama Amerika Birleşik Devletleri’nin hiçbir eyaletinde, bir Türk üssü kurulmasõna izin vermez. ABD, tüm dünyayõ sömürü- yor, ama hangi mazlum ulus, ABD halkõnõ sömürüyor? Bu gelişmeleri değerlendire- meyen kimselerin demokrasiden, ulustan ve “milliyetçilik”ten söz etmeleri, ekin- sel sõğlõktan kaynaklanõyor. Sõnõrlarõ belli olan bir yazõda, özgün si- yasal öğretileri, örneğin liberalizm, din- cilik, yozlaşma vb. gibi kavramlarõ tar- tõşmayacağõm, ama Atatürk karşõtlõğõnõn bir yanõlgõ olduğunu göstereceğim. Önce şunu yineleyelim: “Milliyetçilik, hükü- metlerle toplumları arasında bağlantı kurar.” Atatürk, Samsun’a çõktõğõ gün, ne devlet vardõ ne de millet. Osmanlõ dev- leti yõkõlmõş, ülkesi ve uyruklarõ, sömür- gecilerce paylaşõlmõştõ. Anadolu’da bir ulus toplumu yoktu. Buna karşõn Atatürk, Amasya Genelgesi’nde, Anadolu’da bir “ulus” olduğu varsayõmõndan hareket et- miştir. “Milleti, yine milletin azm ü ka- rarı kurtaracaktır” demiştir. İlk tasarõ- mõ, bir “ulus yaratmak”tõr. Muhsin Er- tuğrul’un “Bir Millet Uyanıyor” adlõ fil- mi de, uluslaşma aşamasõndaki bir halka “ulusal bilinç” verme çabasõdõr. Ulus toplumunun devleti, demokratik devlettir. Mustafa Kemal’in harekete ge- çirdiği “Kuvayı Milliye”, bir milletin ör- gütü değildi. Ayrõ sömürgecilerce işgal edilmiş bölgelerin ve kentlerin direniş güç- leriydi. Mustafa Kemal, bu güçleri, yeni toplum gücü olarak birleştirmek için, ye- ni bir devlet kurmayõ tasarladõ. Devleti olmayan bir “millet”i tanõmlõ- yordu Mustafa Kemal. Anadolu halkõnõn (halklarõnõn demek daha doğru) temsilci- leri ile bir “Meclis” kurdu ve o kurumun ilkesini ve ülküsünü belirledi: “Egemen- lik, bağsız ve koşulsuz ulusundur.” Ar- tõk, Anadolu halkõ, siyasal olgunluk ulu- su olarak bağõmsõzlõk savaşõ vermeye ha- zõrdõ. En ilkel tarõm toplumu, erki doğru- dan kullanacak ve bir devrim yapacaktõ. Böyle bir devrimi yapmadan, ulus top- lumu olmak olanağõ yoktur. Aşiretlerin egemen olduğu bir toplumu “Sen ulussun, egemenlik hakkını sen kullanırsın” de- mekle, uluslaşõlamaz. Ulus olmanõn gereği olan dönüşümü sağlamak gerekir. İlk ko- şul, õrksal ve inançsal ayrõşõmõ ortadan kal- dõrmaktõr. Laiklik, inançsal ayrõşõmõ ortadan kal- dõrmanõn yoludur. Bu yol, çağdaş ulusla- rõn açtõğõ ve genişlettiği bir yoldur. İkin- ci koşul, ortak bir pazar yaratmaktõr. Top- lumun tüm üreticilerinin ekonomik gücünü yansõtan bir pazar, ortak bir dille olanak- lõdõr. Pazarda ortak dil zorunludur. Tüm dünyanõn İngilizce öğrenmesi bir rastlan- tõ mõdõr? Dünya ortak pazarõnda, “sö- mürgeci birliği”, böyle kurulabilir. Ana- dolu’da, ortak dil Türkçe olabilirdi. Çün- kü, altõ yüzyõldan bu yana çarşõda, pazar- da, dergâhta, tekkede ve devlet kapõsõnda, Türkçe konuşulup yazõlõyordu. Kõsasõ, Anadolu’da temsil yeteneği olan tek dil Türkçeydi. “Devletçilik ve milli- yetçilik”, bu tarihsel zorunluluğun sonu- cudur. Bütün bunlar, ancak, “bilimsel dev- rim”le sağlanabilirdi. Bu