Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Gömütün, Ankara’da, Cebeci
Asri Mezarlığı’nda, üç
devrimci Milli Eğitim
Bakanı’nın, Reşit Galip, Vasıf
Çınar ve Mustafa Necati’nin
gömütlerinin hemen arkasında
olduğunu aktarmıştık.
Taşında “Ali Rıza kızı Makbule
Atadan” yazdığını, yani
Mustafa Kemal Atatürk’ün
kız kardeşine ait olduğunu
yazmıştık.
Gömütün ve küçük bahçesinin
çok bakımsız olduğunu
duyurmuş, “Bakılamaz mı?
Bakılır bakılmasına da, bakan
yok” demiştik.
Bakması gerekenler yine
bakmazken, Türk
Üniversiteli Kadınlar
Derneği Başkanı Birten
Gökyay ve ODTÜ
Geliştirme Vakfı konuyla
yakından ilgilendi. El ele
sorumluluk üstlenip
Atatürk’ün nitelemesiyle
“Makbuş”un gömütünün ve
bahçesinin bakımını
yaptırdılar.
Geçtiğimiz hafta Anneler
Günü’nde Makbule Atadan’ın
gömütü fotoğrafta görüldüğü
gibiydi. Üstünde yaban gülleri
ve menekşeler açmıştı üstelik.
Duyarlı insanlarımız sağ
olsunlar, var olsunlar...
CMYB
C M Y B
16 MAYIS 2009 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com
(ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com
HARBİ SEMİH POROY
16 Mayıs
GÖRÜŞ
SADIK ÇELİK
Rakı Pahalı,
İnsan Hayatı Ucuz
Düzenli aralıklarla izlediğimiz bir film geçen haf-
talarda yeniden vizyona girdi… Yine sahte rakı, yi-
ne ölümler… 2000’de, 2005’de ve şimdi de 2009’da
yine, masum birçok insanı sahte içkiye kurban et-
tik… Üstelik bu sefer olay yabancı basına da yan-
sıdı. Antalya’da bir Alman gencinin ölümünü bütün
Alman gazeteleri manşetten verdiler ve ölüm nedenini
de sahte içki olarak ilan ettiler. Çok geçmeden, ar-
kasından yine sahte rakıdan kaynaklanan başka ölüm
haberleri geldi. Peki, neden böyle oluyor, neden in-
san hayatı rakı parasından ucuz oluyor? Neden bu
Alman genç ülkesinde içki içerken hayatını yitirmi-
yor da, Türkiye’de alkolden hayatını kaybediyor?
Elbette ki neden bunlar olamaz ama gerçek ne-
denleri ve alınması gereken önlemleri tartışmaya geç-
meden önce, sahte rakı günahlarımızın bedeli ol-
maktan öte, neden, nasıl ölüme yol açıyor: Türk Gı-
da Kodeksi’ne göre rakıda bulunmasına izin verilen
metil alkol miktarı en fazla 150 gr/hektolitredir. Me-
til alkol mevzuatta izin verilen dozların üzerinde tü-
ketildiğinde kesin zehirlenmelere neden oluyor. Al-
kollü içki üretiminde etil alkol kullanılması olmazsa
olmazdır. Ancak, üretim maliyetlerinden dolayı etil
alkolün metil alkolden daha pahalı olması, sahte ra-
kı üretiminde metil alkolün yüksek oranda kullanıl-
masını cazipleştiriyor.
Etil ve metil alkol piyasası; , Tütün Mamulleri ve
Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu tarafın-
dan düzenlenmekte ve denetlenmekte, alkollü
ürünlerin insan sağlığına uygunluğunu üretim pa-
zarlama aşamalarında ve toplu tüketim yerlerinde de-
netleme görevi ise Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı‘nda
bulunmaktadır. Ancak uygulamadaki bu çok başlı-
lık içki üzerindeki yüksek vergi oranları ile birleşin-
ce merdiven altı ve kayıt dışı üretime neden ol-
maktadır.
Sahte rakıyı tartışınca, Tekel’in özelleştirme sürecini
atlamak olmaz. Tekel, özelleştirildiği güne kadar ül-
kemizin en kârlı kuruluşlarından biriydi. Özelleştir-
meden sonra ise piyasaya birçok farklı marka altında
birçok farklı rakı sürüldü. Piyasada bu kadar rakının
dolaşması sahtekârların da işini daha da kolaylaş-
tırdı tabii ki. Piyasanın acımasız rekabet koşulları ise
bazı rakı üreticilerini de yasal olmayan uygulamalara
itti. En son GİSDER (Geleneksel Alkollü İçki Üreti-
cileri Derneği ) bir üreticinin dernek üyeliğini, Mali-
ye Bakanlığı tebliğ hükümlerine aykırı olarak niteli-
ğe uygun olmayan bandroller yapıştırdığı ve böyle-
ce haksız rekabete ve vergi kaybına yol açtığı ge-
rekçesi ile iptal etti.
İşin turizm boyutuna bakarsak, Alman gencin ölü-
mündeki sahte içki şüphesinin dış basına nasıl yan-
sıdığı ve Türk turizmini nasıl baltaladığı ortada. Ta-
bii ki sahte içki sunan bir tek oteller değil, market-
lerde büfelerde de sahte içkiler alınıp satılıyor, an-
cak her şey dahil sisteme uyum sağlamak zorunda
kalan otellerimizin de ucuz olması amacı ile, değil
sadece içkinin, her türlü gıda hammaddesinin sah-
tesine, hilelisine, merdiven altında üretilenine kay-
dığı da bir başka gerçek. İçkideki yüksek vergi oran-
larının turizme olumsuz etkisi açıkça gözükmekte-
dir, çünkü ülkemiz alkolden alınan bu yüksek ver-
giler nedeni ile dünyanın en pahalı yeme içme mer-
kezlerinden biri olma yolundadır.
Peki, sahte içkinin önüne geçmek için ne yapılmalı?
Öncellikle, alkollü içkilerdeki vergi baskısının üreti-
ciyi sahteciliğe ve kayıtdışına teşvik etmeyecek dü-
zeyde olması, tüketicinin de uygun fiyatlarla alkol-
lü içkilere ulaşabilmesi sağlanmalıdır. Bunun dışın-
da, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Tütün, Tütün Ma-
mulleri ve Alkollü içkiler Piyasası Düzenleme Kuru-
mu’nun piyasa denetlemesini daha etkin olarak ya-
pabilmesi için bir an önce kadro, bütçe, teknik do-
nanım vs. gibi eksiklerinin kapatılması gerekmektedir.
Kaçak üretim ile mücadele için cezalar artırılmalı, en
azından AB seviyesine çekilmelidir. Şunu unutma-
mak gerekir ki, daha önce yaşanan sahte rakı
ölümlerinin sorumlusu olarak yakalananlar daha son-
ra çeşitli aflarla dışarı çıkmışlar ve caydırıcı bir ce-
za da almadıkları için sahte içki üretimine kaldıkla-
rı yerden devam etmişlerdir.
Makbuş’un gömütü
Lahana
turşusu
Sanki, maç bahanesiyle
Erivan’a koşturan başka
ülkenin Cumhurbaşkanı.
Sanki, Prag’da
Sarkisyan ile oturup
Karabağ pazarlığı yapan
da başka ülkenin
Cumhurbaşkanı.
Sanki, İsviçre’ye
diplomatları gönderip
Ermenistan ile ilişki
kurmak için gizli
görüşmeler sürdüren
başka ülkenin Dışişleri
Bakanı.
Sanki, Putin üzerinden
Ermenistan ile arayı
ısıtmak için temas kuran
başka ülkenin
Başbakanı.
Perhiz bozulunca, diyor
ki Azerbaycan’a,
“Ermenistan sınırı
açılmayacak. Bunu
Türkiye Cumhuriyeti’nin
Başbakanı söylüyor.”
Madem öyleydi; öbür
temaslar, görüşmeler ve
pazarlıklar lahana turşusu
niyetine mi gerçekleşti?
Akpyasa
Emekli Anayasa Mah-
kemesi Başkanvekili
Güven Dinçer ile ana-
yasa değişikliği üzerine
küçük bir söyleşi:
- AKP niçin anayasa
değişikliğini gündeme
taşıdı?
- Anayasa değişikliği
ile ilgili olarak açılan tar-
tışmalar aslında hukuki
ve siyasal sorunları çöz-
mek amacıyla ortaya
atılmıyor. Anayasa de-
ğişikliği önerileri ve tar-
tışmaları aynı Ergene-
kon soruşturmaları gibi
ekonomik başarısızlığın
örtülmesinde, Türkiye
için hazırlanmış Atlantik
ötesi programların uy-
gulanmasında, halkın
dikkatini gerçeklerden
başka alanlara çekmek
için hazırlanmış bir pro-
paganda ürünüdür.
- AKP anayasayı de-
ğiştirebilir mi?
- TBMM’deki sandal-
yelerin partilere dağılımı
Türk halkının son se-
çimler ile beliren siyasal
eğilimini aksettirmiyor.
Bugünkü iktidar milli ira-
deyi temsil etmiyor. AKP
bugün halkoyunun üçte
birini temsil etmesine
rağmen anayasayı de-
ğiştirmeye kalkıyor. Bu-
nu hiçbir demokratik ül-
kede göremeyiz. Siyasi
anlamda bir azınlık olan
mevcut iktidarın ülke-
nin siyasi ve hukuki ya-
pısını değiştirme özle-
mini gerçekleştirme gi-
rişimleri, Türk demokra-
sisine yönelmiş gerçek
bir tehlikedir.
Prof. Dr. Cem Somel’e göre, ekono-
mik bunalımlar aslında bir şeyleri algısı
düşük olanların gözüne gözüne sokuyor:
“İktisadi buhranlar, hem merkez ül-
kelerinde, hem de çevre ülkelerde mu-
dileri soyarak, hissedarları soyarak,
mevduatı hortumlayıp devleti banka
kurtarmaya mecbur ederek, işçi ücret-
lerini, memur maaşlarını bastırarak, bü-
yük firmalarla bankaların biriktirdiği dış
borçları kamu sektörüne yükleyerek,
kamu hizmetlerini kısarak, sermaye-
darların nasıl sermaye biriktirdiğini göz-
ler önüne sermektedir.”
Göz göre göre ısrarla sürdürülen si-
yasadan da söz ediyor Prof. Somel:
“Buhranların sebebi olan bütün bu
politikalar (bankaların kredi faaliyetlerinin
denetlenmemesi, ihracata dayalı bü-
yüme, dışarıdan kontrolsüz borçlanma
vs.) birçok uzman tarafından eleştiril-
miş ve tehlikeleri anlatılagelmiştir. An-
cak buhranlara yol açan politikalar ser-
maye biriktirmek için gerekli olduğun-
dan; buhranların külfetini işçi, memur,
küçük esnaf ve çiftçi çektiğinden; buh-
ranların en korkunç maddi ve manevi
darbelerine bunlar maruz kaldığından,
sermayedarlar ve onların siyasetçileri
mecbur kalmadıkça bu politikalardan
vazgeçmez.”
Cem Somel’in satırlarına bir John
Berger yorumu eklemek yararlı olacak.
Yazar, “Kıymetini Bil Herşeyin” adlı ye-
ni kitabında Nâzım Hikmet’e şöyle ses-
lenmiş:
“Sana içinde bulunduğumuz dönem
hakkında bir şeyler sormak istiyorum. Ta-
rihte gerçekleşmekte olduğuna ya da ger-
çekleşeceğine inandığın şeylerin çoğu ha-
yal oldu. Senin düşlediğin sosyalizmin hiç-
bir yerde kurulduğu yok. Şirket kapitalizmi,
yükselen muhalefete rağmen, engel ta-
nımadan ilerliyor ve Dünya Ticaret Mer-
kezi’nin ikiz kuleleri yıkıldı. Aşırı kalaba-
lıklaşan dünyamız her geçen yıl daha da
yoksullaşıyor. Dino’yla birlikte gördü-
ğünüz mavi gök nerede bugün?”
Mavi gök aranıyor
Eğitimsizlik ve Hukuksuzluk
Bilge Köyü’nü Kana Buladı
İ. GÜRŞEN KAFKAS
Cumhuriyetimizin kuruluşun-
dan bugüne kadar “toprak re-
formu” gerçekleştirilseydi Bilge
köyü katliamı olmazdı. “Toprak
sürenin, su kullananın” özdeyi-
şinden yola çıkıldığında Doğu ve
Güneydoğu’da toprak genellikle
egemen güçlerin elindedir. Köy-
lü hâlâ “maraba” olmayı sür-
dürmektedir.
Mardin-Mazıdağı Bilge köyü
katliamı oluş biçimiyle, daha
önceki cinayetlerden çok fark-
lıdır. Töre, gelenek, toprak pay-
laşımı, kız kaçırma, tecavüz vb.
sorunlarla ilgili bir cinayet de-
ğildir. İmhaya yönelik, acımasız
bir katliamı çağrıştırıyor. Eği-
timsizliğin, hukuksuzluğun yay-
gın biçimi…
Baharın güzel yüzü Bilge kö-
yünü kan banyosuyla yıkamış
gibi… Çocuk, büyük, yaşlı de-
nilmeden sorgusuz taranarak öl-
dürülen kırk beş insan. Ağlayan,
feryat eden kadınlar, şaşkın
bakışlı, korku gözlü çocuklar.
Katliamı gerçekleştirenlerde-
ki kin, nefret, acımasızlık anla-
şılır gibi değil. Yörede yaşanan
erkek egemenliği, erkek koru-
cuların silahlı gövde gösterisi,
devletin onlara desteği tartışma
konusudur. Terörle mücadele
amacıyla görevlendirilen koru-
cuların devlet desteği ile güç-
lerine güç kattıkları bu olayla or-
tadadır. Bu yörede kadının
adı yok, erkek egemendir.
İnsan doğasında var olan
sevgi, anlayış ve hoşgörü, ye-
rini psikopat düşüncelere bı-
rakmış. Öldürülenlerin en talih-
siz günü. Ev düğün evi, sevinç
ve mutluluk evi olacakken az-
railin kol gezdiği ölüm evine dö-
nüşmüş.
Ülkemizin gündemine otu-
ran, hayret edici ve anlaşılmaz
bu katliam, dünya devletlerinin
de Türkiye’ye bakışında farklı
yorumlara yol açtı. Dünyada
eşine ender rastlanan vahşet
dolu bir katliam diye yorum-
landı. Dünyada son yılların en
feci öldürme olayı denilebilir.
Ölenler ve yaralananların orta-
ya koyduğu dram, geride bı-
raktıkları kadınların, çocukların
trajik durumu içimizi burkuyor.
Kimsesiz ve öksüz kalan ço-
cuklar yaşamın neresinde ola-
caklar. Onları, yaşamın hangi
acımasız serüvenleri bekliyor.
Çocuklar acı, korku, kin ve
nefretin yüreklerine yerleştiği
yüzlerinden okunuyor. Katliamı
gerçekleştirdikleri ileri sürülen-
lerin geride bıraktıklarının korku
dolu duruşları olayın farklı bir
boyutu. Köyden kaçış ve ta-
şınma… Bir bilinmeyene doğru
gidiş. Katliam köyünden göç,
yeni bir yaşam, korku ile bek-
lenecek bir süreç. Töre, her an
öç alma ve ölüm acımasızlığı ile
hortlayabilir.
Küçük yaşam yerlerinde iş-
sizliğin, yokluğun ve yoksullu-
ğun öğüttüğü en etken konu
dedikodudur. Feodal pirami-
din en alt ve geniş kesiminde-
ki köylü (serfler) zor yaşam ko-
şulları, devletin (siyasilerin)
olumsuz davranışı ve işsizlik
sonucunda en küçük konular
büyütülerek olay yaratıyor.
En önemlisi eğitimsizliktir.
Köyün adı “Bilge” köyü ancak
bu olay “acınacak köy” dedir-
tecek durumda. Köyde oku-
ma oranı düşük. Doğru dü-
şünme, insan ilişkileri, anlayış
ve hoşgörü gibi olumlu dav-
ranışların yer almadığını üzü-
lerek görüyoruz.
Anlaşılan, bu köyde “imamın
öğretmeni yendiği bir ortam
oluşmuş.” Bütün çocuklar Ku-
ran kursunda fakat okullaşma-
ya yönelik eğitim düşük bir
göstergede. Farklı toplumsal
güçlerin, etkenlerin ve oluşum-
ların eğitimsizlikle ortaya çıktı-
ğı bir gerçektir. Adi suç şebe-
kesi gibi görünen bu olayda,
gizlenen gerçekler ortaya çıka-
rılmalıdır.
21. yy’da şıhlık, ağalık, tarikat
kavramları, etkenlikleri, sosyal
ve sosyolojik yapıları düşündü-
rücüdür. Mezar taşlarından me-
det umulan bir ortaçağ klasiği
gibi bir tabloyla karşı karşıyayız.
Korkunç söylemler, eyleme,
acımasızlığa dönüşmüş ve ölü-
mü kusmuş… Fesat, fitne de-
nilen söylemler (dedikodu) tüm
ülkenin çağın neresinde oldu-
ğumuzun bir gerçeğidir.
Kanımızı donduran bu katliam,
düğün evini ve köyünü cenaze-
ler evine ve köyüne dönüştürdü.
Atatürk’ün devrimlerini anla-
tamadık, uygulayamadık ve
öğretemedik yıllardır. O, ay-
dınlanmayı, yenileşme ve geliş-
meyi getirecek özgür bir hukuk
devleti oluşsun diye bu yasala-
rı çıkarmıştı. Atatürk sonrası,
siyaset uğruna din ve ideoloji
kullanıldı. Halk sömürüldü. Hal-
kın eğitimsizliği, yalnızlığı ve za-
vallılığı siyasilerin işine geldi.
Aydınlanmaya değil karanlığa
koşuldu. Bu facia da eğitim-
sizliğin dışavuran yarasıdır.
Sonuç olarak, insan öldürme,
kan dökme ve vahşet tabloları
yüreğimizi parçalayan sahneler
gözler önündedir. Ülke şaşkın,
dünya olaya bakışıyla Türkiye’yi
eğitimsiz ve zavallı bir ülke ola-
rak görür durumda. İnsana ait
değerlerin bittiği bir noktada
yaşıyoruz. Herkesin katliam
dediği bu eylemde yarısı ök-
süz, yarısı yurtsuz yetmiş ço-
cuğa ne denilecek.
SONUÇ: Devletin bütün ku-
rum ve kuruluşları, halkın çağ-
daş, akıl ve bilimin önde tutul-
duğu bir eğitimden geçirilmesi
için gereği yapılmalıdır. Töre ye-
rine hukuk, insan ilişkilerinin
öğretileceği gelişim için “Hal-
kevleri” benzeri sosyal proje-
ler uygulanmalıdır. Halka sa-
hip çıkılmalıdır. Türk halkı, yal-
nız vergi veren, askere alınan bir
toplum olarak görülmemeli. On-
lara vereceklerimizle değişim ve
gelişim içinde olmamız sağ-
lanmalıdır.
Çekiç
Mehmet Ali Birand’ın “ABD,
PKK’yi besliyor mu” sorusuna,
eski Genelkurmay Başkanı
Yaşar Büyükanıt’ın “Hayır”
yanıtı verdiğini duyan emekli
diplomat-yazar Daver
Darende, yakın tarihe
gönderme yapmayı ödev
sayıyor:
“Geçmişte izlenen tek yönlü ve
bağımlı dış politikalar ve
yapılan hatalar sonucu
ABD’nin de dayatması ile
topraklarımızda konuşlanan
‘Çekiç Güç’ o yıllarda PKK’yi
yeterli ölçüde beslemiştir.
Yarattığı tahribatla Kuzey
Irak’taki yapılanma gün
geçtikçe güçlenmiş, PKK,
güven duyabileceği bu
ortamda etkinliğini sürdürerek
sınırlarımız içine daha kolay
sızma imkânını bulmuştur.”
Kafamıza çekiç gibi çakılması
gerekenleri unutmayalım!
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Yurdumuzun
sulak alanlarõn-
da da yasayan
ve “boz dala-
ğan” da denilen
ördek cinsi. 2/
Lantan elemen-
tinin simgesi...
Oyma ağaç kap.
3/ I. Dünya Sa-
vaşõ’nda Os-
manlõ ordusun-
da kullanõlan bir
tür başlõk. 4/ Büyük
kardeş, ağabey... Dü-
şüncesizce her işe atõ-
lan; cüretkâr. 5/ Öfke
nöbeti... Katarakt has-
talõğõna verilen bir baş-
ka ad. 6/ Hindu inanõ-
şõnda, Tanrõsal bir var-
lõğõn dünyadaki bir kö-
tülüğü önlemek üzere
insan ya da hayvan be-
denine bürünmesi... İsrail’in plaka imi. 7/ Büyümemiş
karpuz... Gözleri görmeyen. 8/ Türk müziğinde faslõn
başõnda ve ortasõnda çalgõcõlarõn doğaçtan yaptõğõ ge-
zinti. 9/ Elma, armut, kayõsõ gibi meyvelerin kurutul-
muşu... İşlemeli mendil ya da peşkir.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Bir tür büyük eşekarõsõ. 2/ Bir nota... Sert ve fazla
kõzarmayan bir domates türü. 3/ Kabak yapraklarõnõ an-
dõran geniş ve etli yapraklarõ olan, kõrda ya da su kõ-
yõlarõnda yetişen bir bitki. 4/ “ --- Gündüz”: Yazarõmõz...
Hücum. 5/ Kirli ve gizli işler yapan bir çetenin başõ...
Isparta’nõn bir ilçesi. 6/ İnternette, bir kullanõcõ adõnõn
altõnda yer alan grafik ya da resim... Vilayet. 7/ Halk
dilinde “huysuz, aptal” anlamõnda kullanõlan söz-
cük... “Fakat, lakin” anlamõnda kullanõlan bağlaç. 8/ Par-
çalara bölme. 9/ Yağmur suyunun biriktiği çukur
yer... Ünsüzle biten bir sözcüğün ünlüyle başlayan söz-
cüğe bağlanarak okunmasõ.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
V E R M İ Y O N
İ M A S E N İ T
B U L D O G L A
R L İ T A S T
A M İ R H E B A
F A İ S S A M
O D A L I K S İ
N İ H İ L İ Z M
K U Ş A K A T
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9