01 Aralık 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 3 MAYIS 2009 PAZAR 16 KÜLTÜR SANATA BAKIŞ SELMİ ANDAK Türkiye’de Opera kultur@cumhuriyet.com.tr Ülkemizde halkımızın ope- ra ile ilk tanışması Osmanlı dö- nemine rastlamaktadır. Şöyle ki, o dönem Avrupa’ya giden elçilerimiz, dönüşlerinde Av- rupa’da tanıştıkları yabancı opera elemanlarıyla olan te- maslarını geliştirmişler ve ül- kemizde operaya karşı merak uyandırmışlardır. Ve ilk olarak 1797 tarihinde, 3. Selim dö- neminde, Topkapı Sarayı’nda yabancı bir topluluğa opera temsili verdirilmiştir. İstan- bul’da yapılan tiyatro binaları sayesinde birçok opera tem- sili verilmiştir. İstanbul’da yapılan tiyatro binaları sayesinde birçok ope- ra temsil edilebilmiş ve bu konuda İtalyan opera sanatı örnek alınmış, bu sanatın âşı- ğı diye adlandırılan İtalya’da- ki hocalardan yararlanılmıştır. Opera, ilk olarak Avrupa’da, dinsel törenlerde, düğünlerde ve çeşitli toplantılarda sergi- lenen küçük gösterilerle doğ- muş ve sonraki süreçte birçok değişim ve gelişime uğramış, hem coğrafi hem de içinde olunan dönemin yaşamsal ko- şullarıyla şekillenmiş bir sa- nattır. Örneğin, İtalya’da mü- zik önplandadır. Fransız ope- rası bu ülkedeki güçlü tiyatro ve felsefe geleneği sebebiyle sözlere ağırlık vermektedir. Almanya, İngiltere ve İspan- ya’da ilk operalarda sözlü oyunun yanında müziğe de yer verilmiş veya şarkı aralarına sözler yerleştirilmiştir. Veriler de işaret ediyor ki, her sosyal oluşumun farklı bir opera geleneği, ekolü oluş- muştur. Hangi besteciler viyola için eser yazmışlardır: Viyola edebiyatının en ünlü eserleri G.P.Telemann viyola konçertosu, Stamitz viyola konçertoları, V.A. Mozart vi- yola ve orkestra için senfoni konçertosu, A. Rolla viyola konçertoları, H. Berlioz Harold İtalya da -J.Brahms viyola ve piyano için sonat, B.Bartok vi- yola konçertosu, P. Hindemith Schvanendreher-v. Valton viyola konçertosu. Türkiye’deki 2. kuşak viyo- lacıların yurtdışında da olduğu gibi, öğrenimlerine keman ile başlayıp daha sonra viyolaya geçtiği görülmektedir. Bunun sebebi nedir? Günümüzde de eğitim sistemi bu şekilde mi uygulanmaktadır? Türkiye’de de viyola öğrenimine direkt vi- yola ile başlanmaktadır. 18. yy. viyola ve keman için yazılan yapıtların teknik güçlük ve müzikal özellikler bakımından benzer olduğu görülmekte- dir? Bunun bir viyolacı olarak nasıl değerlendirileceği sorun olmaktadır. Viyola 18. yüzyılın sonuna dek pek fark edilme- miştir? Onun önemini apaçık sergileyen eserler Haydn ve Mozart’ın yaylı dörtlüleridir. Viyola 18. yüzyılda viyola ve keman için yazılan yapıtların teknik güçlük ve müzikal özel- likler bakımından benzer ol- duğu görülmektedir. Viyolayı daha yakından tanımak için Barok dönem eserlerini dinle- meleri daha çok önerilir. Özel- likle çocuklar için Bach CD ka- yıtları oldukça yararlıdır. Akbargibieserleriylehayatagüzelliklerkatanbirsanatçõböylebirsitemdebulunuyorsaortadabiryaravardemektir Anjelika’nõnbüyüklüğü... Yaşamdan Dakikalar 200. programõ aştõ... Haşmet Babaoğlu’nun Roma’da olduğu için katõlamadõğõ program ilk kez başõndan sonu- na kadar bir kadõnõ ağõrladõ!.. Hıncal Uluç, “Biz dört erkeğiz, çünkü bu programı ka- dınlar izlesin istiyoruz” dese de, bir tabu yõ- kõldõ ve Hõncal Uluç, Nebil Özgentürk, Su- nay Akın ve Anjelika Akbar’lõ bir Yaşam- dan Dakikalar çõktõ ortaya!.. Büyük sanatçõlarõn eserleri ikiz kardeşleri- dir. Mozart, bestelerine; Nâzım Hikmet, şi- irlerine; Picasso, tablolarõna benzer... Anjeli- ka Akbar da onlardan biri. Son eseri ‘Yağmur Damlaları’nda yer alan o harika bestelerini bü- yük bir alçakgönüllülükle stüdyoda bulunan duvar piyanosunda çaldõ, ünlü sanatçõ!.. Sa- natçõnõn yeni çalõşmasõ, yağmur damlalarõnõn günün değişik saatlerinde uyandõrdõğõ duygusal farklõlõklarõ anlatõyor. Anjelika Akbar nasõl da benziyor eserlerine, o denli duyarlõ, o denli güç- lü ve o denli güzel... ‘18 yıldır İstanbul’da yaşıyorum’ Programõn sohbet bölümünde öyle bir si- temde bulundu ki bu büyük sanatçõ, Hõncal Ho- cam da, sevgili Nebil de, ben de söyleyecek söz bulamadõk! Sitemi şuydu Anjelika Ak- bar’õn: “18 yıldır İstanbul’da yaşıyorum ve 15 yıldır da Türkiye Cumhuriyeti vatan- daşıyım... Ama, yurtdışındaki etkinliklere beni ‘Türk değil’ diye davet etmedikleri gi- bi, ülkemizde yapılan yabancı sanatçılara yönelik bir etkinliğe de beni ‘yabancõ değil’ diye çağırmıyorlar. Merak ediyorum, ben bu ülkenin kimliğinde nerede yer alıyo- rum?” Anjelika Akbar gibi eserleriyle, yazõlarõy- la, kişiliğiyle hayata hep güzellikler katan bir sanatçõ böyle bir sitemde bulunuyorsa ortada bir yara var demektir; sanatçõnõn kalbinde usul usul kanayan bir yara!.. Değerli bestecinin di- le getirdiği çarpõklõğõn sorumlularõnõn, ülke- mizin aydõnlanmasõnda söz sahibi olmasõ ge- reken kişiler ya da kurumlar olduğunu düşü- nünce, sorunun ciddiyeti ortaya çõkõyor. Kim ya da hangi kuruluş böyle bir saçmalõk yap- tõ, bilemem ama ben kendi adõma özür dili- yorum Anjelika Akbar’dan; onunla aynõ şe- hirde yaşamak, aynõ yağmurun altõnda õs- lanmak, aynõ ülkenin vatandaşõ olmak bü- yük bir onurdur, ben ve tüm sanatseverler için. Yaşamdan Dakikalar’õn sonlarõna doğru şu soruyu sordum masadakilere: “Siz hiç çekirge yiyip, at si- diği içtiniz mi?” Hõncal Hoca, Nebil ve An- jelika Akbar’õn yüzlerindeki şaş- kõnlõk ifadesi da- ğõlmadan, başla- dõm anlatmaya: Fahrettin Paşa Medine’yi savu- nurken, kenti ku- şatan İngilizler en fazla bir ay dayanacaklarõ- na inanõyorlardõ. Oysa Fahrettin Paşa ve as- kerleri çekirge yiyerek, at sidiği içerek tam bir yõl direndiler!.. İşte, bu tarihi direnişin kah- ramanlardan Kadir adlõ subayõn oğlunu 1930’lu yõllarda, Çankaya İlkokulu’nun ya- nõndaki bir tümsekte görürüz; çocuk, yanõnda Saffet adlõ arkadaşõyla her gün okula gitme- den önce köşkten çõkan Atatürk’ün yolunu gözlemektedir... Atatürk, her gün yanõndaki- lerle sohbet ederek yürümekte ve tam önle- rinden geçerken iki çocuk başlarõnõ öne eğe- rek selam vermektedir. Günlerce sürer bu saygõ duruşu oyunu... Ço- cuklarõn beklediği tümsek yoldan uzak oldu- ğundan ve tam önlerinden geçerken başlarõnõ da öne eğdiklerinden Ata- türk’ü hiç yakõndan göremezler!.. Bir gün Saffet hastala- nõr... Bizimki, tek başõna beklemekte- dir Atatürk’ü... Ka- labalõk önünden geçerken her za- manki gibi başõnõ öne eğer ve selam verir. İşte o an bek- lenmedik bir şey olur: “Sarı yok mu bugün? Sarı?” Ba- şõnõ kaldõrõr ve Ata- türk’le göz göze ge- lir!.. Arkadaşõ Saf- fet sarõ saçlõdõr!.. Atatürk her şeyin farkõndaydõ demek ki!.. Özgürlüğün bu dev çocuğuna doya doya bakmanõn tadõna vararak yanõtlar, Kadir Binbaşõ’nõn oğlu: “Hasta bugün paşam... Yarın...” Atatürk ya- nõndakilerle yürümeye başlamadan önce kar- şõlõk verir: “Geçmiş olsun de!..” Altan Erbulak’ın kuklası... Yaşamdan Dakikalar’da bu öyküyü anlattõk- tan sonra konuşmamõ şöyle sürdürdüm: “Prog- ramın tek konuğu Anjelika Akbar değil!.. Ben, ikinci konuk olarak Atatürk’ü her gün okul yolunda bekleyerek selamlayan o çocuğu davet ediyorum” dedim ve masanõn altõna giz- lediğim kuklayõ çõkardõm!.. Elimde tuttuğum, 1 Mayõs 1988 günü kaybettiğimiz tiyatro sanat- çõsõ ve karikatürist Altan Erbulak’õn kukla- sõydõ!.. Arap çöllerinde çekirge yiyen, at sidi- ği içen Kadir Binbaşõ’nõn oğlu Altan Erbulak!.. Aramõzda gözyaşlarõnõ tutamayan biri var- dõ: Anjelika Akbar!.. Yurtdõşõndaki etkinlik- lere “Türk değil” diye gönderilmeyen Anje- lika Akbar... Yurtiçinde misafir sanatçõlarõn ka- tõldõğõ etkinliklere “yabancı değil” diye da- vet edilmeyen Anjelika Akbar... 15 yõldõr Tür- kiye Cumhuriyeti vatandaşõ olan bir sanatçõ!.. Yaşamdan Dakikalar’õn çekimlerinde duy- gulandõğõm anlar çok olmuştur ama hiçbiri an- lattõğõm “gözyaşları” kadar beni etkilemedi... Bir de, sevgili Nebil’in inceliği!.. Ne mi yap- tõ bin bir yudum insan?.. Programa getirdiğim Altan Erbulak kuklasõ sanatçõnõn değerli eşi Füsun Erbulak ve kõzõ Sevinç Erbulak ta- rafõndan İstanbul Oyuncak Müzesi’ne veril- mişti. İşte Nebil Özgentürk, yerinden kalktõ ve koltuğuna Altan Erbulak’õ oturttu ve program sonuna kadar da hep ayakta kaldõ!..Fotoğraf: GÜROL KUTLU
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear