Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 6 MAYIS 2009 ÇARŞAMBA
8 HABERLER
Zaman zaman televizyon haberlerinde görü-
yorsunuz. Bir sunucu, elindeki mikrofonu sokakta
karşılaştığı kimselere uzatarak, güncel bir konu
üstüne soru yöneltir ve görüş ister.
Çok kişinin o ana kadar duymadığı konulardır
bunlar.
Son günlerde gazetelerin iç sayfalarında, TV ha-
berlerinde ise alt sıralarda yer alan “Orams da-
vası”, kamuoyumuzun büyük çoğunluğu için iş-
te o tür konular arasındaydı.
Sadece Türk kamuoyu için mi? Kuzey Kıbrıs’ta
yaşayan soydaşlarımız kadar, özellikle Ada’nın gi-
zemli güzelliğine kapılarak bundan sonraki yaşam-
larını KKTC’de sürdürmek isteyen İngilizler için de.
Kıbrıslı Türk ve Rum liderler, taraflar arasın-
daki sorunu çözüme kavuşturmak amacıyla iki-
li görüşmeleri sürdüredursun; Rum tarafı, KKTC
Cumhurbaşkanı Talat’ın izlediği yumuşak poli-
tikadan da yararlanarak; mimar Aristidis adın-
daki vatandaşlarının, Güney’e göçerken Lapta’da
bıraktığı arsanın üstüne yaptıkları villayı boşalt-
maları için İngiliz uyruklu Linda-Orams aleyhi-
ne Rum mahkemesinde açtığı “taşınmazın
kendisine geri verilmesi” davasını kazanmakla ye-
tinmedi. Avrupa Birliği Adalet Divanı’ndan, bu
kararı güçlendiren bir de “içtihat” aldı.
Sorun nasıl çözülür?
Öylece, 1974 öncesinde Kıbrıs’ta kendilerine
yönelik baskılar nedeni ile taşınmazlarını terk eden
ya da 20 Temmuz Barış Harekâtı nedeni ile Gü-
ney’deki mallarını bırakarak Kuzey’e göçmek du-
rumunda kalan Türklerin yanı sıra Ada’nın kuze-
yinde ev sahibi olan beş bine yakın İngiliz de bü-
yük bir tehdit ile karşı karşıya kaldı.
Onların mülkünde olan bir taşınmaz üstünde
vaktiyle hak sahibi olduğunu iddia eden bir
Rum, karşı taraftan o taşınmazın kendisine ve-
rilmesini istemekle yetinmeyecek. Şayet bu isteği
kabul edilmez ise, davalının AB ülkelerinden
herhangi birisinde sahip olduğu mülke de el koy-
ma olanağına kavuşacak!
Kıbrıslı Türkler, şimdi bu sorunun nasıl çözü-
leceğini tartışıyorlar.
Denktaş’ın uyarıları
KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denk-
taş,“Kaç zamandır Türk hükümetinin ve bizim hü-
kümetin acele bu davaya müdahil olmasını söylü-
yorum. İngiltere’de tanıdığım avukatlar da bunun
kaçınılmaz olduğunu savunuyorlar. Çünkü tek
yanlı tanıklık üzerine gitmektedir bu işler” diyor.
Denktaş, AİHM’nin Louizidu davasında da ken-
dilerini dinlemeden tek yanlı karar verdiğini
anımsatıyor:
“Rahmetli Ecevit hükümeti 6 yıl bu dava ne-
deni ile Türkiye’den istenilen tazminatı öde-
medi. Yeni hükümet bu tazminatı öder ödemez;
ardından sırayla diğerleri gelmeye başladı.”
Eski bir savcı ve avukat olan Denktaş, Orams
kararının geçerli olmasının, KKTC’nin verdiği ta-
puların ve çıkartmış olduğu yasaların geçersiz ola-
cağı anlamını taşıyacağını da anımsatarak Cum-
hurbaşkanı Talat’tan Rum Cumhurbaşkanı Hı-
ristofyas’a “O zaman mal – mülk sorununu ko-
nuşmuyoruz” demesini ve durumu bütün dün-
yaya duyurmasını istiyor.
Kıbrıs Türk Milli Konseyi adındaki kuruluş,
AİHM’nin kararının Kıbrıs’ta yaşananları inkâr et-
tiğini söylüyor:
“Davaya taraf olan Rum aile, evinden zorla
atılmamış, Ada’da 15 Temmuz 1974’teki Yunan
askeri darbesinden sonra gerçekleştirilen Ba-
rış Harekâtı ile öteki Rumlar gibi ve BM Barış
Gücü’nün şemsiyesi altında yapılan Viyana An-
tlaşması gereği Kuzey’den Güney’e taşınmış-
tır. Aynı şekilde 65 bin Türk de bütün taşınmaz
mallarını Güney’de terk ederek Kuzey’e göçm-
üştür.” Konsey bu durumun BM uzmanı Orte-
ga’nın raporunda da yer aldığını anımsatıyor.
Ya Ankara? Ankara ne söylüyor bu yeni durum
karşısında?
Başbakan Erdoğan da Cumhurbaşkanı Gül de
on beş gün önce yapılan erken genel seçim so-
nunda tek başına iktidara gelen Ulusal Birlik Par-
tisi Genel Başkanı Dervişoğlu’nu kutlamak ye-
rine, Kıbrıs Türk halkının iradesini temsil eden
Cumhurbaşkanı Talat’ın Rum tarafı ile sürdürdüğü
görüşmeleri desteklemesi gerektiğini adeta em-
poze edercesine söylemişlerdi.
O tavsiyenin ardından gelen Orams davası ha-
berine rağmen Ankara hâlâ aynı görüşü mü sa-
vunuyor?
Rasmussen karşısında geriye çekilmiş; Ka-
rabağ sorununu göz ardı ederek Ermenistan’la
sınır açmak düşüncesi ile Azerbaycan’ı küstü-
rüp Moskova’nın yanına itmiş olan Ankara...
Bir ulusal dış politikanın zorunluluğunu öğ-
renmekte aciz kalmakta daha ne kadar ısrar
edeceksin?
obirgit@e-kolay.net
Faks: 0 216 302 82 08
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
Hâlâ ‘Birleşik Kıbrıs’
Diyen Var mı?
TURHAN FEYİZOĞLU
Gezmiş ailesi, 28 Şubat
1947 Cuma günü doğan ço-
cuklarõna Deniz ismini verdi.
Deniz, çocukluğu hakkõn-
da şunlarõ anlatmõştõr:
“1947 senesinde Anka-
ra’nın Ayaş ilçesinde doğ-
dum. Babam ben doğduğum
senelerde Ayaş’ın bir ilkokulun-
da öğretmenlik yapıyordu. O za-
man ve şimdi gerek olmadığı için
merak edip babamın hangi okul-
da öğretmenlik yaptığını öğren-
mek istemedim. Daha doğrusu
ben 6 aylıkken Ayaş’tan ayrıl-
dığımız için eski durumu pek
hatırlamıyorum. Ben hayata
geldikten sonra babam Sıvas’a
nakledilmiş. Sıvas’ın kaza ve
köylerinde ilköğretim müfettişi
olarak görev yapmış. İlkokulu
Sıvas’ın Yıldızeli kazasındaki
okullardan birinde okudum. Son-
ra Sıvas’a nakledildik. Sıvas Sel-
çuk İlkokulu’nda tahsile devam
ederek ilkokulu bitirdim. Mezuni-
yet tarihini hatırlamıyorum. Orta-
okulu Sıvas Atatürk Ortaoku-
lu’nda okudum ve bitirdim. Hatır-
ladığıma göre 1961 senesi idi.”
Sõvas’ta görev yaptõğõ sõrada bir
dönem Sõvas Maarif Müdür Yardõm-
cõlõğõ yapan Cemil Gezmiş, oğlu
Deniz hakkõnda özetle şunlarõ anlat-
mõştõr:
“Her babaya göre evladı akıllı-
dır, zekidir. Bana göre Deniz, zeki
ve yetenekliydi. Ona düşkündüm
ben. Annesi de her annenin çocu-
ğuna düşkün olduğu kadar düş-
kündü... Her annenin evladı üzeri-
ne titrediği kadar üzerine titrerdi...
Severdik oğlumuzu, her anne ve
babanın çocuğunu sevdiği kadar.
Toramandı oğlum... Dokuz ay-
lıkken yürüdü. İlkokulu birincilik-
le bitirdi. Teste soktum. Üstün ze-
kâlı olduğu sonucu çıktı. Ağabeyi
ve küçük kardeşi ile iyi geçinirdi.
Uysaldı... Hayvanları, çocukları
çok severdi. Yaşlılara yardım
ederdi.
Deniz çocukken dersi derste ya-
par, çok çalışmaz ama çabuk
kavrardı. O nedenle de her sene
sınıf ve okul birincisi olurdu. Ör-
neğin bir okul yarışmasında bi-
rinci olduğu için zamanın Sıvas
Valisi Kadri Erdoğan ona ödül
vermişti.
Burada bir özeleştiride buluna-
yım. Mum dibine ışık vermez,
derler. Ben bir eğitimci olarak
kendi çocuklarıma yeteri kadar
iyi bir eğitim verdiğimi iddia
edemem. Benim çocuklarım çok
dürüst, haddinden fazla yurtse-
ver olarak yetişti. Aşırı derecede-
ki bu yurtseverlik kendilerine bu
kadar zarar getirdi. Deniz çok
fazla yurtseverliğinin kurbanı ol-
du gitti.”
Gezmiş ailesini özetle şöyle anla-
tabiliriz:
Baba, Cemil Gezmiş: İlköğretim
müfettişi; Rize’nin İkizdere ilçesine
bağlõ Cimil köyünden. 1914 yõlõnda
doğan Cemil Gezmiş, 23 Haziran
2002’de İstanbul’da vefat etti.
Anne, Mukaddes Gezmiş: İlk-
okul öğretmeni; Erzurum’un Tor-
tum ilçesinden.
İki erkek kardeşi var: Ağabeyi
Bora, kardeşi Hamdi.
Gezmiş ailesi İstanbul’a
geliyor
Memur olduklarõ için bir süre
Anadolu’nun değişik il ve ilçelerin-
de görev yapan Cemil Gezmiş ile
hanõmõ Mukaddes Gezmiş, daha
sonra, yeni görev yeri olarak İstan-
bul’a atandõ. Böylece Gezmiş aile-
si, İstanbul’a geldi.
Deniz, bu konuda şunlarõ anlatõ-
yor:
“1962 senesinde babam İstan-
bul Milli Eğitim Müdürlüğü’ne
nakledilince hep beraber İstan-
bul’a geldik, Harem İskelesi Seli-
miye’de bir eve yerleştik.”
Küçük taşra kentlerinden sonra
“dünya kenti” sayõlan İstanbul’a
gelen Gezmiş ailesi, İstanbul’un en
güzel deniz ve doğa manzaralarõna
sahip olan Üsküdar-Selimiye semti-
ne yerleşti.
S Ü R E C E K
‘Ben kimseye kõyamadõm’TOLGA YENİGÜN
Yakasõ yünlü, bol cepli, yeşil par-
ka onunla birlikte “devrimciliğin”
sembolü oldu. Yeşil parka giyenler ce-
zalandõrõldõ, yakalandõklarõ yerde dö-
vüldü, öldürülmek istendi. Bu kanlõ kõ-
yõm sahnesinde bile Deniz Gezmiş,
parkasõnõ sembol yapan fotoğrafõnõ çe-
ken gazeteci Ergin Konuksever’e şu-
nu söylüyordu:
“Ben hiç kimseye kıyamadım,
askere ateş etmiş değilim...”
Devrimci önderler Deniz Gezmiş
(25), Yusuf Aslan (25) ve Hüseyin
İnan’õn (23) 6 Mayõs 1972’de idam
edilişinin üzerinden tam 37 yõl geçti.
“Üç fidan”õn anõlarõ hâlâ sõcak, ya-
şama bõraktõklarõ o kõsa ama anlamlõ
not hâlâ belleklerde...
O dönemin yakõn tanõğõ gazeteci Er-
gin Konuksever’le Deniz’leri ve üç
gencin asõldõğõ gece babalarõnõn ya-
şadõklarõnõ konuştuk...
‘Üç sizden, üç bizden’
O dönem çalõştõğõ Günaydõn gaze-
tesince Ankara’da görevlendirilen ve
Ankara Haber Ajansõ’nõn (ANKA)
bürosunda gelişmeleri izleyen Ko-
nuksever, Deniz’lerin davasõnõn “ka-
rarı peşinen verilmiş bir dava” ol-
duğunu söyledi. Konuksever, “O za-
man Adalet Partisi iktidardaydı, ‘3
sizden, 3 bizden’ diye bir slogan çı-
karmışlardı. O ‘3’ vurgusu Hüseyin
İnan, Yusuf Aslan ve Deniz Gezmiş
hakkındaki karardı” dedi. Konuk-
sever, Deniz’lerin o güne kadar, hiç-
bir cinayetleri olmayan, adam öldür-
mekten aranmayan, en ağõr suçlarõnõn
banka soygunu olduğu bilinen kişiler
olduğunu vurgulayarak “Ama ne-
dense o dönemdeki iktidar, bu işi
aklına takmıştı. Kendini öne çı-
karmak için o çocukların asılma-
sına önceden karar vermişti, daha
idam öncesinden birtakım hazır-
lıklar yapılıyordu. Çukurlar açıl-
mıştı... 3 mezar çukuru hazırdı...”
diye konuştu.
‘Taylan Özgür’ü polis
vurdu’
5 Mayõs’õ 6 Mayõs’a bağlayan ge-
ce yani idamõn gerçekleştiği geceyi üç
gencin babalarõyla geçiren gazeteci
Konuksever, bir dönem konuşulma-
sõ dahi suç sayõlan Deniz’lere ilişkin
şimdilerde herkesin bir şeyler anlat-
tõğõnõ söylüyor. Konuksever, duruyor,
boğazõnõ yakan acõyõ temizliyor ve de-
vam ediyor:
“Deniz ‘Ben öldüğüm zaman Tay-
lan Özgür’ün yanõna gömün’ de-
mişti. Herkes Taylan Özgür’ün na-
sıl vurulduğunu başka türlü anla-
tıyor. Yanı başımda vuruldu Tay-
lan. Hemen ben de oradaydım di-
yorlar; yalan, orada olmalarına
imkân yok. Taylan Özgür vurul-
duğu zaman yanımda bir kişi var-
dı. Benim şahidim de var, yanımda
Yurdaer Acar vardı. Biz 2 arkadaş-
tık, üniversitede çatışma vardı. Be-
yazıt Meydanı’nda Turhan Emek-
siz anıtının tam önünde bir polis ji-
pi durdu, sonradan bir adam indi,
belinden silahını çekti, bir el ateş et-
ti, vurdu çocuğu, bindi jipe gitti. De-
niz’in vasiyeti de tam anlamıyla ye-
rine getirilmedi. Mezarları yakın-
ca sayılır, aynı mezarlıkta yatıyor-
lar ama yan yana değiller.”
Deniz’lerin davasõnda mahkeme
başkanõ olan subay Ali Elverdi’nin
hayatõ karanlõklar içinde olan bir ki-
şi olduğunu belirten Konuksever, da-
vanõn bu yönüyle de şaibeli olduğu-
nu söyledi.
“Amaçları bir an evvel bu işi bi-
tirmek, ne kadar çabuk işi bitirir-
sen o kadar kafan rahat eder an-
layışındaydılar” diyen Konuksever,
idam kararõnõn resmi gazetede ya-
yõmlanõr yayõmlanmaz hemen o gece
gerçekleştirildiğini de anõmsattõ.
Söz o geceye geldiğinde ise du-
raksõyor Konuksever, üç gencin ba-
balarõyla otururken o geceyi ve me-
zarlõkta o sabah yaşananlarõ şöyle an-
latõyor:
“O gece feci bir geceydi, yani ben
de ıstıraplı bir gece yaşadım. 3 ta-
ne babayla bir arada oturuyorsun
sabaha kadar. Yapılacak hiçbir iş
yok, elinden hiçbir şey gelmez. Üç
baba da çocuklarının idamını bek-
liyor. Asılacaklar zaten, biliyoruz,
sabaha kadar asılacaklar... Zaten
hapishanenin etrafındaki güven-
lik güçlerinden belli oluyor içeride
bir şeyler olacağı. Deniz, Hüseyin ve
Yusuf’un babalarıyla sabaha kadar
oturduk. Adamlar son derece ıstı-
raplı, dokunsan ağlayacak adamlar.
Kim ağlamaz! Oturmuş evladının
ölümünü bekliyor adamlar. De-
dik, gidip cenazesini alalım, çıktık
işte mezarlığa geldik, orada eşyaları
vardı. Deniz’in parkası falan ora-
daydı, gittik cenazeyi aldık. Bir de
imam vardı orada, namazı kıldır-
masını rica etti Cemil Abi (Gezmiş).
İmam, ‘Ben bunlarõn cenazesini kõl-
dõrmam, bunlar idam edildi, katiller.
Bunlarõn namazõ kõlõnmaz’ dedi. Bu
sözler üzerine Cemil Gezmiş, ‘Git
ulan sen kõldõrmõyorsan, biz de mi bil-
miyoruz dua okumasõnõ, biz kõldõrõrõz’
dedi. Bir aile dostları vardı Kuran
okumasını bilen, yaşlıca biriydi.
Gereken Kuran’ı o okudu. De-
niz’in babası da namazı kıldırdı.
Toprağa koyduk, üzerini örttük,
sonra da mezarlıkta kuş uçurtmu-
yorlardı, her tarafı sarmışlardı.
Göz göre göre idama gitmişlerdi...
Bıraktık geldik, hikâye bundan
ibaret.”
‘Alkış tutmayın, onun
gibi olun!’
İdam edilişlerinin 37. yõllarõnda
dava arkadaşlarõnõ anlatan Mustafa
Zülkadiroğlu, “Deniz’ler idam edil-
di ama Deniz’lerin ölümüyle bir-
likte Türkiye’nin devrimci hare-
ketine bir gelenek bıraktılar ve
bayrak oldular” dedi. Bugün De-
niz’in mücadelesine saygõ duyan,
onu bir bayrak olarak görenlere düşen
görevler olduğunu söyleyen Zülka-
diroğlu, “Eğer Deniz yaşarken Er-
genekon davası gibi bir dava olsaydı
Deniz mutlaka ve mutlaka buna
başkaldırırdı. Kitleyi bu hukuk-
suzluğa karşı hukukun yok edil-
mesine karşı, hukuk dışı davranış-
lara karşı mücadeleye çağırırdı,
sokağa çıkardı” diye konuştu.
“Deniz’e alkış tutmayı bırakıp
Deniz gibi davranın” diyen Zülka-
diroğlu, Deniz’leri anlamanõn bu ol-
duğunu vurguladõ.
‘Onlara ateş etmeyi düşünmedim’
K
onuksever’e Deniz Gezmiş’in
fotoğrafõnõ soruyoruz. “O fotoğraf...”
deyip anlatmaya başlõyor, kendisinin
çektiği fotoğrafõn öyküsünü:
“Bu fotoğraf, onu idama götüren davada
Deniz Gezmiş’in yakalanarak Ankara’ya
getirildiği gün çekilmiş bir fotoğraftır.
Ankara’da İçişleri Bakanlığı’na getirildi.
Cezaevine götürüldü sonra. Hatta Deniz’in
o fotoğraf çekilirken bir lafı vardır: ‘Ben hiç
kimseye kõyamadõm. Askere ateş etmiş
değilim. Elimde otomatik silah vardõ ama
onlarõn hepsi benim kardeşlerimdi. Bu
memleketin evlatlarõydõ. Onlara ateş etmeyi
bile düşünmedim, aklõmdan bile geçirmedim o
yüzden yakalandõm. Onlara hiçbir zaman ateş
etmedim.’ ”
Konuksever’le vedalaştõktan sonra dönüş
yolunda gözümüzün önünde o fotoğraf,
aklõmõzda Gezmiş’in sözleri:
“Asılma günü gelip çatınca, o sevdiğim
giysilerimi giyeceğim. Postallarımı,
parkamı.
Öyle her zamanki gibi, eyleme gidiş
tavrımla gideceğim darağacına. Yok, tıraş
falan da olmayacağım.
Sonra avukatlarıma döneceğim:
‘Sizler de, bizler için gelecek kuşaklara
tanõklõk edin’ diyeceğim. ‘Bir devrimci ölüme
böyle gider işte. Bayram yerine gider gibi’...”
İSTANBUL/ADANA (Cum-
huriyet) - 68 kuşağõnõn devrimci
önderleri Deniz Gezmiş, Yusuf
Aslan ve Hüseyin İnan idam edil-
işlerinin 37. yõldönümünde İstan-
bul’da törenlerle anõlacak. 68’liler
Birliği Vakfõ, geleneksel olarak
düzenlediği anma etkinliği kapsa-
mõnda bugün Dolmabahçe Rõhtõ-
mõ’ndan denize karanfiller bõraka-
cak. CHP Fatih Gençlik Kollarõ da
anma gecesi düzenleyecek.
Vakõftan yapõlan yazõlõ açõkla-
mada, anma programõnõn saat
11.30’da başlayacağõ bildirilerek
“ABD 6. Filosu askerlerinin de-
nize döküldüğü tarihsel mekân
olan Dolmabahçe Rıhtımı’nda 3
gençlik önderi için tören düzen-
leyeceğiz” denildi.
Demokratik Toplum Partisi
(DTP), Özgürlük ve Dayanõşma
Partisi (ÖDP), 78’liler Girişimi ve
çok sayõda sol örgüt de saat
12.00’de Galatasaray Meydanõ’nda
basõn açõklamasõ yaparak, üç dev-
rimciyi anacak.
CHP Fatih Gençlik Kollarõ da Su
Kültür Merkezi’nde anma gecesi
düzenleyecek. Etkinlik bugün saat
20.00’de başlayacak.
“Üç Fidan” ölümlerinin 37. yõ-
lõnda Adana’da da anõlacak. Cum-
huriyet Kültür Sanat Merkezi’nde
yapõlacak etkinliğe tüm Adanalõla-
rõn katõlõmõnõ beklediklerini belirten
68’liler Birliği Vakfõ Temsilcisi
Mansur Pekgüleç, “6 Mayıs
1972’de faşist cuntacıların idam
ettirdiği Deniz Gezmiş, Hüseyin
İnan ve Yusuf Aslan’ı Adana’da
da, 68 gençlik liderlerinden Avu-
kat Mustafa İlker Gürkan’ın ko-
nuşmacı olarak katılacağı, ‘68 De-
ğerleri ve Günümüz’ konulu kon-
feransta anacağız. Etkinliğe, tüm
68’lileri, aydın ve demokratları
bekliyoruz” dedi.
Pekgüleç, bugün Cumhuriyet
Kültür Sanat Merkezi’nde (CKSM)
gerçekleşecek konferansõn saat
17.00’de başlayacağõnõ anõmsattõ.
Devrimci
önderler
anılıyor
Deniz Gezmiş, yeşil parkasõyla fotoğrafõnõ çeken Ergin Konuksever’e yakalanõşõnõ şu sözlerle anlatõyor:
Ergin Konuksever, Deniz Gezmiş’in en bilinen fotoğraflarından yeşil parkalı olanı çekmişti.
‘Denizyurtseverliğininkurbanı’
Baba Gezmiş, yapõlan testlerde üstün zekâlõ olduğu ortaya çõkan oğlunun, eğitim yaşamõ boyunca her
zaman başarõlõ bir öğrenci olduğunu belirterek ‘Ancak çocuklarõm haddinden fazla yurtsever yetişti’ diyor