yüzden, toplu- mun bin yõllõk eğitim ve öğretim siyasa- sõnõ dönüşüme uğratmak gerekirdi. Din- cilik ve õrkçõlõk, salt Türkiye Cumhuriye- ti düşmanlõğõ değil, insanlõk düşmanlõğõ- dõr. Anadolu’yu, uygar dünyada aşiretler federasyonuna çevirmektir. Bunu iyi an- lamak gerekiyor. Devletsiz ve ulussuz bir ülkede bir “ulus devleti” yaratmak. İşte, Atatürkçülük budur. Ulus ve ‘Milliyetçilik’ Vecihi TİMUROĞLU Dincilik ve õrkçõlõk, salt Türkiye Cumhuriyeti düşmanlõğõ değil, insanlõk düşmanlõğõdõr. Anadolu’yu, uygar dünyada aşiretler federasyonuna çevirmektir. Bunu iyi anlamak gerekiyor. Devletsiz ve ulussuz bir ülkede bir “ulus devleti” yaratmak. İşte, Atatürkçülük budur. Mustafa Kemal Farkõ... G eçen günlerde k o m ş u m u z İran’da cum- hurbaşkanlõğõ seçimleri yapõldõ. Ahmedine- jad’ın seçimleri kazan- dõğõ açõklandõ. Ancak, tüm büyük kentlerde karşõ gösteriler başladõ. Kan döküldü. İran İçiş- leri Bakanı’nın, dini li- der Hamaney’e gön- derdiği söylenen bir mektup ile gerçekte, mu- halefet lideri Mir Mu- savi’nin 19 milyon, Ah- medinejad’õn 5.6 mil- yon oy aldõğõ ileriye sü- rüldü. Bir başka anla- tõmla, gerçekte, Musa- vi’nin seçimleri kazan- dõğõ, ancak, katõ şeriat yanlõsõ Ahmedinejad’õn kazanmõş gibi gösteril- diği belirtildi. İran seçiminin, öne çõkanlarõ, bu kez kadõn- lar oldu. Çünkü, İran’da İslam devriminin en acõ çekenleri kadõnlar. En baskõ altõnda kalanlarõ kadõnlar. İran’da ka- dõnlar, daha özgür yaşa- mak istiyorlar. Başlarõnõ açmak istiyorlar. Ancak, İslamcõ yönetim, kadõn- larõn saçlarõnõn görün- mesine bile izin vermek istemiyor. Halkı aldatıyor Tepkilerin sürmesi, gösterilerin tüm kentle- re yayõlmasõ üzerine, bu kez, dini lider Hama- ney, cuma hutbesinde, İran halkõna seslenir- ken, “Kuşku duyarsa- nız, Allah’tan sükûnet işareti bekleyiniz. Si- yasi heyecanlar, bizi Allah yolundan uzak- laştırmamalı” diyor. Bir bölüm insan bu söyle- nenleri kendilerinden geçmiş dinliyorlar, dua- lar okuyorlar. Dini lider Hamaney, halkõ Al- lah’la aldatarak sustur- mak istiyor. Seçimlerin gerçek so- nuçlarõnõ ortaya çõkarõp kabul etmek yerine, dini baskõnõn sürmesi için, olanõn kabul edilmesini istiyor. İran’da olanlara ba- kõnca, Mustafa Kemal farkõnõ çok daha iyi gö- rebiliyoruz. İran’da ka- dõnlar, özgür olma sava- şõ verirken, çarşaftan, sõkmabaştan kurtulma savaşõ verirken, bizde bir bölüm kadõnõn, öz- gürlük diyerek kapan- maya çalõşmasõ ne ya- man bir aymazlõk. Komşumuz İran ka- dõnlarõ, ülkelerini ileriye götürmeye çalõşõrken, özgür olmaya çalõşõrken, çağdaş, uygar olmaya çalõşõrken, bizim bir bö- lüm kadõnlarõmõzõn, ge- riye gitmeye, kapanma- ya, İran’a özenmeye ça- lõşmalarõna ne demeli. Ülkemizi yöneten kad- rolarõn öğretmenleri du- rumunda olan Erbakan, hasta olduğu belirtildiği halde, yakõn geçmişte, İran’õ ziyaret etti. Bu tavõr, belli ki, İran yö- netimine duyulan bir özentinin göstergesiydi. Güzel yurdumuz Türkiye, halkõnõn bü- yük çoğunluğu Müslü- man olan dünyadaki tek laik ülkedir. Ama, bizim ülkemizde de birileri, ekseni din olan yöne- timlere özeniyorlar. Bi- rileri, ülkemizi, bir İran, bir Ortadoğu ülkesi yap- mak istiyorlar. Ne acõ ki, böyle düşünenler, bu- gün, ülkemiz yönetimi- ni ellerine geçirmiş bu- lunmaktadõrlar. Kendi- lerine karşõ olanlara kar- şõ ise açõk bir savaş ve- riliyor. Tüm sorun da buradan çõkõyor. Bir soruşturma gerekçe gösterilerek ül- kemizin en değerli ay- dõnlanmacõ bilim adam- larõnõn yaşlarõna, hasta- lõklarõna bakmadan tu- tuklanmalarõnõn, önem- li sağlõk sorunlarõna kar- şõn salõverilmemelerinin altõnda yatan gerçek bu- dur. Darbe paranoyası Aydõnlanmacõ, ulusal- cõ bir bölüm gazetecinin, bilim adamõnõn, emekli generallerin darbe yap- ma olasõlõklarõ buluna- bilir mi? Böyle bir ola- sõlõk sõfõr olduğu halde, başta satõlmõş bir bölüm basõn olduğu halde, bi- rilerini “darbe” para- noyasõ sarmõş. Darbeci denilerek in- sanlarõn üzerlerine gidi- liyor. Bu gerekçe ile in- sanlar, hukuka aykõrõ olarak ve haksõz yere özgürlüklerinden edili- yorlar. Ülkemizi yöne- tenleri bir darbe korkusu sarmõş. Her yerde dar- beci aranõyor. İşbirlikçi basõn ise bu işin bayrak- tarlõğõnõ yapõyor. Başta TSK olmak üze- re, gericiliğe ve bölücü- lüğe karşõ olan insanlar, aydõnlanmacõ olan in- sanlar köşeye sõkõştõrõl- mak isteniyor. Özellikle gericiliğe karşõ verilen savaşõn gücünü kõrmak için, insanlar kuşku al- tõnda bõrakõlõyorlar. Ken- dilerini savunmak zo- runda bõrakõlõyorlar. TSK Kurtuluş Sava- şı’nı vermiş, Cumhu- riyeti kurmuş ordudur. TSK’nin, kurduğu, ku- rulmasõnda büyük payõ olan Cumhuriyeti ko- rumasõ kadar doğal bir şey olabilir mi? Geç- mişten günümüze, Mil- li Güvenlik Kuru- lu’nun, TSK’nin, geri- cilikle, bölücülükle savaş görevi yok mudur? Bu görevi yerine getirmek ve bu görevin gerekleri- ni yapmak sakõncalõ mõ- dõr, suç mudur? TSK’nin üzerine gidi- lerek gericilikle savaş engellenmek isteniliyor. Demokrasiyi yalnõzca seçim olarak görmek ve seçilmişlerin her şeyi yapabileceklerini var- saymak demokrasi mi- dir? Seçilmişlerin, biz se- çildik diyerek ülkemizin temel değerlerini, yöne- tim biçimini değiştirmek hak ve yetkileri olabilir mi? Bu eylemlere karşõ çõkanlarõ, darbecilikle suçlamak, onlarõ ceza- evlerine atmak, onlara ve yakõnlarõna acõlar çek- tirmek, ileride hesabõ so- rulacak bir sorumluluk değil midir? Üzüntü verici olan, ay- dõnlanmacõlara karşõ yü- rütülen bu haksõz ey- lemlerin bir bölüm yar- gõ görevlisi eliyle yapõ- lõyor olmasõdõr. Hukuk ve yargõ, kişi- lerin güven duyduklarõ ve en son sõğõnabile- cekleri yerdir. Hukuk ve yargõ, yansõz olmalõ- dõr. Yargõnõn yansõzlõğõ konusunda kimsenin bir kuşkusu bulunma- malõdõr. Erol ERTUĞRUL Avukat TÜRK KALP VAKFI Yaşamınızı Şansa Bırakmayın Kalbinizi Koruyun 19 Mayıs Cad. No:8 Şişli / İSTANBUL Tel: (212) 212 07 07 (pbx) http://www.tkv.org.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear