24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 6 MAYIS 2009 ÇARŞAMBA 8 HABERLER Zaman zaman televizyon haberlerinde görü- yorsunuz. Bir sunucu, elindeki mikrofonu sokakta karşılaştığı kimselere uzatarak, güncel bir konu üstüne soru yöneltir ve görüş ister. Çok kişinin o ana kadar duymadığı konulardır bunlar. Son günlerde gazetelerin iç sayfalarında, TV ha- berlerinde ise alt sıralarda yer alan “Orams da- vası”, kamuoyumuzun büyük çoğunluğu için iş- te o tür konular arasındaydı. Sadece Türk kamuoyu için mi? Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan soydaşlarımız kadar, özellikle Ada’nın gi- zemli güzelliğine kapılarak bundan sonraki yaşam- larını KKTC’de sürdürmek isteyen İngilizler için de. Kıbrıslı Türk ve Rum liderler, taraflar arasın- daki sorunu çözüme kavuşturmak amacıyla iki- li görüşmeleri sürdüredursun; Rum tarafı, KKTC Cumhurbaşkanı Talat’ın izlediği yumuşak poli- tikadan da yararlanarak; mimar Aristidis adın- daki vatandaşlarının, Güney’e göçerken Lapta’da bıraktığı arsanın üstüne yaptıkları villayı boşalt- maları için İngiliz uyruklu Linda-Orams aleyhi- ne Rum mahkemesinde açtığı “taşınmazın kendisine geri verilmesi” davasını kazanmakla ye- tinmedi. Avrupa Birliği Adalet Divanı’ndan, bu kararı güçlendiren bir de “içtihat” aldı. Sorun nasıl çözülür? Öylece, 1974 öncesinde Kıbrıs’ta kendilerine yönelik baskılar nedeni ile taşınmazlarını terk eden ya da 20 Temmuz Barış Harekâtı nedeni ile Gü- ney’deki mallarını bırakarak Kuzey’e göçmek du- rumunda kalan Türklerin yanı sıra Ada’nın kuze- yinde ev sahibi olan beş bine yakın İngiliz de bü- yük bir tehdit ile karşı karşıya kaldı. Onların mülkünde olan bir taşınmaz üstünde vaktiyle hak sahibi olduğunu iddia eden bir Rum, karşı taraftan o taşınmazın kendisine ve- rilmesini istemekle yetinmeyecek. Şayet bu isteği kabul edilmez ise, davalının AB ülkelerinden herhangi birisinde sahip olduğu mülke de el koy- ma olanağına kavuşacak! Kıbrıslı Türkler, şimdi bu sorunun nasıl çözü- leceğini tartışıyorlar. Denktaş’ın uyarıları KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denk- taş,“Kaç zamandır Türk hükümetinin ve bizim hü- kümetin acele bu davaya müdahil olmasını söylü- yorum. İngiltere’de tanıdığım avukatlar da bunun kaçınılmaz olduğunu savunuyorlar. Çünkü tek yanlı tanıklık üzerine gitmektedir bu işler” diyor. Denktaş, AİHM’nin Louizidu davasında da ken- dilerini dinlemeden tek yanlı karar verdiğini anımsatıyor: “Rahmetli Ecevit hükümeti 6 yıl bu dava ne- deni ile Türkiye’den istenilen tazminatı öde- medi. Yeni hükümet bu tazminatı öder ödemez; ardından sırayla diğerleri gelmeye başladı.” Eski bir savcı ve avukat olan Denktaş, Orams kararının geçerli olmasının, KKTC’nin verdiği ta- puların ve çıkartmış olduğu yasaların geçersiz ola- cağı anlamını taşıyacağını da anımsatarak Cum- hurbaşkanı Talat’tan Rum Cumhurbaşkanı Hı- ristofyas’a “O zaman mal – mülk sorununu ko- nuşmuyoruz” demesini ve durumu bütün dün- yaya duyurmasını istiyor. Kıbrıs Türk Milli Konseyi adındaki kuruluş, AİHM’nin kararının Kıbrıs’ta yaşananları inkâr et- tiğini söylüyor: “Davaya taraf olan Rum aile, evinden zorla atılmamış, Ada’da 15 Temmuz 1974’teki Yunan askeri darbesinden sonra gerçekleştirilen Ba- rış Harekâtı ile öteki Rumlar gibi ve BM Barış Gücü’nün şemsiyesi altında yapılan Viyana An- tlaşması gereği Kuzey’den Güney’e taşınmış- tır. Aynı şekilde 65 bin Türk de bütün taşınmaz mallarını Güney’de terk ederek Kuzey’e göçm- üştür.” Konsey bu durumun BM uzmanı Orte- ga’nın raporunda da yer aldığını anımsatıyor. Ya Ankara? Ankara ne söylüyor bu yeni durum karşısında? Başbakan Erdoğan da Cumhurbaşkanı Gül de on beş gün önce yapılan erken genel seçim so- nunda tek başına iktidara gelen Ulusal Birlik Par- tisi Genel Başkanı Dervişoğlu’nu kutlamak ye- rine, Kıbrıs Türk halkının iradesini temsil eden Cumhurbaşkanı Talat’ın Rum tarafı ile sürdürdüğü görüşmeleri desteklemesi gerektiğini adeta em- poze edercesine söylemişlerdi. O tavsiyenin ardından gelen Orams davası ha- berine rağmen Ankara hâlâ aynı görüşü mü sa- vunuyor? Rasmussen karşısında geriye çekilmiş; Ka- rabağ sorununu göz ardı ederek Ermenistan’la sınır açmak düşüncesi ile Azerbaycan’ı küstü- rüp Moskova’nın yanına itmiş olan Ankara... Bir ulusal dış politikanın zorunluluğunu öğ- renmekte aciz kalmakta daha ne kadar ısrar edeceksin? obirgit@e-kolay.net Faks: 0 216 302 82 08 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Hâlâ ‘Birleşik Kıbrıs’ Diyen Var mı? TURHAN FEYİZOĞLU Gezmiş ailesi, 28 Şubat 1947 Cuma günü doğan ço- cuklarõna Deniz ismini verdi. Deniz, çocukluğu hakkõn- da şunlarõ anlatmõştõr: “1947 senesinde Anka- ra’nın Ayaş ilçesinde doğ- dum. Babam ben doğduğum senelerde Ayaş’ın bir ilkokulun- da öğretmenlik yapıyordu. O za- man ve şimdi gerek olmadığı için merak edip babamın hangi okul- da öğretmenlik yaptığını öğren- mek istemedim. Daha doğrusu ben 6 aylıkken Ayaş’tan ayrıl- dığımız için eski durumu pek hatırlamıyorum. Ben hayata geldikten sonra babam Sıvas’a nakledilmiş. Sıvas’ın kaza ve köylerinde ilköğretim müfettişi olarak görev yapmış. İlkokulu Sıvas’ın Yıldızeli kazasındaki okullardan birinde okudum. Son- ra Sıvas’a nakledildik. Sıvas Sel- çuk İlkokulu’nda tahsile devam ederek ilkokulu bitirdim. Mezuni- yet tarihini hatırlamıyorum. Orta- okulu Sıvas Atatürk Ortaoku- lu’nda okudum ve bitirdim. Hatır- ladığıma göre 1961 senesi idi.” Sõvas’ta görev yaptõğõ sõrada bir dönem Sõvas Maarif Müdür Yardõm- cõlõğõ yapan Cemil Gezmiş, oğlu Deniz hakkõnda özetle şunlarõ anlat- mõştõr: “Her babaya göre evladı akıllı- dır, zekidir. Bana göre Deniz, zeki ve yetenekliydi. Ona düşkündüm ben. Annesi de her annenin çocu- ğuna düşkün olduğu kadar düş- kündü... Her annenin evladı üzeri- ne titrediği kadar üzerine titrerdi... Severdik oğlumuzu, her anne ve babanın çocuğunu sevdiği kadar. Toramandı oğlum... Dokuz ay- lıkken yürüdü. İlkokulu birincilik- le bitirdi. Teste soktum. Üstün ze- kâlı olduğu sonucu çıktı. Ağabeyi ve küçük kardeşi ile iyi geçinirdi. Uysaldı... Hayvanları, çocukları çok severdi. Yaşlılara yardım ederdi. Deniz çocukken dersi derste ya- par, çok çalışmaz ama çabuk kavrardı. O nedenle de her sene sınıf ve okul birincisi olurdu. Ör- neğin bir okul yarışmasında bi- rinci olduğu için zamanın Sıvas Valisi Kadri Erdoğan ona ödül vermişti. Burada bir özeleştiride buluna- yım. Mum dibine ışık vermez, derler. Ben bir eğitimci olarak kendi çocuklarıma yeteri kadar iyi bir eğitim verdiğimi iddia edemem. Benim çocuklarım çok dürüst, haddinden fazla yurtse- ver olarak yetişti. Aşırı derecede- ki bu yurtseverlik kendilerine bu kadar zarar getirdi. Deniz çok fazla yurtseverliğinin kurbanı ol- du gitti.” Gezmiş ailesini özetle şöyle anla- tabiliriz: Baba, Cemil Gezmiş: İlköğretim müfettişi; Rize’nin İkizdere ilçesine bağlõ Cimil köyünden. 1914 yõlõnda doğan Cemil Gezmiş, 23 Haziran 2002’de İstanbul’da vefat etti. Anne, Mukaddes Gezmiş: İlk- okul öğretmeni; Erzurum’un Tor- tum ilçesinden. İki erkek kardeşi var: Ağabeyi Bora, kardeşi Hamdi. Gezmiş ailesi İstanbul’a geliyor Memur olduklarõ için bir süre Anadolu’nun değişik il ve ilçelerin- de görev yapan Cemil Gezmiş ile hanõmõ Mukaddes Gezmiş, daha sonra, yeni görev yeri olarak İstan- bul’a atandõ. Böylece Gezmiş aile- si, İstanbul’a geldi. Deniz, bu konuda şunlarõ anlatõ- yor: “1962 senesinde babam İstan- bul Milli Eğitim Müdürlüğü’ne nakledilince hep beraber İstan- bul’a geldik, Harem İskelesi Seli- miye’de bir eve yerleştik.” Küçük taşra kentlerinden sonra “dünya kenti” sayõlan İstanbul’a gelen Gezmiş ailesi, İstanbul’un en güzel deniz ve doğa manzaralarõna sahip olan Üsküdar-Selimiye semti- ne yerleşti. S Ü R E C E K ‘Ben kimseye kõyamadõm’TOLGA YENİGÜN Yakasõ yünlü, bol cepli, yeşil par- ka onunla birlikte “devrimciliğin” sembolü oldu. Yeşil parka giyenler ce- zalandõrõldõ, yakalandõklarõ yerde dö- vüldü, öldürülmek istendi. Bu kanlõ kõ- yõm sahnesinde bile Deniz Gezmiş, parkasõnõ sembol yapan fotoğrafõnõ çe- ken gazeteci Ergin Konuksever’e şu- nu söylüyordu: “Ben hiç kimseye kıyamadım, askere ateş etmiş değilim...” Devrimci önderler Deniz Gezmiş (25), Yusuf Aslan (25) ve Hüseyin İnan’õn (23) 6 Mayõs 1972’de idam edilişinin üzerinden tam 37 yõl geçti. “Üç fidan”õn anõlarõ hâlâ sõcak, ya- şama bõraktõklarõ o kõsa ama anlamlõ not hâlâ belleklerde... O dönemin yakõn tanõğõ gazeteci Er- gin Konuksever’le Deniz’leri ve üç gencin asõldõğõ gece babalarõnõn ya- şadõklarõnõ konuştuk... ‘Üç sizden, üç bizden’ O dönem çalõştõğõ Günaydõn gaze- tesince Ankara’da görevlendirilen ve Ankara Haber Ajansõ’nõn (ANKA) bürosunda gelişmeleri izleyen Ko- nuksever, Deniz’lerin davasõnõn “ka- rarı peşinen verilmiş bir dava” ol- duğunu söyledi. Konuksever, “O za- man Adalet Partisi iktidardaydı, ‘3 sizden, 3 bizden’ diye bir slogan çı- karmışlardı. O ‘3’ vurgusu Hüseyin İnan, Yusuf Aslan ve Deniz Gezmiş hakkındaki karardı” dedi. Konuk- sever, Deniz’lerin o güne kadar, hiç- bir cinayetleri olmayan, adam öldür- mekten aranmayan, en ağõr suçlarõnõn banka soygunu olduğu bilinen kişiler olduğunu vurgulayarak “Ama ne- dense o dönemdeki iktidar, bu işi aklına takmıştı. Kendini öne çı- karmak için o çocukların asılma- sına önceden karar vermişti, daha idam öncesinden birtakım hazır- lıklar yapılıyordu. Çukurlar açıl- mıştı... 3 mezar çukuru hazırdı...” diye konuştu. ‘Taylan Özgür’ü polis vurdu’ 5 Mayõs’õ 6 Mayõs’a bağlayan ge- ce yani idamõn gerçekleştiği geceyi üç gencin babalarõyla geçiren gazeteci Konuksever, bir dönem konuşulma- sõ dahi suç sayõlan Deniz’lere ilişkin şimdilerde herkesin bir şeyler anlat- tõğõnõ söylüyor. Konuksever, duruyor, boğazõnõ yakan acõyõ temizliyor ve de- vam ediyor: “Deniz ‘Ben öldüğüm zaman Tay- lan Özgür’ün yanõna gömün’ de- mişti. Herkes Taylan Özgür’ün na- sıl vurulduğunu başka türlü anla- tıyor. Yanı başımda vuruldu Tay- lan. Hemen ben de oradaydım di- yorlar; yalan, orada olmalarına imkân yok. Taylan Özgür vurul- duğu zaman yanımda bir kişi var- dı. Benim şahidim de var, yanımda Yurdaer Acar vardı. Biz 2 arkadaş- tık, üniversitede çatışma vardı. Be- yazıt Meydanı’nda Turhan Emek- siz anıtının tam önünde bir polis ji- pi durdu, sonradan bir adam indi, belinden silahını çekti, bir el ateş et- ti, vurdu çocuğu, bindi jipe gitti. De- niz’in vasiyeti de tam anlamıyla ye- rine getirilmedi. Mezarları yakın- ca sayılır, aynı mezarlıkta yatıyor- lar ama yan yana değiller.” Deniz’lerin davasõnda mahkeme başkanõ olan subay Ali Elverdi’nin hayatõ karanlõklar içinde olan bir ki- şi olduğunu belirten Konuksever, da- vanõn bu yönüyle de şaibeli olduğu- nu söyledi. “Amaçları bir an evvel bu işi bi- tirmek, ne kadar çabuk işi bitirir- sen o kadar kafan rahat eder an- layışındaydılar” diyen Konuksever, idam kararõnõn resmi gazetede ya- yõmlanõr yayõmlanmaz hemen o gece gerçekleştirildiğini de anõmsattõ. Söz o geceye geldiğinde ise du- raksõyor Konuksever, üç gencin ba- balarõyla otururken o geceyi ve me- zarlõkta o sabah yaşananlarõ şöyle an- latõyor: “O gece feci bir geceydi, yani ben de ıstıraplı bir gece yaşadım. 3 ta- ne babayla bir arada oturuyorsun sabaha kadar. Yapılacak hiçbir iş yok, elinden hiçbir şey gelmez. Üç baba da çocuklarının idamını bek- liyor. Asılacaklar zaten, biliyoruz, sabaha kadar asılacaklar... Zaten hapishanenin etrafındaki güven- lik güçlerinden belli oluyor içeride bir şeyler olacağı. Deniz, Hüseyin ve Yusuf’un babalarıyla sabaha kadar oturduk. Adamlar son derece ıstı- raplı, dokunsan ağlayacak adamlar. Kim ağlamaz! Oturmuş evladının ölümünü bekliyor adamlar. De- dik, gidip cenazesini alalım, çıktık işte mezarlığa geldik, orada eşyaları vardı. Deniz’in parkası falan ora- daydı, gittik cenazeyi aldık. Bir de imam vardı orada, namazı kıldır- masını rica etti Cemil Abi (Gezmiş). İmam, ‘Ben bunlarõn cenazesini kõl- dõrmam, bunlar idam edildi, katiller. Bunlarõn namazõ kõlõnmaz’ dedi. Bu sözler üzerine Cemil Gezmiş, ‘Git ulan sen kõldõrmõyorsan, biz de mi bil- miyoruz dua okumasõnõ, biz kõldõrõrõz’ dedi. Bir aile dostları vardı Kuran okumasını bilen, yaşlıca biriydi. Gereken Kuran’ı o okudu. De- niz’in babası da namazı kıldırdı. Toprağa koyduk, üzerini örttük, sonra da mezarlıkta kuş uçurtmu- yorlardı, her tarafı sarmışlardı. Göz göre göre idama gitmişlerdi... Bıraktık geldik, hikâye bundan ibaret.” ‘Alkış tutmayın, onun gibi olun!’ İdam edilişlerinin 37. yõllarõnda dava arkadaşlarõnõ anlatan Mustafa Zülkadiroğlu, “Deniz’ler idam edil- di ama Deniz’lerin ölümüyle bir- likte Türkiye’nin devrimci hare- ketine bir gelenek bıraktılar ve bayrak oldular” dedi. Bugün De- niz’in mücadelesine saygõ duyan, onu bir bayrak olarak görenlere düşen görevler olduğunu söyleyen Zülka- diroğlu, “Eğer Deniz yaşarken Er- genekon davası gibi bir dava olsaydı Deniz mutlaka ve mutlaka buna başkaldırırdı. Kitleyi bu hukuk- suzluğa karşı hukukun yok edil- mesine karşı, hukuk dışı davranış- lara karşı mücadeleye çağırırdı, sokağa çıkardı” diye konuştu. “Deniz’e alkış tutmayı bırakıp Deniz gibi davranın” diyen Zülka- diroğlu, Deniz’leri anlamanõn bu ol- duğunu vurguladõ. ‘Onlara ateş etmeyi düşünmedim’ K onuksever’e Deniz Gezmiş’in fotoğrafõnõ soruyoruz. “O fotoğraf...” deyip anlatmaya başlõyor, kendisinin çektiği fotoğrafõn öyküsünü: “Bu fotoğraf, onu idama götüren davada Deniz Gezmiş’in yakalanarak Ankara’ya getirildiği gün çekilmiş bir fotoğraftır. Ankara’da İçişleri Bakanlığı’na getirildi. Cezaevine götürüldü sonra. Hatta Deniz’in o fotoğraf çekilirken bir lafı vardır: ‘Ben hiç kimseye kõyamadõm. Askere ateş etmiş değilim. Elimde otomatik silah vardõ ama onlarõn hepsi benim kardeşlerimdi. Bu memleketin evlatlarõydõ. Onlara ateş etmeyi bile düşünmedim, aklõmdan bile geçirmedim o yüzden yakalandõm. Onlara hiçbir zaman ateş etmedim.’ ” Konuksever’le vedalaştõktan sonra dönüş yolunda gözümüzün önünde o fotoğraf, aklõmõzda Gezmiş’in sözleri: “Asılma günü gelip çatınca, o sevdiğim giysilerimi giyeceğim. Postallarımı, parkamı. Öyle her zamanki gibi, eyleme gidiş tavrımla gideceğim darağacına. Yok, tıraş falan da olmayacağım. Sonra avukatlarıma döneceğim: ‘Sizler de, bizler için gelecek kuşaklara tanõklõk edin’ diyeceğim. ‘Bir devrimci ölüme böyle gider işte. Bayram yerine gider gibi’...” İSTANBUL/ADANA (Cum- huriyet) - 68 kuşağõnõn devrimci önderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam edil- işlerinin 37. yõldönümünde İstan- bul’da törenlerle anõlacak. 68’liler Birliği Vakfõ, geleneksel olarak düzenlediği anma etkinliği kapsa- mõnda bugün Dolmabahçe Rõhtõ- mõ’ndan denize karanfiller bõraka- cak. CHP Fatih Gençlik Kollarõ da anma gecesi düzenleyecek. Vakõftan yapõlan yazõlõ açõkla- mada, anma programõnõn saat 11.30’da başlayacağõ bildirilerek “ABD 6. Filosu askerlerinin de- nize döküldüğü tarihsel mekân olan Dolmabahçe Rıhtımı’nda 3 gençlik önderi için tören düzen- leyeceğiz” denildi. Demokratik Toplum Partisi (DTP), Özgürlük ve Dayanõşma Partisi (ÖDP), 78’liler Girişimi ve çok sayõda sol örgüt de saat 12.00’de Galatasaray Meydanõ’nda basõn açõklamasõ yaparak, üç dev- rimciyi anacak. CHP Fatih Gençlik Kollarõ da Su Kültür Merkezi’nde anma gecesi düzenleyecek. Etkinlik bugün saat 20.00’de başlayacak. “Üç Fidan” ölümlerinin 37. yõ- lõnda Adana’da da anõlacak. Cum- huriyet Kültür Sanat Merkezi’nde yapõlacak etkinliğe tüm Adanalõla- rõn katõlõmõnõ beklediklerini belirten 68’liler Birliği Vakfõ Temsilcisi Mansur Pekgüleç, “6 Mayıs 1972’de faşist cuntacıların idam ettirdiği Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ı Adana’da da, 68 gençlik liderlerinden Avu- kat Mustafa İlker Gürkan’ın ko- nuşmacı olarak katılacağı, ‘68 De- ğerleri ve Günümüz’ konulu kon- feransta anacağız. Etkinliğe, tüm 68’lileri, aydın ve demokratları bekliyoruz” dedi. Pekgüleç, bugün Cumhuriyet Kültür Sanat Merkezi’nde (CKSM) gerçekleşecek konferansõn saat 17.00’de başlayacağõnõ anõmsattõ. Devrimci önderler anılıyor Deniz Gezmiş, yeşil parkasõyla fotoğrafõnõ çeken Ergin Konuksever’e yakalanõşõnõ şu sözlerle anlatõyor: Ergin Konuksever, Deniz Gezmiş’in en bilinen fotoğraflarından yeşil parkalı olanı çekmişti. ‘Denizyurtseverliğininkurbanı’ Baba Gezmiş, yapõlan testlerde üstün zekâlõ olduğu ortaya çõkan oğlunun, eğitim yaşamõ boyunca her zaman başarõlõ bir öğrenci olduğunu belirterek ‘Ancak çocuklarõm haddinden fazla yurtsever yetişti’ diyor
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear