26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 3 HAZİRAN 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN 21 Kasım 1973, Santiago Stadyumu: Şili 1- Sovyetler Birliği 0 Önce bilimselliği tüm uluslararası ve ulusal araştırmalarla saptanmış bir gerçeği vurgulayalım: Erken Çocukluk Eğitimi (EÇE) insanların ve toplumların eğitim ve refahları- nı olumlu yönde etkileyebilecek en önemli araçlardan biri. Bu dö- nemde çocukların eğitimine yapı- lacak kamu yatırımının hem sosyal hem de ekonomik olarak getirisi çok yüksek... 1950’lerde Türkiye ile hemen he- men aynı gelişmişlik seviyesinde olan Güney Kore, 1970’lerden sonra en büyük yatırımını temel eğitime yaptı ve zorunlu eğitimi 3 yaştan başlatarak 12 yıla çıkardı. Bugün geldiği nokta ortada. 3-6 yaşın okullaşma oranı ge- lişmiş ülkelerde yüzde 80. Dünya ortalaması yüzde 41; Türkiye’de ise ortalama yüzde 23 düzeyinde. Bu açıdan kendimizi ancak Afrika ve Ortadoğu ülkeleri ile kıyaslayabi- liyoruz. Tüm bunları anlatmamın sebe- bi Anne Çocuk Eğitim Vakfı’nın (AÇEV) bu yıl yeniden başlattığı “7 artık çok geç” kampanyası. İlk kez 2005 yılında 7 sivil toplum kurulu- şunun kamuoyunda okulöncesi eğitimin sorunlarına dikkat çekmek ve bu konuda farkındalık yaratmak için bir araya gelerek başlattıkları kampanyanın 3. aşaması. Bu kapsamda AÇEV Başkanı Ayşen Özyeğin, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ayla Göksel, Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı ve Prof. Dr. Sevda Berkman ile bir- likteyiz. 16 yıldan beri faaliyet gösteren AÇEV hem EÇE’ye yö- nelik programlar hazırlıyor, hem bu konuda başta anneler olmak üze- re yetişkin eğitimleri veriyor hem de kampanyalar ve televizyon prog- ramları ile bilinç yaratmaya çalışı- yor. Ayla Göksel’in sunumu çarpıcı verileri gözler önüne seriyor. Göksel, “Kampanyanın başladı- ğı 4 yıldan beri bir şeyleri anlatmaya ve yapmaya çalıştık. 2005 yılında 5-6 yaş grubu okullaşma oranı yüzde 22 düzeyindeydi. Şimdi yüz- de 51’e ulaştı. Ancak biz bu 51’e şüpheyle yaklaşıyoruz. Çünkü yal- nız kayıt edilen öğrenci sayısını gös- teriyor. Bu çocukların hepsinin sonuna kadar devam ettiğini dü- şünmüyoruz” diyor. Bunun nede- ni devlet okullarında bile anasınıf- larından katkı payı alınması. “Ay- da 50 ile 300 lira arasında değişen bu paralar yoksulun erişebileceği rakamlar değil” diyor Göksel. Kampanyaların sonucunda hü- kümet politikalarında da yavaş ya- vaş bir değişiklik oluşmaya baş- lamış. Örneğin 2009-2010 yılında 5-6 yaş grubunda 30 ilde yüzde 100 okullaşma hedefi; 2013 yılına kadar da tüm Türkiye’de yüzde 100 okullaşma hedefi konulmuş. Ancak öncelikle bu konulara ilişkin yasal düzenleme hâlâ ya- pılmış değil. Daha da vahimi be- lirlenen bu 30 il zaten bu yaş gru- bunda okullaşma oranının en yük- sek olduğu iller. Ortalamanın al- tında sadece 3 il var: Van, Ağrı ve Konya. Onlar da sonradan eklen- miş. Dolayısı ile ihtiyaç duyan böl- gelere ilişkin fazla bir şey yapılmı- yor. Doğu ve Güneydoğu illeri ile İstanbul, yanlış yazmadım, İstan- bul 5-6 yaş okullaşma oranının ül- ke ortalamasının epey gerisinde olan kentler. Bu konuda en kötü kente en son ulaşmak, aradaki far- kı açacak ve eğitimde eşitsizliği art- tıracak. Yoksulluk ve eğitimsizliğin yüksel olduğu ildekiler ne yazık ki “kayıp nesil”. Peki, AÇEV’in bu konudaki önerileri ne? Öncelikle 5-6 yaş grubunun ‘zo- runlu eğitim’ kapsamına alınması için gerekli yasal değişikliğin ya- pılması. Ayşen Özyeğin, “5-6 ya- şın okullaşması Batı’da konuşulan bir konu bile değil, onlar 3 yaşın okullaşması için çabalıyorlar. Çün- kü 0-6 yaş beyin gelişimi için en kri- tik dönem” diyor. İkinci önemli konu kaliteli bir eği- tim için bütçeden kaynak aktarıl- ması ve de daha çok ihtiyacı olan kesime bir an önce ulaşılması. Ne yazık ki MEB henüz kaliteye odaklanabilmiş değil. Göksel, “Bir günde 5 yıldan 8 yıla geçildi. An- cak bugüne kadar altyapıya odak- lanılmadı. Bir diğer önemli unsur ise MEB’nin Maliye Bakanlığı’ndan kadro alamaması. Bu yüzden 4 yıl- lık eğitimli öğretmen çalıştıramıyor” diyor. AÇEV’e göre 5-6 yaş eğiti- minde 4 yıllık üniversite şartı yasal değişiklikle kaldırılabilir. Gerek de yok, 2 yıllık yükselokul mezunları ve iyi eğitilmiş kız meslek lisesi me- zunları ile bu iş çözülebilir. Tabii bir de vurgulanan şu husus var. İşi sadece devletten beklemek bizim gibi ülke koşullarında ger- çekçi değil. Bu yüzden alternatif eğitim programlarına yönelmek son derece yaşamsal. AÇEV’in yürüttüğü anne eğitimleri, yaz okulları ve televizyonlarda çocuk- lara yönelik eğitici programlar bunlardan bazıları. Bu da herkesin bu işi sahiplenmesi anlamına ge- liyor. Bu arada şunu da vurgulayalım AÇEV’in haklı bir talebi de var: Te- levizyon kanallarının her sabah yarım saatlerini böyle bir progra- ma ayırmaları. Ne dersiniz, müm- kün olabilir mi? 7 Yaş Artık Çok Geç... ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Bir futbol sezonunu daha geride bıraktık. Okurlarım anımsayacaklardır; her sene lig sonunda bir futbol öyküsünü bu köşeden sizlerle paylaşmaktayım. Bu senenin öyküsünü David Goldblatt’tan aldım (Futbolun Küresel Tarihi, Riverhead yay.) Bu arada Beşiktaşlı dostlarımı bu seneki başarılarından dolayı kutlarım. 1970 yılı Şili için bir dönüm tarihidir. Unitad Popu- lar cephesinin sosyalist lideri Allende seçimleri ka- zanmış, emek ve ulusal bağımsızlıktan yana radikal bir programı uygulamaya koymuştur. Şili’nin bakır ve kö- mür madenleri ile demir-çelik ve demiryolları gibi stra- tejik nitelikli sektörleri millileştirilir. Ford ve ITT’ye ait ulus ötesi tekellerin fabrikalarına el konulur. Ücretler arttırılır, geniş kapsamlı bir sosyal yardım programı baş- latılır ve geniş kapsamlı bir toprak reformuyla toprak- sız köylülere toprak dağıtılır. Ancak Amerika’nın “arka bahçesinde” filizlenmek- te olan bu sosyalist dönüşüme karşıdevrim gecikmez. Amerikan İstihbarat Teşkilatı’nın (CIA) doğrudan yön- lendiriciliğinde bir dizi sabotaj ve toplumsal şiddet uy- gulamaya konulur. Sanayiciler, bankacılar, muhafazakâr bürokratlar ve üst dereceli subaylardan oluşan bir koa- lisyon, Allende hükümetinin kazanımlarına karşı şid- dete başvurmaktan çekinmez. 11 Eylül 1973 sabahı Amerikan yönetiminin ve CIA’nın da desteğini arkasına alan General Augusto Pinochet, kendisine bağlı birliklerle başkanlık sarayını kuşatır ve hava kuvvetle- ri parlamentoyu bombalamaya başlar. Allende teslim olmayı reddeder ve yaşamına son verir. 11 Eylül’ü izleyen günler Şili’nin ilerici, yurtsever güç- leri için baskı, tutuklanma ve işkence günleridir. Bin- lerce sosyalist, sendika lideri ve emekçi Estadio Na- cional’da (Santiago Stadyumu’nda) hapsedilir. Stad- yum kitlesel bir engizisyon mahkemesine dönüştü- rülmüştür. İşkence, baskı ve her türlü insanlık dışı şid- det General Pinochet’in askerleri tarafından planlı bir biçimde uygulamaya geçilir. Şilili ozan Victor Jara’nın bilekleri kesilir ve gitar çalmaya devam etmesi emre- dilir. İnsanlık dışı işkenceler Santiago Stadyumu’nun duvarlarını aşar ve tüm dünyada yankı bulur. Darbeden yaklaşık iki buçuk ay sonra, 21 Kasım 1973’te Şili ulusal futbol takımı Dünya Kupası eleme- lerinde Sovyetler Birliği ile karşılaşacaktır. Sovyetler, binlerce yurtseverin işkence gördüğü Santiago Stad- yumu’nda herhangi bir spor karşılaşmasına katılma- yacağını bildirir ve FIFA’dan müsabakanın tarafsız bir sahaya alınmasını talep eder. 27 Ekim tarihinde Sov- yet Futbol Federasyonu FIFA’ya şu telgrafı çeker: “Şili’de faşist bir ayaklanma sonucunda yasal hü- kümetin devrilmiş olduğu ve ülkede kanlı bir terör ve baskı rejiminin hüküm sürdüğü herkesçe bilinmekte- dir. Santiago Stadyumu futbol müsabakası oynana- bilecek bir mekân olmaktan çıkarılmış, Şilili yurtseverlerin işkence gördüğü bir toplama kampına dönüştürül- müştür. Sovyet sporcuları Şilili yurtseverlerin kanıyla be- zenen bir stadyumda spor karşılaşmasına çıkmayı red- deder.” Bu girişim üzerine FIFA Estadio Nacional’i incelemek üzere Şili’ye bir heyet gönderir. FIFA heyeti incelemeleri sonucunda “stadyumun çimlerinin futbol oynamaya el- verişli; sahanın ölçülerinin teknik standartlara uygun ve seyircilerin tribünlerinin düzenli ve temiz” olduğuna da- ir bir rapor verir ve Santiago Stadyumu’nda “politik tu- tukluya rastlanmadığını, sadece hüviyetleri tespit edi- lememiş olan bazı şahısların alıkonulduğu”nu belirtir. Sovyet takımı bu şartlar altında Şili’ye gitmez. Maç, saatinde başlatılır. Şilili forvet oyuncuları birkaç pasta Sovyet ceza sahasına girerler ve boş kaleye gol- lerini atarlar. Maç, santra yapılamadığı için bu tek gol- le sona erer: Şili 1 - Sovyetler 0. Şili böylece 1974 Dünya Kupası’na katılır. Protes- tolar arasında oynanan grup maçlarında ev sahibi Ba- tı Almanya’ya yenilir; Doğu Almanya ve Avustralya’yla beraber kalarak kupadan elenir. Bu arada Şili ekonomisinin ve toplumsal yaşamının “serbest” piyasaya terk edilmesini amaçlayan muha- fazakâr bir yapılandırma programı Şikago Üniversite- si’nde eğitim görmüş bir dizi teknokrat tarafından baş- latılmıştır. Şili ekonomisi Şikago çocuklarının emrinde tarihte görülmemiş bir soygun ve talan dönemine ku- cak açar. Allende hükümetinin tüm reformları, sana- yi ve tarım politikaları tersine çevrilir. Sendikalar ve köy- lü birlikleri acımasızca ezilir; millileştirilmiş sanayi ve madenlerle köylülere dağıtılmış olan topraklar büyük toprak sahiplerine geri verilir. Şili’de piyasa köktenci- liği, politik terör ile birlikte kol kola girmiştir. Futbol, kuşkusuz, sadece yirmi iki oyuncunun oy- nadığı ve doksan dakikadan ibaret bir oyun değildir. WASHINGTON (AA) - Coca Cola şirketinin Başkanõ Muhtar Kent, küre- sel ekonomide halen karanlõk tünelden çõ- kõlmadõğõ değerlendirmesini yapan Kent, “Ancak bu paniğe kapılma zamanı de- ğil. Kendimizi yeniden keşfetme za- manı” dedi. Amerikan-Türk Konseyi (ATC), Tür- kiye’nin Amerikalõ Dostlarõ, Türk-Ame- rikan İş Konseyi (TAİK) ve Dõş Ekono- mik İlişkiler Konseyi’nin düzenlediği, Türk-Amerikan ilişkilerini konu alan 28. Yõllõk Konferans başladõ. Konfe- ransta konuşan Muhtar Kent, dünyanõn çok önemli bir dönemden geçtiğini ve güçlü bir ABD ile güçlü bir Türkiye’ye ihtiyaç duyduğunu kaydetti. ‘Korumacılık zarar verir’ Kent, Türkiye’nin daha önceki finansal krizlerden daha kuv- vetlenmiş olarak çõktõğõnõ hatõr- latarak, mevcut finansal krizin de sonunda aşõlacağõna inan- dõğõnõ kaydetti. İş çevrele- rine karşõ bütün dünyada finansal krizle birlikte olumsuz bir bakõşõn oluştuğunu ve bunun kendisini rahatsõz ettiğini belirten Kent, globalleşme karşõtõ hareketlerin, ekono- mik korumacõlõkla birlikte bütün bunla- rõn olumsuz bir hava oluşturduğunu ve bu ortamda hem Türkiye’de hem de Ame- rika’da, özellikle iş çevrelerine liderlik ro- lü düştüğünü söyledi. Kent, “Devlet benim için ne yapabilir yaklaşımı ye- rine ben ülkem için ne yapabilirim?” yaklaşõmõnõn benimsenme- sinin sorum- lu bir davra- nõş olacağõ- nõ kaydetti. ATC, Boeing ve Havelsan’ı Savunma Sanayii Ödülü’ne layık gördü. Washington’da düzenlenen törende ödülü Boeing Türkiye Başkanı Greg Pepin ve Savunma Sanayii Müsteşarı Murad Bayar aldı. ‘Hâlâ karanlõk tünelden çõkõlmadõ’ Muhtar Kent, Türkiye’nin daha önceki finansal krizlerden daha kuvvetlenmiş olarak çõktõğõnõ, bu krizin de sonunda aşõlacağõnõ belirterek, “Paniğe kapõlma zamanõ değil” dedi. Ekonomi Servisi - Türkiye Bankalar Birli- ği Başkanõ Ersin Özin- ce, kriz ortamõna rağ- men, gayrimenkul kre- dileri kadar sorunsuz kredi olmadõğõnõ dile getirerek, “Envai çeşit kredi veriyoruz, gay- rimenkul kredisi ka- dar sorunsuz hiçbir kredimiz yok” dedi. Gayrimenkul Yatõrõm Ortaklõğõ Derneği (GYODER) tarafõndan düzenlenen 9. Gayri- menkul Zirvesi’nde ko- nuşan Ersin Özince, Türkiye’de konut kre- dilerinin sorunsuz ol- duğuna da dikkat çekti. Özince, “Gayrimenkul kredileri, konut kre- dileri kadar sorunsuz bir kredimiz yok. Ge- lişmiş ülkelerde sorun gayrimenkul kredile- rinden çıktı. Bizde tam tersine. Göreceli ola- rak gayrimenkul kre- dileri her zaman cazi- besini koruyacak dü- şüncesindeyim. Çün- kü ciddi potansiyel var” diye konuştu. Özince, “Sorun ora- nı yüzde 1’li seviye- lerde olan gayrimen- kul kredileri beni hiç endişelendirmiyor. Dünyada çok büyük sorunlara neden olan konut finansmanı, ül- kemizde tam tersine etki göstermeye de- vam edecek” dedi. Türkiye Bankalar Birliği Başkanõ Ersin Özince, “Envai çeşit kredi veriyoruz, gayrimenkul kredisi kadar sorunsuz hiçbir kredimiz yok” dedi. Ekonomi Servisi - İdari ve kanuni takipteki krediler, Ekim- Aralõk 2008 döneminde bir önceki yõlõn aynõ dönemine göre yüzde 80 artarak 649 milyon TL oldu. Dönem içinde kanuni takibe ge- çilen kredilerin yüzde 21’ini taşõt, yüzde 21’ini konut ve yüzde 57’sini ihtiyaç kredileri oluştur- du. Türkiye Bankalar Birliği’nin (TBB) açõkladõğõ “Tüketici Kre- dileri Aralık 2008” sonuçlarõna göre Ekim-Aralõk 2008 döne- minde 1 milyon 125 bin 876 ki- şiye, 8.5 milyar TL tutarõnda tü- ketici kredisi kullandõrõldõ. Ekim- Aralõk 2008 dönemi sonu itiba- rõyla toplam tüketici kredileri ba- kiyesi 78.8 milyar TL, kredi kul- lanan toplam kişi sayõsõ ise 9 milyon 149 bin 956 oldu. Merkez Bankasõ verilerine gö- re de 2008 sonunda 1.8 milyar TL’ye çõkan tasfiye olunacak tü- ketici kredileri toplamõ, 22 Mayõs 2009 itibarõyla 2.8 milyar TL’ye ulaştõ. Böylece batõk tüketici kre- dilerindeki son bir yõldaki artõş, yüzde 130’u geçti. İlk çeyrekte kâr yüzde 32 arttı Bankalarõn kârõ Mart itibarõy- la bir önceki yõlõn aynõ dönemi- ne göre yüzde 32 artarak 5 mil- yar TL’ye yükseldi. TBB’nin “Türkiye Bankacılık Sistemi Mart 2009” raporuna göre vade uyumsuzluğu nedeniyle, faiz oranlarõndaki gerileme kâr hac- mini olumlu etkilerken yõllõk bazda kârlõlõk geçen yõlõn aynõ dö- nemine düşüş gösterdi. Ocak-Mart döneminde banka- cõlõk sektöründe 45 mevduat, kalkõnma ve yatõrõm bankasõ faa- liyet gösterdi. Toplam şube sayõsõ 2009 yõlõnõn ilk çeyreğinde 36 adet artarak 8 bin 826’ya yük- seldi. Bankacõlõk sektöründe, Aralõk 2008’e göre çalõşan sayõ- sõ 550 kişi azalarak 171 bin 48’e geriledi. Krizin en sert etkisini gösterdiği Ekim-Aralõk 2008 döneminde idari ve kanuni takipteki krediler, yüzde 80 artarak 649 milyon TL oldu. 2008 yõl sonunda toplamda 1.8 milyar TL’ye ulaşan batõk krediler, 2009’un ilk 5 ayõnda 3 milyar TL’ye fõrladõ. Bankacılık sisteminde 2007 sonunda 360 milyon TL olan batıklar, bir yılda 290 milyon TL arttı. Yasal işlem başlatõlan kredilerin yarõsõndan fazlasõ ihtiyaçtan, yüzde 21’i taşõt, yüzde 21’i konuttan geldi Takibe düşen krediler patladõ Özince, gayrimenkulde ciddi potansiyelin bulunduğunu söyledi En az sorun konutta Muhtar Kent Ersin Özince B‹LG‹ TOPLUMUNA DO/RU / ÖZLEM YÜZAK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear