28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU İşçiler Taksim Alanı’nda Emekçilerin 1978’den bu yana süren özlemi, sınırlı da olsa, 1 Mayıs günü sona erdi. Bu, başta Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) olmak üzere sendikaların, sosyal demokrat ve sosyalist par- tilerin/örgütlerin, sivil toplum ve meslek kuruluşları- nın, emekten yana aydınların uzun yıllardır verdikle- ri ortak savaşımın başarısıdır. İstanbul Valiliği ile varılan mutabakat çerçevesin- de “makul sayıdaki” Türk-İş ve Hak-İş delegasyon- larından farklı olarak DİSK ve KESK’in önderliğinde geniş bir katılımla Taksim Alanı’na gelen emekçiler, aydınlar, gençler 1977 yılındaki 1 Mayıs kutlamala- rında yaşamlarını yitiren 36 emekçi için saygı duru- şunda bulunup 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü kutladılar. Bu yılki 1 Mayıs, yasaklamaların söz konusu ol- madığı durumlarda kalabalık ne kadar yoğun olursa olsun kutlamaların barışçıl bir biçimde gerçekleşe- ceğini göstererek gelecek yıl için umut verdi. DİSK ve KESK başta olmak üzere kararlı olduğu kadar coş- kulu ve disiplinli davranışlarıyla 1 Mayıs’ın barış için- de gerçekleşmesine katkıda bulunan Cumhuriyet Halk Partisi’ni, Türkiye Komünist Partisi’ni, Halkın Kurtu- luş Partisi’ni, Özgürlük ve Dayanışma Partisi’ni ve alanda yer alan tüm sivil toplum kuruluşlarının ve mes- lek örgütlerinin temsilcilerini kutlamak gerekiyor. Burada, sendika kortejlerine katılarak Taksim’e çık- maya çalışan, yolları güvenlik güçleri tarafından ke- silince onlarla taşlı, sopalı, molotofkokteylli çatışmalara giren gruplara ise bir çift söz söylemeden geçemi- yoruz. Unutmamak gerekiyor ki çağımızda demokratik kazanımlar süreç içinde elde edilebiliyor. Türki- ye’nin emekçileri de 1 Mayıs’ı resmen “emek günü” olarak kutlayabilmek için onlarca yıldır süren uzun so- luklu savaşım vermişlerdir, hâlâ da vermekteler. Emek- ten, emekçiden yana olduğunu söyleyen herkesin bu savaşıma saygı göstermesi gerekmez mi? Emekçi- lerin hedefi şimdi, 1977 kırımından bu yana bir sim- ge olan Taksim Alanı’nın yüz binlere açılmasını ger- çekleştirmektir. Bu yılki kutlamalar bu yolda atılan önemli bir adımdır. 1 Mayıs’ın kendileri için de bir emek günü olduğunu henüz kavrayamamış olduğu görülen, bu nedenle de gereğinden fazla gerilen po- lisi provoke ederek onları çatışmaya çekmenin, kal- dırım taşlarını sökmenin, cam çerçeve kırmanın, apart- manlarda yangın çıkarmanın bu adıma/adımlara katkı sağlayacağı düşünülebilir mi? Bu tür kitlesel kutlamalarda polisin her zaman “doğ- ru” davrandığı hiç kuşku yok ki söylenemez, fakat öte yandan çantalarına molotofkokteyli doldurmuş, el- leri taşlı sopalı göstericilere dünyanın hiçbir yerinde güvenlik güçleri hoşgörüyle davranmazlar. Gençlik grupları; 1980’den bu yana yakın tarihi- mizde egemen güçler tarafından uygulanan temel po- litikalardan birinin “depolitizasyon” olduğu gerçeği- ni gözden uzak tutmamalıdırlar. Başka bir dünyanın özlemini çeken, düzenin değişmesini isteyen insan- ların en fazla yakındıkları konuların başında 1980 son- rası gençliğinin ülkenin temel sorunlarına karşı ilgi- sizliği gelmektedir. Çünkü nüfusunun yüzde 70’i 35 yaşın altında olan ülkemizde geniş gençlik kitleleri dü- zeni değiştirme savaşımına katılacak bilinç düzeyi- ne ulaşmadan sol siyasetlerin başarıya ulaşma şan- sı yok denecek kadar azdır. Siyasetten uzaklaştırılmış gençliğin ‘sol’a kazan- dırılması, bu gençlerin kafalarını sağ iktidarlarca dol- durulmuş kâbus senaryolarından arındırmakla ola- sıdır. Bunun yolu, her 1 Mayıs’ta belli gruplar tara- fından yaratılan taşlı, sopalı, molotofkokteylli, yangınlı dehşet görüntüleri değildir. Şiddet, ülke siyasetin- de ağırlıklı bir rol oynamak hedefine yönelik demokrasi savaşımı veren emekçi sınıf ve kesimlerin önünde, -bilinçli olarak istenmese de-, engel oluşturmakta- dır. Kendisini solcu olarak tanımlayan gençler, dü- zene olan öfkeleri ne kadar büyük olursa olsun, top- luma örnek olacak, toplumda destek bulacak dav- ranışlar sergilemek zorundadırlar. Sol bilinç bunu ge- rektirir. Genç insan öfkesini denetim altına alabilmeli, yü- zünü barışa dönmelidir. Bugün hayatın her alanında özlenen barıştır çünkü. Karslõlar “saçmalama” an- lamõndaki “deli deli olma”yõ herkese değil, en yakõnlarõna söylerler… çünkü insan ancak sevdiklerine “aklını başına al” diye nasihat eder. Yönetmen Murat Saraçoğlu’nun filmini bu deyimle adlandõrmasõ da Karslõlar için hem anlamlõ, hem de “çekici” bir “armağan”... Dostça serzenişler Ne var ki filmin tanõtõmõnda, CHP İstanbul İl Başkanõ Gürsel Tekin ile önceki Belediye Baş- kanõ Naif Alibeyoğlu dõşõnda, İstanbul’daki kültür ve sanat sevdalõsõ Karslõlar yoklardõ... Kars Vakfõ, Kafkas Kültür Der- neği gibi kuruluşlarõn belli ki “haber”leri olmamõştõ... Bu “ihmal”in, filmin yapõ- mõnda da yaşandõğõ ise hemen her “yöresel” ayrõntõda belliy- di. Örneğin “yerel lehçe”deki başarõsõzlõk Karslõlarla yeterin- ce konuşmamaktan kaynaklõ- yor olmalõydõ... Nitekim Kars- lõ tarihçi ve yazar Erkan Karagöz, fil- min “yöresel dil”ini “Orta Anadolu ile güneydoğu ve kuzeydo- ğu arasında gidip gelen garip bir ağız” şeklinde tanõmlõyor. Benzer durum, senaryoya esin kaynağõ olan “Molokan”larõn filmdeki tek kahramanõ “Miş- ka” için de geçerli... Yaşlõ ve uzun boylu olmasõndan ötürü, “büyük ve cüsseli” anlamõndaki “Yeke Kişi” lakabõ doğru olsa bile, “çok sevilen” değirmenci babasõ öldüğünde cenazesini “tek başına” gömmesi, görül- müş şey değil… Yaşõ 70’lerin üzerindeki Kars- lõlarla biraz konuşulsaydõ, yakõn geçmişin bu çok özel “kültürel buluşma”sõ daha gerçekçi ay- rõntõlarla yansõtõlabilirdi… Karagöz, senaryonun oda- ğõnda yer alan ve Yeke Kişi’ye babasõndan kalan “piyano” için de şunlarõ yazmõş: “Savaş or- tamındaki o zorlu göçte nasıl taşıyıp getirdiği bir yana, Mo- lokanlar, müzik aleti çalmayı da hoş karşılamazlardı… He- le piyanonun içine saklanmış süslü kemer de onlara ait ola- maz; çünkü bu gibi gösterişli şeyleri asla kullanmazlardı...” (Birikim-26 Nisan 2009) Molokan uzmanõmõzõn bu “dostça serzeniş”leri karşõsõn- da insan “hayıflanma”dan ede- miyor… Onca emek, masraf ve güzel niyetlerle, tarihteki ya- şanmõşlõklardan esinlenilen film için, geçmişi çok iyi bilenlerle neden konuşulmaz ki? Örneğin yine filmin başõnda yer alan “Molokanlar Rus- ya’dan sürüldüler” bilgisi as- la yeterli değil… “Barış adeta inançları olduğundan, Çar’ın ordusunda askerliği reddede- rek Kars’a sığındılar...” den- seydi; 1870’lerden 1950’lere dek süren o unutulmaz kardeş- liğin asõl nedeni de anlaşõlmõş olurdu... ‘Son Molokan...’ Bunlara rağmen “Deli Deli Olma”yõ çok sevdik... Öncelikle Tarık Akan’õ, kutlamanõn öte- sinde teşekkür ve sevgiyle ku- caklõyoruz… Molokanlarõn ne denli uygar ve görmüş geçirmiş olduklarõnõ “bakış”larõndan “gülümseme”sine kadar başa- rõyla yansõtmasõ eminim ki si- nemamõzõn unutulmazlarõ ara- sõnda yer alacak... Şerif Sezer’in adeta “duy- gu”larõyla canlandõrdõğõ “Popuç Nene” de film- deki gibi ona kuşaktan kuşağa eşlik edecek… “Son Molo- kan” Mişka’nõn ve “onurundan ödün verme- yen” Terekeme kadõnõ Popuç’un efsanevi genç- lik aşklarõnõ ise çocuklarõ Barış Üregül ile Deniz Arna’nõn üst- lenmelerine ise “gençler sağ ol- sunlar”dan başka ne söylene- bilir? Diğer rolleri paylaşan Le- vent Tülek, Zuhal Topal, Ko- rel Cezayirli, Halil Kumova, Havin Funda Saç, Yeşim Ce- ren Bozoğlu ve Muhammed Cangören’in filmin insancõllõ- ğõna yaptõklarõ katkõlar tanõm- lanamaz.. Küçük kahramanlar “Al- ma”yõ ve “Tavşan”õ oynayan Cemile Nihan Turhan ile Ozan Erdoğan ise yine Karslõ- larõn deyimiyle “ele yaman uşak”lar ki ikisine de aşk ol- sun... Gelecekte de sakõn “deli deli olma”sõnlar; hep böyle akõllõ, becerikli ve başarõlõ bü- yüsünler... Çekim ekibinin tüm emektar- larõyla birlikte filmin yöreselli- ğini “dudakdeğmez” türküle- riyle taçlandõran “Karslı Âşık- lar”a; konservatuvar sõnavõnda Alma’nõn dilini öteki jüri üye- lerine sevgiyle çeviren Karslõ ay- dõn Vedat Akçagöz’e ve Selim ilçesinin Eşmeyazõ köyü sakin- lerine de selam olsun... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 3 Mayıs ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ‘Deli Deli Olma’yõn... SAYFA CUMHURİYET 3 MAYIS 2009 PAZAR 18 Kabinede değişiklik: Yeni bakan çocukları piyasayı canlandıracak! Çeviri Tayfun Timoçin: “Deniz Feneri dosyasını Türkçeye çevirmiyorlar; zaman kazanmak için evirip çeviriyorlar!” Şaibe Metin Atay: “Adana’daki yerel seçimi şaibeli bulan Recep, Ankara için ne diyor!” Rekabet Adnan Çalık: “F tipi polis, hoca efendi rakipsiz kalsın diye şimdi de dinci örgütleri basıyor...” YağmurDeniz Tarih önünde sorumlu olmak GENELKURMAY Başkanı her fırsatta Türk Silahlı Kuvvetleri’nin demokrat, şeffaf ve hukuka saygılı olduğunu açıklasa da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin korumak ve kollamakla yükümlü olduğu devletin temel ilkelerine karşı olanların hedefi olmaktan kurtulamadığını vurguluyor Reşit Çağın ve toplumda bir askeri darbe paranoyası yaratıldığını söylüyor: “Oysa toplumda başka bir darbe süreci yaşanıyor. İktidar hırs ve korkularının esiri olarak kalıcılığını pekiştirmek hesabıyla bu uğurda seçim rüşvet ve hilelerinin, anayasa değişikliği hesaplarının, yargı ve yükseköğrenimi çağdışı kafaların çoğunluğuyla ele geçirme planlarının çerçevesinde yürütülen bir sivil darbe süreci hukuka, demokrasiye ve temel insan haklarına aldırılmaksızın adım adım gerçekleştirilmektedir. Devletin bekasından sorumlu olanların bu durumda yapacakları şey, suya sabuna dokunmayan basın toplantıları ve konuşmalar yerine kaygı, eleştiri ve uyarılarını başta ulusal güvenlikle ilgili kurullarda açıkça dile getirmek; dinlenilmediğini, ciddiye alınmadığını gördüğü zaman da istifa edip gitmek olmalıdır. Aksi takdirde kimse tarih önünde demokrat, şeffaf ve hukuka saygılı olduğu halde bu yıkıma seyirci kalmak ve sorumluluğu paylaşmak yargısından kurtulamayacaktır.” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” KÜRESEL sömürünün pençesine düşmüş; işsizlikte dünya ikinciliğine yükselmiş; sendikalı işçi sayısı birkaç yüz bine inmiş; emekçinin örgütlenme hakkı kısıtlanmış; küresel efendilerin hizmetindeki bir iktidar tarafından 1 Mayıs’ın tatil edildiği bir ülkede, “işçi bayramı” ancak böyle kutlanır, bu kadar kutlanır. Hükümetin resmen ilan etmediği ancak polise fiilen uygulattığı sıkıyönetim koşulları altında ve Taksim’i kuşatan on binlerce polisin gözetiminde (23 Nisan’da koltuğa oturtulacak çocuklar gibi) alana alınan “makul” sayıda kalabalık “İşte 1 Mayıs” sloganı attı ve slogan attıranlar da böylece kendini tatmin etti! Bir yandan Taksim’e alınmayanlar basınçlı su ve biber gazı banyosu yaparken öte yandan bazı sendikacıların Ergenekon dalgalarının devam etmesi için polise ricada bulunması bile “demokrasinin nimeti” sayıldı! Polis ve Ergenekon dalgaları deyince... Genelkurmay Başkanı’nın polisin malum kazılarla bulduğu silahların Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişkisinin saptanmadığını, mühimmatta da bir eksiklik olmadığını açıklaması ve aynı mühimmatı polisin de kullandığını söylemesi üzerine Emniyet Genel Müdürlüğü silaha değinmeden “Bizim mühimmatımızda eksik yok” açıklaması yaptı. Bu durumda, İslam âleminin son halife adayı Fatih Sultan Recep’in memleketinin emniyetinden sorumlu genel müdürü Oğuz Kaan Köksal’a birkaç “makul” ve “mühim” soru sorabiliriz. Memlekette demokrasi, şeffaflık, hukuka ve temel insan haklarına biraz saygı varsa yanıtlasınlar: 1 Mayıs’ta İstanbul’da görevlendirilen resmi ve sivil polislere toplam kaç adet, hangi çap ve türde tabanca mermisi, tüfek mermisi ile hangi türde bomba ve başkaca mühimmat dağıtıldı? Mühimmatın kafile numaraları neydi? Dağıtılan mühimmatın ne kadarı polis tarafından kullanıldı? Görev bittikten sonra kullanılan mühimmatın sarf tutanağı her bir polis için tutuldu mu? Tutanak tutulmadıysa kullanılmayan mühimmatın paketlenip uygun bir araziye gömülerek daha sonra kullanılma olasılığı var mı? 1 Mayıs’ta İstanbul’da görevlendirilen resmi ve sivil polislere beylik tabancaları dışında kaç adet ve hangi tür silah dağıtıldı? Bu silahların seri numaraları kayıt altında mı? Polisin kayıt dışı silah taşıma olasılığı var mı? Silahlar görev sonunda bir tutanakla ve dağıtıldığı sayıda geri alındı mı? Olaylar sırasında kaybolan silah oldu mu? Kayıp silahların paketlenip uygun bir araziye gömülerek daha sonra kullanılma olasılığı var mı? Makul sorular SESSİZ SEDASIZ (!) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Atlas Okya- nusu’nda yaşa- yan çok yõrtõcõ bir balõk. 2/ Tah- tadan yapõlmõş nefesli bir çal- gõ... Yardõm is- tendiğini anlat- makta kullanõlan bir sözcük. 3/ Bir kimseyi kötüle- me, yerme... Tarlalarda açõlan su yolu. 4/ Akõl... Bir- çok kemikli balõğõn or- tak adõ. 5/ Tavlada “üç” sayõsõ... Lityum ele- mentinin simgesi. 6/ Saçlarõn uzun süre dal- galõ kalmasõnõ sağla- mak için uygulanan iş- lem... Uzaklõk işareti. 7/ Bazõ Türk toplulukla- rõnda ve İran’da kulla- nõlan bir soyluluk sanõ... Hafif sis. 8/ Batõ Samoa’nõn başkenti... “---oluyor halimi takrire hicabõm” (Nigâr Ha- nõm). 9/ Çok tehlikeli bir köpekbalõğõ cinsi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Halk müziğinde kullanõlan dokuz telli bir saz.... Es- ki dilde ay. 2/ Akla ve sağduyuya aykõrõ olan... Çin mü- ziğine özgü bir tür lavta. 3/ Müslüman ülkelerde otu- ran Yunan asõllõ kimse... Osmanlõ padişahlarõnõn ma- kam koltuğu. 4/ Eski Mõsõr’da güneş tanrõsõ... Kõstak. 5/ Yüzmetre kare tutarõnda alan ölçüsü birimi... Fas’õn plaka imi. 6/ Doğaüstü varlõklarla ilişki kurma sanatõ... Tõpta en gelişmiş görüntüleme tekniğinin kõsa yazõlõ- şõ. 7/ Tatlõ, tuzlu, ekşi ve acõ tatlar dõşõnda kalan beşinci tat... Bir tür pasta. 8/ Kap ağõrlõğõ... Avrupa’nõn ikinci uzun õrmağõ. 9/ Dince aziz tanõnan kimi kadõnlara ve- rilen saygõ unvanõ... Yol üzerinde oluşmuş çukur. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 N A R D E N K A E L A B E L İ K V H O R E P E Z A M B U K E R İ B E R İ L K E N A T U K A Y E R K A S T O R T İ M E L A K I L K U Y R U K 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com ekinci@cumhuriyet.com.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear