28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Nazım Ekren gibi bakanlar global krizin teğet geç- mesini sağlayamadı deniliyor. Bu nedenle son se- çimde AKP’nin büyük ölçüde oy yitirdiği öne sürü- lüyor. Bir başka görüş dikkate alınırsa, 29 Mart seçim- lerinde seçim bölgelerinde başarılı olamayanlar (seçim yitirenler) bakanlığa veda etti. Daha geçerli bir yoruma göre, kabine değişikliğine 29 Mart sonuçları egemen oldu. RTE; değişikliği yaparken AKP’nin 29 Mart’ta yi- tirmesindeki nedenleri, bu sonuca etken olan ba- kanları dikkate aldı. Temel hedefi: Giderek yaklaşan genel seçimler- de başarı sağlamak! Bu hedefin özünde yatan gerçeğe gelince: RTE; -Baykal’ın yorumladığı gibi- atadığı kişilerle kabi- neye “AKP’nin… ideolojik özünün… çekirdek kad- rosunun bütün potansiyelini koydu.” Soru şu: RTE, toplumda, siyasette tepki çeken isimleri neden hükümete aldı? Göreve devam eden bakanlarla hükümete gi- renlerin kimlikleri bu soruyu yanıtlıyor. RTE, siyasal yaşamlarında din konusuna ağırlık verenleri hükümete alıyor veya böyle eğilimde olanları Bakanlar Kurulu’nda tutuyor. Giderek güçlenen Saadet Partisi’nin temel sloganı Milli Görüş’ü benimsemiş altı bakanın göreve devam etmeleri… aynı amaçla Bülent Arınç gibi Milli Gö- rüş’e ve bu görüşün babası Necmettin Erbakan’a yakınlığı bilinen sivri bir ismi, bugün yarın şimşek- leri üzerine çekmeyi göze alarak başbakan yardım- cılığına getirmesi… yenilenen Bakanlar Kurulu’nun AKP’nin oy tabanına doğru daha muhafazakâr (dinci) bir kimlikle görev yapacağını gösteriyor. RTE oy bazında toparlanmanın yolunu böyle açı- yor... Daha ilk gün Bülent Arınç’ın Milli Güvenlik Kuru- lu toplantılarında askerlerle birlikte olacağını vur- gulayan başlıklar, haberler yer aldı medyada. Arınç’ın laikliğe karşı olan görüşlerinin yanı sıra, askere her vesileyle karşı çıktığı bilinen, yaşanan bir gerçek. 28 Şubat’ın Genelkurmay Başkanı Karadayı ve diğer kimi emekli orgenerallerin düzmece ses ka- yıtlarının açıklanmasını vesile ederek TSK’ye sal- dırgan görüşler açıklayan Arınç’ı; TSK aynı gün, “Söz konusu kişinin TSK ve TSK personeline ilişkin dü- şünce ve görüşleri çok iyi bilinmektedir” diye ya- nıtlamıştı. Bu cümle Arınç kimliğini saptadığı gibi, TSK’nin Arınç’a verdiği değeri de gösteriyor. Laik Cumhuriyetin tepesine “dindar bir kişinin”, Çankaya’daki AKP’linin seçilmesini zorunlu gören Arınç’ı uzun uzadıya anlatmak gereksiz. Arif’i tari- fe ne hacet! “Cumhuriyet kavramının bizim için fazla manası kal- mamıştır… İslam bir bütündür. Hayatın her alanın- da olduğu gibi siyasi kararları da elbette belirleye- cektir” diyen, laik devlet yerine İslam cumhuriyeti- ne ışık tutan, eski Başbakanlık Müsteşarı Ömer Din- çer de hükümette. Nereden bakarsanız bakınız, RTE hükümeti din ağırlıklı seçim hükümeti! Yeni bakanların hemen hepsi atandıklarını TV ha- berlerinden öğrendiklerini söyledi. Görevden alınanların pek çoğu, yeni bakanların hemen hepsi sonucu “Başbakan’ın takdiridir” diye karşıladı. Neyse ki hiçbiri ellerini Başbakanlık’a doğru açarak takdir-i ilahidir demedi! IŞIL ÖZGENTÜRK Sil Baştan Baştarafı Arka Sayfada öfkeleri geçen, yollarõnõn üstünde beş öğrenciyi acõ- masõzca döven polisleri görmemezlikten gelen beyaz yakalõlar, hâlâ kendilerinin de birer işçi olduğunu kav- rayamadõlar. Oysa işten atõlan ve işsiz kalan herkes iş- çidir. Beyaz yakalõlar da... Onlar, sendikalaşmaktan kor- karlar, örgütlerden korkarlar, gösterilerden korkarlar ama birileri onlara şunu hatõrlatmalõ: “Korkunun ece- le faydası yoktur.” Bir sabah vakti, yõllardõr girdik- leri kapõdan giremezler. Atõlmõşlardõr ve sudan çõkmõş balõğa dönerler.. gidecek hiçbir yerleri yoktur. Gelecek yõl sendikalar onlarõ çağõrmalõ, onlarla il- gili çalõşmalar yapmalõ.. tersane işçileriyle beyaz ya- kalõlar arasõnda hiçbir fark yok. Taksim’deki coşku ve heyecana bakarken her şeyin ne kadar geriye gittiğini düşünmeden edemedim. Bugünlerde çok az fabrikanõn kapõsõ önünde grev ça- dõrõ var; fazla mesai denen şey çoktan tarihe karõştõ, bayram ve tatil paralarõ genç işçilerin hiç bilmediği bir şey. Doğum, emzirme izinleri kalktõ. Her 100 kadõn işçinin bulunduğu yerde bir kreş açõlmasõnõn lafõ bi- le edilmiyor. En önemlisi... emeklilik ölüm yaşõna yak- laştõ. Ve sendikalarõn büyük çoğunluğu tõpkõ partiler gi- bi yönetiliyor... demokrasiden uzak. Yeni ve genç iş- çiler sendikalarõ önemsemiyor, hatta gereksiz buluyor; çünkü verdikleri aidatlarõ denetleyemiyorlar. Ve gö- rüyorlar, birkaç istisna dõşõnda sendika başkanlarõnõn çok miktarda evleri var, son model arabalarda gezi- yorlar. Oğullarõ, yakõn akrabalarõ suyun başõnõ tutmuş. Şimdi bunlarõ yazmanõn ne anlamõ var diyeceksiniz, 31 yõl sonra Taksim’e girdik ya, ne yazõk ki, hayat ba- na fazlaca hayalci olmamayõ öğretti, keşke öğretme- seydi.. 1 Mayõs’õ kutlamak yetmez, tõpkõ demokrasi- miz gibi sendikalarõmõz da bir zamanlar ona sunulan haklarõ yitirdi. Mücadele şimdi başlõyor; bu kez on- lara, bize hiçbir şey sunulmayacak, biz alacağõz. Belki bu daha iyi olacak.. insan emek verdiği şeyden kolay kolay vazgeçmez. isilozgenturk gmail.com SAYFA 3 MAYIS 2009 PAZARCUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI Umutlarımız nedir bizim? Tutkularımız, aşklarımız, düşlerimiz... Yarınlara nasıl bakıyoruz? Doğan güneşe, aya, yıldızlara... Sevgiyi nasıl örüyoruz içimizde; kardeş- liği, barışı, demokrasiyi, özgürlükleri!.. Kız çocuklarımızı okula göndermeyen biz, onları adına “töre” denilen vahşetle öldüren biz. Batman’da kızların, genç kadınların in- tihar olayları karşısında imam gönderen yine biz! Yoksulluğun orta yerinde, dağ başlarında, vadilerde... Denize uzak mağaralarda, sevginin düğüm düğüm olduğu, aymazlığın hepimizi kuşattığı bu coğrafyada. Acının, hüznün resmini çizen biz, içimizdeki küçük sevinçleri büyütmeye çabalayan yi- ne biz. Binlerce yıllık tarihin ve kültürün boy verdiği topraklarda yaşayan yine biz. İyonya’dan Mezopotamya’ya dek uygar- lıkların beşiği olan biz... Hasankeyf’i, Allionai’yi baraj suları altına gömen biz. Dağları, ovaları çokuluslu altın av- cılarına teslim eden biz... Kirli havayı soluyan, ormanları yakan, de- nizleri, gölleri, ırmakları kirleten yine biz. Dağ başlarında Kuran kursu açan, kız ço- cuklarımızı oraya gönderen, bunu “sosyal- leşme olarak gören” biz! Nasıl çoğaltabiliriz insan sevgisini? Uygarlığı, çağdaşlığı, demokrasiyi, öz- gürlükleri, laik demokratik hukuk devletini... Suç mudur “Tam bağımsız, laik demokra- tik Türkiye” demek... Suç mudur “işçi sınıfının mücadelesini”savunmak, suç mudur “AKP ik- tidarını” eleştirmek? Aydınlanma devrimi... Kadın hakları... Ulus devlet... Demokrasi... Hukuk... Uygarlık... 1 Mayıs’ı “korku günü” olarak görenler... Emek düşmanlığı yapanlar... Egemen güçle- re tapanlar... Gördünüz mü Taksim Alanı yakılmadı, yı- kılmadı, kimsenin burnu bile kanamadı. İşçilerin ve emekçilerin örgütlü gücü izin vermedi kışkırtıcılara! Umudun çiçekleriydi yer gök... Darmadağın olmuş özlemler, o acılar, hü- zünler. Evet, evet 31 yıl sonra hep birlikte ora- daydık, başımız dik! Şarkılarla, türkülerle çoğaldık, ak düşmüş saçlarımızı rüzgâra verdik, umutlarımızı ye- şerttik. Çok şey istemiyor bu toplum! Demokrasi... Özgürlük... Barış... Kardeşlik... İnsanca ve hakça bir düzen... Ben Deniz Gezmiş’i, Yusuf’u, Hüseyin’i düşündüm dün sabah... Sendikacı İsmet Demir’i, Rıza Kuas’ı, Kemal Türkler’i, Abdullah Baştürk’ü... Behice Boran’ı, Mehmet Ali Aybar’ı, Sa- dun Aren’i... Halit Ağabey’in (Çelenk) alanlardaki o gür sesini işitir gibi oldum, aradan tam 35 yıl geç- miş... Tüm sosyalistleri, devrimcileri kucakla- dım!.. İçimde çocuksu tutku, ellerimde delikanlı- lık günlerimin yol haritası. 12 Mart’lar, 12 Eylül’ler, gözaltılar, işken- celer, hapislik günleri. Octavio Paz’ın “Unutuş”unu bir gitar eş- liğinde dinlerken eski bir albümden çıkardı- ğım soluk sarı fotoğraflara bakıyorum: “Yum gözlerini, yitir kendini karanlıkta gözkapaklarının kırmızı yaprakları altında. ...... Gömül vızıldayan sesin düşen sesin halkalarına ve uzaklarda yankılanan dilsiz bir çağlayan gibi, davulların çaldığı yerde.” Umutlarımızı çalıp götürdüler... Bizi umutsuz bıraktılar. Çok şey mi istemiştik ne? Aydınlık günleri çocuklarımıza saklamıştık, beceremedik! Darmadağın olduk, çil yavrusu gibi dağıl- dık! Saydam gövdesini açan günlerde öldük pisipisine! Evrenin gökkuşağı rengini çok sevdik! O sıvı karanlığında uykunun, bir türlü akşam ışığını göremedik gökyüzünün. Octavio Paz’ı da sevdik, Behçet Necatigil’i de... Rene Char’a da tutkunduk, Hasan Hüseyin’e de... Nâzım Hikmet’i okuduğumuz için tutuk- landık! Ah bizi yönetenlere sevdirebilseydik şiiri, anlatabilseydik aşkın ne olduğunu.... Biz böyle mi olurduk! Gök tutuşlu ceylanların peşinden gider- dik deli dolu olduğumuz yıllarda... Sesimiz ve soluğumuz yaşamın kendi rengini alırdı hiç kuşkusuz. Güzellik bir kartalın çıkışı gibi çarpardı yü- reklerimizde... Ve olanca gücümüzle haykırırdık: “Yıllar öyle çok çabuk kaçıp gitme avuçla- rımızdan!” Evet biz... Biz tüm yaşamları darmadağın ettik... Biz işte bu yüzden çoğalamadık, uy- gar bir toplum olamadık... POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Dilsiz Bir Çağlayan... hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69 Paksüt:Sinsice kalleşçeyöntem ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ana- yasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Pak- süt, Ergenekon soruşturmasõ kapsamõnda 5 ay süreyle dinlendiğini belirterek soruştur- mayõ yürüten savcõlarõn görevini kötüye kul- landõğõnõ söyledi. Savcõlar hakkõnda suç du- yurusunda bulunacağõnõ belirten Paksüt, “Bu tür yöntemler sinsice, kalleşçe yöntemler” dedi. Paksüt, Adalet Bakanõ’nõ resen soruş- turma başlatmasõ için göreve çağõrdõ. Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Paksüt CNN TÜRK’te katõldõğõ programda sorularõ yanõtladõ. Paksüt, 5 Nisan 2008 tarihinden iti- baren dinlendiğini belirterek Ergenekon sav- cõsõ Zekeriya Öz’ün dinleme tutanağõnõ, din- leme başladõktan tam beş ay sonra Anayasa Mahkemesi’ne gönderdiğini açõkladõ. ‘Korsan soruşturma yürütülüyor’ Anayasa Mahkemesi Başkanvekili oldu- ğunu anõmsatan Paksüt, kendisiyle ilgili iz- lenen yöntemin anayasa ve yasalara aykõrõ olduğunu vurguladõ. Paksüt, “Osman Pak- süt’ü hedef alan bir tertip var. Korsan so- ruşturma yürütülüyor” dedi. Ergenekon savcõlarõnõ yetkilerini aşmak ve görevlerini kötüye kullanmakla suçlayan Paksüt, Anayasa Mahkemesi Başkanõ’nõ da göreve çağõrdõ. Paksüt, hakkõndaki iddialarla ilgili mahkemenin de yasalarõn öngördüğü biçimde hareket etmesini isteyerek “Savcı- lar benimle ilgili dinleme yapamaz. Be- nimle ilgili yetki Anayasa Mahkeme- si’nin. Bu iş şaibeli kalmamalı. Ben bunu kendi mahkememden ve üyelerinden rica ediyorum, kendilerini göreve çağırıyo- rum. Eğer Sayın Başkanımız bunu işleme koymadıysa çok vahim bir durumdur. O koltuktan derhal kalkması gerekmekte- dir” diye konuştu. ‘Savcılar görevlerini aştı’ Paksüt, “Ben savcıların burada görev ve yetkilerini direkt aştığını ve Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na dilekçeyi gön- derirken nasıl bir suça ilişkin şüphe duy- duklarını açıklamayıp eşi ile aynı kişilerle konuşma yapmasını gerekçe göstermele- rini kasti buluyorum. Ben yetkili olma- dıkları şekilde soruşturma yapmalarını kasti görüyorum. O yüzden Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun duruma el atmasını bekliyorum. Ama bu kurul Ada- let Bakanlığı’nın görev sınırları içinde” dedi. “Tamamen beni hedef alan bir ter- tip var” diyen Paksüt, “Adalet Bakanı re- sen soruşturma başlatmalı” diye konuştu. “Eşinizin AKP’nin kapatma davasında bu kadar işin içinde olması, bu kadar ko- nuşması, sekreterinizle haberleşmesi siz- ce hoş bir durum mu” sorusu üzerine Pak- süt, “Şimdi hoş olup olmama, etik olup olmama, insanların arkasından dedikodu yapıp yapmama terör örgütüyle ilgili olan konular değil. Yargısız infaz kam- panyalarına yardımcı olmuş olmaz mısı- nız, yani acaba başkalarının da kapalı kapılar ardında arkadaşlarıyla veya 3. kişilerle neler konuştuğu böyle deşifre edilecek olsa kimin onuru kalır, kimin haysiyeti kalır? Şimdi bu tür yöntemler sinsice, kalleşçe yöntemler” dedi. İstanbul Y 18 Edirne Y 19 Kocaeli Y 21 Çanakkale Y 17 İzmir Y 20 Manisa Y 20 Aydın Y 22 Denizli Y 22 Zonguldak Y 15 Sinop Y 15 Samsun Y 17 Trabzon Y 15 Giresun Y 15 Ankara Y 19 Eskişehir Y 18 Konya B 18 Sıvas Y 15 Antalya Y 22 Adana Y 22 Mersin B 21 Diyarbakır B 22 Şanlıurfa B 25 Mardin B 20 Siirt B 23 Hakkâri B 14 Van B 14 Kars Y 12 Oslo B 19 Helsinki B 7 Stockholm B 16 Londra PB 18 Amsterdam PB 19 Brüksel PB 18 Paris PB 18 Bonn Y 22 Münih Y 26 Berlin PB 25 Budapeşte PB 26 Madrid PB 21 Viyana Y 20 Belgrad Y 20 Sofya Y 16 Roma Y 18 Atina Y 21 Zürih Y 20 Moskova PB 12 Aşkabat Y 25 Astana PB 21 Taşkent Y 32 Bakû B 18 Bişkek PB 29 Tiflis PB 26 Kahire B 27 Şam PB 23 Ülke geneli parçalı çok bulutlu, Marmara, Ege, Göller Yöresi, İç Ana- dolu’nun kuzey ve do- ğusu, Karadeniz, Do- ğu Anadolu’nun ku- zey ve batısı ile Antal- ya ve Batı ilçeleri, Ada- na, Hatay, Osmaniye ve K.Maraş çevreleri yağışlı geçecek. Hava sıcaklığında önemli bir değişiklik olmayacak. ERGENEKON DİNLEMESİ MAHALLE SAKİNİ GÖRÜNTÜLEDİ Polistengöstericiye öldüresiyedayak İstanbul Haber Servisi - 1 Mayõs İşçi Bayramõ’nõ kutlamak için Taksim Meyda- nõ’nda çõkmak isteyen Özgür A. isimli yurt- taş polis tarafõndan feci şekilde dayak yedi. Özgür A, polislerden şikâyetçi oldu. Tarlabaşõ Al Hatun Sokak’ta meydana ge- len olayda, Taksim’e çõkmaya çalõşan gru- bun içinde yer alan 27 yaşõndaki Özgür A, polisin müdahalesiyle karşõlaşõnca bir bina- nõn girişine sõğõndõ. Özgür A’yõ fark eden polis ekipleri, genci sokak ortasõna çekerek feci şekilde dövmeye başladõ. 5 polisin arala- rõna aldõklarõ genci öldüresiye dövmesi bir mahalle sakini tarafõndan da saniye saniye kaydedildi. Polisler, dakikalarca süren dayak sõrasõnda Özgür A’nõn kafasõna da tekme at- tõ. Birkaç dakika süren dayak, bir polis ami- rinin müdahalesiyle sona erdi. Özgür A, ke- lepçelenerek Beyoğlu Polis Merkezi götürül- dükten sonra işlem yapõlmayarak serbest bõ- rakõldõ. Özgür A, Taksim Eğitim ve Araştõr- ma Hastanesi’nden aldõğõ raporla savcõlõğa giderek suç duyurusunda bulundu. ‘Soruşturmadanoksanlõkolabilir’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Baş- bakan Tayyip Erdoğan, Ergenekon soruş- turmasõna yönelik eleştirilere tepkisini sür- dürürken, ilk kez soruşturmayla ilgili ola- rak sorun, aksaklõk ve noksanlõk olabilece- ğini söyledi. Bunlarõn hukuk tarafõndan çözülmesi gerektiğini belirten Erdoğan, “Yargısız infaz yapmayalım, suçu sabit olmadıkça kimseye suçlu deme hakkımız yok. Ama bırakalım süreç işlesin, suçlu ile suçsuz birbirinden ayrılsın. Sürece yar- dım edelim, süreç içinde sorumlulukla- rımızı yerine getirelim, susmak gereki- yorsa susalım” dedi. Başbakan Erdoğan, Türkiye Odalar ve Bor- salar Birliği’nin (TOBB) 64. Genel Kuru- lu’nda, Ergenekon soruşturmasõna yönelik de- ğerlendirmelerde bulundu. ‘Sorunları hukuk çözmeli’ Bazõ anayasal düzenlemeler yapmanõn kaçõnõlmaz olduğunu, yapõlacak düzenle- meleri görmeden “hayır biz yokuz” anlayõşõ sergilemenin uzlaşõ ve mutabakat zemini ol- madõğõnõ belirten Erdoğan, Türkiye’de mu- tabakat zemininin asla bozulmadõğõnõ, bir- takõm çõkar çevrelerinin kişisel kayõplarõndan dolayõ bir kaos manzarasõ çizmeye çalõştõk- larõnõ ileri sürdü. Erdoğan, Ergenekon so- ruşturmasõyla ilgili olarak, “Süreçle ilgili so- runlar, aksaklıklar, noksanlar olabilir, fa- kat tüm bu sorunlar da bizzat hukuk ta- rafından çözüme kavuşturulmalıdır. Hu- kuka dil uzatmak, hâkimlerimizi, savcı- larımızı töhmet altında bırakmak, top- lumsal mutabakatı bozmaya çalışarak buradan rant elde etme gayretine girmek hiç kimseye fayda sağlamaz” dedi. ‘Kimseye suçlu diyemeyiz’ Ortada son derece vahim iddialar olduğu- nu söyleyen Erdoğan, şu görüşleri dile getirdi: “Her hafta bir yerlerde içi nereden geldiği belli olmayan silahlarla dolu çukurlar açılıyor. Her gün tarihimizin karanlık bir noktasını aydınlatmaya yönelik iddialar ortaya atılıyor. Bu iddialar sadece benim hükümetime, partime, benim arkadaşla- rıma yönelik saldırıları dile getiren id- dialar değil. Bu iddialar Türkiye ekono- misinin, siyasetinin, istikrarının, huzurun, barışın, kardeşliğin hedef alındığına yö- nelik iddialardır. Bırakalım hukuk işlesin, bırakalım ak ile kara ortaya çıksın. Yar- gısız infaz yapmayalım. Suç sabit olma- dıkça kimseye suçlu deme hakkımız yok, bunu bilmemiz lazım ama bırakalım sü- reç işlesin, suçlu ile suçsuz birbirinden ay- rılsın. Kimseye de suçlu nazarıyla nihai ka- rar verilmeden bakmayalım, sürece yar- dım edelim, süreç içinde sorumlulukları- mızı yerine getirelim, susmak gerekiyor- sa susalım. Bu iddialara destek vermek ta- raf olmak değildir. Bu meseleyi taraftar- lık meselesi olarak değil, hukuk meselesi olarak görerek, hukuki süreçlerin sağlıklı işlemesine destek olmaktır. Ne geçmişin karanlık notlarına ışık tutabilir, ne de ge- leceğimizi aydınlatabiliriz.” Ergenekon soruşturmasõna yönelik eleştirilere tepkisini sürdüren Başbakan Erdoğan ilk kez soruşturmayla ilgili itirafta bulundu ‘İKTİDARIN EMRİNDE BİR YARGI ORTAYA ÇIKAR’ Baykal’dan tepki ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Ge- nel Başkanõ Deniz Baykal, AKP’nin anayasa değişikliğiyle ilgili çalõşmalarõnõ eleştirerek, Anayasa Mahkemesi’nin yapõsõnõ, yargõnõn ko- numunu, siyasetin yargõ üzerindeki egemenliğini arttõrmaya yönelik bütün anayasa değişiklikleri- nin iktidarõn emrinde bir yargõnõn ortaya çõkma- sõna neden olacağõnõ söyledi. Baykal, AKP’nin Cumhurbaşkanõ’nõn görev süresini 7 yõla çõkar- maya neden ihtiyaç duyduğunu da sordu. Baykal, Türkiye Odalar ve Borsalar Birli- ği’nin (TOBB) 64. Genel Kurulu’nda yaptõğõ konuşmada, ekonomik krizin doğru algõlanmasõ gerektiğini belirterek, dünyadaki sõkõntõlarõn yansõmasõ olarak algõlanmasõ halinde büyük ya- nõlgõlara düşüleceğini savundu. Küresel mali kriz ile Türkiye’deki krizin farklõlõklar gösterdi- ğini belirten Baykal, dünyada finans krizi yaşa- nõrken, Türkiye’deki sõkõntõlarõn reel sektörle il- gili güçlükler olarak kendini gösterdiğini söyle- di. Baykal, kriz ortamõnda Türkiye’deki banka- larõn yüksek kâr elde ettiğini kaydederek, “Reel sektör ağlarken, küçülürken bankacılık bü- yüyorsa bunun izah edilmesi gerekir. Bu, çar- pık yapılaşmayı göstermektedir” dedi. Baykal, yerel seçim kampanyasõ döneminde ekonomik krizle ilgili önerilerinin Başbakan Erdoğan tara- fõndan başlangõçta dikkate alõnmadõğõnõ, ancak zamanla benzer önlemlere başvurulduğunu, “8 ay önce Kredi Garanti Fonu kurulmasını önerdik. Nisanın sonundayız, Başbakan ‘bunu düşünüyoruz’ diyor. Sayın Başbakan artık dü- şünmeyi bırakın. Düşünme zamanı kalmadı, bir an önce harekete geçin” diye konuştu. Erdoğan’dan mini zirve İstanbul Haber Servisi - Başba- kan Recep Tayyip Erdoğan önce- ki gün kabinede gerçekleştirdiği revizyonun ardõndan dün Üskü- dar’daki konutunda yeni kabine- den Devlet Bakanõ ve Başbakan Yardõmcõsõ Ali Babacan, Maliye Bakanõ Mehmet Şimşek ve Kültür ve Turizm Bakanõ Ertuğrul Gü- nay ile yaklaşõk 1.5 saat süren gö- rüşme yaptõ. Görüşmenin ardõndan Erdoğan daha sonra üç bakanla Harbiye bölgesindeki İstanbul Kongre Merkezi inşaat alanõna gel- di. Burada yaklaşõk 1.5 saat kalan Başbakan Erdoğan, incelemelerde bulunarak yetkililerden bilgi aldõ. TOBB 64. Olağan Genel Kurulu’nda bir süredir aralarında “soğukluk” olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Deniz Bay- kal sohbet ederek yan ya- na oturdu. Genel kurula katılan Erdoğan ve Bay- kal salona girmeden önce dinlenme bölümünde bir süre sohbet etti. TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklı- oğlu, 2006 yılındaki genel kurul toplantısında Erdo- ğan ve Baykal’ı kürsünün bulunduğu platforma ça- ğırıp el ele tutuşturarak hep birlikte salonu selam- lamışlardı. (Fotoğraf: AA) Buzları erittiler
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear